|
BOTANİKÇİ
Şarl dö Line’nin öğretmenleri, okulda bir
keşiş olan babasına, üzüntü ve ümitsizlikle, artık çocuğundan
ders ve tahsilinde bir ilerleme beklemesinin lüzumsuz olduğunu
söylediler. Çünkü onda anlayış ve istidat görülmüyordu.
Çocuğunu münasip bir sanata vermesini ve o işin peşinden
gitmesini teklif etmeye, birlikte karar verdiler. Fakat
çocuklarına olan, fazla alakaları yüzünden, Line’nin anne ve
babası ümitsizlik ve teessürüne rağmen, tıp ilmi öğrenmesi
için, onu üniversiteye yolladılar fakat varlıklı olmadıkları
için, çok az bir miktar da, tahsil masraflarına, para
hazırladılar. Üniversite bahçesinde Line ile tanışan
hayırsever bir adamın merhamet ve yardımı olmasaydı, yoksulluk
ve fakirlikten ölürdü. Line’nin, anne ve babasının aksine,
gönderdikleri bölüme ilgisi yoktu. Onun botanikçiliğe alakası
vardı. O, çocukluğundan miras kalmıştı. Babasının bahçesi
güzel bitkilerle örtülmüştü. Annesi Lineyi, çocukluk devrini
yaşadığı zaman, ağlayıp bağırdıkça, eline bir gül vererek
susturmayı adet edinmişti.
Üniversitede tıp tahsil ettiği zamanlarda
bir botanikçinin yazısı eline geçti ve bitkilerin sırlarını
incelemekle ilgilendi. O günlerde botanik bilginlerin ilgisini
çeken meselelerden biri bitkilerin doğru bir sınıflandırmasını
yapmaktı. Line, bitkileri eril ve dişil esaslara göre, kendine
has bir şekilde işlemeye muvaffak oldu ve bu konu hakkındaki,
karar ve hükümlerini bir kitap halinde belirtti. Bu konuda
yayınladığı bir kitap, tahsil ettiği aynı üniversitede,
istidadı olan malum konuda, çalışmasını gerektirdi. Fakat
başkalarının çekememezliği, bu işte, çalışmasına engel oldu.
Line, başarısından sarhoş olmuş ve ilk defa muvaffakiyetin
lezzetini tatmıştı. Bu olaya önem vermedi. Kendisini ilmi
çalışmaya memur için uzun bir sefere hazırladı. Yolculuk
eşyası olarak bir çanta, bir kaç elbise, bir mikroskop ve bir
miktar da kağıt aldı. Tek başına ve yayan yola düştü. Yedi bin
kilometre, enteresan ve işitilmeye değer zorluklarla geçti.
Zengin malumat ve görüşlerle dönüyordu. 1735 senesinde
mülahaza ettiği o olaydan, 3 yıl sonra, vatanına yöneldi.
Muvakkat işlerini bitirmediği için, Hamburg’a gitti. Müzeyi
gezmeye gittiği sırada, bu yolculukta elde ettiği ve onlarla
iftihar ettiği hazinelerden birini, müze müdürüne gösterdi. O,
yedi başlı bir su yılanıydı. Bu başlar sadece yılan başına
benzemiyordu. Aynı zamanda sansar başı gibiydiler. O yerin
hakimi, bu uğursuz araştırıcıya çok kızdı ve onu oradan
çıkarmalarını emretti. Linde, tekrar yoluculuklarına devam
etti ve yolculuğu esnasında boş zamanını, doktora tezini
hazırlamakla geçirdi ve “Doğanın düzeni” adlı kitabını,
Leiden’de basıma, ulaştırdı. Bu kitap ona şöhret getirdi,
Amsiterdam zenginlerinden biri ona, güzel ve eşsiz bahçesine
bakmasını, ve böylelikle yorgun ayaklarını dinlendirmesi için,
bir teklif yaptı. Hayırsever hamisinin lutfuyla Fransa’yı da
inceleyip Modon ormanlarında çeşitli bitkileri toplamakla
meşgul oldu. Sonunda vatan gurbetinin derdine tutuldu ve
ülkesi İsveçe’döndü. Vatan bu defa, onun değerini bildi.
Birgün okulda ona mazeret gösterip okuldan çıkmasına sebep
olan öğretmenler bu kez deha, sebat ve azminden dolayı, onu
çok övdüler.
[1] [2] [3] [4] [5] [6] [7] [8] [9] [10] [11] [12] [13] [14] [15] [16] [17] [18] [19] [20] [21] [22] [23] [24] [25] [26] [27] [28] [29] [30] [31] [32] [33] [34] [35] [36] [37] [38] [39] [40] [41] [42] [43] [44] [45] [46] [47] [48] [49] [50] [51] [52] [53] [54] [55] [56] [57] [58] [59] [60] [61] [62] [63] [64] [65] [66] [67] [68] [69] [70] [71] [72] [73] [74] [75] [76]
|
|