|  | 
                  
                  ZAHİDİN 
                  NASİHATI  Yaz havasının sıcaklığı şiddetlenmişti. 
                  Güneş, Medine’de, Medine etrafındaki bahçelerde ve tarlalarda 
                  şiddetle parlıyordu. Bu sıralarda, kendisini, zahidlerden ve 
                  dünya yaşamını terketmiş kimselerden bilen Muhammed ibni 
                  Münkedir isimli bir adam Medine’nin dışındaki bir yere geldi. 
                  Ansızın gözü, bu saate tarlasında çalışmak üzere buraya gelmiş 
                  ve fazla çalıştığı her halinden belli olan ve etrafındaki bir 
                  kaç adamıyla birlikte yürümekte olan, iri cüsseli ve yorgun 
                  bir şahsa ilişti. Kendi kendine, “bu sıcak havada, 
                  kendisini dünya işiyle meşgul eden bu adam kim?” diye düşündü. 
                  Bir az daha yaklaştı. “Hayret! Bu adam Muhammed ibn-i Ali 
                  ibn-il Hüseyin (İmam-ı Bakır)(a.s)! Bu şerefli adam neden 
                  dünyanın peşinden gidiyor? Ona bir nasihat vermem ve bu 
                  tutumundan caydırmam lazım”dedi. Yaklaşarak selam verdi. İmam Bakır(a.s), 
                  yorgun nefes alışı, ter dökülen mübarek yüküyle selamına cevap 
                  verdi.   
                  
                  -    
                  
                  
                  Acaba sizin gibi 
                  asaletli bir adamın dünya hevesiyle, böylesine bir vakitte ve 
                  sıcakta, bilhassa pek çok güçlüklere katlanmak zorunda kalan 
                  bu endamın, dışarı çıkması uygun mu? Kim ölümden haberdar olur? 
                  Ne zaman öleceğini nasıl bilir? Allah göstermesin, başınıza 
                  ölüm hali gelirse, ne olacak? Dünya peşinden gitmeniz, bu 
                  endam ile böylesine sıcak günlerde,zorluk ve zahmetlere 
                  katlanmanız size layık değil. İmam Bakır(a.s),ellerini, yanındaki 
                  kişilerin omuzlarından kaldırdı ve duvara yaslanarak: “Eğer bu 
                  halde ölürsem ibadet ve taatimi yapmış, dünyadaki vazifelerimi 
                  bitirmiş olarak ölürüm” dedi. Çünkü bu işim de Allah’a ibadet 
                  ve kulluktur. Sen, ibadeti; yalnız zikir, namaz ve duayla 
                  sanmışsın. Benim geçimim ve masraflarım var. Eğer çalışmazsam 
                  ve zorluk çekmezsem, sen ve senin gibisine yardım için elimi 
                  açmam lazım. Hiç kimseye muhtaç olmamak için rızık peşinde 
                  gidiyorum. Yalnız, günah işlediğim, uygunsuz bir iş yaptığım,  
                  ilahi emre muhalif olduğum zaman, ölümün bana gelmesinden 
                  korkmam gerekir. Allah’ın emrine uyduğum zaman değil. Çünkü 
                  Rabbim beni, başkalarına yük olmayayım ve kendi rızkımı kendim 
                  sağlıyayım diye vazifelendirmiştir. Zahid:Hayret! Yanılmışım, 
                  başkasına nasihat etmeyi düşünmüştüm; şimdi yanıldığımı, 
                  yanlış bir yolda gittiğimi ve bilakis kendim tam bir nasihate 
                  ihtiyacım olduğunu anladım. 
 
                    
                  [1] [2] [3] [4] [5] [6] [7] [8] [9] [10] [11] [12] [13] [14] [15] [16] [17] [18] [19] [20] [21] [22] [23] [24] [25] [26] [27] [28] [29] [30] [31] [32] [33] [34] [35] [36] [37] [38] [39] [40] [41] [42] [43] [44] [45] [46] [47] [48] [49] [50] [51] [52] [53] [54] [55] [56] [57] [58] [59] [60] [61] [62] [63] [64] [65] [66] [67] [68] [69] [70] [71] [72] [73] [74] [75] [76] 
                     |  |