| 
                              Bismillahirrahmanirrahim   İSLAM'DA 
                              ANNENİN MAKAMI   Musa AYDIN   İslam'da annelik makamı ve 
                              annelik makamını ve insanın hayatındaki rolünü 
                              anlayabilmemiz için yüce Rabbimizin kitabına ve 
                              Resulullah'ın (s.a.a) ve Ehl-i Beyti'nin nurlu 
                              sözlerine müracaat  etmemiz gerekir. Biz de mümkün 
                              mertebe ayet ve hadislerden yararlanarak bu mevzuu 
                              sizlere açıklamaya çalışacağız. Allah-u Teala Kur'an-ı 
                              Kerim'de şöyle buyurmaktadır: "Rabbin ondan  
                              başkasına ibadet etmemenizi ve anne babaya iyilik 
                              etmenizi emretmiştir. İkisinden birisi yahut her 
                              ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, 
                              sakın onlara öf bile deme; onları azarlama onlara 
                              güzel söz söyle; onlara rahmet ve şefkat dolu 
                              tevazu kanadını ger. Onlara alçak gönüllü ve 
                              şefkatli davran ve onlar hakkında dua edip şöyle 
                              de: Ey Rabbim, bunlar küçükken beni nasıl 
                              yetiştirip büyüttülerse, sen de onlara merhamet 
                              et, acı." (İsra Suresi, ayet 23-24) Bir başka ayet-i kerimede 
                              şöyle buyurmaktadır: "Biz insana anne ve 
                              babasını tavsiye ettik anası onu zayıflık üstüne 
                              zayıflık çekerek karnında taşımıştır. Onun 
                              (memeden) ayrılmasıda iki yıl içinde olmuştur onun 
                              için biz insana bana ve ana baba şükret dönüş 
                              banadır diye öğüt verdik." (Lokman Suresi, 
                              ayet 14) Görüldüğü gibi bu ayetlerde 
                              Allah-u Teala anne babaya iyilik etmeği, onlara 
                              şükretmeyi kendi ibadeti ve şükrüyle yan yana 
                              zikretmiştir. Bu da Anne babanın Hak Teala 
                              indindeki makamını ve onlara iyilik ve itaat 
                              etmenin önemini göstermektedir. Onun için anne, 
                              babaya itaat etmek günah ve farz olan şeyler 
                              haricinde farzdır. Hatta anne baba evladını sünnet 
                              olan bir ameli yapmaktan  nehy edip başka bir işe 
                              emrederse onların dediğini yapması gerekir.   Bir gün bir kişi Resulullah'a 
                              (s.a.a) gelerek ya Resulullah dedi, anne babanın 
                              evlatları boynundaki hakkı nedir? Sevgili 
                              Peygamberimiz şöyle buyurdu: "Onlar senin cennet 
                              ve cehennemindir."
                               Yani onlara yapacağın 
                              iyilikler ve onlara karşı vazifelerini yerine 
                              getirmenle cenneti kazanabilirsin. Ama onlara 
                              karşı vazifelerini yerine getirmezsen cehennemi 
                              hak etmiş olursun.   Hz. Ali (a.s) şöyle 
                              buyurmuştur: "Anne babaya iyilik yapmak en büyük 
                              farizadır."   İmam Sadık (a .s): "Allah anne 
                              babaya iyilik etmeyi emretmiştir" ayetini şöyle 
                              açıklamıştır: "İyilik etmek onlarla iyi geçinmek 
                              ve ihtiyaçlarını ağız açıp istemeden yerine 
                              getirmektir..."   Yine Resul-i Ekrem (s.a.a) 
                              şöyle buyurmuştur: "Kim ömrünün uzamasını ve 
                              rızkının bollaşmasını istiyorsa, anne babasına 
                              iyilik etsin ve akrabalarına sılayı rahimde 
                              bulunsun."   Resul-i Ekrem (s.a.a): 
                              "Kıyamet gününde iyilerin efendisi ölümlerinden 
                              sonra anne ve babalarına iyilik yapan 
                              kimselerdir."   Sekizinci İmamımız İmam Rıza 
                              (a .s): "Anne babaya iyilik etmek vaciptir; hatta 
                              müşrik olsa dahi. Elbette Allah'a isyan olan 
                              şeylerde onlara itaat edilmez."   Buraya kadar ayet ve 
                              hadislerden anne ve babanın ikisine de iyilik ve 
                              itaat etmenin önemi anlaşılıyordu. Fakat diğer bir 
                              çok hadisten anlaşılıyor ki annenin hakkı ve ona 
                              iyilik yapmak daha önemlidir. İşte bu hadislerden 
                              bir bazısı:   Bir gün birisi Resulullah'a 
                              sorar: "Ben kime iyilik yapayım." Resulullah 
                              "Annene" der. Sonra tekrar kime diye sorduğunda 
                              tekrar "Annene" der. Adam tekrar sorar; Resulullah 
                              tekrar "Annene" der. Adam tekrar sorunca 
                              Resulullah bu sefer "Babana" diye cevap verir."
                                 Rivayet edildiğine göre birisi 
                              Resul-i Ekrem'e gelerek "Ya Resulullah, ben çok 
                              kötü işler yapmışım, acaba benim tövbem kabul olur 
                              mu? demiş. Resul-i Ekrem "Acaba annen veya baban 
                              yaşıyor mu? diye sormuş; o da "Babam yaşıyor" 
                              demiş. Resul-i  Ekrem "Git ve ona iyilik et" 
                              buyurmuş. Adam çıkıp gittikten sonra, Resul-i 
                              Ekrem yanındakilere dönerek şöyle buyurmuş: "Keşke 
                              annesi olsaydı da ona iyilik etseydi; tövbesi daha 
                              çabuk kabul olurdu."
                                 Bir gün Hz. Musa Allah-u Teala 
                              ile münacat ederken Hak Teala'dan cennetteki 
                              arkadaşını kendisine tanıtmasını istiyor. Hak 
                              Teala şöyle hitap eder: "Senin cennetteki 
                              arkadaşın filan nahiyedeki gençtir. Hz Musa genci 
                              bulmak için oraya geldiğinde onun kasaplık yapan 
                              biri olduğunu görür. Hz. Musa onu çaktırmadan 
                              takip etmeye başlar ki hangi amelle böyle büyük 
                              bir makamı elde ettiğini öğrenmiş olsun.  Akşama 
                              kadar bekler; fakat onun için önemli olan ve böyle 
                              bir makama onu layık kılacak bir ameli göremez. 
                              Akşam olunca genç, iş yerini kapatıp eve gitmek 
                              istediğinde Hz Musa kendini tanıtmadan adamdan, o 
                              gece kendisini misafir etmesini ister. Hz Musa bu 
                              vesileyle gece boyunca da gencin iyi amellerini 
                              takip etmeyi amaçlamaktadır. Genç Hz. Musa'nın 
                              isteğini kabul edip onu evine götürür. Hz. Musa 
                              eve girdiğinde gencin her şeyden önce yemek 
                              yaptığını. Daha sonra evde bulunan ve eli ayağı 
                              felç olan ihtiyar bir kadının yanına gelerek büyük 
                              bir sabır ve şefkatle yemeği lokma lokma onun 
                              ağzına koyarak yedirdiğini, sonra elbisesini 
                              değiştirdiğini, ihtiyaç gidermesine yardımcı 
                              olduğunu; sonra da özel yerine yatırdığını görür. 
                              Hz. Musa (a.s) o gece sabaha kadar gencin normal 
                              dini vazifeleri dışında fevkalade bir amel, 
                              ibadet, münacat falanını görmez. Sabah olduğunda 
                              ise yine genç evden çıkmadan o kadının yemeğini 
                              yedirir ve diğer ihtiyaçlarını gidermede şefkatle 
                              ona yardımcı olur. Vedalaşırken Hz. Musa gence 
                              sorar: "Bu kadın kimdir ve sen ona yemek 
                              yedirirken, gözlerini gök yüzüne dikerek ne 
                              söylüyordu?" Genç şu cevabı verir: "Bu benim 
                              annem" der. Ben ona yemek verdiğim zaman hakkımda 
                              şöyle dua ediyor: "Allah'ım bu hizmetlerin 
                              karşılığında  oğlumu cennette Hz. Musa'nın yanına 
                              arkadaş eyle."  Hz. Musa da gence annesinin 
                              duasının kabul olduğunu müjdeleyip Hak Teala'yla 
                              yaptığı münacatı kendisine anlatır."  İşte anne babanın hakkını 
                              riayet etmek böyle feyizlere insanı ulaştırır. 
                              Elbette bütün bunlardan önce, insanın mu'min ve 
                              takvalı olması gerekiyor.    Yine Resul-i Ekrem'den (s.a.a) 
                              şöyle nakledilmiştir: "Cennet annelerin ayağı 
                              atındadır."
                                 Bir başka hadiste: "Annelerin 
                              ayaklarının altı, cennet bahçelerinden bir 
                              bahçedir" buyurmaktadır.  Bu hadisin bir manası şudur ki 
                              cenneti kazanmak, annelerin gönlünü kazanmak, 
                              onlara iyilik etmekle mümkün olur. Bir başka 
                              manası da: "Anneler isterse dünyayı cennete 
                              çevirebilirler, yetiştirdikleri mu'min ve salih 
                              evlatlarla. Çocukların saadet ve mutluluğunun 
                              temel taşını koyan annelerdir.  Kötülük ve 
                              bedbahtlıklarının ilk temel taşını koyan da yine 
                              annelerdir. Zira niyetleri, yedikleri lokmalar, 
                              amelleri, davranışları, imanı ve takvası rahimdeki 
                              çocuğu üzerinde de etkilidir.  Doğduktan 
                              sonra da çocuk, anne ve babanın, özellikle annenin 
                              bütün hareketlerini izleyip taklit eder. Annenin 
                              verdiği terbiyeyle çocuğun ilerideki şahsiyeti 
                              yavaş yavaş oluşmaya başlar. Bu yüzden 
                              Resulullah (s.a.a)  şöyle buyurmuştur: 
                              "Saliha bir eşle evlenmesi bir erkeğin 
                              saadetindendir." 
                              Zira ailenin ve çocukların saadeti büyük ölçüde 
                              anneye bağlıdır.   Başka bir hadiste İmam Cafer-i 
                              Sadık (a .s) şöyle buyurmuştur: "İffetli ve 
                              hayalı bir annesi olana ne mutlu!"   İşte bütün bunlar annenin 
                              insan hayatındaki vazgeçilmez rolünü ve önemini 
                              gösteriyor. Evet anne anneliğin yanı sıra bir 
                              öğretmendir. Bu yüzden de onu imanlı yetiştirip 
                              cennetlik yaparsa, onun bütün hayırlı amellerinde 
                              ortak olur.   Resul-i Ekrem (s.a.a) şöyle 
                              buyurmuştur: "Eğer birisi kız çocuğunu iyi 
                              bir şekilde yetiştirip terbiye ederse, ona iyi bir 
                              talim ve terbiye verip güzel ve faydalı şeyler 
                              öğretir ve onu Allah'ın verdiği nimetlerden 
                              yararlandırırsa, o çocuk onunla cehennem arasında 
                              bir perde olur (cehenneme gitmesini önler)."   İmam Hasan Askeri (a.s) şöyle 
                              buyurmuştur: "Allah-u Teala kıyamet günü bazı anne 
                              ve babalara mükafat verecek. 'Ey Rabbimiz, bu 
                              mükafatları nereden hakkettik? Bizim amellerimiz 
                              buna layık değildi' diye sorduklarında şu cevabı 
                              alacaklar: 'Bu mükafatlar çocuğunuza Kur'an 
                              öğretmeniz ve onu İslam diniyle tanıştırdığınız 
                              içindir."   Yüce Rabbimiz'den annelerimiz 
                              hakkında görevlerimizi en iyi şekilde yerine 
                              getirmeyi ve bacılarımıza Hz. Fatıma'yı örnek alan 
                              anneler olmayı nasip buyurmasını diliyoruz. Amin! |