Bismillahirrahmanirrahim
Soru-91:
Selamun aleykum, sayın hocam, size bazı sorularım olacak;
cevaplarsanız beni mutlu edersiniz: Nehc-ül Belağa'nın
içeriğinde olan bilgiler neden gündemde değil? Allah sizden
razı olsun; saygılarımla.
Cevap-91:Muhterem
kardeşimiz, Nehcü’l-Belaga Hz. Ali (a.s)’ın hutbe, mektup ve
kısa sözlerinden bir kısmını içermektedir. Bu hutbeler Şia’nın
büyük şahsiyetlerinden olan Hicri 4. asırda yaşamış büyük alim
Seyyid Razi tarafından toplanmıştır. Bu değerli eserin söz
konusu edilmeyişinin sebebi bellidir. Çünkü Osmaniyye (Hz. Ali
(a.s)’ın düşmanı olan ve ona açıkça laneti reva gören kimseler,
Muaviye’den başlamak üzere hakimiyete geçmiş ve bunların
döneminde, Hz. Ali (a.s)’ın üstünlüğünü gösterecek bu gibi
eserlerin toplanmasına müsaade verilmesi düşünülemezdi zaten.
Yüz yıl Hz. Ali’ye lanet okutturan Emeviler mi buna izin
verecekti?! Ehl-i Beyt dostları öyle sıkıntılı bir dönemler bu
zalimlerin hakimiyetinde yaşamışlardır ki tarih kitaplarının
yazdıklarına göre bazen birine Yahudi veya Hıristiyan
suçlaması yapmak, ona Hz. Ali’nin dostudur demekten daha kolay
gelirdi. Bu dönemlerde Ali adını taşıyan bazıları zalimlerin
korkusundan isimlerini bile değiştirmek zorunda kalmışlardır.
Tüm bunlar sağlam tarihi kaynaklarda mevcuttur. Acaba bu
dönemlerde Hz. Ali (a.s)’a ait hutbelerin ders ve ilim konusu
yapılması mümkün olurdu mu? Sonraları başa gelen Abbasiler de
Ehl-i Beyt İmamlarına karşı düşmanlıkları ve Alevileri (Hz.
Ali (a.s)’ın soyundan gelen kimseleri) acımasızca öldürmeleri,
hatta diri olarak duvarların aralarına bırakıp onların harç
olara kullanmaları vb. binlerce zulümleriyle Emevilerden Ehl-i
Beyt’e karşı daha düşman ve daha zalim olduklarını
ispatlamışlardır. Gerçi Abbasiler bazen nifak yöntemine
başvurmuşlarsa da ama tüm güçleriyle Ehl-i Beyt’in öğretisinin
yayılmasına engel olmaya çalıştıkları tarihi açıdan malumdur.
Sonraları başa geçen Osmanlılar da aşağı yukarı aynı yolun
takipçiliğini yapmış ve Muaviye’nin koyduğu çizgiden az bir
uzaklaşıp Ehl-i Beyt’in yoluna meyleden kimseler, Osmanlı
Şeyhu’l-İslamları tarafından katl-i farz olarak ilan
edilmiştir. Şimdi böyle bir ortamda Nehc-ül Belağa'nın söz
konusu edilememesinin nedeni kendiliğinden bellidir.
Kaldı ki
Nehcü’l-Belağa’daki bazı hutbelerde Hz. Ali açıkça ilk üç
halifeyi eleştirmiş ve onların hilafeti haksız yere
gasbettiklerini bildirmiştir. Muaviye’yi de açık bir şekilde
zalim, fasık ve münafık olduğunu beyan etmiştir. Şimdi
Muaviye’nin koyduğu bir inanç temelini benimseyen bir
toplulukta bu kitabın fazla söz konusu olmasını beklemek
mümkün nü?
Elbette
şunu bilmemiz gerekir ki, tarihte ve günümüzde Nehc-ül
Belağa’nın muhtevasına hayranlığı yüzünden bu kitabın önemini
dile getiren, hatta bu kitaba şerh yazan birçok Ehl-i Beyt
mektebine bağlı olmayan alimler de mevcuttur. Örneğin
Mutezile’nin meşhur alimlerinden olan İbn-i Eb-il Hadid. Bu
zatın Nehc-ül-Belağa’ya yazmış olduğu şerh, gerçekten ilim
hazinesi sayılacak ansiklopedik bir eserdir. Sonra Mısır
alimlerinden Abduh’un da Nehc-ül Belagaya şerhi mevcuttu yine
Subhi Salih isimli muasır bir Sünni alimi de Nehcü’l-Belağa’yı
kendi tahkikiyle yayınlamış bir Sünni alimidir.
|