Bismillahirrahmanirrahim
Soru-85:
Selamun aleyküm!Hocam, Şia, Caferilik, Ehl-i Beyt, Alevilik,
hepsi aynı anlama mı geliyor? Gelmiyorsa biz ne oluyoruz?
Bir de Şia'lıkta sünnetlerin hiçbiri kabul edilmiyor mu,
Cuma namazı yok mu? Cemaat namazlarında, sünnet namazları
kılınmıyor mu? Teravih namazı yok mu? Bir de, bir bayan
babasının eline dokununca, kardeş, koca, aynı zamanda erkek
de kadınına dokununca abdest bozulur mu?
Cevap-85:
Aleykum selam!
Muhterem
kardeşim, Şia takip eden, izleyen anlamınadır ve
Resulullah'tan sonra Allah ve Resulü'nün emriyle Hz. Ali'yi
İmam ve halife bilen ve onu takip eden, izleyen kimselere
verilen bir isimdir. Bu isim bir çok hadisin de belirttiği
gibi bizzat Allah Resulü tarafından bu yolun izleyicilerine
verilen bir isimdir. Ancak bu görüşe sahip olanlar çeşitli
sebeplerden dolayı (ki bunların ayrıyeten üzerinde durmak
gerekir), sonradan bazı gruplara bölünmüşlerdir. Yani bazısı
oniki imam içerisinden sadece dördüne inanmışlardır, bazısı
altı imama, bazısı yedi imama vs. Bazıları ise oniki Ehl-i
Beyt imamının hepsine inanarak onların yolunu takip etmeğe
çalışmışlardır ki bunlara "Oniki İmam Şiası" veya Arapça
deyimiyle "İsna Aşeriyye", denmiştir. Bu gruba verilen bir
başka isim ise "Ceferilik"tir. Yani İmam Caferi Sadık'ı
izleyenler (ki biz bugün bu yolun takipçisiyiz ve en doğru
ve sağlam yolun, bu olduğuna inanıyoruz. Bu ismin
verilişinin sebebi ise sadece imam Caferi Sadık'a
inandıkları için değildir. Bunun sebebi ise şudur: Ehl-i
Beyt İmamları, sürekli zalim halifelerin baskı ve zulümleri
altında yaşadıkları için rahat bir şekilde bu mektebin
çeşitli konulardaki görüşlerini geniş ve detaylı bir şekilde
açıklama fırsat ve imkanını bulamamışlardır. Ve bilindiği
gibi hepsi bilahare de o zalimlerin eliyle şehid olmuşlardır.
Bir tek İmam Cafer-i Sadık (a.s), Emevîler ve Abbasîler
arasındaki saltanat kavgasının oluşturduğu boşluk ve gevşeme
fırsatından yararlanarak, bu mektebin öğretilerini geniş bir
şekilde Müslümanlara açıklama imkanı bulmuştur. Bu olay da
Müslümanlar arasında çeşitli mezheplerin türediği bir döneme
rastladığı için, başka mezheplere başka isimler verilirken o
gün on iki imam Şia'sının Rehberi ve İmamı, İmam Cafer-i
Sadık olduğu için onların mezhebine "Caferilik" de denmiştir.
Alevilik
kavramına gelince tarihte, Zalim halifelere karşı mücadele
eden Ali evlatlarına (Peygamber torunlarına) Alevi, yani Hz.
Ali'ye mensup kimseler) deniyordu. Ancak sonraları gitgide (Özellikle
Anadolu'da) Hz. Ali ve Ehl-i Beyt taraftarı olan herkese bu
isin söylenmeğe başlanmıştır. Tabi bugünkü geleneksel
Aleviliği dikkate alacak olursak, onları Oniki imam şiası
veya Caferi olarak (gerçek anlamda) nitelemek mümkün
değildir. Zira maalesef tarih boyunca çeşitli nedenlerden
dolayı içlerine bir sürü hurafe ve yanlış şeyler sızmış ve
bugünkü durumlara gelmiştir. Ancak onların da gerçekte Oniki
İmam şiası ve Caferi oldukları kesindir ve bunun bir çok
emare ve kanıtı mevcuttur. Bunun en önemlisi, onların da
oniki imamın hepsine inanmalarıdır. Oysa Şia grupları
arasında oniki imama inananlar, sadece Caferi ve İsna
Aşeriye veya oniki imam Şiası denen kimselerdir. Ancak
dediğimiz gibi (başka bir fırsatta ele alınması gereken) bir
takım sebeplerden dolayı maalesef asıllarından
uzaklaşmışlardır. Bu yüzden de dışlayarak ve tahkir ederek
değil, şefkatli ve saygılı bir şekilde onları bilinçlendirip
asıllarına geri döndürmeğe çalışmamız lazım.
Ehl-i
Beyt, Resulullah'ın da çeşitli vesilelerle açıkladığı ve
ümmete Kur'an ile birlikte emanet ettiği ve onlara
sarılmalarını emrettiği, Hz. Ali, Hz. Fatıma , Hz. Hasan,
Hz. Hüseyin ve Hz. Hüseyin'in soyundan gelen dokuz İmama
denir. Onların nurlu yolu, yukarıda saydığımız isimlerle
birlikte, Ehl-i Beyt Mektebi" olarak da anılmaktadır.
Şia
mezhebinde de bir sürü Sünnet vardır. Kim olmadığını
söylemiştir?! Zannedersem burada daha çok namazların sunneti
kastedilmiştir ki, evet onlar da vardır; hatta Ehl-i
Sünnet'tekinden daha fazla. Sabah namazının iki rek'at (farzdan
önce kılınır); öğle ve ikindi namazlarının her birisi için
sekiz rek'at (ikişer ikişer ve farzlardan önce kılınır).
Akşam namazının dört rek'at (farzdan sonra ikişer rek'atler
halinde kılınır). Yatsı namazının iki rek'at (farzdan sonra
oturarak kılınır).
Ancak
şöyle bir şey var; bu mektepte Sünnetlere (adından da belli
olduğu gibi) tavsiye ve tekit edilmekle birlikte, (Sünnilerde
olduğu gibi) adeta bir farz muamelesi yapılmamaktadır.
İsteyen kılar, sevabını alır, istemeyen de kılmaz, bu sevabı
kaybeder; ancak herhangi bir sorumluluk da taşımaz. Bir
diğer husus şu ki bu mektepte, sünnetten önce insanın farz
borçlarından kurtulması tavsiye ve tekid edilir. Yani
boynunda kaza namazı olan kimselerin, vakit ve fırsatları
olduğunda önce kaza namazlarını kılmaları öncelik taşır.
Cuma
namazı da tabi ki vardır. Ancak Cuma namazı ancak İslam
devleti hakim olduğu yerde kılınır. Tabi İslam devletinin
başı olan şer'î hakimin izniyle başka yerde de kılınabilir.
Çünkü bu ibadi olmakla birlikte, siyasi bir namazdır da.
Bugün de Türkiyede zaten Caferi camilerinde Cuma namazı da
kılınmaktadır. (Tabi müctehidin ve Veliyy-i fakihin izniyle.)
Teravih
namazına gelince, elbette ki Şiada da Ramazan gecelerinde
kılınması müstehap olan sünnet namazlar vardır. Ancak Allah
Resulü sünnet namazları hiçbir zaman cemaatle kılmamış ve
bundan şiddetle nehyetmiştir ki bunun belgeleri Sünni
kaynaklarda dahi mevcuttur. Ancak Ömer b. Hattap, kendi
hilafeti zamanında bunu (teravihi cemaatle kılmayı)
uygulamış ve kendisi de buna güzel bid'at (!!) ismini vermiş
ve o gün bugündür Ehl-i Sünnet Resulullah'ın değil de
Ömer'in Sünnetine (pardon güzel bid'atine!) amel etmektedir.
Sünni ekolde bunun örnekleri çoktur ki uygun bir fırsatta
onlara da eğilebiliriz, İnşaallah.
Caferi
mezhebinde kadının erkeğe veya erkeğin kadına dokunması
abdesti bozmaz. Bunun baba kız, bacı kardeş veya karı koca
olması fark etmez. Hatta namahrem bir kimseye dokunmak da
haram olmakla birlikte abdesti bozmaz. Ehl-i Sünnet'in bazı
mezheplerindeki bu hüküm de yine onlarda nakledilen zayıf
bir rivayetin yanlış yorumlanmasından kaynaklanmaktadır.
Allah'a
emanet olun.