Bismillahirrahmanirrahim
Soru-640:
Hocam geçenlerde kabir azabı ile ilgili bir
tartışmamız oldu. Bizim bildiğimiz kadarıyla
Kuran'da çok açık ve net bir ayet yok bu
hususta. Fakat bazı âlimler, Mü'min suresi 46.
ayetin kabir azabı hakkındaki yegâne delil
olduğunu söylemekteler.
Müfessirler de bu
konuda çeşitli görüşlere ayrılmışlardır.
Kimileri bahsi geçen ayetin kabir azabı hakkında
olduğunu, kimileri olabilir diyerek muhtemel
olduğunu, kimileri ise bu ayetin yegâne delil
olduğunu söylemişlerdir ve bu konuda mütavatir
hadislerle konuyu aydınlatmaya çalışmışlardır.
Bizim sorumuz ise
faraza diyelim ki hiç bir şekilde kabir azabı
ile ilgili bize bir delil ulaşmamış olsun. Bu
durumda Kur'an-ı Kerim'deki hangi ayeti delil
alarak "işte kabir azabı vardır ve açık bir
şekilde kitapta geçmektedir" diyelim? Kur'an bu
konuda bizlere neler söylüyor? Varsa kabir azabı
ile ilgili ayet yada ayetler net bir şekilde
ifade ediyor mu yoksa üstü örtülü bir şekilde mi
bahsediyor?
Tüm bunlardan
sonra sadece Kur'an-ı Kerim'de Mü'min suresinin
46. ayetini baz alarak “kabir azabı olabilir,
ama benim kalbim mutmain değil” desek, imanî
açıdan bir tehlike arzetmiş olur mu? Kısacası
kabir azabı hakkında bize ulaşan deliller
nelerdir hocam?
Cevap-640:
Muhterem kardeşim, evvela farz edelim ki bu
ayetten başka ayet yoktur. Peki, bir şeye
inanmak için illa onlarca ayet mi olması
gerekir? Tek ayet bile olsa, bu kadar açık ve
net bir ayet bize yetmiyor mu? Ayetin netliğine
gelince, ayeti okuyan ve inat ehli olmayan her
kes bu ayetin Kıyamet azabından farklı bir azap
olduğunda şüphe etmez. İşte size ayetin metni:
"Sabah ve
akşam ateşe sunulurlar. O saatin (Kıyametin)
geldiği günde ise, "Firavun ailesini azabın en
çetinine sokun" (denir).
(Mu'min, 46)
Eğer ayette
bahsedilen azaptan maksat Kıyamet azabı olsaydı,
evvela "sabah akşam ateşe sunulurlar" denmezdi.
Çünkü Kıyamet azabı süreklidir, sabah azabı,
akşam azabı diye ayrım yoktur. Saniyen, bu
cümlenin ardından "O saatin (Kıyametin) geldiği
günde ise, "Firavun ailesini azabın en çetinine
sokun" denmezdi. Zaten azabın içinde olan için,
azaba sokun demenin bir anlamı var mı?
Salisen "sabah
akşam azaba sunulurlar" deniyor. Yani şu anda bu
yapılıyor. Aksi takdirde “sunulacaklar” denmesi
gerekirdi.
Ayrıca Hz. Nuh’un
(a.s) kavmi hakkında olan şu ayet de kabir ve
Berzah azabının bir başka delilidir. Ayet şöyle
buyuruyor:
"Bunlar,
günahları yüzünden suda boğuldular, ardından da
ateşe sokuldular ve o zaman Allah'a karşı
yardımcılar da bulamadılar."
(Nuh, 25)
Görüldüğü gibi
Nuh kavminin boğulmanın ardından hemen ateşe
sokulduklarını beyan ediyor. Eğer maksat Kıyamet
azabı ve ateşi olsaydı, "Ateşe sokulacaklar"
denmesi gerekirdi.
Bütün bunların
yanında bu konu hakkında kaynaklarda nakledilen
onlarca hadis, bizim için hiç bir şey ifade
etmiyor mu? Bunu ancak hadisleri sudan
bahanelerle kökten inkâr eden gafiller
söyleyebilir.
|