 |
Bismillahirrahmanirrahim
Soru-630:
Hocam, mektebimize ilgi duyan bir arkadaş var; kaç
kez camimizde programlarımıza katildi, ama arkadaş
diyor ki: “Ehlisünnet Ehlibeyte hakkettiği değeri
vermiyor, ama 4-5 kez caminize programlarınıza
katildim; sizler de Peygamber efendimizi ihmal
ediyor, gerektiği gibi yad etmiyorsunuz. Yani “Ben
ilmin şehriyim Ali kapısıdır”, ama siz bir türlü
kapıdan içeriye girmiyorsunuz. Sohbetlerinizde
peygamberimizin adi çok az geçiyor, hep hadisler,
misaller vs. 12 imamlardan, neden peygamberimize
ağlamıyorsunuz?”
Simdi muhterem, hocam, sizin bu
konudaki fikrinizi öğrenmek istiyorum, inşallah
arkadaşa da cevabinizi ulaştırırım.
Cevap-630:
Muhterem kardeşim, bu kardeşlerin yanıldığı, ya da
bilmedikleri asıl nokta şudur ki Ehlibeyt'i
Ashapla kıyaslıyorlar. Dolayısıyla da Ehlibeyt'in
sözlerini her hangi bir sahabinin sözleri gibi
görüyorlar. Oysa Ehlibeyt mektebi tamamen farklı
düşünmektedir. Biz Ehlibeyt'i Resulullah'ın
(s.a.a) ilim ve irfanının varisleri olarak
görüyoruz. Onların kendisi bize, biz ne
söylüyorsak Resulullah'tan söylüyoruz,
buyurmuşlardır. İmam Cafer-i Sadık (a.s) şöyle
buyurmaktadır:
"Benim hadisim, babamın hadisidir.
Babamın hadisi, dedemin hadisidir; dedemin hadisi
Hüseyn'in (a.s) hadisidir. Hüseyn'in hadisi,
Hasan'ın (a.s) hadisidir. Hasan'ın (a.s) hadisi,
Emirü'l-Muminin'in (a.s) hadisidir.
Emirü'l-Mu'minin'in (a.s) hadisi, Resulullah'ın
(s.a.a) hadisidir. Resulullah'ın (s.a.a) hadisi,
Allah'ın sözüdür."
(Camiu Ehadisi'ş-Şia, c.1, s.127)
Dolayısıyla biz, ister direk
Resulullah'tan bir şey nakledelim, ya da
Ehlibeyt'in diliyle bir şeye istişhad edelim,
hepsinin kaynağının Resulullah'a dayandığı
kanaatindeyiz.
Resulullah'a ağlama konusuna
gelince, evvela Resulullah'ın rıhlet günlerinde
meclislerimizi katılırsa, ağlayıp ağlamadığımızı,
ya da ne yaptığımızı görür.
Ama eğer şunu kastediyorsa, Hz.
Hüseyn'e ağladığımız kadar Resulullah'a
ağlamıyoruz. Bu elbette doğrudur.
Şia’da Hz. Hüseyin ve Kerbela şehitlerinin
hatıratını zinde tutmaya verilen önem kadar hiçbir
şeye önem verilmemiştir. Bunu biz bunu bizzat
Resul-i Kibriya’nın (s.a.a) kendisinden
öğrenmişiz. Allah’ın Habib’i, defaaten Hz.
Hüseyn’e ve başına geleceklere ağlamış ve
ashabını, ehlibeytini ağlatmıştır. Hatta bunu
bizzat Allah’ın emriyle yaptığını söyleyebiliriz.
Zira olacak o acı ve feci olayları Resulullah’a
Allah tarafından nazil olan Hz. Cebrail (a.s)
haber vermiş ve Resulullah’ı ağlatmıştır. Yine
bunu biz, Resulullah’ın ilim ve irfanının
varisleri olan ve ümmete emanet olarak bırakılıp,
kendilerine sarıldığımız takdirde dalaletten
korunacağımıza dair garanti verilen Ehlibeyt
İmalarından öğrenmişizdir. Onlar hem kendileri
buna önem vermiş, hem de taraftarlarını buna
teşvik etmişlerdir. Bu Hz. Hüseyn’in her kesten
üstün olduğundan dolayı değildir; onun özel
konumundan dolayıdır. Örneğin Hz. Ali makam ve
mertebede Hz. Hüseyin’den üstün olmasına rağmen,
onun bile şehadet yıl dönümünde Hz. Hüseyn’e
verilen önem verilmemiştir. Bunun sebebi Hz.
Hüseyn’in emsali tarihte görülmemiş bir zulüm ve
gaddarlığa, hem de din adına ve hilafet sancağı
alında uğramış olması ve Hz. Hüseyn’in yok olmaya
yüz tutan İslam’ın ihyası için gösterdiği emsalsiz
fedakârlığıdır ki bu İlahi ve şanlı kıyamın zinde
tutulması, zalimlere ve İslam düşmanlarına karşı
mücadele ve fedakârlık ruhunu coşturma ve Hüseyni
kıyamın mesajlarını insanlara ve nesillere
ulaştırmada eşsiz bir rol oynamıştır ki Şia’nın
tarihte zalimlere karşı verdiği mücadeleden az
buçuk haberdar olan her münsif insan Kerbela
kıyamının bundaki hayati rolünü asla inkar
edemez.
|
 |