Bismillahirrahmanirrahim
Soru-618:
Üstadım, size ulaşmak büyük bir nimet; hazır sizi
bulmuşken hemen sorumuzu yöneltelim:
Hak tektir. Birbirine zıt
görüşlerden hepsinin doğru olmasına imkân yoktur
şeklindeki akli çıkarımlar sonucu Şia’nın tek
mektep olduğunuz biliyoruz. Zaten İslam için başka
şeyin düşünülmesi temel meselelerde farklılıklar
bulunması düşünülemez..
Şia'nın bölümleri var mıdır?
Zeydilik, İsmaililik ya da 12 İmam inancı dışında
başka inanç müntesipleri ya da Alevilik gibi
kimseler kendilerini şia olarak adlandırabilir mi,
bu durumda hangisinin şia olduğunu düşüneceğiz
bunların arasındaki ihtilaflar diğer mekteplerin
çok oluşu gibi değil midir? Zeydiliğin kaynakları
doğru sahih olarak bize ulaşmış mıdır şu an
Zeydilik sahih midir?
Cevap-618:
Muhterem kardeşim, dünyada bölünüp parçalanmayan
hiçbir düşünce, din ve mezhep yoktur.
Şia hak ise o zaman neden
aralarında bölünmüşlerdir? O halde hak değillerdir
mantığı yanlış ve mantıksızlıktır. Zira dünyada
sonradan bölünmeyen hiç bir din ve mezhep
gösterilemez. Hepsinde şöyle veya böyle bölünmeler
olmuştur. Aşağıda değineceğimiz gibi Sünniler de
bundan müstesna değillerdir. Peygamberlerin en
yakın arkadaşlarının dahi aralarında bölünme ve
ihtilafların olduğunu biliyoruz. Beni İsrail
arasındaki ihtilafları biliyoruz. Hz. İsa'nın
havarileri, bizim peygamberimizin sahabesi
arasındaki ihtilaflar vs... Demek ki kimse bundan
müstesna değildir.
Evet, imtihan her zaman ve her kes
için vardır ve kıyamete kadar da olacaktır.
Kimsenin de bundan istisnası yoktur. Bazıları
kazanır, bazıları kaybeder; isimlerinin ne olduğu
önemli değildir.
Peki, bu ihtilaf ve ayrılmaların
sebepleri nelerdir, derseniz, bu ayrı bir
araştırma konusudur. Bunda nefsin rolü asıl
olmakla birlikte, bazen cehalet, bazen bir takım
siyasi ve sosyal hadiseler, bazen asabiyetler,
bazen mal ve makam sevdası ve ve ve.. Tarihi
dikkatlice ve tarafsız inceleyen her kes bunlara
çok çarpıcı örnekler bulabilir. Bize bakan
tarafına gelince her Müslüman için önemli olan
ortaya konulan delillerdir.
Dolayısıyla biz Ehlibeyt Mektebi
derken, İmamiye, İsna Aşeriye veya Caferiyye
isimleriyle tanınan Mektebi kastediyoruz.
Diğerleri bizi bağlamaz; isimlerinin Şia olması
bir şey ifade etmez…
Sizin de dediğiniz gibi bu
bölünmeler, Şia’yla sınırlı değil. Örneğin Ehl-i
Sünnet arasındaki bölünmeleri inkâr etmek, güneşin
varlığını inkâr etmek gibi bir şeydir. İtikatta
Mutezile, Eş’ariyye, Maturudiyye, Murcie,
Heşviyye, Cehmiyye, Vahhabilik vs. gruplara
bölündüğünü görmemek ya cehalettir, ya da taassup
ve körlük…
Fıkhi olarak bölünmeler ise daha
açıktır. Esasen dört ayrı mezhep ortadayken bir
insanın bütünlükten bahsedebilmesi mümkün mü?
Kaldı ki daha önceleri mezhep sayısı onlarla ifade
edilecek düzeydeydi, ama daha sonraları siyasi
otoritelerin baskısıyla diğer mezhepler
yasaklanıp, dört mezhebin neşv u nima etmesine
izin verilmiş ve zaman geçtikçe o mezhepler
tedavülden kalkmıştır! Evzaiyye, Ebaziyye,
Zahiriye, Taberiyye vs. gibi.. Ayrıca tarikat ve
tasavvufi bölünmeler de cabası! Nakşibendiyye,
Kadiriye, Melametiyye, Mevleviyye vs. Ve ayrılan
onlarca kollarlı.. Türkiye’mizdeki parçalanmaları
da saymaya gerek var mı?
Bir başka
kardeşin konu hakkındaki görüşleri:
Ama Ehli Sünnetteki bölünmeler
Mutezile (taraftarı kalmamıştır, sadece kitaplarda
var.) ve Vehhabilik dışında günümüzde o kadar
sorun olan yoktur. Türkiye`de ki Sünnilerin
Maturidi olduklarından bile haberleri yoktur.
Hanefiler genelde Maturididir. Diğer üç mezhep ise
Eşaridir. Ama Maturidiliğin sadece adı kalmıştır.
Tarikatlar ise mezhepler üstüdür. Saidi Nursi
Şafi`dir ama Nurcuların çoğu Hanefidir. Süleyman
Hilmi Tunahan Hanefidir, ama Şafii Süleymancılar
da var.
Mecelle hazırlanırken 4 Mezhep
dışındaki Sünni-Fıkhi Mezheplerin de görüşlerine
başvurulmuştur.
Bazı Sünni Tarikatlar da Şiiliğe
kaymış. Örneğin Kübreviliğin bir kolu olan
Nurbahşiye Tarikatı, Safevi Tarikatı, Bektaşiliğin
durumu da çok daha karışık bir Sünni kökenli bir
tarikattır.
Cevap:
Allah razı olsun kardeş, sizin yazdıklarınız benim
yazdıklarıma ters değildir, hatta destektir. Benim
maksadım her düşünce ve ekolde mutlaka bir takım
bölünmeler olduğunu ispatlamaktı. Ve bunu da o
mezhep veya mektebin haklılık veya haksızlığıyla
ilintilendirmenin yanlış olduğunu ortaya koymaktı.
Bunların temelinde bir çok sebepler vardır ki
belki de en önemli ve en yaygın olanı nefsani
etkenlerdir.
Artık hangisinin
taraftarı, çoğunlukta, hangisininki azınlıkta,
bunlar teferruat ve önemsiz şeylerdir. Ne
birisinin çoğunlukta olması, lüzumen onun
haklılığını gösterir, ne de birisinin azınlıkta
olması, onun haksızlığını... Esasen tarihe
baktığımızda, Peygamberler ve taraftarları da
dahil hak taraftarları her zaman azınlığı
oluşturmuştur. "Kullarımdan şükredenler
azınlıktadır" (Sebe', 13) buyuran Kur'an-ı
Kerimdir. Benzer manayı ifade eden yetmişten fazla
ayet vardır.
Hz. İmam Hüseyn’in
de güzel bir sözü vardır; şöyle buyuruyor:
"İnsanlar dünya
kuludur; din ise dillerine dolaşıp durur. Dinin
sayesinde geçimleri iyi olduğu müddetçe, onun
etrafında bulunurlar; ama zorluklarla imtihan
edildiklerinde ise gerçek dindarlar azalır."
(Tarih-i Taberi, c.7, s.300)
Bizim için önemli
olan hak ve onun nişaneleri ve delillerini
bulmaktır. Bunları çoğunluğun yanında bulursak da
haktır, azınlığın yanında da.
Allah insanları
hakkı benimsemek ve o yolda gitmekle yükümlü
kılmıştır: Kur’an-ı Kerim “Hakkın ötesinde
batıldan başka bir şey mi vardır” (Yunus 32) diye
buyurmaktadır.
Hz. Ali şöyle
buyuruyor: "Hakkı tanı haklıyı kendiliğinden
tanıyacaksın; batılı tanı, batıl ehlini
kendiliğinden tanıyacaksın!" yine şöyle
buyurmuştur: “Hak yolunda yürümekten o yolda
yürüyenlerin azlığı yüzünden korkuya kapılmayın.”
(Nehcu’l-Belağa, S.181)
Mutezile taraftarı
kalmamıştır diyorsunuz, ama öyle de değildir. Hem
Türkiye’de hem de diğer ülkelerde azınlık da olsa
vardır. Bunlardan birçoğunu ben tanıyorum. Örneğin
Hak söz Dergisi çevresi itikatta Mutezili
olduklarını söylüyorlar, en azından benim
tanıdıklarım.
Rabbim
hepimize doğruları olduğu gibi göstersin ve ona
ittiba etme cesaret ve samimiyetini inayet
buyursun. Amin.
|