Advertisement

KEVSER YAYINCILIK

  Ana Sayfa / Soru ve Cevaplar

 

Bugün :  

Sık Kullanılanlara Ekle

 

Başlangıç Sayfası Yapın

 
 

Bismillahirrahmanirrahim

Soru-596

 

1- Sünni bir kardeşin sorduğu 7 soruya aşağıda sırasıyla cevap verilmiştir:

 

1) Soru cevap kısmınızda Hz. Mehdi’den (a.s) sonra imamların yeryüzüne tekrar geri geleceklerini söylemişsiniz. Kur’an ve hadis ışığında aydınlatır mısınız bu dediğinizi?

Cevap: Muhterem kardeş, Rec’at olayının aslı kesindir. Ama kimlerin recat edeceği hususundaki hadisler mütevatir olmadığı için, bu konuda kesin konuşmak doğru değildir. Konu hakkında detaylı bilgi için aşağıdaki linki okuyun.

http://www.kevsernet.com/s_ve_c/353.htm  

 

2- Hz Ali efendimiz, imametini ne zaman yaymaya başlamıştır. Hz Ali efendimiz “ben yeryüzünün imamıyım” diye Resulullah’tan sonra geçen 30 sene zarfında bir açıklamada bulunmuş mudur?

Cevap: Hz. Ali’nin hilafet hakkında ve kendi imamet hakkında görüşlerini aşağıdaki linkte okuyabilirsiniz.

http://www.kevsernet.com/s_ve_c/37.htm  

http://www.kevsernet.com/s_ve_c/42.htm

 

3- İmamlar Hz Muhammed’den önce gelen tüm resullerden ve nebilerden mevkii ve makam olarak daha mı üstündür; şayet öyleyse bunun açıklamasını yapar mısınız?

Cevap: Sorunuzun cevabı için, lütfen aşağıdaki linki çok dikkatli bir şekilde başından sonuna kadar okuyun:

http://www.kevsernet.com/s_ve_c/424.htm

 

4- Şiilerin nuha ve mersiyeleri arasında neden Hz. Muhammed (s.a.a) ile ilgili videolar yok? Neredeyse tüm videolar Hz. Ali, Hz. Hüseyin, Kerbela, Hz. Ebelfezl, Hz. Rugayye, Hz. Sakine, Hz. Ali Asğer ve Ehlibeyt imamları ile ilgili; ama Hz. Muhammed ile ilgili bir şey neden yok?

Cevap: Elbette yoktur demek doğru değildir; ama elbette mesela Ehlisünnetteki kadar olmadığını söylüyorsanız bu doğrudur. Çünkü Resulullah’ın ümmetin müşterek değeridir ve onunla her kes ilgileniyor. Esasen buna gerek bile kalmıyor. Ehlibeyt dostlarının Ehlibeyti bu kadar gündeme getirmelerindeki asıl sebep, onlara karşı Müslümanlar tarafından uygulanan boykot ve uğradıkları tecrid ve mağduriyettir. Amaç bir nebze olsun bu mağduriyeti gidermeye çalışmaktır.

Diğer bir husus Hz. Hüseyin ve Hz. Hüseyn’inle ilgili konu ve şahısların ön plana çıkarılışıdır.

Evet, Ehlibeyt mektebinde Hz. Hüseyin ve Kerbela şehitlerinin hatıratını zinde tutmaya verilen önem kadar hiçbir şeye önem verilmemiştir. Bunu biz bizzat Resulullah’ın ilim ve irfanının varisleri olan ve ümmete emanet olarak bırakılıp, kendilerine sarıldığımız takdirde dalaletten korunacağımıza dair garanti verilen Ehlibeyt İmalarından öğrenmişizdir. Onlar hem kendileri buna önem vermiş, hem de taraftarlarını buna teşvik etmişlerdir. Bu Hz. Hüseyn’in her kesten üstün olduğundan dolayı değildir; onun özel konumundan dolayıdır. Örneğin Hz. Ali makam ve mertebede Hz. Hüseyin’den üstün olmasına rağmen, onun bile şehadet yıl dönümünde Hz. Hüseyn’e verilen önem verilmemiştir. Bunun sebebi Hz. Hüseyn’in emsali tarihte görülmemiş bir zulüm ve gaddarlığa, hem de din adına ve hilafet sancağı alında uğramış olması ve Hz. Hüseyn’in yok olmaya yüz tutan İslam’ın ihyası için gösterdiği emsalsiz fedakârlığıdır ki bu İlahi ve şanlı kıyamın zinde tutulması, zalimlere ve İslam düşmanlarına karşı mücadele ve fedakârlık ruhunu coşturma ve Hüseyni kıyamın mesajlarını insanlara ve nesillere ulaştırmada eşsiz bir rol oynamıştır ki Şia’nın tarihte zalimlere karşı verdiği mücadeleden az buçuk haberdar olan her münsif insan Kerbela kıyamının bundaki hayati rolünü asla inkar edemez.

Fakat şunu kendinize veya ilgili taraflara sormanız gerekir. Neden Ehlisünnetin arsında Ehlibeyt takriben yok gibi, gündemden tamamen çıkarılmış gibi. Ben Resulullah ile kıyaslamıyorum, hatta ilk üç halifeye, özellikle 1. ve 2. halifeye nazaran Ehlisünnetin ister kitapları, ister hutbe ve minberleri, sohbet ve vaazlarında Ehlibeytin gündeme getirilişi kıyasa kabil mi? Hükmü sizin kendi vicdanınıza bırakıyorum.

 

5- Bazı şia alimleri sizlerin bahsettiğinizin aksine Hz. Ebubekir ve Ömer’in Hz. Fatıma’yı darb etmediğini bunun bir uydurma olduğunu söylüyorlar (Seyyid Fadlallah gibi). Bu konu hakkında bizleri aydınlatır mısınız?

Cevap: Bazı Şia âlimleri diyorsunuz. Fazlullah’tan başka bir kişinin ismini verebilir misiniz? Fazlullah Şia içerisinde çok önemli İlmi bir yeri olan bir kimse değildir. Onu meşhur eden daha çok siyasi duruşları olmuştur. Kaldı ki kendisi o sözü söyledikten sonra, Allame Cafer Murtaza Amuli tarafından kendisine sunulan onlarca belgeden sonra, “ben bunları görmemiştim!” diye itirafta bulunmuştu. Bu konuda birçok reddiye yazılmıştır ki onlardan sadece bir tanesi Allame Amuli’nin kalın iki ciltlik “Meesatü’z-Zehra” kitabıdır. Arapça biliyorsanız, kitabı gönderelim, okuyun.

Sonra bu gün ve tarihte Sünnilerin yaygın görüşlerinin aksini iddia edip, kitaplar yazan, nice meşhur şahsiyetlerin ismini verebiliriz ki onların söyledikleri Sünnileri ne kadar bağlarsa, Fazlullah’ın dediği de Şia’yı o kadar bağlar. Prof. Yaşar Nuri Öztürk, Prof. Zekeriya Beyaz, Prof. Süleyman ateş, Prof. Hüseyin Atay ve daha niceleri..

 

6- Kuleyni’nin El-Kafi adlı hadis kitabında Hz. Fatıma’ya bir mushaf indirildiğinden bahsediyor. Bunun Kur’an gibi bir kitap olmadığı, ancak kudsiyeti büyük bir kitap olduğu yazıyor.. Eğer ki böyle bir olay varsa ve Allah bir mushaf indirdiyse, Hz. Fatıma’ya bundan neden bugün müslümanların (neredeyse) hiç haberi yok? Yahutta böyle bir şeyin olması nasıl mümkün?

Cevap: Muhterem kardeşim esasen siz Mushafla ilgili açıklamaya dikkat etmemişsiniz. Allah bir Mushaf indirmiş falan diye bir şey yoktur. Söz konusu hadiste de beyan edildiği üzere, Cebrail (a.s)’ın Hz. Fatıma’ya gelecekle ilgili, evlatlarının durumuyla alakalı haberlerdir. Hz. Cebrail Hz. Meryem’e gelip de onunla sohbet ettiği gibi Hz. Fatıma’ya da gelerek Resulullah’tan sonra ona teselli kaynağı olmuştur. Sonra Hz. Fatıma bunları Hz. Ali’ye anlatmış Hz. Ali de onları yazmış ve bir kitap haline gelmiştir. Mushaf da içinde yazı bulunan sahife-kitap demektir. Peki bu kitap-muhaf şu an nerdedir, diye sorunuza gelince, bir çok emanetler gibi (peygamberlerin emanetleri gibi) Ehlibeyt İmamlarından birbirlerine emanet ve miras olarak kalmıştır. Yani bunlar her kesi ilgilendiren konular değildir. Bu konuda da aşağıdaki linke müracaat etmenizi tavsiye ederim.

http://www.kevsernet.com/s_ve_c/243.htm

 

7- Sizler için Aşura günü Kerbela ziyareti mi daha evladır yoksa hac zamanı Mekke-i Mükerreme mi bir soruya verdiğiniz bir yanıtta bir Şia âliminin Aşura ziyaretini Kabe’yi ziyaretten üstün gördüğünü yazmışsınız. sizin bu konu hakkındaki görüşleriniz nedir??

Cevap: Değerli kardeşim, konuları karıştırmışsınız. Bir kere hiçbir sünnet farzın yerini tutmaz. Boynunda farz hac olan bir kimse onun yerine bin defa da Kerbela’ya gitse sorumluluktan kurtulmaz. Esasen bunu yapan kimse, Kerbela Ziyaretinden de bir nasip alamaz. Bakın Ehlibeyt hadislerinde Farz hac hakkında ne buyuruyor:

 “Kim imkanı olduğu halde haccını erteler ve bilahare hac yapmadan ölürse, Allah onu Kıyamet günü Yahudi veya Hıristiyan olarak haşreder!” (Biharü’l-Envar, c.77, s.58)

 

“Kim bu dünyada kör olursa, öbür dünyada da kör olur” ayetinin tefsirinde şöyle buyurdu: “Bu, hac yapma imkanı doğduğu halde, daha sonra yaparım, daha sonra yaparım (ne acelesi var) diyerek haccını geciktiren ve bilahare hac yapmadan ölen kimse içindir.” (Tefsirü’-Eyyaşi, c.2, s.305)

Elbette sevap mukayesesi, farklı bir şeydir. Bu tabirlerle sadece bu konuda değildir. Başka konularda da bu mukayese yapılmıştır. Örneğin bir hadiste buyuruyor ki:

“Müslümanlardan bir ailenin geçimini sağlayıp, onları doyurmam, giyindirmem ve onur ve haysiyetlerini korumam benim için yetmiş hac yapmaktan daha sevimlidir.” (Sevabü’l-A’mal, s.170)

İbn-i Abbas Resulullah’tan (s.a.a) şöyle nakletmektedir: “İyilik Ehli olan bir evlat, baba ve annesine şefkat gözüyle bakarsa, her bakışına karşılık ona bir kabul olmuş hac sevabı yazılır.” Bazıları “Hatta eğer bir günde yüz defa bakmış olsa da aynı mı?!” diye sorduklarında Allah Resulü şu cevabı verdi: “Evet, Allah (düşündüğünüzden) daha büyük ve daha münezzehtir.” (Biharü’l-Envar, c.74, Bab: 2, Hadis: 58)  

Bildiğimiz kadarıyla Sünni kaynaklarda da benzer tabirler mevcuttur.

 

*****

Yukarıdaki sorulara sizlerin cevabı benim için pek mukaddestir ancak ben sözümü bir kaç yorumla bitireyim. sözün hülasası ehli beyt inancınızdan dolayı sizleri takdir ediyorum. Ehlibeyt şimdiye kadar çok büyük sıkıntılara gark olmuştur. Yanılmıyorsam Hz. Zeynelabidin bu çekilen ezalar için ümmete ders niteliğinde bir söz söylemiş ve biz Ehlibeyt’in çektiği sıkıntılardan bu ümmet ders almalı başına bir musibet geldiğinde bizi hatırlayıp sabretmeli demiştir. Ancak bu büyük sevginiz yüzünden bazı şeyler bence biraz abartıya kaçmış mesela imamların (Hz Muhammed hariç) peygamberlerden üstün oluşu gibi bence vahiy alan kendisine bir din tatbik olan bir nebi her zaman imamlardan makam olarak üstündür
mesela aşura günü bazı kişilerin başlarına kama vurması vücutlarını zincirle dövmesi gibi
matem tutmak ayrı bir şeydir ama bu vücuda zarar vermekten başka bir şey değildir
aşura günü birçok şii kardeşimiz çalışmazlar bunu haram bilirler. bu çok yanlış bir düşünce hz hüseyin efendimizin ruhuna okunacak dualar ve dökülen göz yaşları ayrı ama o gün allahın verdiği rızkı aramak ve evini geçindirmek ayrı bu çeşit bir görüş bence dinimizin  çalışmayı emreden görüşlerine aykırı hz allah bizim bedenimize sahip çıkmamızı isterken ona zarar vermek ne kadar hoş bir şey takdir sizin imamların makamı pek yücedir dinimizde ama sizlerin anladığı tarzda değil Allah hiçbirimizi sırat-ı mustaqiym den ayırmasın.  selametle kalınız kardeşim.

Cevap:

Yorumlarınızda bahsettiğiniz bazı hususların cevabı zaten sorduğunuz sorulara verdiğimiz cevaplarda mevcuttur.

Hz. Hüseyn’e matem ve yas tutmakla alakalı bölüme önceki açıklamalarımıza ilaveten birkaç ilave daha yapmamız uygun olur:

Değerli kardeş, meselenin bir aslı ve meşruiyeti vardır bir de keyfiyeti. Aslı konusunda Kur’an’dan birçok delil zikredilebilir. Örneğin şu ayeti Kerime: “Bu böyledir; kim Allah'ın şiarlarını yüceltirse, şüphesiz o kalplerin takvasındandır.” (Hac, 32)

Sahip olduğu her şeyi Allah yolunda kurban veren İmam Hüseyin’i ve kıyamını yüceltmek, en bariz İlahi şiarlardandır; onun hatırasını zinde tutmak Allah’ın şiarını yüceltmektir.

İlla da buna özel delil getirmeğe gerek yoktur.

Sünnetten delili, şudur ki Resul-i Kibriya (s.a.a) kendisi defaaten Hz. Hüseyn’e ve başına geleceklere ağlamış ve ashabını ehlibeytini ağlatmıştır. Biz de bu Nebevi sünnete uyuyoruz.  Kaldı ki Resulullah’ın sünnetine her kesten daha çok vakıf olan Ehlibeyt İmamları, hem kendileri İmam Hüseyn’e matem merasimleri düzenlemiş ve ağlamışlardır, hem de taraftarlarını buna teşvik etmişlerdir. Bu konuda onlarca belge vardır kaynaklarımızda.

Meselenin keyfiyetine gelince, bu her yöre ve millette farklı şekillerde tezahür etmiştir. İçinde bazen aykırı ve yanlış şeylerde görülebilir. Nasıl ki her milletin içinde birçok konuda İslami kurallara uymayan uygulamalar bulunmaktadır. Bu yanlışlar yanlışı yapanlara mal edilir, bir mekteb ve mezhebin tümüne değil. Örneğin Ehli Sünnette Rıfai tarikatına bağlı kimselerin merasimlerinde kendilerini şişlemeleri gibi, çeşitli çalgı aletlerini kullanıp, hareketli müzikler eşliğinde dans eder gibi güya zikir çeken bazı tarikatçılar gibi…

 

 

 
Site içi Arama


 

 

 

 

Go to top of page  Ana Sayfa | Kitap Listesi | Kıble Dergisi | Makaleler | Kadin ve Aile | Cocuklar Îçin | Soru Ve Cevap | Yazarlarımız |
Kur`an | Hadisler | Dualar | Şiirler | Ses ve Video | Programlar | Linkler  |  Îletişim için |

Copyright© 2000 Kevser Yayinlari Internet Hizmetleri. Tüm Haklari Saklidir Ayrintili bilgi almak için veya bize her konuda yazmak için, paragonxx@yahoo.de  'e mesaj yollayiniz. WWW.KEVSERNET.COM