Bismillahirrahmanirrahim
Soru-569:
Aşağıdaki iki ayet hakkında bir sorumuz var.
Cevaplarsanız memnun oluruz. Önce ayetleri
görelim:
“Andolsun
ki sen onları konuşma tarzlarından tanırsın…”
(Muhammed, 29-30)
“Hem
çevrenizdeki bedevilerden münafıklar var, hem de
Medine halkından münafıklıkta ısrar edenler var.
Sen onları bilmezsin. Onları biz biliriz. Biz
onları iki kere azaba uğratacağız. Daha sonra da
büyük bir azaba itilecekler.”
(Tevbe-101)
Görüldüğü gibi ilk
ayette Allah (c.c) Resulullah’a münafıkları
konuşma tarzlarından anlayacağını söylemekte iken,
ikinci ayette münafıkları bilmediğini sadece
kendisinin bildiğini söylemekte.
Bu ayetleri nasıl anlamalıyız?
Resulullah (s.a.a) münafıkların
hepsini tanıyor muydu? Resulullah hayatta iken
mu’min gibi görünen fakat vefat edince içindeki
küfrü açığa döken kişilerin akıbetini ve ne
olduklarını biliyor muydu?
Yine bir rivayette Resulullah’ın
münafıkların listesine sahip olduğu ve bunu bir
sahabiyle paylaştığı, sadece onun bildiği vs.
anlatılır. Bu rivayetin sıhhati nedir?
Cevap-569:
Değerli kardeşim, birinci ayette kastedilen
çoğunluktur. Yani genelde bu tür kimseleri
tavırlarından ve konuşma tarzlarından
tanıyabilirsin. Ama bazen bazı münafıklar o kadar
ustaca rollerini oynar ki beşeri ve normal
yollarla onları tespit etmek mümkün olmaz. Orada
mutlaka Hak Teala devreye girip onları tanıtması
gerekir ki ikinci ayette kastedilen bu
ikincisidir. Evet, Resulullah'a (s.a.a) o tür
münafıklar bizzat Allah tarafından bildirilmiş ve
Hüzeyfetü'l-Yemani'ye verilen liste de her iki tür
münafıklardan oluşan bir listeydi zahiren. Her
halükarda Resulullah'ın ömrünün sonlarında bu
liste verildiği için artık hepsi Resullah'a belli
olmuştu.
İkinci ayette bütün
münafıkların kastedilmediğinin bir işareti de
Medine çevresi tabirinin kullanılmasıdır..
Benzer bir durum
gayb ilmi hakkında söz konusudur. Bazı ayetlerde
gaybın ilminin yalnızca Allah'a has olduğunu beyan
ederken, bazı ayetlerde bazı Peygamberlerin bazı
gaybî bilgiler verdiğini söylüyor. Bu iki tür
ayetlerin arasında cem etme yolu şudur ki Hak
Teala'dan bağımsız olarak kimse gaybdan haberdar
olamaz. Ama Allah-u Teala bildirirse onun
bildirdiği konularda ve bildirdiği ölçüde
diğerleri de haberdar olabilir.
Ayetteki bir
ihtimal de şu olabilir: Burada "Bilmezsin"
tabirinden bizzat Resulullah değil de müslümanlar
kastedilmiş olabilir. Benzer durum başka yerlerde
de vardır. Örneğin "Rabbin, sadece kendisine
kulluk etmenizi, ana-babanıza da iyi davranmanızı
kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her
ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine "of!"
bile deme; onları azarlama; ikisine de güzel söz
söyle." (İsra, 23)
Buradaki "Onlara of bile deme" hitabı zahirde
Resulullah'a olmasına rağmen, gerçek muhatabın o
olmadığını hepimiz biliyoruz. Zira Resulullah'ın
(s.a.a) anne babsı çocukken vefat etmişlerdi.
Soru: Hocam Allah
razı olsun açıklamalar için, fakat kafama şu
takılıyor: Resulullah (s.a.a) döneminde öyleleri
var ki bunları zaten Resulullah bir takım
işaretlerle ifşa etti, münafık olduklarını gün
yüzüne çıkardı. (Muaviye gibi Mervan gibi vs.) Ama
bazıları da var ki Resulullah bunlar hakkında
olumsuz hiçbir şey söylememiş. Benim asıl üzerinde
durduğum kişiler bunlar.. Yani Resulullah (s.a.a)
bunların münafık olduklarını bildiği halde mi
onlar hakkında emareler belirtmed, yoksa bu
kişilerin münafık olduklarını Resulullah da mı
bilmiyordu? Resulullah vefat edince mi bunların
gerçek yüzü ortaya çıktı?
Cevap:
Değerli kardeşim, Resulullah (s.a.a) hikmet
Peygamberidir. Ayrıca ilahi direktiflerle hareket
etmektedir. Resulullah (s.a.a) münafıkların reisi
konumunda olan Abdullah İbn-i Übeyy hakkında dahi
açıktan bir şey söylememiştir. Maslahat görmediği
için... Başka birçokları hakkında da gerçi açık
sözler yoktur. Ama dolaylı olarak genel alametleri
vermiştir. Örneğin "Ali'yi ancak mu'min sever ve
ona ancak münafık buğz eder." "Fatıma benim
vücudumun bir parçasıdır, onu hoşnut eden beni
hoşnut eder, onu inciten beni incitmiş olur." Veya
Ehlibeyt'i hakkında buyurduğu birçok sözden aklı,
feraseti olan kimse neyin ne olduğunu anlar...
"Ehlibeytimle savaşan, benimle savaşmış olur,
onlarla barışık olan benimle barışık olur." Ki bu
tür hadislerin hepsi Ehlibeyt kaynaklarının yanı
sıra başka kaynaklarda da nakledilmiştir..
|