Bismillahirrahmanirrahim
Üç sorunun
cevabı - 562
Soru:
Bir kişiden şöyle bir söz duymuştum: Bir insan
birilerine sohbet ediyor, yararlı şeyler
anlatıyor. Sonra içinden “aman ne kadar da güzel
konuştum!” gibi bir şey geçiyor. Bu kişinin
yaptığı iş boşa gitmiştir. Bu doğru mudur? Kişinin
içine gelen her söz her cümleyi kabul etmiş demek
midir? Vesvese ne demektir?
Cevap:
Muhterem kardeşim, eğer bir ameli yaptığı sırada
onu o amele sürükleyen kendini beğenmişlik duygusu
değilse ve sonradan aklına gelen o his elinde olan
bir his değilse, inşaallah sorumlu olmaz. Faraza
öyle bir his geldiyse de onu bertaraf etmek için,
amelde kendinden üstün olan kimselerle kendini
kıyaslasın. O zaman o his kendiliğinden bertaraf
olur.
Soru:
İnsanların çoğu ölümü düşünmeden ne zaman
öleceğini bilmediği halde hep onu uzakmış gibi
görerek yaşıyor. Bir kişi tefekkür ettiği zamanlar
çok huzursuz oluyor. Ölümün ne zaman olacağını
bilmediği ve hazırlıksız olduğu için kalbinde
büyük korkular beliriyor. Sonra psikolojik
sorunlar oluyor. Ayakları üşüyor, bacakları
üşüyor, kalbinde uzun süren korku, daralma,
ellerde üşüme gibi vs.. ve bu uzun sürüyor; içi
böyle olunca namaz kılmaya dahi kalkamıyor, ne
yapacağını bilemiyor. Ne yapmalıdır? Düşünmezse
olmaz; düşününce psikolojisi bozuluyor; ama bir
şey yapamıyor. Nasıl davranmalıdır? Bir şeyler
yapmak istiyor; nefsini terbiye etmek istiyor
ahlakını düzeltmek istiyor, ama bir türlü
değişemiyor. Bir yerde diyordu ki insan ahlakını
düzeltmek istiyorsa güzel ahlaklı bir üstadı
olsun. Onun yanında olsun. Çünkü insan sevip saygı
duyduğu insanları bilinç dışı taklit eder. Böyle
kötü ahlakı düzelmeye başlar. Peki, böyle bir
imkânı olmayan kimse ahlakını vs. nasıl
düzeltebilir?
Cevap:
Ölümü hatırlamak güzel bir şeydir. Ama bu insanı
umutsuzluğa düşürecek derecede de olmamalıdır.
Allahın kahr u gazabı varsa, rahmet ve mağfireti
de vardır. Bunu da düşünmelidir. O hakiki tevbe
eden ve salih amel işleyenlere de rahmet, bağış ve
lütfunu vaad etmiştir. Hadislerde buyuruyor ki
ümit ve korku mu’minin kalbinde eşit derecede
bulunur. Allah’ın gazabından korkar, ama
umutsuzluğa düşecek derecede değil. Çünkü onun
merhameti de vardır. Allah’ın merhametine
güvenerek de günah işlemekte küstahlaşmaz. Çünkü
onun kahr u gazabı da vardır.
Soru:
İnsan bir günah işlediği ve ona tevbe ettiği halde
o günahı kalbinden silmeli midir? O günahı
tekrarlamıyorsa ya da tevbe ettiği halde onu
bırakamamışsa sürekli tevbe mi etmelidir? Tevbe
ettiği zaman o tevbesinin kabul görüp görmediğini
bilmiyor, o yüzden ne yapmalıdır?
Cevap:
Hadislerde buyuruyor ki “Allah bir kulu için hayır
dilerse, günahlarını ona unutturmaz. Dolayısıyla
onları hatırladıkça daha çok pişmanlık duyar, daha
çok ağlayıp sızlar ve böylece Allah'ın rahmetini
daha çok kendine cezb eder. Ama Allah bir kulu
için hayrı dilemezse, günahını ona unutturur,
dolayısıyla da tevbe etmez, günahını temizlemeye
çalışmaz.”
Tevbenin iki ana
unsuru vardı: Pişmanlık ve bir daha yapmamaya
kararlı olmak. Fakat insan sürekli nefsi ve
şeytanla alakadar olduğu için bazen nefsine
yenilip günaha düşebilir. O zaman da yine vazifesi
dönüp hakiki tevbe etmektir. Yüzlerce defa da bu
durum tekrarlansa, yine de vazifesi budur.
Şeytanın vesvesesi sürekli şu yöndedir: Senden
adam olmaz, nasıl olsa sen tevbene sadık
kalamıyorsun, artık bırak bu işi, keyfine bak.
Mu’min de ona karşı sürekli “ey melun, sana inat
bin kere de bozsam, yine de Rabbime döneceğim,
onun rahmetinden umudumu asla kesmem” demelidir.
Böyle olursa bir müddet sonra Şeytan artık
insandan umudunu keser.
Tevbenin kabulü
hakkında şöyle düşünmek lazım: Rabbim hakiki
tevbeyi kabul edeceğine dair söz vermiştir. Yeter
ki biz samimi olalım. Yoksa melek nazil olup da
bize "Tevben kabul oldu" diyecek değildir!
Eğer insanın eli
sürekli kendine kılavuzluk yapacak bir kılavuza
ulaşmıyorsa, bu konuda yazılan kitaplardan
istifade etmeli ve iyi insanlarla haşir neşir
olmaya çalışmalıdır.
Allah hepimizin
yardımcısı olsun.
|