Advertisement

KEVSER YAYINCILIK

  Ana Sayfa / Soru ve Cevaplar

 

Bugün :  

Sık Kullanılanlara Ekle

 

Başlangıç Sayfası Yapın

 
 

Bismillahirrahmanirrahim

Bismillahirrahmanirrahim

 

Soru - 561: Resulullah’tan (s.a.a) nakledilen “Vatan sevgisi imandandır” hadisi doğru bir hadis mi? Doğruysa bu hadisi nasıl anlamalıyız?

 

Cevap - 561: Bahsedilen hadis meşhur bir hadistir. Biz burada hadisin senedi üzerinde durmak istemiyoruz. Hadisin doğru olduğunu farzederek mantıklı ve İslami ölçülere uygun bir şekilde yorumlamaya çalışacağız.

 

Bu hadise getirilen yorumlardan iki tanesini burada aktarmaya çalışacağız. Bu iki yorumun birbiriyle herhangi bir çelişkisi yoktur ve ikisi de hadisten kastedilmiş olabilir.

 

1- İnsan doğal olarak doğup büyüdüğü yere kalbi bir ilgi ve alaka duyar. Orada bulunduğunda kendini rahat hisseder. Başka yerde bulunduğunda oranın özlemini çeker. İşte İslam insanın bu fıtri temayülünden istifade ederek bunu imanla alakalandırmış ve manevi yönde bundan yararlanmak maksadıyla “Vatanı sevmek imandandır” düsturunu benimsemiştir. Bu sözle aslında Müslüman kimseye şu mesajı verilmek istenmiştir: Eğer gerçekten vatanını seviyorsan, o halde onun hakkında imanının gereğini yerine getir. Yani orayı imanına hizmet edecek bir duruma getirmeye çalış. Evet, mu’min bir kimse imanının gereği vatanını imansızlıklardan, fesat ve fitnelerden maddi ve manevi bütün olumsuzluklardan arındırmaya çalışmalıdır. Yoksa mu’min sıfatıyla bunu yapmıyorsa, vatanını imansızlara ve imansızlıklara bırakıyorsa ve bu konuda duyarsız davranıyorsa, gerçek anlamda vatanını sevmiyor demektir. Tıpkı bir anne babanın evladına olan sevgisi gibi, bir insanın mal mülke olan sevgisi gibi.. Bu sevgi doğal ve fıtrî bir sevgidir. Ama İslam bu sevginin kutsal ve Rahmani bir sevgiye dönüşebilmesi için, ondan manevi yönde yararlanmış ve anne babaya “eğer gerçekten evladınızı seviyorsanız, onu hakkın rızası yönünde eğitip yetiştirmeye çalışın”, insana “mal mülkünden ebediyeti kazanmaya, hakkın rızasını, cenneti kazanmaya, namerde muhtaç olmamaya çalışın; böyle olursa helal rızk kazanmak, bir ibadet sayılır, cihad sayılır” düsturunu benimsetmeye çalışmıştır. Evet, Kur’an-ı Kerim evladı ve malı fitne-imtihan vesilesi olarak tanıtmıştır. Dolayısıyla imtihanı kazanan da olur, kaybeden de. Onlara olan doğal sevgiyi iyi yönde yönlendirip rızay-ı İlahi’yi kazanmaya vesile ederse, imtihanı kazanmıştır, aksi takdirde kaybetmiştir.

Vatan konusu da bunun gibidir. Dolayısıyla vatanı hakkında imanî kaygılar taşımayan ve vatanın başına ne gelirse gelsin, kimin eline geçmiş, hangi değerler oraya hâkim, imanî mi şeytani mi, bunları hiç önemsemeyen kimse, gerçek anlamda vatanını sevmiyor demektir. Onunki kuru bir iddiadır, ya da imanî kaygıdan kaynaklanan bir sevgi değildir, dolayısıyla böyle bir sevgiye imandandır hükmü asla verilmez ve söz konusu hadisi böyle bir sevgiye asla teşmil edemeyiz.

Öte yandan biliyoruz ki İslam insanın imanî görevlerini yerine getiremediği yerden uzaklaşmasını ve İslami tabiriyle hicret etmesini emretmiştir.

Özetlemek gerekirse, mu’min için inancı her zaman öncelik taşır. Dolayısıyla birinci vazifesi doğup büyüdüğü, yaşadığı toprakları hakkın ve imanın hâkimiyetine hazırlamaya gayret etmektir. Hiçbir şekilde bunu yapamıyorsa ve orada yaşaması imanını tehlikeye düşürüyorsa, ikinci vazifesi devreye girer ve oradan hicret etmesi farz olur.

Evet, vatanda bulunup da imkânı olduğu halde oraya imanı hâkim kılmaya çalışmayanın sevgisi imanî ve Rahmanî bir sevgi olmadığı gibi, imkânsızlık halinde ve imanı tehlikede olduğu zaman hicret etmeyen kimse de imanî vazifesini yerine getirmemiş sayılır.

 

2- Bir diğer yorum şudur: Vatan insanın rahat ettiği, huzur bulduğu ve kaygılardan uzak yaşadığı yere denir. Sefere çıkan bir kimse, vatanına dönmediği müddetçe rahat edemez. Nitekim Hz. İmam Hüseyin (a.s), Mekke’den Irak’a doğru hareket ettiği zaman hacılara hitaben şöyle buyurdu: “Kim bizim yolumuzda canını vermek istiyorsa ve Allah’a kavuşmayı kendisine vatan edinmişse, bizimle birlikte hareket edebilir..” Yani Allah dostlarının vatanı likaullahtır. Ancak Allah’a kavuşunca gerçek rahatlık ve huzura kavuşurlar; onun dışında hiçbir şey onları tatmin edemez, dalgalı ruhlarını sükûnet ve huzura kavuşturamaz.

Bu manadan hareketle “Vatan sevgisi imandandır” sözünün anlamı şöyle olur: İnsan nerede imanını daha iyi koruyabilirse, imanî görevlerini ifa edip manevi huzur ve rahatlığa kavuşabilirse, orası onun vatanıdır ve orayı sevmek imandandır. Yani orası hakkında bu sevginin gereğini yerine getirmelidir. Orası tehlikeye girdiğinde üzerine düşen her görevi, hatta gerektiğinde canını vermeyi bile göze almalıdır. İşte o zaman bu sevgi imanî bir sevgi olur. Bu sevginin insana yüklediği külfetler kutsal ve ibadet sayılır. Bu sevgi uğruna öldüğünde şehid olur. Ama böyle olmadığında, ya da olması mümkün olmadığında, oradan uzaklaşmak, hicret etmek gerekir.

Görüldüğü gibi her iki yorumda da iman ve imanî görevler, manevi durum ön plandadır.

Aslında malum ve meşhur sloganı şöyle tashih edebiliriz:

 

Vatanı vatan yapan, iman rengidir iman

Böyle bir vatan varsa, ona can kurbandır can

 

 

 
Site içi Arama


 

 

 

 

Go to top of page  Ana Sayfa | Kitap Listesi | Kıble Dergisi | Makaleler | Kadin ve Aile | Cocuklar Îçin | Soru Ve Cevap | Yazarlarımız |
Kur`an | Hadisler | Dualar | Şiirler | Ses ve Video | Programlar | Linkler  |  Îletişim için |

Copyright© 2000 Kevser Yayinlari Internet Hizmetleri. Tüm Haklari Saklidir Ayrintili bilgi almak için veya bize her konuda yazmak için, paragonxx@yahoo.de  'e mesaj yollayiniz. WWW.KEVSERNET.COM