Bismillahirrahmanirrahim
Soru - 556:
Allah’ın selamı üzerinize olsun...
Ben Tuhef’ul-Ukul’dan bir kaç not
almıştım, inşaallah cevaplarını alabilirsem çok
sevinirim. Şu an kitap yanımda olmadığından
dolayı, sorularımı hatırladığım kadarıyla ifade
etmeye çalışacağım.
1- Tuhafu’l-Ukul kitabının 60.
sayfasında Peygamber Efendimiz’den (s.a.a) "Su-i
zan (yani ihtiyatlı davranmak)la kendinizi halkın
şerrinden koruyun” diye bir hadisi şerif
naklediyor; oysa 84. sayfada Hz. Ali (a.s)’dan
"bazen su-i zanna, ihtiyatlı olmaktır denilir,
oysa sui zan ne kötü bir yemektir" seklinde bir
rivayet var? Mutlaka gözden kaçırdığım bir şeyler
olmalı, yoksa onlar arasında çelişki
düşünemiyorum.
2- Hz Ali (as) "Hayrı şerden ayırt
edemeyen hayvan mesabesindedir" buyuruyor.
Kur’an-ı Kerim’de ise "sizin hayır bildiğinizde
şer, şer bildiğinizde hayır vardır..." buyruluyor.
Bu iki farkın derin manasını da anlayamadım
maalesef.
3- Hz. Ali (a.s) "Siyah elbise
giymeyin, çünkü Firavun elbisesidir" buyuruyor.
a- Firavun’u şatafatlı biliriz.
b- Şia arasında siyah pek yaygın.
4- “Bedendeki ateşi menekşe ve
soğuk suyla düşürün, çünkü bu ateşin sıcaklığı
cehennem sıcaklığındandır.”
(Bu rivayeti "İmamların Tıbbı"
isimli eserden not almış olabilirim. Anlamını
merak ediyorum. Çünkü bebekler de ateşleniyorlar.
5- insan dininin tehlikeye düşeceği
bir yolculuğa çıkmamalıdır. Bu rivayetten
kastedilen yolculuğu daha net bilmek istiyorum
6- "Sizden biri Mekke’den
geldiğinde gözlerinden ve Resulullah’ın öptüğü
Hacer’ul-Esved taşını öptüğü ağzından öpsün, bir
de secde yerinden" bir başka rivayette ise kişi
ancak evladının ve eşinin ağzını öpebilir diye
yazılı...
7- Her kim sırlarımızı ifşa ederse,
Allah ona demirin şiddetli azabını tattırır
(kılıçla katledilir).
Buradaki sırlardan maksat nedir? Bir de “kılıcın
azabı” cümlesi kafama takıldı; çünkü kılıçla
katledilen masumlar da var.
8- Yine Hz. Ali (a.s) buyuruyor:
"Ailenin azlığı iki zenginlikten biridir, bu da
huzurun yarısıdır.”
Buradan maksat kadınlar mı, yoksa çocuk ve kadın
birlikte mi anlaşılmalı? Çünkü "ben sizin
çokluğunuzla övünürüm" hadis-i şerifi geliyor
aklıma. (Sayın hocam, ben 3 yıl öncesine kadar
Sünni idim, Dolayısıyla bu hadis-i şerifi o
zamanlardan mı öğrenmişim yoksa Şia kaynaklarından
mı, su an hatırlayamadım.)
9- Hz. Ali(a.s): "Nefsini töhmete
maruz kılan, su-i zanda bulunan kimseyi
kınamamalıdır." Su-i zan bağlamında bunu da
anlamak istiyorum.
Cevap - 556:
Muhterem kardeşim, sorularınızın cevabı sırasıyla
ve kısaca şöyledir:
1- Başka bazı hadislerde bu durum
şöyle açıklanmıştır. Eğer bir ortamda kötülükler
yaygın ve baskın olursa, insan emin olmadıkça,
ihtiyatlı davranmalıdır. Ama iyiliklerin yaygın
olduğu bir ortam ve zaman olursa, hüsnü zan hakim
olmalıdır buyuruyor.
2- Hz. Ali’nin (a.s buyurduğuyla
Kur’an’ın buyruğu arasında bir çelişki söz konusu
değildir. Her biri ayrı konulardan bahsetmektedir.
Hz. Ali’nin buyruğunun açıklaması şudur: “Akıllı
bir insan aklını kullanırsa, iyiyi kötüden ayır
eder, zaten aklın asıl işlevi de bu değil mi?
Dolayısıyla aklını kullanmayan kimse iyiliği
kötülükten ayırt edemez ve hayvandan bir farkı
olmaz.
Kur’an’ın buyruğuna gelince
maalesef yanlış nakletmişsiniz veya yanlış
aklınızda kalmıştır. Kur’an’ın buyruğu “hayır
bildiğiniz şeyde şer, şer bildiğiniz şeyde hayır
vardır” şeklinde değil, “nice sevmediğiniz şeyler
vardır ki onda sizin için hayır var ve nice
sevdiğiniz şey vardır ki sizin için onda şer
vardır” şeklindedir. Ayetin tam metni şöyledir:
“Savaş, hoşunuza gitmese de
üzerinize yazıldı. Gerçi o size hoş gelmez, fakat
olur ki, siz bir şeyden hoşlanmazsınız; oysa o,
hakkınızda hayırlıdır. Olur ki, siz bir şeyi
seversiniz; ama o, sizin hakkınızda bir
fenalıktır. Allah bilir, siz bilmezsiniz.”
(Bakara, 216)
Evet, bir ilacı kullanmak hastaya
ağır zor ve acı gelebilir, ama şifası ondadır. Ve
nice lezzetli yiyecek ve içecekler vardır ki bazı
hastalara ölümcül etkisi vardır!
Bizi yaratan bize neyin maslahat
olup olmadığını hepimizden daha iyi bilir,
hoşumuza gitsin veya gitmesin.
3- Normal şartlarda siyah elbise
giymek mekruhtur. Ama matem ve yaslarda giymenin
sakıncası yoktur. Özellikle Ehlibeyt’in, bilhassa
Hz. Hüseyin’in (a.s) mateminde giymek müstehaptır.
Nedeni ise açıktır, “Allah dostlarının sevinçli
gününde sevinçli, yaslı ve hüzünlü gününde hüzünlü
olun” buyruğu gereği, dostluğun ve taraftarlığın
bir nişanesidir.
Ayrıca “Şia arasında siyah pek
yaygındır” tabiriniz de doğru değildir. Şia sadece
Ehlibeyt’in yaslı günlerinde siyah giyer, başka
zamanda değil.
4- “Ateşi düşürün, çünkü cehennem
sıcaklığındandır” demek, bu ateşe tutulan
cehennemliktir demek değildir ki? Yani bu kötüdür,
zararlıdır, kendinizden defedin demektir.
Hastalığa mikroplar ve virüsler sebep olmaktadır.
Bunlar da kötüdür, zararlıdır. Bazen Peygamberler
de hastalanırlar. Bu onların kötülüğü demek midir
(haşa)?
5- Yani insan gideceği bir yerde, o
yerin ortamı ve şartlarından dolayı Şeytan ve
nefsinin vesveselerine kapılıp günaha düşeceğini
biliyorsa veya korkuyorsa, o sefere çıkmamalıdır.
6- Değerli kardeşim, eğer hadis
sahih bir hadis ise, şöyle yorumlanabilir: İkinci
hadis normal şartlara yöneliktir ve insan Allah
korusun nefsanî ve şeytani vesveseye kapılıp
niyetini bozabilir. Ama Öbürsünde niyet ta baştan
bellidir ve Hacer’i öptüğü için, adeta o mukaddes
mekânı öpüyormuş gibi bunu yapmaktadır.
7- Sırlarlardan maksat zalim
Ehlibeyt düşmanlarının hakim olduğu yerlerde
onlara karşı olan muhabbetlerini izhar edip de
kendilerini tehlikeye düşürmeleri, ya da bir takım
aşamaları kat etmeden bu mektebe yabancı
birilerinin ilk duyduklarında hazmedemeyecekleri
ve yanlış anlayıp karşı tarafı suçlayacakları,
hatta tekfir ederek kanlarını mallarını helal
sayacakları durumlardır.
Azaptan maksat ise, eziyet ve
cefadır, İlahi azap değildir.
8- Eğer hadisin senedi sahih ise, o
zaman hadisin hangi şartlarda söylendiğine bakmak
lazım. Bazen bazı hadisler özel bazı şartlara
yönelik söylenmiştir. Hadisin nerde geçtiğini
bilmediğim için araştırmak imkânım yoktur.
9- Benzer bir hadis de şöyledir:
“İnsanı töhmet altında bırakacak yerlere giden
kimse, ancak kendisini kınasın. “ Bu tür
hadislerde kastedilen şey şudur ki başkasına su-i
zan etmek haram olduğu gibi başkasının su-i
zannına zemin hazırlamak da haramdır. Elbette
bizim vazifemiz bu konuda dikkatli olup, mümkün
mertebe başkasının eline koz vermemek ve su-i
zanna zemin hazırlamamaktır. Ama bu başkasına
bizim hakkımızda su-i zan etme hakkını da vermez.
Onun da görevi her şeye rağmen Müslüman kardeşinin
fiillerini iyiye yormaya çalışmaktır. Kısacası her
kesin kendine göre ayrı ayrı vazifesi vardır.
|