Bismillahirrahmanirrahim
Soru 533:
Kabre karşı dua etmek ve o kabirde metfun olan
zattan şefaat beklemek şirk midir?
Cevap:
Muhterem kardeşim, eğer bir kimse bir mezarın,
türbenin yanında dua ederken, mezar sahibinden bir
istekte bulunurken maksadı, ona ibadet etmek veya
Allah’a rağmen onun bir şey yapmaya muktedir
olduğunu zannederek yaparsa elbette şirke düşmüş
olur. Ama eğer bundan kastı mezar sahibini
Allah’ın sevdiği, Hakk’a kullukta yüce manevi
makamlara ulaşmış bir kimse bildiği için, onun
kendisine dua etmesini ve Allah katında şefaatçi
olmasını istemek ise bunun hiçbir sakıncası
yoktur. Bunun tevhidle de bir çelişkisi söz konusu
değildir. Zira hâşâ Allah’a rağmen yapılan bir iş
değildir. Hatta Hak Teala’nın bizden istediği de
budur. Çünkü şöyle buyurmaktadır: “Ey inananlar,
Allah'tan korkun, O'na (yaklaşmak için) vesile
arayın ve O'nun yolunda cihad edin ki, kurtuluşa
eresiniz.” (Maide, 35)
Evet, Allah-u Teala
yaratılış âleminde bizler için maddi
ihtiyaçlarımızı giderme vesileleri yaratmıştır.
Ekmeği açlığın giderilmesine, suyu susuzluğun
giderilmesine, ilacı hastalığın iyileşmesine vs.
vesile kılmıştır. Aynı şekilde bizlerin manevi
ihtiyaçlarımızın giderilmesi için de vesileler
belirlemiştir. Bunlar da onun Peygamberleri ve
veli kullarıdır. Maddi ihtiyaçların giderilmesinde
başvurduğumuz vesilelerden yararlanmaya şirk,
yararlana da müşrik demediğimiz gibi, manevi
vesilelerde de durum böyledir.
Peki, Allah niçin
bizleri bu değerli zatlara yönlendirmiştir? Niçin
biz maneviyat ve melekût âleminden yararlanmak
için bu aracılara muhtacız. Bunun birkaç sebebi
vardır:
1- Bu kişiler ilahi
irade gereği diğer yaratıklara göre ilahi feyiz ve
rahmetin araçları durumundadırlar. Eğer bu
mukaddes varlıklar olmasaydı Allah varlıkları
yaratmazdı. Nitekim yaratılışla ilgili bir takım
kutsi hadislerde bu gerçek dile getirilmiş ve
Peygamber’e hitaben “Sen olmasaydın yaratıkları
yaratmazdım” denildiği ifade edilmiştir. Bu yüzden
ilahi feyizlerden yararlanmak için bu ilahi mecra
ve kanala başvurmamız gerekir. Bu yüzden Camia
Ziyareti duasında şöyle okuyoruz: “Allah siz Ehl-i
Beyt’in hürmetine yaratıkları başlattı ve sizin
hürmetinize de bitirecektir, sizin hürmetinize
yağmuru indirmekte, sizin hürmetinize darlıkları
giderir ve zorluk ve sıkıntıları dağıtır.”
2- Bu zatlar
Allah’a kullukta en yüksek merhaleye vardıkları
için bunlara teveccüh etmek gerçekte Allah’a
yönelişe sebep olur. Hatta sıkıntıları giderilmesi
konusunda vesile olmaları için bunlara gelmek
insanın kalbinin Allah’a bağlanmasına ve ilahi
ayetleri anmasına yol açar. Bu yüzden Camia
ziyaretinde şöyle okumaktayız: “Kim Allah’a
kavuşmak istese sizin kapınıza gelmeli kim Onu
kastetse size teveccüh emelidir.”
3- Onlar Allah’ın
değerli kıldığı kulları oldukları ve ona
yakınlaştırılmış seçkinler oldukları için duaları
reddedilmez. Kendileri de kerem ve bağış sahibi
olduklarından ihtiyaç sahiplerinin ihtiyaçlarını
reddetmezler ve kişinin maslahatına olduğu
takdirde onun hakkında dua ederler.
4. Kemal yönünden
bir takım merhaleleri kat etmemiş insanlar bazen
gayb âlemine yönelmede zorluk çekmekteler. Bu tür
insanları gayb âlemine yönlendirecek insanların
kendilerinden olan vasıtalara ihtiyaç olur.
Nitekim Yüce Allah buyurmuştur ki: “Ey iman
edenler Allah’tan korkun ve Ona yaklaşmak için
vesile arayın.” (Maide 35, Al-i İmran 103, İsra
57) Birçok hadislerde de Ehl-i Beyt’in bu ilahi
vesile oldukları açıklanmıştır. Nitekim Nüdbe
duasında şöyle okumaktayız. “Yerle göğü birbirine
bağlayan o vasıta nerdedir?”
5. Bu değerli
zatlara başvurmak onları tanımaya sebep olur ve
onlar vesilesiyle insanın hacetlerinin reva olması
da onlara karşı kalbi bağ ve muhabbettin
oluşmasına yol açar. Bu tanıma ve muhabbet de
kişinin hidayet ve kemalini kolaylaştırır. Elbette
o zatlar kişilerin kendilerine başvurmalarına
muhtaç değillerdir. Çünkü onlar ilahi lütuf gereği
maksada ulaşmış kişilerdir.
6. İnsanların
Allah’ın velilerine başvurmaya emredilmeleri bu
zatların Allah yolunda çektikleri zahmetler için
bir ilahi karşılık sayılır. Nitekim Kur’an-i Kerim
Peygamber’e hitaben şöyle demektedir: “Gecenin bir
bölümünü nafile ibadet için uyan; umulur ki
beğenilen bir makama erişesin.” (Bu makam
Peygamber (s.a.a)’ın dünya ve ahretteki şefaat ve
aracılık makamıdır.) (İsra Suresi: 79)
7. Halkın bu
mukaddes zatlara başvurmaya teşvik edilmeleri bir
yandan onların yollarını kat etmelerine teşvik
sayıldığı gibi diğer yandan zahitlerin, abitlerin
ve diğer Allah yolunda çaba gösterenlerin gurur ve
böbürlenmeğe duçar olmalarını önler. Böylece bu
mukaddes zatlara yani Peygamber (s.a.a.) ve Ehl-i
Beyt’e yönelmek insanların ruhlarının arınmasına
vesile olduğu gibi riyacılar ve düzencilerin halkı
çeşitli adlarla kendilerine çekmelerine engel
olur.
8. Kamil insan’ın
makamı meleklerden mutlaka yüksektir. Çünkü:
a. Dünya ve
ahirette melekler salih kula hizmet ederler,
b. Meleklerin
ibadet ve çabaları insandaki gibi ihtiyarı
değildir.
d. Mirac olayında
Resulullah (s.a.a) Hz. Cebrail’in bile ulaşamadığı
daha ileri makamlara doğru ilerlediler.
Bu noktaları
dikkate alarak şöyle deriz: Melekler Allah’ın izni
ile bir takım işlerin düzenleyicileri oldukları
kesindir; niçin kemale ermiş insanlar böyle
olmasınlar? (Naziat Suresi: 5)
9. Bilge insanların
tavırlarında görüldüğü, akıl ve hikmetin de
onayladığı gibi sürekli büyükler bir takım işleri
bazı kimseler vasıtasıyla görmeği tercih ederler,
böylece hem o kişilerin özel şekilde
eğitilmelerini sağlarlar hem de onların geçmiş
zahmetlerini takdir etmiş sayılırlar ve diğer
yandan da diğerlerine onların üstünlük ve
makamlarını göstermek isterler. Böylece halk
onların makamlarını anlayıp onlarla daha yakın bir
ilişki ve kaynaşma içerisine girerler.
Elbette bu
vasıtalara müracaat edenler iyice bilirler ki bu
aracılar asla o büyükle denk bir makama sahip
değillerdir ve onun iradesi olmaksızın bir yetki
ve iş de yapamazlar.
Sözün özü şundan
ibarettir ki gayb âlemi ile ilişki kurmak, ilahi
emirlere itaat, kendimizin tekâmülü, dünya ve
ahiret hacetlerimizin yerine gelmesi için bizim
Allah’ın velilerini tanımaya, onlara tevessül
etmeğe ihtiyacımız vardır. Onlara tevessül
gerçekte Allah’ın sağlam ipine sarılmaktır. Onlar
bütün varlık ve makamlarında Yüce Yaratıcıya
bağlıdırlar ve hacetleri reva etmeleri, bir iş
görebilmeleri her an Allah’ın denetiminde ve onun
iradesine bağlıdır. İşte bu şekilde bir makama
sahip olan veliye başvurmak asla şirk değildir.
Çünkü evrende bir başkasına bağımlı olmayan tek
yaratıcı ve hacetleri veren Allah’tan başka kimse
değildir.
|