| 
                               
                              Bismillahirrahmanirrahîm… 
                              
                                
                              
                              
                              Sorular – 461: 
                              
                              1. 
                              Soru: (Furu id-Dîn) 
                              
                                
                              
                              a) 
                              Namaz ne zaman farz oldu? Zira Hz. Muhammed 
                              (s.a.a.) peygamberlik görevine başlayınca, daha 
                              henüz Namazlarda şart olarak okunan Fatiha suresi 
                              kendisine vahiy olarak nazil olmamıştı. Oysa Hz. 
                              Peygamber efendimiz (s.a.a.) daha ilk peygamberlik 
                              cağında Namaz kılıyordu. Yoksa Namaz 23 senenin 
                              (yani Hz. Peygamberimizin (s.a.a.) Nübüvvetinde) 
                              zaman içinde mi giderek şekil aldı? 
                              
                                
                              
                              
                              Cevap:  
                              
                              
                              Namazın farz oluşu ümmete miraçta olmuştur. Ama 
                              Resulullah (s.a.a) ve Emirülmuminin (a.s) ondan 
                              önce de ibadet ediyor ve namaz kılıyorlardı. Ama 
                              tam şimdiki namaz gibi değil. Bazı rivayetlerden 
                              anlaşılan o namazlar tek rekatlı idi. Bazısından 
                              da rükusu olmadığı anlaşılıyor. Her halükarda 
                              ibadet ediyorlardı. Ama keyfiyet ve kemiyeti bir 
                              miktar farklı idi. Ve detaylar hakkında fazla bir 
                              bilgimiz yoktur.  
                              
                                
                              
                              b) 
                              Neden namazlarda teşehüd okunurken, Hz.Muhammed’e 
                              (s.a.a.) ve onun pak-temiz Ehl-i Beytin’e (a.s.) 
                              salavât gönderiyoruz? Herkesin bildiği gibi, Hz. 
                              Muhammed (s.a.a.) “Ben nasıl namaz kılıyorsam, 
                              sizlerde öyle kılın.“ diye bir hadis var. Madem 
                              öyle ise, neden Hz. Peygamber efendimiz (s.a.a.) 
                              namazlarda kendi kendine ve kendi ailesine salavât 
                              göndersin ki? Bu biraz tuhaf bir durum değil mi? 
                              Yoksa eğer teşehhüd’de hiç kendi kendine salavât 
                              göndermemişse, neden bugünkü namaz şekli böyle tür 
                              değişikler içeriyor? 
                              
                                
                              
                              
                              Cevap: 
                              Bunun ne sakıncası vardır ve neresi tuhaftır? 
                              Namazın sonunda da biz Esselamu aleyna ve ala 
                              ibadillahissalihin (Selam olsun bize ve Allah’ın 
                              Salih kullarına) diyoruz ve kendimizi de 
                              salihlerle birlikte selamlıyoruz. 
                               
                              
                                
                              
                                
                              
                              2. 
                              Soru: (Isâ a.s.) 
                              
                                
                              
                              İmam 
                              Mehdi (a.f.) zuhur edince, Hz. İsâ (a.s.) İmam-ı 
                              Zamana yardım edecektir. Şayet, Hz. İsâ (a.s.) 
                              tekrar dönerse, o zaman kendisi son peygamber 
                              olmuyor mu? Eğer öyle ise, o zaman Hz. Muhammed’e 
                              (s.a.a.) nasıl “Hatem-ül Enbiya” deniliyor? Bu bir 
                              çelişki değil mi? 
                              
                                
                              
                              
                              Cevap: 
                              Hz. İsa (a.s) nazil olduğunda yeniden peygamberlik 
                              görevi ifa etmek için nazil olmayacaktır. Onun 
                              görevi İslam’ın hakkaniyetini ilan etmek ve Hz. 
                              Mehdi’ye yardım etmektir. 
                               
                              
                                
                              
                              3. 
                              Soru: (Kur’ân-ı Mecid) 
                              
                                
                              
                              
                              Merhum Abdulbakiy Gölpınarlı kendi Kur’ân mealında 
                              (İran Ensariyan Yayınları) Tövbe Sure hakkında 
                              kısaca şöyle yazıyor: „…Kahrı belirterek 
                              başladığından, yahut bundan önceki sûreden ayrı 
                              oldugu şüpheli bulunduğundan Rahman ve 
                              Rahîm adlarını muhtevi bulunan Besmele bu sûrede 
                              yoktur.“ Kur’ân-ı Mecid (haşa) şüphe ve zann 
                              üzerine mi cem edildi ki, merhum A. Gölpınarlı 
                              böyle bir cümle kullandı? Yoksa esas olan ve 
                              Besmele’nin 9. Sure’nin başında geçmemesinin sırrı 
                              nedir? 
                              
                                
                              
                              
                              Cevap: 
                              Bazı alimlere göre Kur’an-ı Kerim fazlalık veya 
                              eksiklik açısından korunmuştur. Ama ayet veya 
                              surelerinin yerleştirilmesi konusunda kesinlik 
                              yoktur ve tasarruf edilme ihtimali vardır. 
                              Bazılarına göre ise böyle değildir. Tevbe 
                              suresinin başında besmelenin olmamasının nedeni 
                              hakkında yaygın görüş şudur ki bu surede kafirlere 
                              ve müşriklere karşı Allah-u Teala’nın kahr u 
                              gazabından bahsedildiği için bununla uyuşmayan ve 
                              Allah’ın rahmetinden bahsedilen besmele 
                              getirilmemiştir.  
                              
                                
                              
                              4. 
                              Soru: (İrfan) 
                              
                                
                              
                              
                              Şia’ya göre acaba büyük ’Arif Hz. Mevlana Celal 
                              ed-Dîn Rumi kendisi Şiî/Caferî mi idi? Ehl-i Beyt 
                              Mektebi’nin bu zat hakkında düşüncesi nedir? 
                              
                                
                              
                              
                              Cevap: 
                              Bir çok alime göre Mevlana ve İbn-i Arabi gibi 
                              arifler şiadır. Eserlerinde Sünnileri teyid eden 
                              bazı sözler ise,  ya takiyyeten söylenmiştir, ya 
                              da sonradan başkaları tarafından eklenmiştir.
                               
                              
                                
                              
                              5. 
                              Soru: (İmam Mehdi a.f.) 
                              
                                
                              
                              Ehl-i 
                              Sünnet kaynaklarında geçen, Hz.Mehdi’nin (a.f.) 
                              zuhurun alametleri hakkındaki rivayetler Ehl-i 
                              Beyt Mektebi’nin açısından ne kadar güvenilir 
                              sayılıyorlar? 
                              
                                
                              
                              
                              Cevap: 
                              Ehlibeyt kaynaklarında sağlam senetlerle 
                              nakledilenlerle örtüşenler doğrudur, olmayanlar 
                              hayır. Onlarda olup da bizde olmayanlar, doğru 
                              olabilir de olmayabilir de. 
                               
                                 |