Bismillahirrahmanirrahim
MATEM
MECLİSLERİNİN ÖNEMİ
Soru-437:
“Hz. Hüseyn ve Kerbela şehitlerine
neden yas tutuyoruz? Ayrıca bu merasimlerde
kendini dövmek, eziyet etmek İslami açıdan doğru
bir davranış mı?” diye itiraz eden kimselere nasıl
cevap vermeliyiz?
Cevap-437:
Muhterem kardeşim, sorunuzun
cevabından önce Hz. Hüseyn (a.s) ve Kerbela
şehitlerine yas ve matem merasimleri düzenlemenin
önem ve hikmetleri hakkında bir miktar açıklama
yapmaya çalışacağız. Ardından sizin sorularınıza
benzer sorular soran bir Sünni kardeşin sorularına
verdiğimiz cevabı da buraya ekleyeceğiz. İnşallah
faydalı olur:
Tarih boyunca Ehlibeyt için
yapılan matem meclisleri, Ehlibeyt mektebinde
önemli bir yere sahiptir. Özellikle Muharrem ve
Aşura merasimleri bu mektebin canlı ve ayakta
kalmasını sağlamıştır. Ama bu matem
toplantılarının hakikati, henüz birçok kesim
tarafından anlaşılamadığı görülmektedir.
Bu merasimleri boş olarak görüyor,
tarihte vuku bulmuş bir olay için bu kadar
üzülmenin, gözyaşı dökmenin yersiz olduğunu
düşünüyorlar. Bazıları İmam Hüseyin’e ağlamanın
sevabından hareketle matem toplantılarının
yapılması gerektiğini, tarihde eşi, benzeri
olmayan bu katliam karşısında ağlamamanın İmam
Hüseyin’e yapılmış bir zulüm ve haksızlık
olacağını vurgulamışlardır. Diğer bazıları ise
ağlamanın asıl hedef olmadığını matem
meclislerinin bir vesile olarak kullanılması
gerektiğini savunurlar. Bu görüş sahiplerinin hiç
birisi matem meclislerinin hikmetini bütün
yönleriyle anlayamamışlardır.
Matem meclislerinin, mersiye ve
ağıtların, sinezenlerin hakikatına bakıldığında ve
İmamların bu amellere teşvik eden rivayetleri
incelendiğinde meselenin hiç de öyle basite
alınmaması gerektiği ve ne denli dünyevi ve
uhrevi faydaları olduğu görülecektir.
Kerbela kıyamının neden
gerçekleştiği ve İmam Hüseyin’in Kerbela’da neden
şehit edildiği, Aşura günü nasıl bir katliam
yapıldığı sorularının cevabı araştırıldığı zaman
bu matem meclislerinin felsefesi anlaşılacaktır.
Bu yazımızda matem merasimlerinin ve İmam
Hüseyin’e ve Kerbela şehitlerine neden
ağlandığının felsefelerinden bir kaçına
değinecegiz
Matem merasimlerinin hikmeti ve
İmam Hüseyin’e ağlamak
1- Bu merasimler, İmamın
kıyamının felsefesini anlamak ve zamanının tağutu
karşısında nasıl bir mücadele sergilediğini
ögrenmekle birlikte günümüz tağutlarına karşı
ilahi vazifenin ne olduğunun bilincine varıp ne
yapılması gerektiğini anlamak için yapılır.
2- Bu merasimler, İmam
Hüseyin’in asırlar önce İslam’ın yok olmaması,
insanların hür ve özgür yaşamaları için
gerçekleştirmiş olduğu kıyamı yaşatmak ve gelecek
nesillere, bizlere nasıl ulaşıp hayat verdiyse
onlara da ulaştırıp hayat kazandırmak içindir.
Çünkü kuruyan İslam ağacını kanıyla sulayan, rafa
kaldırılmış Kur’an’ı hayata geçirmek için canını,
malını herşeyini bu yolda feda eden Peygamberin
torununun şehadeti canlı tutulmalıdır. Hayatın
gerçek felsefesi bu kıyamda beyan edilmektedir.
3- Bu matem merasimleri, hak
yolunda mücadele edenlerin vahdet ve birliğini
sağlayıp tağutlara karşı mücadelede organize
olmalarını sağlar.
4- Kerbela ve Aşura bir
semboldür bütün hürriyet savaşcılarına. İmam
Hüseyin bir önderdir bütün alem için. Bu ilahi
sembollerin yaşatılması, ilham kaynağı olan İmam
Hüseyin’in tanınması için bu merasimlerin
yapılması gerekiyor.
5- Bu merasimler; sinezen,
mersiye ve ağıtlarıyla İmam Hüseyin’le bir gönül
bağı kurmayı sağlar.
6- İmam Hüseyin ve Kerbela
şehitlerine ağlamanın kendisi bir fazilet ve
üstünlüktür. Bir rivayette şöyle belirtiliyor:
"Hüseyin’in şehadetinden dolayı müminlerin
kalbinde asla sönmeyen bir ateş vardır, (bu
musibet için) kim ağlar ve ağlatırsa veya ağlamış
gibi yapıp hüzünlenirse cennete girer." Diğer bir
rivayette şöyle buyurulur: "Kıyamet günü bütün
gözler ağlar, Hüseyin’in musibetine ağlayan göz
hariç, o göz, güler ve cennet nimetleriyle
nimetlendirilir."
İmam Hüseyin’e ve Kerbela
şehitlerine ağlamanın ahirette sevabı olduğu gibi
dünyada da şehidin hedefini yüceltir, kıyam
mektebini yaşatır. Bu matem merasimlerinde ne
kadar ağlansa İmam Hüseyin’e ve Kerbela
şehitlerine bir fayda sağlamayacaktır ama İmam ile
gönül bağı kurmak isteyenlerin kalplerini manevi
yönden güçlendirecek ve kalpleri birbirine
yaklaştıracaktır. Olay sadece gözden yaş akıtmak
değildir, bu ibadi ve manevi bir eylem olduğu gibi
siyasi bir eylemdir. Hedef doğrultusunda
kenetlenmeyi ve güçlerin birleştirilmesini
sağlayan bir ameldir.
Masum İmamlar bu merasimlerin
yapılmasını istemiş ve böylece Kerbela ve
Aşura’nın unutulmasını engellemişlerdir. İmam
Seccad, Kerbela vakıasından sonra yirmi yıl
boyunca hep ağlamış ve matem meclisleri
düzenlemiştir. İmam Bakır (a.s) kendi zamanında
matem merasimleri düzenlediği gibi kendi
şehadetinden sonra da İmam Hüseyin için on yıl
boyunca her yıl Mina da mersiye ve ağıt okunmasını
vasiyet etmiştir. İmamın özellikle hac mevsiminde
hem de Mina da istemesi bu amelin hem manevi hem
de siyasi olduğunu gösteriyor. Çünkü bu
merasimlerde kıyamın hedefleri açıklanacak,
zamanın tağutunun yaptığı zulümler beyan edilecek,
hacılar İmam Hüseyin’in gerçek hedefinin ne
olduğunu öğrenecekler ve kendi bölgelerine
döndükleri zaman Kerbela mesajını kendi halklarına
ulaştıracaklardır. Böylece insanlar hak ve batılı
öğrenmiş olacaklardı.
Bütün bunların yanısıra ağlamak,
mersiye ve ağıt okumak, sine vurmak Ehlibeyt ile
gönül bağı kurmaktır.
Gözyaşı, muhabbetin izharı, kalbin
dili, aşkın nişanesidir.
Gözyaşı, duygu ve hislerin
tercümanıdır.
Gözyaşı, İmam ile dertleşmek,
Ehlibeytin hüznüne ortak olmaktır.
Gözyaşı, ruhun ateşini söndürür,
kalpteki Hüseyin aşkını alevlendirir.
Gözyaşı, susuz kalpleri doyurur.
Gözyaşı, Aşura mektebinden
beslenme gıdasıdır.
Bunu anlayabilmek için Hüseyin
kıyamını, Kerbela mektebini, Aşura hamasisini
anlamak gerek. Daha doğrusu İlahi Aşkı anlamak
gerek, ama akılla değil tertemiz bir kalple.
Sünni bir kardeşin sorusu:
ŞİA’DAKİ HZ. PEYGAMBER DÖNEMİNDE
BULUNMAYIP DA HZ. HÜSEYNİN ŞEHADETİNDEN SONRA
ORTAYA ÇIKAN MERASİMLERİN TEŞRİDEKİ DAYANAĞI
NEDİR. BUNLAR BİDAT DEĞİL MİDİR?
Bizim cevabımız:
Meselenin bir aslı vardır bir de
keyfiyeti. Aslı konusunda Kur’an’dan birçok delil
zikredilebilir. Örneğin şu ayeti Kerime: Bu
böyledir; kim Allah'ın şiarlarını yüceltirse,
şüphesiz o kalplerin takvasındandır.” (Hac, 32)
Sahip olduğu her şeyi Allah
yolunda kurban veren İmam Hüseyin’i ve kıyamını
yüceltmek, en bariz İlahi şiarlardandır; onun
hatırasını zinde tutmak Allah’ın şiarını
yüceltmektir.
İlla da buna özel delil getirmeğe
gerek yoktur.
Sünnetten delili, şudur ki Resul-i
Kibriya (s.a.a) kendisi defaten Hz. Hüseyn’e ve
başına geleceklere ağlamış ve ashabını ehlibeytini
ağlatmıştır. Biz de bu Nebevi sünnete uyuyoruz.
Kaldı ki Resulullah’ın sünnetine her kesen daha
çok vakıf olan Ehlibeyt İmamları, hem kendileri
İmam Hüseyn’e matem merasimleri düzenlemiş ve
ağlamışlardır, hem de taraftarlarını buna teşvik
etmişlerdir. Bu konuda onlarca belge vardır
kaynaklarımızda.
Meselenin keyfiyetine gelince, bu
her yöre ve millette farklı şekillerde tezahür
etmiştir. İçinde bazen aykırı ve yanlış şeylerde
görülebilir. Nasıl ki her milletin içinde birçok
konuda İslami kurallara uymayan uygulamalar
bulunmaktadır. Bu yanlışlar yanlışı yapanlara mal
edilir, bir mekteb ve mezhebin tümüne değil.
Örneğin Ehli Sünnette Rıfai tarikatına bağlı
kimselerin merasimlerinde kendilerini şişlemeleri
gibi, çeşitli çalgı aletlerini kullanıp, hareketli
müzikler eşliğinde dans eder gibi güya zikir çeken
bazı tarikatçılar gibi.
Onun sorusu:
HZ. ALİNİN HZ. HAMZANIN HZ.
HASANIN BEDİR UHUD HENDEK ŞEHİTLERİNİN ŞEHADET
MERASİMLERİNİ YAPMAMAK HZ. HUSEYN'İNKİNİ YAPMAK
ARASINDAKİ AYRICALIK VE FARKLILIK VEYA HİKMET
NEDİR?
Bizim Cevabımız:
Şiada Hz. Hüseyin ve Kerbela
şehitlerinin hatıratını zinde tutmaya verilen önem
kadar hiçbir şeye önem verilmemiştir. Bunu biz
bizzat Resulullah’ın ilim ve irfanının varisleri
olan ve ümmete emanet olarak bırakılıp,
kendilerine sarıldığımız takdirde dalaletten
korunacağımıza dair garanti verilen Ehlibeyt
İmalarından öğrenmişizdir. Onlar hem kendileri
buna önem vermiş, hem de taraftarlarını buna
teşvik etmişlerdir. Bu Hz. Hüseyn’in her kesten
üstün olduğundan dolayı değildir; onun özel
konumundan dolayıdır. Örneğin Hz. Ali makam ve
mertebede Hz. Hüseyin’den üstün olmasına rağmen,
onun bile şehadet yıl dönümünde Hz. Hüseyn’e
verilen önem verilmemiştir. Bunun sebebi Hz.
Hüseyn’in emsali tarihte görülmemiş bir zulüm ve
gaddarlığa, hem de din adına ve hilafet sancağı
alında uğramış olması ve Hz. Hüseyn’in yok olmaya
yüz tutan İslam’ın ihyası için gösterdiği emsalsiz
fedakârlığıdır ki bu İlahi ve şanlı kıyamın zinde
tutulması, zalimlere ve İslam düşmanlarına karşı
mücadele ve fedakârlık ruhunu coşturma ve Hüseyni
kıyamın mesajlarını insanlara ve nesillere
ulaştırmada eşsiz bir rol oynamıştır ki Şia’nın
tarihte zalimlere karşı verdiği mücadeleden az
buçuk haberdar olan her münsif insan Kerbela
kıyamının bundaki hayati rolünü asla inkar
edemez.
Onun Cevabı:
İMAM HÜSEYNİN ŞEHADETİNİN ÖZEL
ANLAMI VE MESAAJINI TAKDİR EDİYOR VE CEVABINIZA
HAK VERİYORUM. ANCAK HZ. HAMZA'NIN, HZ. ALİ'NİN DE
ŞEHADETİNDE ÖZEL ANLAM VE MESAJ YOK MU? AYRICA DİN
VE İBADET KIYASA TABİ DEĞİLDİR. HANEFİ MEZHEBİNDE
BİLE İBADETLERDE KIYAS KABUL EDİLMEZKEN İMAM
HANEFİYE NEDEN KIYAS YAPIYORSUN DİYE SORAN İMAM
CAFERİN MEZHEBİNDE NEDEN SÖZ KONUSU MERASİMLER
İBADET GİBİ EHEMMİYETE TABİ TUTULMAKTADIR. YOKSA
BUNUNLA MEZHEBİN DEVAMI KORUNMAK MI İSTENİYOR?
YANİ BU TÜR FARKLILIKLAR VE AYRI DİNİ MERASİMLERLE
mezhebin bütünlüğü mü korunmak isteniyor? Bence
şianın böyle bir şeye ihtiyacı yok! Ayrıca kıyasa
kaşı çıkan bir imamın mezhebinde neden masumiyet
konusunda (örneğin) imamlar peygamberlere kıyas
edilmektedir? Ayrıca tarikatçıların yaptıklarını
delil göstermek "sui misal emsal olamaz" kaidesine
aykırı değil midir?
Bizim Cevabımız:
Ben Hz. Ali’nin veya Hz. Hamza’nın
şehadetlerinin mesajı olmadığını söylemedim. İmam
Hüseyn’in şehadetinin konumu itibarı ve eşi
benzeri olmayan bir mazlumiyetle beraber olduğu
için, etkisinin fevkalade olduğunu söyledim.
Dolayısıyla da diğer hadiselerden daha çok
önemsendiğini söyledim. Sonra siz galiba İmam
Caferi Sadık’ın ve diğer Ehlibeyt İmamların
benimsemediği Kıyasın da ne olduğunu tam
bilmiyorsunuz. Bizim söylediğimiz, birisinin
diğerine nazaran daha ehemmiyetli olduğudur. Bunun
kıyasla ne alakası vardır? İmamların masumiyeti
hakkında söylediğimiz de kıyas değildir. Kıyas
delilsiz yere hüküm vermektir. Bizim söylediğimiz
ise, ikisinin delillerinin müşterek olduğudur.
Bunların ne olduğunu inşallah göndereceğim kitapta
okuyabilirsiniz. Tarikatçılardan verdiğim örnek
ise, şundan dolayıydı: Bazıları Hz. Hüseyn için
düzenlenen yas merasimlerinde bazı avam Cahillerin
yaptığı yanlışlardan hareketle bu olayı kökten
eleştirme yoluna gitmeleri ve Şia mezhebini bundan
dolayı suçlamalarıdır. Ben de onların yaptığı
yanlışlar, onların yanlışıdır, mezhebin değil.
Nasıl ki diğer bazı mezheplerde bazı kimselerin
veya grupların yaptığı yanlışlardan dolayı, o
mezhebi veya bütün takipçilerini zan alında
bırakmak yanlıştır. Buna örnek olarak da o
misalleri zikrettim… Bunun neresinde yanlışlık
var, anlamış değilim.
Onun Sorusu:
ŞİA’DA DİNİ MAHİYETTE BİR İBADET
OLARAK KUTLANAN MERASİMLERİ AYIKLAMAK VE TIPKI HZ.
PEYGAMBER ZAMANINDAKİ BİR UYGULAMA UYGULAMAK DAHA
İYİ OLMAZ MI!
Bizim Cevabımız:
Yukarıdaki cevaplardan bu sorunun
cevabı da malumdur.
İki husus daha:
1- Ayrıca önce gönderdiğim cevaba
yazdığınız cevabi metinde, bizim Şiilik taassubuna
dayanarak mezhebimizi haklı çıkarmak için boş bir
mesai tükettiğimizi tasrih veya en azından ima
etmiş ve Kur’an ve sahih sünnet varken mevzu
hadislere neden başvurduğumuzu eleştirmişsiniz.
Güzel kardeşim, bizim hangi açıklamamızdan siz
kuru ve delilsiz (taassuba dayalı) bir çaba içinde
olduğumuzu çıkarmışsınız, yazarsanız memnun
olurum. Sonra insanın doğru bildiğini ispat emeğe
ve yanlış bildiğinin yanlışını göstermeğe
çalışmaktan daha doğal bir şey olabilir mi? Yanlış
olan, insanın delilsiz, mesnetsiz ve kuru taassuba
dayanarak bir akım iddiaları sıralamasıdır. Varsa
böyle bir şeyimiz yazın öğrenelim…
2- Kur’an ve sahih sünnet varken
mevzu hadislerin peşine gitmek niye… Çok güzel
değerli kardeşim; peki Kur’an’ın tefsirinde Ehli
Sünnetin kendi arasında bile yüzlerce farklı
yorumun olduğunu herhalde siz de inkar
etmiyorsunuzdur. Şu halde hangi yorumu alacağız
söyler misiniz?
|