Advertisement

KEVSER YAYINCILIK

  Ana Sayfa / Soru ve Cevaplar

 

Bugün :  

Sık Kullanılanlara Ekle

 

Başlangıç Sayfası Yapın

 
 

Bismillahirrahmanirrahim

 

Soru 388: Hocam, bu Cuma Sünniler Peygamber efendimizin doğumunu kutladılar; bizimki ne zaman ve nasıl ibadet etmemiz gerekir? Bu gibi konularda Sünnilerle bizim tarihlerimiz neden farklı? Neden gün oynuyor? Bununla ilgili aydınlatırsanız, memnun olurum; arkadaşım özellikle çok merak ediyor ve diyor ki bu kadar insan hata mı yapıyor? Böyle günlerde boşa mı ibadet ediliyor?  Ben de onların sevabını Allah bilir; katında elbet ki bir yeri vardır, dedim; ama yeterli değil tabi ki. Hocam bir de bayanların çarşafı hakkında bilgi verir misiniz? Çarşaf giymek zorunlu mu veya daha mı iyi? Allah'a emanet olun.

 

Cevap: Muhterem kardeşim, Ehl-i Beyt'ten nakledilen rivayetlere göre Allah Resulü'nün (s.a.a) mübarek doğum günü Rebiyülevvel ayinin 17. gününün sabahı gerçekleşmiştir. Onun gecesi ise mevlit kandilidir. Ayrıca Ehl-i Beyt İmamlarının altıncısı, Resulullah'ın aziz torunu İmam Cafer-i Sadık'ın (a.s) mübarek doğumu da aynı günde gerçekleşmiştir. Bu gece ve günde Allah Resulünü hatırlayıp, onu düşünmek, onu daha iyi anlamaya ve mübarek hayatından günümüz için dersler çıkarmaya çalışmamız gerekir. Bu günde Resulullah ve İmam Caferi Sadık ziyaret edilir. Bunun için özel ziyaret duaları nakledilmiştir. Kevser Yayınlarının yayınladığı "Kur'an ve Ehlibeyt kaynaklı Dualar" isimli kitabın 311. sayfasında Resulullah'ın ziyareti yazılıdır. Tabi o ziyaret, asıl Medine'de Resulullah'ın türbesinin yanında okunur, ama uzaktan "Esselamu aleyke ya Resulallahi ve rahmetullahi ve berekatuh" (Allah'ın Selamı, rahmet ve bereketleri senin üzerine olsun ey Allah'ın Resulü) seklinde Resulullah'ı selamlayın. Ondan sonra da aynı sabah namazı gibi iki rekât ziyaret namazı kılın. Daha Sonra da İmam Caferi Sadık'ı selamlayın. Ve iki rekât ziyaret namazı kılın. Sonra onları şefaatçı kılarak isteklerinizi Allah-u Teala'dan isteyin.

Arkadaşınızın sorusuna gelince, evet maalesef bu görüş farklılıkları mevcuttur. Gördüğünüz gibi Resulullah'ın doğum günü tarihinden tutun ve geriye doğru en önemli meselelere kadar birçok konuda bu farklılıklar mevcuttur. İşte burada bunları bize farklı olarak intikal ettiren kaynak ve kanalların ne kadar sağlam ve güvenilir olup olmadığını araştırmanın önemi ortaya çıkmaktadır. Bu yüzden Ehl-i Beyt olgusunu iyi araştırıp tanımanın da önemi üzerinde durmaktayız. Eğer bu kanalların hangisinin daha güvenilir olduğunu tespit edemezsek, bu gibi farklılıklar hep karşımıza çıkacak ve kafamızı kurcalamaya devam edecektir. Hadi bu doğum falan gibi meseleler fazla önemli değil. Asıl önemli olan insanın düşünce ve amellerini etkileyen başka farklı konulardır ki asıl oralarda hassas olmak gerekir. Her halükarda her kes imkânları ölçüsünde araştırmakla görevlidir.

Bu kadar insan hata mı yapıyor sözüne gelince, takdir edersiniz ki bu o kadar da mantıklı bir söz değildir. Başka görüşleri benimseyip savunanlar da kendi cemiyetlerini dikkate alarak bu kadar insan hata mı yapıyor diyebilirler. Bu yüzden kimin ne yaptığı önemli değil, kimin doğru olduğu önemlidir. Asıl, delilleri araştırarak bunu tespit etmek lazım. Burada çoğunluk da hiç bir zaman bizim gözümüzü boyamamalıdır. Zira çoğunluk asla haklılık ölçüsü olarak alınamaz. Yani çoğunluk doğru da olabilir hatalı da olabilir. Bugün dünya insanlarının nüfusunun çoğunluğunu Hıristiyanlar oluşturmaktadırlar. O zaman onlara doğru mu dememiz gerekir? Esasen tarih boyunca hak yolunun yolcuları (Peygamberler ve taraftarları) sürekli azınlık tarafı oluşturmaktadırlar. Kur'an'da da çeşitli ayetlerde buna vurgu yapılmıştır. Şunu da ifade etmek gerekir ki, doğruları bilmeyen ve onları bulma imkânı olmayan kimseler, İslam literatüründe müstazaf sayılırlar. Ve onlar eğer bildikleri şeylere samimi olarak amel edip Allah'ın huzuruna giderlerse sorumlu olmazlar insaallah. Bugün Türkiye'deki avam insanların bir çoğunu bu kategoride değerlendirmek mümkündür. Ama araştırma imkânı olan kimseler, doğruları bulup gönülleri mutmain oluncaya kadar araştırmaları gerekir. İhmal mazeret olamaz. Tabi doğruyu buluncaya kadar bulunduğu hal üzere amel edebilir ve bunda bir beis yoktur.

Çarşaf olayına gelince, muhterem kardeşlerim, İslam'da tesettür için belli sınırlar çizilmiştir ki kısacası, insanin yüz kısmı ve bilekten aşağı el kısmı hariç bütün bedeninin örtülmesi gerekir. Ayrıca giyilen elbise vücut hatlarını belirginleştirecek kadar dar olmamalı ve bir de şöhret elbisesi diye tabir edilen ve giyildiğinde her kesin dikkatini üzerine toplayan şekil veya renklerde olmamalıdır. Bu özellikleri taşıyan her türlü elbiseyi giymek sakıncasızdır. Çarşafın bazıları tarafından giyilmesinin asıl sebebi bu bahsettiğimiz özellikleri fazlasıyla kendinde bulundurmasından dolayıdır. Başka özel bir sebebi yoktur. Tabi sizin gibi özel bir çevreye sahip olan ve ondan çok daha hafifini kaldırmayan ortamlar için bunu tavsiye etmem. Siz inşaallah söz konusu özellikleri taşıyan bir kıyafeti üzerinizde bulundurup iffet ve hayâ kurallarına riayet ederseniz, sizin için inşaallah yeterlidir. Allah yardımcınız olsun.



 

 

 
Site içi Arama


 

 

 

 

Go to top of page  Ana Sayfa | Kitap Listesi | Kıble Dergisi | Makaleler | Kadin ve Aile | Cocuklar Îçin | Soru Ve Cevap | Yazarlarımız |
Kur`an | Hadisler | Dualar | Şiirler | Ses ve Video | Programlar | Linkler  |  Îletişim için |

Copyright© 2000 Kevser Yayinlari Internet Hizmetleri. Tüm Haklari Saklidir Ayrintili bilgi almak için veya bize her konuda yazmak için, paragonxx@yahoo.de  'e mesaj yollayiniz. WWW.KEVSERNET.COM