Advertisement

KEVSER YAYINCILIK

  Ana Sayfa / Soru ve Cevaplar

 

Bugün :  

Sık Kullanılanlara Ekle

 

Başlangıç Sayfası Yapın

 
 

Bismillahirrahmanirrahim

 

Soru 348: Ehlisünnet kaynaklarında Peygamberimizin (s.a.a) "Benden sonra oniki imam gelecektir" hadisi bulunduğu, hatta teker teker isimlerin dahi zikredildiği hadisler bulunduğu söyleniyor; bu hadisleri buraya koyabilir misiniz nakleden alim ve ravilerle birlikte?

 

Cevap: Muhterem kardeşim, aşağıda istediğiniz hadislerden örnekler vermeden önce bir hususun üzerinde durup biraz açmakta fayda vardır. Resulullah’tan (s.a.a) sonra imam, halife, emir (değişik tabirlerle geçmiştir hadislerde) sayısının 12 olacağının bizzat Allah Resulü tarafından haber verildiği şüphe götürmez bir gerçektir ve en muteber Sünni ve Şia kaynaklarında nakledilmiştir ve tevatür derecesine ulaşmıştır. Bunlardan sadece bazılarını aşağıya kaydedip sonunda müracaat etmek isteyenlere diğer kaynakları da zikredeceğiz:

 

a) Müslim Sahih'inde (c.6, Kitab-ül İmare, Bab-u En-Nas-ü Tebaün Li Kureyş, s.3) ve Ahmed ibn-i Hanbel Müsnedi'nde (c.5,s.86, 89, 90, 98) Cabir İbn-i Semure'den Resul-i Ekrem'in şöyle buyurduğunu nakletmişlerdir:

 

1- "On iki halife var olduğu sürece İslam aziz olacaktır."

Ravi (Cabir) diyor ki: "Daha sonra bir şey buyurdu, fakat ben anlayamadım. Babam'dan Resulullah'ın (s.a.a) ne buyurduğunu sorduğumda dedi ki:

"Onların (halifelerin) hepsi de Kureyş'tendir." buyurdu.

 

2- Başka bir rivayette Cabir ibn-i Semure'den şöyle dediği nakledilmiştir: "Babamla birlikte Resulullah'ın (s.a.a) huzuruna vardık; buyurdular ki:

"Bu din, on iki imam var oldukça aziz ve ayakta duracaktır."

Daha sonra bir şey buyurdular, ama halk işitmeme mani oldu. Babamdan ne buyurduğunu sorduğumda dedi ki: "Hepsi Kureyşten'dir" buyurdular.

 

3- Yine aynı ravinin şöyle dediği nakledilmiştir.

Resulullah'tan şöyle buyurduğunu duydum:

"Kıyamet kopana dek veya hepsi Kureyş'ten olan on iki halife gelip geçinceye kadar İslam dini ayakta duracaktır."

 

b) Buhari Sahih'inde (c.9, Bab-ul İstihlaf, s.81) ve Ahmed ibn-i Hanbel de Müsned'inde (c.5, s.90-92-108) Cabir ibn-i Semure'den şöyle nakletmektedirler:

Resulullah (s.a.a) buyurdular ki: "(Benden sonra) Oniki emir (halife, imam) olacaktır."

Daha sonra bir şey buyurdular ki, ben duyamadım. Babam dedi ki: "Hepsi Kureyş'tendir." diye buyurdular.

 

c) Buhari Tarih-i Kebir'de (c.1, s.446) ve Ahmed ibn-i Hanbel Müsned'inde (c.5, s.92) ve yine Ebu Avane Müsned'inde (c.4, s.396) Resulullah'tan (s.a.a):

"Benden sonra on iki halife olacaktır" diye buyurduğunu naklederler.

 

ç) Tirmizi Sahih'inde (c.9, s.66), Ahmed ibn-i Hanbel Müsned'inde (c.5, s.108) Resulullah'tan (s.a.a) şöyle buyurduğunu naklederler:

"Benden sonra on iki emir olacaktır."

 

d) Ahmed ibn-i Hanbel'in Müsned'inde (c.1, s.398 ve Müntehabü Kenz-il Ummal'da (c.5, s.212) şöyle nakledilmiştir.

İbn-i Mes'ud'dan "Bu ümmetin kaç halifesi olacaktır?" diye soruldu. İbn-i Mes'ud dedi ki: Aynı meseleyi biz Resulullah'tan (s.a.a) sorduk. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdular:

"İsrail oğullarının güvenilir gözetleyicileri (reisleri) sayısınca on iki tane olacaktır."

 

e) Müntehab-ül Eser'de (s.24) isna Aşeriyye kitaplarından olan Kifayet-ül Eser'den naklen Abdullah ibn-i Mes'ud'dan şöyle dediği nakledilir: Resulullah buyurdular ki:

"Benden sonra imamlar on iki tanedir; hepsi de Kureyş'tendir."

 

On iki Halife Hadislerinin Zikrolunduğu Kitaplar:

Daha önce de dediğimiz gibi on iki halife (imam) hakkındaki hadisler tevatür haddine ulaşmıştır. Dolayısıyla bu hadisler bütün önemli ve muteber hadis kitaplarında ve hatta diğer kitaplarda nakledilmiştir. Bu kitaplardan bazılarının isimleri ve hadislerin geçtiği yerler şöyledir:

 

Ehl-i Sünnet Kitaplarından Bazıları:

1- Sahih-i Müslim, c.6, "En-Nas-ü Tebaün li Kureyş babında, İmare bölümünde.

2- Sahih-i Buhari, c.4, s.165, Ahkâm bölümünde.

3- Sahih-i Tirmizi, "Mâ Câe Fi-l Hulefa-i Min Ebvab-il Fiten" babında.

4- Sünen-i Ebi Davud, c.3, s.106 El-Mehdi bölümünde.

5- Müsned-i Tayalisi, 767 ve 1278. hadis.

6- Müsned-i Ahmed, c.5, s.86, 90, 92, 101, 106, 108.

7- Kenz-ül Ummal, c.13, s.26, 28.

8- Hilyet-ü Ebi Nuaym, c.4, s.333.

9- Feth-ül Bari, c.16, s.338.

10- Müstedrek-üs Sahihayn, c.3, s.617.

11- Tarih-ul Hulefa, Suyuti, s.10.

12- Es-Savaik-ul Muhrika, s.18-28.

Ve benzeri diğer kitaplar.

 

Şia Kitaplarından Bazıları

1- Besair-üd Derecat, Muhammed b. Hasan-ı Saffar.

2-Usul-ül Kâfi, Muhammed b. Yakub-i Kuleyni.

3- El-Mecalis, Şeyh Seduk.

4- El-İhticac, Tabersi.

5- Kitab-u Süleym b. Kays.

6- El-İrşad, Şeyh Müfid.

7- Et-Tehzib, Şeyh Tusi

8- El-Gaybet, Şeyh Tusi

9- Takrib-ul Maarif, Şeyh Ebu Salah Hilli.

10- Bihar-ül Envar, c.51-52 ve 53, Allame-i Meclisi.

11- El-İkbal, Ali b. Musa b. Tavus El-Hasani.

12- Kamil-üz Ziyarat, Cafer b. Muhammed b. Kuleveyh.

 

Şimdi bu hadislere Ehli Sünnet âlimlerinin getirdiği yorumlara kısaca değineceğiz ve görülecektir ki hiç birisinde netlik yoktur ve sadece verilen delilsiz ihtimallerdir. Bazısı ise gerçekten anlamsız ve hatta gülünçtür. Bu hadislerin bir tek 12 Ehlibeyt İmamlarına tam anlamıyla uyduğu gün gibi ortadadır. Önce bu görüşlere bir göz atalım. Ardından istenilen hadisleri verelim:

 

1- On iki halife, dört halife (Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali)'den ibarettir.

Böyle bir ihtimalin doğru olmadığını gösteren en açık delil halifelerin sayısının hadislerde geçen sayı ile uyuşmamasıdır.

 

2- On iki halife, Emevi halifeleridirler.

Bu ihtimal de birinci ihtimal gibi batıl bir ihtimaldir. Çünkü:

Evvela: Ümeyyeogulları'nın halifelerinin sayısı on ikiden çoktur.

İkinci olarak: Ümeyyeogulları'nın hilafete geçişleri Hicri 40 yıllarına rastlamaktadır; oysa on iki halifenin hilafeti hadislerden anlaşıldığına göre Resulullah'ın (s.a.a) vefatından hemen sonra başlamaktadır.

Üçüncü olarak: Emevi halifelerinin hem hepsi İslam'ın izzet ve bekasına sebep olmamakla beraber hilafetleri boyunca birçok ihanetleri de olmuştur.

 

3- On iki halife Abbasi halifeleridir.

Bu görüş de batıldır. İkinci ihtimalde olan bütün cevap ve itirazlar burada da geçerlidir.

 

4- On iki halifeyi, dört halife ile Emevi ve Abbasi halifelerinin bazıları oluşturmaktadır.

Bu ihtimalin bir delili olmamakla birlikte on iki halife için beyan ettiğimiz dördüncü özellik de burada söz konusu değildir. Çünkü hadislerden, on iki halifenin birbiri ardınca ve aralıksız olacağı anlaşılmaktadır. Oysa dördüncü ihtimale göre Emevi ve Abbasi halifelerinden hangisini seçsek halifeler arasında zaman yönünden boşluk meydana gelecektir.

 

5- On iki halife Ehl-i Beyt'ten olan on iki imamdır ve şunlardan ibarettir:

Hz. Ali b. Ebi Talib (a.s)

Hz. Hasan b. Ali (a.s)

Hz. Hüseyin b. Ali (a.s)

Hz. Ali b. Hüseyin (Zeyn-el Abidin) (a.s)

Hz. Muhammed b. Ali (Bâkır) (a.s)

Hz. Cafer b. Muhammed (Sâdık) (a.s)

Hz. Musa b. Cafer (Kâzım) (a.s)

Hz. Ali b. Musa (Rıza) (a.s)

Hz. Muhammed b. Ali (Taki) (a.s)

Hz. Ali b. Muhammed (Naki) (a.s)

Hz. Hasan b. Ali (Askeri) (a.s)

Hz. Muhammed b. Hasan (Mehdi) (a.s)

 

Bu sonuncusu Allah-u Teala'nın izniyle kıyam edip yeryüzünü adaletle dolduruncaya kadar yaşayacaktır. Şia'ya göre Resulullah'ın (s.a.a) haber vermiş olduğu on iki halife bunlardan başkası değildir. Çünkü bu halifelerin hepsi Kureyş'tendir ve hilafetleri Resulullan'ın (s.a.a) vefatından hemen sonra başlamaktadır. Zira Şia'ya göre Resulullah'ın (s.a.a) hilafeti, sadece zahirde halka hükmetmekten ibaret değildir, aksine ileride de değineceğimiz gibi hilafet, zahiri hükümetin dışında imameti de kapsayan yüksek bir makamdır. Eğer halk gerçek halifenin zahiri hilafetini kabul etmeseler bile o yine aynı şekilde hilafet ve imamet makamında baki olup diğer vazifeleriyle amel eder. Bu halifelerin, biri diğerinden sonra aralarında bir zaman boşluğu olmaksızın, dinin izzet ve iftiharı olduklarına tarih şahittir. Bu on iki imam, halife ve emirin Ehlibeyt İmaları olduğunu destekleyen bir çok delil zikredilebilir. Sekaleyn hadis, Gemi Hadisi, Gadir-i Hum hadisi vs… Ancak bizden istenen tam anlamıyla bunlar olmadığı için isteyenleri ilgili kaynaklara müracaat etmeye davet edip asıl konuya gelmek istiyoruz.

 

Tabi Ehlibeyt İmamlarının isimleriyle zikredilen hadisler Şii kaynaklarda mütevatir bir şekilde nakledilmiştir. Ancak bizim prensibimiz karşı tarafın kabul ettiği kaynaklardan delil göstermek olduğu için onlardan vazgeçiyoruz. Elbette bu vereceğimiz hadisler Ehlisünnet’in 1. derece kaynakları değil. 2. derece kaynaklarıdır. Bizce bu, bu hadislere bizim açımızdan bir halel getirmez. Çünkü müşterek hadisler olduğu için, illa da 1. derece olmasına gerek yoktur. Bu hadisler bizce, tek yanlı olup da sadece bir tarafın muteber bir kaynağında nakledilen hadislere bile tercihlidir.

Kaldı ki Ehli Sünnette yüzlerce, kabul gören hadis vardır ki Kütüb-i Sitte’nin hiç birisinde nakledilmemiştir. Hatta dillere destan olan, yediden yetmişe her kesin bildiği bir çok hadis de buna dahildir. Örneğin “Kur’an ve Sünnetim” diye nakledilen Sekaleyn hadisi, “Ashabım gökteki yıldızlar gididir…” hadisi vs… ki Kütüb-i Sitte’nin hiç birisinde nakledilmemişlerdir.

Her halükarda bizim için bu hadisler hüccettir; çünkü müşterek hadislerdendir. Başkaları bunları nasıl algılar, karşılar, bu onları ilgilendirir. Şimdi inşallah bahsettiğimiz ve bizden istenen hadislerden bazı örnekleri vererek yazıyı noktalayacağız. Rabbim hepimize doğruları olduğu gibi gösterip onlara ittiba etme cesaret ve samimiyetini inayet etsin. Amin!

 

1- Yenabi-ül Mevedde, s.440'da ve Allame Şeyh Muhammed ibn-i Ali El-Hanefi'nin "İthaf-u Ehl-il İslam" adlı kitabında İbn-i Abbas'tan şöyle rivayet edilmiştir:

"Na'sel adında bir Yahudi Resulullah'ın (s.a.a) huzuruna gelerek:

"Ya Muhammed, senden sonra yerinde oturacak vasilerin kimlerdir?" diye sordu. Resulullah (s.a.a): "Benim vasim Ali b. Ebi Talib'dir ve ondan sonra onun iki evladı Hasan ve Hüseyn'dir. Sonra da Hüseyn'in dokuz evladıdır." buyurdu. Yahudi’nin: "Ey Muhammed, onların isimlerini bana söyle" demesi üzerine Resulullah (s.a.a) şöyle devam etti: "Hüseyn'den sonra oğlu Ali, Ali'den sonra oğlu Muhammed, Muhammed'den sonra oğlu Cafer, Cafer'den sonra oğlu Musa, Musa'dan sonra oğlu Ali, Ali'den sonra oğlu Muhammed, Muhammed'den sonra oğlu Ali, Ali'den sonra oğlu Hasan, Hasan'dan sonra da Allah'ın hücceti Muhammed Mehdi'dir. Onlar toplam on iki kişidirler… Evlatlarımın on ikincisi gaybete çekilecek ve gözlere görünmeyecektir. Ümmetim için bir zaman gelecektir ki, İslam ve Kur'ân'dan sadece bir isim kalacaktır. Bu zamanda Allah onun (Mehdi'nin) kıyam etmesine izin verecek ve İslam'ı onun eliyle izhar edecek ve İslam'a yeniden hayat bağışlayacaktır."

 

2- Yine aynı kitapta ve diğer bir çok kaynakta Cabir bin Abdullah’tan şöyle naklediyor: "Allah'a, Resulü'ne ve emir sahiplerine itaat etmenin vacip olduğunu bildiren âyet indiği gün Peygamber'e sordum: "Allah ve Resulü'nü tanıyoruz. Ama emir sahiplerinin kimler olduğunu bilmiyoruz. Onlar kimlerdir?"

Resul-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurdular: Onlar benim halifelerimdir. Onların ilki Ali bin Ebi Talib, sonra Hasan, sonra Hüseyin, sonra Ali bin Hüseyin, sonra da Tevrat'ta Bakır diye anılan Muhammed bin Ali'dir. Ey Cabir! Sen onu göreceksin. Gördüğünde benim selamımı ona iletirsin. Ondan sonra Cafer bin Muhammed Es-Sadık, sonra Musa bin Cafer, sonra Ali bin Musa, sonra Muhammed bin Ali, sonra Ali bin Muhammed, sonra Hasan bin Ali ve en sonuncusu Allah'ın yeryüzündeki hücceti ve kulları arasındaki saklantısı olan ve benim isim ve künyemi taşıyan Hasan bin Ali'nin oğludur."

(Bu hadis Şia kaynaklarının yanısıra Ehl-i Sünnet'in şu kaynaklarında da nakledilmiştir: Yenâbi-ül Meveddet (Kunduzî el-Hanefî), S.114-117-494, Şevâhid-üt Tenzil Tefsiri (Hâkim el-Heskânî el-Hanefî), C.1, S.148, Tefsir-i Kebir -Fahr-i Râzî-, C.3, S.357, Ferâd-üs Simtayn (Hamavî), C.1, S.314) 

 

3- Cüveyni Feraid-üs Simtayn, c.2, s.152'de uzun bir hadiste Resulullah'tan (s.a.a) şöyle nakledilir:

"Benden sonraki imamlar şunlardır: Hidayetçi Ali, hidayete ermiş Hasan, adaletli (zulme karşı koyan) Hüseyin, dinin himayetçisi Ali ibn-i Hüseyin, çok bağışta bulunan Muhammed ibn-i Ali, halka yararlı Cafer ibn-i Muhammed, emin Musa ibn-i Cafer, güvenilir Ali ibn-i Musa, kılavuz Muhammed ibn-i Ali, çaba sarfeden Ali ibn-i Muhammed, derin ilim sahibi Hasan ibn-i Ali ve arkasında Meryem oğlu İsa'nın (a.s) namaz kılacağı Mehdi."

 

4- Yine Cuveynî Abdullah b. Abbas'tan şöyle rivayet eder:

Hz. Resulullah (s.a.a) buyurdu ki: "Ben peygamberlerin en üstünüyüm, Ali de vasilerin en üstünü. Benden sonraki vasilerim on iki kişidir ki bunların ilki Ali b. Ebu Talib ve sonuncusu Mehdi'dir."

 

5- Yine Cuveynî, İbn-i Abbas'tan rivayetle, Resulullah'ın (s.a.a) şöyle buyurduğunu yazar:

“Benim vasilerim ve Allah'ın benden sonra insanlar üzerindeki hüccetleri on iki kişidir; bunların ilki kardeşim, sonuncusu evlâdımdır.”

Ya Resulullah, sizin kardeşiniz buyurduğunuz o zat kimdir?" diye sorulduğunda, "Ali b. Ebi Talib" buyurdular. "Evladınız kim?" diye sorulduğunda da "Mehdi" buyurdular, "Zulüm ve haksızlığa boğulmuş olan yeryüzünü adalet ve hakla dolduracaktır o! Beni hak peygamber olarak gönderen Rabbime yemin ederim ki dünyanın sonuna bir gün kalacak olsa evlâdım Mehdi kıyam edinceye kadar Allah Tealâ o günü uzatır. İşte o zaman, İsa gökten inecek ve Mehdi'nin arkasında namaz kılacaktır! Dünya baştan başa ilâhî nurla ışıyıp parlayacak ve Mehdi'nin iktidarı, kainatın doğusundan batısına değin -tamamına- egemen olacaktır.”

 

Not: Zehebî, kendi hadis şeyhlerinin biyografisini anlatırken Cuveynî ile ilgili olarak Tezkiretu'l-Huffâz, s.1505'ta şöyle yazar: Sufiye şeyhi, en mükemmel hadis imamı, İslâm'ın iftiharı, Sadreddin İbrahim b. Muhammed b. Hameveyh el-Cuveynî eş-Şafiî, rivayetleri aktarmada çok özenli ve dikkatlidir. Moğol hanı Kazan Han, onun vasıtasıyla İslâm'ı kabul etmiştir.

 

6- Şeyh Abdullah b. Muhammed b. Amir-i Sebravi Şafii "El-İthaf Bi Hubb-il Eşraf" adlı kitabında (s. 68, Mısır baskısı) şöyle diyor:

"İmam Hasan'ın oğlu İmam Muhammed el-Hüccet, H. 255 yılının Şaban ayının 15'inde Samerra'da dünyaya geldi… Ve böylece bu Haşimi silsilesinin nuru parladı… Onlar yüksek makamlara sahip olan on iki imamdırlar ve şöyle sıralanmaktadırlar: Muhammed el-Hüccet b. Hasan el-Halis b. Ali el-Hadi b. Muhammed b. Cavad b. Ali er-Rıza b. Musa el-Kazım b. Cafer es-Sadık b. Muhammed el-Bâkır b. Ali Zeyn-ül Abidin b. Hüseyin b. Ali ve kardeşi Hasan b. Ali. Bunlar Allah'ın galip aslanı Ali b. Ebi Talib'in oğullarıdır.” (Raziyallahu anhum ecmain.)"

 

 

Not: Yukarıdaki cevapta Ehlisünnet alimlerinin oniki imam-halife-emir hadisine getirdikleri yorumu sözü uzatmamak için özetle vermeyi yeterli görmüştük. Ama daha sonra yanlış anlaşılabilir endişesiyle ve nerden çıktı bunlar, böyle bir şey yoktur şeklindeki muhtemel itirazlara maruz kalmamak için bu görüşlerden bazılarını tafsilatlı ve belgeli bir şekilde vermeyi uygun bulduk:

 

1- Bu Hadisin İbn-i Arabî Maliki Tarafından Yorumlanış Şekli:

İbn-i Arabî, Sünen-i Tirmizî'ye yazdığı şerhte şöyle diyor:

Hz. Resulullah'tan (s.a.a) sonra gelecek olan 12 ulu'l-emr ve imam, bizce şunlar olsa gerektir: Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali, Hasan, Muaviye, Yezid, Yezid oğlu Muaviye, Mervan, Mervan oğlu Abdulmelik, Velid, Süleyman, Ömer b. Abdülaziz, Abdulmelik oğlu Yezid, Mervan oğlu Muhamme-d'in oğlu Mervan, Seffah...

İbn-i Arabî bu şekilde sırasıyla bütün zahiri halifelerin adını sayıp gitmekte ve kendi zamanına kadarki 27 Abbasî halifesini de bu rakama eklemeyi ihmal etmemekte, sonra da şöyle yazmaktadır:

Bu isimler arasında ard arda hilâfetin başına geçenleri ayırırsak, 12. kişi Süleyman b. Abdulmelik olur ve böylece on iki sayısı tamamlanır. Ama eğer gerçek anlamda Hz. Re-sulullah'ın (s.a.a) halifeleri ve bu isimler arasında hakiki i-mamların kim olduğuna bakarsak, ancak beş kişiyi buluruz: İlk dört halife ve Ömer b. Abdülaziz!

İbn-i Arabî, yukarıdaki ifadelerle sözünü tamamladıktan sonra açıkça şu cümleyi eklemektedir: "İşin doğrusu, ben bu hadisin anlamını çıkaramadım!!"[1][1]

 

2- Kadı İyaz Nasıl Yorumlamış?:

Ehl-i Sünnet’in tanınmış alimlerinden Kadı İyaz, Hz. Peygamber'in (s.a.a) halifelerinin sayısının 12'den fazla olduğunu iddia ederek şöyle der:

Bu teoriye karşı çıkılamaz. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.a) "Halifelerim 12'dir." demiş; ama "12'den daha fazla olmayacak." da dememiştir! Bu 12 kişinin halifelik makamına geçmiş olduklarından hiç şüphe yoktur; ama bu durum, sayılarının daha fazla olamayacağı anlamına da gelmez!!”[2][2]

 

3- Tanınmış ulemadan bir diğeri, yani İmam Suyûtî ise şöyle der:

Hz. Resulullah'ın (s.a.a) bu hadisinde kastedilen şey; ard arda gelmemiş olsalar da, İslâm'ın bâki kaldığı sürece, yani kıyamete kadarki zaman sürecinde, hakkın ihkakı için kıyam edecek olan gerçek halifelerdir.

 Suyûtî ise şöyle devam eder:

“Peygamber'in (s.a.a) sözünü ettiği 12 halifenin dördü, ilk dört halifedir; onlardan sonra Resulullah'ın (s.a.a) halifeleri sırasıyla şunlardır: Hasan, Muaviye, Abdullah b. Zübeyir, Ömer b. Abdülaziz; buraya kadar 8 kişi olmuş olur. Abbasî halifeleri arasında Emevîlerin Ömer b. Abdülaziz'i gibi olan Abbâsî halifesi Mehdi'yi de sayar, adil ve dürüst bir insan olan Abbasî halifesi Tahir'i de buna eklersek on kişi olurlar, böylece 2 kişi kalmış olur; onların da zuhur etmesini beklemek gerekiyor. Bunlardan biri, şüphesiz Hz. Resulullah'ın (s.a.a) Ehlibeyt'inin Mehdi'sidir.”[3][3]

 

4- İbn-i Hacer Askalani de, Fethu'l-Bâri adlı tanınmış eserinde şöyle yazar:

“Bu 12 imamdan dördü, ilk dört halifedir ki onlar ortaya çıkmıştır zaten; geriye kalan sekizi de -herhalde- kıyamete kadar zuhur eder!”[4][4]

 

5- Ehlisünnet'in bir diğer tanınmış âlimi İbn-i Cevzî biraz daha açıklama yoluna giderek şöyle der:

“Bu hadiste geçen "...sonra da kargaşa ve anarşi hüküm sürecek." buyruğundan maksat, Deccal'in hurucu ve benzeri gibi kıyametin yaklaştığına delâlet eden ahir zaman fitne ve alametleridir.”[5][5]

 

6- Ve yine şöyle denilmiştir:

“Bu hadisten maksat, İslâm'ın iktidarda bulunduğu en görkemli ve en güçlü çağlarında, başta bulunacak olan 12 halifedir ki onların zamanında İslâm güç ve iktidarın doruğunda olacak ve herkes onların halifeliğini onaylayacaktır.”[6][6]

 

7- Beyhakî'nin Bu Hadis Hakkında Görüşü:

Ehl-i Sünnet’in tanınmış ulemasından Beyhakî'nin bu hadisle ilgili görüşü şöyledir:

“Söz konusu hadiste kullanılan sıfata binaen, bu sayıda halife, Abdulmelik Mervan'ın torunu Velid b. Yezid'e kadar işbaşına geçmiş olanlardır. Çünkü Velid'den sonra ortalık karışmış ve Abbasîler Devleti kuruluncaya kadar her tarafta anarşi hüküm sürmüştür. Ancak, söz konusu halifelerin özellikleri nazara alınmaksızın bu kargaşa döneminden sonra başa geçen halifeler de göz önünde bulundurulursa sayıları, hadiste geçen 12 sayısından daha fazla olacaktır.”[7][7]

 

8- Bir diğer görüş de şöyledir:

“Söz konusu halifelerin kimler olduğu hususunda ittifakla kabul görenler şunlardır: İlk üç halife, yani Ebu Bekir, Ömer ve Osman, sonra da Sıffin Savaşı'ndaki "Hakemiyet Ha-disesi" vuku buluncaya kadar Ali'dir. Çünkü bu olayda Mua-viye halifelik iddiasında bulunmuştur. Hz. Hasan, Muaviye ile barıştıktan sonra Muaviye'nin ve ondan sonra da Yezi-d'in halife olduğu hususunda icma olmuştur. Çünkü Hüseyin (a.s.) halifeliğe geçmeden öldürülmüştür. Yezid öldükten sonra ise, halifelik konusunda ihtilâf başlamış ve Zübe-yir oğlu Abdullah'ın öldürülüşünden sonra halk Mervan oğ-lu Abdulmelik'in halifeliği konusunda icma etmiş, ondan sonra da dört oğlu Velid, Süleyman, Yezid ve Hişâm'ın -ki Ömer b. Abdülaziz'in başa geçmesi Süleyman'la Yezid ikti-darı arasındaki kısa bir döneme rastlar- halife olması konusunda icmaya varılmıştır. Bunların on ikincisi Velid b. Yezid b. Abdulmelik'tir ki o da Hişâm'dan sonra halife olmuş, dört yıl iktidarı elinde bulundurmuş, hilâfeti hususunda icma edilmiştir!!!”[8][8]

Dolayısıyla bu on iki kişinin hilâfeti sahihtir; çünkü Müslümanlar bu konuda icma etmiş, Resulullah (s.a.a) da Müslümanlara onların hilâfete geçip İslâm dinini halka aktaracaklarını müjdelemiştir! Evet, İbn-i Hacer bu görüşe katılmakta ve "Söz konusu hadisi açıklayan en doğru yorum budur." demektedir!

 

9- İbn-i Kesir'in Görüşü:

Bu hadisin yorumu konusunda Beyhakî'nin öne sürmüş olduğu ve Hz. Resulullah'ın (s.a.a) ard arda gelen halifeleri olarak buyrulan zevatın fâsık Velid b. Yezid b. Abdulmelik'e kadar sırasıyla halifelik tahtına oturan halifeler olduğu yolunda bu görüşü destekleyen bazı âlimlerin görüşü, gerçekte son derece yanlış, tarihî ve akidevî gerçeklerle hiç de bağdaşmayan tutarsızlıklarla doludur. Dahası, onun 12. hak halife olarak gösterdiği Velid b. Yezid'in ahlâkî ve akidevî fesatları ve dinî düşüncesindeki fâsıklık ve bozulmalar, daha önce değindiğimiz bütün kaynak kitaplarda yazılıdır. Kaldı ki Velid b. Yezid b. Abdulmelik'e kadar ard arda hilâfete geçen halifelerin sayısı 12'den fazladır. Çünkü: Evvelâ "hulefa-i ra-şidin", yani Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali'nin hilâfette bulundukları bir gerçek, böylece 4 halife oluyor. Sonra da Hasan (a.s.) halife oldu, çünkü Hz. Ali kendisinden sonra halife olarak ona biat edilmesi vasiyetinde bulunmuştu, bu nedenle de Irak halkı Hz. Hasa-n'a (a.s.) biat etti... Nihayet onunla Muaviye barıştı ve Muaviye halife oldu; Muaviye'den sonra oğlu Yezid, ondan sonra da Yezid'in oğlu Muaviye, ardından sırasıyla Mervan b. Hakem, onun oğlu Ab-dulmelik b. Mervan, Velid b. Abdulmelik, Süleyman b. Abdulmelik, Ömer b. Abdülaziz, Yezid b. Abdulmelik, Abdulmelik'in oğlu Hişâm halife oldu ki buraya kadar 15 kişi olmaktadır; daha sonra Velid b. Yezid b. Abdulmelik ve eğer Abdulmelik'ten önce iktidarda bulunmuş olan Zübeyir oğlu Abdullah'ı da sayacak olursak bu rakam 16 olacaktır!

Bu halifelerin ard arda 12'ye kadar sayılması hâlinde ise sıra Ömer b. Abdülaziz'e gelmeden 12 rakamı tamamlanmakta ve o zaman da neticede meselâ Muaviye oğlu Yezid pekalâ "Peygamber'in hak halifeleri"nden sayılabiliyorken, bütün hadis imamlarının saygı ve övgüyle andığı ve çoğu yerde "hulefa-i raşidine" denk sayılan halkın, adaletinde icmâ ettiği, hilâfeti dönemi en adaletli dönem bilinen ve hatta bu özelliği Rafizîler tarafından da itiraf edilen Ömer b. Abdülaziz bu grubun dışında bırakılarak Hz. Peygamber'in (s.a.a) hadis-i şerifinde buyurmuş olduğu halifeler grubunun içine dahil edilememektedir!

Ne var ki Beyhakî "biz sadece hakkında ümmetin icma etmiş olduğu halifeleri tanıyoruz." diyecek olsa bile yukarıdaki ifadeleriyle yine çelişecek ve bu durumda Hz. Ali'yle oğlu Hasan'ın bu halifeler listesinden çıkarılması gerekecektir; çünkü Şam halkının tamamı bu iki halifeyi halife olarak tanımış ve onlara biatte bulunmuş değildi.

Beyhakî daha sonra şöyle diyor: “Bazı âlimler Muaviye'yle onun oğlu Yezid'i ve Yezid'in oğlu Muaviye'yi de bu gruba katmakta, ama Mervan b. Hakem'le Zübeyir oğlu Abdullah'ı bu gruba katmayarak "ümmetin tamamı onlara biat etmiş değildi, muhalifleri de vardı." demektedirler. Bu durumda sadece şu halifelerin Hz. Resulullah'ın (s.a.a) hak halifeleri olduğunu söylemek gerekir: Ebu Bekir, Ömer, Osman, Muaviye, Yezid, Abdulmelik b. Mervan, Velid b. Süleyman, Ömer b. Abdülaziz, Yezid ve Hişâm! Buraya kadar on kişi oluyor; bunlardan sonra, fâsık ve ahlâksız bir adam olan Velid b. Yezid b. Abdulmelik gelmektedir ki Ebu Talib oğlu Ali'yle, onun oğlu Hasan'ın bu gruba dahil olmaması gerekir [çünkü aksi durumda on iki sayısını geçiyor] ki bu da Ehlisünnet ve Şia ulemasının görüşüne aykırıdır.”[9][9]

 

10- İbn-i Cevzî'nin Görüşü:

İbn-i Cevzî, Keşfu'l-Müşkil adlı eserinde bu müşkülün halli için iki yol öne sürmekte ve şöyle demektedir:

a) “Hz. Resulullah'ın (s.a.a) maksadı kendisinden ve ashabından sonrasıdır. Çünkü onun ashabı da tıpkı kendisi gibidir. Binaenaleyh Peygamber (s.a.a) aslında ashabından sonra iş başına gelecek olan halifelerden bahsetmiş olmaktadır! Öte yandan, o bilhassa Emevî halifelerini kastediyor olsa gerektir; çünkü "onlar var oldukça dine zeval gelmeyecek..." buyurmaktadır ki bununla da hükümet ve devletin, onların iktidarı boyunca güçlü bir şekilde süreceğini, onlardan sonra ortalığın karışarak günden güne durumun daha vahim bir hal alacağını buyurmak istemektedir. Bu esasa göre söz konusu halifelerin Emevî soyundan gelen ilki, Muaviye'nin oğlu Yezid ve sonuncusu da Mervan-ı Hımâr olsa gerektir ki toplam 13 kişi olmaktadırlar.

Osman, Muaviye ve Zübeyir'in oğlu Abdullah, sahabeden sayıldıkları için bu sıralamada yer alamamışlardır! Mervan b. Hakem de, bir yandan sahabeliği tartışılır olduğu, bir yandan da halifeliğinde bütün halkın icma ettiği Zübeyir oğlu Abdullah'ı zorla ve cebren saf dışı bırakmak suretiyle halifelik tahtına oturmuş olduğu için bu gruba dahil edilemeyecektir. Bilhassa iktidarın Emevîlerden Abbasîlere geçmesiyle birlikte kargaşa ve anarşi başlamış, derken Abbasîler daha sonra duruma hâkim olmuş, ama bu sefer de her alanda köklü değişiklikler olmuştur.”[10][10]

İbn-i Hacer, İbn-i Cevzî'nin bu mantık mukayeselerinin tamamen geçersiz ve batıl olduğunu söylemekte ve tanınmış eseri Fethu'l-Bâri de bu tür istidlalde bulunmayı reddetmektedir.

b) İbn-i Cevzî'nin 2. görüşü, Ebu'l-Hasan Münadi'nin el-Mehdi adlı kitabına dair izlenimleridir. Şöyle diyor İbn-i Cevzî:

“Bu 12 kişinin, Mehdi'nin zuhurundan sonra, ahir zaman-da zuhur edip iktidarı ele geçirmeleri de pekalâ muhtemeldir. Çünkü ben, Danyal'ın kitabında Mehdi'nin ölümünden sonra Sıbt-ı Ekber'in torunlarından beş kişi, onlardan sonra da Sıbt-ı Asgar'ın torunlarından beş kişinin iktidara geçeceğini ve halife olacağını okudum. Sıbt-ı Asgar'ın (İmam Hüseyin'in) oğullarının sonuncusu, kendisinden sonra halifeliği Sıbt-ı Ekber'in (İmam Hasan'ın) evlâtlarından olan birine bırakacak, ondan sonra da onun oğlu halife olacak ve böylece sayıları toplam 12 kişiyi bulacaktır ki bunların hepsi Mehdi'dirler"!!!

Evet, yukarıdaki düşüncelerin sahibi, bir başka yerde de şöyle diyecektir:

“Mehdi'den sonra 12 kişinin iktidar dönemi başlayacaktır. Bunların altısı İmam Hasan'ın, beşi İmam Hüseyin'in evlâtlarından olacak, on ikincinin ise bunlarla hiçbir akrabalığı bulunmayacaktır. İşte bu on ikinci halifenin ölümünden son-ra kâinat yok olacaktır!

İbn-i Hacer es-Savâik adlı eserinde bu görüşü şiddetle eleştirmekte ve şöyle yazmaktadır:

Bu, tamamen hayalî ve asılsız bir rivayettir, bu rivayete istinat edilemez!”[11][11]

 

11- Diğerlerinin Görüşü:

Bir grup demiştir ki, bu hadis-i şerifte Hz. Resulullah (s.a.a) e-fendimiz büyük bir ihtimalle kendilerinden sonra vuku bulacak şaşırtıcı olaylarla fitneleri haber vermektedir. Ondan sonra insanlar gruplaşacak ve her grup belli bir adamın emri ve komutası altında toplanacaktır. Yani aynı anda 12 kişi bu ümmete imamlıkta ve emirlikte bulunacaktır! Eğer Hz. Resulullah (s.a.a) efendimizin maksadı bundan başka bir şey olmuş olsaydı şöyle buyurmaları gerekirdi: "Benden sonra 12 kişi gelecek, iktidara geçecek ve şöyle şöyle yönetimde bulunacaklardır." O, böyle buyurmadığına göre, şöyle demek istemektedir: "Bu 12 kişi birlikte ve aynı zamanda yönetimin başına geçeceklerdir!!"[12][12]

Ve yine demişlerdir ki: "Böyle bir durum hicretin 5. yüzyılında vuku bulmuştur. Sadece Endülüs'te aynı zamanda 6 kişi çeşitli yerlerde yönetimin başına geçmiş ve her biri de kendisinin halife olduğunu söylemiştir."

Oysa ki, yukarıda bahsi geçen zevatın halifelik iddiasında bulunduğu sırada Mısır'da bir yönetici ve Bağdat'ta da Abbasî halifesi vardı; kezâ yine o günlerde İslâm topraklarının çeşitli noktalarında yine halifelik iddiasında bulunan daha birçok Alevî, hatta Haricî de vardı!”[13][13]

İbn-i Hacer -bu görüşü de çürütmekte ve- şöyle demektedir:

"Bu, hadis bilimi denilen şeyden; Buharî'deki rivayetlerin özetini çıkarmaktan başka şey bilmeyen birinin öne sürebileceği ham bir görüştür!"

Daha sonra İbn-i Hacer şöyle eklemektedir: "İslâm beldelerinde aynı zamanda birkaç halifenin bulunması demek, İslâm ümmetinin parça parça olması demektir ki, Hz. Resulullah'ın (s.a.a) bu hadisini böyle yorumlamak kesinlikle doğru değildir."

*   *   *

 

Soru: hocam rivayetlerde benden sonra 12 halife yada emir gelecektir diyor
"(Benden sonra) Oniki emir (halife, imam) olacaktır."Daha sonra bir şey buyurdular ki, ben duyamadım. Babam dedi ki: "Hepsi Kureyş'tendir." diye buyurdular.
12 imam RESULULLAH (S.A.V) efendimizden sonra gelmiyor, arada 30 sene var;
yada “benden sonra” cümlesinde geçen “sonra” ile bildirilen zamanın ölçüsü nedir? Hemen sonra olarak ta yorumlanabilir, çok sonra olarak ta, ama hemen sonra olarak yorumlanması akla daha uygun değil mi?

 

Cevap: Muhterem kardeşim, "benden sonra" cümlesinden maksat kesin bir şekilde Resulullah'tan hemen sonradır. Zira böyle olmadığı takdirde arada geçen zaman zarfındaki kimseleri de 12 imamdan saymalıyız. Oysaki bunun böyle olmadığı açıktır. On iki İmamın 30 yıl sora başladığını ise zahiri hilafete atfen söylemişsiniz herhalde. Yoksa Hz. Ali ta baştan Resulullah'ın halifesi ve mu’minlerin imamıdır. İster zahirde de insanlar onları imam olarak kabul etsinler veya etmesinler; tıpkı Peygamberlerde olduğu gibi. Eğer sizin dediğiniz anlamda tutarsak, Hz. Ali'nin beş yıllık hilafetinin dışında hiç bir Ehlibeyt imamı zahiri hilafete ulaşmamışlardır. Ama onlar yine de imamlardı...

 

Soru: Hocam, ifade edemedim; inşallah ifade etmeye çalışayım daha açıkça. Şimdi aktardığınız Ehl-i Sünnet hadislerinin nerdeyse tamamında “benden sonra 12 emir yada halife yada imam gelecektir” deniliyor. Şia’nın masumiyet inancına göre Resulullah’a (sav) hatasız, günahsız ve gaybı bilendir; gaybı bilen Peygamber (sav) “benden sonra” lafıyla eğer ALİ'den (as) başlayan ve Mehdi (as) ile biten 12 imamı kastetmişse, bu sözünde hata yapmıştır; çünkü dediği gibi olmamıştır. Yada hata yapmamışsa, Şia’nın bu konuda öngörüsü hadisin muhtevasına terstir.

 

Cevap: Güzel kardeşim, yukarıda cevabınızı verdim. Siz olaya sadece zahiri ve siyasi yönetim açısından bakıyorsunuz. Ama biz diyoruz ki Onlar Allah'ın tayin ettiği imamlardı ve bu görevlerini her zaman ifa etmişlerdir. İster zahirde de insanlar onların imametini kabul etsinler veya etmesinler. Yani siyasi bakımdan onları iş başına getirip kendilerine halife yapsınlar veya yapmasınlar. Nasıl ki Peygamberler Allah'ın insanlara tayin ettiği rehberler ve önderlerdirler. İster insanlar bunu kabul edip amelen onları kendilerine yönetici olarak da seçip kabul etsinler veya etmesinler. Onlar insanlar kabul etsin veya etmesin, Allah'ın insanlar için seçtiği İlahi önderlerdir. İmamlar da öyle... Dolayısıyla ne Peygamber hata yapmıştır ne de Şia hadisin muhtevasına aykırı bir şey söylemiştir. Hadisin muhtevasına aykırı davranan birileri varsa, bu Resulullah'ın bu kadar açık hadisine rağmen on iki imamı değil, başkalarını siyasi ve ilmi merci olarak izlemişlerdir. Ve öndört asırdır hala 12 imam hadislerine mantıklı bir yorum getirememişlerdir. Bunun çarpıcı örneklerini önceden sorduğunuz sorunun cevabında verdiğim için tekrara gerek görmüyorum.

 

Soru: Hocam Siteye yeni üye oldum ve geçmiş yazılarınızı inceledim yazdıklarınızdan Allah razı olsun. Lakin Son verdiğiniz cevaba göre Bu durumda Ebu Bekir veya Ömer'in İmamlarımızın hakkını alma gibi bir durumu olmuyor. Çünkü İmamlarımız İmametlerini yerine getirmiş oluyorlar yanılıyor muyum?

 

Cevap: Muhterem kardeşim, siz de Kamuran kardeşin anladığının tam ters noktasından anlamışsınız:) Maksadım şudur: Bir kimseyi eğer Allah-u Teala Peygamber veya İmam tayin etmişse, birilerinin onların nübüvvet veya imametlerini kabul etmemesi, onları peygamber veya imam olmaktan çıkarmaz. Onlara manevi bir zararları da dokunamaz. Zararı ancak kendilerine dokunur. İnanan ehil insanlar, zaten onların manevi ve ilmi önderliklerinden istifade etmektedirler. Elbette onların zahiri anlamda da insanların önderliğini üstlenmelerine engel olanlar tabiki gaasıp sayılırlar... Yazdıklarımı dikkatle okursanız, bu gibi sorulara gerek kalmaz diye düşünüyorum. 


 

[1][1]- İbn Arabî'nin Sünen-i Tirmizî Şerhi, c.9, s.68, 69.

[2][2]- Sahih-i Müslim'e Nevevî Şerhi, c.12, s.201, 202 ve Fethu'l-Bârî, c.16, s. 339'daki söz onundur ve s.341'de de bunu tekrarlamaktadır.

[3][3]- İbn Hacer'in es-Savaiku'l-Muhrika'sı, s.19; Suyutî'nin Tarihu'l-Hulefa'-sı, s.12. Bu yorumun doğru kabul edilmesi, Ehlisünnet ve Hilâfet Ekolü yanlılarının biri Mehdi olan iki imamın zuhurunu bekledikleri manasına gelir. Şia ise sadece bir imamın zuhurunu beklemektedir!

[4][4]- Fethu'l-Bârî, c.16, s.341; Suyutî'nin Tarihu'l-Hulefa'sı, s.12.

[5][5]- Fethu'l-Bârî, c.16, s.341; Tarihu'l-Hulefâ, Suyutî, s.12.

[6][6]- Nevevî, Sahih-i Müslim'e yazdığı şerhin c.12, s.202-203'ünde buna değinmekte ve aynı mevzuu İbn Hacer de Fethu'l-Bârî'de, c.16, s.338 ve 341'de ve Suyutî de Tarihu'l-Hulefâ'sında, s.10'da yazmışlardır.

[7][7]- Tarih-i İbn Kesir, c.6, s.249'da Beyhâkî'den rivayetle.

[8][8]- Tarihu'l-Hulefa, Suyutî, s.11; es-Savaiku'l-Muhrika, İbn Hacer, s.19; Fethu'l-Bârî, c.16, s.341

[9][9]- Tarih-i İbn Kesir, c.6, s.249, 250.

[10][10]- Fethu'l-Bârî, c.16, s.340, Keşfu'l-Müşkül kitabında İbn Cevzî'den naklen

[11][11]- Fethu'l-Bârî, c.16, s.341; es-Savaiku'l-Muhrika, İbn Hacer, s.19.

[12][12]- Fethu'l-Bârî, c.16, s.338.

[13][13]- Nevevî Şerhi, c.12, s.202; Fethu'l-Bârî, c.16, s.339; biz Fetu'l-Barî'den naklettik.

 

 

 
Site içi Arama


 

 

 

 

Go to top of page  Ana Sayfa | Kitap Listesi | Kıble Dergisi | Makaleler | Kadin ve Aile | Cocuklar Îçin | Soru Ve Cevap | Yazarlarımız |
Kur`an | Hadisler | Dualar | Şiirler | Ses ve Video | Programlar | Linkler  |  Îletişim için |

Copyright© 2000 Kevser Yayinlari Internet Hizmetleri. Tüm Haklari Saklidir Ayrintili bilgi almak için veya bize her konuda yazmak için, paragonxx@yahoo.de  'e mesaj yollayiniz. WWW.KEVSERNET.COM