Bismillahirrahmanirrahim
soru 312
Soru 1:
İlk Müslüman olan Hz. Ali’dir diyoruz.
a. Hz. Ali
daha önce Müslüman değil miydi, yani kafir miydi
ki Müslüman oldu?! Bu durumda "Her çocuk İslam
fıtratı üzere doğar" hadisini nasıl tevil
etmeliyiz?
b. Çocuk olan
birisi mükellef midir? Teklife muhatap olabilir
mi? Hz. Ali teşrifen mi Müslüman oldu yoksa
teklifen mi?
Cevap:
a) Kur’an da
“O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine,
Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu
fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik
bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların
çoğu bilmezler” (Rum, 30) buyurmaktadır. Hem o
hadis, hem de bu ayetten maksat insanın fıtratının
hanif dinine uygun olarak yatılışıdır. Ama bu,
insanın buna mecbur olduğu anlamına değildir.
İsterse buna muhalefet edebilir. Tıpkı yeni sigara
içen kimsenin, tabiatının buna muhalefet ettiği,
ama buna rağmen insan nefsini uyup kendini buna
alıştırdığı gibi. İnsanın fıtratına uygun hareket
edip etmediği, dille ikrar, kalple tasdik ve
organlarıyla amel ederse ortaya çıkar. Bu her
Müslüman’da geçerli olduğu gibi Hz. Ali (a.s)’da
da böyledir.
b)
Çocuğun mükellef olmayışı, onun amellerinin yanlış
veya sonuçsuz ve boş olduğu demek değildir.
Örneğin mümeyyiz bir çocuk mükellef olmamakla
birlikte, eğer namazı erkânına uygun olarak
kılarsa, namazı doğrudur ve onun sevabını kendisi
veya anne babası alacaktır.
Soru 2:
İslam sadece Ehlibeyt’e inmemiştir. İslam’ın ilim,
bilgi vs ile ilgili hükümleri de sadece onlara ait
değildir. Bu nedenle Ehl-i Beyt dışındaki
Müslümanların doğru söyleme ve Kur’an’ı doğru
anlama imkânı vardır. Neden Ehlibeyt dışında
mutezile, cebriye, Ehl-i Sünnet gibi diğer
fırkaların hadis kaynakları konusunda çekinceli
davranıyoruz?
Cevap:
Muhterem kardeşim, bunda hiçbir şüphe yoktur.
Ancak “doğru söyleme ve Kur’an’ı doğru anlama
imkânı” olduğu gibi “yanlış anlama ve yalan
söyleme ihtimali” de vardır. Yani başkaları
hakkında yüzde yüz garanti yoktur. Ama Ehlibeyt
hakkında hem Kur’ani garanti vardır, hem de Nebevi
garanti. Kur’an onların her türlü kötülükten uzak
olduklarına şehadet etmektedir. Resulullah Şia ve
Sünni kaynakların müştereken naklettiği mütevatir
Sekaleyn hadisinde “Onlara sarıldığımız takdirde,
asla dalalete düşmemeğimize” garanti vermiştir.
Yine müşterek hadislerden olan Sefine hadisinde,
Onları “Nuh’un gemisine benzetip, binenlerin
kurtulacağını, binmeyenlerin ise helak
olacaklarını” bildirmiştir. Vs. Dolayısıyla biz
başkalarınınkini tamamen reddetmiyoruz. Ama
ihtiyatla yaklaşıyoruz. Özellikle Ehlibeyt’e
aykırı olan yerlerde…
Soru 3:
Ehl-i Sünnet’in hadis kaynaklarında inançlarımızı
destekleyen hadisleri bulduğumuzda hemen yapışıyor
veya kullanıyoruz da neden inançlarımıza ters
hadisleri reddediyor; hatta uydurma diye
niteliyoruz? Kaynak aynı kaynak iken o kaynağın
hadis usulü kriterleri açısından aynı değerde olan
bir hadisini kabul, diğerini reddetmek ne kadar
gerçekçi ve tutarlı?
Cevap:
Muhterem kardeşim, bizim Sünni kaynaklardan delil
olarak gösterdiğimiz deliller iki kısımdır: Bir
kısmı Şia kaynaklarında da nakledilen müşterek
hadislerdir. Dolayısıyla bu hadisler müşterek
oldukları için, daha güven vericidir ve akıllı ve
münsif bir kimse için, daha inandırıcıdır. Bir
kısmı ise, onların kendi kabullerinden hareketle
sunulan delillerdir. Tıpkı Hıristiyanların,
Yahudilerin kutsal kitaplarında, İslam’ın ve
Resulullah’ın hakkaniyetini ispat eden deliller
gibi. Bize göre eğer bir meşrebin düşünceleri
kendi kabullerinden hareketle çürütülebiliyorsa, o
zaman akıl ve mantığın hükmettiği şey, o meşrebin
takipçilerinin oturup da kendilerini yeniden
gözden geçirmeleridir. Her halükarda sizin bu
mantığınıza göre, Müslümanlar da ya
Hıristiyanların kitaplarından İslam’ın
hakkaniyetine dair delil sunmamaları gerekir, ya
da eğer sunuyorlarsa, onların kriterlerine göre
doğru olan her şeyi kabul etmeleri icap eder. Oysa
bildiğimiz gibi Kur’an bile Hırıstiyan ve
Yahudileri birçok ayette eleştirmesine ve
kitaplarını tahrif ettiklerini söylemesine rağmen
İncil ve Tevrat’tan onların aleyhine delil
sunuyor…
Rabbim
hepimize doğruları olduğu gibi gösterip, ona
ittiba etme cesaret ve samimiyetini inayet
buyursun. Amin!
Soru:
Caferilerin ya da Alevilerin Aşura’da kendilerine
yaptıkları işkence nedir?
Siz böyle bir şeyi tasvip
ediyor musunuz? İnternette bu konu hakkında bazı
resimlere rastladım. Kendileri yetmiyormuş gibi
birde çoluk çocuklarının kanını akıtıyorlar; size
göre bu neden yapılır? Caferilikte böyle bir şey
var mıdır? Buna bakışınız nedir?
Cevap:
Muhterem kardeşim, Ehlibeyt Mektebinin âlimleri ve
büyükleri Ehlibeyt İmamlarından aldıkları düstur
gereği Hz. Hüseyin ve Kerbela şehitlerine yas
tutulup Aşura kıyamının daima zinde tutulması ve
mesajlarının unutulmaması için çaba gösterilmesine
son derece önem vermekle birlikte, bu merasimlerin
her türlü gayri şer’i uygulamalardan uzak
tutulması gerektiği hususunda da daima gereken
fetva ve emirleri vermiş ve gereken hassasiyeti
göstermişlerdir. Bunlar ilgili kitaplarda
mevcuttur. Ama avamdan bazıları her millet ve
mezhepte olduğu gibi, maalesef bazen duygu ve
hislerini akıl ve mantıklarının üzerine
çıkarabiliyorlar. Dolayısıyla bu yanlışlar, hiç
bir zaman o mezhebe veya onun büyükleri ve söz
sahiplerine mal edilemez. Yanlış onların
yanlışıdır. Ehl-i Sünnet içinde örneğin Rufailerin
kendilerini şişlemeleri nasıl bütün Ehl-i Sünnet'e
mal edilmiyorsa (ki doğrusu da budur), Şia'da da
bazı avam halkın yanlış uygulamaları hiç bir zaman
o mezhebe mal edilemez. Bir mu'mine yakışan insaf
ve iz'an bunu gerektirir. Biz ister Şia, ister
Sünni veya her hangi bir isim altında Kur'an ve
Sünnet’e aykırı uygulamaların karşısındayız.
Hepsini topyekûn mahkûm ediyor ve kınıyoruz. Eğer
siz de buna varsanız, eyvallah...
Hayır,
başkalarında olunca, abartarak kınayıp da
kendimizdekilere gelince susar veya hasıraltı edip
görmezden gelirsek, bu en basit tabiriyle
insafsızlık ve zulümdür...
Rabbim
hepimize doğruları olduğu gibi tanımayı ve onlara
ittiba etme cesaret ve samimiyetini inayet
buyursun. Amin!
Soru:
Allah razı olsun verdiğiniz cevap için; ama bütün
Caferi veya Alevileri kastetmedim; sadece sizin
fikrinizi öğrenmek istedim. Bence bu insanlık
ayıbıdır. Bir sürü insan, çoluk çocuk
toplanmışlar, kendilerine Allah’ın emaneti olan
bedenlerine işkence yapıyorlar ve bir de
marifetmiş gibi, onların da masum kanını
akıtıyorlar. Bir de buna maalesef ibadet diyorlar.
Bence bu insanlara doğru yolu göstermek sizin gibi
Caferi âlimlerine düşüyor; bunun için mücadele
vermelisiniz. Çünkü sizin fikrinizi bilmeyen
insanlar bütün Caferileri aynı sanıyor.
Cevap:
Ben de size teşekkür ediyorum. Tabi ki her
müslümanın vazifesi yanlışlara karşı mücadele
etmek ve insanları aydınlatmaktır. Ve emin olun ki
bunu da özellikle şia âlimleri ve büyükleri
yapmaktadırlar. Ama cahil avama her zaman söz
geçirmek mümkün olmuyor. Fakat inşaallah sizler de
örneğin Rufailerin kendilerini şişlemesi, bazı
tarikatçıların, davul zurnalar eşliğinde kol kola
girip dans ederek güya zikretmeleri ve daha nice
yanlışlara karşı çıkarsınız. Örneğin sizin
bahsettiğiniz söz konusu resimlerin bulunduğu site
sahipleri, eğer gerçekten samimi olsalardı ve bu
yaptıklarını sırf Şii düşmanlığı ve Sünni
taassubundan dolayı değil, yanlışlarla mücadele
maksadıyla yapmış olsalardı, bizzat Şeyhlerinin
teşvikiyle kendini şişleyen Sünnilerden de bir kaç
resim bırakırlardı oraya.. Ama bunu yaparlar mı
dersiniz?! Denemesi bedava. Söz konusu resimlerden
bir iki tanesini örneğin ziyaretçi defterlerine
yapıştırın. Göreceksiniz ki bir gün dahi orada
kalmasına izin vermeyeceklerdir... Nasıl ki bunu
başka bazı Sünni forumlarda denedik ve sonucu aynı
düşündüğümüz gibi çıktı. Sadece silmekle
kalmadılar. Bizi foruma bile yasakladılar. Rabbim
hepimize insaf ve iz'an versin ve kendi rızasına
muvaffak kılsın. Amin!
Soru:
Ben de bu konuyla ilgili bir şey
öğrenmek istiyorum. Malumdur ki Şiiler âlimlerine
her konuda itaat ederken bu konuda neden itaat
etmiyorlar? Haddi zatında bundan 5-6 sene öncesine
kadar Halkalı’da ve Türkiye’de muhtelif yerlerde
de bu tarz merasimler görmekteydik. Lakin
toplumdan gelen tepkiler üzerine Selahattin
Özgündüz’ün bir görüş bildirmesiyle bu kaldırıldı.
Aynı konuda daha önce görüş belirtilmedi mi? Ve
Selahattin Özgündüz’den makam olarak Daha yukarda
âlimlerin bulunduğu İran ve Irak gibi ülkelerde
buna nasıl müsaade ediliyor? Sistani’nin bir sözü
ile içeri giren veya dışarı çıkan avam, nasıl
oluyor da bu konuda sözlerini dinlemiyor?
Cevap:
Muhterem kardeşim, Şiilerin başkalarına nazaran
rehberlerine daha itaatkâr davrandıkları doğrudur
ve bu övünülecek bir durumdur, Allah'a hamdolsun.
Ama bunun anlamı herkesin istisnasız böyle olduğu
anlamını taşımaz. Peygamber’imizin dizi dibinde
yıllarca bulunan nicelerinin bir çok konuda ona
itaatsizlik yapığı gibi. Hz. Nuh'un bile babasına
itaat etmediği gibi. Hz. Nuh'un ve Hz. Lut'un
eşlerinin Peygamber eşlerine itaat etmedikleri
gibi. Hz. Ali'ye galiz biatler eden bazı sahabenin
dönüp biatlerini bozarak on savaş açıp binlerce
insanın ölümüne vesile oldukları gibi vs. bu
örnekleri istediğin kdar çoğaltabiliriz. Yetmiş
seksen milyonluk İran'da veya bahsettiğin Irak'ta
vs. bunu yapanlar az da olsa vardır. Ama maalesef
bazılarının işi sinekler gibi hep olumsuzlukların
etrafında dönüp dolaşmaktır. Milyonların
yaptıklarını görmez, ama gider köşe bucakta
bulunan ufak tefek olumsuzlukları bulup büyütmeye
çalışırlar.
Şimdi bir kaç kere örnek verdiğim,
ama her defasında es geçtiğiniz ve asla
değinmediğiniz soruya ben size tekrarlıyorum ve
cevabınızı, daha doğrusu görüşünüzü rica ediyorum.
Kendilerini Peygamber aşkıyla hem de Şeyhlerinin
teşviki ve onların huzurunda şişlediklerini
söyleyen Rufailer hakkında görüşünüz nedir.. Bu
sefer lütfen artık cevap verin.. Bir de kol kola
girip müzik eşliğinde halay çeker gibi güya zikir
çekenler hakkında... Cevabınızı bekliyorum.
Bizim sorumuza soru soran
kardeşimizin verdiği cevap şöyledir:
Değerli hocam öncelikle bir şeyi açıklığa
kavuşturalım; ben sizi eleştirmek için veya kötü
niyetle bunu sormadım. Rufailer hakkındaki bana
sorduğunuz soru hakkında ise şunu söylemeliyim ki
din adına yapılan bütün yanlışların karşısındayız.
Bize göre beden bize Allah’tan emanettir; kusursuz
verilmiştir ve bunu veren âlemlerin Rabb’ine
şükürler olsun. O’nun verdiği emanete nasıl
hıyanet eder veya yanlış yapanları tasvip ederiz?
Bunu kim yaparsa yapsın, yanlıştır. Bu görüntüleri
gören imanı zayıf insanlara İslamiyet’in böyle
olmadığını anlatamıyoruz. Sonra, bunu size
sormamın sebebi Caferiler’in muhatabı sizsiniz.
Bunu sorarken sizinkiler bak ne yapıyor da
bizimkiler doğru yapıyor demiyoruz. Yanlış her
yerde yanlıştır. Sadece benim merakın bunu top
yekûn Caferiler tasvip ediyor mu etmiyor mu, bunu
öğrenmekti. Ve bunu da siz çok güzel anlattınız,
biz de bilgilenmiş olduk. Allah razı olsun. Yoksa
tekrar söylüyorum sorunun temelinde bir art niyet
yoktur. Allah’a emanet olun.
Benim Cevabım:
Anlaşılmıştır, aziz kardeşim. Rabb’im hak ve
hakikatten hiç birimizi ayırmasın. Amin.
|