Bismillahirrahmanirrahim
Soru - 304:
Size bir sitede rastladığım yazının bir bölümünü
gönderiyorum. Acaba böyle bir olay olmuş mu? Yoksa
uydurma mı?
İbnu Mubârek anlatıyor:
Ebû Hanîfe ile hacca gitmek üzere
Medîne'ye vardık. İmam Muhammed bin Ali bin Hüseyn
bin Ali radıyallahu anhum, Ebû Hanîfe'ye rastladı.
Ve:
- " Ebû Hânîfe sen misin? Dedem
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in
sözlerini bir kenara bırakıp görüş ve kıyasla
hükmediyorsun öyle mi?"
- "Maâzallah, bunu yapmaktan
Allah'a sığınırım."
- " Bilakis yapıyorsun. "
- " Zât-ı âlinizin lâyık olduğu
bir mekanda oturmaya buyurun, tâ ki ben de
huzurunuzda oturayım. Zira Allah'a andederim,
Ceddin'in hayatında ashabın kendisine
gösterdikleri hürmetin aynısını sana gösteririm.
Zira gözümde sen çok muhteremsin." Bunun üzerine
İmam Bâkır oturmuş; Ebû Hanîfe huzurunda diz
çökerek şöyle demiştir:
- " Bakınız efendim. Ben size üç
soru sorayım, bana cevap veriniz.
- "Evet."
- "Erkek kardeş mi, kız kardeş mi
zaiftir?"
- " Evet, kadın zaiftir."
- " Erkeğin payı ne kadar, kadının
payı ne kadar?"
- Erkeğe iki pay, kadına bir pay
vardır.
- " İşte bu senin Ceddin'in
sözüdür. Eğer kıyasla dinini değiştirseydim; kadın
zaif olduğu için kadına iki pay, erkeğe bir pay
verilir, diyecektim...
- Namaz mı efdal, oruç mu? "
- "Namaz efdaldir."
- " Bu Ceddin'in sözüdür. Eğer
kıyasla Ceddin'in dinini değiştirmiş olsaydım,
diyecektim ki, kadın hayzdan temizlendiği zaman
namazını kaza etsin, orucu kaza etmesin.. Bevl mi,
meni mi daha necistir?
- " Bevl daha necistir "
- " Eğer ben Ceddin'in dinini
kıyasla değiştirmiş olsaydım, bevl daha necis
olduğu için bevlde gusül etmek, menide abdest
almakla hükmederdim. Amma tekrarlayayım ki,
Ceddin'in dinini değiştirmekten
Allah'a sığınırım.
Bunun üzerine İmam Bâkır onu
kucaklayarak alnını öpmüş ve kendisine lütufta
bulunmuştur. (Menâkıb-u Ebî Hanîfe s.143)
Cevap:
Muhterem kardeşim, olay tam bu anlatılanın tersine
cereyan etmiştir. Evvela olay İmam Cafer-i
sadık'la (a.s) Ebu Hanife arsında olmuştur, İmam
Bakır (a.s) değil. (Aşağıda cereyan eden olayın
metnini vereceğim.) Saniyen naklettiğiniz olayda
Ebu Hanife kıyas yaptığını inkâr ediyor. Oysa Ebu
Hanife'nin kıyas ehli olduğunu hiçbir kimse inkâr
etmemiştir. Tam tersine Ehli Sünnet Şer'i
delillerinden birisini "Kıyas-ı Fukaha" olarak
belirlemiştir.
İmam Sadık (a.s) ile Ebu Hanife
arasında cereyan eden olay:
Bir gün Ebu
Hanife, bir görüşmede bulunmak amacıyla İmam Sadık
el-Alevî (as)’ın evine geldi. Görüşmek için izin
istedi, fakat imam izin vermedi.
Ebu Hanife
diyor ki: Kapının eşiğinde bir süre bekledim.
Küfe’den bir heyet gelip imam ile görüşmek için
izin istediler. İmam onlara izin verince ben de
onlara karışıp imamın evine girdim, huzuruna
varınca dedim ki:
“Küfe’de on
binden fazla insan, peygamber (s.a.a)’in bazı
sahabeleri hakkında uygunsuz sözler sarfediyorlar.
Oraya bir temsilci gönderip o insanları, peygamber
sahabeleri hakkında böyle konuşmaktan men etmeniz
iyi olur.”
İmam: “O
insanlar beni dinlemezler” dedi.
Ebu Hanife:
“Sizi nasıl dinlemezler, siz peygamberin
torunusunuz” dedi.
İmam: “Beni
dinlemeyenlerden biri de sensin. İznim olmadan
evime girmedin mi, otur demeden oturmadın mı, izin
almadan konuşmaya başlamadın mı?” Sonra imam
buyurdu ki: “Duyduğuma göre kıyasa dayanarak fetva
veriyormuşsun!”
Ebu Hanife:
“Evet” dedi.
İmam es-Sadık:
“Yazıklar olsun sana! Bu şekilde ilk hüküm veren
İblis’tir; Allah, meleklere Adem’e secde etmesini
emrettiğinde İblis: “Ben ona secde etmem, çünkü
beni ateşten, onu da topraktan yaratmışsın ve ateş
topraktan daha üstündür” diyerek Allah’ın emrini
dinlemedi.”
(İmam Kıyas’ın
batıl olduğunu kanıtlamak için bu ilkeye uymayan
bazı islam kanunlarını hatırlatarak şöyle
buyurdu:)
“Sana göre
haksız yere birini öldürmek mi daha önemlidir,
zina yapmak mı?”
Ebu Hanife:
“Bir kimseyi haksız yere öldürmek” dedi.
İmam es-Sadık:
“(Binaenaleyh kıyas etmek doğru ise) peki neden
öyleyse; katlin ispatı için iki şahit gerekirken
zinanın kanıtlanması için dört şahit gerekiyor?
İslam’ın bu kanunu kıyasa uyuyor mu?”
Ebu Hanife:
“Hayır” dedi.
İmam es-Sadık:
“İdrar mı daha kirlidir, meni mi?”
Ebu Hanife:
“İdrar” dedi.
İmam es-Sadık:
“Neden öyleyse Allah-u Teala birincisinde abdest
almayı emrederken ikincisinde gusül almayı
emretmektedir? Bu hüküm kıyasa uyar mı?”
Ebu Hanife:
“Hayır” dedi.
İmam es-Sadık:
“Namaz mı daha önemlidir, oruç mu?”
Ebu Hanife:
“Namaz” dedi.
İmam es-Sadık:
“Öyleyse neden, haiz kadına orucun kazasını tutmak
vacip kılınırken namazı kaza etmesi vacip
kılınmamıştır. Bu kıyasa uyar mı?”
Ebu Hanife:
“Hayır” dedi.
İmam es-Sadık:
“Kadın mı daha zayıftır, erkek mi?”
Ebu Hanife:
“Kadın” dedi.
İmam es-Sadık:
“Peki neden, erkek kadının iki katı miras
almaktadır. Bu hüküm kıyasa uyar mı?”
Ebu Hanife:
“Hayır” dedi.
İmam es-Sadık:
“Neden Allah, on dirhem çalan birinin elinin
kesilmesini emretmiştir. Halbuki birisi birisinin
elini keserse diyet olarak beş yüz dirhem ödemesi
gerekiyor. Bu kıyasa uyar mı?”
Ebu Hanife:
“Hayır” dedi.
İmam es-Sadık:
“Şu ‘O gün, nimetlerden kesin olarak
sorgulanacaksınız’ (Tekasür 8. Ayet) ayeti, Allah,
halkı lezzetli yemekler ve yazın içtikleri serin
sulardan dolayı sorgulayacaktır, şeklinde
yorumladığını duydum.”
Ebu Hanife:
“Doğrudur, bu ayeti böyle yorumladım”
İmam es-Sadık:
“Eğer bir kimse seni evine davet eder, sana
lezzetli yemekler ve serin su ikram eder de sonra
bu ikramından dolayı sana minnet koyarsa böyle bir
kişi hakkında ne karar verirsin?”
Ebu Hanife:
“Böyle bir kişi cimridir derim” dedi.
İmam es-Sadık:
“Acaba Allah cimri midir ki, (Kıyamet günü bize
verdiği yemeklerden dolayı bizi sorgulasın?)
Ebu Hanife: “O
halde, Kuran-ı Kerim’de buyrulan; insanların ondan
sorgulanacakları nimetlerden maksat nedir?”
İmam es-Sadık:
“Biz Ehl-i Beyt’in sevgisidir”
(Allame
Meclisi “Bihâr’ül Envâr” C.10, S.220-221
Müesset’ül Vefâ H.1404 Beyrut Bas; Mehdi Pişvâi
“İmamların Hayatı” Bab: İmam Cafer es-Sâdık
S.256-258)
|