 |
Bismillahirrahmanirrahim
Soru-28:
Maide 55 Velayet Ayetindeki 'rukü eder halde' ifadesini'
gönülden Allah'a boyun eğerek' şeklinde anlamamıza mani olan
karineler nelerdir?
Cevap-28: Velayet
ayetindeki "rüku eden oldukları halde" haldeki cümleden sizin
dediğiniz manayı anlamaya engel karine ve delillerden bir
kaçına değinmekle yetineceğiz:
a) Evvela
ayette geçen hasr-sınırlama (sizin veliniz sadece Allah,
Resulü ve iman edipte...), bu velayete mazhar olanların belli
bir özelliğe sahip olduklarını gösteriyor. Aksi takdirde bunu
sınırlamanın bir anlamı olmaz. Yani gerçek mu'min olan ve
ayette sizin açıkladığınız şekildeki özelliğe sahip olan
herkes bu velayete sahip olur. Oysa ayet, bunun böyle
olmadığını getirdiği sınırlamayla ortaya koymaktadır.
b) Eğer
ayetteki rukudan bildiğimiz normal ruku kastedilmezse,
ayetteki salat kelimesi de namaz olarak değil, mesela dua
olarak algılanmalıdır. Zira bu ikisi peş peşe geliyor. Oysa
bunu kimse söylememiştir. Neden salat namaz diye tefsir
edilsin de, sıra rukua gelince zihinlerden uzak bir mana
kastedilmiş olsun?!
c)
Hepsinden önemlisi, ayetin sebeb-i nuzulü hakkında Şia ve
Sünni kaynaklarda nakledilen hadislerdir. Bu hadisler, ayetin
belli bir olayın ardından, yani Hz. Ali'nin (a.s) namaz
halindeyken rukuda saile verdiği sadakanın ardından nazil
oluğunu ortaya koymaktadır; bunlardan bie örnek vermekle
yetinmek istiyoruz:
Ehl-i
Sünnet'in önde gelen fakih ve tefsir yazarlarından olan Ebu
İshak Ahmet bin Muhammed bin İbrahim En-Nisaburi Es-Salebi'nin
"El-Kebir" adlı tefsirinde mezkur ayetin nüzul sebebi olarak
Ebuzer'den şöyle nakledilmiştir:
Ebuzer
şöyle demiştir: "Ben şu iki kulağımla işittim, aksi taktirde
her ikisi de sağır olsun ve şu iki gözlerimle gördüm, aksi
taktirde her ikisi de kör olsun ki, Hz. Resulullah şöyle
buyurdular: "Ali insanların önderidir, Ali kafirleri
katledendir, ona yardım edene yardım olunur, onu yalnız
bırakan yalnız bırakılır."
Daha sonra
Ebuzer şöyle devam etmiştir: "Bilin ki, bir gün benim Hz.
Resulullah ile birlikte namaz kılmakta olduğum bir sırada bir
dilenci mescitte talepte bulundu kimse ona bir şey vermedi. Bu
sırada Hz. Ali rüku halindeydi. Elinin küçük parmağını ona
doğru uzattı. O parmağına yüzük takardı. O dilenci gelip
yüzüğü Hazret'in parmağından çıkarıp aldı.
Bunun
üzerine, Hz. Resulullah yakararak Allah'a şöyle dua etti: "Allah'ım
kardeşim Musa sana dua etti ve: "Rabbim! Gönlümü aç. İşimi
kolaylaştır. Dilimdeki düğümü çöz ki, sözümü anlasınlar.
Ailemden bana bir yardımcı ver. Kardeşim Harun'u. Onunla
kuvvetimi artır. Onu işime ortak et ki, seni çokça tespih
edelim, çokça analım. Şüphesiz sen bizi görensin" dedi. [Tâhâ:
25. ayetten 35. ayete kadar] Sen de ona: "Senin isteklerin
sana verildi, Ey Musa!" [Tâhâ: 36] diye vahyettin.
Allah'ım!
Ben de senin kulun ve peygamberinim. Benim de gönlümü aç,
işimde kolaylık sağla, ailemden Ali'yi bana yardımcı ver,
onunla kuvvetimi artır."
Ebuzer
diyor ki: "Andolsun Allah'a henüz Hz. Resulullah'ın sözü
tamamlanmamıştı ki, Cebrail "Sizin veliniz ancak Allah, O'nun
peygamberi ve namaz kılan ve rüku halinde zekat veren
mü'minlerdir. Kim Allah'ı, peygamberini ve inananları veli
kabul ederse, bilsin ki, şüphesiz Allah taraftarı olanlar
üstün gelirler" [Maide: 55, 56] ayetini getirdi."[ Mecme-ül
Beyan, c.3 s.210, El Gadir, c.2 s.52, El Mizan, c.6 s.19]
Bu rivayet,
Ehl-i Sünnet kaynaklarında ayetin nüzul sebebi hakkında
nakledilen rivayetlerden sadece bir örnekti. Bu konuda İbn-i
Selam ve İbn-i Abbas'tan da aynı mazmunda nakledilen hadisler
yine Sünni kaynaklarda nakledilmiştir. İsteyenler aşağıdaki
kaynaklara müracaat edebilirler:
Bkz.
Şevahid-üt Tenzil Haskani Hanefi'nin S. 161, Menakıb-i Ali bin
ebu Talib İbn-i Meğazili Şafii'nin s. 311, Kifayet-üt Talib,
Genci Şafii'nin s. 228, 250, 251, Zehair-ül Ukba Muhibbiddin
Taberi'nin s. 88, 120, El Menakıb Harezmi Hanefi'nin s. 178,
Tarih-i Dimeşk İbn-i Asakir Şafii'nin c. 2 s. 409, El Fusûl-ül
Mühimme İbn-i Sabbağ El Maliki'nin s. 123, 108, Ed-Dürr-ül
Mensur Suyuti'nin c. 2 s. 293, Feth-ül Kadir Şefkani'nin c. 2
s. 53, Et- Teshil liulum-it Tenzil Kalbi'nin c. 1 s. 181,
Keşşaf Zemahşeri'nin c. 1 s. 649, Tefsir-üt Taberi Teberi'nin
c. 6 s. 288, 289, Zad-ül Mesir İbn-i Cevzi Hambeli'nin c. 2 s.
383, Tefsir-ül Kurtubi c. 6 s. 219, 220, Feth-ül Beyan fi
Makasid-ül Kur'an c. 3 s. 51, Esbab-ün Nüzul Vahidi'nin s. 148
ve Türkçe tercümesi s.161, Tefsir-ül Celaleyn s. 213,
Tezkiret-ül Havvas Sıbt bin Cevzi Hanefi'nin s. 18, 208,
Nur-ül Ebsar Şeblenci'nin s. 71, Yenabi-ül Meveddet Kunduzi
Hanefi'nin s. 115, Tefsir-ül Kebir Fahri Razi'nin c. 12 s. 20,
Tefsir-i İbn-i Kesir c. 2 s. 71, Ahkam-ül Kur'an Cessas'ın c.
4 s. 102, Mecme-üz Zevaid c. 7 s. 17, Ensab-ül Eşraf
Belazuri'nin c. 2 s. 150, El Havi lil Fetava Suyuti'nin c. S.
139, 140, Kenz-ül Ümmal c. 6 s. 391, 405 ve c. 15 s. 146, 95,
Riyaz-ün Nazre c. 2 s. 273 Müsned-i Ahmet bin Hanbel c. 5 s.
38, Metalib-üs Sual İbn-i Talha Şafii'nin s. 31, Feraid-üs
Simteyn c. 1 s. 11, 190 ve....
|
 |