Advertisement

KEVSER YAYINCILIK

  Ana Sayfa / Soru ve Cevaplar

 

Bugün :  

Sık Kullanılanlara Ekle

 

Başlangıç Sayfası Yapın

 
 

Bismillahirrahmanirrahim

 Soru-279

Soru 1: İlk Müslüman olan Hz. Ali’dir diyoruz.

a. Hz. Ali daha önce Müslüman değil miydi, yani kafir miydi ki Müslüman oldu?! Bu durumda "Her çocuk İslam fıtratı üzere doğar" hadisini nasıl tevil etmeliyiz?

b. Çocuk olan birisi mükellef midir? Teklife muhatap olabilir mi? Hz. Ali teşrifen mi Müslüman oldu yoksa teklifen mi?

Cevap:

a) Kur’an da “O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler” (Rum, 30) buyurmaktadır. Hem o hadis, hem de bu ayetten maksat insanın fıtratının hanif dinine uygun olarak yatılışıdır. Ama bu, insanın buna mecbur olduğu anlamına değildir. İsterse buna muhalefet edebilir. Tıpkı yeni sigara içen kimsenin, tabiatının buna muhalefet ettiği, ama buna rağmen insan nefsini uyup kendini buna alıştırdığı gibi. İnsanın fıtratına uygun hareket edip etmediği, dille ikrar, kalple tasdik ve organlarıyla amel ederse ortaya çıkar. Bu her Müslüman’da geçerli olduğu gibi Hz. Ali (a.s)’da da böyledir.

b) Çocuğun mükellef olmayışı, onun amellerinin yanlış veya sonuçsuz ve boş olduğu demek değildir. Örneğin mümeyyiz bir çocuk mükellef olmamakla birlikte, eğer namazı erkânına uygun olarak kılarsa, namazı doğrudur ve onun sevabını kendisi veya anne babası alacaktır.

 

Soru 2: İslam sadece Ehlibeyt’e inmemiştir. İslam’ın ilim, bilgi vs ile ilgili hükümleri de sadece onlara ait değildir. Bu nedenle Ehl-i Beyt dışındaki Müslümanların doğru söyleme ve Kur’an’ı doğru anlama imkânı vardır. Neden Ehlibeyt dışında mutezile, cebriye, Ehl-i Sünnet gibi diğer fırkaların hadis kaynakları konusunda çekinceli davranıyoruz?

Cevap: Muhterem kardeşim, bunda hiçbir şüphe yoktur. Ancak “doğru söyleme ve Kur’an’ı doğru anlama imkânı” olduğu gibi “yanlış anlama ve yalan söyleme ihtimali” de vardır. Yani başkaları hakkında yüzde yüz garanti yoktur. Ama Ehlibeyt hakkında hem Kur’ani garanti vardır, hem de Nebevi garanti. Kur’an onların her türlü kötülükten uzak olduklarına şehadet etmektedir. Resulullah Şia ve Sünni kaynakların müştereken naklettiği mütevatir Sekaleyn hadisinde “Onlara sarıldığımız takdirde, asla dalalete düşmemeğimize” garanti vermiştir. Yine müşterek hadislerden olan Sefine hadisinde, Onları “Nuh’un gemisine benzetip, binenlerin kurtulacağını, binmeyenlerin ise helak olacaklarını” bildirmiştir. Vs. Dolayısıyla biz başkalarınınkini tamamen reddetmiyoruz. Ama ihtiyatla yaklaşıyoruz. Özellikle Ehlibeyt’e aykırı olan yerlerde… 

 

Soru 3: Ehl-i Sünnet’in hadis kaynaklarında inançlarımızı destekleyen hadisleri bulduğumuzda hemen yapışıyor veya kullanıyoruz da neden inançlarımıza ters hadisleri reddediyor; hatta uydurma diye niteliyoruz? Kaynak aynı kaynak iken o kaynağın hadis usulü kriterleri açısından aynı değerde olan bir hadisini kabul, diğerini reddetmek ne kadar gerçekçi ve tutarlı?

Cevap: Muhterem kardeşim, bizim Sünni kaynaklardan delil olarak gösterdiğimiz deliller iki kısımdır: Bir kısmı Şia kaynaklarında da nakledilen müşterek hadislerdir. Dolayısıyla bu hadisler müşterek oldukları için, daha güven vericidir ve akıllı ve münsif bir kimse için, daha inandırıcıdır. Bir kısmı ise, onların kendi kabullerinden hareketle sunulan delillerdir. Tıpkı Hıristiyanların, Yahudilerin kutsal kitaplarında, İslam’ın ve Resulullah’ın hakkaniyetini ispat eden deliller gibi. Bize göre eğer bir meşrebin düşünceleri kendi kabullerinden hareketle çürütülebiliyorsa, o zaman akıl ve mantığın hükmettiği şey, o meşrebin takipçilerinin oturup da kendilerini yeniden gözden geçirmeleridir. Her halükarda sizin bu mantığınıza göre, Müslümanlar da ya Hıristiyanların kitaplarından İslam’ın hakkaniyetine dair delil sunmamaları gerekir, ya da eğer sunuyorlarsa, onların kriterlerine göre doğru olan her şeyi kabul etmeleri icap eder. Oysa bildiğimiz gibi Kur’an bile Hırıstiyan ve Yahudileri birçok ayette eleştirmesine ve kitaplarını tahrif ettiklerini söylemesine rağmen İncil ve Tevrat’tan onların aleyhine delil sunuyor…

Rabbim hepimize doğruları olduğu gibi gösterip, ona ittiba etme cesaret ve samimiyetini inayet buyursun. Amin!

 

 

 
Site içi Arama


 

 

 

 

Go to top of page  Ana Sayfa | Kitap Listesi | Kıble Dergisi | Makaleler | Kadin ve Aile | Cocuklar Îçin | Soru Ve Cevap | Yazarlarımız |
Kur`an | Hadisler | Dualar | Şiirler | Ses ve Video | Programlar | Linkler  |  Îletişim için |

Copyright© 2000 Kevser Yayinlari Internet Hizmetleri. Tüm Haklari Saklidir Ayrintili bilgi almak için veya bize her konuda yazmak için, paragonxx@yahoo.de  'e mesaj yollayiniz. WWW.KEVSERNET.COM