Bismillahirrahmanirrahim
Soru-268:
Selamun aleykum,
Sayýn hocam inþallah sýhhatiniz yerindedir. Size daha önce
kalu bela olayýný sormuþtum ve bana cevap olarak sitenizin 214
nolu soru ve cevabýna bakmamý söylediniz. Ben de size ruhlarla
ilgili baþka bir soru sormuþtum. Sanýrým size o gün sorumu
yanlýþ sordum. Hatýrlarsanýz Allah-u Teala dünyayý yaratmadan
önceki konumumuz bir ruhtu eðer yanlýþ anlamadýysam. Ve ben de
size dünya yaratýlmadan önce bizlerde nefs var mýydý yok
muydu? diye tekrar soruyorum. Eðer varsa, bizler tekrar
cennette inkar edebilir miyiz? Eyer yoksa daha önce neden
inkar ettik? Allah'a emanet olun
Cevap-268:
Selamun aleykum!
Muhterem kardeşim, işlerimizin yoğunluğu
nedeniyle bazen soruların cevabı gecikebiliyor. Onun için özür
dileriz.
Sitedeki sorunun cevabında da yazdığım gibi
ruhlar hakkında iki görüş vardır. Bir görüş ruhların önceden
yaratıldığı ve onlardan ahit alındığı, ama bazılarının bu
ahitte samimi olduğu, bazılarının ise olmadığı ve bedenler
yaratıldıkça her ruhun kendi bedenine taalluk ettiği
yönündedir. Diğer bir görüş ise ruhların bedenle birlikte ilk
yaratılışı cisim ve somut olduğu ve giderek soyutlaştığı
yönündedir. Bu görüşü savunanlar, "Kalu bela", yani ahitleşme
konusunun yaratılışla ilgili bir mesele olduğu yönündedir.
Yani, Allah-u Teala, insanları tevhid fıtratı üzere
yaratmıştır. Adeta her insanın vücudu hal lisanıyla Allah'ın
varlığına itiraf etmektedir. Başka bir deyişle eğer her
varlığa, "Rabbin kimdir?" denilirse, fıtrat ve yaratılışı
bozulmayan her varlık "Allah'tır" cevabını verir. Birinci
görüşü kabul ettiğimiz takdirde, evet her ruhun ilk
yaratılışından beri nefsanî boyutu da vardır. Ondan dolayı da
bazıları bu dünyada olduğu gibi, ruhlar aleminde de nefsine
uyup inkar yoluna gitmiştir. Bazıları ise uymayıp samimi bir
şekilde gerçekleri itiraf ve kabul etmiştir. Bu dünyada da
adeta oradaki kabulünü yaşamaktadır.
Şimdi birinci görüşe göre sorunuza şöyle cevap
verebiliriz ki bir insan eğer orada samimi itirafta bulunup
gerçekleri kabul etmiş ve bu dünyada da nefsine hakim olup
ilahi emirlere teslim olmuş ve onları yaşamış ve bu halini
ömrünün son nefesine kadar koruyabilmiş ise, artık öbür
dünyada inkar ve nefse tabi olma diye bir şey olmayacaktır;
yani ölçü insanın bu dünyadan göçerken hangi hal ve durum
üzere oluşudur. Zira öbür dünya bu dünyanın batın yüzüdür ve
insanın öbür dünyası, cenneti ve cehennemi bu dünyadaki
amellerine göre şekillenecektir. Cennette artık nefse tabi
olma diye bir şey söz konusu olmayacaktır. Bunu Kur'an'ın
ayetlerinden açıkça anlayabiliriz; örneğin A'râf Suresi'nde
şöyle buyuruyor:
"Orada
kalplerinde bulunan kini çıkarıp atarız. Onların altlarından
ırmaklar akar. "Bizi buna erdiren Allah'a hamdolsun. Eğer
Allah bizi doğru yola sevk etmeseydi biz doğru yola
erişemezdik. Şüphesiz Rabbimizin peygamberleri bize gerçeği
getirmişler." derler. Onlara şöyle seslenilir: "İşte size
cennet! Yaptıklarınıza karşılık buna varis oldunuz". (A'râf,
43)
Yine Hicr
Suresi'nde şöyle buyuruyor:
* "Allah'tan
korkanlar, elbette cennetlerde ve pınarların başındadırlar.
* "Onlara:
"Selametle güven içinde oraya girin" denir."
* "Biz o
cennetliklerin kalplerindeki kinleri çıkarır atarız. Hepsi
kardeşler olarak sevinç içinde karşılıklı koltuklara
otururlar."
* "Orada
kendilerine hiçbir yorgunluk gelmeyecek. Oradan çıkarılacak da
değillerdir."
* "Kullarıma
haber ver ki, gerçekten ben çok bağışlayıcı ve pek merhamet
ediciyim." (Hicr, 45 ila 49)
Görüldüğü gibi cennete giren kimse orada ebedi olarak
kalacaktır ve artık oradan çıkması söz konusu değildir ve
orada her türlü kötülükten artık güvende olacaktır.
Dolayısıyla hiçbir şey onu saptıramaz, ona zarar veremez. Hem
A'raf suresi, hem de Hicr suresinde geçen "Biz o
cennetliklerin kalplerindeki kinleri çıkarır atarız"
şeklindeki cümle, nefs ve nefsanî vesvese ve kötülüklerin
orada etkili olmayacağı gerçeğini ortaya koymaktadır. Zira
öyle olsaydı, nefsanî bir illet olan kin ve kinciliğin de
orada işlemesi gerekirdi. Oysa Allah-u Teala açıkça
mu'minlerin kalplerinden kini söküp atacağını vaad etmektedir.
İnşallah bu kısa açıklama sizi rahatlatmıştır. Allah'a emanet
olun.
|