Bismillahirrahmanirrahim
PEYGAMBER'İN EŞLERİ
Soru-265:
Peygamber efendimize yöneltilen itirazlardan biri de o
hazretin birden çok evlenmesidir. Diyorlar ki: "Birden fazla
kadýnla evlenmek zati itibariyle þer, kötülük ve kayýtsýz
þartsýz þehvete teslim olmanýn delilidir. Resulullah (s.a.a)
izleyicilerine helal ettiði dört kadýnla yetinmemiþ, yaklaþýk
dokuz kadýnla evlenmiþtir." Bu eleþtiriyi nasýl cevaplamamýz
gerekir?
Cevap-265:
Bu bahsin Kur'an-ı Kerim'de dağınık olarak geçen bir çok
ayetle ilgili çeşitli yönleri vardır. İsteyenler ilgili
ayetlerin tefsirine bakabilirler.
Kısaca açıklamak
gerekirse, bu eleştiriyi yapanlar, her şeyden önce esasen
Resulullah'ın (s.a.a) birden fazla kadınla evlenmesinin o
hazretin kadınlara aşırı ilgisinden kaynaklanmadığını, aksine
aşağıda açıklayacağımız sebeplerden dolayı olduğunu
bilmelidirler.
Resulullah'ın (s.a.a) evlendiği
ilk kadın, Hz. Hatice'ydi;
Resulullah (s.a.a) 20 yıl başka bir kadınla evlenmeden onunla
yaşamış ve evlilikten sonra hayatının üçte birini onunla
geçirmiştir. Resulullah (s.a.a) evlilikten sonra peygamberliğe
seçilmiş ve bi'setten sonra on üç yıl Mekke'de ikamet
etmiştir. Daha sonra Medine'ye hicret ederek oradaki tebliğ
programını başlatmıştır. Resul-i Ekrem'in (s.a.a) Hz.
Hatice'den sonra evlendiği kadınların bazısı bekar, bazısı
dul, bazısı genç ve bazısı yaşlıydı. O hazretin evlilikte
serbestliği on yıldan fazla sürmemiş ve ondan sonra yeni bir
evlilik yapması haram kılınmıştır.
İşte bu nedenle Resulullah'ın (s.a.a) birden fazla
evliliğinin, asla kadınlara aşırı düşkün olmasından
kaynaklandığını söyleyemeyiz. Çünkü Resulullah (s.a.a)'in
hayatının ilk başında sadece Hz. Hatice'yle yetinmesi,
hayatının sonunda da esasen evliliğin kendisine haram
kılınması, onun "kadınlara düşkün olduğu" iftirasıyla
çelişmektedir.
Ayrıca, genelde kadınlara aşırı
düşkün olanların ve onlara haddinden fazla eğilim
gösterenlerin, kadınların güzelliğine ve çekici ziynetlerine
aşık olduklarını görmekteyiz. Bu gibi insanlar, daha fazla,
hayatlarının baharında olan genç ve güzel kadınlara ilgi
duyarlar; oysa bu husisiyatın hiç birini Resulullah'ın (s.a.a)
manevi çehresinde görmemekteyiz. O, yapmış olduğu evliliklerde
bu özelliklerin hiç birisini gözetmemiştir. Dolayısıyla, bekar
bir kızla evlendikten sonra dul bir kadınla da evlendiğini,
yine genç ve güzel bir kadınla evlendikten sonra, işten düşmüş
yaşlı bir kadınla da evlendiğini görmekteyiz;
Resulullah'ın (s.a.a) hayat öyküsü bunun en iyi şahididir.
Tarihin
tanıklığına göre, Resulullah (s.a.a), yaşlı bir kadın olan
Ümm-ü Seleme'yle ve yine Cahş'ın 50 yaşındaki kızıyla
evliliği, genç ve güzel olan Ümm-ü Habibe ve Aişe'yle
evlenmesinden sonra gerçekleşmiştir.
Ayrıca, Resulullah (s.a.a)
şahsen eşlerini ziynet ve bezenmeden alı koyuyor, onları
talakla dünyadan sakınmak, ziynet ve bezenmeyi terketmek
arasında serbest bırakıyordu. Bu konuda Kur'an-ı Kerim
buyuruyor ki: "Ey Peygamber! Eşlerine söyle: Eğer siz,
dünya hayatını ve onun süsünü istiyorsanız, gelin sizi (bir
hediye ile) faydalandırayım ve sizi güzellikle salayım. Eğer
siz, Allah'ı ve ahiret yurdunu istiyorsanız, (biliniz ki)
Allah, sizden güzel hareket edenlere büyük bir mükafat
hazırlamıştır."
Bildiğiniz gibi,
esasen ziynet ve güzellikten nefret eden bir ruh sahibi,
kadınlarla münasebeti deliler gibi seven hırslı bir insanın
ruhi özelliklerini nasıl taşıyabilir?
Dolayısıyla, insaflı bir
araştırmacı, o hazretin hayatının ortalarında yapmış olduğu
çok evlilikleri şehvet ve gönül eğlendirmeden başka bir
çerçevede değerlendirmeden başka bir çaresi yoktur. Çünkü
Resulullah'ın (s.a.a) evliliklerinden bir bölümü sırf güç
kazanmak içindi; o hazret evlilik yoluyla kabile ve
akrabalarını genişletmek ve ondan tebliği için yararlanmak
istiyordu; bazı evlilikleri sırf birinin kalbini elde edip,
kendisine meyillendirmek içindi; o hazret evlilik yoluyla bazı
muhtemel tehlikelerden korunmak istiyordu. Bazı evlilikleri de
sırf bir kadını bedbahtlık ve fakirlik faciasından kurtarmak,
onun geçimini temin etmek içindi; o hazret bu evlilikle
izleyicilerini ameli olarak eğitmek, içlerine fakir ve
zavallıları koruma hasletini yerleştirmek istiyordu. Bazı
evliliklerinde Allah'ın hükümlerinden birisini uygulamayı ve
böylece cahiliye döneminin yanlış düşüncelerini ortadan
kaldırmayı güdüyordu; nitekim Cahş kızı Zeyneb'le bu amaçla
evlenmiştir. Zeyneb önce Zeyd b. Harise'nin eşiydi.
Resulullah'ın (s.a.a) evlatlığı olan Zeyd onu boşamıştı.
Araplar, insanın öz oğlunun karısının kendisine haram olduğu
gibi, evlatlığının karısının da kendisine haram olduğuna
inanıyorlardı. Resulullah'ın (s.a.a) evlatlığı olan Zeyd,
Zeyneb'i boşadıktan sonra Peygamber efendimiz bu yanlış
düşünceyle mücadele etmek için Zeynep'le evlendi; bu konuda
bazı ayetler de nazil oldu.
Resulullah (s.a.a) Hz. Hatice'nin vefatından sonra önce Zam'a
kızı Sevde'yle evlendi; Sevde'nin kocası Habeşistan
hicretinden dönüşte ölmüştü.
Sevde kocasıyla birlikte Habeşistan'a hicret eden ve şanlı
"muhacir" adını alan mümin bir kadındı. Kocasının ölümünden
sonra o sıralarda kafir olan kendi ailesinin yanına dönecek
olsaydı, kesinlikle küfre dönmesi için işkence edilecek ve
muhtemelen öldürülecekti. Resulullah (s.a.a) onu her türlü
eziyet ve işkenceden kurtarmak için onunla evlendi.
Kocası Abdullah b. Cahş Uhud
savaşında öldürüldükten sonra Huzeyme kızı Zeynep'le evlendi.
Zeynep cahiliye döneminde faziletli kadınlardandı ve ona
miskinlerin anası anlamında "ümm-ül mesâkin" diyorlardı. Çünkü
o fakirlere, miskinlere şefkat gösterir, iyilikler yapardı.
Resulullah (s.a.a) onun haysiyet ve kişiliğini korumak için
onunla evlendi.
Resulullah'ın (s.a.a) eşlerinden
biri de Ümm-ü Seleme'dir. Asıl ismi Hind olan Ümm-ü Seleme,
Peygamber efendimizin eşi olmadan önce o hazretin halasının
oğlu ve süt kardeşi Abdullah b. Ebi Seleme'nin evindeydi.
Abdullah Habeşistan'a hicret eden ilk erkekti. Ümm-ü Seleme de
faziletli, dindar ve ileri görüşlü bir kadındı. Kocası ölünce
yaşlıydı ve kocasının yetim çocuklarının bakımı da onun
üzerine düştü. Resulullah (s.a.a) onunla bu şartlar altında
evlendi.
Beni Nezir kabilesinin reisi Hay
b. Ahtap kızı Safiyye, kocası Hayber savaşında öldürüldükten
sonra Peygamber efendimizle evlenmiştir. Onun babası da Beni
Nezir'le birlikte öldürüldü ve Safiyye Hayber esirleri
arasında yer aldı. Resulullah (s.a.a) onu kendisine seçip azad
etti ve daha sonra da onunla evlenerek onu zilletten kurtardı
ve yine bu evlilikle İsrailoğulları'yla akrabalık bağı da
kurmuş oldu.
Beni Mustalaka
olayından sonra da, ismi Birre olan Beni Mustalaka kabilesinin
reisi Haris kızı Cüveyriye'yle evlendi. Müslümanlar Beni
Mustalaka olayında iki yüz evin kadınlarını ve çocuklarını
esir almışlardı. Resulullah (s.a.a) onların arasından
Cüveyriye'yi seçip onunla evlendi. Daha sonra Müslümanlar
bütün esirleri Peygamber'in akrabası oldular diye serbest
bıraktılar. Esirlerin serbest bırakılması, o kabile mensupları
üzerinde güzel bir etki bıraktı ve sayıları oldukça fazla olan
kabile bireyleri Resulullah'ın (s.a.a) huzuruna giderek
Müslüman oldular; ayrıca bu hareket, bütün Arapların üzerinde
de olağan üstü bir etki bıraktı.
Resul-i Ekrem'in
(s.a.a) eşlerinden bir diğeri de Meymune'dir. Haris-i
Hilaliye'nin kızı olan bu kadının ismi Birre'dir. Meymune,
ikinci kocası Ebi Rahm b. Abduluzza'nın ölümünden sonra
kendisini Peygamber efendimize hediye etti. Peygamber
efendimiz de onu azad ettikten sonra kendisini nikahladı; bu
konuda bir ayet de nazil oldu.
Resulullah
(s.a.a), ismi Ramle olan Ebusüfyan kızı Ümm-ü Habibe'yle de
evlendi. O, daha önce Abdullah b. Cahş'ın kızıydı. Kocasıyla
birlikte Habeşistan'a ikinci hicrette onlarla birlikte hicret
eden bir kadındı. Kocası Habeşistan'da Hıristiyan oldu. Ramle
ise İslam dininde sadık kaldı. O sırada babası Ebusüfyan,
Resulullah'ın (s.a.a) amansız düşmanlarındandı ve sürekli
İslam'a karşı mücadele ediyordu. Resulullah (s.a.a) Ümm-ü
Habibe'yle evlenerek onu koruması altına aldı.
Ömer kızı Hafsa
da Resulullah'ın (s.a.a) zevcelerindendi. Hafsa'nın kocası
Huneys b. Hezake, Bedir savaşında öldürüldükten sonra
Peygamber efendimizin nikahına geçmiştir. Ayrıca bakire olan
Ebubekir kızı Aişe'yi de kendisine nikahlamıştır. Bu
özelliklerin üzerinde düşünüldüğünde, bahsimizin başında
değindiğimiz Resulullah'ın (s.a.a) hayatının başında ve
sonundaki metodu hakkında söylediklerimizi, o hazretin zahit,
dünya güzelliklerinden uzak duran, eşlerine de züht ve dünya
süslerinden uzak durmayı emreden bir zat olduğunu göz önünde
bulundurduğumuzda, esasen Peygamber efendimizin evliliklerinin
normalde cinsel garizelerini tatmin etmek için olan
başkalarının evlilikleri gibi olmadığı, Peygamber efendimiz,
eşlerine edep ve saygıyla davrandığı, genel olarak karanlık
cahiliye döneminde sadece insanların şehvetlerini tatmin etmek
için kullanılan kadınların kurtarıldığı ve yok olan kadın
haklarının Resulullah'ın (s.a.a) eliyle dirildiği ve karanlık
cahiliye döneminde asırlar boyu insan toplumunda gerçek
konumunu kaybeden kadının layık olduğu makamına kavuştuğu
ortaya çıkacaktır; hatta Resulullah'ın (s.a.a) ölüm
yatağındaki son buyruğunun da kadın hakkındaki bir tavsiye
olduğu rivayet edilmiştir. Allah Resulü (s.a.a) namazın önemi,
köle ve cariyelerin durumunu gözetmenin gerekliliği ve
kadınların haklarının gözetilmesi hakkında şöyle buyurmuştur:
"Namaz, namaz ve eliniz altındaki köleler ve cariyeler(i
unutmayın); onlara güç yetiremeyecekleri şeyi yüklemeyin.
Allah, Allah (dikkatli olun, dikkali) kadınlar hakkında;
doğrusu onlar sizin elinizin altındaki yardımcılardır..."
Resulullah'ın
(s.a.a) kadınlar arasında adaleti gözetmesi, onlara güzel
davranması ve onların durumunu gözetmesi, en önemli
özelliklerindendi. Şunu da hatırlatalım ki, dörtten fazla
kadınla evlenmek, kavuşma orucu gibi Resulullah'ın şahsına
münhasır hükümlerdendir ve izleyicilerini bundan alıkoymuştur.
İşte bu
özelliklerden dolayıdır ki Allah Resulü, insanların karşısında
yer aldığında, hatta sürekli onun bir zaaf noktasını arayan
düşmanları bile hiç bir itirazda bulunamıyorlardı.
|