KEVSER YAYINCILIK

  Ana Sayfa / Soru ve Cevaplar                                                                                                           Soru ve Cevaplar

Bugün :  

  Sık Kullanılanlara Ekle                                                                                                                                                                                                                                                         Başlangıç Sayfası Yapın
 

Bismillahirrahmanirrahim

 

PEYGAMBER'İN EŞLERİ

 

Soru-265: Peygamber efendimize yöneltilen itirazlardan biri de o hazretin birden çok evlenmesidir. Diyorlar ki: "Birden fazla kadýnla evlenmek zati itibariyle þer, kötülük ve kayýtsýz þartsýz þehvete teslim olmanýn delilidir. Resulullah (s.a.a) izleyicilerine helal ettiði dört kadýnla yetinmemiþ, yaklaþýk dokuz kadýnla evlenmiþtir." Bu eleþtiriyi nasýl cevaplamamýz gerekir?

 

 

 

Cevap-265: Bu bahsin Kur'an-ı Kerim'de dağınık olarak geçen bir çok ayetle ilgili çeşitli yönleri vardır. İsteyenler ilgili ayetlerin tefsirine bakabilirler.[1]

Kısaca açıklamak gerekirse, bu eleştiriyi yapanlar, her şeyden önce esasen Resulullah'ın (s.a.a) birden fazla kadınla evlenmesinin o hazretin kadınlara aşırı ilgisinden kaynaklanmadığını, aksine aşağıda açıklayacağımız sebeplerden dolayı olduğunu bilmelidirler.

Resulullah'ın (s.a.a) evlendiği ilk kadın, Hz. Hatice'ydi[2]; Resulullah (s.a.a) 20 yıl başka bir kadınla evlenmeden onunla yaşamış ve evlilikten sonra hayatının üçte birini onunla geçirmiştir. Resulullah (s.a.a) evlilikten sonra peygamberliğe seçilmiş ve bi'setten sonra on üç yıl Mekke'de ikamet etmiştir. Daha sonra Medine'ye hicret ederek oradaki tebliğ programını başlatmıştır. Resul-i Ekrem'in (s.a.a) Hz. Hatice'den sonra evlendiği kadınların bazısı bekar, bazısı dul, bazısı genç ve bazısı yaşlıydı. O hazretin evlilikte serbestliği on yıldan fazla sürmemiş ve ondan sonra yeni bir evlilik yapması haram kılınmıştır[3]. İşte bu nedenle Resulullah'ın (s.a.a) birden fazla evliliğinin, asla kadınlara aşırı düşkün olmasından kaynaklandığını söyleyemeyiz. Çünkü Resulullah (s.a.a)'in hayatının ilk başında sadece Hz. Hatice'yle yetinmesi, hayatının sonunda da esasen evliliğin kendisine haram kılınması, onun "kadınlara düşkün olduğu" iftirasıyla çelişmektedir.

Ayrıca, genelde kadınlara aşırı düşkün olanların ve onlara haddinden fazla eğilim gösterenlerin, kadınların güzelliğine ve çekici ziynetlerine aşık olduklarını görmekteyiz. Bu gibi insanlar, daha fazla, hayatlarının baharında olan genç ve güzel kadınlara ilgi duyarlar; oysa bu husisiyatın hiç birini Resulullah'ın (s.a.a) manevi çehresinde görmemekteyiz. O, yapmış olduğu evliliklerde bu özelliklerin hiç birisini gözetmemiştir. Dolayısıyla, bekar bir kızla evlendikten sonra dul bir kadınla da evlendiğini[4], yine genç ve güzel bir kadınla evlendikten sonra, işten düşmüş yaşlı bir kadınla da evlendiğini görmekteyiz;[5] Resulullah'ın (s.a.a) hayat öyküsü bunun en iyi şahididir.

Tarihin tanıklığına göre, Resulullah (s.a.a), yaşlı bir kadın olan Ümm-ü Seleme'yle ve yine Cahş'ın 50 yaşındaki kızıyla evliliği, genç ve güzel olan Ümm-ü Habibe ve Aişe'yle evlenmesinden sonra gerçekleşmiştir.

Ayrıca, Resulullah (s.a.a) şahsen eşlerini ziynet ve bezenmeden alı koyuyor, onları talakla dünyadan sakınmak, ziynet ve bezenmeyi terketmek arasında serbest bırakıyordu. Bu konuda Kur'an-ı Kerim buyuruyor ki: "Ey Peygamber! Eşlerine söyle: Eğer siz, dünya hayatını ve onun süsünü istiyorsanız, gelin sizi (bir hediye ile) faydalandırayım ve sizi güzellikle salayım. Eğer siz, Allah'ı ve ahiret yurdunu istiyorsanız, (biliniz ki) Allah, sizden güzel hareket edenlere büyük bir mükafat hazırlamıştır."[6]

Bildiğiniz gibi, esasen ziynet ve güzellikten nefret eden bir ruh sahibi, kadınlarla münasebeti deliler gibi seven hırslı bir insanın ruhi özelliklerini nasıl taşıyabilir?

Dolayısıyla, insaflı bir araştırmacı, o hazretin hayatının ortalarında yapmış olduğu çok evlilikleri şehvet ve gönül eğlendirmeden başka bir çerçevede değerlendirmeden başka bir çaresi yoktur. Çünkü Resulullah'ın (s.a.a) evliliklerinden bir bölümü sırf güç kazanmak içindi; o hazret evlilik yoluyla kabile ve akrabalarını genişletmek ve ondan tebliği için yararlanmak istiyordu; bazı evlilikleri sırf birinin kalbini elde edip, kendisine meyillendirmek içindi; o hazret evlilik yoluyla bazı muhtemel tehlikelerden korunmak istiyordu. Bazı evlilikleri de sırf bir kadını bedbahtlık ve fakirlik faciasından kurtarmak, onun geçimini temin etmek içindi; o hazret bu evlilikle izleyicilerini ameli olarak eğitmek, içlerine fakir ve zavallıları koruma hasletini yerleştirmek istiyordu. Bazı evliliklerinde Allah'ın hükümlerinden birisini uygulamayı ve böylece cahiliye döneminin yanlış düşüncelerini ortadan kaldırmayı güdüyordu; nitekim Cahş kızı Zeyneb'le bu amaçla evlenmiştir. Zeyneb önce Zeyd b. Harise'nin eşiydi. Resulullah'ın (s.a.a) evlatlığı olan Zeyd onu boşamıştı. Araplar, insanın öz oğlunun karısının kendisine haram olduğu gibi, evlatlığının karısının da kendisine haram olduğuna inanıyorlardı. Resulullah'ın (s.a.a) evlatlığı olan Zeyd, Zeyneb'i boşadıktan sonra Peygamber efendimiz bu yanlış düşünceyle mücadele etmek için Zeynep'le evlendi; bu konuda bazı ayetler de nazil oldu.[7] Resulullah (s.a.a) Hz. Hatice'nin vefatından sonra önce Zam'a kızı Sevde'yle evlendi; Sevde'nin kocası Habeşistan hicretinden dönüşte ölmüştü.[8] Sevde kocasıyla birlikte Habeşistan'a hicret eden ve şanlı "muhacir" adını alan mümin bir kadındı. Kocasının ölümünden sonra o sıralarda kafir olan kendi ailesinin yanına dönecek olsaydı, kesinlikle küfre dönmesi için işkence edilecek ve muhtemelen öldürülecekti. Resulullah (s.a.a) onu her türlü eziyet ve işkenceden kurtarmak için onunla evlendi.

Kocası Abdullah b. Cahş Uhud savaşında öldürüldükten sonra Huzeyme kızı Zeynep'le evlendi. Zeynep cahiliye döneminde faziletli kadınlardandı ve ona miskinlerin anası anlamında "ümm-ül mesâkin" diyorlardı. Çünkü o fakirlere, miskinlere şefkat gösterir, iyilikler yapardı. Resulullah (s.a.a) onun haysiyet ve kişiliğini korumak için onunla evlendi.[9]

Resulullah'ın (s.a.a) eşlerinden biri de Ümm-ü Seleme'dir. Asıl ismi Hind olan Ümm-ü Seleme, Peygamber efendimizin eşi olmadan önce o hazretin halasının oğlu ve süt kardeşi Abdullah b. Ebi Seleme'nin evindeydi. Abdullah Habeşistan'a hicret eden ilk erkekti. Ümm-ü Seleme de faziletli, dindar ve ileri görüşlü bir kadındı. Kocası ölünce yaşlıydı ve kocasının yetim çocuklarının bakımı da onun üzerine düştü. Resulullah (s.a.a) onunla bu şartlar altında evlendi.[10]

Beni Nezir kabilesinin reisi Hay b. Ahtap kızı Safiyye, kocası Hayber savaşında öldürüldükten sonra Peygamber efendimizle evlenmiştir. Onun babası da Beni Nezir'le birlikte öldürüldü ve Safiyye Hayber esirleri arasında yer aldı. Resulullah (s.a.a) onu kendisine seçip azad etti ve daha sonra da onunla evlenerek onu zilletten kurtardı ve yine bu evlilikle İsrailoğulları'yla akrabalık bağı da kurmuş oldu.[11]

Beni Mustalaka olayından sonra da, ismi Birre olan Beni Mustalaka kabilesinin reisi Haris kızı Cüveyriye'yle evlendi. Müslümanlar Beni Mustalaka olayında iki yüz evin kadınlarını ve çocuklarını esir almışlardı. Resulullah (s.a.a) onların arasından Cüveyriye'yi seçip onunla evlendi. Daha sonra Müslümanlar bütün esirleri Peygamber'in akrabası oldular diye serbest bıraktılar. Esirlerin serbest bırakılması, o kabile mensupları üzerinde güzel bir etki bıraktı ve sayıları oldukça fazla olan kabile bireyleri Resulullah'ın (s.a.a) huzuruna giderek Müslüman oldular; ayrıca bu hareket, bütün Arapların üzerinde de olağan üstü bir etki bıraktı.

Resul-i Ekrem'in (s.a.a) eşlerinden bir diğeri de Meymune'dir. Haris-i Hilaliye'nin kızı olan bu kadının ismi Birre'dir. Meymune, ikinci kocası Ebi Rahm b. Abduluzza'nın ölümünden sonra kendisini Peygamber efendimize hediye etti. Peygamber efendimiz de onu azad ettikten sonra kendisini nikahladı; bu konuda bir ayet de nazil oldu.

Resulullah (s.a.a), ismi Ramle olan Ebusüfyan kızı Ümm-ü Habibe'yle de evlendi. O, daha önce Abdullah b. Cahş'ın kızıydı. Kocasıyla birlikte Habeşistan'a ikinci hicrette onlarla birlikte hicret eden bir kadındı. Kocası Habeşistan'da Hıristiyan oldu. Ramle ise İslam dininde sadık kaldı. O sırada babası Ebusüfyan, Resulullah'ın (s.a.a) amansız düşmanlarındandı ve sürekli İslam'a karşı mücadele ediyordu. Resulullah (s.a.a) Ümm-ü Habibe'yle evlenerek onu koruması altına aldı.

Ömer kızı Hafsa da Resulullah'ın (s.a.a) zevcelerindendi. Hafsa'nın kocası Huneys b. Hezake, Bedir savaşında öldürüldükten sonra Peygamber efendimizin nikahına geçmiştir. Ayrıca bakire olan Ebubekir kızı Aişe'yi de kendisine nikahlamıştır. Bu özelliklerin üzerinde düşünüldüğünde, bahsimizin başında değindiğimiz Resulullah'ın (s.a.a) hayatının başında ve sonundaki metodu hakkında söylediklerimizi, o hazretin zahit, dünya güzelliklerinden uzak duran, eşlerine de züht ve dünya süslerinden uzak durmayı emreden bir zat olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda, esasen Peygamber efendimizin evliliklerinin normalde cinsel garizelerini tatmin etmek için olan başkalarının evlilikleri gibi olmadığı, Peygamber efendimiz, eşlerine edep ve saygıyla davrandığı, genel olarak karanlık cahiliye döneminde sadece insanların şehvetlerini tatmin etmek için kullanılan kadınların kurtarıldığı ve yok olan kadın haklarının Resulullah'ın (s.a.a) eliyle dirildiği ve karanlık cahiliye döneminde asırlar boyu insan toplumunda gerçek konumunu kaybeden kadının layık olduğu makamına kavuştuğu ortaya çıkacaktır; hatta Resulullah'ın (s.a.a) ölüm yatağındaki son buyruğunun da kadın hakkındaki bir tavsiye olduğu rivayet edilmiştir. Allah Resulü (s.a.a) namazın önemi, köle ve cariyelerin durumunu gözetmenin gerekliliği ve kadınların haklarının gözetilmesi hakkında şöyle buyurmuştur: "Namaz, namaz ve eliniz altındaki köleler ve cariyeler(i unutmayın); onlara güç yetiremeyecekleri şeyi yüklemeyin. Allah, Allah (dikkatli olun, dikkali) kadınlar hakkında; doğrusu onlar sizin elinizin altındaki yardımcılardır..."

Resulullah'ın (s.a.a) kadınlar arasında adaleti gözetmesi, onlara güzel davranması ve onların durumunu gözetmesi, en önemli özelliklerindendi. Şunu da hatırlatalım ki, dörtten fazla kadınla evlenmek, kavuşma orucu gibi Resulullah'ın şahsına münhasır hükümlerdendir ve izleyicilerini bundan alıkoymuştur.

İşte bu özelliklerden dolayıdır ki Allah Resulü, insanların karşısında yer aldığında, hatta sürekli onun bir zaaf noktasını arayan düşmanları bile hiç bir itirazda bulunamıyorlardı.


 


[1]- Bkz. el-Mizan Tefsiri.

[2]- Resulullah'ın (s.a.a) Hz. Hatice'yle evliliği bi'setten 15 yıl önce, Resulullah (s.a.a) 25 yaşında ve Hz. Hatice 40 yaşındayken gerçekleşmiştir.

[3]- Şu ayetle haram kılındı: "Bundan sonra artık sana (başka) kadınlar(la evlenmek), bunları başka eşlerle değiştirmek helal değildir. İstersen güzellikleri çok hoşuna gitsin, (artık başka kadınlar alamazsın); yalnız elinin altında bulunan (cariye)ler hariç. Allah, her şeyi gözetleyicidir." (Ahzab, 52)

[4]- Resulullah'ın (s.a.a) evlendiği en genç kadın Aişe'ydi. Resulullah (s.a.a) onunla Mekke'de Hz. Hatice'nin ölümünden sonra evlenmiş ve Medine'ye hicret ettikten sonra zifaf etmiştir. Resulullah'ın (s.a.a) Hz. Hatice'nin ölümünden sonra evlendiği tümü dul olan diğer kadınlar şunlardan ibarettir: 1- Sevde, 2- Zeyneb b. Huzeyme, 3- Hafsa, 4- Ümmü Seleme, 5- Zeyneb b. Cehş, 6- Cuveyre, 7- Ümm-ü Habibe, 8- Safiyye, 9- Meymune.

[5]- Resulullah'ın (s.a.a) ilk eşi, Ahmed b. Hasan-i Hürr-ü Amili'nin nakline göre o zaman kırk yaşında olan  Hz. Hatice'ydi. Hz. Hatice'nin ölümünden sonra evlendiği Aişe altı yaşındaydı; fakat söylediğimiz gibi Resulullah (s.a.a) onunla hicretten sonra zifaf etmiştir ki o sırada Aişe on yaşındaydı. Resul-i Ekrem'in (s.a.a) Aişe'den sonra evlendiği kadınların hiç biri bakire değildi ve çoğusu ileri yaşlardaydı.

[6] - Ahzab, 28-29.

[7]- "Zeyd, o kadından ilişiğini kesince biz onu sana nikahladık ki (bundan böyle) evlatlıkları kadınlarıyla ilişkilerini kestikleri zaman o kadınlarla evlenmek hususunda mu'minlere bir güçlük olmasın." Allah'ın buyruğu (her zaman) yerine gelecektir." (Ahzab, 37)

[8]- Resulullah (s.a.a) Mekke'de üç kadınla evlendi: Hatice, Aişe ve Sevde. Resul-i Ekrem (s.a.a) diğer eşleriyle hicretten sonra Medine'de evlenmiştir. Resulullah (s.a.a) Sevde'yle Hz. Hatice'nin ölümünden yaklaşık bir yıl sonra evlenmiştir; o sırada o dul bir kadındı. Birinci kocası bir rivayete göre Habeşistan'dan döndükten sonra ve bir rivayete göre de Habeşistan'da ölmüştür. Sevde, Ömer'in hilafetinin son zamanlarında Medine'de dünyadan göçmüştür.

[9]- Resulullah (s.a.a) Zeynep'le hicretin üçüncü yılında, Uhud gazvesinden sonra evlenmiştir. Zeynep, Resulullah'ın (s.a.a) evinde bir kaç aydan fazla kalmamıştır. Çünkü Peygamber'le evliliğinden henüz bir kaç ay geçmeden vefat etmiş ve Bakiy mezarlığına defnedilmiştir.

Merhum Muhaddis Kummi, Munteha'l E'mal adlı kitabında, Resulullah'ın (s.a.a) Huzeyme kızı Zeynep'le evliliğini hicretin üçüncü yılının Ramazan'ında kaydetmiştir ve biz bu evliliğin kesinlikle Uhud savaşından sonra gerçekleştiğini biliyoruz; çünkü Zeyneb'in kocası Abdullah b. Cahş bu savaşta öldürülmüştür. Muhaddis Kummi'nin kendisi de bunu itiraf etmektedir. O, Uhud savaşının olaylarını anlatırken der ki: "Bazıları diyorlar ki, Resulullah'ın (s.a.a) emriyle, Hz. Hamza'nın cesedini yeğeni Abdullah b. Cahş'la birlikte bir mezara bıraktılar." Tarihçilerin çoğu da Abdullah b. Cahş'ın Uhud savaşında öldürüldüğüne tasrih ederler. Bir taraftan da Merhum Muhaddis Kummi aynı kitapta, Uhud savaşının hicretin üçüncü yılının Şevval'inde vuku bulduğunu yazmaktadır. O halde Resulullah'ın (s.a.a) Zeynep'le evliliği de Şevval ayında olması gerekiyor, ondan önce değil. Merhum Kummi'nin, Uhud savaşını Şevval ayında vuku bulduğuna inanmasına rağmen Resulullah'ın (s.a.a) Zeynep'le Şevval ayından önce olan Ramazan ayında evlendiğini söylemesi gerçekten şaşırtıcıdır. Eğer Merhum Kummi'nin maksadı sonraki yılın Ramazan ayı ise bu durumda Zeyneb'in Resulullah'la (s.a.a) hicretin üçüncü yılında değil, dördüncü yılında evlendiğini söylemek gerekir. Çünkü Uhud savaşından sonra ilk Ramazan ayı hicretin dördüncü yılındadır; oysa Muhaddis Kummi'nin kendisi Zeyneb'in Resulullah'la (s.a.a) hicretin üçüncü yılında evlendiğini vurgulamaktadır.

[10]- Ümm-ü Seleme, Ebu Ümeyye Huzeyfe b. Muğıyra'nin kızıdır. O, Resulullah'ın (s.a.a) eşleri arasında fazilet bakımından Hz. Hatice'den sonra yer almaktadır. Resulullah (s.a.a) onunla hicretin dördüncü yılında evlenmiştir. Ümm-ü Seleme hicretin 61. yılında Medine'de vefat etmiştir. Burada şunun da bilinmesi gerekir ki, Resulullah'ın (s.a.a) hayatında vefat eden Hz. Hatice ve Huzeyme kızı Zeyneb'in dışında o hazretin diğer eşleri hepsi kendisinden sonra vefat etmişlerdir.

[11]- Resulullah (s.a.a) Safiyye'yi hicretin 7. yılında, Hayber savaşından sonra  nikahlamıştır. O, daha önce Selam b. Müslim ve Kenane b. Rabi isimlerinde iki kocaya varmıştı.

 

 

 

Go to top of page  Ana Sayfa | Kitap Listesi | Kıble Dergisi | Makaleler | Kadin ve Aile | Cocuklar Îçin | Soru Ve Cevap | Yazarlarımız | Îletişim için |

  Kur`an | Hadisler | Dualar | Şiirler | Ses ve Video | Programlar | Linkler  |  

Copyright© 2000 Kevser Yayinlari Internet Hizmetleri. Tüm Haklari Saklidir Ayrintili bilgi almak için veya bize her konuda yazmak için, paragonxx@yahoo.de 'e mesaj yollayiniz. WWW.KEVSERNET.COM