Bismillahirrahmanirrahim
Soru-258:
Muhterem hocam,. zihar meselesiyle ilgili geniþ bir bilgi
sunarsanýz memnun olurum.
Cevap-258:
Muhterem kardeşim, Zihar cahiliyet zamanında talak yerine
geçiyordu ve zihar edilen kadının kocasına ebedi olarak haram
olmasına mucipti. Ama İslam bu hükmü şöyle değiştirdi: Zihar
edildiğinde kadın kocasına haram olur; ondan sonra kocasının
iki seçeneği vardır, ya eşini boşar yada eğer geri dönmek
isterse üç şıklı kefaretten sırasıyla hangisine muktedir
olursa onu yerine getirmelidir: Ya bir köle azad etmeli; bunu
yapamazsa, iki ay oruç tutmalı, buna da güç yetiremezse altmış
fakirin karnını doyurmalıdır.
Zihar etmenin
gerçekleştiği sıga (cümle), şöyledir: Kadının kocası, ona
hitaben şöyle der: “Sen bana annemin sırtı gibisin” veya hitap
zamiri yerine, karısına işaret ederek “Bu bana annemin sırtı
gibidir” veya “Eşim bana annemin sırtı gibidir” veya ismini
getirerek “Filan kes bana annemin sırtı gibidir” der.
Eğer annesinin sırtı
yerine başka bir uzvuna benzetirse, bunun da zihar olup
olmadığında iki görüş vardır ki onların en ihtiyata yakını
ziharın gerçekleştiğidir.
Eğer eşini, bacısı
veya kızı gibi başka bir mahremine benzetir ve örneğin “Sen
bana bacımın sırtı gibisin” derse, en güçlü görüşe göre zihar
yine tahakkuk eder. Ama eğer onların sırtından başka bir
uzuvlarına benzetirse, o zaman vaki olmaz.
Ziharın gerçekleşmesi
için kocanın karısına bahsi geçen cümleleri kullanması
şarttır. Ama eğer karısı söylerse, mesela “Sen bana babamın
veya kardeşimin sırtı gibisin” derse zihar tahakkuk bulmaz.
Ziharın vaki olması
için, aynı boşamada olduğu gibi iki adil erkeğin huzurunda
söylenmesi şarttır. Yine zihar eden erkek akil ve baliğ olmalı
ve bu işi hür iradesi ve ciddi olarak kastetmelidir ve gazap
ve öfke halinde olmamalıdır. Dolayısıyla çocuğun, delinin,
mecbur edilenin, şaka yapanın, sarhoş olanın veya gazap ve
öfke halinde olanın ziharı itibarsızdır ve gerçekleşmez. Yine
ziharın gerçekleşmesi için kadının hayız ve nifas halinde
olmaması ve bunlardan temizlendikten sonra cinsel münasebetin
gerçekleşmemiş olması şarttır. (Aynı boşamada olduğu gibi.)
Ziharın tahakkukunda, evlendikten sonra cinsel münasebetin
gerçekleşmesinin şart olup olmadığında ise iki görüş vardır;
en güçlü olanı şart olduğudur. Yine en güçlü görüşe göre
zevcenin daimi nikahlı olması şart değildir. Dolayısıyla
geçici (mut’a) nikahlı olması da yeterlidir.
Zihar iki türlüdür:
Şartlı ve mutlak:
Şartlı olanı, ziharın
bir şeyle kayıtlandırılmasıdır. Örneğin “Eğer seninle cinsi
münasebette bulunursam, bana annemin sırtı gibi olasın” demesi
gibi.. Mutlak ise onu herhangi bir şartla
kayıtlandırmamasıdır.
Şimdi eğer mutlak bir
şekilde bunu yaparsa, o zaman keffaret ödemediği müddetçe
eşiyle cinsel münasebete giremez. (Gerçi diğer cinsel
istifadelerin sakıncası yoktur.)
Ama eğer şartlı olarak
yapmışsa, o zaman o şart yerine gelmeden zihar vaki olmaz.
Örneğin cinsel münasebetle şartlandırmışsa, o zaman zihar
sigasını okuduktan sonra, ilk cinsel münasebetten sonra zihar
gerçekleşir. Dolayısıyla ilk cinsel münasebet ziharın şartı
olduğu için, ondan dolayı kefaret gerekmez; ama eğer ondan
sonra bunu yapmak isterse, önce keffaret ödemeli, daha sonra
münasebette bulunmalıdır.
Yukarıda da dediğimiz
gibi, zihardan sonra erkek iki şeyden birisini yapmalıdır; ya
karısını boşamalı veya kaffaret ödedikten sonra ona geri
dönmeli. Eğer karısını ric’i olarak boşar ve iddeti sona
ermeden ona geri dönerse, o zaman önce ettiği ziharın
keffaretini yerine getirmelidir ki eşi kendisine helal olsun.
Ama eğer iddet bittikten sonra yeniden nikahlarsa veya bain
talakla boşarsa yada iddet içinde yeniden nikahlarsa, o zaman
keffaret ödemesine gerek yoktur.
Eğer zihar
gerçekleştikten sonra, kadın kocasının cinsel münasebette
bulunmamasına sabrederse, o zaman mesele yok. Ama eğer kadın
sabretmeğe razı olmazsa, şer’i hakime şikayet edebilir. Şer’i
hakim de kocasını çağırarak onu iki şey arsında serbest
bırakır: Ya kefaret öder ve eşine geri döner; yada onu boşar.
Eğer iki seçenekten birisini hemen seçerse, ona göre davranır.
Ama eğer hiçbirisini seçmez ve direnirse, o andan itibaren ona
üç ay mühlet verir. Bu müddet bittikten sonra yine seçimde
direnirse, onu hapse atar ve yeme içme konusunda onu zor
durumda bırakır ki inadından vazgeçsin. Ama onu iki şeyden
birisini seçmeye zorlayamaz veya ondan taraf karısını
boşayamaz.
Kur’an’da iki yerde
ziharla ilgili açıklama vardır; birisi Ahzap suresinde:
“Allah bir
adam için içinde iki kalb yapmamıştır. Kendilerinden zıhar
yaptığınız eşlerinizi analarınız kılmamıştır. Evlatlıklarınızı
da oğullarınız kılmamıştır. O sizin ağzınızdaki lafınızdır.
Allah ise hakkı söylüyor ve doğru yolu gösteriyor.”
(Ahzap, 4)
Diğeri ise
Mücadele suresinde:
*“Kocası
hakkında seninle tartışan ve Allah'a şikayette bulunan kadının
sözünü Allah işitmiştir. Allah, sizin konuşmanızı işitir.
Çünkü Allah, işitendir, bilendir.
*İçinizde
zıhâr yapanların kadınları, onların anaları değildir. Onların
anaları ancak kendilerini doğuran kadındır. Şüphesiz onlar
çirkin ve yalan bir laf söylüyorlar. Kuşkusuz Allah, affedici,
bağışlayıcıdır.
*Kadınlardan
zıhâr ile ayrılmak isteyip de sonra söylediklerinden
dönenlerin, karılarıyla temas etmeden önce bir köleyi
hürriyete kavuşturmaları gerekir. Size öğütlenen budur. Allah,
yaptıklarınızdan haberi olandır.
*Buna imkan
bulamayan kimse, temas etmeden önce aralıksız olarak iki ay
oruç tutmalıdır. Buna da gücü yetmeyen, altmış fakiri doyurur.
Bu (hafifletme), Allah'a ve Resulüne inanmanızdan dolayıdır.
Bunlar Allah'ın hükümleridir. Kâfirler için acı bir azap
vardır.
*Allah'a ve
Resulüne karşı gelenler, kendilerinden öncekilerin
alçaltıldığı gibi alçaltılacaklardır. Biz apaçık âyetler
indirmişizdir. Kâfirler için küçük düşürücü bir azap vardır.”
(Mücadele, 1 ila 5)
Görüldüğü gibi
bu ayetlerde zihar edilen kadının zihar ile gerçek anlamda ana
hükmüne geçmediği, dolayısıyla daimi haramlığın
gerçekleşmediği, ayrılmak isteyip de sonradan pişman olup geri
dönmek isteyenlerin sırasıyla belirlenen kefareti ödemeleri
gerektiği hükümleri açıklanmıştır. Yukarıda zikrettiğimiz
diğer hükümler ise hadislere dayanmaktadır; diğer bir çok
hükümde olduğu gibi.
Bu hükme zihar
denmesinin sebebi şudur ki “zihar”, “Zehr” (sırt) maddesinden
türeyen bir kelimedir. Erkek eşine zihar ettiğinde “Sen bana
annemin sırtı gibisin” dediği için bu eyleme zihar
denmiştir.
|