Soru-238: Selamun
aleyküm.
Bana nesh ayetlerinin
hangileri olduğu ve ayetlerin nuzül sebepleri ile ilgili biraz
bilgi verebilir misiniz?
Selam ve dua ile...
Allah'a emanet olunuz
inşallah.
NESHEDİLMİŞ ÂYETLERDEN ÖRNEKLER
Cevap-238:
Muhterem kardeşim, Kur'an'daki nesh olayı hakkında üç görüş
ortaya atılmıştır:
1- Bir görüş neshi tamamen inkara
dayanmaktadır.
2- İkinci görüş neshi kabul eden ve buna
kendilerine göre sayısı yüzlere varan örnekler
zikretmektedirler.
3- Üçüncü görüş neshi sadece sınırlı bazı
ayetlerde kabul etmektedir. Şia alimlerinin çoğunluğu bu
üçüncü kategoride yer almaktadırlar. Elbette nesh konusunda
işlenmesi gereken geniş başlıklar vardır ki şu anda maalesef
buna fırsatım yoktur. Sadece sizin sorduğunuz konuya (nesh
edilen ayetler) kısaca değinip bazı örnekleri açıklamaya
gayret edeceğim:
NESH EDİLEN AYETLERDEN BAZI ÖRNEKLER
1- Bu ayetlerden birisi Mücadele suresinin 12.
ayetidir ki bu surenin 13. ayetiyle nesh edilmiştir. Ayetin
iniş sebebi kısaca şöyledir:
Müslümanlardan bazıları sık sık Allah Resulü'ne
(s.a.a) gelerek Resulullah'tan özel görüşme talebinde
bulunuyorlardı. Görüşünce de öyle çok önemli olan konulardan
bahsetmiyor ve bu vesileyle hem Resulullah'ın değerli vaktini
telef ediyorlardı, hem de eziyetine sebep oluyorlardı. Bu
durum böyle devam edince Allah'u Teala söz konusu ayeti
indirerek hem bu vesileyle samimi olanlarla olmayanları
imtihan etti, hem de Resulullah'a yönelik olan eziyeti
bertaraf kıldı. 12. ayetle getirilen hüküm şuydu ki artık kim
Resulullah'la özel görüşme isterse, önce sadaka vermeli daha
sonra görüşmeye gelmelidir. Bu hüküm indikten sonra, ona Hz.
Ali (a.s)'dan başka kimse amel etmemiştir. İmam (a.s)'dan bu
konuda şöyle nakledilmiştir: "Bu ayet nazil olduğunda benim
bir dinarım vardı. Onu on dirheme bozdurdum. Her gün bir
dirhem sadaka verdikten sonra Resulullah'ın huzuruna varıp
istifade ediyordum. Benim dirhemlerim bittiğinde bu hüküm de
kaldırıldı."
Söz konusu ayetlerin metni şöyledir:
"Ey iman edenler! Peygamber ile gizli-özel
bir şey konuşmak istediğiniz zaman, bu konuşmanızdan önce bir
sadaka veriniz. Bu sizin için daha hayırlı ve daha temizdir.
Şayet bir şey bulamazsanız, artık Allah bağışlayan ve merhamet
edendir.." (Mücadele,12)
Dediğimiz gibi bu ayetle Allah-u Teala
Resulullah'la özel görüşmenin ön şartı olarak sadaka vermeği
emretmişti. Ancak Hz. Ali (a.s) dışında kimse amel etmeyince
veya edemeyince, hükmü bir sonraki ayetle kaldırmış ve onları
affetmiştir. Ayetin metni şöyledir:
"Gizli (özel) bir şey konuşmanızdan önce
sadaka vermekten korktunuz da mı yerine getirmediniz? Fakat
Allah da sizi affetti. Şu halde namazı kılın, zekatı verin,
Allah'a ve Resulüne itaat edin. Allah, yaptıklarınızdan haberi
olandır." (Mücadele,13)
Not: Istılah olarak birinci ayete mensûh (nesh
edilmiş), ikinci ayete ise nâsih (nesh eden) denir.
2- Nesh edilen ayetlerin bir diğer örneği,
miras konusudur. İslam'ın ilk yıllarında miras konusunda
mu'minler birbirlerinden miras alıyorlardı. Bu hüküm Enfal
suresinin 72. ayeti gereği uygulanıyordu:
"Gerçekten de iman edip hicret eden,
mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda cihad veren, onları
barındırıp yardım edenler, işte bunlar birbirlerinin
velileridir. (Ancak onlar birbirlerinden miras alabilirler.)
İman ettiği halde henüz hicret etmemiş olanlar, hicret
edinceye kadar onlar üzerinde herhangi bir velayet hakkınız
yoktur. Bununla beraber dinde sizden yardım isterlerse,
sizinle arasında antlaşma bulunanlar aleyhine bir durum
olmadıkça, onlara yardım etmeniz de üzerinize borçtur. Allah
bütün yaptıklarınızı görüp duruyor."
(Enfal, 72)
Daha sonra akrabalık bağları üzerine bina
edilen miras hükümleri nazil olarak bu ayetin hükmü nesh
edilmiştir. Örneğin şu ayet:
"Peygamber, müminler için kendi
nefislerinden daha evladır. O'nun hanımları da onların
analarıdır. Akraba olanlar da (miras konusunda) Allah'ın
kitabında birbirlerine, diğer müminlerden ve muhacirlerden
daha yakındırlar. Ancak dostlarınıza bir maruf (uygun bir
vasiyet) yapmanız müstesnâdır. Bu, kitapta yazılıdır."
(Ahzap, 6)
3- Diğer bir örnek de eşi ölen kadınlar içindi.
Bu konuda ilk uygulanan hüküm şuydu: Eşi ölen kadınlar
eşlerinin vefatından bir yıl geçinceye kadar, onun evinde
kalıp bıraktığı mallardan istifade edebiliyor ve bunun
dışında başka bir miras falan alamıyordu. Bu hüküm şu ayette
beyan edilmişti:
"İçinizden hanımlarını geride bırakarak
vefat edecek olanlar, eşleri için senesine kadar evlerinden
çıkarılmaksızın kendilerine yetecek bir malı vasiyet etsinler.
Bununla birlikte eğer kendileri çıkarlarsa, kendi haklarında
yaptıkları meşru bir hareketten dolayı size bir sorumluluk
yoktur. Allah çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir."
(Bakara, 240)
Daha sonra bu hüküm iddet ve miras hükümleriyle
nesh edilmiştir:
"İçinizden vefat edip de geride eşler
bırakan kimselerin hanımları, kendi başlarına dört ay on gün
beklerler. İddet (bekleme) sürelerini bitirdikleri zaman,
artık kendileri hakkında meşru bir şekilde yapacakları
hareketten size bir günah yoktur. Allah, yaptıklarınızdan
haberdardır." (Bakara, 234)
"Eğer hanımlarınızın çocukları yoksa,
bıraktıkları mirasın yarısı sizindir. Şâyet bir çocukları
varsa o zaman mirasın dörtte biri sizindir. Bu paylar, ölenin
vasiyeti yerine getirildikten ve varsa, borcu ödendikten sonra
verilir. Eğer siz çocuk bırakmadan ölürseniz, geriye
bıraktığınız mirasın dörtte biri hanımlarınızındır. Şâyet
çocuklarınız varsa o zaman bıraktığınız mirasın sekizde biri
hanımlarınızındır. Bu paylar, yaptığınız vasiyetler yerine
getirilip ve varsa borcunuz ödendikten sonra verilir. Eğer
ölen bir erkek veya kadının çocuğu ve babası bulunmadığı halde
kelâle olarak (yan koldan) mirasına konuluyor ve kendisinin
bir erkek veya kız kardeşi bulunuyorsa, bunlardan her birinin
miras payı terekenin altıda biridir. Eğer mevcut olan
kardeşler bundan daha çok iseler, bu takdirde kardeşler
mirasın üçte birini zarara uğratılmaksızın aralarında eşit
olarak taksim ederler. Bu paylar ölenin vasiyeti yerine
getirilip ve varsa borcu ödendikten sonra verilir. Bunlar,
Allah tarafından bir emirdir. Allah her şeyi bilen ve
yarattıklarına çok yumuşak davranandır."
(Nisâ, 12)
4- Başka bir örnek, zina eden kimsenin
cezasıyla ilgilidir. İlk uygulanan hüküm şuydu: Bir kimse
zina ettiğinde onlara uygulanan hüküm eziyet ve kınama idi.
"Sizlerden zina edenlerin her ikisine de
eziyet edin. Eğer onlar tevbe edip kendilerini ıslah ederlerse
onlardan vazgeçin. Çünkü Allah tevbeleri kabul eden ve çok
merhamet edendir." (Nisâ,16)
Daha sonra bu hüküm hapsetme ve aç susuz
bırakma hükmüyle nesh edildi:
"Kadınlarınızdan zina edenlere karşı,
içinizden dört şahit getirin. Eğer onlar, şahitlik yaparlarsa,
bu kadınları, ölüm alıp götürünceye kadar veya Allah onlara
bir çıkış yolu açıncaya kadar evlerde hapsedin."
(Nisâ,15)
Bir müddet sonra da kırbaçlama ve recm
hükümleriyle bu da nesh edilmiştir:
"Zina eden kadın ve zina eden erkekten her
birine yüz kırbaç vurun; Allah'a ve ahiret gününe
inanıyorsanız, Allah dini(ni tatbik) hususunda sizi sakın
acıma duygusu kaplamasın! Müminlerden bir grup da onlara
uygulanan cezaya şahit olsun."
(Nur, 2)
Elbette kırbaç hükmü bekar zinakarlara aittir;
ama evli olan zinakarların hükmü recm (öldürme)dir ki gayri
Kur'anî vahiyle Resulullah'a bildirilmiştir.
5- İslam'ın ilk yıllarında İslam ve
Müslümanların o günkü maslahatı dikkate alınarak kafirlere ve
müşriklere karşı toleranslı davranma izni verilmişti. Bu
hükümler örneğin şu ayetlerde bildirilmişti:
"Ey Muhammed! İman edenlere söyle: Allah'ın
cezalandıracağı günlerin geleceğini ummayanları şimdilik
bağışlasınlar. Çünkü Allah her kavmi kazandıklarıyla
cezalandıracaktır." (Câsiye, 14)
"Ehl-i kitaptan birçoğu arzu etmektedir ki,
sizi imanınızdan sonra çevirip kâfir etsinler: Hak kendilerine
iyice belirdikten sonra bile sırf nefsaniyetlerinden ve
kıskançlıktan dolayı bunu yaparlar. Buna rağmen siz şimdi af
ile, hoşgörüyle davranın, tâ Allah emrini verinceye kadar.
Şüphe yok ki Allah her şeye kâdirdir."
(Bakara, 109)
Bu ayetler, onlarla savaşmaya izin veren ve
buna teşvik eden ayetlerle nesh edilmiştir:
"Kendilerine savaş açılan kimselere (kâfirlere
karşı koymak için) izin verildi. Çünkü onlar zulme uğradılar.
Şüphesiz Allah onları zafere ulaştırmaya kadirdir."
(Hac, 39)
"Ey Peygamber! Müminleri cihada teşvik eyle.
Eğer sizden sabredecek yirmi kişi olursa iki yüze galip
gelirler ve eğer sizden yüz kişi olursa kâfirlerden bin kişiye
galip gelirler. Çünkü onlar hakkı ve akıbeti düşünmeyen
anlayışsız bir kavimdirler." (Enfâl,
65)
"Şu haram aylar bir çıktı mı artık o
müşrikleri nerede bulursanız öldürün, yakalayın, hapsedin ve
bütün geçit başlarını tutun. Eğer tevbe ederler ve namaz kılıp
zekatı verirlerse onları serbest bırakın. Muhakkak ki, Allah
çok bağışlayandır, çok merhamet edendir."
(Tevbe, 5)
"Kendilerine kitap verilenlerden oldukları
halde ne Allah'a, ne ahiret gününe inanmayan, Allah'ın ve
Resulünün haram kıldığını haram tanımayan ve hak dini din
edinmeyen kimselere alçalmış oldukları halde elden cizye
verecekleri hale gelinceye kadar savaş yapın."
(Tevbe, 29)
6- Önceleri Müslümanlara Allah-u Teala'nın
hükmü kafir ve müşriklerle müdara edip onlarla yaptıkları
anlaşmaya sadık kalmalarıydı; bu hüküm örneğin şu ayetlerde
beyan edilmiştir:
"Onlar, küfür işledikleri gibi, sizin de
küfür işleyip kendileriyle bir olmanızı arzu ettiler. Onun
için, onlar Allah yolunda hicret edinceye kadar içlerinden
dost edinmeyin. Eğer bundan yüz çevirirlerse onları yakalayın
ve bulduğunuz yerde öldürün; Onlardan ne bir dost, ne de bir
yardımcı edinmeyin." (Nisâ, 89)
"Ancak o kimselere dokunmayın ki, sizinle
aralarında anlaşma olan bir kavme sığınmış bulunurlar. Yahut
ne sizinle, ne de kendi kavimleriyle savaşmayı gönüllerine
sığdıramayıp tarafsız olarak size gelmişlerdir. Eğer Allah
dileseydi, onları size musallat kılardı, onlar da sizinle
savaşırlardı. Eğer onlar sizden uzak dururlar, sizinle
savaşmayıp size barış teklif ederlerse, Allah, sizin için
onlar aleyhine bir yol vermemiştir."
(Nisâ, 90)
"Hata dışında bir mümin, diğer bir mümini
öldüremez. Ve kim bir mümini yanlışlıkla öldürürse, mümin bir
köle azad etmesi ve ölenin ailesine (varislerine) teslim
edilecek bir diyet vermesi gerekir. Ancak ölünün ailesinin
bağışlaması müstesnadır. Eğer öldürülen, mümin olmakla beraber
size düşman bir kavimden ise, o zaman, öldürenin bir köle azad
etmesi gerekir. Eğer öldürülen sizinle aralarında antlaşma
olan bir kavimden ise, öldürenin, ölenin ailesine diyet
vermesi ve mümin bir köle azad etmesi gerekir. Bunlara gücü
yetmeyenin de Allah tarafından tevbesinin kabulü için arka
arkaya iki ay oruç tutması gerekir. Allah, Alimdir (her şeyi
bilendir), Hakimdir (hüküm ve hikmet sahibidir)."
(Nisâ, 92)
"Gerçekten de iman edip hicret eden,
mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda cihad veren, onları
barındırıp yardım edenler, işte bunlar birbirlerinin
dostlarıdırlar. İman ettiği halde henüz hicret etmemiş olanlar,
hicret edinceye kadar onlar üzerinde herhangi bir velayet
hakkınız yoktur. Bununla beraber dinde sizden yardım
isterlerse, sizinle arasında antlaşma bulunanlar aleyhine bir
durum olmadıkça, onlara yardım etmeniz de üzerinize borçtur.
Allah bütün yaptıklarınızı görüp duruyor." (Enfâl,
72)
"Ey iman edenler! Mümin kadınlar hicret
ederek size geldiği zaman, onları imtihan edin. Allah onların
imanlarını daha iyi bilir. Eğer siz de onların inanmış
kadınlar olduğunu öğrenirseniz onları kâfirlere geri
döndürmeyin. Bunlar onlara helal değildir. Onlar da bunlara
helal olmazlar. Onların (kocalarının) sarfettiklerini (mehirleri)
geri verin. Mehirlerini kendilerine verdiğiniz zaman onlarla
evlenmenizde size bir günah yoktur. Kâfir kadınları
nikâhınızda tutmayın, sarfettiğinizi isteyin. Onlar da
sarfettiklerini istesinler. Allah'ın hükmü budur. Aranızda O,
hükmeder, Allah bilendir, hikmet sahibidir."
(Mümtehine, 10)
Bu ayetlerdeki hüküm (sözleşmelere sadık kalma)
beraat (tevbe) suresinin ilk ayetleriyle nesh edilmiştir.
"Allah'tan ve Resulü'nden bir ültimatomdur
bu, kendileriyle antlaşma yaptığınız müşriklere:
"Bundan böyle yeryüzünde dört
ay daha istediğiniz gibi gezip dolaşın. Şunu da bilin ki,
Allah'ı aciz bırakacak değilsiniz. Allah kâfirleri mutlaka
perişan edecektir." (Tevbe, 1-2)
7- Savaşın meşruluğu ve
tedriciliğini beyan eden ayetler de neshin bir diğer örneğidir.
Evet savaşla ilgili hükümler tedrici ve birkaç aşamada inmiş
ve her birisinde inen ayetler bir öncekini nesh etmiştir. Bu
aşmaları şöyle sıralayabiliriz:
a) Salt izin:
"Kendilerine savaş açılan
kimselere (kâfirlere karşı koymak için) izin verildi. Çünkü
onlar zulme uğradılar. Şüphesiz Allah onları zafere
ulaştırmaya kadirdir."
"Onlar "Rabbimiz Allah'tır"
demelerinden başka bir sebep olmaksızın haksız yere
yurtlarından çıkarıldılar. Eğer Allah insanların bir kısmını
bir kısmı ile defetmeseydi manastırlar, kiliseler, havralar ve
içinde Allah'ın adı çok anılan mescidler elbette yıkılırdı.
Şüphesiz Allah kendi (dini) ne yardım edene yardım edecektir.
Şüphesiz Allah çok güçlüdür, çok izzetlidir (her şeye galiptir)."
(Hac, 39-40)
b) Misillemeye izin:
"Diğer birtakım kimseleri de
bulacaksınız ki; hem sizden emin olmak, hem de kavimlerinden
emin olmak isterler. Fitne için her davet olunuşlarında onun
içine baş aşağı dalarlar. Eğer bunlar sizden çekinmezlerse,
kendilerini bulduğunuz yerde yakalayın ve öldürün. İşte bunlar
aleyhinde size açık bir ferman verdik." (Nisâ, 91)
"Eğer onlar barıştan yana
olurlarsa, sen de barıştan yana ol! Ve Allah'a güven. Çünkü
işiten ve bilen O'dur." (Enfâl, 61)
c) Yakın olan müşrik ve
kafirlerle savaşmanın önceliği:
"Ey iman edenler, önce yakın
çevrenizdeki kâfirlerle savaşın ki, sizde bir güç ve kuvvet
olduğunu görsünler. Ve iyi bilin ki, Allah müttakilerle
beraberdir." (Tevbe, 123)
d) Bütün müşrik ve kafirlerle
savaşmak:
"Şu haram aylar bir çıktı mı
artık o müşrikleri nerede bulursanız öldürün, yakalayın,
hapsedin ve bütün geçit başlarını tutun. Eğer tevbe ederler ve
namaz kılıp zekatı verirlerse onları serbest bırakın. Muhakkak
ki, Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir." (Tevbe,
5,
"Kendilerine kitap
verilenlerden oldukları halde ne Allah'a, ne ahiret gününe
inanmayan, Allah'ın ve Resulünün haram kıldığını haram
tanımayan ve hak dini din edinmeyen kimselere kendilerine
kitap verilenlerden oldukları halde ne Allah'a, ne ahiret
gününe inanmayan, Allah'ın ve Resulünün haram kıldığını haram
tanımayan ve hak dini din edinmeyen kimselere alçalmış
oldukları halde elden cizye verecekleri hale gelinceye kadar
savaş yapın. alçalmış oldukları halde elden cizye verecekleri
hale gelinceye kadar savaş yapın." (Tevbe, 29)
İşte bunlar istediğiniz mensûh
ayetlerden birkaç örnektir. Allah'a emanet olun.
|