Bismillahirrahmanirrahim
Cevap-228:
Muhterem kardeşim, Üstad Subhani’nin bu konudaki cevabını
aynen size aktarıyorum; üstad şöyle yazmaktadır kitabında:
“İslam’ın güneşi
Mekke üstünde doğdu ve on üç yıl geçmesinden sonra bu güneş
Yesrib’ın gökyüzünde parladı ve on yıl sonra da battı. Bu
güneş sonra Arap yarım adası üzerinde yeni bir ufuk açtı.
Böylece Hicaz özellikle de Medine şehri dinin merkezi olarak
kabul edildi. Peygamber’ın (s.a.v) vefatından sonra
halifelerin Muhacir ve Ensar vesilesiyle seçilmesi
Medine’nin İslamî hilafet merkezi olarak bilinmesine sebep
oldu. Başa geçen halife bu merkez de oturup etraftaki
şehirleri, valileri ve memurları ile kontrol altında tutmak
ve İslam’ın yayılması için çalışmakla yükümlüydü. Allah’ın
tayini, risalet sahibinin emri ve Muhacir ve Ensar’ın seçimi
ile başa gelmiş olan Hz. Ali de tıpkı diğer halifeler gibi
Medine’yi hükümetin merkezi olarak tayin edebilir ve işleri
oradan yönetebilirdi. İmam (a.s) hilafetinin başlangıcından
önce bu yolu takip etti. O, mektuplar yazarak, liyakatli
insanları atayıp dünyaperest olanları azlettirerek, ateşli
hutbeler okuyarak İslam camiasını idare etti. İmam (a.s) Ebu
Bekir’ın hilafetinin ilk günlerinden başlayarak yirmi beş
yıl süresince inhiraf ve düzensizlik halinde olan İslami
nizamı tam ıslah etmişken ansızın Nakisler (yani herkesten
önce biat eden ahid bozucular) meselesi gündeme geldi. Hz.
Al, Nakislerin Ümeyyeoğullarının mali desteği ve
Resulullah’ın (s.a.v) hanımının nüfuzuyla Irak’ın güneyini
işgal ederek Basra’yı aldıklarını, Basra memurlarını
haksızca öldürdüklerini ve onlarca günahsız insanın kanına
girdiklerini öğrendi. Bu olanlar sebebiyle İmam, Nakisler’i
uyarmak ve onlara gereken cezayı vermek için askerleri ile
birlikte Basra’ya gitmek üzere Medine’yi terk etti.İmam
(a.s) oraya vardığında bir savaş oldu ve bu savaş batıl
ordusunun yenilgisi ve ahit bozanların başlarının
öldürülmesi ve onların askerlinden sağ kalanların da
kaçmasıyla sonuçlandı.Böylece Basra bir kez daha İslamî
hükümete geri döndü ve onun idaresi İmam’ın ashabından olan
müfessir İbn-i Abbas’ın eline geçti. Bazı özel durumlar
İmam’ın en kısa zamanda geldiği yoldan Medine’ye geri
dönmesini, Resulullah’ın (s.a.v) kabrinin yanında onun
seçkin ashabından olan arkadaşları ile birlikte İslam
camiasının sorunlarını halletmesini ve herkes ile her türlü
çekişmeden sakınmasını gerektiriyordu. Bu işin dış yüzüydü
ve herkes İmam’a (a.s) bu gibi tekliflerde bulunuyordu.
Ancak o mübarek kabir o topraklar üzerindeydi ve halifelerin
seçimi ve görevden uzaklaştırılması yetkisine sahip olan
sahabe orada yaşıyordu. Bu nedenle İmam (a.s) bir müddet
ikame etmek niyetiyle Kufe’ye gitmeyi tercih etti. İmam
(a.s) bu tercihi yüzünden bazı taraftarları tarafından
eleştirildi. İmam’ın bu davranışının iki sebebi vardı:
1- İmam (a.s)’ın
kalabalık bir ordu ile Medine’den çıkmış olasına rağmen onun
taraftarlarının büyük bir kısmını yarı yolda kendilerine
katılan Kufe halkı ve onların havalisi oturuyordu. Zira İmam
(a.s) Nakisler’i yok etmek için büyük sahabi olan Ammar
Yasir ve sevgili oğlu Hz.Hasan’ı yardım istemek için Kufe
halkına göndermişti. Kufe halkı ise bu büyük insanların
davetine icabet ederek İmam’ın (a.s)ordusuna katıldılar.
Her ne kadar Ebu Musa ve benzeri kimseler İmam’a her çeşit
yardımdan uzak durmuş ve halkı cihat etmekten sözleri ve
amelleriyle alıkoymuş olsalar dahi.
İmam (a.s)
Nakisler ile yaptığı savaşta muzaffer olduktan sonra
haklılığın gereği olarak cihat edenleri takdir ve cihattan
uzak duranları eleştirmek için bu halkın arasına gitmek
zorundaydı.
2- İmam (a.s)
Nakisler’ın Muaviye tarafından kışkırtıldığını biliyordu.
Hatta Muaviye bu kimseleri daha da tahrik etmek için onlara
birer mektup yazmış ve bu mektuplarında Şam halkından onlar
için biat aldığını, onların en kısa süre içinde Kufe ve
Basra’yı işgal etmeleri gerektiğini ve asla bu iki şehri Ebu
Talib oğluna bırakmamalarını dile getirmişti. Ancak
Muaviye’nin aldatmacasına inanan Nakisler İmam tarafından
bozguna uğratılmıştı. İmam (a.s) bu isyanı bastırdıktan
sonra fesadın asıl kaynağı ve Beni Ümeyye’nin bir dalı olan
Muaviye’nin karşısında geçti. Şam’a en yakın nokta Kufe idi.
Hepsi bir yana Irak fedakar ve güçlü askerlerin olduğunu bir
mıntıka idi. Bu yüzden İmam buraya her yerden daha çok önem
vermeliydi. İmam konuşmalarının birinde bu konuya
değinmiştir: “Allah şahit olsun ki ben isteyerek sizin
yanınıza gelmedim. Gelişim sadece çaresizliktendi.”
Bu iki
sebep nedeniyle İmam (a.s) hükümetini İslam’ın hilafet
merkezi olan Medine’den Kufe’ye intikal ettirdi. İmam (a.s)
bu niyetle 12 Recep H. 36. Yılında, Pazartesi günü Basra’nın
büyüklerinden olan bir grup ile birlikte Kufe’ye girdi.”