KEVSER YAYINCILIK

  Ana Sayfa / Soru ve Cevaplar                                                                                                           Soru ve Cevaplar

Bugün :  

  Sık Kullanılanlara Ekle                                                                                                                                                                                                                                                         Başlangıç Sayfası Yapın
 

Bismillahirrahmanirrahim

Soru-128: Vaka-i Harra ile ilgili detaylı bilgi -özellikle isimlerin geçtiği şekliyle-yazarsanız sevinirim. Zira Peygamber şehrini yağmalayıp, binlerce kadını kirleten ve bizlerin belki de (R.Anhüm) ile yadettiği sahte sahabiler kimler; kayıtta olanlardan birkaç ünlüsünü (en azından bizlerin yakından tanıdığı) belirtirseniz memnun olurum.

 

 

Cevap-128: Muhterem kardeşim, bu olay tarihlerde kısaca şöyle nakledilmiştir:

"Medine halkının ileri gelenlerinden bir grup, Yezid'in daveti üzerine, onunla yakından tanışmak için Şam'a gitmiş ve orada onun pisliklerini yakından ve açık bir şekilde görmüş, Yezid'in kendilerine gösterdiği saygı ve hürmete ve yaptığı büyük bağışlara rağmen, geri döndüklerinde, onun adilik ve pisliklerini insanlara anlatmaktan çekinmemiş ve halkı onun aleyhine ayaklanmağa davet etmişlerdi, ki bunların başında Abdullah İbn-i Hanzala vardı. Böylece Medineliler Abdullah'ın etrafına toplanarak onunla biat ettiler ve Yezid ve Ümeyye oğullarına karşı isyan başlattılar.

Önce Medine'de bulunan Ümeyye oğullarına mensup kişileri (ki bunların başında Mervân bin Hakem vardı) göz altına aldılar. Daha sonra Yezid'in ordusuna yardım etmeme şartıyla onlarla anlaşıp öldürmelerinde vazgeçerek Medine'den dışarıya çıkardılar. Fakat onlar her zamanki gibi yine kalleşlik yapıp yolda Yezid tarafından isyanı bastırmak için Medine'ye doğru yola çıkarılan  müfrezeye katıldılar. Bu müfrezenin başında ise gaddarlığı ve alimliğiyle ünlü Müslim bin Akabe bardı.  

Yezid ona şu direktifi vermişti: "Medine'ye vardığında onlara üç gün isyanlarından dönmek için muhlet ver. Eğer vazgeçmezlerse onlarla savaşıp üç gün askerlerine Medine'lilerin malları, canları ve ırzlarını mübah kıl . İstediklerini yapsınlar." Onlar da aynı şeyi en vahşi, en gaddarca şekliyle uyguladılar.  Ve savaş ağırlıklı olarak Medine'nin "Harra" bölgesinde vuku bulduğu için, "Vak'a-yı Harra" diye meşhur olmuştur. Bu olayda binlerce insan vahşice katledilmiş, binlerce Medineli kadın kirletilmiştir.  Öyle ki o yıl binden fazla kadının babası belli olmayan çocuk doğurduğunu tarihler yazmaktadır. Yezid'in safında yer alıp bu olaya katılan ve sahabi olarak tanınan birisi Mervan b. Hakem'dir.[1]

Aziz kardeşim, bu olayda asıl üzerinde düşünülmesi gereken husus şudur ki , acaba neden böyle bir olay vuku buldu? Bunu sağlıklı bir şekilde tahlil edebilmek için, biraz gerilere gitmek gerekir bizce. Biz sözü uzatmadan Hz. Fâtıma'nın bir konuşmasını nakletmek istiyoruz ki bizce feraset sahibi birisinin olayı sahih tahlil edebilmesi için önemli bir ip ucudur.  Biz bu konuşmayı başka bir bölümde de nakletmiştik, ama önemine binaen ve bu soruyla da alakalı olduğu için burada tekrarlamak istiyoruz:

Hz. Fâtıma-ı Zehra (a.s) ölüm döşeğindeyken Ensar ve Muhacir hanımlarından kendisini ziyarete gelen bir gruba şöyle dediler: "...Müslümanlar Ali'de ne hata buldular ki, halifeliği onun elinden alıp başkasına verdiler?! Evet, Allah'a yemin ederim ki Ali'nin keskin kılıcı, azimli ve yolundan dönmez adımları ve uygulamada hiçbir müsamaha ve ayrıcalık tanımaması, ilâhi ahkâm konusundaki bilgisi, Müslümanlara hoş gelmedi. Ama Allah'a ant olsun Hz. Resulullah (s.a.a)'in Müslümanların idaresini kendisinden sonra ona bıraktığı gibi onlar da ona bıraksaydı, Ali İslam ümmetini ifrat ve tefrite düşmeksizin idare ederdi. Çünkü Ali risaletin dayanağı, nübuvvetin sağlam beli (desteği) ve dinle dünya işlerinin bilgesidir. Şunu bilin ki İslam ümmeti bu işte apaçık kendi zararına olacak şekilde davrandı. Allah'a yemin ederim ki Müslümanlar Ali'nin yöneteceği bir hilafette eziyete uğramaz, sıkıntıya düşmezlerdi, Ali onları adalet ve bilgi pınarına doğru götürür ve doyasıya susuzluklarını giderirdi (herkes Hz. Ali'nin ilminden faydalanmış olurdu). Yerin ve göğün bereketleri Müslümanlara açılıverirdi o zaman!

Sözlerime iyi kulak verin ve bu duyduklarınızı sakın unutmayın: Daha nice şaşırtıcı şeyler göreceksiniz, bekleyin hele.. Bu işte hangi delil ve karineyle davrandı onlar? Neye dayanarak yaptılar bunu? Cesur ve işbilir bir uzmanı bırakıp korkak ve işbilmez birine sarıldılar.

"Yolu bilip de diğerlerine de doğru yolu gösteren"in mi, yoksa "yolu bilmeyen ve kılavuzluğa ihtiyacı olanın mı, halkı yönetmeye daha lâyık olduğunu[2] bilmeyen şu güruha yazıklar olsun!

Ne oldu sizlere böyle?! Nasıl vardınız bu hükme?! Evet! Müslümanların yaptığı bu iş, tıpkı gebe devenin durumu gibidir[3]... Bekleyin hele, yakında doğuracak; o zaman süt yerine kâse kâse kan ve öldürücü zehir sağacaksınız! İşte o zaman kötüler zararlı çıkar, gelecek nesiller geçmiş nesillerin düzüp koştuğu uğursuz temellerin sebep olduğu sonuçları görürler... O halde kesinlikle sizi saracak olan fitne ve fesadı bekleyedurun.

Keskin bir kılıç, her yeri sarıp kuşatacak; daimi bir kargaşa ve zalimlerin diktatörlük ve zorbalığıdır bundan böyle sizi bekleyen... Varınızı yoğunuzu yağmalayacak, olgunlaşmış buğday başakları gibi tırpanlayıp biçecekler sizi! Bu uğursuz işin nelere yol açacağı şu anda belli değildir sizlerce... Ne de zavallıdır bunlar! Sizin kendiniz biat etmeye gelmedikçe biz Ehl-i Beyt, sizi zorlayamayız![4]

İşte gördüğünüz gibi Hz. Fâtıma (a.s) bu tür olayların vuku bulacağına ve ümmeti, özellikle İslam devletinin merkezi konumunda olan Medine halkını nelerin beklediğini ta o günden öngörmüş ve açık bir şekilde onlara haber vermiş ve korkutmuştu. Eğer Peygamber yadigarının sözlerine o gün kulak verilseydi ve yapılan yanlışlardan geri dönülseydi, bu acı ama ibret verici sahneler yaşanır mıydı İslam tarihinde?! Sadece bu olaylar değil, bugün Müslümanlar olarak içinde bulunduğumuz bu içler acısı durumlarla karşılaşır mıydık?

Rabbim hepimize geçmişten gereken dersleri çıkarmamızı ve doğruları olduğu gibi bulup ona ittiba etme cesaret ve samimiyetini nasip ve müyesser kılsın. Amin


 

[1]- , Bu konuda şu kaynaklara bakabilirsiniz: Tarih-i taberi, C.7, S. 6'dan sonra, Tarih-i İbn-i Esir, C.4, 45'den sonra, Tarih-i İbn-i Kesir, C.2. S.302, Tyarih-i Yakubi, C.6, S.251, Tarih-ül Hulefâ (Suyuti), S.209, Tabakat-ı ibn-i Sa'd, C.5, S.215, Yenabi-ül-Mevedde, Bombay bas. S.255 ve...

[2]- Bu cümlede Hz. Fâtıma bir Kur'an ayetine işaret etmektedir: Yunus Suresi, Ayet 35.

[3]- İbn-i Ebi'l Hadid. c.4, s.87, Tabersi'nin İhticac'ı ve Meani'ul Ahbar ve Keşfu'l Gumme ve et- Taaccub: Keracki ve Emâli Şehy Tusi.

[4]- El- İmame c.1, s.171-981, Tarih-i Hulefa s.139, Kâmil c.4, s.45-48, Taberi ve Yâkubi.

 

 

 

Go to top of page  Ana Sayfa | Kitap Listesi | Kıble Dergisi | Makaleler | Kadin ve Aile | Cocuklar Îçin | Soru Ve Cevap | Yazarlarımız | Îletişim için |

  Kur`an | Hadisler | Dualar | Şiirler | Ses ve Video | Programlar | Linkler  |  

Copyright© 2000 Kevser Yayinlari Internet Hizmetleri. Tüm Haklari Saklidir Ayrintili bilgi almak için veya bize her konuda yazmak için, paragonxx@yahoo.de 'e mesaj yollayiniz. WWW.KEVSERNET.COM