KEVSER YAYINCILIK                                                                 

  Ana Sayfa / Makaleler /                                                                             Makaleler

Bugün :  

  Sık Kullanılanlara Ekle                                                                                                                                                                                                                                          Başlangıç Sayfası Yapın
 

Aşkın Velayeti, Imam Rıza (a.s.)

Bismillahirrahmanirrahim

 

KİBİR VE BÜYÜKLÜK TASLAMAK

 

"Kibir ve büyüklük taslamak" büyük günahlar listesinde yer alan en önemi günahlardan birisidir. Biz bu konuyu aşağıdaki başlıklar altında ele almaya çalışacağız:

 

1- Kibir'in anlamı ve büyük günah oluşu,

2- Kibirin kısımları,

3- Kibirin alametleri,

4- Kibirin kökleri,

5- Kibirin doğurduğu sonuçlar,

6- Kibir hastalığının düşünce bazında tedavisi,

7- Kibir hastalığının amel bazında tedavisi,

8- Kibirli değil mütevazı olmak gerekir,

9- Tevazu ve alçak gönüllüğün alametleri,

10- Mütevazı olmanın fazilet ve sonuçları.

    

1-  KİBİRİN ANLAMI VE BÜYÜK GÜNAH OLUŞU

 

Kibir insanın kendisinden başkasından üstün görmesi veya  başkalarına üstünlük taslaması demektir. İnsanın içinde bulunan bu hisse kibir ve bunu pratiğe dökülmesi ve amelen insanın başkalarına çeşitli vesilelerle üstünlük taslamasına tekebbür (Kibirlenme) denir.

Kibirin kendini beğenmişlik ve gururla farkı şudur ki kendini beğenmek sadece insanın kendisi ile alakalı olan bir şeydir. Başka birisi söz konusu olmasa dahi kendini beğenip bununla gururlanmıyor. Ancak kibir kendini beğenmenin yanı sıra başkasından da kendini büyük ve üstün görmek veya öyle taslamaktır.

Kibir ve kibirlenme insanoğlunun sahibi olabileceği  en kötü ve korkunç sıfatlardan birisidir. Zira kibir ancak Allah-u Teala'ya yakışan bir sıfatlardan birisidir ve başka hiçbir varlığa böyle bir şey yakışmaz; çünkü diğer varlıkların hepsi her neye sahipler ise hepsini Allah-u Teala'dan almışlardır.

Kendileri ise muhtaç naçiz ve aciz bir yaratıktan ibarettir.

Bu sıfatın kötülüğü ve büyük bir günah oluşu bir çok ayet ve hadislerden anlamak mümkündür; ki burada birkaç örnek vermekle yetineceğiz:

 

Zumer suresi ayet 60 da şöyle buyuruyor: "...Büyüklenen, kibirlenenler için cehennemde bir yer mi yok?!"

 

Yine aynı surenin 72. ayetinde şöyle buyuruyor: "İçinde ebedi kalıcılar olarak cehennemin kapılarından içeri girin. Büyüklük taslayanların yeri ne de kötüdür!"

 

Mu'min suresinde ise şöyle buyurmaktadır: "..İşte Allah her mütekebbir zorbanın kalbini böyle damgalar."

Yani mütekebbir olan kimsenin Allah'ın lütuf ve inayetinden mahrum kalır ve ne olduğu her kez tarafından anlaşılıp tanınır.

Kibirin ne kadar kötü iğrenç olduğunu anlamak için onun Şeytan'ın sıfatlarından olduğunu ve Şeytan'ın Allah'ın dergahından kovulup ve ebediyen lanetlenmesine vesile olduğunu bilmemiz yeterlidir. Kur'an-ı Kerim bu konuda şöyle buyurmaktadır: "Ve Meleklere: "Adem'e secde edin dedik de iblisten başka (Hepsi) secde ettiler; o ise dayattı ve kafirlerden oldu."

                                                                                                                                    (Bakara, 34)

 

Resulullah (s.a.a)'den nakledilen bir hadiste şöyle buyuruyor: "Kalbinde bir hardal tanesi kadar kibir olan bir kimse, cennete giremez. Kim büyüklenir ve yol yürürken tekebbür ederse, Allah kendisine gazaplandığı halde onun huzuruna varır (mahşur olur)."

                                                                                                      (Mirac-üs Saade, s.201)

 

Hz. Emir-ül Mu'minin Ali (a.s) ise şöyle buyuruyor: "Kibirden kaçın zira o günahların en büyüğü ve kınanmaya en layık kusurdur. Kibir İblis'in (Şeytan'ın) ziynetidir."  

                                                                                                          (Mizan-ül Hikme, c.8, s.298)

 

Birisi İmam Sadık (a.s)'a "İlhad (hak yolundan sapmanın) en aşağı derecesi nedir?" diye sorulunca, İmam (a.s) şöyle buyurdu: "İlhadın en aşağı derecesi kibirdir."                        

                                                                                                                    (el-Kafi, c. ,s.)

 

Yine şöyle buyurmaktadır: "Mütekebbir insanlar kıyamet gününde ufak karıncalar halinde harş edilecekler ve Allah-u Teala mahlukatın hesabını bitirinceye kadar insanlar onların üzerinde yürüyeceklerdir."

                                                                                                                               (el-Kafi, c. ,s.)

 

Hz. Ali (a.s)'dan şöyle rivayet edilmiştir: "Kibirden kaçın; zira kibir azgınlığın başı ve Rahman'a isyandır."

                                                                                                          (Mizan-ül Hikme, c.8, s.300)

 

Yine Şöyle buyurmuştur: "Dün (bir damla) nütfe olan, yarın ise bir leş olacak mütekebbire (kibirlenen kimseye) şaşarım!"

                                                                                                      (Nech-ül Belağa, Hikmet: 126)

 

 Resul-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: "Kıymet günü benden en uzak olanınız, serserilerdir; onlar ise büyüklenen kimselerdir."                                  

                                                                                                         (Bihar-ül Envar, c.73, s.232)

 

   

2- KİBİRİN KISIMLARI

 

Kibir üç kısımdan ibarettir:

a) Allah'a karşı kibirli olmak: 

 

Allah'a karşı kibirlenmek, ona karşı durmak, Allah'lık iddiasında bulunmak veya ona isyan  ve azgınlık ruhuyla karşı gelmek, emir ve nehiylerini reddetmektir. Firavunlar, Nemrutlar, Şeddatlar… gibi.

   Evet Allah'a karşı tekebbür, ya ilahlık iddiası yapmak, ya onun ibadet ve itaatinden, büyüklenerek  çekinmek, hatta tekebbür ve büyüklük taslayarak Allah'a dua edip ondan hacet dilemeye dahi tenezzül etmemek, hatta bunu hurafe ve akılsızlık olarak nitelemek, Allah'a karşı tekebbürdür ve insanın küfrüne yol açar.

Evet en kötü ve korkunç tekebbür Allah'a karşı olan tekebbürdür. Bu konuda bir ayetin mealini vererek geçeceğiz; Mu'min suresinin 60. ayetinde şöyle buyuruyor:

"Rabbimiz dedi ki: Bana dua edin, size  icâbet edeyim. Doğrusu bana ibadet etmekten büyüklenen (Müstekbirler) cehenneme boyun bükmüş kimseler olarak gireceklerdir."

 

b) Peygamberler ve İmamlara Karşı kibirlenmek:

 

Peygamberler ve İmamlara karşı kibirlenmek, kendini onlardan üstün veya onların haddinde görmek ve onların söz, emir ve nehiylerine boyun eğmemek, itaat etmemekten ibarettir. Peygamberlere itaat etmeyen kafirler ve müşrikler, "Onlar da bizim gibi beşer ve insandırlar  ve bize bir üstünlükleri yoktur, biz neden onlara iman edelim itaat edelim?" diyorlardı.  Bazıları ise biz onlardan daha üstünüz bize neden melek nazil olmuyor? diyorlardı.

Bu gün de  güya çağdaş geçinen, kendilerini medeni bilen zavallılar da Allah'ın dinin karşısına dikilip Allah'ın ahkamını ve Resulullah'ın buyruklarını çağdışı ve gericilik olarak nitelendiriyorlar. Bunların eski müşriklerle tek farkı, modern müşrikler oluşlarıdır.

Burada hatırlanması gereken bir nokta da şudur ki, gaybet zamanında imamların emriyle bizim, müctehid ve din mutahassısı âlimlere müracaat edip onlara taklit etmemiz ve dinimizin ahkamını onlardan öğrenmemiz gerekir. O halde müctehidlerin  fetvalarına da karşı gelmek Allah ve Resulü'ne karşı gelmek ve onlara tekebbür etmek gibi olur. Allah cümlemizi Şeytan'ın vesveselerinden korusun. Mütekebbirlerin kafirliğinden ve ebedi olarak cehennemde kalacağından bahseden bazı ayet ve hadislerde de işte bu iki kısım kastedilmektedir. Ama sonra bahsedeceğimiz kısım, yani kullara karşı kibirlenmek büyük günah olmasına rağmen insanın küfrüne ve ebedi olarak cehennemde kalmasına sebep olmaz.

 

c) Allah'ın Kullarına Karşı Kibirlenmek:

 

Kullara karşı kibirlenmek, hem kalpte, hem dilde, hem de amelde kendini üstün sayıp onları küçümsemek, onlarla eşit sayılmaktan hoşlanmamak, yürürken her kesin önünde gitmek, meclislerde başta oturmayı sevmek, herkesten selam ve tevazu beklemek, birisinden bir nasihat dinlediğinde bozulmak ve bir türlü kabul etmemek, konuştuğu batıl ve yanlış bir söze itiraz edildiğinde öfkelenmek, birisine bir şey öğrettiğinde minnet etmek, başkalarından hizmet beklemek, cemaat namazında bile fakir ve aşağı sınıf insanlarla oturmamak, bilip bilmediği her konuda görüş bildirmeğe kalkışıp kendini göstermeye çalışmak  vb. hareketlerle gerçekleşir. Bu kısım kullara karşı yapılan en kötü tekebbürdür.

Bazen ise kalpte ve amelde kibirli olması ve davranmasına rağmen bunu dilinde belirtmez.  Bu kısım biraz daha hafiftir, fakat yine de kötü ve tehlikelidir. Bir başka kısım ise, kalbinde kibirli olmasına ve kendini üstün görmesine rağmen, bunu dile getirmeyip amelde de başkalarına karşı mütevazı davranmaya çalışmaktır. Bu kısım da yine kibir kavramına girmesine rağmen, öncekiler kadar kötü ve tehlikeli değil ve tedavisi daha kolaydır.

 

3- KİBİRİN ALAMETLERİ

 

Gediğimiz gibi kibir bir hastalıktır, hem de en kötü hastalık. Bir hastalığı tedavi etmek için ilk olarak o hastalığı teşhis etmek gerekir. Kibir hastalığının teşhisi için aşağıda bazı alametleri zikretmemiz uygun olacaktır. (Gerçi bazı alametleri, bir önceki bölümde de zikrettik).

a- Bir insan kendi emsaliyle bir konuda tartıştığı zaman karşı taraf doğruyu ve hak olanı söylediğinde, buna itiraf edemiyor, hakkı öğrendiği için hoşnutluğunu beyan  edemiyorsa, bilsin ki kibirlidir.

b-  Bir meclise gittiğinde kendisine layık yerden aşağıda oturmak ar geliyorsa veya yürürken herkesten  arkaya kalmaktan rahatsız oluyorsa, bilsin ki kibirlidir.

c- Mesela bir işçisine, öğrencisine, kendisinden yaşta küçük olan kimseye vb. selam vermek kendisine ağır geliyorsa bilsin ki kibirlidir.

d- Mesela fakir bir mu'minin davetine icabet etmeğe, onunla birlikte oturup kalkmaya güceniyorsa, bilsin ki kibirlidir.

e- Ucuz ve eskimiş bir elbiseyi giymek ağır geliyor ve mutlaka pahalı ve değerli elbiseler giymeye özen gösteriyorsa, kibirli sayılır. Ancak bu işi yapmak gerçekten onun haysiyet ve onurunu toplum içerisinde zedeleyecek nitelikte olursa o başka.

Kısacası fakirlik, zenginlik, aşağı, yukarı, pahalı, ucuz vb. şeyler onu fazla etkilemiyorsa, zararına da olsa gerektiğinde doğrulara itiraf edebilen kimse inşallah kendisini kibirden kurtarmış sayılır.

 

4- KİBİRE YOL AÇAN SEBEPLER

 

  İmam Sadık (a.s) bu konuda şöyle buyurmaktadır: "Başkalarına  karşı kibirlenen, üstünlük taslamak isteyen kimse, kendi nefsinde bir aşağılık ve zillet hissetmesinden dolayı bunu yapar."

                                                                                                         (Bihar-ül Envar, c.73, s.225)

 

Hz. Ali (a.s) ise: "Ancak aşağılık ve hakir kimse tekebbür edip büyüklenir." buyurmaktadır.

                                                                                                          (Mizan-ül Hikme, c.8, s.311)

 

Evet çoğu insanları, aşağılık kompleksine kapıldıkları veya kendilerinde başkalarına karşı bir eksiklik hissettikleri için, bu hislerini tatmin etmek ve bu eksiklerini güya telafi etmek için, yalan yere kendilerini şöyle veya böyle göstermeye çalışıyorlar; başkalarına üstünlük taslıyorlar.

Halbuki hadis-i şeriflerde de buyrulduğu gibi, bir ağaçta ne kadar fazla meyve olursa, o kadar dalları aşağı eğilir. Davulun içi boş olduğu için dambür-gümbür ses çıkar;  bir kapta su ne kadar az olursa lakır şukur ses çıkarır. 

Bazen de mümkündür ki başkalarına karşı duyduğumuz bir kin veya hased, onlara karşı kibirli davranmamıza sebep olsun.

 

5-  KİBİRİN DOĞURDUĞU SONUÇLAR

 

a) Her şeyden önce kibirlenen insanı Allah sevmez; çünkü şöyle buyuruyor Kur'an-ı Kerim'de:

"İnsanlara yanağını çevirip (büyüklenme) ve böbürlenmiş olarak yeryüzünde yürüme çünkü Allah her büyüklük taslayıp böbürde neni sevmez".          

                                                                                                              (Lokman suresi, ayet: 18)

 

 b) Kibirlenen insanı insanlar da sevmez: "Hz. Ali (a.s) şöyle buyuruyor: "Mütekebbir insanın dostu olmaz "

                                                                                               (Mizan-ül Hikme, c.8, s.316)

 

İmam Sadık (a.s) ise şöyle buyuruyor: "Kibir sahibi olan kimse, (insanlardan) güzel övgü beklemesin."          

                                                                                                         (Bihar-ül Envar, c.73, s.234)

 

c)-  Mütekebbir insan bilahare insanlar arasında zelil olur:

 

 Hz. Ali (a.s) şöyle buyurmaktadır: "İnsanlara karşı tekebbür  eden zelil olur."

                                                                                                         (Bihar-ül Envar, c.77, s.235)

 

Resul-i Ekrem (s.a.a) ise şöyle buyuruyor: "Allah için tevazu göstereni Allah yüceltir... tekebbür edeni ise Allah kırar mahveder..."

                                                                                                                     (el-Terğib, c.3, s.560)

 

d)- Kibir, insanın akıl ve düşünce gücünü zedeler; zira aklını kullanmasına engel olur.  Zaten aklını kullanabilen bir kimse, kibirin ne kadar saçma bir şey olduğunu, kendisinin ne olduğunu anlayabilir. 

 

Onun için Hz. Ali (a.s)  şöyle buyuruyor: " Aklın en kötü afeti  kibirdir."

                                                                                                         (Mizan-ül Hikme, c.8, s.300)

 

İmam Muhammed Bakır (a.s) ise şöyle buyurmaktadır: "Bir kişinin kalbine ne kadar kibir girerse, o kadar aklından azalır."     

                                                                                                                        (Bihar, c.78, s.186)

 

Bir gün Resulullah (s.a.a) bir yerden geçerken bir grubun toplandığını görünce "Ne için toplanmışsınız?" diye sordu: Ya Resulullah, dediler şu gördüğün adam delidir; sara geçiriyor, onun için toplandık. Bunun üzerine Resul-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurdu: "Bu deli değildir hastadır." Sonra şöyle devam etti: "Asıl ve gerçek deliyi size tanıtayım mı?" "Evet ya Resulallah" dediler. O zaman şöyle buyurdu "Yürürken büyüklenen, yanlarına bakarak, omuzlarını sallayarak yürüyen kimse, günah ettiği halde Allah'tan cennet dileyen, şerrinden emanda olmayan, hayrı umulmayan kimsedir asıl deli olan; bu gariban ise bir hastadır ancak."

                                                                                                         (Bihar-ül Envar, c.73, s.233)

 

e)- Kibir İnsanı İlim ve fazilet elde etmekten alı kor:

İmam Musa Kazım (a.s) bu konuda şöyle buyuruyor: "Ekin, yumuşak yerde biter, kayalık üzerinde değil. Hikmet ve ilim de mütevazı kalpte yetişir ve hayatını sürdürür; mütekebbir bir kalpte değil; zira Allah tevazuyu aklın vesilesi kıldığı gibi, tekebbürü de cahilliğin vesilesi kılmıştır.  Bilmez misiniz  alçak tavanlı bir yerde başını dik tutarsan başın kırılır; aşağı eğen ise tavanın gölgesinden yaralanır. Allah-u Teala da tevazu etmeyeni alçaltır tevazu edeni ise yüceltir." 

                                                                                                                    (Tuhef-ul Ukul, s.817)

 

Hz. Ali (a.s) ise şöyle buyurmuştur:  " Tekebbür eden kimse ilim öğrenemez."

                                                                                                          (Mizan-ül Hikme, c.8, s.316)

 

 

Go to top of page  Ana Sayfa | Kitap Listesi | Kıble Dergisi | Makaleler | Kadin ve Aile | Cocuklar Îçin | Soru Ve Cevap | Yazarlarımız | Îletişim için |

  Kur`an | Hadisler | Dualar | Şiirler | Ses ve Video | Programlar | Linkler  |  

Copyright© 2000 Kevser Yayinlari Internet Hizmetleri. Tüm Haklari Saklidir Ayrintili bilgi almak için veya bize her konuda yazmak için, paragonxx@yahoo.de 'e mesaj yollayiniz. WWW.KEVSERNET.COM