Bismillahirrahmanirrahim
BİR AYETİN TEFSİRİ; İNSANI CEHENNEMLİK
YAPAN SEBEPLER
Kıyamet
gününde vuku bulacak ilginç sahnelerden biri cennet ehli ile
cehennem ehli arasında cereyan edecek karşılıklı konuşmalardır;
ki Allah-u Teala sonsuz lütfundan
dolayı daha şimdiden o konuşmaları Kur’an-ı
Kerim’de bizlere naklediyor ki ibret alalım ve şimdiden
başımızın çaresine bakıp vakit geçmeden ve pişmanlığın fayda
etmeyeceği gün gelip çatmadan kendimize
ahiret azığı toplayalım ve o günde bizi cehenneme
sokacak sebeplerden uzak durup, bizi cennetlik yapacak
sebeplere sarılalım.
Bu yazıda
Kur’an-ı Kerim’in naklettiği o ilginç konuşmalardan
birisini ibret almamız niyetiyle hepimize ders olsun diye
nakledip etrafında izahatta bulunmaya çalışacağız:
Kur’an-ı
Kerim Müddessir suresinin 40 ila
47. Ayetlerinde bu konuşmayı şöyle naklediyor:
"...(Cennettekiler,
cehennem ehli olan) günahkarlara uzaktan uzağa şöyle sorarlar:
Sizi şu yakıcı ateşe sokan
nedir? Onlar şöyle cevap verirler:
Biz namaz kılanlardan
değildik.
*Yoksulu doyurmuyorduk.
*(Batıla, kötülüklere)
dalanlarla birlikte biz de dalıyorduk.
*Ceza gününü de yalan
sayıyorduk.
*Sonunda ölüm bize geldi
çattı.”
Görüldüğü gibi cehennem ehli
cehenneme giriş sebeplerini dört ana maddede sıralıyorlar:
1-
Namaz kılmamak 2-
Yoksullara yardım etmemek, onları doyurmamak 3- Batıl ve
kötülük ehli olanlarla birlikte olup onların yaptığını yapmak,
onlarla dost ve beraber olmak. 4- Ceza gününü (kıyameti)
yalanlamak
Evet bunlar bir insanı
cehenneme götüren sebeplerdendir. Bu ayetten, sayılan bu
sebeplerin ne kadar önemli olduğunu da anlamaktayız. Şimdi
bunlar üzerinde biraz duralım.
1-
NAMAZ KILMAMAK
Namaz bir insanın Allah-u
Teala’ya kulluğunu belirtmesi için en büyük vesiledir.
“Namaz dinin direğidir, bir çadır direksiz ve bir bina
sütunsuz ayakta duramayacağı gibi namazsız bir insanın da din
ve imanı ayakta durmaz.” (Hadis-i Şerif)
Bir başka hadiste: “Namazın
dindeki yeri, başın bedendeki yeri gibidir.”
buyrulmaktadır. Başsız bir
bedenin hayatını sürdürmesi imkansız olduğu gibi, namazsız bir
din anlayışının ve namazsız Müslümanlığın da insana bir
faydası olamaz.
İşte bu yüzden sevgili
Peygamberimiz bir hadisinde namazın önemini birde şu dille
beyan etmektedir:
"(Allah’ı
) tanıdıktan sonra en üstün fariza, namazdır. (Kıyamet günü)
kulun ilk hesaba çekileceği şey namazdır. Namaz kabul olursa
(insanın) diğer amelleri de kabul olur. Namaz reddedilirse (yani
İnsan namazsız olur veya kıldığı namaz kabul olmazsa), diğer
amelleri de kabul olmaz, reddedilir."
Evet namazın önemi ve ehemmiyeti
ve özellikleri hakkında yüzlerce ayet ve hadis mevcuttur ki
onların az bir kısmını dahi nakletmek bu kısa yazıda mümkün
değildir. Kısacası namazsız bir dinin dinsizlikle fazla bir
farkı yoktur ve bahsettiğimiz ayetten de anlaşıldığı üzere
insanın cehennem azabına dûçar olmasının başlıca
sebeplerindendir. Allah cümlemizi gerçek namaz kılanlardan
eylesin ve neslimizi Allah'a kul olan, namaz ve ibadet ehli,
şeytanın şerrinden uzak bir nesil karar kılsın.
2-
YOKSULLARI
DOYURMAMAK
Bu şıktan maksat insanın fakir
ve zavallı insanlara karşı duyarlı olması ve onlara karşı
vazifesini yerine getirmesidir.
İnsanın sahip olduğu mal, mülk,
servet kısacası her şey Allah-u Teala’ya aittir. Bu imkanları
insanlara veren Allah, o servetinin bir kısmını da başka
insanlarla paylaşmasını ve onların sıkıntılarının da
giderilmesi için harcanmasını emretmiştir. Zekat, humus,
sadaka veya diğer yardım şekilleriyle... Hatta Allah-u Teala
emretmeseydi dahi insanın insanlık vazifesinin bir gereği
olarak, zayıf ve düşkün insanlara elinden geldiği kadar
yardımcı olmalıydı. İmkanı olduğu halde bunu yapmayan insanın,
demek ki insanlıktan haberi yoktur. Böyle birisi de cehennemi
hak etmiştir. .
İşte bu yüzden Allah-u Teala
zekatı, humusu Müslümanlara farz kılmış ve sadaka vermek,
fakirlere yardımcı olmak için büyük sevaplar belirlemiştir.
Burada konunun ehemmiyetinin
daha iyi anlaşılması için, aşağıdaki hadislere dikkatinizi
çekmek istiyoruz:
İmam Caferi Sadık’tan (a.s)
nakledilen bir hadisi şerifte şöyle buyuruyor:
"Kim
bir kırat (az bir miktar) zekatı vermekten çekinirse, (seçim
onundur) isterse Yahudi olarak ölsün, isterse Nasrani (Müslüman
olarak ölemez).” (el-Kafi
, c.3, s.505)
Resul-i Ekrem (s.a.a):
"Zekat
vermeyen ateştedir."
(Tefsir-i
Ebi-l Futuh,
c.1, s.697)
Hz. Ali (a.s):
"Kimin
malı çoğalır da onda olan (Allah ve kul) hakkını ödemezse, o
mallar kıyamet gününde onu sokacak yılanlara dönüşür."
(Bihar-
Envar, c.96, s.29)
3-
BATIL VE KÖTÜLÜK
EHLİ OLAN KİMSELERLE HAŞİR-NEŞİR OLMAK
Evet insanı cehennemlik eden
sebeplerden birisi de laûbalî, dinsiz imansız, Allah korkusu
olmayan batıl ehli kimselerle arkadaşlık yapmak, onlarla
birlikte olmak ve böylece hal ve hareketlerine iştirak
etmektir.
Bakınız
Kur’an-ı Kerim sapık ve imansız arkadaşlar tarafından
yoldan çıkarılan kimselerin (kıyamet günü) pişmanlıklarını
nasıl tasvir ediyor:
"O
gün (nefsine ve başkalarına) zulmeden kimseler ellerini
ısırarak şöyle der: Ah, keşke Peygamber’le birlikte bir yol
edinmiş olsaydım! Vaah, yazıklar
olsun bana, keşke filanı dost edinmeseydim! Çünkü o, gerçekten
bana geldikten sonra, beni zikirden (Allah’ı hatırlamaktan)
saptırmış oldu..."
(Furkan,28-29)
Resul-i Ekrem (s.a.a) de arkadaş
seçiminin önemini şu şekilde beyan etmektedir:
"Kişi
dostunun dini üzeredir; şu halde her biriniz kiminle dost
olduğuna baksın."
(Bihar-ül
Envar, c.74, s.792)
İşte görüldüğü gibi dost ve
arkadaşın insanın hayatında ne kadar önemli bir yere sahip
olduğu bu ayet ve hadislerden iyice anlaşılmaktadır. Tek
kelimede bir arkadaş insanı mümkündür ki cennetlik yapsın ve
mümkündür ki insanı cehenneme giriftar etsin.
Hz. Emir-ül
Mu’minin (a.s) şöyle buyurmuştur:
"Kötülerle
oturmak, (insanın) iyi insanlar hakkında kötü zan beslemesine
neden olur. İyilerle birlikte oturmaksa, kötüleri iyilere
katar. İyilerin facirlerle (kötülük
ehli olanlarla) oturması, onları
facirlere katar. Kimin durumunu kestiremiyorsanız;
dinini bilmiyorsanız, onun çevresine bakın. Eğer arkadaşları
Allah’ın dinine bağlıysalar, o da Allah’ın dini üzeredir.
Şayet arkadaşları Allah’tan başkasının dini üzere iseler, onun
Allah’ın dininden nasipsiz olduğunu bilin. Çünkü
Resulullah (s.a.a) şöyle derdi:
"Allah
ve âhiret gününe inanan bir kimse
kafiri kardeş, faciri arkadaş
edinmesin. Kim kafiri kardeş ya da faciri
arkadaş edinse, facirdir, kafirdir."
(Bihar-ül
Envar)
Yine şöyle buyurmaktadır:
"Kötü
arkadaşla oturmaktan kaçın; zira o, kendisiyle birlikte olanı
helak eder ve kendisiyle arkadaşlık yapanı alçaltır, bedbaht
eder.”
(Mizan-ül
Hikme, c.5, s.299)
Allah Resulü (s.a.a) buyuruyor
ki:
"Salih
arkadaş yalnızlıktan daha iyidir; yalnızlık da kötü arkadaştan
daha iyidir."
(Bihar-ül
Envar, c.15, s.51)
İmam Sadık (a.s) ise şöyle
buyuruyor:
"Kalbinden
bir öğüt vericisi, nefsinden bir alıkoyucusu ve kendisine
doğru yolu gösterecek (salih) bir
dostu olmayan kimse, düşmanın boyunduruğu altına girer."
(Bihar-ül
Envar, c.15, s.51)
KÖTÜ ARKADAŞIN ÖZELLİKLERİ
Resul-i Ekrem (s.a.a) kötü
arkadaşı ölüye benzeterek şöyle buyurmuştur:
"Ölülerle
oturup kalkmak kalbi öldürür."
Ölülerle oturup kalkmak da nedir ya
Resulullah?"
diye sorulunca şöyle buyurdu:
"İmandan
sapmış ve Allah’ın hükümlerine boyun eğmeyen kimselerle oturup
kalkmak, ölülerle oturup kalkmak gibidir.”
(Bihar-ül
Envar, c.15, s.52)
Hz.
Ali (a.s):
"Kötü
arkadaş, Allah’a karşı isyanı senin gözünde süslü (ve güzel)
gösteren kimsedir."
(Bihar-ül
Envar, c.15, s.52)
Allah Resulü (s.a.a):
"İnsanların
en akıllısı cahillerden kaçan kimsedir."
(Bihar-ül
Envar, c.15, s.52)
İmam Muhammed Bâkır (a.s):
"Şu
dört kişiyle dost ve arkadaş olma: Ahmak, cimri, korkak ve
yalancı. Çünkü ahmak, sana yarar vermek isterken zarar verir;
cimri de senden alır, ama sana vermez; korkak ise (tehlike
anlarında) senden ve ebeveyninden kaçar; yalancı da bazen
doğru konuşsa da sözüne inanılmaz."
(Bihar-ül
Envar, c.15, s.52)
İmam Zeyn-ül
Abidin (a.s) ise kötü arkadaşları
şöyle tanıtıyor:
"Fasık
kimseyle arkadaş olma; çünkü bir karın yemeğe veya ondan daha
aza seni satar. Ahmakla dost olma; zira o sana fayda vermek
isterken zarar verir.Cimri insanla dost olmaktan kaçın çünkü o
kendisine en çok muhtaç olduğun zaman seni yalnız bırakır.
Yalancıyla arkadaşlık yapma; çünkü yalancı serap gibidir;
uzağı yakın ve yakını ise sana uzak gösterir."
(Tuhef
ul Ukul,
s.279)
Hz. Ali (a.s):
"Fasıklar,
facirler ve açıkça Allah’a karşı
günah işleyenle arkadaşlık yapma.”
(Mizan-ül
Hikme, c.5, s.304)
Hz. Ali (a.s):
"Akıllı
düşman, cahil dosttan daha iyidir."
(Mizan-ül
Hikme, c.5, s.304)
İmam Rıza (a.s):
"Cahille
arkadaş olan (sürekli) zahmete düşer."
(Mizan-ül
Hikme, c.5, s.304)
İmam Sadık (a.s):
"İnsanlar
arasında üç kişiyle arkadaşlık yapma: Hain, Zalim ve söz
taşıyan. Zira insan için (başkasına) hıyanet eden kimse, sana
da hıyanet eder; senin için başkasına zulüm eden kimse (bilahare)
sana da zulüm eder ve sana zulüm getiren kimse sonrada senden
başkasına söz götürür."
(Bihar-ül
Envar, c.78, s.230)
Hz. Ali (a.s):
"insanların
kusurlarını araştırıp duran kimselerle oturup kalkma; zira
onlarla arkadaşlık yapan onlardan selamet kalmaz.”
(Mizan-ül
Hikme, c.5, s.304)
Resul-i Ekrem (s.a.a):
"Kendisi
için istediğini senin içinde isteme-yen kimsenin dostluğundan
sana bir hayır gelmez.”
(Bihar-ül
Envar, c.74, s.198)
İmam Sadık (a.s):
"Aşağılık
insanlarla haşir neşir olma; zira onlarla birlikte olmak
insanı hayra götürmez."
(Bihar-ül
Envar, c.78, s.249)
İmam Zeyn-ül
Abidin (a.s) oğluna şöyle vasiyet
ediyor:
"Yavrum
akrabalarıyla ilişkisini kesen kimselerle arkadaşlık yapma;
zira ben böyle birinin Allah’ın kitabında üç yerde
lanetlendiğini gördüm...”
(Nur-us
Sekaleyn, c.4, s.45)
İmam Sadık (a.s):
"Şunu
bilin ki dünyada Allah’ın (Azze ve
Celle) rızasından yoksun bir
şekilde gerçekleşen her dostluk, kıyamet günü düşmanlığa
dönüşür."
(Nur-us
Sekaleyn, c.4, s.612)
Hz. Ali ( a.s):
"Onu
bunu ayıplayan gıybet eden kimseyle arkadaş olma; yoksa sen de
zan altına girersin."
(Mizan-ül
Hikme, c.5, s.304)
İmam Ali (a.s):
"Kötülerle
arkadaşlık yapmak, insana kötülük kazandırır; rüzgarın pis
kokulu bir yerden geçtiğinde kendisiyle kötü kokuyu başka
yerlere taşıdığı gibi.”
(Mizan-ül
Hikme, c.5, s.302)
Kısacası insan, imandan yoksun,
fâsık, Allah’ın hükümlerine boyun
eğmeyen, insanı günahlara teşvik eden, zalim, söz taşıyan, hep
başkalarının kusurlarıyla uğraşıp duran, kendisi için
istediğini başkası için istemeyen, aşağılık olan,
akrabalarıyla ilişkisini kesen, onu bunu ayıplayıp gıybet eden
kimselerle arkadaşlık yapılaması nehy
edilmiştir.
Bütün bunlara karşılık iyi ve
dost olmaya layık kimselerin de özellikleri hadislerde beyan
edilmiştir. İşte bunlardan bazı örnekler:
İYİ
ARKADAŞIN ÖZELLİKLERİ
Hz. Ali (a.s) şöyle buyuruyor:
"Bütün
dostlar (bilahare bu dostluklardan ötürü) pişman olurlar;
muttakiler hariç."
(Nur-üs Sekaleyn, c.4, s.612)
Yani takva ve Allah rızası üzere
kurulan dostluklarda hiçbir zaman pişmanlık olmaz.
Hz. Ali (a.s):
"Hikmet
sahibi insanlarla arkadaşlık yap; ilimli insanlarla otur kalk
ve dünyadan yüz çevir ki Cennet-ül
me’vada yer alsın."
(Mizan-ül
Hikme, c.5, s.301)
Yani bunlar insanın cennette
girmesine vesile olur.
Hz. Ali (a.s):
"Akıllı
dostla arkadaşlık yapmak, ruhun hayatıdır."
(Mizan-ül
Hikme, c.5, s.301)
Hz. Ali (a.s):
"Çok
arkadaş edinmek isteyen adamların, neden akıllı ve takvalı
âlimlerle arkadaşlık yapmamalarına şaşarım; onlar ki
faziletleri insana fayda verir, ilimleri insanı
tehzip edip temizler ve
arkadaşlıkları insana ziynet olur.”
(Mizan-ül
Hikme, c.5, s.302)
Resul-i Ekrem (s.a.a):
"İnsanların
en mutlusu saygı değer ve haysiyetli insanlarla oturup
kalkanlarıdır."
(Bihar-ülEnvar,
c.74, s.185)
Resul-i Ekrem (s.a.a):
"Cennet
bahçesinden bir bahçe gördüğünüz zaman ondan yararlanın."
Nedir bu cennet bahçesi ya Resulallah,
diye sorulunca:
"Mu’minlerin
toplantılarıdır."
diye cevap verdi.
(Bihar-ül
Envar, c.15, s.51)
Resul-i Ekrem’in (s.a.a) nakline
göre havariler Hz. İsa’ya (a.s): “Kiminle oturup kalkalım?”
diye sorunca: Hz. İsa (a.s) şöyle cevap verdi:
"O
kimseyle oturun ki onu görmeniz size Allah’ı hatırlatsın,
konuşması sizin ilminizi artırsın, ameli sizi
ahirete
meyillendirsin."
(Tuhef-ul
Ukul, s.81)
Hz. Ali (a.s):
"Allah’a
itaat etmek için insana yardımcı olan kimse arkadaşların en
üstünüdür."
(Mizan-ül
Hikme, c.5, s.313)
İmam Sadık (a.s) şöyle buyuruyor:
"Arkadaşlığın
(bir takım sınır ve ölçüleri vardır ki), onlara sahip olmayan
gerçek dost ve arkadaş sayılmaz:
1- Sana karşı gizlisi ve
aşikarı aynı olmalı;
2- Senin güzelliğini kendi
güzelliği ve senin kusurunu kendi kusuru bilmeli;
3- Bir makam veya servet, onu
sana karşı değiştirmemeli;
4- Gücü yettiği şeyi senden
esirgememeli;
5- Musibet ve sıkıntı
zamanlarında seni terk etmemeli, yalnız bırakmamalı."
(Bihar-ül
Envar, c.78, s.249)
Hz. Ali (a.s): “Arkadaş
arkadaşına üç şey de sahip çıkmadığı zaman gerçek arkadaş
sayılmaz; musibet zamanında, gıybeti edildiği zaman ve vefat
ettiği vakit.” (Mizan-ül
Hikme, c.74, s.163)
Hz. Ali (a.s):
"Gerçek
arkadaş, arkadaşını zulüm ve haksızlıktan alı koyan, iyilik ve
ihsan etmesine yardımcı olan kimsedir."
(Mizan-ül
Hikme, c.5, s.311)
İmam Sadık (a.s) şöyle buyuruyor:
"Dostlarınızı
iki huyla deneyin; bu iki huy onlarda olursa, onlarla
dostluğunuzu sürdürün; olmazsa onlardan uzaklaşın; namazlarını
vaktinde kılmaya dikkat etmeleri; dar ve geniş günlerinde
kardeşlerine iyilikte bulunmaları.”
(Vesail-üş Şia, c.2, s.20)
Yine şöyle buyurmuştur:
"Kardeşlerimin
bana en sevimlisi, kusurlarımı bana hatırlatan kimsedir."
(Vesail-üş Şia, c.2, s.205)
İmam Sadık (a.s) yine şöyle
buyurmaktadır:
"Üç
defa sana kızıp da hakkında kötü bir şey söylemeyen kimseyi
kendine arkadaş seç."
(Bihar-ül
Envar, c.74, s.173)
Yine şöyle buyurmuştur:
"Bir
arkadaşı üç şeyde imtihan etmediğin müddetçe ona arkadaş deme:
Gazaplandığı sırada gazabının onu
haktan batıla çıkarıp çıkarmadığına bak; dinar ve dirhem (dünya
malı) düşkünlüğü ile imtihan et ve onunla yolculuk yap.”
(Bihar-ül
Envar, c.74, s.180)
Hz. Ali (a.s):
"Arkadaş,
zorluk zamanında imtihan edilir.”
(Mizan-ül
Hikme, c.5, s.312)
Hz. Ali (a.s):
"İnsan
güç kaybettiği zaman gerçek dost düşmandan belli olur.
"
(Mizan-ül
Hikme, c.5, c.312)
Evet buraya kadar insanı
cehennemlik eden sebepleri cehennem ehlinin dilinden öğrendik
ve bunların üçüncüsü olan arkadaşlık meselesi ve kötü
arkadaşın rolünü ve diğer detaylarını önemli olduğu için biraz
geniş olarak ele aldık. İnşallah hepimize faydalı olur.
KIYAMET
GÜNÜNÜ YALANLAMAK
Evet sebeplerden birisi de ceza
günü yani kıyamet gününü yalanlamak olarak beyan etmişlerdi
cehennem ehli. Bu sebep de oldukça önemlidir ve geniş bir
bahis olduğu için o konuya girmiyoruz ve isteyen
kardeşlerimize Caferilik sitesinin inançlar bölümündeki ilgi
bahsi okumalarını tavsiye ediyoruz. Allah-u Teala bizleri her
türlü şeytani vesveselerden ve insanı cehennemlik yapan
günahlardan, sebeplerden korusun. Bizleri kendi rızasına ve
cennet nimetlerine kavuşan kullarından eylesin inşallah. Amin!
|