|
Menüye git
6 -
İnsanın Hidayeti İçin Tek Yol Vahiydir
Geçen incelemelerden
anlaşıldı ki, insan da, başka türler gibi kendi hayatında
mutluluğunu sağlayacak bir hedefe sahiptir. Yapısı itibarıyla
insan toplumsal hayatı yaşamaya mecbur olduğundan insanın
saadet ve bedbahtlığı, toplumun saadet ve bedbahtlığına
bağlıdır. Çünkü herhalukarda insanın, toplumsal birimin bir
parçası olması ve kendi mutluluğunu toplumun mutluluğunda
araması gerekir.
Toplumun saadetini
doğrudan sağlayan ve onun yanında adilane bir şekilde ferdin
de saadetini garanti eden tek şey kanundur.
Yine açıklığa kavuştu ki,
insanın da yaratılışı itibarıyla diğer türler gibi kendi
türsel mutluluğuna ve bu mutluluktan önce olan koşullara
hidayet olması gerekir. İnsanın saadeti toplumsal yaşayışında
olduğu için, yaratılışı itibarıyla üstte işaret olunan ortak
kanuna doğru hidayet olması gerekir. Yine şu nokta da belli
oldu ki, insanın aklı, tek başına insanı doğru kanuna hidayet
etmek hususunda yeterli değildir. Çünkü bütün hallerde
toplumsal yardımlaşmaya ve toplumsal adalete hükmetmemektedir.
Üsteki açılamalardan şu
netice çıkarılmalıdır: İnsanlar arasında, akla dayalı idrak
eden başka bir idrakin daha bulunması ve yaratılışın
üstlendiği sözkonusu hidayeti gerçekleştirmesi gerekir.
Bu özelliklere sahip akli
idrak haricinde insanlar arasında bellenen yöntem, Allah’ın
elçilerin olan bazı özel insanların (peygamberlerin)
bahsettiği yöntemdir. Peygamberler bu yöntemi vahiy olarak
tanıtmış ve iddialarının doğruluğu için delil getirmişlerdir.
Allah-u Müteâl şöyle
buyuruyor:
“İnsanlar tek bir
ümmetti, (ihtilafsız sade bir hayat yaşıyorlardı. Sonra
ihtilaf meydana geldi) sonra Allah müjdeci ve korkutucu olarak
peygamberler gönderdi. İnsanların ayrılığa düştükleri şeylerde
aralarında dosdoğru hükmetmek üzere onlara kitap da
indirdi...”
Yine şöyle buyuruyor:
“Biz vahyettik
sana, nitekim Nuh’a ve Nuh’dan sonraki peygamberlere
vahyettik.... Şu ayete kadar: ve peygamberler müjdeleyenlerdir
ve korkutucu haber verenler. Ta ki, insanların -peygamber
geldikten sonra- Allah’a karşı bir mazeretleri, bir bahaneleri
kalmasın.”
İlk ayet vahiy ve
nübüvveti insanların ihtilaflarını önlemenin tek yolu
bilmiştir. Nitekim ikinci ayet de vahiy ve nübüvveti
mazeretlerin ortadan kalkmasının tek delili olarak
göstermiştir, bu da aklın, yol göstermek mazereti yok etmek ve
hücceti tamamlamak için tek başına yetemeyeceğini ortaya
koyar. Yani eğer peygamberler gönderilmemiş olsalardı ve
Allah’ın ahkamı insanlara iletilmemiş olsaydı, insanlar, zulüm
ve fesada gömülürlerdi. Bu durumda yalnızca akıl sahibi
olduklarından ve zulüm ve fesadın kötülüğünü anladıkları için
Allah huzurunda onları hesaba çekmek doğru olmazdı.
|