KEVSER YAYINCILIK

  Ana Sayfa / Ku`ran-ı Kerim                                                                                               Kur`an-ı Kerim

Bugün :  

  Sık Kullanılanlara Ekle                                                                                                                                                                                                                                                                                Başlangıç Sayfası Yapın
 

Menüye git                                                                                                                                                                                                                                         

3 - İnsan Türünün Toplumsal Oluşunun Anlamı:

İnsan türünün toplumsal bir tür olduğu, devamlı toplu halde yaşadığı ve fertlerin elele vererek yardımlaşma yoluyla ihtiyaçlarını giderdikleri şüphe götürmeyen bir gerçektir. Ancak, acaba insan bu işbirliği be yardımlaşmayı ilk tabiatı gereği mi yapmak istiyor? Yani ilk baştan kendi faaliyetlerini diğer insanlarla yardımlaşarak yapmak ve bu toplu çalışmanın sağlayacağı sonuçtan toplumdaki katkısı kadar pay almak mı istiyor? Bizim idrak edebildiğimiz şu ki, insan tabiatı gereği bir takım ihtiyaçlara sahiptir. Bu isteklerini tatmin etmek için sahip olduğu güç ve araçları işleten hislere de sahiptir. Bu aşamada bir fert diğer insanların ihtiyaç ve isteklerinden habersizdir.

İnsan kendi ihtiyaçlarını gidermek için her vesileden yararlanır. Kendi maksadına ulaşmak için yeryüzündeki maddelerden, mesela bitki ve ağacın kökünden tutun, budak, meyve ve yapraklarına kadar bütün bölümlerinden, çeşitli hayvanlar ve onların ürünlerinden kendi ihtiyaçlarını gidermek için yararlanmaktadır. Yani bunları kendi hizmetine alarak kendi ihtiyaçlarını gidermeye çalışıyor. Acaba böyle bir hale sahip -yani bulduğu her şeyi kendi hizmetine sokmak isteyerek onun ürünlerinden yararlanan- insanoğlu kendi türünden olan insanlarla karşılaştığında saygı göstererek, onlara karşı daha başka türlü mü davranır? Safa ve sevgiyle onlara yardım ve işbirliği elini uzatarak, diğerlerinin çıkarlı uğruna kendi çıkarlarından göz mü yumar? Kesinlikle hayır.

İnsan bir taraftan tek başına temin etmeye muktedir olmadığı ihtiyaçlarını göz önüne alıyor ve bu ihtiyaçların diğer insanlar tarafından temin edilebileceğini düşünüyor, diğer yandan buna varolan güç, istek ve arzular diğer insanlarda da mevcuttur. Bunun kendi çıkarlarını savunup onlara göz yummadığı gibi diğer insanlar da böyledir. Bu yüzden mecbur olarak toplumsal yardımlaşmayı kabul eder. Kendi çabasının ürünlerinden bir kısmını diğer insanların çıkarlarını temin etme yolunda verir Karşılığında kendi ihtiyaçlarını gidermek için ihtiyaç duyduğu miktarı diğer insanların çabalarının ürünüyle karşılar. Gerçekte (insan toplumsal yardımlaşmayı kabul ederek) durmadan çalışan bir genel ticaret ve alış-veriş çarşısına girmiş oluyor. Bu çarsıda her türlü hayat malzemesi satılıyor. Neticede toplumun çabasından ele gelen ürünler üst-üste toplanmakta ve herkes kendi toplumsal ağırlığı, yani topluma sunduğu iş miktarınca sözkonusu üründen payını alıyor ve payına düşen miktarla kendi ihtiyaçlarını gidermeye çalışıyor.

Bu açılamadan, insanın kendi çlarılarını korumayı sevdiğinden, ilk tabiatı gereği diğer insanları da kendi çıkarı uğrunda hizmete almak ve onların çabalarının ürününden yaralanmak istediği gerçeği ortaya çıkıyor. Toplumsal yardımlaşmaya boyun eğmesi ise, sadece başka çıkar yolu bulmadığından ve mecbur kaldığındandır. Çocukların durumu incelenecek olursa, konu daha iyi anlaşılır. Bilindiği gibi çocuk gönlünden geçen her şeyi ister. Ağlamak suretiyle de istekleri üzerindeki ısrarı belirtir. Ama çocukluk dönemini yavaş yavaş geride bırakıp toplumsal çevre ve şartlar içerisinde yavaş yavaş yer almaya başladığında, bazı isteklerinden vaz geçer. Toplum içerisinde kesin yerini alıp, toplumsal bir yapı kazandıktan sonra boş isteklerini tamamen unutur.

Bu konunun diğer bir şahidi ise şudur; normal olarak görüyoruz ki, bir insan diğer insanlara nisbetle daha fazla bir güç elde ettiğinde pervasızca toplumsal yardımlaşma ve onun gereklerini ihlal ediyor ve diğer fertleri kendi hizmetine sokmaya çalışarak onların emeklerinden oluşan ürünü, karşılık ödemeden kendine tahsis ediyor.

Allah-u Teâlâ bu toplumsal yardımlaşmaya işaretle şöyle buyurmaktadır:

“Onlar mı Rabbi’nin rahmetini pay edecekler? Bizi geçimlerini aralarında paylaştıran, dünya yaşayışında ve bir kısmı bir kısmına hizmet etsin diye (birbirlerine hizmet etmeleri için) bazılarını derece bakımından bazılarına üstün halkettik...”[1]

Ayet-i Kerime, insanın toplumsal yardımlaşmasının gerçeğine işaret edere, insanlardan her bir ferdin hayat için gerekli olan şeylerden birinde diğerlerinden üstün olduğunu ve neticede fertlerin muhtelif yönlerden birbirlerinden farklı olduklarını ve her kesin üstün olduğu şeyde diğerlerini musahhar ettiğini (egemenlik kazandığı) ve onların çabalarını kendi yararına kullandığını, neticede bir elbiseyi oluşturan dokular gibi fertlerin de toplumsal birimi oluşturduğunu belirtmektedir.

Yine buyuruyor ki:

 “... Doğrusu insan pek zâlim ve çok nankördür.”[2]

Ve yine buyuruyor ki:

“Zira o (insan) zulmeden ve cahildir.”[3]

Bu ayet-i kerimelerde de insanda varolan doğal istihdam (diğerlerini kendi hizmetine almayı istemek) garizesine işaret olunmuştur. İnsan bu garize yüzünden diğer insanların hakkına tecavüz etmeye yönelir ve onlara ait çıkarlara sahiplenmek ister.

 


 

[1] - Zuhruf/32.

[2] - İbrahim/34.

[3] - Ahzab/72.

 

 

Go to top of page  Ana Sayfa | Kitap Listesi | Kıble Dergisi | Makaleler | Kadin ve Aile | Cocuklar Îçin | Soru Ve Cevap | Yazarlarımız | Îletişim için |

  Kur`an | Hadisler | Dualar | Şiirler | Ses ve Video | Programlar | Linkler  |  

Copyright© 2000 Kevser Yayinlari Internet Hizmetleri. Tüm Haklari Saklidir Ayrintili bilgi almak için veya bize her konuda yazmak için, paragonxx@yahoo.de 'e mesaj yollayiniz. WWW.KEVSERNET.COM