Menüye git
10-
Kur’an-ı Kerim’in Vahyediliş Şekli
Vahyin keyfiyeti
konusunda Kur’an-ı Kerim’de kısaca şu açıklamalara
rastlıyoruz. Bu semâvi kitabın vahyi, konuşma şeklinde idi.
Allah-u Teâlâ, yüce Peygamberiyle konuştu. O Hazret, bütün
vücuduyla (yalnızca kulağıyla değil) Allah’ın sözünü kavradı.
Allah-u Teâlâ bu konuda
şöyle buyuruyor:
“Ve hiç bir insanla
konuşmaz (hiç bir kimseye söz söylemez) Allah, ancak vahiyle,
(yani başkalarının anlayamayacağı gizli konuşmayla) yahut
perde ardından yahut da bir elçi gönderir ve o Allah’ın
izniyle Allah’ın dilediğini vahyeder; çünkü Allah pek yücedir
ve hüküm ve hikmet sahibidir. Ve işte biz emrimizle sana
böylece ruhu -Kur’an’ı- vahyettik, kendiliğinden ne kitap
bilirdin nedir ne de iman ve fakat onu kullarımızdan
dilediğimizi doğru yola sevk eden bir nur kıldık, ve şüphe yok
ki, sen de elbette doğru yola sevk edersin.”
Ayetteki kısımlandırmaya
göre ve vahyin ilk kısımda her hangi bir yere nisbet
edilmediğinden ve üçüncü kısımda ise Resul’e nisbet
edildiğinden ayette Allah’ın konuşması üç değişik şekilde
zikrediliyor:
1- Allah’la insan
arasında hiçbir vasıta olmaksızın konuşması,
2- Perde arkasından
işitilen, Allah’ın konuşması. Hz. Musa (a.s) ın, Tur ağacı
tarafından Allah’ın konuşmasını işitmesi gibi.
3- Bir melek tarafından
taşınarak insana ulaştırılan Allah sözü. Bu haldeyken vahyi
taşıyan meleğin sözü işitilir. Yani vahiy meleği Allah’ın
sözünü nakleder.
İkinci ayet, Kur’an-ı
Kerim’in bu yolla Peygamber-i Ekrem’e (s.a.a) ulaştığını
bildiriyor. Yani buna göre Kur’an’ın vahy edilişi, konuşma ve
söz söyleme şeklindeydi. Kur’an’da şöyle buyuruluyor:
“Kur’an’ı Ruh-ul
Emin (Cebrail) açık bir Arapça diliyle, insanları Allah’tan
korkutanlardan olman için senin kalbine (senin nefsine)
indirmiştir.”
Yine buyuruyor ki:
“De ki, kim
Cebrail’e düşmansa iyi bilsin ki, o, Allah’ın izniyle Kur’an’ı
senin kalbine indirmiştir.”
Bu ayetlere göre,
Kur’an’ın hepsi veya bir kısmı, Cibril ya Ruh-ul Emin olarak
adlandırılan vahiy meleği vasıtasıyla gönderildi. (konuşmanın
üçüncü kısmı).
Peygamber-i Ekrem (s.a.a)
Kur’an’ı, elçiden, nefsiyle
yani bütün vücuduyla alıyordu. kulak yoluyla değil.
Kur’an’da buyuruluyor:
“Derken kuluna
vahyetti ne vahyettiyse. Gönlü, -nefsi- gördüğünü yalanlamadı
-ve yanılgıya kapılmadı. Hala onunla münakaşa mı edersiniz
(apaçık) gördüğü şeyleri.”
Başka bir ayette de vahyi
idrakten, levhaları okumak olarak söz ediliyor:
“Temiz sahifeleri
tilavet eden -okuyan- Allah tarafından gelmiş bir elçi.”
Bu konunun sonuna doğru,
Kur’an-ı Kerim’de vahyin kısımları, sıfat ve özellikleri
çevresinde bir çok açıklamalar ve meseleler sözkonusu
ediliyor. Kısa olmasını istediğimiz bu kitapta onların
hepsinin incelenmesine girişmeyeceğiz.
|