KEVSER YAYINCILIK

  Ana Sayfa / Ku`ran-ı Kerim                                                                                               Kur`an-ı Kerim

Bugün :  

  Sık Kullanılanlara Ekle                                                                                                                                                                                                                                                                                Başlangıç Sayfası Yapın
 

Menüye git                                                                                                                                                                                                                                         

4- Vicdan Çağrısı

Geçmiş bölümlerde değindiğimiz bazı çağdaş yazarların getirdiği yoruma göre nübüvvet, insanı toplumsal reformlara başvurmaya çağıran vicdanın çağrısına uyma neticesinde kıyam etmek ve baş kaldırmaktan ibarettir. Ancak Kur’an-ı Kerim’den anlaşılan bu görüşün tam aksidir. Çünkü Allah-u Müteal şöyle buyuruyor:

 “Ve cana ve onun azasını düzüp koşana (andolsun) ona kötülüğünü de kendini korumasını da ilham etmiştir.”[1]

Bu ayet-i kerimenin açıkladığı üzere, her insan Allah’ın vermiş olduğu vicdan ve fıtrat gereği davranış ve tutumunun iyisini kötüsünü birbirinden ayıredebilmektedir, doğruluk ve iyiliğe yönelmek çağrısı her insanın yaratılışında mevcuttur; ancak şu var ki bazıları fıtrattan gelen o çağrıya uyarak kurtuluşa ererler, bazılarıysa ona uymayarak felakete doğru giderler. Nitekim sonraki ayette şöyle buyurmaktadır:

 “Andolsun ki kim, kendisini iyice temizlemişse kurtulmuştur ve andolsun kikim kendisini kirletmiş kötülüğe gömmüşse ziyana girmiştir.”[2]

Eğer nübüvvet ve risalet bu vicdan çağrısının etkisiyle oluşmuş bir şey olsaydı, böyle bir vicdan bütün insanlarda bulunduğundan herkes nübüvvet ve peygamberliğe sahip olurdu. Halbuki Allah-u Muteal bu makamı (peygamberliği) sadece belli şahıslara mahsus kılmıştır. Nasıl ki şu ayette buyuruyor:

 “Bir ayet geldi mi, ‘Allah’ın peygamberlerine geldiği gibi bize de bir ayet gelmedikçe kesin olarak inanmayız’ derler. Peygamberliğini kime vereceğini Allah (daha iyi) bilir...”[3]

Bu ayet bildiriyor ki kafirler iman getirmeleri için peygamberliğin herkese verilmesini şart koşuyor ve kendilerinin de bu makamdan bir pay sahibi olmaları gerektiğini öne sürüyordular. Ama Allah-u Muteal onların şartlarını reddederek peygamberliğin belli kişilere mahsus olduğunu açıkça belirtmiştir.

 


 

[1] - Şems/8.

[2] - Şems/10-11.

[3] - En’am/124.

 

 

Go to top of page  Ana Sayfa | Kitap Listesi | Kıble Dergisi | Makaleler | Kadin ve Aile | Cocuklar Îçin | Soru Ve Cevap | Yazarlarımız | Îletişim için |

  Kur`an | Hadisler | Dualar | Şiirler | Ses ve Video | Programlar | Linkler  |  

Copyright© 2000 Kevser Yayinlari Internet Hizmetleri. Tüm Haklari Saklidir Ayrintili bilgi almak için veya bize her konuda yazmak için, paragonxx@yahoo.de 'e mesaj yollayiniz. WWW.KEVSERNET.COM