Menüye git
5 - Kur'an-ı Kerim'in Zâhiri ve
Bâtını
Allah Tebarek ve Teâlâ
kendi kelamında buyuruyor ki:
"Allah'a ibadet
edin ve O'na hiç bir şeyi şerik koşmayın..."
Ayet-i şerife zahirde,
putlara normal olarak tapınmayı nehyetmektedir.
Nitekim ayrı bir yerde de
şöyle buyuruyor:
"... Artık çekinin
putlara tapma pisliğinden..."
Fakat konu üzerinde biraz
dikkat edip tahlil ettiğimizde, putlara tapmanın Allah'tan
gayrisinin karşısında boyun eğmek olduğundan haram kılındığını
ve bu mabudun bilinen putlar olmasının ayrıca bir özelliğe
sahip olmadığı anlaşılır. Nitekim Allah Tebarek ve Teâlâ
şeytana boyun eğmeyi de, ona ibadet ve tapınma sayarak şöyle
buyuruyor:
"Ey ademoğulları,
'şeytana ibadet edip tapmayın' diye, sizden ahd almadım mı?
Şüphe yok ki, o size apaçık düşmandır."
Diğer bir tahlilde de
boyun eğip ibadet sayılması yönünden, insanın kendi
isteklerine uymasıyla, diğerine boyun eğmesi arasında da bir
fark olmadığı anlaşılır. Diğer yaratıklara boyun eğilmemesi
gerektiği gibi, Allah'ın istemediği nefsani isteklere de
uyulmamalıdır. Nitekim Allah (c.c) buna işaret ederek şöyle
buyuruyor:
"Acaba kendi heva
ve hevesini ilah (ve mabud) edineni gördüm mü?..."
Daha ince bir tahlille
de, yüce Allah dışında herhangi bir şeye iltifat ederek,
Allah'ı unutmamak gerektiği anlaşılıyor: Zira Allah'tan
başkasına ilgi göstermek, onları müstakil bilmek, onlar
karşısında mütevazı ve küçük olmak demektir. Böyle bir inanışa
sahip olmak, ibadet ve tapınmanın özüdür. Yüce Allah buyuruyor
ki:
"Andolsun ki, biz
cinlerin ve insanların çoğunu cehennem için yarattık..."
Ayetin sonunda işe şöyle
buyuruyor:
"... Onlardır
gaflette kalanların ta kendileri."
Görüldüğü gibi
ayetlerden, normal olarak putlara tapılmaması gerektiği
anlaşılıyor. Daha geniş bir bakışla insanın, Allah'ın izni
olmadan, yaratıklardan hiçbirine tapmaması, hatta insanın
kendi isteğine bile tapmaması, Allah'tan gaflet edip
yaratılanlara ilgi ve iltifat göstermemesi gerektiği
anlaşılıyor.
Böylece bir ayetten, ilk
önce basit bir mananın çıkarılması ve onun ardından daha geniş
ve daha kapsamlı manaların elde edilmesi, Kur'an-ı Kerim'in
her yerinde geçerli ve başından sonuna kadar mevcuttur. İşte
bu konu üzerinde derinden düşünmekle, yüce peygamberden hadis
ve tefsir kitaplarında da naklolunmuş olan şu hadisi şerifte
açılık kazanıyor:
"Kur'an'ın zahiri
ve batını vardır. Batının da ayrıca, yedi tane batını vardır."
Demek ki, Kur'an-ı
Kerim'in hem zahiri var, hem de batını... Her ikisi de, onda
yer alan sözlerden kastedilmiştir. Fakat şu farkla ki, bu iki
mana birbirinden farklı ve aynı düzeydeki iki anlam değildir.
Aynı şeyi ifade etmekle birlikte biri diğerinden daha kapsamlı
ve daha derin iki anlamdır. Ne zahiri ifade etmek batını
iradeyi nefyediyor; ne de batıni manasını irade etmek zahiri
irade etmeye engel oluyor.
|