Bismillahirrahmanirrahim
HADİSLERDEN
HANIMLARA
MESAJLAR
Bu yazıda,
Resulullah (s.a.a) ve Ehl-i Beyti'nden nakledilen
ve hanımlar için bir takım özel mesajlar taşıyan
bazı hadisleri, kısa bir açıklamayla huzurunuza
takdim etmek istiyoruz. İnşaallah faydalı olur.
Rabbim gereğince amel etmeği nasip buyursun:
1-
Uğurlu
ve Bereketli Kadının Bir Alameti:
Resul-i Ekrem (s.a.a):
"Kadın ilk çocuğunun kız olması onun uğurlu ve
bereketli olmasının (bir) alametidir."
Ne kadar ilginçtir
ki dinimiz ve dinimizin peygamberi, bugün
toplumumuza hakim olan kültür ve anlayışın tam
tersine, kız çocuğu ve kız çocuğu doğuran anneye
olan bakış tarzını bu şekilde ortaya koymaktadır.
Bu da bizim toplum olarak, bir çok konuda olduğu
gibi bu konuda da İslamî anlayıştan uzak
olduğumuzu ve cehaletten kaynaklanan âdet ve
törelerden etkilendiğimizi gösteriyor.
2-
Kız
Evladı:
Resul-i Ekrem (s.a.a):
"Kim üç kız çocuğunu veya üç bacıyı kefaleti
altına alır ve onların geçimini sağlarsa, cennet
ona vacip olur." Ya Resulallah, ikisi nasıl?
diye sorulunca: "İkisi de' diye cevap verdi.
Birisi nasıl? diye tekrar sorulunca: "Birisi
de' diye cevap buyurdular.
Resul-i Ekrem (s.a.a)
yine şöyle buyurmaktadır: "Bir insanın bir kız
çocuğu olur da ona güzel bir terbiye ve talim
verir ve Allah'ın verdiği nimetleri ondan
esirgemezse, bu onun ile cehennem ateşi arasında
bir engel ve perde olur."
Bir diğer hadisinde
şöyle buyurmuştur: "Bir kimsenin kız çocuğu
olur da ona eziyet etmez, küçümsemez ve erkek
çocuklarını ondan üstün tutmazsa, Allah bu
tutumundan ötürü onu cennete götürür."
İşte bu dinimizin
bakış tarzı, o da toplumumuzda hakim olan
cahiliyet anlayışı. Allah bizi ve toplumumuzu
ıslah eylesin.
3-
Kadınlara Cihad Sevabı:
Amellerin en
üstünlerinden birisi, belki de en üstünü Allah
yolunda cihad etmektir; ondan da üstünü şehid
düşmektir. Bildiğimiz sebeplerden dolayı Allah-u
Teala kadının üzerinden bu görevi kaldırmıştır.
Ancak başka yollardan bunu telafi etmiş ve mücahid
erkeklere verilen sevaptan kadınları mahrum
bırakmamıştır. Ama nasıl? Bunu sevgili
peygamberimizin dilinden dinleyelim:
Bir gün Resulullah (s.a.a)
cihadın faziletinden bahsettikten sonra; kadının
biri Allah Resulüne: "Ya Resulullah, kadınların da
bundan nasibi var mıdır?" diye sorunca; buyurdu: "Evet
kadın hamileliğinden doğum yapıncaya kadar, Allah
yolunda cihad eden mücahidin sevabını alır. Bu
süre içerisinde vefat ederse de şehid sevabını
alır."
4-
En İyi
Kadınların Beş Önemli Özelliği:
İmam Rıza (a.s) Hz.
Emir-ül Mû'minin (a.s)'dan şöyle nakletmiştir:
"En iyi kadınlarınız beş özelliğe sahip olan
kimselerdir." "O beş özellik nedir ya Emir-el
Mû'minin?" diye sorulunca şöyle buyurdu:
a-)
Hafif
yüklü ve mihiri az olan,
b-)
Yumuşak huylu ve güzel ahlaklı olan,
c-)
Kocasına itaat eden,
d-)
(Onun
yüzünden) kocası öfkelendiğinde, onu razı etmeden
uyumayan,
e-)
Kocası
bir yere gittiğinde onun gıyabında onu koruyan; (haysiyetine,
malına kimseyi dokundurmayan) kadın."
Evet böyle bir kadın, Allah-u
Teala'nın bir elemanıdır; Allah'ın elemanı ise
hiçbir zaman hüsrana uğramaz."
5-
Kadınların Cihad Meydanı:
Yukarıda da
belirttiğimiz gibi Allah resmi cihaddan gerçi
kadınları muaf kılmıştır; ancak bunun sevabını
başka yollardan telafi etmeği mümkün kılmış ve bir
anlama kadınlar için başka bir cihad meydanı
belirlemiştir. Bu ise belki zahirde kolay bir olay
olarak düşünülebilir. Ancak derinlemesine
düşünüldüğünde kadının aile ortamında büyük
görevleri ve ağır sorumlulukları bulunduğunu ve bu
görevlerini en iyi şekilde ve Rabb'imizin istediği
ölçüde yerine getirdikleri takdirde bu büyük
sevaba nail olurlar. Şimdi bunu yine hadislerin
dilinden öğrenmeye çalışalım:
Hz. Emir-ül Mû'minin
Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kadının cihadı,
kocasına karşı olan görevlerini en iyi şekilde
yerine getirmek (ve onu hoşnut etmesidir.)"
Bir gün Ensar
kadınlarından birisi olan Esma bint-i Yezid,
ashabının arasında bulunduğu bir sırada
Resulullah'ın (s.a.a) huzuruna vardı ve şöyle arz
etti: "Anam, babam sana feda olsun; ben kadınların
bir elçisi ve temsilcisi olarak huzurunuza varmış
bulunmaktayım. Canım size feda olsun, doğu veya
batıda bulunup da benim huzurunuza neden vardığımı
duyan her kadın mutlaka benimle aynı şeyleri
paylaşacaktır. Arzım şudur ki:
Allah seni hak
olarak bütün erkek ve kadınlara göndermiştir. Ve
biz sana ve seni gönderen Rabb'ine iman etmiş
bulunuyoruz. Biz kadınlar, siz erkeklerin
evlerinde oturarak, sizlerin isteklerini yerine
getirmekte ve evlatlarınızın yükünü taşımaktayız.
Siz erkekler ise Cuma namazı, cemaat namazı, hasta
ziyareti, cenaze merasimine katılma, haccetme ve
hepsinden de önemlisi Allah yolunda cihad etme
gibi amellerle biz kadınlara üstün kılınmışsınız.
Sonra hacca, umreye veya sınırları korumaya
çıktığınızda, elbiselerinizi dokuyan ve
çocuklarınızı eğiten yine bizleriz. O halde ey
Allah'ın Resulü, sevap ve mükafat açısından
sizinle bir ortaklığımız var mı?"
Allah Resulü (s.a.a)
o kadının bu sözlerinin ardından yüzünü asabına
çevirerek şöyle buyurdu: "Acaba bu kadının dini
meselelerinden bu şekilde sorması gibi güzel bir
konuşma dinlediniz mi?" Ashap da "Ya
Resulallah, dediler biz bir kadının böyle
konuşabileceğini sanmazdık." Sonra Allah Resulü (s.a.a)
kadına dönerek şöyle buyurdu: "Ey kadın, git ve
seni bekleyen kadınlara söyle ki, sizden her kim
eşine karşı vazifelerini en güzel şekilde yerine
getirir ve onu hoşnut etmeğe çalışır ve ona itaat
etmeğe çalışırsa, erkeklerin alacağı o kadar
sevabın hepsi ona da verilecektir." Bunu duyan
kadın sevinçli bir şekilde ve tekbir ve
tehlil getirerek Allah Resulü'nün huzurundan
ayrıldı.
İşte ilahi adalet
buna derler. Kadın-erkek arasındaki eşitlik böyle
mi sağlanır, yoksa kadınlara da erkekler gibi,
yaradılışları gereği kaldıramayacakları bir takım
ağır yüklerin ve sorumlulukların yüklenmesiyle mi?
Evet insanların amelleri, doğuracağı sonuçlar ile
ölçülür; bu açıdan ise görüldüğü gibi kadınlara da
erkeklere verilen mükafatların aynısı verilecektir;
elbette vazifelerini yerine getirdikleri takdirde.
Bu mevzunun daha iyi
pekişmesi ve bacılarımızın vazifelerini daha iyi
müdrik olabilmeleri için birkaç hadisi daha bu
bölüme eklemek istiyoruz.
Resul-i Ekrem (s.a.a):
"Bir kadın vefat ettiğinde kocası ondan razı
ise, cennete girer."
Resul-i Ekrem (s.a.a):
"Siz kadınlardan herhangi biri, evinde ev
işleriyle meşgul olması vasıtasıyla (iman ve ihlas
şartıyla) mücahidlerin cihad sevabını alır
inşallah."
Yine şöyle
buyurmuştur: "Bir kimse, hanımının kötü
ahlakına sabrederse, Allah ona Hz. Eyyub'a
belalara sabretmesinin sevabını verir. Bir kadın
da kocasının kötü ahlakına sabrederse, Allah ona
Asiye bint-i Mezahim'in sevabının aynısını verir."
Bir kişi
Resulullah'ın yanına gelerek şöyle dedi: "Benim
bir eşim var ki eve girdiğimde beni karşılar,
evden çıktığımda uğurlar. Beni üzüntülü gördüğünde
ise, nedir seni üzen? der; eğer geçim ve rızk
sıkıntısı ise, buna kefil olan var (yani Allah
rızka kefildir; bilahare bir çıkış yolu
bulunacaktır.) Eğer seni sıkan, rahatsız eden şey,
ahiret endişesi ise, Allah bu sıkıntını artırsın (yani
ahiret düşüncen çok olsun ki ona kendini
hazırlayasın)." Bunu dinleyen Allah Resulü (s.a.a)
şöyle buyurdu: "Allah'ın bir çok (özel)
elemanları vardır ki bu kadın da onlardandır.
Allah ona bir şehidin yarı sevabını verecektir."
İmam Cafer-i Sadık (a.s)'dan
şöyle rivayet edilmiştir: "Medine'li
Müslümanlardan bir kişi bazı işleri için (yolculuğa)
çıktı. Çıkarken hanımından o dönünceye kadar evden
bir yere çıkmaması için söz aldı. Bu arada kadının
babası hastalandı. O birisini Resulullah'a
göndererek, kocasının yolculuğa çıktığını ve
dönünceye kadar evden çıkmaması için söz aldığını,
fakat bu arada babasının hasta olduğunu ve
babasını ziyaret için izin verip vermediğini
Resulullah'a sordu. Allah Resulü cevaben: "Hayır,
evinde otur ve kocana itaat et." buyurdu.
Bilahare babası vefat etti. Bu sefer kadın gidip
de babasına namaz kılması için izin istedi. Allah
Resulü yine: "Evinde otur ve kocana itaat et."
buyurdu. Böylece kadının babası defnedildi. Bu
sefer Allah Resulü birisini kadına yollayarak şu
mesajı iletti: "Hiç şüphesiz Allah, kocana
itaat ettiğin için seni de, babanı da bağışladı."
Hz. Ali (a.s): "Kadınlarınızın
en hayırlısı eşlerine en çok mihriban ve
çocuklarına en çok merhametli olan kimsedir."
Resul-i Ekrem (s.a.a):
"Müslüman bir erkek, İslam'dan sonra, kendisine
baktığında huzur bulan, emrettiğinde itaat eden ve
gıyabında onun (haysiyetini) ve malını koruyan
Müslüman bir eşten daha iyi bir (nimet) ve fayda
elde etmemiştir."
İmam Sadık (a.s):
"Saliha bir kadın, salih olmayan bin erkekten daha
hayırlıdır. Hangi kadın, kendi eşine yedi gün
hizmet ederse, Allah onun yüzüne cehennemin yedi
kapısını kapatır ve cennetin sekiz kapısını açar;
hangisinden isterse içeri girer."
Evet Allah-u
Teala'nın kadınlara inayet ve lütfü bu kadar
büyüktür. Elbette ki bütün bunlarda, başta iman ve
ihlas şarttır. Yani Müslüman kadın bütün bunları
Allah rızasını kazanma niyetiyle yaparsa tabii ki
bu sevapları alır.
6-
Kadınlar
İçin Tehlike Çanları:
Buraya kadar Allah-u
Teala'nın kadınlara olan lütuf ve inayetini gördük.
Şimdi madalyonun diğer yüzüne bakıp kadınları
bekleyen bazı tehlikelerden ve Allah korusun,
vazifelerini yerine getirmedikleri ve İlahi
ölçüleri dikkate almadıkları takdirde
yüklenecekleri vebal ve katlanmaları gereken kötü
sonuçlardan biraz bahsedelim ki inşaallah o
tehlikelerden kendilerini koruyabilsinler Allah'ın
yardımıyla.
İmam Cafer-i Sadık (a.s)'dan
şöyle rivayet edilmiştir: "Bir kadın eşine,
'Ben senin yüzünden bir hayır görmedim." derse,
hiç şüphesiz ameli boşa çıkar ve yok olur."
Resul-i Ekrem (s.a.a)
şöyle buyurmuştur: "Bir kadın, diliyle kocasına
eziyet ederse, onu kendisinden razı edinceye kadar,
Allah onun hiçbir tevbesini, keffaretini ve iyi
amelini kabul etmez; hatta gündüzlerini oruç ve
gecelerini ibadetle geçirse dahi."
Yine şöyle
buyurmuştur Efendimiz (s.a.a): "Hangi kadın
kocasıyla müdara etmez ve onu güç yetiremeyeceği
şeylere mecbur kılarsa, onun hiçbir iyi ameli
kabul olmaz ve (tevbe etmeden ölürse,) Allah'ı
gazaplandırdığı halde onun huzuruna varır."
Yine şöyle
uyarmaktadır hanımları: "Bir kadın, kocasının
yatağını (haklı bir mazereti olmadan, küs bir
şekilde) terk eder ve (başka bir yerde) sabahlarsa,
sabah açılıncaya kadar melekler ona lanet okur."
Bir başka hadis yine
yüce Resulullah (s.a.a)'den, şöyle buyurmuştur:
"Bir kadın, kocasının hakkını eda etmediği
müddetçe, Allah'ın da hakkını eda etmiş olamaz."
Allah Resulü'nün (s.a.a)
ettiği dualardan biriside şudur: "Allah'ım,
ihtiyarlık çağım gelmeden beni ihtiyarlatacak
kadından sana sığınırım."
İmam Musa-i Kazım (a.s)'a
kocasını gazaplandıran kadının durumu sorulunca,
şöyle buyurduğu nakledilmiştir: "Kocası ondan
razı oluncaya kadar, günahkar sayılır."
Elbette bunları
burada aktarırken, "Erkek, başına buyruk, istediği
her türlü haksızlığı eşine karşı yapabilir." diye
bir şeyi söylemekten ve düşünmekten bile Allah'a
sığınırız. O ayrı bir konudur ve erkek yaptığı en
küçük haksızlığın bile karşılığını Adil Allah'ın
adalet mahkemesinde bulur; eğer eşini kendisinden
razı etmezse. Bizim burada muhatabımız kadınlar
olduğu için, onlara özgü vazifelerini ve İlahi
uyarıları aktarmaya çalışıyoruz. Allah kadın-erkek
cümlemize rızası doğrultusunda hareket edebilmeği
nasip buyursun. Amin!
7-
Hanımların Bilmesi Gereken Birkaç Husus Daha:
Resul-i Ekrem (s.a.a):
"Allah, (kendilerini) erkeklere benzeten
kadınları ve kadınlara (kendilerini) benzeten
erkekleri lanetlemiştir."
Resul-i Ekrem (s.a.a)
kızı Hz. Fatıma'ya (s.a) hitaben şöyle buyurmuştur:
"Ey Fatıma, her hangi bir kadın güzel bir
şekilde süslenir ve güzel bir elbiseyle evinden
çıkarak insanların dikkatini üzerinde toplar ve
kendisine bakmalarını sağlarsa, yedi göğün ve
yerlerin melekleri ona lanet eder ve ölüp de
cehenneme girinceye kadar, Allah'ın gazabına
mazhar olur. (Elbette tevbe edip dönüş yapar ve
bir daha tekrarlamazsa o başka.)"
İmam Sadık (a.s): "Bir
insanın alçalıp rezil olması için, onu meşhur
edecek (yani başkalarının dikkatini üzerinde
yoğunlaştırıp, parmakla gösterilecek duruma
getirecek) bir elbise giymesi yeterlidir."
Hz. Ali (a.s) şöyle
buyurmaktadır: "Kalın olan (vücudu göstermeyen)
elbiseler giyin; zira elbisesi ince olanın dini de
ince (gevşek) olur."
Hz. Ali (a.s)
Resul-i Ekrem (s.a.a)'den şöyle duyduğunu
naklediyor: "Zamanların en kötüsü olan ve
kıyametin yaklaştığı bir zaman olan ahırüz-zamanda,
bir çok kadınlar olacak ki örtülü oldukları halde
çıplaktırlar; süslerini gösterirler; dinden çıkıp
fitnelere girerler; şehvetlere yönelirler; nefsani
lezzetlere koşarlar ve haramları mubah kılarlar.
Onlar cehenneme girip orada ebedi olarak
kalacaklardır. (Bütün bunlar tevbe edilmediği
takdirdedir tabi.)"
Bir hadiste şöyle
geçmektedir: "Allah Resulü (s.a.a), kadınları
dışarıya çıkarken başkalarının dikkatini üzerinde
toplayacak elbiseler giymekten ve ses çıkaracak
takılar takmaktan nehyetmiştir."
Resul-i Ekrem (s.a.a)'den
yine şöyle rivayet edilmiştir: "Kadın zarar
görmeye müsait bir varlıktır; şeytan onun yanı
başını kesiverir. (Onun için ya dışarıya çıkmamalı,
yada çıktığında çok dikkatli olmalıdır.)"
Hz. Emir-ül Mû'minin
(a.s): "Güzelliğin zekatı, iffetli ve hayalı
olmaktır."
Yine şöyle
buyurmuştur: "Haya ve iffet iman adabındandır;
hür insanların özelliği ve iyi insanların
sıfatıdır."
Evet haya ve iffet
kadın-erkek bütün insanlar için önemlidir ve iman
ve hürriyetin bir simgesi durumundadır; ancak
kadınların taşıdığı tabii ve fiziksel yapılarından
ve insanları etkileyecek özelliklerinden dolayı,
haya ve iffet onlarda daha bir önem taşımaktadır.
Bu yüzden de Allah Resulü (s.a.a)'den şöyle
rivayet edilmiştir: "Haya, on kısma ayrılmıştır;
bunların dokuz kısmı kadınlara, bir kısmı ise
erkeklere verilmiştir."
Evet kadının iffetli
ve hayalı olması toplumun iffetli ve selametli
olması demektir; ama Allah korusun, kadının
iffetsizliği toplumun kötülüklere ve fesada
sürüklenmesi ve selametini kaybetmesi demektir.
İşte bu hakikat dikkate alınarak, bazı hadislerde
"Kadın şeytanın bir tuzağıdır"
tabiri kullanılmıştır. Bu sözden maksat
kadının yerilmesi ve kötülenmesi değil, onun çok
dikkatli olması ve şeytanın bir tuzağı haline
gelmekten kendisini koruyup kollaması gerektiğidir.
Aksi halde hem kendisi, hem de toplumu fesada
sürüklemesi kaçınılmaz olur. Nasıl ki maalesef
günümüzde büyük ölçüde öğle olmuştur. Allah
kadın-erkek cümlemizi, şeytanın ve nefsimizin
şerrinden korusun. Amin!
Resul-i Ekrem (s.a.a):
"Kim namahrem bir kadınla tokalaşırsa, Allah-u
Teala'yı gazaplandırır."
Şimdi bir bu hadisi
şerifi dikkate alın; birde bazılarının getirdiği
bahaneleri. Eğer tokalaşmazsak ne derler? Aman
kırılırlar, küser öfkelenirler, gerici derler.
Hadi bakalım, Allah'ın gazabını almak, azabını hak
etmek mi daha önemlidir, yoksa neye kızıp neye
öfkeleneceklerini bilmeyen, bir gün dost bir gün
düşman olan, zayıf ve zavallı mahlukatın rıza ve
gazabını kazanmak mı?! Karar sizin!
İmam Cafer-i Sadık (a.s):
"Hiç bir kadının, evinden dışarı çıkarken
elbisesine güzel koku sürmemesi gerekir."
Resul-i Ekrem (s.a.a):
"Bir kadın kocasından başkası için güzel koku
sürünürse; cenabetinden yıkandığı gibi yıkanıp o
kokuyu vücudundan temizlemediği müddetçe namazı
kabul olmaz." (Yani o namaz boynundaki
vazifeyi kaldırsa da, o namazdan sevap almaz.)
Resul-i Ekrem (s.a.a):
"Kadının kocasından başkası için güzel koku
sürünmesi, ateş ve zilleti satın alması demektir."
Evet bu hadislerin
ne demek istediği ve neden bu kadar bu meselelere
dinimizde önem verildiği açıktır. Zira kadın ve
erkek Allah'ın belirlediği ölçüler dahilinde
hareket ederlerse, bir taraftan toplum her türlü
fesad ve şaibeden uzak kalırlar; diğer taraftan
aile ortamında karı-kocalar birbirlerine daha çok
ısınır ve bağlanırlar ve tabii ihtiyaçlarını
Allah-u Teala'nın helal kıldığı sınırlar dahilinde
bertaraf ederler. Bugün, ailelerdeki
huzursuzlukların büyük bir kısmı işte bu İlahi
ikazların dikkate alınmamasından kaynaklanmıyor mu?!
İmam Bakır (a.s):
"Kadının (aile ortamında) kendini bakımsız tutması
yakışmaz; boynuna asacağı bir kolyeyle, eline
süreceği birazcık kınayla da olsa, kendisini
süssüz ve ziynetsiz bırakmasın."
İmam Cafer-i Sadık (a.s):
"Sizin en iyi kadınlarınız, kokusu güzel ve
yemeği (yemek yapması) güzel olan kimsedir..."
Resul-i Ekrem (s.a.a):
"Üç (ses) perdeleri yırtarak, Allah-u Teala'nın
huzuruna varır; (Allah'ı hoşnut eder). -Âlimlerin
kalemlerinin sesi, mücahidlerin ayak sesleri,
iffetli kadınların iplik dokuma, elbise dikme
sesleri."
İşte zahirde önemsiz
gözüken, ama kadınların yapı ve tabiatına uygun
şeylerle uğraşmasının Allah katındaki önemi.
Elbette hadiste söylenen şey bir örnek olarak
verilmiştir.
Biz bu bölümü yine
uyarı niteliğini taşıyan birkaç hadisle
noktalıyoruz;
Resul-i Ekrem (s.a.a):
"En kötü kadınlarınız, hayadan yoksun, (kocasına
karşı) dili uzun ve ağzı bozuk olan kimsedir."
Bir başka hadisinde
şöyle buyurmaktadır Efendimiz (s.a.a): "Kadınlarınızın
en kötüsü, temizliğine dikkat etmeyen, inatçı ve (kocasına
karşı) asi olan kimsedir."
Yine şöyle
buyurmaktadır: "Kadınlarınızın en kötülerinden
birisi, kötülükten kaçınmayan, kinci olan kimsedir."
|