|
İslam'da annelik
makamı ve annelik makamını ve insanın
hayatındaki rolünü anlayabilmemiz için yüce
Rabbimizin kitabına ve Resulullah'ın (s.a.a)
ve Ehl-i Beyti'nin nurlu sözlerine müracaat
etmemiz gerekir. Biz de mümkün mertebe ayet ve
hadislerden yararlanarak bu mevzuu sizlere
açıklamaya çalışacağız.
Allah-u Teala
Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurmaktadır: "Rabbin
ondan başkasına ibadet etmemenizi ve anne
babaya iyilik etmenizi emretmiştir. İkisinden
birisi yahut her ikisi senin yanında
ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara öf
bile deme; onları azarlama onlara güzel söz
söyle; onlara rahmet ve şefkat dolu tevazu
kanadını ger. Onlara alçak gönüllü ve şefkatli
davran ve onlar hakkında dua edip şöyle de: Ey
Rabbim, bunlar küçükken beni nasıl yetiştirip
büyüttülerse, sen de onlara merhamet et, acı."
(İsra Suresi, ayet 23-24)
Bir başka ayet-i
kerimede şöyle buyurmaktadır: "Biz insana
anne ve babasını tavsiye ettik anası onu
zayıflık üstüne zayıflık çekerek karnında
taşımıştır. Onun (memeden) ayrılmasıda iki yıl
içinde olmuştur onun için biz insana bana ve
ana baba şükret dönüş banadır diye öğüt verdik."
(Lokman Suresi, ayet 14)
Görüldüğü gibi
bu ayetlerde Allah-u Teala anne babaya iyilik
etmeği, onlara şükretmeyi kendi ibadeti ve
şükrüyle yan yana zikretmiştir. Bu da Anne
babanın Hak Teala indindeki makamını ve onlara
iyilik ve itaat etmenin önemini göstermektedir.
Onun için anne, babaya itaat etmek günah ve
farz olan şeyler haricinde farzdır. Hatta anne
baba evladını sünnet olan bir ameli yapmaktan
nehy edip başka bir işe emrederse onların
dediğini yapması gerekir.
Bir gün bir kişi
Resulullah'a (s.a.a) gelerek ya Resulullah
dedi, anne babanın evlatları boynundaki hakkı
nedir? Sevgili Peygamberimiz şöyle buyurdu: "Onlar
senin cennet ve cehennemindir."
Yani onlara
yapacağın iyilikler ve onlara karşı
vazifelerini yerine getirmenle cenneti
kazanabilirsin. Ama onlara karşı vazifelerini
yerine getirmezsen cehennemi hak etmiş olursun.
Hz. Ali (a.s)
şöyle buyurmuştur: "Anne babaya iyilik yapmak
en büyük farizadır."
İmam Sadık (a
.s): "Allah anne babaya iyilik etmeyi
emretmiştir" ayetini şöyle açıklamıştır: "İyilik
etmek onlarla iyi geçinmek ve ihtiyaçlarını
ağız açıp istemeden yerine getirmektir..."
Yine Resul-i
Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kim ömrünün
uzamasını ve rızkının bollaşmasını istiyorsa,
anne babasına iyilik etsin ve akrabalarına
sılayı rahimde bulunsun."
Resul-i Ekrem (s.a.a):
"Kıyamet gününde iyilerin efendisi
ölümlerinden sonra anne ve babalarına iyilik
yapan kimselerdir."
Sekizinci
İmamımız İmam Rıza (a .s): "Anne babaya iyilik
etmek vaciptir; hatta müşrik olsa dahi.
Elbette Allah'a isyan olan şeylerde onlara
itaat edilmez."
Buraya kadar
ayet ve hadislerden anne ve babanın ikisine de
iyilik ve itaat etmenin önemi anlaşılıyordu.
Fakat diğer bir çok hadisten anlaşılıyor ki
annenin hakkı ve ona iyilik yapmak daha
önemlidir. İşte bu hadislerden bir bazısı:
Bir gün birisi
Resulullah'a sorar: "Ben kime iyilik yapayım."
Resulullah "Annene" der. Sonra tekrar kime
diye sorduğunda tekrar "Annene" der. Adam
tekrar sorar; Resulullah tekrar "Annene" der.
Adam tekrar sorunca Resulullah bu sefer "Babana"
diye cevap verir."
Rivayet
edildiğine göre birisi Resul-i Ekrem'e gelerek
"Ya Resulullah, ben çok kötü işler yapmışım,
acaba benim tövbem kabul olur mu? demiş.
Resul-i Ekrem "Acaba annen veya baban yaşıyor
mu? diye sormuş; o da "Babam yaşıyor" demiş.
Resul-i Ekrem "Git ve ona iyilik et" buyurmuş.
Adam çıkıp gittikten sonra, Resul-i Ekrem
yanındakilere dönerek şöyle buyurmuş: "Keşke
annesi olsaydı da ona iyilik etseydi; tövbesi
daha çabuk kabul olurdu."
Bir gün Hz. Musa
Allah-u Teala ile münacat ederken Hak
Teala'dan cennetteki arkadaşını kendisine
tanıtmasını istiyor. Hak Teala şöyle hitap
eder: "Senin cennetteki arkadaşın filan
nahiyedeki gençtir. Hz Musa genci bulmak için
oraya geldiğinde onun kasaplık yapan biri
olduğunu görür. Hz. Musa onu çaktırmadan takip
etmeye başlar ki hangi amelle böyle büyük bir
makamı elde ettiğini öğrenmiş olsun. Akşama
kadar bekler; fakat onun için önemli olan ve
böyle bir makama onu layık kılacak bir ameli
göremez. Akşam olunca genç, iş yerini kapatıp
eve gitmek istediğinde Hz Musa kendini
tanıtmadan adamdan, o gece kendisini misafir
etmesini ister. Hz Musa bu vesileyle gece
boyunca da gencin iyi amellerini takip etmeyi
amaçlamaktadır. Genç Hz. Musa'nın isteğini
kabul edip onu evine götürür. Hz. Musa eve
girdiğinde gencin her şeyden önce yemek
yaptığını. Daha sonra evde bulunan ve eli
ayağı felç olan ihtiyar bir kadının yanına
gelerek büyük bir sabır ve şefkatle yemeği
lokma lokma onun ağzına koyarak yedirdiğini,
sonra elbisesini değiştirdiğini, ihtiyaç
gidermesine yardımcı olduğunu; sonra da özel
yerine yatırdığını görür. Hz. Musa (a.s) o
gece sabaha kadar gencin normal dini
vazifeleri dışında fevkalade bir amel, ibadet,
münacat falanını görmez. Sabah olduğunda ise
yine genç evden çıkmadan o kadının yemeğini
yedirir ve diğer ihtiyaçlarını gidermede
şefkatle ona yardımcı olur. Vedalaşırken Hz.
Musa gence sorar: "Bu kadın kimdir ve sen ona
yemek yedirirken, gözlerini gök yüzüne dikerek
ne söylüyordu?" Genç şu cevabı verir: "Bu
benim annem" der. Ben ona yemek verdiğim zaman
hakkımda şöyle dua ediyor: "Allah'ım bu
hizmetlerin karşılığında oğlumu cennette Hz.
Musa'nın yanına arkadaş eyle." Hz. Musa da
gence annesinin duasının kabul olduğunu
müjdeleyip Hak Teala'yla yaptığı münacatı
kendisine anlatır."
İşte anne
babanın hakkını riayet etmek böyle feyizlere
insanı ulaştırır. Elbette bütün bunlardan önce,
insanın mu'min ve takvalı olması gerekiyor.
Yine Resul-i
Ekrem'den (s.a.a) şöyle nakledilmiştir: "Cennet
annelerin ayağı atındadır."
Bir başka
hadiste: "Annelerin ayaklarının altı, cennet
bahçelerinden bir bahçedir" buyurmaktadır.
Bu hadisin bir
manası şudur ki cenneti kazanmak, annelerin
gönlünü kazanmak, onlara iyilik etmekle mümkün
olur. Bir başka manası da: "Anneler
isterse dünyayı cennete çevirebilirler,
yetiştirdikleri mu'min ve salih evlatlarla.
Çocukların saadet ve mutluluğunun temel taşını
koyan annelerdir. Kötülük ve
bedbahtlıklarının ilk temel taşını koyan da
yine annelerdir. Zira niyetleri, yedikleri
lokmalar, amelleri, davranışları, imanı ve
takvası rahimdeki çocuğu üzerinde de etkilidir.
Doğduktan sonra da çocuk, anne ve
babanın, özellikle annenin bütün hareketlerini
izleyip taklit eder. Annenin verdiği
terbiyeyle çocuğun ilerideki şahsiyeti yavaş
yavaş oluşmaya başlar. Bu yüzden
Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur:
"Saliha bir eşle evlenmesi bir erkeğin
saadetindendir."
Zira ailenin ve çocukların saadeti büyük
ölçüde anneye bağlıdır.
Başka bir
hadiste İmam Cafer-i Sadık (a .s) şöyle
buyurmuştur: "İffetli ve hayalı bir
annesi olana ne mutlu!"
İşte bütün
bunlar annenin insan hayatındaki vazgeçilmez
rolünü ve önemini gösteriyor. Evet anne
anneliğin yanı sıra bir öğretmendir. Bu yüzden
de onu imanlı yetiştirip cennetlik yaparsa,
onun bütün hayırlı amellerinde ortak olur.
Resul-i Ekrem (s.a.a)
şöyle buyurmuştur: "Eğer birisi kız
çocuğunu iyi bir şekilde yetiştirip terbiye
ederse, ona iyi bir talim ve terbiye verip
güzel ve faydalı şeyler öğretir ve onu
Allah'ın verdiği nimetlerden yararlandırırsa,
o çocuk onunla cehennem arasında bir perde
olur (cehenneme gitmesini önler)."
İmam Hasan
Askeri (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah-u Teala
kıyamet günü bazı anne ve babalara mükafat
verecek. 'Ey Rabbimiz, bu mükafatları nereden
hakkettik? Bizim amellerimiz buna layık
değildi' diye sorduklarında şu cevabı
alacaklar: 'Bu mükafatlar çocuğunuza Kur'an
öğretmeniz ve onu İslam diniyle
tanıştırdığınız içindir."
Yüce
Rabbimiz'den annelerimiz hakkında
görevlerimizi en iyi şekilde yerine getirmeyi
ve bacılarımıza Hz. Fatıma'yı örnek alan
anneler olmayı nasip buyurmasını diliyoruz.
Amin!
|