7- AKRABALARİN HAKLARI
21- Annenin senin üzerindeki hakkı şudur: Bilmelisin ki, o
hiç kimsenin diğerini taşımadığı bir yerde (karnında) seni
taşımıştır. Hiç kimsenin başkasına vermediği kendi yüreğinin
meyvesinden sana yedirmiş ve seni seve seve kulağı, gözü,
eli, ayağı, saçı, derisi ve (kısacası) bütün azalarıyla
korumuştur. Hamilelik döneminin bütün zorluk, dert, elem ve
gamlarını yüklenen de yine o olmuştur. Sonra Rabbin seni
ondan ayırıp yeryüzüne getirmiştir. Aç kalıp seni
doyurmaya, çıplak kalıp seni giydirmeye, susuz kalıp sana
su vermeye, güneşte kalıp seni gölgede tutmaya, zorluklar
çekerek seni nazlıca yetiştirmeye, uykusuz kalarak seni
tatlı tatlı uyutmaya razı olan yine o olmuştur. Karnı sana
yuva, eteği örtü, göğsü su kabı, canı siper, dünyanın
sıcaklık ve soğukluğuna, senin için bizzat kendisi tahammül
eden yine de o olmuştur. Öyleyse bu iyilikler miktarınca ona
teşekkür etmelisin. Bunu Allah'ın yardımı olmaksızın yapman
mümkün değildir.
22- Babanın senin üzerindeki olan hakkı şudur: Bilmelisin ki
baban senin kökündür ve sen ise onun dalı. Eğer baban
olmasaydı sen de olmazdın. Kendinde hoşuna giden bir şey
gördüğünde, bil ki baban bu nimetin köküdür. Bu nimet
değerince Allah'a hamd ve şükret. Kuvvet ancak Allah'tandır.
23- Evladının senin üzerindeki hakkı şudur: Bilmelisin ki
evladın, senin vücudunun bir parçasıdır. Dünyada tüm hayır
ve şerriyle sana mensuptur. Onu güzel terbiye etmekten,
Rabbine yönlendirmekten, senin ve kendisi için olan
hususlarda (Allah’ın emirlerine) itaatkâr olması için ona
yardımda bulunmaktan sorumlusun. Bu hususta ya Allah'ın
sevabına nail olur veya Onun cezasına uğrarsın. Öyleyse ona
güzel terbiye vermekle kendini süsle; onunla ilgili üzerine
düşen vazifeyi iyice yaparak (ahirette) Rabbinin huzurunda
mazeret kazan ve onu eğitmek için de onun kendisinden yardım
al. Kuvvet ancak Allah'tandır.
24- Kardeşinin senin üzerinde olan hakkı şudur: Bilmelisin
ki, o senin güçlü kolun, sığınacağın yardımcın, itimat
ettiğin izzetin ve düşmana karşı koyduğun kudretindir.
Öyleyse onu, Allah'a karşı isyan etmek ve Allah’ın hakkına
zulüm etmek için bir vesile kılma; ona, nefsine ve düşmanına
karşı yardımcı olmayı, onunla şeytanlar arasında engel
olmayı, ona nasihat etme hakkını eda etmeyi ve Rabbine
teslim olup emrine uyarsa, Allah'ın rızası için ona
teveccüh etmeyi terketme. Ama Allah'ın emrine itaat
etmezse, Allah-u Teâla senin nezdinde, kardeşinden daha
üstün ve daha aziz olmalıdır.
25- Seni serbest bırakan efendinin senin üzerindeki hakkı
şudur: Bilmelisin ki o kendi malını senin yolunda
harcamıştır. Seni kölelik zilleti ve yalnızlığından kurtarıp
hürriyetin izzet ve ünsiyetine kavuşturmuştur. O seni
kölelik esaretinden kurtarmış, kulluk zincirini boynundan
açmış, izzet kokusunu sende vücuda getirmiştir. O seni
baskı zindanından çıkarmış ve zorluğu senden
uzaklaştırmıştır. İnsaf ve adalet üzere senin hakkında
konuşmuş ve bütün dünyayı (gidip gelmek, çalışıp kazanmak
vs. şeyleri) sana helal etmiştir. Seni kendine malik kılmış,
esaret bağını çözmüş, Rabbine ibadet etmek için seni serbest
bırakmış ve bu yol uğrunda da kendi malının azalmasına
katlanmıştır. Öyleyse bilmelisin ki o, akrabalarından sonra
hayatında ve ölümünde sana (herkesten) daha yakın ve daha
evlâdır; ve Allah yolunda senin yardım ve desteğine
herkesten daha layıktır. Sana ihtiyacı olduğu şeyde kendini
ona tercih etme.
26- Serbest bıraktığın kölenin senin üzerindeki hakkı şudur:
Bilmelisin ki, Allah seni ona himayeci, koruyucu, yardımcı
ve sığınak kılmıştır. Onu, seninle kendi arasında bir vasıta
yapmıştır. Elbetteki seni ateşten koruyacaktır. Bu senin
ahiretteki mükâfatındır. Dünyada akrabası olmayanın da
mirası, kurtuluşu için harcadığın mal ve ondan sonra da
yaptığın vazifeler karşısında sana yetişir; hakkına riayet
etmediğin takdirde mirasının sana hoş (helal)
olmayacağından korkulur. Ve kuvvet ancak Allah'tandır.
27- Sana iyilik edenin senin üzerindeki hakkı, ona teşekkür
etmen, iyiliğini anman, hakkında güzel sözler yayman ve
Allah ile kendi aranda onun için halisane dua etmendir.
Böyle yaptığında gizlide ve açıkta ona teşekkür etmiş
olursun; yaptığı iyiliği telafi etmek mümkün olursa telafi
et; mümkün olmazsa fırsat bulup bu iyiliğin karşılığını
vermeye hazırlan.
28- Müezzinin senin üzerindeki hakkı şudur: Bilmelisin ki,
müezzin, sana Rabbini hatırlatır. Seni nasibine (ibadetten
yararlanmaya) davet eder ve Allah'ın farz kıldığı farizayı
yapmada da en güzel yardımcındır. Sana iyilikte bulunan
herkese teşekkür ettiğin gibi bu amelin karşısında ona
teşekkür etmelisin.
Eğer sen evinde bulunduğunda da buna (namaza) önem
verirsen, Allah için müezzinin işine itiraz etmez ve onun
hiç kuşkusuz Allah'ın bir nimeti olduğunu bilirsin. Öyleyse
her halukârda Allah'a hamd ederek nimetine karşı iyi davran.
Kuvvet ancak Allah'tandır.
29- Cemaat imamının senin üzerindeki hakkı şudur: Bilmelisin
ki, cemaat imamı seninle Allah arasında elçi olmuş ve
Rabbinin huzuruna çıkmada temsilci olmayı üzerine almıştır.
O, seni temsilen konuşuyor, sen onu temsilen değil. O senin
için dua ediyor, sen onun için değil. O senin hakkında
istekte bulunuyor, sen onun hakkında değil. Allah'ın
huzurunda durmak ve senin hakkında O'ndan istekte bulunmak
zahmetini o üstlenmiştir; sen onun hakkında değil. Bunların
herhangi birinde kusur olursa, o suçludur, sen değil. Eğer
günahkâr olursa (vazifesine aykırı hareket ederse), sen o
günaha ortak değilsin; ve senin ona karşı bir iyilik ve
minnetin yoktur. Cemaat imamı kendisini aracı kılıp seni
korumuştur; namazıyla da namazını korumuştur. Öyleyse buna
karşı ona teşekkür et. Güç ancak Allah'tandır.
30- Birlikte oturduğun kimsenin senin üzerindeki hakkı
şudur: Ona karşı yumuşak ve alçak gönüllü olmalısın.
Konuşurken ona da hak tanımalısın. Aniden bakışını ondan
kesmemelisin. Konuşurken hedefin ona anlatmak olmalıdır.
Eğer sen onun yanına gitmişsen kalkmakta yetki sana aittir.
Ama eğer o senin yanına gelmişse (o zaman) yetki onundur ve
ondan müsaade almaksızın kalkman doğru değildir.
31- Komşunun senin üzerindeki hakkı şudur: Gıyabında onu
(haklarını) korumalısın. Huzurunda ona saygı göstermelisin.
Her halukârda ona yardımda bulunmalısın. Ayıbını
aramamalısın. Kötülüklerinden haberdar olmak için
araştırmamalısın.
Eğer tesadüfen kasıtsız olarak ve onu takip etmeksizin
ayıplarından birini öğrenirsen, haberdar olduğun şeye,
sağlam bir kale ve muhkem bir perde gibi olmalısın. Eğer
mızraklar, onu bulmak için kalbini yarsalar bile, ona
ulaşamamalıdırlar. Haberi olmadığı bir yerden (bir kimseyle
gizli konuşurken) sözlerine kulak asmamalısın. Zorlukta onu
yalnız bırakmamalısın. Nimette ona haset etmemelisin.
Suçlarını görmezlikten gelmelisin. Hatalarını affetmeli,
cahillik yaptığında tahammül etmelisin. Onunla daima
uzlaşmalısın. Hakkında kötü söyleyenlere müsaade
etmemelisin. Kendisini iyilik taraftarı gösteren münafığın
hilesini (ona bildirmekle) etkisiz hale getirmelisin. Ona
güzel davranmalısın. Kuvvet ve kudret ancak Allah'tandır.
32- Yol arkadaşının senin üzerindeki hakkı şudur: Mümkün
olduğu kadar ona ihsan ve iyilikte bulunmalısın; bunu
yapamıyorsan, en azından insaflı davranmalısın. Sana nasıl
saygı gösteriyorsa, sen de ona öylece saygı göstermelisin.
Seni koruduğu şekilde onu korumalısın. Aranızda olan şeyde
(iyilik yapmakta) senden ileri geçmemesine dikkat etmelisin;
senden ileri geçtiğinde de onu telafi etmeye çalışmalısın.
Ona layık olan dostlukta kusur etmemelisin. Onun hayrını
istemeyi ve onu korumayı kendine gerekli bilmelisin. Allah'a
itaat etmekte ve günahı terketmekte ona yardımcı olmalısın.
Kısaca onun için rahmet vesilesi olmalısın, azap vesilesi
değil. Güç ancak Allah'tandır.
33- Ortağın senin üzerindeki hakkı: Gıyabında sorunlarını
halletmen, huzurunda onunla eşit olman, onun görüşünü
bilmeden karar almaman, ona istişare etmeden kendi başına
bir iş yapmaman, malını koruman ve önemli veya önemsiz olan
her şeyde ona hıyanet etmemendir. Zira şöyle bir hadis bize
ulaşmıştır: "Allah'ın eli, iki ortak birbirlerine hıyanet
etmedikçe onların üzerindedir." Güç ancak Allah'tandır.
34- Malın senin üzerindeki hakkı şudur: Onu ancak helal
yoldan elde etmelisin; haram olan yerde sarf etmemelisin;
lazım olan yerden esirgeyip lazım olmayan yerde
harcamamalısın; bu mal, Allah'tan olduğu için ancak O’nun
razı olduğu yerde kullanmalısın. Seni övmemesi
(zahmetlerinin kadrini bilmemesi) muhtemel olan bir kimseyi
(yani varisi) o malda, kendine tercih etmemelisin. Zira
şayet geride bıraktığın malda mirasçı iyi mirasçılık
yapmayıp Rabbinin itaati yolunda o malı harcamaz olursa,
sen de bu işte ona yardım etmiş olursun; veyahut da mirasçı,
o malda kendi halini düşünüp onu Allah'ın itaati yolunda
harcarsa, o zamanda o faydalanır ve azapla birlikte günah,
hasret ve pişmanlık sana kalır. Kuvvet ancak Allah'tandır.
35- Alacaklının senin üzerindeki hakkı şudur: Eğer zengin
isen borcunu ödemelisin; işinde ona yardımcı olmalısın;
borcunu ödemeyi geciktirmemelisin.
Resulullah salla'llâhu aleyhi ve alih şöyle
buyurmuştur: "Zenginin, borcu ödemeyi geciktirmesi
zulümdür." Ama eğer elin darda olursa, onu tatlı bir dille
razı etmelisin ve güzelce mühlet vermesini istemelisin ve
iyi bir şekilde (rahatsız etmiyerek) geri çevirmelisin; hem
malını vermeyip, hem de kötü muâmelede bulunmamalısın; zira
böyle bir tavır alçaklıktır. Ve güç ancak Allah'tandır..
36- Kendisiyle oturup kalktığın kimsenin senin üzerindeki
hakkı şudur: Onu aldatmamalısın, ona hile yapmamalısın, ona
yalan söylememelisin, onu gaflette bırakmamalısın,
şefkatsiz bir düşman gibi onu yıkmaya çalışmamalısın, sana
itimat ederse mümkün olduğu kadar onu gözetmelisin ve
bilmelisin ki, itimat ederek işi diğerine bırakan kimseyi
(alış verişte) aldatmak bir nevi faizdir. Ve kuvvet yalnızca
Allah'tandır.
37- Aleyhine dava açan kimsenin senin üzerindeki hakkı
şudur: Aleyhine açtığı dava hak olursa delilini
reddetmemelisin, iddiasını iptal etmeye çalışmamalısın.
Nefsine düşman olmalısın, kendi aleyhine hükmetmelisin.
Tanığa ihtiyaç olmaksızın onun yararına tanıklık etmelisin.
Zira bu Allah'ın senin üzerindeki hakkıdır. Yine eğer batıl
bir şeyi iddia ederse, onunla uzlaşmalısın, onu
korkutmalısın, dinine yemin ettirmelisin, Allah'ı
hatırlatmakla sana olan öfkesini yok etmelisin ve karşı
tarafın tecavüzünü senden uzaklaştırmayan, aksine günahını
senin üzerine atan ve düşmanlık kılıcını aleyhine bileyen
boş lafları ve kargaşayı bir kenara bırakmalısın. Zira
çirkin söz, şer çıkardığı gibi, güzel söz de şerri giderir.
Ve güç sadece Allah'tandır.
38- Aleyhine dava açtığın kimsenin senin üzerindeki hakkı
şudur: İddia ettiğin şey hak olursa, mümkün olduğu kadar
onunla yumuşak konuşmalısın. Çünkü dava, daima karşıdakine
ağır gelir. Delilini yumuşakça, ağır ağır en açık bir beyan
ve en latif bir tavırla söylemeli ve delilini bırakıp
yaygara çıkarmakla meşgul olmamalısın. Zira delilin ortadan
yok olup gider ve bunu telafi etmen de mümkün olmaz. Ve
kuvvet yalnızca Allah'tandır.
39- Seninle istişare eden kimsenin senin üzerindeki hakkı
şudur: Eğer doğru ve yararlı bir fikrin var ise, onu
söylemeli ve ona öyle bir yol göstermelisin ki, onun yerine
olsaydın sen de aynı yolu takip ederdin. Elbette bu, şefkat
ve yumuşaklıkla birlikte olmalıdır. Zira yumuşaklık,
korkuyu giderdiği gibi, sertlik de korku doğurur. Eğer kendi
görüşün olmaz, (ama) görüşüne güvendiğin ve kendin için
beğendiğin bir kimseyi tanıyor isen, onu o adama
göndermelisin ki, onun için bir hayrı esirgememiş olasın.
Kuvvet ve kudret yalnızca Allah'tandır.
40- İstişare ettiğin kimsenin senin üzerindeki hakkı şudur:
Bir konuda aynı görüşü paylaşmadığınızda onu suçlamamalısın.
Çünkü insanların görüşleri muhteliftir. Görüşünü sakıncalı
görüyor isen, onu kabul edip etmemekte serbestsin. Ama sence
istişareye layık gördüğün kimselerden sayılıyorsa, artık onu
suçlaman câiz değildir. Görüşünü dile getirip istişareyi
kabul ettiği için ona teşekkür etmelisin. Eğer görüşü sana
uygun ve isabetli olursa, Allah'a hamd edip kardeşine
teşekkür ederek onu kabul etmelisin ve eğer bir gün, (görüş
açısından) sana ihtiyaç duyarsa, yaptığı iyilikleri telafi
etmeye çalışmalısın. Güç yalnızca Allah'tandır.
41- Nasihat isteyenin senin üzerindeki hakkı şudur: Onu
kabul edeceği doğru bir yola yönlendirmelisin Duyduğunda
hoş ve yumuşak gelen ve aklının kavrayabileceği sözleri
konuşmalısın. Zira her aklın, sözü kabul ve reddetmekte
belli bir haddi vardır. Her halükârda tavrın şefkat ve
rahmet üzere olmalıdır. Ve kuvvet yalnızca Allah'tandır.
42- Nasihat edenin senin üzerindeki hakkı şudur: Ona karşı
yumuşak ve mütevazı olmalısın. Nasihatlerini anlaman için
kalbini ona verip sözlerini iyice dinlemelisin ve daha sonra
nasihatlerine bakıp üzerinde düşünmelisin.
Nasihatleri hakka uygun olursa, buna karşı Allah'a şükredip
onları kabul etmeli ve hakkını tanımalısın. Nasihatlerini
hakka uygun bulmadığında ise, onu suçlamamalısın ve
bilmelisin ki, hayrını istemekte kusur etmemiş, ancak
(görüşünde) hata etmiştir. Ama (geçmişini bildiğinden
dolayı) suçlanmaya müstahak olursa, o zaman onun hiçbir
sözüne itina göstermemelisin. Ve kuvvet ancak Allah'tandır.
43- Büyüğün senin üzerindeki hakkı şudur: Yaşlılık hürmetini
korumalısın. İslam'da fazilet ehlinden olursa, İslamiyette
senden önce olduğundan dolayı onu yüceltmelisin.
Çekişmelerde ona karşılık vermemelisin. Yolda ondan ileri
geçmemeli ve onun önünde yürümemelisin. Ona saygısızlık
yapmamalısın; o seni saymazlıktan gelirse, tahammül
etmelisin. Yaşlılığıyla beraber islamiyetinden (önce
Müslüman olduğundan) dolayı hürmet göstermelisin. Zira
yaşlılık hakkı, İslam hakkı miktarıncadır. Güç ancak
Allah'tandır..
44- Küçüğün senin üzerindeki hakkı şudur: Ona merhametli
olmalısın. Eğitimi ve öğretiminde gayret etmelisin.
Hatalarını affetmeli, onlara göz yummalısın. Ona yumuşak
davranmalı ve yardımda bulunmalısın. Çocukluk suçlarını
örtmelisin. İşte bu tutum, onun tövbe etmesine (ve ıslah
olmasına) sebep olur. Yumuşaklık gösterip ona karşı inat
etmemelisin. Çünkü bu tavır, onun gelişmesi ve hidayeti
(doğruyu bulması) için daha uygundur.
45- Senden bir şey isteyenin senin üzerindeki hakkı şudur:
Doğru söylediğine yakin edip ihtiyacını karşılamaya gücün
yeterse, bağışta bulunmalısın. Başına gelen belâlardan
dolayı ona dua etmeli ve isteğine ulaşması için yardımda
bulunmalısın. Eğer doğru konuşmasında şüphe eder, önceden de
onun hakkında böyle bir suçlama olduğundan dolayı bu işi
yapmaya karar almazsan, bu tavrının, şeytanın hilesinden
olup böylece seni kendi nasibinden alıkoymak ve seninle
Rabbinin rızası arasına girmek istediğinden korkmalısın.
Buna rağmen yardım etmediğin takdirde, haysiyetini
zedelememeli ve hoş bir şekilde onu geri çevirmelisin. Eğer
nefsine galip gelir ve kalbine onun hakkında yönelen
(şeytani) vesveselere rağmen onun ihtiyacını karşılarsan,
şüphe yok ki bu işin, azim ve iradeye dayanan işlerdendir
elbette.
46- İstekte bulunduğun kimsenin senin üzerindeki hakkı
şudur: İstediğin şeyi verirse, kabul edip teşekkür etmelisin
ve iyiliğini bilmelisin. Vermediği takdirde de mazeretli
olduğunu kabul edip hüsn-ü zanda bulunmalısın. Şunu da bil
ki, esirgese de kendi malını esirgemiştir (senin değil).
Hiçbir kimseyi malını esirgediğinden dolayı, zalim olsa
bile, kınamamak gerekir. Çünkü insan kendisine çok zulüm
edendir ve nimetlere karşı da nankördür.
47- Allah'ın, aracı ve vesile kılıp seni hoşnut ettiği
kimsenin senin üzerindeki hakkı şudur: Eğer farkında olarak
bunu yapmışsa, ilk önce Allah'a ve daha sonra karşılık
olarak bu iyilik miktarınca ona teşekkür etmelisin ve
öncelikli davranmasını telafi etmeye çalışmanın yanısıra
onun iyiliğine karşılık vermek için fırsat aramalısın. Ama
eğer maksadı seni hoşnut etmek değilmişse, yine de Allah'a
hamd ve şükretmelisin ve bilmelisin ki, bu hoşnutluk O’ndan
taraf sana gelmiştir. Allah'ın nimetlerinin sana ulaşmasına
sebep olduğu için de o adamı sevip hayrını istemelisin. Zira
her ne olursa olsun, kasıtsız olsa bile nimete sebep olan
şey berekettir. Ve kudret yalnızca Allah'tandır.
48- Sözü veya ameli ile sana kötülük eden kimsenin senin
üzerindeki hakkı şudur: Eğer kasıtlı olarak bu işi
yapmışsa, şerrin kökünün kesilmesi ve onun gibi insanlara
iyi edep verilmesi, (kırgınlık ve düşmanlığın ortadan
kalkması) için onu affetmen daha evlâdır. Allah buyuruyor
ki:
"Kim zulme uğradıktan sonra nusret bulur (hakkını alır)sa,
artık onlar için aleyhlerinde (onları suçlu saymaya) bir yol
yoktur. Yol, ancak insanlara zulmeden ve yeryüzünde haksız
yere tecavüz ve haksızlıkta bulunanların aleyhinedir. İşte
bunlar için acıklı bir azap vardır. Kim de sabreder ve
bağışlarsa hiç şüphesiz bu azme değer işlerdendir.”
[1]
Yine buyurmaktadır ki: "Ceza verecekseniz, size ceza
verilenin misliyle ceza verin ve eğer sabrederseniz,
andolsun, elbette bu, sabredenler için daha hayırlıdır."[2]
Elbette bu (kısas), kasıtlı olduğu takdirde uygulanır. Ama
kasıtlı olmazsa, kasıtlı intikam alarak ona zulmedip, hatayı
kasıtlı olarak telafi etmeye çalışmamalısın. Ona yumuşak
davranmalısın ve mümkün olduğu kadarıyla da lütuf ve
şefkatle onu geri çevirmelisin. Ve kudret ancak
Allah'tandır.
49- Dindaşlarının senin üzerindeki hakkı şudur: Kalbinde
onlara karşı esenlik arzusunu taşımalı, onlara karşı
merhametli olmalısın. Kötü hareketlerde bulunanlarıyla iyi
geçinmeli, samimiyet kurarak onları ıslah etmeye
çalışmalısın. Kendilerine veya sana karşı iyi olanlarına
ise teşekkür etmelisin; çünkü onun sana eziyet etmekten
çekinmesi, geçimini sağlayarak seni zahmete düşürmemesi,
sana bir zararının dokunmaması, kendisine iyilik olduğu
gibi, sana da iyilik sayılır.
Öyleyse onların hepsine dua et. Onlara yardımda bulun. Her
birisinin makam ve mevkisini gözet. Büyüklerini baba,
çocuklarını evlat, orta yaşlılarını ise kardeş yerine koy.
(Onlardan) kim yanına gelirse, lütuf ve şefkatle karşıla ve
haklarında kardeşliğe riayet et.
50- Zimmet ehlinin[3]
senin üzerindeki hakkı şudur: Allah'ın onlardan kabul
ettiği şeyi kabul etmelisin. Allah'ın onlar hakkındaki
taahhüt ve misakına riayet etmelisin (onlara verdiği
güvenceyi bozmamalısın).
Onlardan, (akid ve zimmet gereğince) kendilerini sorumlu
kıldıkları şeyleri istemelisin. Yaptığınız muâmele ve
muaşeretlerde Allah'ın sana hükmettiği şeyle onların
hakkında hükmetmelisin. İslam'ın sığınağında olmaları, Allah
ve Resulu’nün salla'llâhu aleyhi ve alih ahdine
riayet edilmesi gerekçesi, seni onlara zulmetmekten
alıkoymalıdır. Zira Peygamber'den şöyle bir hadis bize
ulaşmıştır:
"Kim İslam'ın sığınağında olan bir kimseye zulmederse, ben
onun düşmanıyım." Öyleyse Allah'tan çekin. Kuvvet ve kudret
yalnızca Allah'tandır.
İşte bu, seni kuşatan elli tane haktır. Şartlar ne olursa
olsun, bu hakların sınırını aşma. Bunların hepsine riayet
etmen, edası için çalışman ve bunları yapabilmek için de
Allah'tan yardım dilemen lazımdır. Kuvvet ve kudret yalnızca
Allah'tandır ve bütün övgüler alemlerin Rabbi Allah içindir.