10- KISA SÖZLERİ
1- Acı kaza ve kadere razı olmak, yakinin en yüksek
mertebesidir.
2- Nefsinin kıymetini bilene, dünya hakir görünür.
3- “Halkın en değerlisi kimdir?” diye sorduklarında:
"Dünyayı kendisi için bir değer bilmeyen kimsedir." buyurdu.
4- Birisi, İmam aleyhi's-selâm'ın huzurunda:
"Allah'ım, beni kullarına muhtaç kılma." dediğinde şöyle
buyurdu: "Öyle değildir, çünkü insanlar birbirlerine
muhtaçtır; fakat sen şöyle de: "Allah'ım, beni kötü
kullarına muhtaç kılma".
5- Allah'ın verdiğine kanaat eden, halkın en
zenginlerindendir.
6- Takvayla yapılan hiçbir amel az olmaz; Allah katında
kabul olan bir şey nasıl az olabilir ki?
7- İster ciddi olsun, ister şaka, büyük ve küçük her
yalandan sakının. Çünkü insan küçük yalan söylediği zaman
yavaş yavaş büyük yalan söylemeye de cüret eder.
8- Düşmanının senin hakkında Allah'a karşı günah işlemekte
olduğunu görmen, Allah'ın bir yardımı olarak sana yeter.
9- Hayrın tümü, insanın kendisini (çirkin işlerden)
korumasıdır.
10- İmam aleyhi's-selâm evlatlarından birine şöyle
buyurdu: Oğlum, Allah beni senin için beğenmiş, ama seni
benim için beğenmemiştir; (işte bunun içindir ki) benim
hakkımda sana tavsiyede bulunmuştur, ama senin için bana
tavsiyede bulunmamıştır. Az bir hediyeyle de olsa (babana)
iyilik yapmayı terketme.
11- Birisi: “Zühd nedir?” diye sorduğunda, İmam
aleyhi's-selâm şöyle buyurdu: "Zühd on kısımdır, zühdün
en yüksek derecesi, vera'nın (şüpheli şeylerden çekinmenin)
en aşağı derecesidir; vera'nın en yüksek derecesi de yakinin
en aşağı derecesidir; yakinin en yüksek derecesi de rızânın
en aşağı derecesidir. Zühd, Kur'ân'ın bir ayetinde şöyle
açıklanmıştır: "Elinizden çıkarıp kaybettiğiniz şeye
üzülmeyin ve size verdiği şeyden dolayı da sevinmeyin."
[1]
12- Halktan bir şey istemek, hazır bir fakirlik olduğu gibi,
zilletli bir yaşayışa, hayânın yok olmasına ve vakarın da
azalmasına sebep olur. Halka az ağız açmak ise peşin bir
zenginliktir.
13- Allah katında en sevimliniz, ameli en güzel olanınızdır.
Ameli en üstün olanınız, Allah indinde olan sevaba en fazla
rağbet göstereninizdir. Azabından daha çabuk kurtulanınız,
O'ndan en çok korkanınızdır. O'na en yakın olanınız, ahlâkı
en güzel olanınızdır. Allah'ın hoşnutluğunu en fazla
kazananınız, ailesinin refahını en iyi sağlayanınızdır. Ve
en değerliniz ise, takvası daha çok olanınızdır.
14- Evlatlarından birine şöyle buyurdu: Oğlum, dikkat et beş
kimseyle arkadaş olma, onlarla konuşmaya dalma ve onlarla
yolculuğa çıkma. "Babacığım onlar kimlerdir?" diye
sorduğunda İmam aleyhi's-selâm şöyle buyurdu: Sakın
yalancıyla arkadaş olma, çünkü böyle birisi serap gibi
(aldatıcı)dır; uzağı yakın ve yakını da uzak gösterir sana.
Sakın fasıkla arkadaş olma; çünkü böyle birisi seni bir öğün
veya ondan daha az bir yemeğe satar. Sakın cimriyle arkadaş
olma; zira ona en çok muhtaç olduğun bir zamanda malını
esirgeyerek seni terkeder. Sakın ahmakla arkadaş olma; çünkü
o sana fayda vermek isterken zarar verir. Sakın sıla-i
rahmi kesen bir kimseyle de arkadaş olma; çünkü Kur'ân-ı
Kerim'de onu mel'un olarak gördüm.
15- Şüphesiz, Müslümanın Allah'ı tanımasının nişanesi ve
dininin kemâli, yararsız sözleri terketmesi, az cedel
yapması, hilimli, sabırlı
[AY1] ve güzel huylu
olmasıdır.
16- Ey Ademoğlu! Kendi kendine öğüt veren olduğun, kendini
muhasebe etmeyi düşündüğün ve Allah'tan korkmak, gömleğin;
günahtan sakınmak ise örtün olduğu müddetçe daima
hayırdasın. Ey Ademoğlu! Sen öleceksin, sonra dirilip (hesap
vermek için) Allah'ın huzurunda duracaksın. Öyleyse O’na
cevap hazırla.
17- Ne Kureyş’ten ve ne de Araptan olan bir kimse için,
tevazudan başka hiçbir iftihar yoktur. Üstünlük, ancak
takvayladır ve amelin değeri ise niyete bağlıdır. Gerçek
ibadet de ancak dinde bilinç sahibi olmaya bağlıdır. Ey
insanlar, bilin ki Allah katında en fazla nefret edilen
kimse, bir imamın gidişatını kabul edip (onun imam olduğuna
inanıp) amellerine uymayan kimsedir.
18- Mü'min dua ettiğinde üç sonuçtan biri gerçekleşir: Ya
kendisine ahirette azık olur veya bu dünyada kabul olur ya
da ona ulaşacak bir belayı geri çevirir.
19- Münafık, (diğerlerini) günahtan sakındırır; ama kendisi
sakınmaz. Namaza durduğunda (Allah'tan) yüz çevirir (fikir
ve kalbiyle başka şeylere yönelir); rükuya gittiğinde
(doğrulmadan koyun gibi) yere çöker; secde ettiğinde (karga
gibi) başını yere vurup kaldırır; akşamlar, (oruç
tutmaksızın) düşüncesi yemek olur; sabahlar, (gece) uykusuz
kalmaksızın gündüz uyumayı düşünür. Ama mü'minin ameli
hilmiyle birliktedir. Öğrenmek için oturur; salim kalmak
için susar; dostların ona emanet ettiği sırrı açıp söylemez;
yabancılar için tanıklığı gizlemez (şahitlik yapmaktan
kaçmaz); hak olan bir işi gösteriş için yapmaz ve utanarak
da onu terketmez; övülüp tezkiye edilirse, onların
söyledikleri sözlerden (gurura kapılır diye) korkar;
bilmedikleri günahları için Allah'tan mağfiret diler ve
cahillerin cehaleti ona zarar vermez.
20- Şifa bulan bir hastayı görüp şöyle buyurdu: Günahlardan
tertemiz olman mübarek olsun. Allah seni hatırlamıştır, sen
de O’nu hatırla; günahlarını affetmiştir, sen de O’na
şükret.
21- Beş şey elde etmek için seferlere çıksanız, binekleri
yorup güçsüz kılsanız, yine de onların mislini elde
edemezsiniz: Hiçbiriniz günahından başka bir şeyden
korkmasın. Hiçbiriniz Rabbinden başkasına ümit bağlamasın.
Hiçbiriniz kendisinden, bilmediği bir şey sorulunca, onu
öğrenmekten (başka bir nüshaya göre: bilmiyorum demekten)
utanmasın. (Sabredin; çünkü) sabrın imana göre konumu,
vücuttaki baş gibidir. Sabrı olmayanın imanı olmaz.
22- Allah buyuruyor ki: Ey Ademoğlu! Verdiğim şeye razı ol
ki, insanların en zahidlerinden olasın. Farz kıldığım şeye
amel et ki, halkın en çok ibadet edeni olasın ve haram
kıldığım şeyden kaçın ki, halkın günahlardan en çok çekineni
olasın.
23- Nice insanlar var ki, hakkında söylenen övgüyle
aldanmıştır; ve nice insanlar var ki, Allah'ın, (günah ve
sırlarını) örtmesiyle mağrur olmuştur; ve yine nice insanlar
var ki, Allah'ın onlara verdiği ihsanla meşgul olup gaflete
dalmışlardır.
24- Birleri, onlarına galip olan kimseye yazıklar olsun.
(Bir günaha karşılık bir ceza, bir haseneye karşılık da on
mükâfat verildiği için birlerden maksat günahlar ve
onlardan maksat sevap işlerdir.)
25- Gerçekten dünya bize sırt çevirerek gitmekte; ahiret ise
bize yönelerek gelmektedir. Bunlardan her birine uyanlar
vardır; siz ise ahirete uyanlardan olun, dünyaya uyanlardan
olmayın. Dünyada zühd edip ahirete meyledenlerden olun.
Çünkü zahidler, yeryüzünü kendilerine sergi, toprağı döşek,
keseği yastık, suyu ise esans etmişlerdir. Geçimleri için,
ancak az bir miktar dünyadan koparırlar.
Bilin ki, kim cennete müştak olursa, iyiliklere koşar ve
şehvetlerden uzaklaşır. Kim ateşten korkarsa, günahlarından
tövbe ederek Allah'a yönelir, haramlardan sakınır. Kim
dünyaya rağbet göstermezse, dünya musibetleri ona kolay
gelir, hatta onları çirkin bile görmez. Allah-u Teâla'nın
bazı kulları vardır ki, kalpleri ahirete ve ahiretin
sevabına bağlanmıştır; sanki onlar, cennet ehlini, cennette
ebedi, nimet ve refaha kavuşmuş olarak görürler; cehennem
ehlini ise cehennemde azap çektikleri halde görürler.
İnsanlar, onların şer ve kötülüklerinden korunmuşlardır.
Çünkü onların kalpleri insanlarla değil, Allah korkusuyla
meşgul olmuştur; gözlerini harama yummuşlardır; insanlara
olan ihtiyaçları pek azdır; geçimlerinde Allah'ın verdiği az
azığı kabul eder, az bir yemekle yetinirler; kıyametin uzun
hasretinden kurtulmak için bu kısa günlere sabrederler.
26- Birisi İmam aleyhi's-selâm'a: "Ben seni Allah
rızası için çok seviyorum." dedi. İmam aleyhi's-selâm
başını aşağı eğip şöyle buyurdu: "Allah'ım, senin bana
buğzedip de insanların, beni senin için sevmesinden sana
sığınıyorum." Daha sonra buyurdular ki: “Ben de, rızası
uğruna beni sevdiğin Allah için seni seviyorum."
27- Şüphesiz Allah-u Teâla, ısrarla dilencilik yapan cimri
kimseyi sevmez.
28- Nice aldanmış mağrur kimseler vardır ki, boş şeylerle
meşgul olup sevinçle sabahlarlar ve Allah'ın onlara gazap
ettiğini ve bununla cehennem ateşine düşeceklerini
bilmedikleri halde yiyip içerler.
29- Geliri miktarınca infak etmek , zenginliği miktarınca
ailesinin refahını sağlamak, kendisi hakkında insanlara hak
vermek ve selam vermekte öne geçmek müminin
sıfatlarındandır.
30- Üç şey mü'minin kurtarıcısıdır: Dilini insanlardan ve
onların gıybetini yapmaktan korumak, dünya ve ahireti için
yararlı olan şeylerle meşgul olmak, günahlarından dolayı
çok ağlamak.
31- Mü'minin, mü'min kardeşinin yüzüne sevgi ve muhabbetle
bakışı ibadettir.
32- Üç şey her mü'minde olursa, Allah'ın sığınağında olur;
Allah-u Teâla kıyamet günü, arşının gölgesinde ona yer verir
ve onu o büyük günün korkusundan kurtarır: Halkın kendisi
için nasıl davranmalarını istiyorsa, onlara aynı şekilde
davranması; Allah'a itaat veya masiyet olduğunu bilmeden
hiçbir işe başlamaması ve kendisindeki ayıbı gidermeden,
kardeşini o ayıpla ayıplamaması. İnsanın kendi ayıbıyla
meşgul olması, halkın ayıplarını aramaya fırsat bulmaması
için ona yeterlidir.
33- Allah katında, O'nu tanımaktan sonra, karın ve tenasül
organın iffetini korumaktan daha sevimli bir şey yoktur.
Yine Allah nezdinde, O'ndan bir şey dilenilmesi kadar
sevimli hiçbir şey yoktur.
34- Oğlu İmam Muhammed Bâkır aleyhi's-selâm'a şöyle
buyurdu: "Kim senden bir iyilik yapmanı isterse yap; eğer
ona lâyık olursa, bu yerinde bir davranıştır; eğer lâyık
olmazsa, sen böyle davranmaya layıksın. Sağında iken sana
küfür eden bir kimse, soluna geçer de özür dilerse özrünü
kabul et."
35- Salih insanların meclisi, insanı iyiliğe götürür.
Bilginlerin âdâbı, aklı çoğaltır. Ulu'l-emre (ilahî
hükümdarlara) itaat etmek izzetin kemalidir. Bir şey
üreterek malını çoğaltmak yiğitliğin kemâlidir. İstişare
edene doğru olanı göstermek, nimetin hakkını eda etmektir.
Halkı incitmekten sakınmak, aklın kemâli (olduğu gibi), kısa
ve uzun va’dede de bedenin rahatlığına sebep olur.
36- İmam aleyhi's-selâm, "Allah'ın nimetlerini
saymaya kalkışırsanız sayamazsınız."[2]
ayetini tilavet ettiğinde şöyle buyurdu: Münezzehtir O Allah
ki, nimetlerini tanıma hususunda hiç kimseye acizliğini
itiraf etmekten fazla ilim vermemiştir ve Allah'ı idrak etme
hususunda hiç kimseye O’nun zatını idrak edemeyeceklerini
anlamaktan fazla marifet vermemiştir. O'nu idrak etmekten
aciz olduklarını anlayanların bu marifetini övmüş ve aciz
olduklarının bilincinde olmalarını, onların şükrü kılmıştır.
Nitekim, künhünü idrâk edemeyeceklerini anlamalarını da iman
kılmıştır. Zira O biliyor ki, kullarının gücü ancak bu
kadardır ve bundan öteye geçemez.
37- Münezzehtir O Allah ki, nimeti itiraf etmeyi hamd ve
şükretmekten aciz kalmayı itiraf etmeyi de şükür
saymıştır.