3- HİKMET, ÖĞÜT, ZÜHD, VE TAKVA HAKKINDAKİ KISA SÖZLERİ
1- Mü’min, kendisinde üç haslet olmadıkça mü’min olmaz:
Rabbinden bir sünnet, Peygamber’inden bir sünnet ve
imamından bir sünnet. Rabbinden olan sünnet, sırrı
gizlemektir. Peygamber’inden olan sünnet, halkla iyi
geçinmektir. İmamından olan sünnet de sıkıntı ve zorluklarda
sabırlı olmaktır.
2- Nimet sahibi olan kimse, ailesine rahat bir geçim
sağlamalıdır.
3- İbadet, çok (mustahap) namaz kılmak ve çok (mustahap)
oruç tutmak değil; ibadet, Allah'ın işleri hakkında çok
düşünmektir. (Çünkü ancak bu yolla insan Allah’a iyice
tanıyabilir ve ihlasla ona ibadet eder.)
4- Peygamberlerin sıfatlarından biri de temizliktir.
5- Üç şey paygamberlerin sünnetindendir: Güzel koku
kullanmak, bedendeki kılları kesmek ve çok cima yapmak.[1]
6- Emin, sana hıyanet etmemiş, sen haine güvenmişsin. (Bu
söz, emaneti zayi edilen bir kimse için söylenmiştir.
Maksat, emin insanlara su-i zanda bulunmamak ve herkesi de
emin saymamak gerektiğini açıklamaktır.)
7- Allah bir işi irade ettiği zaman kulların aklını alır;
böylece emrini gerçekleştirir, iradesi yerini bulur. Emrini
gerçekleştirdikten sonra herkese aklını geri verir. O zaman
"Bu (olay) nasıl oldu ve nerden ortaya çıktı?" diye
şaşırırlar.
8- Susmak, hikmet kapılarından bir kapıdır. Susmak, (boş
yere konuşmamak), muhabbet kazandırdığı gibi her hayrın da
kılavuzudur.
9- Boş işler, boş sözleri gerektirir.
10- Büyük kardeş baba yerindedir.
11-"Adi insan kimdir?" diye sorduklarında İmam:
"Sahip olduğu şey, kendisini Allah’tan alıkoyan (gafil eden)
kimsedir." buyurdular.
12- İmam aleyhi's-selam yazının üzerine (onu kurutmak
için) toprak serpip; "(Bunun) sakıncası yoktur."
buyuruyordu. Bir şeyleri not etmek istediğinde de:
"Bismillahirrahmanirrahim, inşaallah hatırlarım." yazıp
sonra dilediği şeyi yazardı.
13- Sözünü ettiğin kimse hazırsa künyesini, hazır değilse
ismini zikret.
14- Herkesin dostu onun aklıdır; düşmanı ise cehaletidir.
15- İnsanlara muhabbet beslemek aklın yarısıdır.
16- Allah dedikoduyu, malı zayi etmeyi ve her şey için
insanlara ağız açmayı sevmez.
17- Müslümanda on haslet olmadıkça aklı kemale ermez:
"İyiliği umulmalı, kötülüğünden emin olunmalı, başkalarının
az iyiliğini çok görmeli, kendisinin çok hayrını az saymalı,
ihtiyacı olanların müracaatından bıkmamalı, ömür boyu ilim
talep etmekten yorulmamalı, Allah yolunda fakir olmayı
zengin olmaya tercih etmeli, Allah yolunda aşağı olmayı
düşmanların içerisinde aziz olmaktan üstün bilmeli,
tanınmamayı meşhur olmaya üstün tutmalı, onuncusu ve en
önemlisi olan ise ilk karşılaştığı herkesi kendisinden daha
iyi ve daha takvalı bilmesidir.
İnsanlar iki kısımdır: Kendisinden daha iyi ve takvalı olan;
ve kendisinden daha kötü ve daha aşağı olan. (Nazarında)
Kendisinden daha kötü ve daha aşağı olan biriyle
karşılaştığında şöyle demelidir: "Belki onun iyiliği
gizlidedir ve bu onun yararınadır. Benim iyiliğim ise
açıktadır; bu da benim zararımadır." Ama kendi-sinden daha
hayırlı ve daha takvalı birini gördüğünde de, ona ulaşmak
için karşısında tevazu etmelidir. Bunu yaparsa makamı
yücelir, iyilikleri temiz olur, ismi iyi anılır ve zamanının
efendisi olur.
18- Bir adam, "Kim Allah'a tevekkül ederse O, ona
yeter." ayetinin manasını İmam’a sordu; İmam şöyle
buyurdular: "Tevekkülün dereceleri vardır. Bir derecesi;
bütün işlerinde O'na güvenmen, O’nun tüm işlerine razı
olman, hiçbir hayır ve hiçbir hususta senin hakkında kusur
(haksızlık) etmediğini ve hükmün de O'nun elinde olduğunu
bilmendir. Öyleyse O’na tevekkül et ve işleri O'na bırak.
Diğer bir derecesi de; ilminin kuşatmadığı gayb-ı ilahi'ye
iman etmendir; o gaybın ilmini Allah'a ve O'nun eminlerine
bırakman, gayb ve gayb olmayan her şeyde Allah'a
güvenmendir."
19- Ahmed ibn-i Necm; "Ameli batıl eden bencillik nedir?"
diye sorduğunda İmam aleyhi's-selam şöyle buyurdu:
"Bencilliğin dereceleri vardır: Bazen bencillik insanın kötü
amelini onun için süsler, insan onu iyi görür, ondan
hoşlanır ve iyi bir iş yaptığını zanneder. Bazen de insan
Rabbine iman eder ve bununla Allah'a minnette bulunur. Oysa
imanı için de Allah'a minnet borçludur.
20- Fazl şöyle diyor; İmam Rıza aleyhi's-selam’a: "Yunus
ibn-i Abdurrahman, marifetin (Allah'ı tanımanın) iktisabi
olduğuna (kazanıldığına) inanıyor." dediğimde; şöyle
buyurdular: "Hayır, o hata etmiştir. Allah, marifeti
dilediğine verir. Bunu bazılarında sabit kılar, bazılarında
ise emanet bırakır. Sabit kılınan, Allah'ın asla geri
almıyacağı şeydir. Emanet verilen şey de insana verilip
sonradan geri alınan şeydir.
21- Safvan ibn-i Yahya şöyle diyor: Hz.Rıza
aleyhi's-selam’dan "Kulların marifet (Allah’ı tanıma)
konusunda herhangi bir rolü var mı?" diye sorduğumda İmam:
"Hayır, yoktur." buyurdular. Marifet hususunda sevapları
var mı? dediğimde de: "Evet, vardır. Allah onlara, hem
marifet vermiş, hem de doğruyu[2]
ihsan etmiştir." buyurdular.
22- Fuzayl ibn-i Yesar şöyle diyor: Hz. Rıza
aleyhi's-selam’dan, "Kulların fiilleri mahluk mu, değil mi?"
diye sordum; Hz. Rıza aleyhi's-selam: "Allah'a andolsun
ki, onlar mahluktur." buyurdular. -İmam
Hazretleri’nin fiillerin mahluk olmasından maksadı takdiri
yaratılıştır, yoksa tekvini değil.- Daha sonra şöyle
buyurdular: "İman, İslam’dan bir derece üstündür, takva
da imandan bir derece üstündür, insanlara yakinden daha
üstün bir şey de verilmemiştir."
23- "Kulların en seçkini kimlerdir?" diye sorduklarında:
"Kulların en iyisi, iyi iş yaptığında hoşnut olan, kötü iş
yaptığında mağfiret dileyen, kendisine bir nimet
verildiğinde şükreden, sıkıntıya düştüğünde sabreden ve
sinirlendiğinde de affeden kimsedir." buyurdular.
24- "Tevekkülün haddi nedir?" diye sorduklarında:
"Allah’tan başka hiçbir kimseden korkmamaktır."
buyurdular.
25- Evlenirken yemek vermek sünnettir.
26- İmanın dört rüknü vardır: Allah'a tevekkül etmek,
Allah'ın kazasına rıza göstermek, Allah'ın emrine teslim
olmak ve işleri Allah'a bırakmak. Salih kul (Mü’min-i Âl-i
Fir’avun) şöyle dedi: "Ben işimi Allah'a bırakıyorum...
(Bunun üzerine) Allah onların düzenlerinin kötülüklerinden
onu korudu."[3]
27- Bir yudum suyla bile olsa sıla-ı rahimde bulun. En iyi
sıla-i rahim, akrabaya eziyet etmemektir. Allah Teâla
kitabında şöyle buyurmuştur: "Sadakalarınızı minnet ve
eziyet ederek batıl etmeyin."[4]
28- Hilim (olgunluk) ve ilim, derin anlayışın
nişanelerindendir. Susmak, hikmet kapılarından bir kapıdır.
Susmak (boş yere konuşmamak) muhabbet kazandırdığı gibi her
hayrın da kılavuzudur.
29- Ailesini geçindirmek için rızık peşinde olan kimsenin
mükâfatı, Allah yolunda cihat eden kimsenin mükâfatından
daha fazladır.
30- İmam hazretlerine: "Nasıl sabahladınız?" dediklerinde
şöyle buyurdular: Yakınlaşan bir ecel, (azalan bir ömür)
ve korunan bir amelle sabahladım; ölüm yanıbaşımızda
beklemekte; ateş arkamızda durmakta ve bize ne yapılacağını
da bilmiyoruz.
31- Asaletinde güvenilirlik, tabiatında kerem, ahlakında
sebat, nefsinde şeref ve kalbinde Allah korkusu bulunmayan
kimseden, dünya ve ahiret işlerinden hiçbiri için hayır
bekleme.
32- Karşı karşıya gelen iki gruptan, ancak affı çok olan
grup (Allah tarafından) yardım görür (zafere kavuşur).
33- Cömert, yemeğini yesinler diye halkın yemeğini yer. Ama
cimri, yemeğini yemesinler diye halkın yemeğini yemez.
34- Biz tıpkı Resulullah salla'llâhu aleyhi ve alih
gibi verdiği sözü yerine getirmeyi kendisi için borç bilen
bir Ehl-i Beytiz.
35- Öyle bir gün gelir ki, afiyet (rahatlık) on cüz' olur:
Dokuz cüz'ü insanlardan uzaklaşmakla ve bir cüz'ü de
susmakla sağlanır.
36- Muammer ibn-i Hallad İmam aleyhi's-selam’a: "Allah
ferecinizi (kurtuluşunuzu) yakın eylesin." dediğinde
buyurdular ki: "Ey Muammer, bu ferec sizin kendi
ferecinizdir. Bana gelince, Allah'a andolsun ki, o benim
için, içinde bir avuç kavut bulunan ağzı mühürlü dağarcıktan
başka bir şey değildir.
37- Güçsüze yardım etmek en iyi sadakadır.
38- Kulda şu üç haslet olmadıkça imanın hakikatinin kemaline
erişemez: "Dinde derin anlayış sahibi olmak, geçimini güzel
bir şekilde ayarlamak ve musibetlere karşı sabırlı olmak."
39- İmam aleyhi's-selam Ebu Haşim Davud ibn-i Kasım-ı
Caferi'ye şöyle buyurdular: "Ey Davud, bizim Resulullah
salla'llâhu aleyhi ve alih’den dolayı sizin
üzerinizde hakkımız vardır; sizin de bizim üzerimizde
hakkınız vardır. Bizim hakkımızı bilenin hakkı (bize) farz
olur. Bizim hakkımızı bilmeyenin üzerimizde hakkı olmaz.
40- Bir gün İmam aleyhi's-selam, Me'mun’un meclisine
geldiğinde Zürriyaseteyn (Me'mun’un şii veziri) de mecliste
hazır bulunuyordu. Gece ve gündüz ile bunların hangisinin
daha önce yaratıldığı hakkında söz açıldı. Zürriyaseteyn, bu
meseleyi İmam aleyhi's-selam’a sordu; İmam aleyhi's-selam
da: "Cevabı Allah'ın kitabından mı vereyim, yoksa senin
bildiğin muhasebe yoluyla mı?" buyurdular.
Zürriyaseteyn; "İlk önce muhasebe yoluyla cevap vermenizi
istiyorum." dedi. Bunun üzerine İmamaleyhi's-selam şöyle
buyurdular: "Siz dünyanın Tali'inin[5]
yengeç olduğunu ve yıldızların da en yüksek derecede
olduğunu söylemiyor musunuz?"
Zürriyaseteyn; "Evet, öyle söylüyoruz." dedi. İmam
aleyhi's-selam buyurdular ki:
"Buna göre, Zühal (Saturn gezegeni), Terazi burcunda,
Müşteri (Jupiter) Yengeç’te, Merih Oğlak’ta, Venüs Balık’ta,
Ay Boğa’da, Güneş de göğün ortasında olup Koç burcunda
olduğunda, o zaman ancak gündüz olur." Zürriyaseteyn:
"Evet, öyledir." dedi ve, "Şimdi de Allah’ın Kitabından
cevap verin" dedi. İmamaleyhi's-selam buyurdular ki,
Allah'ın kitabından olan delil de şu ayettir: "Ne
Güneş’in, Ay’a erişip yetişmesi yaraşır, ne de gece
gündüzden öne geçer"[6]
Yani gündüz geceden öncedir.
41- Ali ibn-i Şuayb şöyle diyor: Hz. İmamRıza
aleyhi's-selam’ın huzuruna vardığımda Hazret: "Ey Ali,
yaşantısı herkesten daha güzel olan kimdir?" diye
sordular. Ben de: "Efendim, siz daha iyi bilirsiniz" dedim.
İmam aleyhi's-selam: "Ey Ali, (yaşantısı herkesten daha
güzel olan) başkasının yaşantısını kendi yaşantısı sayesinde
güzel eden kimsedir." buyurdular. İmam aleyhi's-selam:
"Ey Ali, yaşantısı herkesten daha kötü olan kimdir?"
sorduklarında da yine "siz daha iyi bilirsiniz" dedim. İmam
aleyhi's-selam: "Yaşantısı herkesten daha kötü olan,
kendi yaşantısı sayesinde bir başkasını barındırmayan
kimsedir." buyurdular. Daha sonra İmam aleyhi's-selam
şöyle buyurdular: "Ey Ali, nimetlerin kadrini bilin
(onların şükrünü yerine getirin). Çünkü nimetlerin kadri
bilinmezse, kaçarlar; kaçtılar mı da bir daha geri
dönmezler. Ey Ali, insanların en kötüsü, yardımını (halkdan)
esirgeyen, (sofrasına kimseyi davet etmeyip) yalnız yemek
yiyen ve kölesine kırbaç vuran kimsedir."
42- Bir adam, Fıtır bayramı günü İmamaleyhi's-selam'a:
"Ben bugün hurma ve Hz. Hüseyin'in mezarının toprağıyla
iftar ettim." dediğinde İmam aleyhi's-selam: "Sünnet ve
bereketi cemetmişsin." buyurdular.
43- İmam aleyhi's-selam Ebu Haşim-i Caferi'ye şöyle
buyurdular: "Ey Ebu Haşim, akıl Allah’ın bir
armağanıdır. Edep zahmetle elde edilen bir şeydir; zahmetine
katlanan onu elde eder. Ama zahmet ve zorluğa katlanarak
akıl elde etmeye çalışan, ancak cehaletini artırır.
44- Ahmed ibn-i Ömer ve Hüseyn ibn-i Yezid şöyle derler:
İmam Rızaaleyhi's-selam’ın huzuruna varıp İmam’a: "Biz nimet
ve refah içindeydik, fakat şimdi durumumuz biraz fark
etmiştir; dua edin Allah önceki nimet ve refahımızı geri
çevirsin." dedik. İmam aleyhi's-selam şöyle buyurdular:
"Ne istiyorsunuz? Padişah olmak mı istiyorsunuz? Tutmuş
olduğunuz yolun (Şia mezhebinin) dışında başka bir yolda
olup da Tahir (Me'mun’un ordu komutanı) ve Herseme (ordunun
ünlü subayı) gibi olmak mı sizi memnun eder?" Ben:
"Hayır, Allah'a andolsun ki, bu mezhebin dışında olup da
dünya ve dünyada olan bütün servet, altın ve gümüşlerin
benim olması, asla beni mutlu etmez" dedim. İmam buyurdular
ki, Allah Teâla şöyle buyuruyor: "Ey Davud ailesi,
şükredin; kullarımdan şükretmekte olanlar azdır."[7]
Allah'a iyi zanda bulunun. Kim Allah'a iyi zanda bulunursa,
Allah onun zannına göre ona karşı muamelede bulunur. Kim az
rızka razı olursa, Allah da onun az amelini kabul buyurur.
Kim helal olan az mala razı olursa, geçim masrafı azalır,
ailesi refaha kavuşur, Allah dünyanın derdini de, dermanını
da ona öğretir ve onu dünyadan salim olarak esenlik yurduna
götürür.
45- İbn-i Sikkit[8]:
"Bu gün insanlara hüccet nedir?" diye sordu; İmam:
"Akıldır'' diye buyurdu. Çünkü insan onunla Allah'a
isnat edilen doğruyu anlayıp tasdik eder; Allah'a isnat
edilen yalanı anlayıp tekzip eder." İbn-i Sikkit: "Evet
Allah'a andolsun ki cevap işte budur." dedi.
46- Kişi, kişinin elini öpmemelidir. Çünkü bu amel ona
tapmak gibidir.
47- Anne ağzından, kız kardeş yanağından, İmam da iki gözü
arasından öpülür.
48- Cimrinin rahatlığı, kıskancın lezzeti, çabuk usananın
vefası ve yalancının da yiğitliği olmaz.