9-SUÇLULARIN DURUMUNU açIklayan SÖZLERİ
Amel etmeksizin ahirete ümit besleyen, uzun arzularına
rağmen tövbeye ümitvar olan, dünyada zahitlerin söz[AY1] lerini
söyleyip ve kendilerini dünyaya adamış olanların
yaptıklarını yapan, dünya malından, mülkünden her ne kadar
verilirse doymak bilmeyen, eğer verilmezse kanaat etmeyen,
verilenin şükründen âcizken verilmeyeni isteyip duran, halkı
kötülükten alıkoyup kendisi kaçınmayan, kendi yapmadığı
halde emreden, temiz kişileri sevip amellerini yapmayan,
suçluları sevmediği halde onlardan biri olan, günahlarının
çokluğundan dolayı ölümden hoşlanmadığı halde hayatının en
son anına kadar günahı terketmeyen, “Bu kadar amel edip
kendimi yoracağıma niçin oturup (Allah'ın rahmetini) arzu
etmiyeyim?” diyen, mağfiret dileyip sürekli günah işleyen,
öğüt alabilecek kadar yaşadığı halde öğüt almayan, geçmişi
hatırladığında, "Eğer çalışıp zahmet çekseydim ne iyi
olurdu" deyip önündeki fırsatları değerlendirmeyen,
hastalandığında amel etmede yaptığı kusurlardan dolayı
pişmanlık duyup iyileştiğinde emin ve mağrur olarak amel
etmeyi geciktiren, sıhhatliyken kendisini beğenip belaya
uğradığında ümitsizliğe kapılan, zannettiği konularda
nefsine yenik düşüp kesin bilgisi olan konularda nefsini
yenemeyen kimselerden olma. Böyle biri ne paylaştırılmış
rızka kanaat eder, ne Allah'ın kefalet ettiğine güvenir;
farz olan işleri terkettiği için kendisinden kuşkulanır;
zenginleşince böbürlenip, fitnelere kapılır; fakirleşince
ümidi kesilip güçsüzleşir. Günahı çok olsa da fazlasına
yönelir; nimeti, bol olsa da artmasını ister; verilen nimete
ise şükretmez; başkalarının önemsenmeyen kusurlarını görür,
kendisinin büyük suçlarını görmezlikten gelir. Bir şehvetle
karşılaşınca tövbe etmek ümidiyle kendisini lezzete
kaptırır. Oysa tövbenin nasıl olacağını da bilmez. Ne
mükâfata ilgi ve iştiyak kendisine fayda sağlar, ne de azap
korkusu ona engel olur.
Bir şey istediğinde ısrar eder, amele gelince gevşek
davranır. Sözde önderlik yapar, amelde (herkesten) geri
kalır. Yapmadığı işin yararını umar, işlediği suçların
cezasına aldırmaz. Dünyanın geçici nimetine doğru koşar,
(ahiretin) baki kalan nimetlerini cahilliğinden terkeder.
Ölümden korkar, ama fırsatı yitirmesinden ürkmez. Başkasının
az suçunu çok bulur, oysa kendisinde ondan fazlasını az
sayar; başkaları için az bulduğu kulluğu kendisi söz konusu
olunca fazla görür; kendi suçundan az suç işleyenin
akıbetinden korkar, fakat kendisi onun yaptığından daha az
olan bir amele ümit bağlar. İnsanları yerip durur,
kendisineyse dalkavuklukta bulunur. Afiyet bulup, gönlü razı
olduğunda halkın emanetini verir, öfkelenip belaya
uğradığında halkın emanetine hıyanet eder. Afiyet ve
selamete kavuşunca tövbe ettiğini sanır, bela ve sıkıntıya
düşünce cezaya uğradığını zanneder. Orucu erteler, uyumak
için acele eder; geceyi namaz ve ibadetle geçirmez, gündüzü
oruç tutmaz. Gece uykusuzluğuna katlanmadan sabah olmasını,
açlık çekmeden de akşamın gelmesini bekler.
Kendisinden aşağıda olandan Allah'a sığınır, ama kendisinden
üstün olandan Allah'a sığınmaz. Halk için kendisini zahmete
atar, ama Rabbi için kendisini zahmete düşürmez. Zenginlerle
uykuya dalmak, onun için yoksullarla rüku etmekten (Allah'ı
anmaktan) daha sevimli olur. Azlıktan sinirlenir, öfkelenir;
fakat çoklukta isyan eder. Kendi yararı için başkalarına
zarar verir ve kendi zararına olduğunda başkalarının
yararını istemez. (Herkesin) kendisine itaat etmesini ve
emrinden çıkılmamasını sever. Almak ister, vermek istemez.
Başkalarını doğru yola sevketmekle uğraşır, kendisi ise
azgınlaşır.
Allah'a isyanda halktan korkar, halk hakkında Allah'tan
korkmaz. Nimetlerinden dolayı Allah'a hamd etmez, nimetinin
fazlalaşmasından dolayı O'na şükretmez; iyiliği emredip
kötülükten alıkoymaz. Ömrü şüphede geçer. Hastalandığında
ihlasla amel edip tövbe eder, iyileştiğindeyse taş yürekli,
katı kalpli olup günaha döner. Daima kendi aleyhine çalışır,
lehine çalışmaz. Amellerinin ona ne getireceğini ve onu
nereye çekip götüreceğini ve ne zamana kadar böyle
süreceğini bilmez. Allah'ım, bizi kendinden korkan
kullarından eyle. Ey nasihat isteyen, söylediklerimi belle,
tut ve koru, istersen geri dön git.