ŞİA
KAYNAKLARINDA İMAM HÜSEYN'E (A.S) AĞLAMAKLA
İLGİLİ KIRK HADİS
Musa GÜNEŞ
1- Hz. Resul-i Ekrem (s.a.a):
"Her kim benim gibi yaşamak,
benim gibi ölmek ve Allah'ın bana vaad ettiği
Adn cennetine girmek istiyorsa, benden sonra
Ali İbn-i Ebi Talib'e (a.s) ve onun soyundan
olan vasilere uysun, onları kendine imam ve
veli edinsin. Onlar benim toprağımdan (ve
nurumdan) yaratılmış benim hanedanımdırlar.
Ümmetimden onlara düşman
olanları, fazilet ve üstünlüklerini inkâr
edenleri, akrabalık bağımı onlar hakkında
gözetmeyip, onların ziyaretinden yüz
çevirenleri, Allah'a şikayet ederim. Andolsun
Allah'a ki oğlum Hüseyin, benden sonra
öldürülecektir; Allah benim şefaatimi onun
katillerine nasib etmesin."
2- İbn-i Abbas (r.a), Hz.
Resulullah'ın (s.a.a) şöyle buyurduğunu
rivayet ediyor:
"Hüseyin bendendir ve benim
oğlum, kardeşinden (Hasan'dan) sonra halkın en
üstünüdür. Hüseyin Müslümanların imamı,
mü'minlerin mevlası, Allah'ın halifesi, imdat
çağıranların yardımcısı, sığınanların sığınağı
ve Allah'ın tüm halkına hüccetidir.
O, cennet ehli gençlerin
efendisi ve ümmetin kurtuluş kapısıdır. Onun
emri benim emrimdir, ona itaat bana itaattir.
Her kim ona uyarsa bendendir ve her kim ona
muhalefet ederse benden değildir.
Ben onun yanıma ve haremime
sığındığını, oradan da üzüntü ve bela, ölüm ve
fena yeri olan ölüm yerine doğru göçtüğünü
görür gibiyim.
Ona Müslümanlardan ancak az bir
grubu yardımda bulunacak ki onlar, kıyamet
günü benim ümmetimin şehitlerinin
efendileridirler. Mızrakla atından
düşürül-düğünü ve koyun kesilir gibi başının
kesildiğini görür gibiyim."
İbn-i Abbas devamında diyor ki:
"Daha sonra Resulullah (s.a.a)
ağladı, onun ağlamasıyla yanında bulunan
ashabı da ağlamaya başladı, öyle ki sesleri
yükseldi. Sonra Resul-i Ekrem (s.a.a) dua
ederek şöyle buyurdu:
"Allah'ım,
Ehlibeyt'imin benden sonra başlarına gelenleri
ve karşılaşacakları musibetleri sana şikayet
ediyorum."
3- Hz. Resul-i
Ekrem (s.a.a):
"Şüphesiz Hüseyin'in katlinden
dolayı, mü'minlerin kalbinde asla soğumayacak
bir sıcaklık vardır."
4- Hz. Resul-i
Ekrem (s.a.a):
"Ümmetimden benim dinime mensup
olduklarını sananlar olacak ki, benim
evladımın faziletlilerini, soyumun temiz ve
iyilerini öldürecek, dinimi ve sünnetimi
değiştirecek, geçmişteki Yahudilerin Yahya ve
Zekeriyya'yı öldürdüğü gibi, onlar da
yavrularım olan Hasan ve Hüseyin'i
öldüreceklerdir. Bilin ki Allah, Yahudileri
lanetlediği gibi, onlara da lanetini
yağdıracaktır. Kıyamet gününden önce onların
(yolunu takip eden) nesillerine ise, Mazlum
Hüseyin'in soyundan, hidayet üzere olan
Mehdi'yi musallat kılarak dostlarının
kılıcıyla onları cehennem ateşine atıp
yakacaktır.
Allah'ın laneti, Hüseyin'in
katillerine, katillerini sevenlere, onlara
yardımda bulunanlara ve takiyye olmaksızın
onlara lanet okumaktan çekinenlere olsun.
Allah'ın salat ve rahmeti ise, şefkat ve
merhametle Hüseyin'e ağlayanlara, düşmanlarına
lanet okuyan, kin besleyen, kalbini onlara
karşı gazap ve öfkeyle dolduranlara olsun.
Bilin ki, Hüseyin'in katline razı olanlar,
katillerinin (Hüseyin'i öldürdükleri suçta)
ortağıdırlar. Hüseyin'in katilleri,
yardımcıları, dostları, onların yoluna uyan
takipçileri Allah'ın dininden uzaktırlar..."
5- İmam Cafer Sadık (a.s):
"Allah'a hamdolsun ki insanlar
içinde, bize yönelen, bizi metheden ve bizim
için mersiye okuyan kimseleri var kılmıştır."
6- İmam Ali (a.s):
"Allah-u Teâla, yeryüzüne nazar
buyurdu (baktı) bizi seçti ve bizim için de
şiilerimizi seçti. Şiilerimiz bize yardım eder,
sevincimizle sevinir ve hüznümüzle de
hüzünlenirler, mallarını ve canlarını bizim
yolumuzda feda ederler. İşte onlar bizdendir
ve bize dönerler."
7- Mesme' Kurdin
şöyle rivayet etmiştir:
"İmam Cafer Sadık (a.s) bana
"Ey Kurdin, acaba Hz.
Hüseyin'in (a.s) başına gelen musibetleri
hatırlıyor musun?" dedi. Ben de
"Hatırlıyorum." dedim. İmam "O zaman
üzüntü duyup ağlıyor musun?" dediğinde
"Evet vallahi ağlıyorum, bu halimden ailem
bile haberdar oluyor. Ağlama yüzünden yemek
bile yiyemiyorum; öyle ki bu durumum yüzümden
anlaşılıyor." dedim.
İmam Sadık (a.s) ise şöyle buyurdu:
"Allah senin göz yaşlarını
esirgesin. Bil ki, sen bizim sevincimizle
sevinen, hüznümüzle hüzünlenen, bizim sevinç
ve üzüntüde korku ve güvenimizi
paylaşanlardansın. Sen ölüm zamanında babamın,
başının ucuna gelip ölüm meleğine senin
hususunda tavsiye etmesine, ölümünden önce
seni sevince boğacak müjdeler vermesine şahit
olacaksın. Göreceksin ki ölüm meleği sana
karşı, şefkatli bir annenin çocuğuna olan
şefkatinden daha merhametli davranacaktır."
Sonra İmam Sadık (a.s) ağladı
ve ben de onunla birlikte ağladım. Sonra İmam
dedi ki:
"Ey Mesme', Emir-ul Mü'minin
Ali'nin (a.s) şehadetinden bu yana, yer ve gök
bize ağlıyorlar. Bize ağlayan meleklerin
sayısı ise daha fazladır. Bize ve bizlerin
başına gelenlere acıyarak ağlayan herkesin
henüz gözünden yaş çıkmadan Allah ona acır.
Yanaklarının üzerine akan göz yaşı
damlalarından bir damlası cehenneme düşecek
olursa, onun ateşini söndürür, öyle ki artık
sıcaklığı kalmaz.
Kalbi bize acıyan insan, ölüm
zamanı bizi görmekle öylesine sevinir ki bu
sevinci, Kevser havuzunda bize kavuşuncaya
kadar kalbinde sâbit kalır. Kevser havuzu,
bizi sevenlerin gelmesiyle sevinir ve ondan
içen dostumuz beklemediği tatları alır..."
8- İmam Cafer Sadık (a.s):
"Bize yapılan zulme mahzun olan
kimsenin her nefesi tesbihtir; üzüntüsü
ibadettir ve bizim sırrımızı gizlemek, Allah
yolunda cihattır."
Sonra İmam (a.s) şöyle buyurdu:
"Bunu altınla yazmak gerek."
9- İmam Cafer
Sadık (a.s):
"Bizim için ağlayan her göz,
Kevser havuzuna bakmakla nimetlenir ve
(sahibi) ondan sirab olur (susuzluğunu
giderir)."
10- İmam Rıza
(a.s):
"Bizim musibetimizi yâd eden ve
mazlumiyetimize ağlayan kimse, kıyamet günü
bizimle beraber bizim derecemizde olur. Kimin
yanında musibetimiz anlatılır ve ağlar,
diğerlerini de ağlatırsa, bütün gözlerin
ağlayacağı günde, onun gözü ağlamaz. Bizim
emrimizin (velayet ve imametimizin) ihya
edildiği bir mecliste oturan kimsenin kalbi,
kalplerin öleceği günde ölmez."
11- İmam Muhammed
Bakır (a.s):
"Her kim bizi hatırladığında
veya onun yanında anıldığımızda, gözlerinden
sinek kanadı miktarınca bile olsa göz yaşı
akarsa, Allah ona cennette bir ev bina eder ve
bu göz yaşını onunla cehennem arasında hicab
ve engel kılar."
12- İmam Zeyn-ul Abidin (a.s):
"Bir mü'minin gözlerinden Hz.
Hüseyin'in (a.s) şehadeti için göz yaşı
yanaklarına doğru akarsa, Allah onu uzun süre
boyunca yerleşip kalacağı cennet odalarına
yerleştirir. Düşmanlarımız tarafından bizlere
edilen zulüm ve eziyetlerden dolayı
yanaklarına akacak şekilde ağlayan mü'mini
Allah, cennetteki doğruluk yerine (makamına)
yerleştirir. Allah, kıyamet günü bizim için
eziyete katlanan ve bir musibet sonucu
yanaklarını ıslatacak şekilde gözlerinden yaş
akıtan şahsın yüzünden, eziyetleri giderir,
onu kendi gazap ve ateşinden uzaklaştırır."
13- İmam Ali Rıza
(a.s):
"Cahiliye devri Araplarının
bile savaşı haram bildiği Muharrem ayında
bizim kanlarımız akıtılıp, hürmetimiz
çiğnendi, çocuklarımızla kadınlarımız esir
edildi. Çadırlarımız yıkılıp yakıldı, bütün
mal varlığımız yağmalandı ve Resulullah'ın
(s.a.a) hürmeti O'nun yakınları olan bizler
hakkında gözetilmedi.
Hz. Hüseyin'in başına gelen
hadise (Aşura günü hadisesi), yüreklerimizi
parçalamış, yaralarımızı kanatmış, göz
yaşlarımızı akıtmış, azizimizin "kerb"
(üzüntü) ve "bela" çölünde hürmetinin
çiğnenmesine ve haşre dek keder ve belanın
üzerimize çökmesine vesile olmuştur.
Ağlayanlar, İmam Hüseyin (a.s) gibisine
ağlasınlar ki O'na ağlamak, büyük günahları
yok eder."
Sonra İmam Rıza (a.s) şöyle
devam etti:
"Babam (İmam Musa Kazım)'ın
Muharrem ayı girdiğinde, artık güldüğü
görülmezdi ve üzüntü ona galebe ederdi.
Muharrem'in onuncu gününe kadar durumu hep
böyleydi. Onuncu gün (Aşura) olduğunda, o gün
O'nun musibet ve ağlama günü olurdu ve 'Bu,
Hüseyin'in (a.s) şehid edildiği gündür'
derdi."
14- Ebu Emare
diyor ki:
"Hz. İmam Cafer Sadık'ın (a.s)
yanında İmam Hüseyin'in (a.s) adı anıldığı
gün, akşama kadar bir defa bile güldüğüne hiç
bir zaman rastlanılmadı." Ve buyururdu:
"Hüseyin'i anmak, her mü'minin gözünün yaşını
akıtır."
15- İmam Cafer
Sadık (a.s):
"İmam Hüseyin'i (a.s) şehit
ettiklerinde, melekler ağlar oldular ve
Allah-u Teâla'ya arzettiler ki: "İlahi,
Hüseyin senin seçtiğin (imam ve hüccetin)dir,
Resulünün kızının oğludur." Allah-u
Teâla Hazret-i Kâim-i Al-i Muhammed'in
(Hz. Mehdi'nin) gölgesini
onların gözleri önüne serdi ve buyurdu ki:
"Bunun vesilesi ile onun katillerinden intikam
alacağım."
16- Hz. İmam Mehdi (a.f),
Nahiye-i Mukaddese adlı Ziyaretnamede İmam
Hüseyin'e (a.s) hitap ederek şöyle
buyurmuştur: "Sabahlar ve akşamlar (her zaman)
sana (ve musibetine) göz yaşı dökerim. (Eğer
göz yaşım kurursa) göz yaşı yerine kan
ağlarım."
17- Allame
Meclisi "Bihar-ul Envar" adlı kitabında şöyle
nakletmiştir:
"Hz. Resul-i Ekrem (s.a.a),
kızı Hz. Fatıma'ya (s.a) oğlu Hz. Hüseyin'in
(a.s) şehid edileceğini bildirince, Hz.
Fatıma (s.a) şiddetle ağlar ve der ki;
"Babacığım, bu ne zaman gerçekleşecek?" Hz.
Resulullah (s.a.a) "Benim, senin ve
Ali'nin (hayatta) olmadığı bir zamanda."
buyurur. Hz. Fatıma'nın (s.a) ağlaması
şiddetlenir ve der ki; "Peki kim O'na
matem tutar?" Hz.
Resulullah (s.a.a) buyurur ki:
"Ya Fatıma, ümmetimin
kadınları Ehlibeyt'imin kadınlarına ve
erkekleri de Ehlibeyt'imin erkeklerine
ağlarlar. Nesiller boyu her sene ve her asırda
matem tutarlar. Kıyamet olduğunda ise sen
kadınlara, ben de erkeklere şefaat ederim.
Onlardan herkim Hüseyin'in (a.s) musibetlerine
ağlamışsa, elinden tutar ve onu cennete
götürürüz."
Daha sonra Resulullah (s.a.a)
şöyle buyurdu:
"Ya Fatıma, kıyamet günü bütün
gözler ağlayacaktır; Hüseyin'in musibetlerine
ağlayan göz hariç; o göz sevinçli olur ve
cennet nimetleri ile müjdelenir."
18- Şeyh Keşşi
"Rical" adlı kitabında Zeyd-i Şehham'dan şöyle
rivayet etmiştir:
"Bir gün biz Kufe'li olan bir
cemaatle birlikte İmam Cafer Sadık'ın (a.s)
huzurundaydık. O sırada İmam'ın ashabından
olan Cafer İbn-i Affan içeriye girdi. İmam
Cafer Sadık (a.s), onu saygı ile yanına
oturttu ve sonra
"Ey Cafer," dedi. O
"Evet, sana feda olayım." diyerek karşılık
verdi. İmam Sadık, "Ben senin İmam Hüseyin
(a.s) hakkında şiir ve mersiyeler okuduğunu ve
bu işte başarılı olduğunu duydum." Cafer
"Evet ey kurban olduğum, duyduğunuz
doğrudur." dedi. İmam Sadık (a.s):
"Öyle ise oku."
dedi.
Cafer İbn-i Affan okumaya
başladı; İmam Cafer Sadık (a.s) ve o mecliste
bulunanlar ağlamağa başladılar. İmam Cafer
Sadık (a.s) o kadar ağladı ki, mübarek göz
yaşları yüzüne ve sakalına aktı.
Daha sonra Cafer'e dönerek şöyle buyurdu:
"Ey Cafer, Allah'a and olsun
ki, Mukarreb (Allah'a en yakın) melekler
buradaydılar; bizim gibi onlar da senin İmam
Hüseyin (a.s) hakkında okuduğun sözleri
(ağıtı) dinlediler ve bizden daha fazla
ağladılar.
Ey Cafer, Allah-u Teâla,
(mersiye okuduğun için) cenneti bütün
nimetleri ile baştan başa sana farz kıldı ve
senin günahlarını bağışladı."
Sonra İmam (a.s)
"Ey Cafer," dedi "daha
da artırayım mı?" Cafer, "Evet efendim"
dedi. İmam Sadık (a.s) buyurdu ki:
"Her kim İmam Hüseyin (a.s)
hakkında şiir okur, ağlar ve başkalarını da
ağlatırsa, Allah Teâla bundan dolayı cenneti
ona hak kılar ve onu bağışlar."
19- Davud Rikkî diyor ki:
"İmam Cafer Sadık'ın (a.s)
huzurunda idim. Su istedi, getirildiğinde,
suyu içtikten sonra gözleri yaşardı ve ağladı.
Sonra bana şöyle buyurdu:
"Ey Davud, Allah (c.c)
Hüseyin'in (a.s) kâtiline lanet etsin. Her kim
su içtiğinde İmam Hüseyin'i hatırlar ve O'nun
kâtiline lanet okursa, Allah-u Teâla ona
(mükâfat olarak) yüzbin sevap yazar, yüzbin
günahını affeder, onun makamını yüzbin derece
yükseltir ve o, gerçekten Allah yolunda yüzbin
köle azad etmiş gibi olur; (her kalbin ateş
içinde olduğu günde) Allah onun kalbini
serinlikle dolu bir halde haşreder."
20-
Muaviyet-ibn-i Veheb, İmam Cafer Sadık'ın
(a.s) namazdan sonra şöyle dua ettiğini
naklediyor:
"Allah'ım, Eba Abdillah-il
Hüseyin'in kabrine yönelen yüzlere (ve
yüzlerini o kabre sürenlere) kendin merhamet
eyle. Bize acıyıp, gözlerinden yaş akıtan
gözlere acı. Bizim için tutuşup yanan ve
hüzünlenen kalpleri esirge. Bizim yolumuzda
edilen feryat ve sızlamalara merhamet et."
21- Hz. İmam Rıza
(a.s), Muharrem ayının ilk gününde yanına
gelen Rayyan İbn-i Şebib'e şöyle buyurdu:
"Ey Şebib oğlu, cahiliye
ararları bile Muharrem ayının hürmetini
gözetir ve bu ayda savaş ve zulmü yasak
bilirlerdi. Oysa bu ümmet, ne bu ayın ve ne de
kendi peygamberlerinin hürmetini gözettiler.
Onlar bu ayda Peygamber'in (s.a.a) soyundan
olan birisini öldürdüler ve bu aileye mensup
kadınları esir aldılar, varlıklarını
yağmaladılar. Allah, bu günahlarını
affetmesin!.
Ey Şebib oğlu, birine ağlayacak
olursan Ali İbn-i Ebi Talib oğlu Hüseyin'e
(a.s) ağla! Onun başını bir koçu keser gibi
kestiler ve bunun yanı sıra ailesinden dünyada
benzerleri olmayan on sekiz yiğidi de
öldürdüler. Yedi kat gök ve yer onun ölümüne
ağladı. Dört bin melek gökten ona yardım etmek
için izin istediler, ama yere inince (ilahî
takdir gereği) Hz. Hüseyin'in şehit edildiğini
gördüler.
Bu melekler, Hz. Mehdi'nin
(a.f) kıyamına kadar perişan, toz-toprak
içinde mahzun bir halde Hz. Hüseyin'in türbesi
etrafında bulunacaklar. Bunlar Hz. Mehdi
(a.f) kıyam edince, onun ashabı arasında yer
alırlar. Bunların şiarları "Ya le sarat-il
Hüseyin" (Hüseyin'in kanının dâvacıları)
olacaktır.
Ey Şebib oğlu, babam
babasından, o da büyük babasından rivayet
etmiştir ki: "Hz.
Hüseyin şehit olduğunda, gökten kan ve kırmızı
toprak yağdı."
Ey Şebib oğlu, Hz. Hüseyin'e
(a.s) gözünün yaşı yanaklarına dökülecek
şekilde ağlarsan, Allah senin ister büyük
olsun ister küçük, ister az olsun ister çok
bütün günahlarını bağışlar.
Ey Şebib oğlu, eğer Allah'ın
huzuruna hiç bir günahın olmadan çıkmak
istiyorsan, Hz. Hüseyin'in (a.s) kabrini
ziyaret eyle.
Ey Şebib oğlu, Peygamber-i
Ekrem'le (s.a.a) birlikte cennet odalarına
yerleşmek istiyorsan, Hz. Hüseyin'in
kâtillerine lanet oku.
Ey Şebib oğlu, İmam Hüseyin'le
(a.s) birlikte şehit düşenlerin sevabı kadar
sevap elde etmek istiyorsan, Hz. Hüseyin'i
(a.s) hatırladığında "Keşke ben de onlarla
birlikte olsaydım da yüce makama erişseydim."
de.
Ey Şebib oğlu, cennetin yüce
derecelerinde bizimle birlikte olmak
istiyorsan, bizim üzüntümüzle sen de mahzun
ol, sevincimizle sen de sevin ve bizim
velayetimize sarıl (bizi kendine veli ve imam
bil). Zira birisi gönlünü bir taşa bile
kaptırırsa, Allah-u Teâla onu kıyamet günü o
taşla birlikte haşr eder."
22-
Hz. İmam
Cafer Sadık'ın (a.s) ashabından olan Abdullah
İbn-i Fazl şöyle rivayet ediyor:
"İmam Cafer Sadık'a (a.s) dedim
ki:
"Niçin Aşura günü;
musibet, ağlama sızlama ve üzüntü günü oldu da
Resulullah'ın (s.a.a) Allah'ın rahmetine
kavuştuğu gün, Hz. Fatıma'nın (a.s) şehadete
erdiği gün, Hz. Ali'nin (a.s) şehid edildiği
gün ve Hz. Hasan'ın (a.s) şehadetiyle
sonuçlanan zehirlendiği gün böyle olmadı?"
İmam Sadık (a.s) cevapta şöyle
buyurdu:
"Hüseyin'in (a.s) şehid edildiği günün
musibeti, (saydığın) diğer günlerden daha
büyüktür. Çünkü Allah'ın en üstün kulları olan
"Ashab-ı Kisâ" bu beş zattan ibaretti.
Resulullah (s.a.a) vefat
ettiğinde, halkın acılarını paylaşıp teselli
bulabilecekleri ve baş vurabilecekleri dört
zat kalmıştı. Böylece birisi Allah'ın
rahmetine kavuşsa dahi bir diğerinin hayatta
olması herkes için teselli kaynağıydı.
Fakat Hz. Hüseyin (a.s)
katledildiğinde, halkın acılarını dindirecek
'Ashab-ı Kisâ'dan hiç kimse kalmamıştı.
Bu yüzden onun gitmesi hepsinin gitmesi,
nitekim kalması da onların hepsinin kalması
demekti. İşte bunun içindir ki Ebu Abdillah-il
Hüseyin'in (a.s) şehid edildiği günün
musibeti, diğerlerinin musibetinden daha büyük
ve daha ağırdır."
23- İmam Ali Rıza
(a.s):
"Her kim Aşura gününü kendine
musibet, hüzün ve ağlama günü edinirse, Allah
(c.c) kıyamet gününü ona neşe ve sevinç günü
kılar. Her kim Aşura günü (yas tutma amacıyla)
kazancı (çalışmayı) terk ederse, onun dünya ve
ahiret hacetleri ile ilgili duaları kabul
olur. Her kim Aşura gününü musibetle, hüzünle
ve ağlamakla geçirirse, Allah-u Teâla kıyamet
gününü onun için kurtuluş, sevinç günü kılar
ve bizi cennetlerde görmekle gözü aydınlanır.
Ve Her kim Aşura gününü bereket
(bayram) günü bilir ve evinde herhangi bir şey
biriktirir ve evine bir şey alırsa, Allah
biriktirdiği şeyi ona mübarek kılmaz ve
kıyamet günü ise Yezid, Ubeydullah ibn-i Ziyad
ve Ömer İbn-i Sa'd (Allah'ın laneti onlara
olsun) ile mahşere getirir ve cehennemin en
alt tabakasında ona yer verir."
24- İbn-i Abbas
rivayet etmiştir ki:
"Hz. Ali (a.s), Resulullah'a
(s.a.a);
"Ya Resulallah, sen Akil'i seviyor musun?"
dedi. O da "Evet, ben onu iki açıdan
seviyorum." dedi "Biri onun kendisi
için, biri de Ebu Talib'in onu sevdiği için.
Onun oğlu, senin oğlunun muhabbeti üzere şehid
olacaktır. Mü'minlerin gözleri onun (Hüseyin)
için yaşaracak ve mukarreb melekler ona salat
ve selam gönderecektir."
Sonra Resulullah (s.a.a),
gözlerinin yaşı göğsüne dökülecek şekilde
ağladı. Daha sonra
"Yakınlarımın benden sonra uğrayacakları
eziyet ve zulümleri Allah'a şikayet ederim."
dedi."
25- Hz. İmam
Muhammed Bakır (a.s), Aşura günü Hz.
Hüseyin'in (a.s) ziyaretine gidemeyenlere
şöyle emir buyurdu:
"İmam Hüseyin (a.s) için yaslı
olsunlar, ağlasınlar ve ev halkına da İmam'a
ağlamalarını emretsinler. Evlerinde matem
(yas) meclisi düzenleyip, O'nun musibetine
duydukları üzüntüyü izhar etsinler. Ağlayarak
birbirleriyle evlerde görüşsünler; İmam
Hüseyin'in (a.s) musibetlerinden dolayı
birbirlerine başsağlığı vererek şöyle
desinler:
"Allah Teâla, Hüseyin'in
musibetlerini anıp hüzünlendiğimizden dolayı
bizlere büyük sevaplar versin. Bizi ve sizi,
Al-i Muhammed'den olan İmam Mehdi'nin
beraberliğinde, Hüseyin'in kanının intikam
alıcılarından karar versin."
Aşura günü herhangi bir (maddî)
ihtiyacı karşılamak amacıyla dışarı çıkmamaya
çalışsınlar, çünkü o gün uğursuz bir gündür ve
mü'min bir kimse o günde hâcetine nail olmaz.
Eğer bir şey kazanırsa da onun için mübarek
olmaz ve onda hiç bir hayır görmez. Zira Aşura
günü (alış-veriş yoluyla) evi için bir şey
biriktirenin biriktirdiği şey, kendisine ve
ailesine mübarek ve bereketli olmaz."
26- Hz. İmam
Cafer Sadık (a.s):
"Hz. İmam Zeyn-ul Abidin (a.s)
kırk yıl babası (İmam Hüseyin'e) ağladı. Bu
müddet içerisinde gündüzleri oruç tutar,
geceleri de ibadetle geçirirdi. İftar vakti
kendisine yemek getirildiğinde ve buyurun
yeyin denildiğinde, ağlar ve şöyle buyururdu:
"Resulullah'ın oğlu açken katledildi,
Resulullah'ın oğlu susuzken şehid edildi."
Bu sözü tekrarlayıp ağlardı öyle ki, yemek ve
içecekler gözyaşıyla karışırdı. O, Allah'ın
rahmetine kavuşuncaya kadar hep böyle yaşadı."
"...Bir defasında
hizmetçilerinden biri İmam'ın haline
dayanamayıp "Canım size feda olsun ey
Resulullah'ın evladı, (ağlamayın) sağlığınızın
tehlikeye girmesinden korkuyorum" dedi.
İmam ona buyurdu ki:
"Hz. Yakub peygamber idi, on
iki oğlundan birisi (Hz. Yusuf) kayboldu. Onun
hayatta olduğunu bildiği halde hasretine
dayanamayıp o kadar ağladı ki, gözlerine ak
indi. Ben ise babamın, kardeşimin, amcamın ve
ailemden olan on yedi (bazı nakillere göre de
on sekiz) kişinin etrafımda katledilmiş
cesetlerini gördüm. Benim gamım, üzüntüm nasıl
son bulabilir. (Onları kaybettiğim andan
itibaren devamlı elimde olmaksızın göz
yaşlarım akmaya başlar.)"
27- İmam Cafer
Sadık (a.s):
"Yahya İbn-i Zekeriyya'nın
kâtili haramzade idi. İmam Hüseyin'in katili
de haramzade idi. Gökyüzü yalnız Hz. Yahya ve
Hz. Hüseyin'in şehadetine ağladı."
28- Hz. Resul-i
Ekrem (s.a.a):
"Hz. Musa'nın Allah'tan irtihal
eden kardeşi Harun'un bağışlanmasını istemesi
üzerine, vahiy geldi ki;
"Ey Musa, alemin yaratılışından
sonuna kadar kimin bağışlanmasını istersen
icabet ederim, Hüseyin'in katili hariç; ondan
intikam alacağım."
29- Durr-üs
Semin adlı Tefsir kitabının sahibi
"Bunun üzerine Adem, Rabbinden bir takım
kelimeler aldı..."
(Bakara/37) ayetiyle ilgili olarak şöyle bir
rivayet nakletmiştir:
"Hz. Adem (a.s) Arş'ın üzerine
baktı, Resulullah ve Ehlibeyt'in mübarek
isimlerinin orada yazılı olduğunu gördü.
Cebrâil ona (o isimlerle Allah'a tövbe
etmesini) telkin etti ve böyle demesini
emretti:
"Ya Hamîd-u bi hagg-i Muhammed,
Ya Aliyy-u bi hagg-i Ali, Ya Fatir-u bi hagg-i
Fatıma, Ya Muhsin-u bi hagg-il Hasan-i ve'l
Hüseyin ve minke'l ihsan."
(Ey hamd ve senâya en çok layık
olan ve çok övülen Hâmid, Muhammed hakkı için.
Ey her şeyiyle yüce olan Aliyy, Ali hakkı
için. Ey mahlukatı yokluk karanlıklarından
varlık nuruna çıkaran Fâtır, Fatıma hakkı
için. Ey yaratıklarına lütuf ve ihsanda
bulunan Muhsin, Hasan ve Hüseyin hakkı için
(sana yalvarıyor ve beni bağışlamanı
istiyorum. Çünkü) ihsan ve lütuf kaynağı
yalnızca sensin.)
Cebrâil Hüseyin (a.s) adını
anınca, Hz. Adem'in gözlerinden yaşlar aktı,
kalbi hüzünle doldu. Cebrâil'e "Ey kardeşim
Cebrâil, beşincisinin adını anmakla kalbimin
hüzünlenmesinin ve göz yaşımın akmasının
sebebi nedir?" diye sorunca, Cebrâil
"Senin bu oğlunun musibeti o kadar büyüktür
ki, diğer musibetler onun yanında küçük
kalır." dedi. "O nasıl bir musibettir?"
diye sorunca da, Cebrâil Hz. Adem'e şöyle
dedi: "O, gurbette hiç bir yardımcısı
olmadan yalnız başına kaldığında, susuz bir
halde öldürülecektir... Koyun kesilir gibi
başını ensesinden kesecek, onun ve ashabının
başlarını şehir şehir dolandıracaklar.
Allah'ın ilminde bu, böyle geçmiştir."
Ardından her ikisi de Hz. Hüseyin (a.s) ve
yarenlerinin musibetlerine, çocuğu ölmüş anne
gibi ağladılar."
30- Hz. Musa Kelim (a.s)
Tur dağında Allah'la münâcât ederken dedi ki:
"Allah'ım, niye son peygamberin
ümmetini diğer ümmetlere üstün kıldın?" Ona
şöyle cevap verildi: "Onlarda bulunan on
hasletten dolayı." Musa (a.s) dedi ki:
"O on haslet hangileridir (bileyim de)
İsrâiloğullarına onları yerine getirmeleri
için hatırlatmada bulunayım?" Nida geldi:
"O on haslet bunlardan ibarettir: Namaz,
oruç, zekât, hacc, cihad, Cuma namazı, cemaat
namazı, Kur'an-ı Kerim, ilim ve Aşura."
Hz. Musa "Ya Rabbi, Aşura nedir?"
diye sorunca, Allah-u
Teâla buyurdu ki:
"Aşura,
son Peygamber Hz. Muhammed'in torunu için
ağlama ve kendini ağlayanlara benzetme
günüdür; Mustafa'nın oğlunun musibetleri için
ağıt okuma ve yas tutma günüdür. Ey Musa, her
kim bu günde göz yaşı döker, ağlayanlara
katılır veya yas tutanlardan olursa, onun
için cenneti kesinleştiririm. Bu günde
Peygamberin torununa olan sevgisinden dolayı
herhangi bir harcamada bulunan kimsenin malını
bereketlendirir, harcadığı bir dirheme
karşılık yetmiş dirhem ona veririm, cenneti
onun yeri kılar ve onu kendi (özel) affımla
bağışlarım. İzzet ve celâlime andolsun ki,
Aşura günü veya başka bir günde ihlasla bir
damla göz yaşı döken bütün kadın ve erkeğe,
yüz şehidin sevabını veririm."
31- İmam Cafer Sadık (a.s):
"Allah bizim şiilerimizi
esirgesin. Allah'a andolsun ki bizim şiamız
gerçek müminlerdir. Allah'a andolsun ki
onlar, devamlı bizim musibetlerimizle
kederlenip üzüntü duyduklarından, bizimle
musibetlerimizde ortaktırlar."
32- Halid-i Rib'î, Ka'b'ın
şöyle dediğini nakletmiştir:
Hz. İbrahim Halil (a.s),
Hz. İmam Hüseyin'in (a.s) kâtiline lanet
okuyan ilk kimselerdendi. Bu ameli yapmayı
kendi çocuklarına da emretti ve onlardan bu
ameli yapacaklarına dair söz aldı. Ondan sonra
Hz. Musa Kelim (a.s) de böyle yaptı ve kendi
ümmetini buna davet etti. Sonra Hz. Davud
(a.s) böyle yaptı ve İsrâiloğullarına (Yezid'e
lanet etmelerini) emretti. Daha sonra Hz. İsa
Mesih (a.s) böyle yaptı ve ümmetine şöyle
buyurdu:
"Ey İsrâiloğulları, Hz.
Hüseyin'in kâtiline lanet okuyun. Eğer
Hüseyin'in (a.s) yaşadığı zamanda olursanız,
ondan yardımınızı esirgemeyin. Zira onun
yanında şehid düşen, peygamberlerin yanında
şehid düşmüş gibidir. Ona gönül veren ve her
türlü zorluğa katlanan şehitleri görür
gibiyim."
Allah tarafından gönderilen
bütün elçiler Kerbela'yı ziyaret etmiş, orada
durmuş ve
"Sen mukaddes bir mekânsın ve sende parlak bir
ay defnedilecektir."
diye söylemişlerdir.
33- İmam Cafer
Sadık (a.s):
"İmam Hüseyin'in (a.s) kabri,
cennet bahçelerinden bir bahçedir; gönderilen
her peygamber ve Allah'a yakın her melek,
Allah'tan onun kabrini ziyaret etme dileğinde
bulunur. (Melekler gök aleminden gruplar
halinde Hz. Hüseyin'in (a.s) mezarını ziyaret
etmek için yeryüzüne inerler) bir grup indi
mi, diğer bir grup göğe çıkar."
34- İmam Cafer
Sadık (a.s):
"Hz. Hüseyin'i (a.s) en azından
yılda bir defa ziyaret edin. Kim Hz.
Hüseyin'in hakkına ârif olarak(onun imamet ve
velayet makamını bilerek) ve hakkını inkar
etmeden ziyaretine giderse, bunun cennetten
başka bir karşılığı olmaz, ona bol rızık
verilir ve hemen bir kurtuluş kapısı yüzüne
açılır.
Allah, dört bin meleği Hz.
Hüseyin'in (a.s) kabri için görevlendirmiştir.
Onlar Hz. Hüseyin'e ağlar ve onu
ziyaretçilerini evlerine kadar uğurlarlar.
Ziyaretçi hastalandığında, ziyaretine
giderler, öldüğünde ise, yanında bulunup ona
Allah'tan bağış ve rahmet dileğinde
bulunurlar."
35- Hz. İmam
Cafer Sadık (a.s):
"Kıyamet günü, Hz. Hüseyin
ibn-i Ali'nin (a.s) ziyaretçilerinden olmayı
istemeyen bir kimse kalmaz. Zira herkes
Hüseyin'in ziyaretçilerine verilen mükâfatları
ve Allah katında olan üstünlüklerini görür."
36- İmam Cafer
Sadık (a.s):
"Kerbela sahibi olan Hüseyin
(a.s) mihnet, üzüntü ve kederle mazlum ve
susuz bir şekilde öldürüldü. Hüseyin'in (a.s)
kapısına gelip orada dua ederek Hüseyin'i
(a.s) vesile kılmakla Allah'a yakınlaşan bir
mihnetlinin, kederlinin, günahkârın, susuzun
ve dertlinin üzüntüsünü gidermek, isteğini
vermek, günahını bağışlamak, ömrünü uzatmak ve
rızkını bol kılmak Allah Teâla'ya daha
layıktır. Öyleyse ibret alın ey basiret
sahipleri. "
37- İmam Cafer Sadık (a.s):
"Hz. Resul-i Ekrem (s.a.a),
bir gün Hz. İmam Hüseyin'i (a.s) kucağına
almış ve onu güldürüyordu. Resulullah'ın
zevcesi olan Ayşe dedi ki:
"Bu çocuğu ne kadar da seviyorsun, şaşıyorum
doğrusu!" Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu
: "Vay olsun sana, nasıl onu sevmem ve ona
ilgi duymam? O benim kalbimin meyvesi ve
gözümün nurudur. Bil ki, ümmetim onu
öldürecektir. Her kim ölümünden sonra onu
ziyaret ederse, Allah-u Teâla benim yapmış
olduğum hac amellerimden bir hac sevabı ona
yazar."
Ayşe şaşkınlıkla,
"Senin yapmış olduğun haclardan bir hac sevabı
mı?" diye sorunca, Resulullah
(s.a.a) "Yaptığım haclardan iki hac
sevabı" buyurdu. Ayşe "İki hac
mı?" diye sorunca, Resulullah "Evet,
hatta dört hac"
buyurdu. Böylece Ayşe hep şaşkınlığını dile
getiriyor, Resulullah (s.a.a) da artırıyordu.
Bu durum Resul-i Ekrem'in (s.a.a) hac ve
umrelerinden sayısı yetmişe varıncaya kadar
devam etti."
38- İmam Cafer Sadık (a.s):
"Cennette Hz. Peygamber
(s.a.a), Hz. Ali (a.s) ve Hz. Fatıma (a.s) ile
komşu olmak isteyen, Hz. Hüseyin'in (a.s)
ziyaretini terk etmemelidir."
39- İbn-i Abbas şöyle rivayet
etmiştir:
"Hz. Ali (a.s) Sıffin savaşına
gittiğinde ben de onunla birlikteydim. Fırat
nehri yanında bulunan Neyneva'ya vardığımızda
durdu ve yüksek sesle
"Ey İbn-i Abbas, burayı tanıyor
musun?" diye buyurdu. Ben "Hayır
tanımıyorum ey Emir-el Mü'minin" dediğimde,
şöyle buyurdu: "Eğer burayı tanısaydın
benim gibi ağlamadan geçmezdin."
Hz. Ali (a.s) bunu dedikten
sonra ağlamaya başladı, öyle ki sakalı ıslandı
ve göz yaşı göğsüne doğru akmaya başladı.
Durumu böyle görünce, bizler de o hazretle
birlikte ağladık. Daha sonra Hz. Ali (a.s)
ağlar bir şekilde şu sözleri dile getirdi:
"Ah, ah! Benimle Ebu Süfyan
oğullarının ne ilişiği vardır. Benimle küfür
velilerinin ve Şeytan partisinin (grubunun) ne
ilişiği vardır. Sabret ve sabırlı ol ey
Eba Abdillah! Senin onlardan çektiklerinin
aynısıyla baban da karşılaşmıştır."
40- İmam Cafer Sadık (a.s):
"Bir gün Hz. Hüseyin (a.s),
İmam Hasan'ı (a.s) ziyaret etmek amacıyla
kardeşinin evine gitti. Kardeşine baktığında,
ağlamaya başladı. Hz. Hasan (a.s) kardeşine
"Ne oldu, niçin ağlıyorsun?"
diye sorunca, İmam Hüseyin (a.s) şöyle dedi:
"Sana yapılan zulme, başına getirilenlere
ağlıyorum."
Hz. Hasan (a.s) ise
"Bana yapılan ancak ölümüme sebep olan zehirin
verilmesidir." dedi "Ama (bunu bil ki)
senin günün gibi hiçbir gün yoktur ey Eba
Abdillah! Ceddimiz Hz. Muhammed'in (s.a.a)
ümmetinden olup, İslam dinine mensup
olduklarını sanan otuz bin kişinin seni
öldürmek, hürmetini ayaklar altına almak,
çocuklarınla kadınlarını esir almak ve malını
yağmalamak için saldırdıkları gün daha da
ağırdır. İşte bu zaman Beni Ümeyye
lanetlenecek, yer, gök ve dünyada bulunan her
şey sana ağlayacaktır."
HADİS SIRASINA GÖRE KAYNAKLAR:
1- Bihar-ul Envar, c.44, s.257
2- Emaliy-i Şeyh Saduk, s.115
3- Cami-u Ehadis-iş Şia, c.12, s.556
4- Bihar-ul Envar, c.44, s.304
5- Vesail-uş Şia, c.1, s.469
6- Gurer-ül Hikem ve Durer-ül Kelim, c.1,
s.235, Bihar-ul Envar, c.44, s.287
7- Bihar-ul Envar, c.44, s.290
8- Emaliy-i Şeyh Müfid, s.338
9- Cami-u Ehadis-iş Şia, c.12, s.554
10- Bihar-ul Envar, c.44, s.278
11- El Gadir, c.2, s.202
12- Sevab-ul A'mal. s.339, Kamil-uz Ziyaret,
s.100
13- Emaliy-i Şeyh Saduk, s.111, Bihar-ul
Envar, c.44, s.283
14- Bihar-ul Envar, c.44, s.280
15- Usul-i Kafi, c.1, s.465
16- Bihar-ul Envar, c.45, s.65
17- Bihar-ul Envar, c.44, s.292
18- Rical-i Keşşi, c.2, s.574-575
19- Bihar-ul Envar, c.44, s.303, El Avalim,
c.17, s.602
20- Bihar-ul Envar, c.101, s.8
21- Bihar-ul Envar, c.44, s.285-286, Emaliy-i
Şeyh Saduk, s.112, Cami-u Ehadis-iş Şia, c.12,
s.549
22- İlel-uş Şerayi', c. 2, s.145, Bihar-ul
Envar, c.44, s.269
23- Bihar-ul Envar, c.44, s.284, Emaliy-i Şeyh
Saduk, s.112
24- Bihar-ul Envar, c.44, s.287, Emaliy-i Şeyh
Saduk, s.128
25- Kamil-uz Ziyaret, s.175, Bihar-ul Envar,
c.101, s.290
26- Bihar-ul Envar, c.46, s.108, Maktel-ul
Mukarrem, s.477
27- Nefes-ul Mehmum, s.18, Kurb-ul İsnad-i
Himyerî, Bihar-ul Envar, c.44, s.302
28- Uyun-u Ahbar-ır Rıza, c.2, s.51, Bihar-ul
Envar, c.44, s.300
29- Durr-üs Semin, Bakara suresinin 37.
ayetinin tefsiri, Bihar-ul Envar, c.44, s.245
30- Mecmau'l Bahreyn, c.3, s.405-406,
Müstedrek-u Vesail-iş Şia, c.10, s.318
31- El Luhuf-u Ela Katle't Tufuf, s.139
32- Bihar-ul Envar, c.44, s.301-302
33- Bihar-ul Envar, c.101, s.106
34- Sevab-ul A'mal, s.318-319, Menakıb-u İbn-i
Şehr Aşub, c.4, s.128, Bihar-ul Envar, c.101,
s.2
35- Sevab-ul A'mal, s.312
36- Sevab-ul A'mal, s.321
37- Menakıb-u İbn-i Şehr Aşub, c.4, s.128
38- Sevab-ul A'mal, s.313
39- Emaliy-i Şeyh Saduk, s.111
40- Emaliy-i Şeyh Tusî, Menakıb-u İbn-i Şehr
Aşub, c.4, s.86, Bihar-ul Envar, c.45, s.218
|