HZ. EMİR-ÜLMÜ'MİNİN ALİ'NİN (A.S)
KUMEYL B. ZİYAD EN-NAHAİ'YE (R.A) TAVSİYE VE ÖĞÜTLERİ
Kumeyl b. Ziyâd
en-Nahaî şöyle naklediyor: Emir-ül Mü'minin Ali (a.s)
elimden tutarak beni Kufe'nin kena-rında yeralan
mezarlığa doğru götürdüler. Şehrin dışarısı-na varınca
bir âh çekerek şöyle buyurdular:
1- "Ya Kumeyl,
bu gönüller kaplardır, en iyi kap için-dekini en iyi
koruyan ve zarfiyeti geniş olandır. Benim şu sözümü asla
unutma. İnsanlar üç kısımdır: Rabbâni âlim, kurtuluş
yolu üzere (kurtuluş yolunu bulmak için) ilim taleb eden
kişiler ve geri kalan, (üçüncü grup ise) her sesin
peşine takılan, her yele kapılıp giden ahmak ve düşük
kimselerdir. Onlar ne yollarını bulmaları için ilim
ışığıyla aydınlanmışlardır, ne de kendilerini
kurtarabilecekleri gü-venilir bir desteğe
dayanmışlardır."
2- "Ya Kumeyl,
ilim maldan hayırlıdır; ilim seni korur, malı ise sen
korursun. Mal, vermekle azalır, ilim öğret-mekle
çoğalır. İlim hâkimdir, mal mahkum. (İlimle mal hakkında
karar verilir.)"
3- "Ya Ziyâd
oğlu Kumeyl, âlime sevgi beslemek uyulması gereken ve
mükafatı gerektiren bir esastır. İnsan hayatta ilimle
(Allah'a) itâat mertebesini kazanır; ölü-münden sonra da
iyilikle, hayırla. Oysa ki malın menfaatı, malın yok
olmasıyla elden çıkar. Malları hazinelerde
biriktirenler, hayatta iken bile ölüdürler (gerçek
hayattan mahrumdurlar); âlimler ise, âlem var oldukça
bâkidirler. Cisimleri kaybolup gitse de eserleri
yüreklerde mevcuttur. (Sonra göğüslerine işaretle şöyle
devam ettiler:) Burada çok derin ve geniş bir bilgi
vardır; fakat bunu taşıya-bilecek ehil kimseleri
bulamıyorum. Bulunanlar ise sözü çabuk alan ama
güvenilmeyen, dini dünya isteğine âlet eden, Allah'ın
delil ve burhanlarıyla Allah'ın dostlarına karşı
üstünlük davasına girişen, Allah'ın nimetleriyle O'na
isyana kalkışan kimselerdir. Yahut gerçeğe sahip
olanlara boyun eğen, fakat hakkın inceliklerine basireti
olmayan, kendine yönelen ilk şüpheyle tereddüte düşerek
kalbinde şek yerleşen kimsedir bulduğum. Oysa ne bu
(ilim öğren-meye layıktır) ne de o. Veya dünya lezzetine
sarılan, şehvete uymaya yatkın, yahut da mal, mülk
toplamaya düşkün olan şahısları buluyorum ki bunlardan
hiç biri dini koruyabilecek basiret ve yakin sahibi
kişiler değillerdir; bunlar daha çok otlayan hayvanlara
benzemektedir. Böy-lece ilim, ilim ehlinin ölümüyle ölüp
gider. Fakat yeryüzü, Allah için delil ve hüccetiyle
kaim (ayakta) bulunan biri-sinden boş kalmaz; ama
meydanda olur, bilinir, yahut Allah'ın apaçık
delillerinin bâtıl olmaması ve kitabını riva-yet edecek
(halka açıklayacak) kimselerin yok olmaması için korkar,
gizlenir. Nerdedir onlar? Sayıları azdır onla-rın; ama
değerleri pek büyüktür. Allah, onlar gibi başka
birilerine teslim edinceye, kendi benzerlerinin
gönüllerine verinceye dek delillerini onlarla korur.
İlim onları iman gerçeklerine vardırmış, yakin ruhunu
yakından idrâk et-mişlerdir. Dünyaperest insanların zor
ve ağır gördüğü (açlık, ibâdet, cihad vb.) şeyleri kolay
karşılarlar; cahil-lerin kaçındıkları, hor gördükleri
şeyler hoş görünür on-lara; canları, ruhları melekut
alemine bağlı olan beden-lerle dünyada yaşarlar.
Ya Kumeyl, işte
onlardır Allah'ın yaratıkları arasındaki eminleri
(güvenilir kulları), yeryüzündeki halifeleri ve
beldelerindeki ışıkları. Bunlardır (halkı) dinine
çağıranlar. Ah, ne de özlerim onları görmeyi! Allah'tan
kendim ve senin için mağfiret dilerim."
(1)
4- "Ya Kumeyl,
her gün Allah'ın ismini zikret; "LA HAVLE VE LA KUVVETE
İLLA BİLLAH" söyle; Allah'a tevekkül et (sığın). Bizi
hatırla; ismimizi anarak bize selavât getir ve bunu
kendin ve korumasına özen gösterdiğin şeyler için
tekrarla; o günün şerrinden emânda olursun inşâallah."
5- "Ya Kumeyl,
Yüce Allah, Resulullah'a (s.a.a.) edep öğretti (terbiye
etti onu); Resulullah (s.a.a) da bana. Ben de mü'minleri
terbiye edeceğim ve (İslam) adabını değerli insanlara
öğretip onlara mirâs olarak bırakacağım."
6- "Ya Kumeyl,
her ilmi açan benim; bütün sırları (keşfedip) sona
vardıran Kâim (Hz. Mehdi )(a.s)'dir."
7- "Ya Kumeyl,
(Resulullah'ın (s.a.a) Ehl-i Beyti) hep birbirinden olan
(ve aynı kökten türeyen) bir soydur. Allah duyan ve
bilendir." (Bu cümle
Kur'an'dan iktibastır. Al-i İmran/34)
8- "Ya Kumeyl,
ilim ve adabı ancak bizden alırsan, bizden sayılırsın."
9- "Ya Kumeyl,
yapacağın her harekette, marifete (bilgi ve şuura)
muhtaçsın."
10- "Ya Kumeyl,
yemek yediğinde, ismiyle hiç bir hastalığın zarar
veremiyeceği ve bütün dertlere şifa olan Allah'ın
ismiyle başla."
11- "Ya Kumeyl,
yemeğini başkalarıyla ye ve cimrilik yapma, sen kimseye
rızık vermezsin (her kesin rızkını Allah verir); oysa
Allah bunun karşılığında sana bol mü-kafat verir. Sofra
başında hoş davran; sofra arkadaşını sevindir;
hizmetçini suçlama."
12- "Ya Kumeyl,
yemek yerken (sofrada oturmanı) uzun sürdür ki arkadaşın
da doysun, başkaları da rızkını alsın."
13- "Ya Kumeyl,
yemekten sonra, verdiği rızık karşı-sında Allah'a
hamdet, sesli bir şekilde şükret ki başkaları da
aynısını yapsın; o zaman daha çok sevap alırsın."
14- "Ya Kumeyl,
mideni tamâmen yemekle doldurma, su ve havâya da yer
bırak; henüz iştahlıyken el çek ki yemeğin lezzetini
alasın. Vücudun sağlığı, az yiyip, az iç-mededir
elbette."
15- "Ya Kumeyl,
ancak zekat veren, mü'minlere kar-deşce davranan ve
sılay-ı rahim yapan kimselerin malında bereket olur."
16- "Ya Kumeyl,
mü'min akrabalarına, diğer mü'min-lerden daha çok pay
ayır; onlara daha çok rauf ve şefkatli davran ve
yoksullara sadaka ver."
17- "Ya Kumeyl,
sana el açan kimseyi, eli boş çe-virme, sadece bir üzüm
ve hurma tanesi verebilecek durumda olsan bile. Muhakkak
sadaka, Allah katında bü-yür."
18- "Ya Kumeyl,
mü'minin en güzel süsü, tevâzü (al-çak gönüllülük)dür;
güzelliği iffetidir; şerefi, dini araştırıp anlaması ve
izzeti, boş konuşmaları ve dedikoduları terket-mesidir."
19- "Ya Kumeyl,
halkın her sınıfında bir grup diğe-rinden daha üstün
olur; sakın düşük seviyeli olanlarıyla tartışma; bana
yönelik yakışmaz bir söz söyleseler bile tahammül et ve
Allah'ın: "...Cahiller onlara söz söyleyince selam olsun
diye cevap verirler."(2)
diye
vasıflandırdığı kimselerden ol."
20- "Ya Kumeyl,
bütün hallerde hakkı söyle. Takvalı insanlarla dost ol;
fâsıkları terket; münafıklardan uzak dur ve hâin
insanlarla arkadaş olma."
21- "Ya Kumeyl,
ilişki kurmak veya alış-veriş yapmak için zalimlerin
kapısını çalma. Sakın onlara tazim etme. Toplantılarında
Allah'ın gazabına uğramaya vesile olacak şekilde hazır
bulunma. Eğer mecburiyet gereği yanlarında bulunursan,
sürekli Allah'ı zikret; O'na tevekkül eyle; şerlerinden
Allah'a sığın. Başını aşağı sal. Kalbinle, yaptıklarını
inkar et. Allah'ı onların duyacağı kadar sesli bir
şekilde tazim et. Böylece Allah da seni teyid eder
onların şerrinden korur."
22- "Ya Kumeyl,
Allah'a ve O'nun dostlarının (vela-yetine) ikrardan
sonra kulların en iyi taatı, iffetli, tahammüllü ve
sabırlı olmalarıdır."
23- "Ya Kumeyl,
maddî sıkıntını açığa vurma; izzet-i nefsini koruyup,
gizli tutarak Allah için sabret."
24- "Ya Kumeyl,
kardeşine sırrını açmanın mah-zuru yoktur; fakat
kardeşin kimdir (biliyor musun)? Seni zorluklarda
yalnız bırakmayan, boynuna diyet yahut kan parası
geldiğinde kendini kenara çekmeyen, (muh-taç olduğunda)
ağız açmadan ihtiyacını gideren, seni durumunu izhar
etmeye mecbur edecek derecede kendi haline bırakmayan
(sürekli durumundan haber alan) kimsedir. Eğer seni hak
yoldan ayırmak istiyorsa, ıslahına çalış."
25- "Ya Kumeyl,
mü'min mü'minin aynasıdır; ihti-yacını gidermek ve
durumunu güzelleştirmek için ona dikkatle bak."
26- "Ya Kumeyl,
mü'minler kardeştirler, kardeş hiç bir şeyi kardeşine
tercih etmez."
27- "Ya Kumeyl,
kardeşini sevmiyorsan kardeşi de-ğilsin. (Gerçek) mü'min
bizim söylediğimizi söyleyendir; bizim sözümüze hilaf
eden bizden geri kalır, bizden geri kalan bize varamaz;
bizimle olmayan cehennem ateşinin en alt tabakasında yer
alır."
28- "Ya Kumeyl,
Al-i Muhammed'in (s.a.a) (Ehl-i Beyt'in) sırrını
başkalarına açmak, tahammül edilecek şey değildir; açan
kimsenin tevbesi kabul olmaz; sana söyle-diklerimi yakin
ehli mü'minden başkasına açma."
29- "Ya Kumeyl,
her zorlukla karşılaştığında: "LA HAVLE VE LA KUVVETE
İLLA BİLLAH" (Bütün güç ve kuvvetler ancak Allah'tandır)
söylersen zorlukta (sana) yeter. Her nimete ulaştığında:
"ELHAMDULİLLAH" söyle (Allah'a şükret), rızkın daha da
artar. Rızkın geci-kirse Allah'tan mağfiret dile ki
bolluğa çıkasın."
30- "Ya Kumeyl,
bizim velayetimizle mal ve evladını Şeytan'ın
ortaklığından kurtar."
31- "Ya Kumeyl,
(iman vardır gönüllerde) yerleşmiştir; (iman vardır
gönüllere) eğreti konur. Sakın (imanı) eğreti olanlardan
olma. (İmanı) yerleşmişlerden olmak istersen, buna
ancak, seni saptırmayacak ve yoldan çıkarmayacak ana
caddeden (Ehl-i Beyt'in velayetinden) ayrılmadığın
taktirde ulaşırsın. "
32- "Ya Kumeyl,
hiç bir farzın ruhsatı yoktur ve hiç bir sünnetin de
şiddeti ( yapılması sıkı tutulmamıştır)."
33- "Ya Kumeyl,
(şunu bil ki devamlı) günahların iyiliklerinden,
gafletin zikrinden ve Allah'ın sana verdiği nimetler,
yaptığın amellerden daha çoktur."
34- "Ya Kumeyl,
sürekli olarak Allah'ın verdiği nimet ve afiyetten
yararlanmaktasın, o halde sen de sürekli onun hamd-ü
senâsı, tesbih ve takdisi, şükrü ve zikriyle meşgul ol."
35- "Ya Kumeyl,
Allah'ın: "... Unutmuşlar Allah'ı da o da, kendilerini
unutturmuştur onlara" deyip "Onlardırlar fasıkların ta
kendileri"(3)
diye
fıska nisbet verdiği kimseler-den olma sakın."
36- "Ya Kumeyl,
(sırf) namaz kılıp, oruç tutup, sadaka vermen önemli
değildir; (asıl) önemli olan, namazını (ve diğer
amellerini) temiz bir kalple Allah'ın râzı olduğu bir
şekilde ve tam bir huşu içinde yerine getirmendir.
Nerede ve neyin üzerinde namaz kıldığına dikkat et;
bunları doğru ve helâl yoldan elde etmiş olmazsan, kabul
olunma-yacaktır."
37- "Ya Kumeyl,
kalpte olan dile dökülür; kalp de aldığı gıdayla hayat
kazanır; kalbine ve bedenine verdiğin yemeğe dikkat et;
helâl olmazsa, Allah tesbih ve şükrünü kabul etmez."
38- "Ya Kumeyl,
şunu bil ve anla ki biz halkın emanetini vermemek için
kimseye izin vermemişiz; kim böyle bir izni benden
nakletmişse bâtıl ve yalan söylemiştir ve yalanının
cezâsı, cehennem ateşidir. Andolsun ki Resulullah
(s.a.a) vefâtından az önce bana üç kere şöyle buyurdu:
"Ya Ebe'l Hasan, emaneti sahibine teslim et, ister iyi
adam olsun ister fâcir; emanet ister büyük olsun, ister
küçük, hatta iplik ve iğne bile olsa."
39- "Ya Kumeyl,
cihâd ancak âdil imâmla câiz ve ganimet ancak faziletli
imâmla helâl olur."
40- "Ya Kumeyl,
eğer (Allah tarafından) peygamber gönderilmeseydi; fakat
yeryüzünde takvâlı bir mü'min bulunup da (peygamberlerin
vazifesini yüklenerek halkı) Allah'a dâvet etseydi,
sence bu işinde haklı mıydı yoksa haksız mı? Vallahi,
Allah onu bu işe tayin edip ve lâ-yık kılmadıkça
haksızdır. (Evet rehberlik ve tebliğ gibi ilâhî
görevleri, ancak Allah'ın tayin ettiği kimseler
üst-lenebilir.)"
41- "Ya Kumeyl,
din Allah'ındır; onun başına resul, nebi yahut vâsiden
(Allah'ın tayin ettiği halifeden) başka kimsenin
geçmesine izin vermez."
42- "Ya Kumeyl,
(rehberlik makâmı) sadece, nübüv-vet, risâlet ve
imâmette sınırlıdır; geriye kalan ya tâbi o-lup
izleyenlerdir yahut da sapık ve bid'at ehli
olanlardır. "Allah (iyi amelleri) ancak takvalılardan
kabul eder."(4)
43- "Ya Kumeyl,
Allah, Kerim, Halim (cezâ vermede acele etmeyen) Azim ve
Rahim'dir. O, ahlâkını bize ta-nıtmış, onlarla
sıfatlanmayı ve halkı da aynı yöne sev-ketmeyi
emretmiştir bize. Biz de bu vazifeyi hiç bir hilâf
etmeden yerine getirdik, hiç bir nifâk göstermeden icra
ettik, yalanlamadan tasdik ettik ve şüphe etmeden
kabullendik."
44- "Ya Kumeyl,
ne itâat edilmek için dalkavukçuluk yaparım, ne sözümden
çıkmasınlar diye (boş) vaadlerde bulunurum , ne de bana
Emir-ül mu'minin desinler diye göçebelerin vereceği
yemeğe rağbet ederim."
45- "Ya Kumeyl,
(mal, makâm vb.) bir şeyi elde eden, fâni bir dünyayı
elde etmiştir. Biz ise, ebedî ve bâki bir âhireti elde
ettik."
46- "Ya Kumeyl,
herkes âhirete doğru hareket et-mekte; bizim âhirette
rağbet ettiğimiz şey, Allah'ın rıza-sı ve muttakilere
vereceği cennetin yüksek derecele-ridir."
47- "Ya Kumeyl,
yeri cennet olmayan kimseyi, elemli bir azâp ve sürekli
bir zilletle müjdele!"
48- "Ya Kumeyl,
ben her durumda Allah'a, verdiği tevfikten dolayı
hamdediyorum."(5)
49- "Ya Kumeyl,
âilene, akşam çağına dek iyi huy ve faziletler
kazanmalarını emret ki, uykuda olanların ha-cetlerini
gidermekle geceleri çalışsınlar. Çünkü, andolsun bütün
sesleri duyana, hiç bir kişi yoktur ki bir gönlü
sevindirsin de Allah, o sevinçten ona bir lütuf
yaratmasın. Ona bir bela gelip çattığında, o lütuf,
tepeden dereye doğru akan bir su gibi (hızla) ona doğru
akarak o belayı, yabancı bir deve, sürüden nasıl sürülüp
kovulursa, sahi-binden kovar, giderir."(6)
50- Kumeyl b.
Ziyâd der ki: "Emir'ül müminin Ali'den (a.s) İslam'ın
erkanı nedir? diye sordum. Şöyle buyurdu: "İslam'ın
erkânı yedidir:
1- Akıl; sabır
da akıl üzerine kurulmuştur. (Akıl olmaksızın sabretmek
mümkün değildir.)
2- Irzı (namus
ve şerefi) korumak ve doğru söylemek.
3- Kur'an'ı
layıkıyla ve gereken şartlarıyla okumak.
4- Allah için
sevmek, Allah için buğzetmek.
5- Al-i
Muhammed'in (Ehl-i Beyt'in) (s.a.a) hakkını riâyet etmek
ve onların velâyet makamını tanımak.
6- Kardeşlerin
hakkını gözetmek ve onları müdafaa etmek.
7- İnsanlarla
iyi komşuluk ve muaşeret etmek.
İmam'a (a.s) "Ya
Emir'el müminin, bir kul günah yapıp, sonra da mağfiret
diliyor; acaba mağfiret dilemenin haddi (gerçeyi) nedir?
diye sorduğumda buyurdular ki: Ya Ziyâd oğlu (Kumeyl),
mağfiret dilemenin haddi, tevbedir. "Sadece bu kadar
mı?" dedim. "Hayır" buyurdular. "Na-sıldır öyleyse?"
dedim. Buyurdular ki: "Kul bir günah işle-diğinde,
tahrik ile "Esteğfirullah" (Allah'tan bağış dili-yorum)
diyor. Tahrik nedir? diye sorduğumda şöyle buyurdular:
"Dil ve dudakları hakikatı peşinden getirmek kastıyla
hareket ettirmek." Bir daha hakikat nedir? diye sordum:
"Kalple tasdik etmek (samimi bir kalple mağfiret
dilemek) ve mağfiret dilediği günahı tekrarlamamaya
karar vermektir" buyurdu. Kumeyl, bir daha. böyle
yapar-sam mağfiret dileyenlerden sayılır mıyım? diye
sorunca "Hayır." buyurdu. Kumeyl'in: "Nasıl olur bu"
demesi üze-rine buyurdular ki: "Çünkü sen henüz mağfiret
dilemenin aslına ulaşmamışsın". "Mağfiret dilemenin aslı
nedir?" dedi. Buyurdular ki: "Günahtan tövbeye
dönmektir; işte bu ibâdet edenlerin ilk derecesidir; bir
de ileride her çeşit günahtan kaçınmaya karar vermektir.
Mağfiret dileme
altı mananın gerçekleşmesiyle olur:
1- Geçmiş
(günahlara) karşı pişmanlık duymak.
2- Günahı, ebedi
olarak terketmeye karar vermek.
3- Kendinle
diğer yaratıklar arasında bulunan hakları edâ etmek.
4- Bütün
farzlarda, Allah'ın hakkını ödemek.
5- Haramdan
biten etleri, deri kemiğe yapışacak dere-cede eritip,
yerine (helâldan biten) et meydana getirmek (vücudu
helâl yoldan geliştirmek).
6- Vücuda,
günahın tadını tattırdığı gibi, ona itâatın da meşakkat
ve acısını tattırmak."(7)
KAYNAKLAR
1)- Tuhef-ul
Ukul, s.169, Nehc-ül Belaga, Kısa Hikmetler:147
2)- Furkan
Suresi: 63
3)- Haşr
Suresi: 19
4)- Maide
Suresi: 27
5)- Tuhef-ul
Ukul, s.171
6)- Nehc-ül
Belaga, Kısa Hikmetler: 257
7)- Tuhef-ul
Ukul, s.196
|