İMAM BAKIR
(A.S)’IN
1- Sürekli
Allah-ı Anması
İmam Sadık
(a.s) buyurmuştur ki:
“Babam çok
zikir ediyordu; onunla yol gittiğimde
Allah’ı anıyordu; onunla yemek yediğimde
Allah’ı anıyordu; halkla konuştuğunda,
onlarla konuşması onu .Allah’ı zikretmekten
alıkoymuyordu.”
2- Kalp
Gözüyle Allah’ı Görmesi
Göçebe bir
Arap, İmam Bakır (a.s)’a; “Allah’a ibadet
ettiğinde O’nu görmüş müsün?” diye sordu.
İmam (a.s); “Görmediğim birisine (Allah’a)
ibadet etmem” buyurdular.
Göçebe; “O’nu
nasıl gördün?” sorduğunda ise İmam (a.s);
“Gözler O’nu bakmakla göremez; fakat kalpler
iman hakikatiyle O’nu görür.” buyurdular.”
Benzer bir
hadis H. Ali (a.s) hakkında da
nakledilmiştir.
3- Ahiret
Hüznü
Cabir bin
Abdullah diyor ki:
“İmam Bakır
(a.s), bir gün evden dışarı çıktıklarında
şöyle buyurdular:
“Ey Cabir!
Allah’a and olsun ki, kalbim meşgul ve
mahzun olduğu halde sabahladım.”
Cabir diyor
ki, İmam (a.s)’a; “Canım sana feda olsun,
hüznün nedir; kalbinin meşguliyeti nedir?
Bunların hepsi dünya için midir?” diye
dediğimde buyurdular ki:
“Hayır, ya
Cabir! Ahiret gamı ve hüznü içindir.”
4- Namaz ve
Dua İçin Özel Elbise Giymesi
İmam Sadık
(a.s) buyurmuştur ki:
“Babamın sert
(yumuşak olmayan) iki elbisesi vardı;
namazını o elbiselerle kılardı; Allah’tan
bir hacet dilemek istediğinde, o elbiseleri
giyerek Allah’dan hacetini dilerdi.”
5- Allah’tan
Hacet Talep Etmesi
İmam Sadık
(a.s) buyurmuştur ki:
“Babam
Allah’tan bir şey talep etmek istediğinde,
onu öğle vakti talep ederdi. O şeyi talep
etmeyi irade ettiğinde, önceden bir şeyi
sadaka veriyor, bir miktar güzel koku
sürüyor ve camiye giderek o haceti için dua
ediyordu.”
6- Ka’be’yi
Tavaf Etmesi
İbn-i Meryem
diyor ki:
“İmam Bakır
(a.s)’la birlikte ka’be’nin etrafını tavaf
ediyorduk. İmam (a.s) tavaf ederken Rükn-ü
Yemani’ye yetiştiğinde elini ona sürerek
şöyle derdi:
“Allah’ım,
bana teveccüh et de tövbe edeyim; beni koru
da bir daha (razı olmadığın şeye)
dönmeyeyim.”
7- Camiye
Erken Gitmesi
Cabir diyor
ki:
“İmam Bakır
(a.s), cuma günleri erken saatlerde, (yani)
güneş bir ok miktarınca yükseldiğinde camiye
gidiyordu. Ramazan ayı olduğunda ise bundan
daha erken camiye gidiyordu.”
İmam Sadık
(a.s) buyurmuştur ki:
“Babam (İmam
Bakır -a.s-), cuma günü öğle vakti cuma
guslü ediyordu.”
İmam Sadık
(a.s) buyurmuştur ki:
“Babam –
Allah’ın rızvanı ona olsun – ibadet için
gece kalktığında, kıyamı (ayakta durmayı)
uzatıyordu; rükua veya secdeye gittiğinde
onları uzatıyordu; öyle ki uykuya dalmış
olduğunu sanıyorlardı; ansızın onun “Lâ
ilahe illellahu hakkan kakka...”
dediğini duyuyorduk.”
İmam Sadık
(a.s) buyurmuştur ki:
“Babam (İmam
Bakır -a.s-), İhlas suresi (sevap
açısından), Kur’ân’ın üçte biriyle eşittir.”
buyuruyordu...
Benim yerimle
babamın yeri arasında bir kapı vardı; gece
namazı kıldığında, son üç rekatta (şef’ve
vetr namazlarında) İhlas suresini okuyordu.”
İmam Sadık
(a.s) buyurmuştur ki:
“Ebu Cafer
(İmam Bakır) (a.s), Kur’ân’ı çok güzel bir
sesle tilavet ederdi. Geceleyin kalkıp
Kur’ân okuduğunda, su taşıyan ve diğer
kimseler oradan geçerken durup onun
kıraatini dinlerlerdi.”
Ravi diyor
ki:
“İmam Bakır
ve İmam Sadık (a.s) namaza durduklarında
renkleri değişiyordu; bazen kırmızı, bazen
sarı oluyorlardı; sanki apaçık gördükleri
biriyle münacat ediyorlardı.”
İmam Sadık
(a.s) buyurmuştur ki:
“Babam İmam
Bakır (a.s), kendisini mahzun eden bir
sorunla karşılaştığında, kadın ve çocukları
toplayarak dua ediyor, onlar da amin
diyorlardı.”
Ravi diyor
ki:
“İmam
Muhammed Bakır (a.s), sıkıntı ve belaya
uğrayan birini gördüğünde, sessiz bir
şekilde “euzu billah” diyerek Allah’a
sığınıyordu.”
İmam Sadık
(a.s) buyurmuştur ki
“Babam, Şaban
ayının orucu ile Ramazan ayının oruçlarının
arasını bir günle ayırıyordu (yani bir gün
hariç o ayların hepsini oruç tutuyordu).”
Rivayete
göre, İmam Bakır (a.s), Kur’ân’ı Ramazan
ayında on defa, yani her üç günde bir defa
hatmediyordu.”
İmam Bakır
(a.s) buyurmuştur ki:
“Babam
duasında şöyle diyordu:
“Rebbî eslih
lî nefsî fe-inneha ehemm’ul- enfusi ileyye,
Rabbî, eslih lî zürriyyetî fe-innehum yedî
ve ezudî, Rebbî ve eslih lî ehl-i beytî
fe-innehum lehmî ve demî, Rabbî, eslih lî
cemaate ihvetî ve ehevatî ve muhibbî fe-inne
salahehum salahî.”
“Rabbim!
Nefsimi ıslah et; çünkü nefsim bana, bütün
nefislerden daha önemlidir. Rabbim,
zürriyetimi (soyumu) ıslah et; zira onlar
benim elim ve pazım (desteğimdirler).
Rabbim, ailemi ıslah et; çünkü onlar benim
etim ve kanımdırlar. Rabbim, (mu'min)
kardeş, bacı ve dostlarımı ıslah et; zira
onların salahı (iyiliği) benim salahımdır.”
İmam Sadık
(a.s) buyurmuştur ki:
“Babam gece
yarılarında Allah’a yalvarıp yakarışında
şöyle diyordu:
“Ey Rabbim,
emrettin bana, ama ben emre uymadım;
nehyettin beni, ama ben sakınmadım. O halde
ben huzurunda duran kulunum ve özür
belirtmiyorum!”
Ravi diyor
ki:
“Ebu Cafer
(İmam Bakır –a.s-) yolculuğa gitmek
istediğinde, âilesini bir odaya toplayarak
şöyle diyordu:
“Allah’ım, bu
sabah vakti kendimi, malımı, âilemi, hazır
ve gâip olan evlatlarımı sana emanet
ediyorum. Allah’ım, bizi koru ve bizi gözet.
Allah’ım, bizi kendi civarında (sığınağında)
karar kıl. Allah’ım, nimetini bizden alma;
bize bağışlamış olduğun afiyet ve fazlını
(ihsanını) değiştirme.”
İmam Sadık
(a.s) buyurmuştur ki: “Ebu Cafer (İmam Bakır
-a.s-) evinden çıktığında şu duayı okuyordu:
“Bismillahi
harectu, bismillahi velectu ve alallahi
tevekkeltu vela havle vela kuvvete illa
billah’il - aliyy’il- azim.”
(Allah’ın
adıyla çıkıyorum, Allah’ın adıyla giriyorum,
Allah’a tevekkül ediyorum. Bütün güç ve
kudret, yüce ve âzim olan Allah’tandır
ancak.)
İmam Sadık
(a.s) buyurmuştur ki:
“Babam –
raziyellahu anhu – secdelerinde şöyle
diyordu:
“Allah’umme
inne zann’en- nasi bî hasenun, feğfir lî ma
la ye’lemun vela tuahiznî bima yekulune ve
ente allam’ul- ğuyub.”
(Allah’ım,
halkın bana karşı zanları güzeldir (bana
hüsn-ü zanları vardır), öyleyse onların
bilmedikleri şeyleri bana bağışla ve onların
dedikleriyle beni muaheze etme (sorgulama)
ve sen gayıpları bilensin.)
Sa’d bin
Halef şöyle diyor:
“İmam Bakır
(a.s) aksırdığında, “Yerhamukellah”
(Allah sana merhamet etsin) dediklerinde
şöyle buyuruyordu: “Yeğfirullahu lekum ve
yerhamekum” (Allah seni bağışlasın ve
sana merhamet etsin)
Bir adam da
onun yanında aksırdığında şöyle buyuruyordu:
“Yerhamukellah” (Allah sana merhamet
etsin.)
İmam Bakır
(a.s)’ın kölesi Eflah şöyle diyor:
“İmam Bakır
(a.s) güldüğünde şöyle diyordu: “Allah’umme
lâ temkutnî.” (Allah’ım, bana gazap
etme.)
Cabir bin
Abdullah-i Ensari şöyle diyor:
Resulullah
(s.a.a) bana buyurdular ki:
“Sen o kadar
yaşayacaksan ki, Hüseyin neslinden olup ilmi
yaracak olan
Muhammed isimli evladımı göreceksin; onunla
mülakat ettiğinde selamımı ona ilet.”
Ebu Ubeyde
el-Hazza diyor ki:
“İmam Bakır
(a.s)’la bir mahmile binmiştik; İmam (a.s)
bir ihtiyaç için aşağı indiğinde tekrar
binerken benimle musafaha ediyordu
(tokalaşıyordu). Onun bu tavrına karşı dedim
ki: “Güya bu el vermede bir şey (fazilet ve
yarar) görüyorsun?”
Buyurdular
ki: “Evet, mümin bir müminle musafaha
ettiğinde, ayrıldıklarında günahsız olarak
ayrılırlar (Allah her ikisinin günahını
affetmiş olur).”
Süleyman bin
Kurm şöyle diyor:
“İmam Bakır
(a.s), kardeşlerine, ona yönelenlere, ona
ümit edenlere ve ondan bir şey bekleyenlere
bağışta bulunup iyilik etmekten
usanmıyordu.”
İmam Bakır
(a.s)’ın cariyesi Selma şöyle diyor:
“İmam Bakır
(a.s)’ın kardeşleri, İmam (a.s)’ın yanına
geldiklerinde, İmam (a.s) onlara güzel yemek
yedirmedikçe, onlara güzel elbise
giydirmedikçe ve onlara gümüş dirhemler
bağışlamadıkça İmam (a.s)’ın yanından
ayrılmıyorlardı. Bu konuda İmam (a.s)’a, bu
çeşit davranış ve bağışını azaltmasını
söylediğimde buyurdular ki:
“Ey Selma!
Dünyanın güzelliği, kardeş ve arkadaşlara
iyilikte bulunmaktan başka bir şey
değildir.”
İmam Sadık
(a.s) buyurmuştur ki:
“Babam,
akrabaları arasında mal açısından durumu
daha düşüktü; ama masraf (ve bağışı)
herkesten daha çoktu. İmam (a.s) her Cuma
günü bir dinar altın sadaka veriyordu.”
Ravi diyor
ki:
“İmam Bakır
(a.s)’ın, ailesi çok ve durumunun orta halli
olmasına rağmen özel ve umumi insanlar
hakkındaki bağış ve cömertliği aşikar ve
yaygındı; kerem ve sahaveti meşhudu; ihsan
ve lütfü maruftu.”
Ravi diyor
ki:
“İmam Bakır
(a.s), insanların en doğru konuşanı, onların
en güler yüzlüsü, ruh ve bağış açısından ise
onların en cömerdi idi.”
Ravi diyor
ki:
“İmam Bakır
(a.s)’ın evinden; “Ey dilenci, Allah sana
bereket versin” veya “Ey dilenci bunu al”
denilmesi duyulmamıştır. İmam Bakır (a.s)
sürekli ev halkına; “Muhtaç ve fakirleri en
güzel isimleriyle çağırın” diye
buyuruyordu.”
İmam Sadık
(a.s) buyurmuştur ki:
“Babam (İmam
Bakır a.s) bir şey sadaka verdiğinde, onu
dilencinin eline bırakıyor, sonra onu geri
alarak öpüyor ve koklayarak tekrar dilenciye
veriyordu. Bunun felsefesi ise, sadaka
dilencinin (fakirin) eline geçmeden Allah’ın
eline geçmesidir (Allah, fakirin eline
yetişmeksizin o sadakayı kabul ediyor).”
Ravi diyor
ki:
“İmam Bakır
(a.s), Arefe günü hiçbir dilenciyi (fakir ve
muhtacı), eli boş geri çevirmiyordu.”
İmam Sadık
(a.s) buyurmuştur ki:
“Babam (İmam
Bakır -a.s-), bizi bir araya toplayıp güneş
doğana kadar zikirle meşgul olmamızı
emrediyordu; bizden Kur’an okuyabilenlere
Kur’an okumayı, okuyamayanlara ise zikir
etmelerini emrediyordu.”
İmam Sadık
(a.s) buyurmuştur ki:
“Resulullah
(s.a.a)’in mektubunda şöyle yazılmıştır:
“Kölelerinizi zor olan bir işte
çalıştırdığınızda, siz de onlarla beraber o
işte çalışın.”
İmam (a.s)
sonra buyurdular ki:
“Babam (İmam
Bakır -a.s-), kölelere bir iş emrettiğinde
onlara; “Kendi yerinizde durun” diye
buyuruyordu. Daha sonra gelip o işe
bakıyordu; o iş ağır bir iş olmuş olsaydı,
“Bismillah” diyerek onlarla beraber
çalışıyordu; o iş kolay bir iş olmuş
olsaydı, (onların kendileri yapmaları için)
o işten uzaklaşırdı.”
İmam Sadık
(a.s) buyurmuştur ki:
“Babamın,
kendisini inciten bir hanımı vardı, ama
babam sürekli onu affediyordu.”
İmam Sadık
(a.s) buyurmuştur ki: “Babam (İmam Bakır
-a.s-)’ın eline bir yemek yapıştığında, o
yemeği ululamak (ve ona saygı) için elini
mendil ile temizlemeği sevmezdi; onu
yalardı.”
İmam Sadık
(a.s) buyurmuştur ki:
“Babam (İmam
Bakır -a.s-)’dan şöyle buyurduğunu duydum:
“Ben, Ebu
Cehil karpuzundan daha acı olan bu kölem'in
(diline) ve âilemin işlerine karşı
sabrediyorum. Kim sabrederse, sabrı
vasıtasıyla, gündüzleri oruç tutup geceleri
ibadet edenin ve kılıcıyla Resulullah’ın
önünde savaşıp şehid olanın derecesine
ulaşmış olur.”
İmam Rıza
(a.s) buyurmuştur ki:
“Bir grup
insan, İmam Bakır (a.s)’ın huzuruna
geldiklerinde, O Hazretin, siyah boyayla
sakalını (veya saçını) boyamış olduğunu
görünce, bunun sebebini sordular. İmam (a.s)
cevaben buyurdular ki:
“Ben,
hanımlarını seven bir erkeğim; kendimi onlar
için güzel göstermeye çalışıyorum.”
İmam Sadık
(a.s) buyurmuştur ki:
“Babam (İmam
Bakır -a.s-), çocuk ve hanımlarını altın ve
gümüşle süslüyordu (yani onlara, altın ve
gümüşten olan gerdanlık, bilezik ve yüzük
gibi eşyalar alıyordu.).”
- Kafî, c. 4, s. 409, h. 14.
- Vesail’uş- Şia, c. 5, s. 42, h. 2.
- Kurb’ul- Esnad, s. 360, h. 1285.
- Bihar, c. 87, s. 227.
- Bihar, c. 87, s. 226, h. 39.
- Bihar, c. 85, s. 82, h. 23.
- Bihar, c. 84, s. 248; Deaim’ul- İslam, c.
1, s. 159.
- Kâfî, c. 2, s. 487, h. 3.
- Keşf’ul – Ğumme, c. 2, s. 363.
- Vesail’uş- Şia, c. 7, s. 219, h. 3.
- Kurb’ul – Esnad, s. 8, h. 26.
- Bihar, c. 46, s. 290, h. 14.
- Vesail’uş- Şia, c. 8, s. 276, h. 2.
- Vesail’uş- Şia, c. 8, s. 280, h. 10.
[38]
- Vesail’uş- Şia, c. 16, s. 507, h. 6.
[39]
- Vesail’uş- Şia, c. 11, s. 209, h. 5.
[40]
- Kâfî, c. 6, s. 480, h. 3.
[41]
- Kâfî, c. 6, s. 475, h. 2.