|
FAZİLETNAME
Şâzân İbn-i Cebrâil kendi
Fedâil kitabında şçyle nakletmektedir: "Bir gün Resulullah
(s.a.a) oturmuştu ve yanında da Emir-ül Mu'minin Ali (a.s)
bulunuyordu. O sıra Hz. Hüseyin içeriye girdi. Resulullah
(s.a.a) onu yanına oturtarak iki gözünün arasını ve
dudaklarını öptü. Hz. Hüseyin o sıralar altı yaşındaydı. Hz.
Ali Resulullah'a dönerek şöyle dedi: "Ya Resulallah, oğlum
Hüseyn'i seviyor musun?" Allah Resulü buyurdu: "Nasıl sevmem,
oysa o benim vücudumdan bir parçadır." Hz. Ali (a.s) arz etti:
"Ya Resulallah, hangimizi daha çok seviyorsun, beni mi,
Hüseyni mi?" Hz. Hüseyin araya girerek şöyle dedi: "Babacığım
kimin şeref ve fazileti daha yüce olursa, onu daha çok sever
ve makamı ona daha yakın olur." Hz. Ali oğluna hitaben şöyle
dedi: "Ey Hüseyn benimle fazilet yarışmasına girer misin?" Hz.
Hüseyn de "Evet babacığım, eğer istiyorsan!" diye cevap
verince Hz. Ali kendi faziletlerini şöyle sıralamaya başladı:
"Ey Hüseyn, benim Mu'minlerin emiri; benim sadıkların lisanı
(dili), benim (Muhammed) Mustafâ'nın veziri; benim Allah'ın
ilminin hazinedarı ve insanlar arasından seçtiği kimse; benim
cennete en önce gidenlerin öncüsü; benim Resulullah'ın borcunu
ödeyecek kimse; ben o kimseyim ki amcası cennette efendidir;
ben o kimseyim ki kardeşi Cafer cennette meleklerle birlikte
uçmakta… Ben o kimseyim ki Allah'ın indirdiği ayetleri onun
emriyle Mekke ehline ulaştırmakla görevlendirildi. Ben
Allah'ın kullarına "Allah'ın ipine topluca sarılın" diye
emrettiği sağlam ipiyim. Ben Allah'ın parlayan yıldızıyım. Ben
göklerdeki meleklerin ziyaret ettiği kimseyim. Ben Allah'ın
konuşan diliyim. Ben Allah-u Teala'nın yaratıklarına
huccetiyim. Ben Allah'ın güçlü eliyim. Ben Allah-u Teala'nın
göklerdeki yüzüyüm… Ben o kimseyim ki hakkımda Allah-u Teala
şöyle buyurmuştur: "… Onlar kadirleri yüceltilmiş
kullardır. Onlar Allah'ın sözünün önüne geçmezler, hep O'nun
emriyle hareket ederler." (Enbiya, 26-27)
Ben Allah'ın asla kopmayan
sağlam kulpuyum. Ben Allah'ın girilmesi gereken kapısıyım. Ben
Allah'ın sırat üzerindeki sancağı-nişanesiyim. Ben Allah'ın
girildiğinde emanda kalınan eviyim; kim benim velayetime ve
muhabbetime sarılırsa, cehennem ateşinden emanda kalır. Ben
Nâkislerle (biatı bozan Cemel ehli), Kâsitlerle
(zalimlerle-Muâviye ve yandaşları) ve Mâriklerle (dinden çıkan
haricilerle) savaşacak kimseyim. Ben kafirleri öldürenim. Ben
yetimlerin babası ve ihtiyar kadınların sığınağıyım. Ben
Kur'ân ayetinde bahsedilen kıyamet günü sorulacak nimetim.
Allah-u Teala'nın yaratıklarına bahşettiği nimetim. Ben o
kimseyim ki hakkımda Allah-u Teala buyurmuştur ki: "Bugün
size dinimi tekmil ettim ve nimetimi tamamladım ve İslam'ın
sizin dininiz olmasına razı oldum." (Mâide, 3) O halde kim
beni severse, dini kamil olmuş bir Müslüman ve mu'min olur.
Ben o kimseyim ki benimle hidayet buldunuz. Ben o kimseyim ki
benim ve düşmanım hakkında buyurmuştur: "Ve durdurun
onları, şüphe yok ki sorulacak onlardan." (Sâffât, 24)
Yani Kıyamet günü benim velayetim sorulacak onlara. Ben
Allah'ın büyük haberiyim. (Nebe', 2) Ben o kimseyim ki Gadir-i
Hum günü Allah-u Teala benimle dinini kamilleştirdi. Ben o
kimseyim ki Allah Resulü (s.a.a) hakkımda "Ben kimin mevlâsı
isem, Ali de onun mevlâsıdır" buyurmuştur. Ben mu'minin
namazıyım; benim Hayye alas-salah, benim Hayye alal-felah;
benim Hayye ala Hayril-amel. Ben o kimseyim ki düşmanım
hakkında Allah-u Teala şu ayeti nazil etti: "İsteyen biri,
istedi gelip çatacak azâbı. * O azâbı ki kâfirlerin başından
defedecek yok." (Meâric, 1-2) Bu ayet benim velayetimi
inkar eden "Nu'man bin Hâris el-Fihrî" (Yahudi) dir. (Allah'ın
laneti onun üzerine olsun.) Ben insanları ( Kevser) havzuna
çağıracağım; benden başka mu'minleri davet edecek var mı? Ben
evladımdan gelecek tahir imamların babasıyım. Ben kıyamet
günündeki adalet terazisiyim. Ben dinin reisiyim. Ben,
mu'minleri hayırlara ve Rabbimin afv ve bağışına götüren
öncüyüm. Ben o kimseyim ki Kıyamet gününde (cennet) ashabı
benim dostlarımdır; onlar ki benim düşmanlarımdan uzaktırlar;
onlar ki ölüm anında korkmaz ve üzülmezler ve kabirlerinde
azap edilmezler. Onlar, şehidler ve sıddıklardır ki
Rab'lerinin indinde sevinecekler. Ben o kimseyim ki
şialarımdan Allah'ın ve Resulü'nün sevmediğini sevmemeleri
için söz alınmıştır, isterse babaları veya evlatları olsun.
Ben o kimseyim ki Şialarım hesapsız cennete gireceklerdir. Ben
o kimseyim ki şialarımın isimlerinin yazılı olduğu divana
sahibim. Ben mu'minlerin yardımcısı ve Rabbülalemin'in indinde
şefaatçileriyim. Ben (savaşlarda) iki kılıçla savaşan, iki
mızrakla vuran kimseyim. Bedir ve Huneyn'de kafirleri öldüren
benim. Uhut'ta düşman askerinin başına bela kesilen bendim.
Ahzap (Hendek) günü Amr b. Abdeved'i vuran benim. Ben Amr ve
Merheb'i öldürenim. Ben Hayber yiğitlerini öldürenim.
Ben o kimseyim ki Hakkımda
Cebrail (a.s) şöyle dedi: " Zülfikar gibi kılıç ve Ali gibi
yiğit yoktur." Ben Meke fethinin sahibiyim. Ben Lat ve Uzza'yı
kıranım. Büyük Hubel putu ve Menât isimli diğer putu yok eden
de benim. Resulullah (s.a.a)'in omzuna çıkıp putları kıran
benim. "Yeğûs, "Yaûk" ve "Nesr" isimli putları kıran benim.
Ben Allah yolunda kafirlere savaşan kimseyim. Rukû'da yüzüğünü
sadaka veren benim. (Hicret gecesinde) Resulullah'ın yatağına
yatıp müşriklere karşı onu koruyan benim. Ben o kimseyim ki
cinler benim kudret ve heybetimden çekinirler! Benim (mücadele
ve irşadımla) Allah ibadet edilir. Ben Allah'ın tercümanıyım.
Ben Allah'ın sancağı-nişanıyım. Ben Resulullah (s.a.a)'in
ilminin heybesiyim. Ben Resulullah (s.a.a)'den sonra Cemel ve
Sıffın ehliyle savaşacak kimseyim. Cennet ve cehennemi bölen
benim."
Söz buraya varınca Hz. Ali
(a.s) sustu. Allah Resulü (s.a.a) söze başlayıp şöyle buyurdu:
"Ey Eba Abdillah (il-Hüseyn), duydun mu babanın
söylediklerini? Daha bunlar, onun faziletlerinin onda birinin
onda birinin onda biridir ancak. Bunlar bir milyon faziletten
sadece bir kaçıydı. O hatta bundan da yüce birisidir."
Bu sefer Hz. Hüseyin söze
başlayıp şöyle dedi: "Hamd olsun O Allah'a ki bizi mu'min
kullarının çoğundan ve bütün yaratıklarından üstün kıldı.
Ceddimize de tenzili, tevili, sıdkı ve Cebrâil-i Emin'le
konuşmayı tahsis etti. Bizi seçtiği kullarının en güzidesi ve
bütün yaratıklarının en üstünü karar kıldı." Sonra şöyle devam
etti: "Saydığın faziletlere gelince ey Emir-el Mu'minin, sen
bütün bunlarda sadık ve eminsin!"
Burada Allah Resulü Hz.
Hüseyn'e dönerek "Yavrum, şimdi de sen faziletlerini anlat"
buyurdu. Hz. Hüseyin şöyle başladı anlatmaya: "Babacığım, ben
Ali b. Ebi Tâlib'in oğlu Hüseyn'im. Annem alemlerin
kadınlarının efendisi Fâtımet-üz Zehrâ'dır. Benim dedem, Âdem
oğullarının hepsinin efendisi Muhammed-ül Mustafâ'dır ve
bunda hiç bir şüphe yoktur. Ey Ali, benim annem senin annenden
daha faziletlidir Allah indinde ve bütün insanların nezdinde!
Benim dedem senin dedenden daha üstün ve faziletlidir Allah
indinde ve bütün insanların nezdinde! Ey Ali, sen Allah
indinde benden daha faziletli ve üstünsün, ama ben baba , anne
ve ecdad açısından daha büyük bir iftihara sahibim!" Ravî
diyor ki söz buraya varınca, Hz. Hüseyin babasının boynuna
sarıldı ve onu öpmeye başladı. Hz. Ali de Hüseyn'i öperek
şöyle diyordu: "Allah senin şeref ve iftiharını, ilim ve
hilmini daha da artırsın! Yavrum, Allah sana zulmedenlere
lanet eylesin ey Ebâ Abdillah!" Sonra Hüseyn (a.s) dönüp
Resulullah (s.a.a)'in kucağına oturdu."
|
|