KEVSER YAYINCILIK

  Ana Sayfa / Hadisler                                                                                                                Hadisler

Bugün :  

  Sık Kullanılanlara Ekle                                                                                                                                                                                                                                                                                 Başlangıç Sayfası Yapın
 

Bismillahirrahmanirrahim

 

 

Peygamber (s.a.v) ve Ehl-i Beyt (a.s) Gülistan’ından

 

 

Bir Demet Gül

 

Yazar

 Üstad Seyyid Kemal Fakih İmani

 

 

 

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحيمِ

 

 

(يا أيُّها الَّذِينَ آمَنُوا اَطيعُوا الله وأطيعوا الرَّسولُ وَاُولي الاْمرِ مِنْكُمْ)

سورة النساء 4 ـ الاية 59

“Ey iman edenler, Allah’a, resule ve sizden olan emir sahiplerine itaat edin.”

(Nisa/59)

 

 

 

 

 

Yazar, bu kitapta yer alan hadisleri yukarıdaki ayet-i kerime’ye istinat ederek bir araya toplamıştır.


 

 

 

 

 

 

 

Çeviren’in Notu

 

 

Tüm ümmet Resulullah’tan sonra Hz. Ali ve diğer Ehl-i Beyt  imamlarına tabi olmakla yükümlüdür. Nite­kim Resulullah da “Ali’nin şiası kurtulanların ta kendi­leridir.” diye buyurmuştur. Ayrıca Allah-u Teala da şura suresinin 23. ayetinde Resulullah’ın adına;

“(De ki) sizden tebliğime karşılık bir ücret is­temiyorum, istediğim ancak yakınlara sevgidir.” diye buyurmuştur. Yani Resulullah 23 yıllık boyunca çektiği zahmet ve çabalara karşılık sadece Ehl-i Beyt’ini sevmeyi istemektedir. Dolayısıyla Ehl-i Beyt’i sevmek bir meslek değil, dini bir görevdir.

Resulullah Gadir-i Hum’da ise şöyle buyurmuştur: “Ey insanlar sizin aranızda iki paha biçilmez şey bırakı­yorum. Bu iki paha biçilmez şey Allah’ın kitabı ve Ehl-i Beyt’imdir.”

Bütün bu bilgiler ışığında anlıyoruz ki Resulullah’dan sonra Ehl-i Beyt’i sevmek ve Kur’an’ın gerçek müfes­sirleri olan bu nurlu insanlara tabi olmak dini bir yü­kümlülüktür.

Dolayısıyla bazılarının, “Ehl-i Beyt’i sevmek bir meslek­tir. Herkes bir mesleği seçebilir. Şia özellikle Ehl-i Beyt’i sev­meyi meslek edinmiştir. Ehl-i Sünnet ile aynı bir mesleği seçmiş­tir.” demesi doğru bir düşünce değildir. Her müslüman Resulullah’ı ve Ehl-i Beyt’ini sevmek zorundadır. Resulullah risaleti karşılığında bizlerden sadece bunu istemiştir. Hz. Ali’yi sevmeyen bir insana Muaviye ve Yezid’i sevmek kalır. Zira her ikisini sevdiğini iddia et­mek, nur ile zulmeti sevmek gibi saçma bir iddiadır. Bu hem şer’i, hem de akli açıdan doğru bir inanç değildir.

Bilindiği gibi Kur’an-ı Kerim’de Ehl-i Beyt kelimesi üç yerde kullanılmıştır.

1-Hz. Musa (a.s)’ın kıssasında...

Hz. Musa (a.s) bebek iken Allah’ın emri üzere annesi tarafından bir sandık içerisine bırakılıp Nil nehrine atılmış ve Firavun ailesi tarafından Kur’an’ın ifadesiyle kendilerine bir düşman ve üzüntü kaynağı olsun diye sudan alınmıştı. Bu küçük çocuk hiç bir kadının sütünü emmeyince Firavun ailesi şaşırıp kalmışlardı. O sırada Hz. Musa (a.s)’ın kız kardeşi gelerek onlara: “...Ben si­zin adınıza onun bakımını üstlenecek ve onun hayrını isteyecek bir Ehl-i Beyt’i (ev halkını) size tanıtayım mı?” demişti.”

Bunun üzerine çocuk annesine iade edilmişti. Bunu Kur’an-ı Kerim şöyle açıklıyor:

“Böylece onu, annesinin gözü aydın olsun, üzülmesin, Allah'ın verdiği sözün gerçek oldu­ğunu bilsin diye, ona geri çevirdik. Fakat çoğu bilmezler.”[1] Bu ayet-i kerime’de, Hz. Musa (a.s)’ın kızkardeşinin, Ehl-i Beyt tabirinden neyi kasdettiğine açıklık getirecek herhangi bir açıklama yoktur. Acaba söz konusu beyt (ev) ile bir yakınlığı olan bütün şahıs­ları mı, yoksa bazılarını mı, veya yalnızca soy yakınlığı olanları mı, yoksa hem soy yakınlığını hem de evlenme yoluyla meydana gelen yakınlığı içeren bir anlamı mı, veya bunlar ile birlikte “vela” (kölelik) ve terbiye yö­nünden bu evle ilgisi olan şahısları mı veya bütün bun­lardan daha geniş bir anlamı mı kasdetmiştir bu belli değildir.

Ayrıca burada görüldüğü gibi zaten “Ehl-i Beyt” ke­limesi Arapça metinde harf-i tarif olan “elif-lam” takısı olmaksızın, nekire (belirsiz) olarak zikr olunmuştur.

2-Hz. İbrahim (a.s)’ın kıssasında...

Melekler Hz. İbrahim’in hanımına Hz. İshak ve on­dan sonra da Hz. Yakub’un müjdesini verince şaşır­mıştı. Melekler de ona şöyle demişlerdi: “Allah'ın rahmeti ve bereketleri siz Ehl-i Beyt’in (ev halkı­nın) üzerine olmuşken, nasıl Allah'ın işine şaşar­sın? O, övülmeye layıktır, yücelerin yücesidir”[2]

Bu ayet Hz. İbrahim’in zevcesinin de onun Ehl-i Beyt’inden olduğunu bildirmektedir. Çünkü ayette biz­zat ona hitap edilmiştir. Elbette bu, “Ehl-i Beyt” keli­mesinin her yerde hatta maksadı belirtecek herhangi bir alametin bulunmadığı, yani mutlak olarak kullanıldığı yerlerde de zevce kelimesini kapsadığına delil teşkil edemez.

3-Tathir ayeti

“Ey Ehl-i Beyt! Allah ancak sizden her türlü pisliği gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister.” [3]

Şüphe yok ki Peygamber (s.a.v) Kur’an-ı Kerim’in anlamını, işaret ve maksadını herkesten daha iyi bil­mektedir. Açıklama ve beyana ihtiyaç duyulan bu tür ayetler karşısında da Peygamber (s.a.v) yegane merci ve sığınak konumundadır.

Peygamber (s.a.v) aylarca ve özellikle de vefatı yak­laştığı sıralarda tathir ayetinde geçen Ehl-i Beyt’ten maksadın, Ashab-ı Kisa (yani Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin) olduğunu ve bu ayet gereğince onların günahlardan uzak olduklarını açıklayıp önemle vurgu yapmıştır.. Gerçekten mezkur ayette geçen Ehl-i Beyt’ten[4] maksadın Ashab-ı Kisa olduğuna dair bir çok hadis vardır. Bu hadisler Ehl-i Sünnet kitaplarında da mütevatirdir. Allame Tabatabai’nin de dediği gibi bu hususta yetmişten fazla hadis nakledilmiştir. Hatta bu konuda Ehl-i Sünnet kaynaklarından nakledilen hadis­ler Şia yoluyla nakledilen hadislerden çok daha fazladır.

Bu hadisleri Ehl-i Sünnet alimleri; Ümmü Seleme, Ayşe, Ebu Said-i Hudri, Saad b. Vakkas, Vaile b. Eska, Ebul Hemra, İbn-i Abbas, Peygamber’in kölesi Sevban, Abdullah b. Cafer, Hz. Ali ve Hz. İmam Hasan’dan kırka yakın yolla nakletmişlerdir.

Peygamber (s.a.v)’in mübarek ömrünün son ayla­rında namaza gittiği her vakit Hz. Fatıma (a.s)’ın kapı­sına gelerek, “Ey Ehl-i Beyt, namaza!” diye seslenmesi ve ardından tathir ayetini okuması da konuya apaçık bir örnek teşkil etmektedir.

Elbette Ehl-i Beyt’i sevmek hususunda kusur etme­memiz gerektiği gibi, aşırı da gitmemeliyiz. Nitekim Peygamber (s.a.v) Ehl-i Beyt’ine aşırı sevgi gösterilme­sini de yasaklamış ve Hz. Ali’ye hitaben şöyle buyur­muştur: “Senin hususunda iki grup helak olacaktır: “Seni sevmekte aşırı gidenler ve sana buğz edip düş­manlık besleyenler.”

Hakeza şöyle buyurmuştur: “Ey Ali seninle İsa ara­sında bir benzerlik vardır, Yahudiler ona düşman kesil­diler, hatta annesine bile iftirada bulundular. Hıristiyanlar ise onu hakkı olmayan makama ulaştıracak kadar sevdiler.[5]

Dolayısıyla Kur’an ve sünnet esasınca Ehl-i Beyt’i sevmeli ve bu hususta ne ifrata, ne de tefrite düşmeme­liyiz.

Peygamber (s.a.v), Ehl-i Beyt’in ilk imamı olan Hz. Ali (a.s)’ın hakkında şu veciz ve ebedi ifadeyi kullan­mıştır: “Ey Ali sen hem dünyada efendi ve büyüksün hem de ahirette... Seni seven beni sevmiştir, sana buğz eden de bana buğz etmiştir. Senin dostun Allah’ın dostudur. Allah senin gazabınla gazab eder. Sana buğz edene eyvahlar olsun.”

Hakeza şöyle buyurmuştur: “Ali’nin muhabbeti iman, buğzu ise nifaktır.”

Hakeza şöyle buyurmuştur: “Biliniz ki her kim Ehl-i Beyt’in sevgisi ile ölürse şehit olarak ölmüştür. Biliniz ki her kim Ehl-i Beyt’in muhabbeti ile ölürse bağışlanmış olarak ölmüştür. Biliniz ki Ehl-i Beyt’in sevgisi ile ölürse, tövbe etmiş olarak ölmüştür. Biliniz ki her kim Ehl-i Beyt’in muhabbeti ile ölürse imanı kamil bir mü­min olarak ölmüştür. Biliniz ki her kim Al-i Muhammed’in muhabbeti ile ölürse ölüm meleği onu cennet ile müjdeler.”[6]

Şafii de Ehl-i Beyt sevgisi ile şu ebedi şiiri söylemiş­tir:

“Ey Resulullah’ın Ehl-i Beyt’i, sizi sevmek

Allah tarafından Kur’an’da farz kılınmıştır

Size bu kadar büyüklük ve fazilet yeter ki

Size salavat göndermeyenin namazı batıldır.”

Ferazdak adlı meşhur şair de “Mimiyye” kasidesinde şöyle diyor:

“Öyle bir topluluk ki onları sevmek iman onlara düşmanlık ise küfürdür.

Onlara yaklaşmak da kurtuluş vesilesidir

Eğer takva ehlini sayarlarsa onlardır önderleri

Eğer “Yeryüzünün en hayırlıları kimdir?” denirse

Onlardır (Ehl-i Beyt’tir) diye cevap verilir.”

Bütün bunlardan da anlaşıldığı üzere Ehl-i Beyt’i sevmek, hakikatte Peygamber’i sevmektir ve Peygam­ber’i sevmek de hakikatte Allah’ı sevmektir. Allah bizler Kur’an ve Ehl-i Beyt yolundan ayırmasın ve onların sevgisi üzere kılsın.

Kadri ÇELİK

 

 

 

 


 

 

 

 


 

 

 

 

Önsöz

 

 

قالَ الله تَعالى:

فَسْئَلُوا اَهَلَ الذِّكْرِ اِنْ كُنْتُمْ لاتَعْلَمُونَ

سورة النحل آية: 43 وسورة الانبياء آية: 7

“Bilmiyorsanız, zikir ehline sorun.”

(Enbiya/7 ve Nahl/43)

Bu ayet-i kerime Müslümanlara karşılaştıkları sorun­lar hususunda hak ve batılı ayırt etmeleri için ümmetin bilginlerine ve fikir ehline müracaat etmelerini emret­mektedir. Zira Allah onlara ilim öğrettikten sonra ken­dilerini bu iş için seçmiş, onlar da Kur’an’ın tevilini bi­len, ilimde derinleşmiş kimselerdir.

Bu ayet Ehl-i Beyt (a.s)’ı tanıtmak için nazil olmuş­tur. Ehl-i Beyt şunlardır: Muhammed, Ali, Fatıma, Ha­san, Hüseyin... Bunlar Al-i Aba (Abanın altına topla­nanlar) diye de bilinmektedir. Peygamber (s.a.v)’den sonra da İmam Hüseyin (a.s)’ın soyundan gelen dokuz imam da Ehl-i Beyt’tendir. Resulullah (s.a.v) çeşitli mü­nasebetlerde onları tanıtmış, “hidayet İmamları, karan­lığın ışıkları, zikir ehli ve ilimde derinleşenler” diye ad­landırmıştır. Allah-u Teala kitap ilmini de kendilerine de öğretmiştir.

Bu rivayetler Peygamber (s.a.v) döneminden beri Şi­iler nezdinde mütevatirdir. Nitekim bazı Ehl-i Sünnet alimleri ve müfessirleri de Ehl-i Beyt hakkında inen ayetleri açıkça itiraf etmişlerdir. Örnek olarak şu kay­nakları sıralayabiliriz:

1-İmam Salebi, Büyük Tefsir’inde, ilgili ayetin (Nahl/43 ve Enbiya/7) tefsirinde.

2-Tefsir-i İbn-i Kesir, c.2, s.591

3-Tefsir-i Taberi, c.14, s.75,

4-Ruh’ul Meani diye bilinen Tefsir-i Alusi, c.14, s.134

5-Tefsir-i Kurtubi, c.11, s.272,

6-Şevahid’ut-Tenzil diye meşhur olan Tefsir-i Hakim, c.1, s.334,

7-İhkak’ul-Hak diye bilinen Tefsir-i Şusteri c.3, s.482,

8-Yenabi’ul-Mevedde, Kunduzi Hanefi s.119,

 

* * *

 

Dolayısıyla hayatın önemli ve kader tayin edici hu­suslarında taharet ve ismet hanedanı olan Ehl-i Beyt’e tevessül etmeliyiz. Zira Ehl-i Beyt’in tüm boyutları, özellikle de sözleri, hayatımıza ışık tutacak bir konum­dadır. Nitekim İmam Hadi (a.s) şöyle buyurmuştur:

كَلامُكُمْ نُورٌ وَأَمْرُكُمْ رُشدٌ وَوَصيَّتُكُمْ التَّقوى.

من لا يحضره الفقيه والتهذيب وعيون أخبار الرضا

“Kelamınız nur, emriniz rüşd/kemal ve vasiyetiniz takvadır.”

Men La Yehzuruh’ul-Fakih, et-Tehzib, Ziyaret-i Camia  ve Uyun-u Ahbar’ir-Rıza

Dünyevi ve uhrevi, maddi ve manevi sorunlarımızın halli de Ehl-i Beyt vasıtasıyla mümkündür. Nitekim şöyle buyurulmuştur: “

بِكُمْ أَخْرَجَنَا اللهُ مِنَ الذُّلِّ وَفَرَّجَ عَنّا غَمَراتِ الكُروبِ وأَ  نْقَذَنا مِنْ شَفاجُرُفِ الْهَلَكاتِ وَمِنَ النّارِ.

“Allah bizi sizinle kurtardı, hüzün tozlarını giderdi; ateşten ve yokluk uçurumunun kenarından kurtardı.”

بِمُوالاتِكُمْ عَلَّمَنَا اللهُ مَعالِمَ دينِنا وَأَ صْلَحَ ما كانَ فَسَدَ مِنْ دُنْيانا

“Allah sevginiz sebebiyle dinimizin işaretlerini biz­lere öğretti ve dünyamızdaki bozuklukları islah etti.”

Men La Yehzuruh’ul-Fakih, et-Tehzib ve Uyun-u Ahbar’ir-Rıza

 

* * *

Eğer Ehl-i Beyt’e uymayı terk edecek olursak şüphe­siz ki büyük bir uçuruma yuvarlanmış olacak ve karan­lığa gömüleceğiz. Nitekim Peygamber (s.a.v) de şöyle buyurmuştur:

قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

مَثَلُ أَهْلِ بَيْتِي كَمَثَلِ سَفينَةِ نُوح مَنْ رَكَبَها فَقَدْ نَجى وَمَنْ تَخَلَّفَ عَنْها فَقَدْ هَلَكَ.

 “Ehl-i Beyt’imin misali Nuh’un gemisi misalidir. Ona binen şüphesiz kurtulur. Ondan çekinen ise şüp­hesiz helak olur.”

İbn-i Kuteybe, Abdurrahman Suyuti (İtkan’da) Hafız Taberani  (İbn-i Mağazeli) Harezmi ve  bir çok Ehl-i Sünnet alimleri beyan etmişlerdir.

O halde Kur’an ve Ehl-i Beyt’in hayatımızda bir örnek, baş ödev, öğretmen ve kılavuz olmasından daha mut­luluk ve kıvanç verici şey ne olabilir!

 

* * *

 

Nitekim Resulullah (s.a.v) de şöyle buyurmuştur:

يُوشَكُ اَنْ اُ دْعى فَاُجيبُ، اِنّي تارِكٌ فِيكُمْ الثَّقَلَيْنِ كِتابَ اللهِ وَعِتْرَتي، كِتابُ اللهِ حَبْلٌ مَمْدُودٌ مِنَ السَّماء اِلَى الاَْرْضِ وَعِتْرَتي أَهْلُ بَيْتي وَاِنَّ اللّطيفَ الْخَبيرَ اَخْبَرَني اَ نَّهُما لَنْ يَفْتَرِقا حَتّى يَرِدا عَلَيَّ الْحَوْضَ فَانْظُرُوا بِماذا تَخْلُفُوني وَفي حَديث آخَر: لَنْ تَضِلُّوا ما اِن تَمَسَّكْتُمْ بِهِما.

“Yakında davet edilecek ve de icabet edeceğim, şüp­hesiz ki sizlere iki değerli şey bırakıyorum: Allah’ın ki­tabı ve itretim... Allah’ın kitabı gökten yer yüzüne sar­kıtılmış bir iptir, itretim ise Ehl-i Beyt’imdir. Latif ve Habir olan Allah bana haber verdi ki bu ikisi havuzda yanıma gelinceye kadar asla birbirinden ayrılmazlar. O halde benim içinize bıraktığım bu iki şeye (benim ye­rime) nasıl davrandığınıza dikkatle bakın.” (Başka bir hadiste ise şöyle buyurmuştur:) “Onlara sarıldığınız müddetçe asla sapmazsınız.”

Bu hadis yirmiden fazla sahabiden ve yaklaşık 187 raviden nakledil­miştir. Lütfen şu kaynaklara müracaat ediniz: Sahih-i Müslim, c.2, s. 238, Müsned-i Ahmed b. Hanbel c. 5, s. 181-182, Sahih-i Tirmizi, c.2, s. 220... Nefehat’ul-Erhar fi Hulaset-i Abakat’il-Envar, c. 1, s. 199-210

Bu yüzden bir dünya dolusu iftihar, muhabbet ve ihlas ile biz de şöyle diyoruz:

“Resulullah’ın Allah’ın emri ile kurucusu olduğu bir mezhebin takipçisi olduğumuz için iftihar ediyoruz. Bütün kayıtlardan/şartlardan azade olan Emir’el Mü­minin Ali bin Ebi Talib de insanları bütün zincirlerden ve köleliklerden kurtarmak için çalışmıştır. Kur’andan sonra maddi ve manevi hayatın en büyük ihtiyaçlarına cevap veren, insanı en yüce kurtuluşa erdiren, manevi ve siyasi hükümleri insana yol gösteren Nehc’ul Belağa kitabı da bizim masum İmam’dan (Hz. Ali’den)’dır. Biz Hz. Ali’den, Allah’ın kudretiyle hayatta olan ve işlere nezaret eden Hz. Mehdi’ye kadar bütün masum imam­ların bizim imamlarımız olduğu için de iftihar ediyoruz.

Yücelen Kur’an (dua) diye de adlandırılan hayat ve­rici duaların da masum imamlarımızdan olduğu hase­biyle iftihar ediyoruz. Hakeza imamların Şabaniye du­ası, Hüseyin Bin Ali (a.s)’ın Arefe Duası, Al-i Muhammed’in Zebur’u diye adlandırılan Sahife-i Seccadiye ve Allah’ın Hz. Zehra-i Merziyye’ye ettiği il­hamlardan oluşan Sahife-i Fatımıye de bizdendir.

Biz İmam Bakır’ul Ulum’un tarihin en büyük şahsi­yeti olduğundan dolayı iftihar ediyoruz. Allah-u Teala, Resulullah (s.a.v) ve masum imamlar dışında hiç kimse onun makamını derk etmemiş ve de derk edemeyecek­tir.

Biz mezhebimiz “Caferi Mezhebi” olduğundan do­layı iftihar ediyoruz. Sonsuz bir okyanus olan fıkhımız da İmam Cafer-i Sadık’ın eserlerinden sadece biridir. Biz bütün imamlarla ve onlara uymakla iftihar ediyoruz.

Biz imamlarımızın (a.s), İslam’ın yücelmesi yolunda çalıştığı, adil bir devlet teşkilinin sadece boyutlarından biri olduğu Kur’an-ı Kerim’i uygulama yolunda hapis ve sürgünlerde yaşadığı ve zamanlarının tağuti/küfür düzenlerini yıkma yolunda şehit oldukları sebebiyle de iftihar ediyoruz.”

Ey mümin ve mümine kardeşler! Bugün sizin de bil­diğiniz gibi dünya küçük bir köy haline gelmiştir. Bilgi patlaması ve devrimi çağında yaşıyoruz. Zamanımızın sığınaksız ve bitkin insanı adaletsizlikler ve eşitliksizler çölünde susuzluktan ölmektedir.  An be an fesat batak­lıklarına gömülmektedir.

İnsana saadet ve özgürlük vadeden umut tacirleri, kendilerinin yarattığı ahlaki değerlerin iflas ettiğini bü­yük şaşkınlık içinde seyretmektedirler. İnsan ve insanlı­ğın bitişini seyretmeden başka da ellerinden bir şey gelmemektedir. Ama gerçekten yolun sonu ve bitişi midir? Büyük bir dehşet içinde şöyle demek gerekir: İn­sanlık kendi ilahi fıtratlarına dönmez ve geçmişini ve geleceğin ışığı/aydınlatıcı kılmazsa, evet gerçekten bu yolun sonudur... İslam hayatın en iyi reçetesi olarak her zamandan daha kurtarıcı bir şekilde ellerini bu boğul­mak üzere olan insana uzatmış, bu çölde susamış insanı kendi marifet ve bilgisiyle suvarmak istemektedir. Vahyin sonsuz atmosferinde yankılanan ve içinde hiç­bir hata olmayan Ehl-i Beyt’in faziletleri ve hadislerinin nurunu, insanın bütün maddi ve manevi hayatının üze­rine salmış, karanlıklarda bu yeşil/ilahi yolu aydınlatmış ve bu uzun yolu kendisine açıkça göstermiştir.

Ey aziz dost bir mektebi tanımanın en iyi yolu, onun temel kaynaklarını incelemek; alim ve önderlerinin sözlerini doğru bir şekilde derk etmektir. Bu yolla o mektebin dünya, yaratıklar ve tüm konulardaki anla­yışı/düşüncesi kolayca anlaşılır ve bir değerlendirmesi yapılır. Bu esas üzere biz Nur’ul-Kur’an adında büyük bir Kur’an tefsirini İngilizce olarak hazırlayıp bastırdık. Elhamdülillah bir çok ülkelerde büyük bir ilgi ve te­veccüh kazandı. Öyle ki dört yıl içinde beş baskı yaptı.

Şu anda bir yandan bu tefsirin altıncı cildini yayın­larken, bir yandan da  insan yetiştiren mektebin önder­leri olan Peygamber ve Ehl-i Beyt’in sözlerinden oluşan bu kitabı da bir gül destesi olarak hazırladık. Bu kitabı sürekli en özgü/halis ve iyi yolu arayan kimselere tak­dim ediyoruz. Sürekli güzel kokan ve taze olan bu te­miz gülleri derin bir koklayarak İmam Rıza (a.s)’ın şu sözünü de derk etmenizi ümit ediyoruz:

رَحِمَ اللهُ عَبْداً اَحْيا اَمْرَنَا فَقُلْتُ لَهُ: وَكَيْفَ يُحْيي أَمْرَكُمْ قالَ: يَتَعَلَّمُ عُلُومَنا وَيُعَلِّمُهَا النَّاسَ فَاِنَّهُمْ لَوُ عَلِمُوا مَحَاسِنَ كَلاَمِنَا لاَتَّبَعُونَا.

بحار الانوار ج 2 ص 30 / معاني الاخبارص 18 / وسائل الشيعة ج 92 ص 27

“İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur “İşi­mizi/emrinizi ihya edene Allah rahmet etsin.” “Emri­niz/İşiniz nasıl ihya edilir.” diye sorulunca da şöyle bu­yurdu: “İlmimizi öğrenir ve insanlara öğretir. Zira in­sanlar sözlerimizin güzelliğini bilecek olurlarsa şüphesiz bize tabi olurlar.”

Bihar’ul-Envar, c. 2, s. 30; Mean’il-Ahbar, s. 18

 Vesail’uş-Şia, c. 92; s. 27

Değerli Ehl-i Beyt’in bu gülden güzel sözlerini oku­mak ve duymak suretiyle Allah’ın alim insanlara hücce­tini tamamlamasını ve gençlerin bu risalet hanedanına uymakla her türlü dini, fikri, akidevi, ahlaki, içtimai, ik­tisadi, siyasi ve kültürel sapıklıklardan korunmasını ümid ederiz. İnşaallah bu vesile ile gençlerimiz etkin bir şahsiyet sayesinde bütün dünyada İslam ve müslümanlara hizmet eder, bu ilahi yolda çalışır.

Son olarak...

اَلسَّلامُ عَلى مَحالِّ مَعْرِفَةِ اللهِ وَمَساكِنِ بَرَكَةِ اللهِ وَمَعادِنِ حِكْمَةِ اللهِ وَحَفَظَةِ سِرِ اللهِ وَحَمَلَةِ كِتابِ اللهِ وَاَوْصِياءِ نَبِيِّ اللهِ وَذُ رِّ يَّةِ رَسُولِ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَآلِهِ وَرَحْمَةُ اللهِ وَبَرَكاتُهْ.

من لا يحضره الفقيه والتهذيب وعيون اخبار الرضا

“Selam olsun Allah’ı tanıma mahalline, Allah’ın be­reket meskenlerine, Allah’ın hikmet madenlerine, Al­lah’ın sırlarının koruyucularına Allah’ın kitabını yükle­nenlere, Nebiyyullah’ın vasilerine ve Resulullah’ın zür­riyetine... (Allah’ın rahmeti ve bereketi O’na ve zürriye­tine olsun)”

Men La Yehzuruh’ul-Fakih, et-Tehzib ve Uyun-u Ahbar’ir-Rıza

وَالسَّلامُ عَلى مَنِ اتَّبَعَ الْهُدى.

“Hidayete tabi olanlara selam olsun.”

Üstad Seyyid Kemal Fakih İmani

Isfahan-İran


 

 

 

 

 

 

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحيم

ِ

Rahman ve Rahim olan Allah’ın Adıyla

 

 

Allah’ı Tanıma,

Allah’ın Azameti ve Lütfü

 

 

1 ـ قال رَسولُ اللهِ  صلّى الله عليه وآله وسلم:

اَيُّهَا النّاسُ اِنَّهُ لا نَبِيَّ بَعْدي وَلا أُ مّةَ بَعْدَكُمْ اَلا فَاعْبُدوُا رَبَّكُمْ وَصَلُّوا خَمْسَكُمْ وَصُومُوا شَهْرَكُمْ وَحُجُّوا بَيْتَ رَبِّكُمْ وَاَدُّوا زَكاةَ اَمْوالِكُمْ طيبَةً بِها اَنْفُسُكُمْ وَاَطيعُوا وُلاةَ اَمْرِكُمْ تَدْخُلُوا جَنَّةَ رَبِّكُمْ .

الخصال 322

1-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurdu:“Ey insanlar, şüphesiz ki benden sonra nebi ve sizden sonra da bir ümmet yoktur. Bilin ve uyanık olun ki sadece Rabbinize ibadet edin, beş vakit namazlarınızı kılın, Ramazan aylarınızda oruç tutun, Rabbinizin evini hacc edin, nefis temizliği içinde mallarınızın zekatını verin ve Rabbinizin cennetine girmek için emir sahiple­rinize itaat edin.”

(el-Hisal, s. 322)

 

2- قالَ الاِْمامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

طُوبى لِمَنْ أَخْلَصَ لِلّهِ عَمَلَهُ وَعِلْمَهُ وَحُبَّهُ وَبُغْضَهُ وَأَخْذَهُ وَتَرْكَهُ وَكَلامَهُ وَصَمْتَهُ وَفِعْلَهُ وَقَوْلَهُ.

بحار الانوار 77/289

2-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuş­tur: “Ameli, ilmi, sevgisi, gazabı, alışı, terk edişi,  ko­nuşması, susması, davranışları ve sözleri Allah’a ha­lis/özgü olanlara ne mutlu!”

(Bihar’ul-Envar, c. 77, s. 289)

 

* * *

 

3- من خطبة فاطمة الزهراء عليها السلام

 فَجَعَلَ اللهُ الإيمانَ تَطْهيرًا لَكُم مِنَ الشَّركِ، وَالصَّلوةَ تَنْزِيهًا لَكُمْ عَنِ الْكِبْر، والزَّكاةَ تَزْكيَةً لِلنَّفْسِ، وَنِماءً فِي الرَّزْقِ، والصَّيامَ تَثْبِيتًا لِلْإِخْلاصِ، ولْحَجَّ تَشيِيْدًا لِلدَّينِ، وَالْعَدْلَ تَنْسيقاً لِلْقُلُوبِ، وَطاعَتَنا نِظاماً لِلْمِلَّةِ، وَ اِمامَتَنا اَماناً مِنَ الفُرْقَةِ، والْجِهادَ عزًا لِلْإِسلامِ، وَالصَّبْرَ مَعُونةً عَلَي اسْتِيجابِ الأَجْرِ، والأَمرَ بِا لْمَعْروُفِ مَصْلَحَةً لِلْعامَّةِ، وَبِرَّ الْوالِدَيْنِ وِقايَةً مِنَ السَّخَطِ، وَصِلَةَ الْأَرْحامِ مِنْماةً لِلْعَدَدِ، وَالقِصاصَ حِقْنًا لِلْدَّماءِ، وَالوفاءَ بالنذر تعريضًا لِلْمغفِرَةِ، وَتَوْفِيَةَ الْمَكائيلَ وَالمَوازين تَغْييراً لِلْبَخْسِ، وَالنَّهيِ عَنْ شُرْبِ الخَمْرِ تَنْزِيهاً عَنِ الّرَجْسِ، وَاجْتِنابِ القَذْفِ حِجابًا عَنِ اللَّعْنَةِ وَ تَرْكَ السَّرقَةِ إيْجاباً لِلعِفَّة وَ حَرَّمَ اللَّهُ الشَّرْكَ إخْلاصاً لَهُ بِا لرُّبُوبيّة. فاتَّقُو اللَّهَ حقَّ تُقاته ولا تَمُوتُنَّ إلاَّ وَ اَنْتُمْ مُسْلِمُونَ وَاطيعوا اللَّهَ فِيْما اَمَرَكُمْ بِهِ ونَهاكُمْ عَنهُ، فَاِنَّهُ «اِنَّما يَخْشَي اللَّهَ مِنْ عِبادِهِ العُلَماءُ»

3- (Hz. Fatıma (a.s) Medine’de, Mescid’un-Nebi’de okuduğu hutbeden bir bölüm:)

“Allah imanı şirkten temizlenmek, namazı kibirden arınmak, zekatı nefsi tezkiye etmek ve rızkı arttırmak, orucu ihlası sabit kılmak, haccı dini güçlendirmek, ada­leti kalpleri birbirine bağlamak, itaatimizi  dinin düze­nini sağlamak, imametimizi tefrika ve dağılmayı önle­mek, cihadı İslam’ın izzetini yüceltmek, sabrı hakkın mükafatını elde etmek, iyiliği emretmeyi umumun maslahatını korumak, anne babaya iyiliği Allah’ın gaza­bını önlemek, sıla-i rahimde bulunmayı müminler top­luluğunu arttırmak, kısası, nefisleri/kanları korumak, ahde vefayı mağfirete erişmek, tartıda doğru olmayı kıt­lıkla/yoklukla savaşmak, şarabı yasaklamayı kötülükler­den uzak kalmak, iftira ve yakışık olmayan isnatlardan kaçınmayı Allah’ın lanetinden korunmak ve hırsızlık etmemeyi iffetli olmak için bir sebep kılmıştır. Hakeza Allah şirki de hakkın rububiyeti ve kullukta ihlaslı ol­mak için haram kılmıştır.

O halde Allah’tan gereği gibi sakının ve sadece Müslümanlar olarak ölün. Allah’a emir ve yasakları hu­susunda itaat edin: “Şüphesiz ki Allah’tan sadece alim kulları korkar.”

(Bu hutbe Şii ve Ehl-i Sünnet alimlerinin bir çok senet zinciri ile naklettikleri meşhur hutbelerden biridir. İbn-i Ebi’l-Hadid Nehc’ül-Belağa şerhinde bu hutbenin bütün senet zincirini nakletmiştir ki yeri olmadığından burada zikrinden sarf-ı nazar ettik.)

 

* * *

 

4- قالَ الاِْمامُ السَّـجّادُ  عليه السّلام :

اَلْحَمْدُ لِلّهِ وَالْحَمْدُ حَقُّهُ كَما يَسْتَحِقُّهُ حَمْداً كثيراً وَاَعُوذُ بِهِ مِنْ شَرِّ نَفْسِي اِنَّ النَّفْسَ لاَمّارَةٌ بِالسُّوَءِ اِلاّ ما رَحِمَ رَبّي.

وَ أَعُوذُ بِهِ مِنْ شَرِّ الشَّيْطانِ الَّذي يَزيدُني ذَنْباً اِلى ذَنْبي وَاَحْتَرِزُ بِهِ مِنْ كُلِّ جَبّار فاجِر وَسُلْطان جآئِر وَعَدُوٍّ قاهِر.

اَاللّهُمَّ اجْعَلْني مَنْ جُنْدِكَ فَاِنَّ جُنْدَكَ هُمُ الْغالِبُونَ وَاجْعَلْني مِنْ جِزْبِكَ فَاِنَّ حِزْبَكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ وَاجْعَلْني مِنْ اَوْلِيائِكَ فَاِنَّ اَوْلِيآئَكَ لا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاهُمْ يَحْزَنُونَ.

اَللّهُمَّ اَصْلِحْ لي ديني فَاِنَّهُ عَصْمَةُ اَمْري وَاَصْلِحْ لي آخِرَتي فَاِنَّها دارُ مَقَرّي وَاِلَيْها مِنْ مُجاوَرَةِ اللِّئامِ مَفَرّي وَاجْعَلِ الْحَياةَ زِيادَةً لي في كُلِّ خَيْر وَالْوَفاةَ راحَةً لى مِنْ كُلِّ شَرٍّ اَللّهُمَّ صَلِّ عَلى مُحَمَّد خاتَمِ النَّبِيّينَ وَتَمامِ عِدَّةِ الْمُرْسَلينَ وَعَلى الِهِ الطَّيِّبينَ الطّاهِرينَ وَاَصْحابِهِ الْمُنْتَجَبينَ وَهَبْ لى ثَلاثاً لا تَدَعْ لى ذَنْباً اِلاّ غَفَرْتَهُ وَلا غَمَّا اِلاّ اَذْهَبْتَهُ وَلا عَدُوّاً اِلاّ دَفَعْتَهُ بِبِسْمِ اللهِ خَيْرِ الاَْسْماءِ بِسْمِ اللهِ رَبِّ الاَْرْضِ وَالسَّماءِ....

بحار الانوار 90/187 وملحقات الصحيفة السجادية: 572

4-İmam Seccad (a.s) şöyle buyurmuştur: “Hamd Allah’a mahsustur; Allah’a özgü sayısız hamd O’na mahsustur. Nefsimin şerrinden ona sığını­rım. Şüphesiz ki Allah’ın rahmet ettiği dışında bütün nefisler kötülüğü emreder.

Sürekli günahlarımı artıran şeytanın, her zalim sulta­nın ve kahir düşmanın şerrinden de Allah’a sığınırım.

Allah’ım beni kendi ordundan kıl. Şüphesiz ki üstün gelenler senin ordundur. Allah’ım beni kendi hizbinden kıl şüphesiz ki kurtuluşa erenler senin hizbindir. Al­lah’ım beni dostlarımdan kıl. Şüphesiz ki dostlarına korku yoktur ve onlar asla üzülmezler.

Allah’ım dinimi islah et; şüphesiz ki din işimin ismeti (beni dizginleyen)’dir. Allah’ım ahiretimi de islah et; şüphesiz ki ahiret, benim sonunda karar kılacağım yurt ve kötüler ile oturmaktan kendisine sığındığım yerdir. Allah’ım dünya hayatını benim için her hayırda/iyilikte bir artış vesilesi kıl ve ölümü her kötülükten kurtuluş için bir rahatlık vesilesi kıl.

Allah’ım Peygamberlerin sonuncusu ve bütün elçile­rinin tamamlayıcısı olan Muhammed’e, Tahir ve Tayyib Ehl-i Beyt’ine ve seçkin ashabına rahmet gönder. Al­lah’ım bana şu üç hacetimi kabul et: Bağışlamadığın hiçbir günah, gidermediğin hiçbir hüzün/gam ve ben­den def etmediğin hiçbir düşmanım olmasın; isimlerin en iyisi Allah ismi ile, göklerin ve yerin rabbi Allah’ın ismi ile...”

Bihar’ul-Envar, c. 90, s. 187

Mulhakat’us-Sahifet’is-Seccadiye/572

 

* * *

 

5- قالَ الاِْمامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

عِظَمُ الْخالِقِ عِنْدَكَ يُصَغِّرُ الْمَخْلُوقَ في عَيْنِكَ.

نهج البلاغة: الكلمات القصار 129

5-Emir’el-Mü’minin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Eğer Allah’ın azametini derk edecek olursan, bütün yaratıklar gözünde küçülür/değersiz hale gelir.”

(Nehc’ül-Belağa, el-Kelimat’ul-Kısar, 129)

 

* * *

 

6 ـ قالَ الاِْمامُ الصّادِقُ  عليه السّلام :

اَلْقَلْبُ حَرَمُ اللهِ فَلا تُسْكِنْ حَرَمَ اللهِ غَيْرَ اللهِ.

بحار الانوار / 70/25

6-İmam Sadık (a.s)şöyle buyurmuştur: “Kalp Al­lah’ın haremidir, Allah’ın hareminde Allah’tan başka­sında yer vermeyin.”

(Bihar’ul-Envar, c. 70, s. 25)

 

* * *

 

7 ـ قالَ الاِْمامُ الصّادِقُ  عليه السّلام :

شيعَتُنا الَّذينَ اِذا خَلَوا ذَكَرُوا اللهَ كَثيراً .

بحار الانوار / 93/162

7-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Şiilerimiz halvetlerde/yalnız kaldıklarında Allah’ı çok zikreden­lerdir.”

(Bihar’ul-Envar, c. 93, s. 162)

 

* * *

 

8 ـ قالَ الاِْمامُ الْباقِرُ  عليه السّلام :

لا وَاللهِ ما أَرادَ اللهُ تَعالى مِنَ النّاسَ اِلاَّ خَصْلَتَيْنِ: أَنْ يُقِرُّوا لَهُ بِالنَّعَمِ فَيَزيدَهُمْ وَبِالذُّنُوبِ فَيَغْفِرَها لَهُمْ .

الكافي / 2/426

8-İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Allah’a and olsun ki Allah kullarından sadece şu iki hasleti irade etmiştir: Nimetlerini ikrar etmeyi ki böylece onlara ni­metlerini arttırır ve günahlarını itiraf etmeyi ki bu vesi­leyle de onların günahlarını affeder.”

(Kafi, c. 2, s. 426)

 

* * *

 

9 ـ قالَ الاِْمامُ الْحُسَيْنُ  عليه السّلام :

إنَّ اللهَ جَلَّ ذِكْرُهُ ما خَلَقَ العِبادَ اِلاّ لِيَعْرِفُوهُ فَاِذا عَرَفُوهُ عَبَدُوهُ، فِاذا عَبَدُوهُ اِسْتَغْنَوْا بِعِبادَتِهِ عَنْ عِبَادَةِ ما سِواهُ.

سفينة البحار/ 2/180

9-İmam Hüseyin (a.s) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz ki zikri yüce olan Allah kullarını kendisini tanısınlar diye yaratmıştır, kulları O’nu tanıyınca, ona ibadet ederler ve ona ibadet edince de O’ndan gayrisine iba­detten müstağni/ihtiyaçsız olurlar.”

(Sefinet’ul-Bihar, c. 2, s. 180)

 

* * *

10 ـ قالَ الاِْمامُ عَلِيُ بْنُ الْحُسَيْنِ  عليه السّلام :

لا يُهْلَكُ مُؤْمِنٌ بَيْنَ ثَلاثِ خِصال: شَهادَةُ اَنْ لا اِلهَ اِلاّ اللهُ وَحْدَهُ لا شَريك لَهُ، وَشَفاعَةُ رَسُولِ اللهِ، وَسِعَةُ رَحْمَةِ الله.

سفينة البحار/ 517

10-İmam Ali b. Hüseyin (a.s) şöyle buyurmuştur: “Mümin kul şu üç sıfat sebebiyle helak olmaktan kur­tulur: Allah’tan başka ilah, yoktur, tektir ve ortağı yok­tur diye yaptığı şahadet, Resulullah’ın şefaati ve Allah’ın rahmetinin genişliği...”

(Sefinet’ul-Bihar, s. 517)

 

 


 

 

 

 

Namaz ve Etkileri

 

11 ـ قال النَّبِيُّ  صلّى الله عليه وآله وسلم:

لَيَْسَ مِنّى مَنِ اسْتَخَفَّ بِصَلاتِهِ، لا يَرِدُ عَلَيَّ الْحَوْضَ لا وَللهِ.

من لا يحضره الفقيه/ 1 / 206

11-Nebi (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Namazı hafife alanlar vallahi benden değildir ve havuzda asla yanıma gelmeyecektir.” (Yani ümmetin iyileri Peygamberin lü­tuf ve merhametine mazhar olunca o bundan nasip­lenmez ve Peygamberin ümmetinden sayılmaz.)

(Men La Yehzuruh’ul-Fakih, c. 1, s. 206)

 

* * *

 

12 ـ قالَ الاِْمامُ الصّادِقُ  عليه السّلام :

لَوْ كانَ عَلى بابِ أَحَدِكُمْ نَهْرٌ فَاغْتَسَلَ مِنْهُ كُلَّ يَوْم خَمْسَ مَرّات هَلْ كانَ يَبْقى عَلى جَسَدِهِ مِنَ الْدَّرَنِ شَيْءٌ إِنَّما مَثَلُ الصَّلاةِ مَثَلُ النَّهْرِ الَّذى  يُنْقى كُلَّما صَلّى صَلاةً كانَ كَفّارَةً لِذِنُوبِهِ إلاّ ذَنْبٌ أَخْرَجَهُ مِنَ الاْيمانِ مُقيمٌ عَلَيْهِ.

بحار الانوار/ 82/236

12-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Sizden bi­rinin kapısından bir nehir geçse ve her gün beş defa o nehirde yıkansa, bedeninde hiçbir pislik kalır mı? Şüp­hesiz ki namazın misali işte bu temizleyen nehir misali­dir. Namaz, kendisini imandan çıkaran günahlar dışında namazı kılan insanın tüm günahlarına kefarettir.

(Bihar’ul-Envar, c. 82, s. 236)

 

* * *

 

13 ـ قال النَّبِيُّ  صلّى الله عليه وآله وسلم:

وَصَلاةُ فَرِيضَة تَعْدِلُ عِنْدَ اللهِ أَ الْفَ حِجَّة وَأَ لْفَ عُمْرَة مَبْرُورات مُتَقَـبِّلات.

بحار الانوار/ 99/14

13-Nebi (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Farz namaz Al­lah katında bin hac ve bin makbul/iyi umreye denktir.”

(Bihar’ul-Envar, c. 99, s. 14)

 

* * *

 

14 ـ قال النَّبِيُّ  صلّى الله عليه وآله وسلم:

لا تُضَيِّعُوا صَلواتَكُمْ، فَاِنَّ مَنْ ضَيَّعَ صَلاتَهُ حُشِرَ مَعَ قارُونَ وهامانَ وَكانَ حَقّاً عَلَى اللهِ أنْ يُدْخِلَهُ النّار مَعَ الْمُنافِقيينَ.

بحار الانوار / 83/14

14-Nebi (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Namazlarınızı zayi etmeyiniz. Şüphesiz ki namazını zayi edenler Ka­run ve Haman ile haşr olur. Allah da onu münafıklar ile birlikte bir hak olarak ateşe atar.”

(Bihar’ul-Envar, c. 83, s. 14)

 

* * *

 

15 ـ قال النَّبِيُّ  صلّى الله عليه وآله وسلم:

اِذا صَلَّيْتَ صَلاةً فَصَلِّ صَلاةَ مُوَدّع.

بحار الانوار/ 69/408

15-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Namazı kılarken, son namazını kılan kimse gibi ol.” (Tam bir kalp huzuruyla namaz kıl; idam hükmünün infazından önce namaz kılan kimse gibi ol.)

(Bihar’ul-Envar, c. 69, s. 408)

 

* * *

 

16 ـ قالَ الاِْمامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

لَوْ يَعْلَمُ الْمُصَلِّي ما يَغْشاهُ مِنَ الرَّحْمَةِ لَما رَفَعَ رَأْسَهُ مِنَ السُّجُودِ.

تصنيف غرر الحكم / 175

16-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur:  “Eğer namaz kılan kimse kendisini çepe-çevre saran ilahi rahmetten haberdar olsaydı, asla başını sec­deden kaldırmazdı.”

(Tesnif-u Gurer’il-Hikem, s. 175)

 

* * *

 

17 ـ قالَ الاِْمامُ الْباقِرُ  عليه السّلام :

أَوَّلُ ما يُحاسَبُ بِهِ الْعَبْدُ اَلصَّلاةُ فَاِنْ قُبِلَتْ قُبِلَ ما سِواها.

بحار الانوار / 7/267

17-İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Kulun he­saba çekildiği ilk şey namazdır. Namazı kabul görürse gayrisi her şey kabul görür.” (Aksi takdirde diğer amel­lerinin kendisine hiçbir faydası olmayacaktır.)

(Bihar’ul-Envar, c. 7, s. 267)

 

* * *

 

18 ـ قالَ الاِْمامُ الصّادِقُ  عليه السّلام :

اِنَّ شَفاعَتَنا لَنْ تَنالَ مُسْتَخِفّاً بِالصَّلاةِ.

بحار الانوار/ 82/236

18-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Namazı hafife alanlar şüphesiz ki asla şefaatimize nail olamaz­lar.”

(Bihar’ul-Envar, c. 82, s. 136)

 

* * *

 

19 ـ قالَ الاِْمامُ مُحَمَّدٌ الْباقِرُ  عليه السّلام :

عَشْرٌ مَنْ لَقِيَ اللهُ عَزَّوَجَلَّ بِهنَّ دَخَلَ الْجَنَّةَ: شَهادَةُ أنْ لا اِلهَ اِلاَّ اللهُ وَأَ نَّ مُحَمَّداً رَسُولُ اللهِ وَالاِْقْرارُ بِما جاءَ مِنْ عِنْدِ اللهِ عَزَّ وَجَلَّ، وَاِقامُ الصَّلاةِ، وَايتاءُ الزَّكاةِ وَصَوْمُ شَهْرِ رَمَضانَ، وَحِجُّ الْبَيْتِ، وَالْوِلايَةُ لاَوْلِياءِ اللهِ، وَالْبَرائَةُ مِنْ أَعْداءِ اللهِ، وَاِجْتِنابُ كُلِّ مُسْكِر.

الخصال / 432

19-İmam Muhammed Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Allah her kimi şu on sıfata sahip olduğu bir halde mülakat ederse, şüphesiz ki o kimse cennete girer: Al­lah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın resulü olduğuna şahadet; Allah azze ve celle’nin indin­den gelen her şeyi ikrar etmek; namaz kılmak; zekat vermek; Ramazan ayında oruç tutmak; Allah’ın evi Kabe’yi hacc etmek; Allah’ın dostlarına dost olmak, Allah’ın düşmanlarından beri olmak ve sarhoş edici her türlü şeyden sakınmak.”

(el-Hisal, s. 432)

 

* * *

 

20 ـ قالَ الاِْمامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

الصَّلاةُ قُرْبانُ كُلِّ تِقِيّ ، وَالْحَجُّ جِهادُ كُلِّ ضَعيف، وَلِكُلِّ شَيء  زَكاةٌ وَزَكاةُ الْبَدَنِ اَلصِّيامُ، وَجِهَادُ الْمَرأَةِ حُسْنُ التَّبَعُّلِ.

نهج البلاغة، الكلمات القصار/ 136

20-Emir’el-Mü’minin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Namaz her takvalı insanın Allah’a yakınlaşma vesilesidir, hac her zayıf insanın cihadıdır (zira hac eşinden ve çocuklarından uzak kalmak, soğukluk, sı­caklık ve korku gibi bir takım meşakkatlere katlanmak demektir) Her şeyin bir zekatı vardır, bedenin zekatı ise oruçtur, kadının cihadı ise eşi ile iyi geçinmesi ve ona itaat etmesidir.”

(Nehc’ül-Belağa, el-Kelimat’ul-Kısar/136)

 

* * *

 

21 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

ما مِنْ لَيْلَة اِلاّ وَمَلَكُ الْمَوْتِ يُنادى يا اَهْلَ الْقُبُورِ لِمَنْ تَغْبِطُونَ الْيَوْمَ وَقَدْ عايَنْتُمْ هَوْلَ الْمُطَّلَعِ، فَيَقُولُ الْمَوْتى اِنَّما نَغْبِطُ الْمُؤْمِنينَ في مَساجِدِهِمْ لاَِ نَّهُمْ يُصَلُّونَ وَلا  نُصَلّي، وَيُؤْتُونَ الزَّكاةَ وَلا نُزَكّي، وَيَصُومُونَ شَهْرَ رَمَضانَ وَلا نَصُومُ، وَيَتَصَدَّقُونَ بِما فَضَلَ عَنْ عِيَالِهِمْ وَنَحْنُ لا نَتَصَدَّق...

ارشاد القلوب/ 53

21-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Her gece ölüm meleği şöyle nida eder: “Ey kabir sakinleri, bugün ahiretin durumunu gördüğünüz halde kime imreniyor­sunuz”

Ölüler cevap olarak şöyle der: “Şüphesiz ki biz ca­milerde namaz kılan müminlere imreniyoruz. Zira onlar namaz kılıyorlar biz ise namaz kılamıyoruz; onlar zekat veriyorlar, biz ise zekat veremiyoruz; onlar Ramazan ayında oruç tutuyorlar, biz ise oruç tutamıyoruz; onlar ailesinin geçiminden arta kalanı sadaka veriyorlar, biz ise sadaka veremiyoruz. Onlar Allah’ı çok zikrediyorlar, biz ise zikredemiyoruz. Dünyada kaybettiklerimizden dolayı eyvahlar olsun bize.”

(İrşad’ul-Kulub, s. 53)

 

* * *

 

22 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

سَمِعْتُ مُنادياً يُنادي عِنْدَ حَضْرَةِ كُلِّ صَلاة، فَيَقُولُ يا بَنى آدَمَ  ! قُومُوا فَاَطْفَؤُوا عَنْكُمْ ما أَوْقَدْتُمُوهُ عَلى أَ نْفُسِكُمْ.

مستدرك الوسائل/ 3/102

22-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Her namaz kıldığım zaman şöyle bir ses işitiyorum: “Ey insanoğul­ları kalkınız, kendinizi ellerinizle nefsinize yaktığınız ateşi namaz kılarak söndürün.”

(Müstedrek’ül-Vesail c. 3, s. 102)

 

23 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

حافِظُوا عَلَى الصَّلَواتِ، فَاِنَّ اللهَ تَبارَكَ وَتَعَالى اِذا كانَ يَوْمُ القِيامِةً يَأتى بِالْعَبْدِ، فَأَوّلُ شَيء يَسْأَ لُهُ عَنْهُ الصَّلاةُ، فَاِنْ جاءَ بِها تامَّةً، وَاِلاّ زُخَّ فِى النّارِ.

بحار الانوار/ 82/202

23-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:  “Namaz­lara dikkat edin, şüphesiz Allah tebarek ve teala kıyamet günü kul getirilince kendisine ilk önce namazı sorar. Eğer kul namazını tam eda etmişse (kurtuluşa erenler­den olacaktır); aksi takdirde ateşe atılacaktır.”

(Bihar’ul-Envar, c. 82, s. 202)

 

* * *

 

24 ـ عَنْ أبى بَصير، قالَ دَخَلْتُ عَلى اُمِّ حَميدَةَ اُعَزِّيها بِأَبى عَبْدِ اللهِ عليه السّلام فَبَكَتْ وَبَكَيْتُ لِبُكائِها ثُمَّ قالَتْ: يا أَبا مُحَمَّد لَوْ رَأَيْتَ أَبا عَبْدِ اللهِ عليه السّلام عِنْدَ الْمَوْتِ لَرَأَيْتَ عَجَباً، فَتَحَ عَيْنَيْهِ ثُمَّ قالَ اِجْمَعُوا كُلَّ مَنْ بَيْنى وَبَيْنَهُ قَرابَةٌ، قالَتْ: فَما تَرَكْنا أَحَداً اِلاّ جَمَعْناهُ فَنَظَرَ اِلَيْهِمْ ثُمَّ قالَ: اِنَّ شَفاعَتَنا لا تَنالُ مُسْتَخِفّاً بِالصَّلاةِ.

وسائل الشيعة/ 4/26

24-Ebu Basir şöyle diyor: (İmam Sadık (a.s)’ın şaha­deti için baş sağlığı dilemek üzere) Ümmü Hamide’nin (Musa b. Cafer (a.s)’ın annesinin) huzuruna vardım. Ümmü Hamide ağladı, ben de ardından ağlamaya baş­ladım, daha sonra şöyle dedi: “Ey Eba Muhammed, Eba Abdillah (a.s)’ı (İmam Sadık’ı) ölüm anında gör­müş olsaydın, ilginç bir şey görmüş olurdun. İmam Sa­dık (a.s) gözlerini açtı ve, “Aramızda akrabalık olan herkesi toplayın.” dedi. Ümmü Hamide daha sonra şöyle dedi: “Bunun üzerine biz de ilgili herkesi oraya topladık. İmam (a.s) oradakilere baktı, sonra şöyle bu­yurdu: “Şüphesiz ki namazı hafife alanlar şefaatimize nail olamaz.”

(Vesail’uş-Şia, c. 4, s. 26)

 

* * *

 

25 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

اَلْعِبادَةُ مَعَ أَكْلِ الْحَرامِ كَالْبِناءِ عَلَى الرَّمْلِ.

بحار الانوار/ 84/258

25-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Haram yi­yecek ile birlikte olan ibadet, çakıl taşları üzerinde ya­pılmış (hiç sağlam olmayan) binaya benzer.”

(Bihar’ul-Envar, c. 84, s. 258)

 

* * *

 


 

 

 

 

Teheccüd Namazı

 

 

26 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

شَرَفُ الْمُؤْمِنِ قِيامُهُ بِالْلَّيْلِ وَعِزُّهُ اِستغْناؤُهُ عَنِ النّاسِ.

بحار الانوار/ 77/20

26-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Müminin şerefi gece (ibadet için) kıyam etmesidir. Müminin iz­zeti ise insanlardan müstağni/ihtiyaçsız olmasıdır.

(Bihar’ul-Envar, c.77, s. 20)

 

* * *

 

27 ـ قالَ الاِْمامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

مَنْ كَثُرَ في لَيْلِهِ نَوْمُهُ فاتَهُ مِنَ الْعَمَلِ ما لا يَسْتَدْرِكُهُ فى يَوْمِهِ.

غرر الحكم/ 289

27-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Geceleyin fazla uyuyan gündüz elde edemeye­ceği bir ameli (yani gece namazını) elden kaçırır.”

(Gurer’ul-Hikem, s. 289)

* * *

 

28 ـ قالَ الاِْمامُ الصّادِقُ  عليه السّلام فيما ناجَى اللهُ عَزَّوَجَلَّ بِه مُوسَى بْنِ عِمْرانَ  عليه السّلام: يَابْنَ عِمْرانَ كَذَبَ مَنْ زَعَمَ أَ نَّهُ يُحِبُّنِي فَاِذا جَنَّهُ اللَّيْلُ نامَ عَنّي.

بحار الانوار/ 13/329

28-İmam Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: “Allah-u Teala Hz. Musa (a.s)’a şöyle hitap etti: “Ey İmranoğlu! Gece boyu benden gaflet edip uyudukları halde beni sevdi­ğini iddia edenler yalan söylüyor. (Dost, dostla konuş­maktan lezzet almaz mı?”

(Bihar’ul Envar, c.13, s.329)

 

* * *

 

29 ـ قالَ الاِْمامُ الصّادِقُ  عليه السّلام :

لا تَدَعْ قِيامَ اللَّيْلِ فَاِنَّ الْمَغْبُونَ مَنْ حُرِمَ قِيامَ اللَّيْلِ .

بحار الانوار/ 83/127

29-İmam Sadık(a.s) şöyle buyurmaktadır: “Gece namazını asla terk etme! Gerçek zarara uğramış kimse, gece namazından mahrum kalan kimsedir.

(Bihar’ul Envar, c.83, s.127)

 

* * *

30 ـ عَنْ أَبِي عَبْدِ اللهِ  عليه السّلام قالَ: قَالَ رَسُولُ اللهِ صلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَآلِهِ لِجَبْرَئيلَ عِظْنِي فَقالَ:  يا مَحَمَّدُ عِشْ ما شِئْتَ فَاِنَّكَ مَيِّتٌ، وَأَحْبِبِ ما شِئْتَ فَاِنَّكَ مُفارِقُهُ، وَاِعْمَلْ ما شِئْتَ فَاِنَّكَ مُلاقِيهِ، شَرَفُ المُوْمِنِ صَلاتُهُ بِالْلَّيْلِ، وَعِزُّهُ كَفُّهُ عَنْ أَ عْراضِ النّاسِ.

الخصال / 72

30-Ebi Abdillah (İmam Sadık-a.s-), şöyle buyur­maktadır: “Resulullah (s.a.v) Cebrail’e “bana öğüt ver” diye buyurdu. Bunun üzerine Cebrail şöyle dedi: “Ey Muhammed istediğin kadar yaşa, ama şüphesiz ki so­nunda öleceksin. İstediğin kadar sev, şüphesiz ki so­nunda ayrılacaksın. İstediğin şeyi yap şüphesiz ki so­nunda onu (karşılığını) göreceksin. Müminin şerefi gece namazıdır. İzzeti ise insanların ırz ve yüz suyundan sarf-ı nazar etmesidir.”

(el-Hisal/72)

 

* * *

 

31 ـ قالَ الاِْمامُ الصّادِقُ  عليه السّلام :

ثَلاثَةٌ هُنّ فَخْرُ الْمُؤمِنِ وَزَيْنُهُ في الدُّنْيا وَالاخِرةِ: اَلصَّلاةُ في آخرِ اللَّيْلِ، وَ يَأْسُهُ مِمّا في أَ يْدي النّاس، وَوِلا يَةُ الاِمامِ مِنْ آلِ مُحَمَّد.

بحار الانوار/ 75 / 107

31-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Şu üç şey müminin dünya ve ahirette ziyneti ve övünç kaynağıdır: Gecenin sonunda kıldığı teheccüd namazı, insanların elinde olan şeylere ümit bağlamaması ve Al-i Muhammed’den (Ehl-i Beyt’ten) olan imamın velayet sevgisi.”

(Bihar’ul Envar, c.75, s.107)

 

* * *

 

32-قالَ الاِْمامُ الجَوادُ  عليه السّلام:

مَنْ وَثِقَ بِاللهِ أراهُ السُّروُرَ وَمَنْ تَوَكَّلَ عَلَى اللهِ كَفاهُ الاُمُورَ.

بحار الانوار / 78 / 79

32-“İmam Cevad (a.s) şöyle buyurmuştur: “Her kim Allah’a güvenirse Allah ona sevinç ve mutluluk verir ve her kim de Allah’a tevekkül ederse Allah ona işlerinde kifayet eder/yeter.

(Bihar’ul Envar, c.78, s.79)


 

 

 

 

 

 

 

 

Allah’a İman ve Rızayetini

Elde Etmek

 

33 -قالَ الصّادِقُ عليه السّلام حَدَّثَني أَبي عَنْ أَبِيه  عليه السّلام:

أنَّ رَجُلاً مِنْ أَهْلِ الْكُوفَةِ كَتَبَ اِلى أَبي الْحُسَيْنِ بِنْ عَلِيّ  عليه السّلام يا سَيْدِي أَخْبِرْني بِخَيْرِ الدُّ نْيا والاخِرَةِ فَكَتَبَ صَلَواتُ اللهِ عَلَيْهِ بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ، أَمّا بَعْدُ فَاِنَّ مضن طَلَبَ رِضَى الله بسخط الناس كفاهُ اللهُ اُمور الناس ومَنْ طَلَبَ رِضَى النّاسِ بِسَخَطِ اللهِ وَكَلَهَ اللهُ اِلى النّاسِ وَالسَّلامُ.

بحار الانوار / 71 / 208

33-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: Babam bana babasından şöyle buyurduğunu nakletti: Kufe eh­linden bir adam, babam Hz. Hüseyin bin Ali (a.s)’a şöyle yazdı: “Ey efendim, bana dünya ve ahiret hay­rını/iyiliğini haber ver.” Bunun üzerine babam (a.s) şöyle yazdı: “Rahman ve rahim olan Allah’ın adıyla, şüphesiz ki her kim Allah’ın rızasını insanların gazabın­dan üstün tutarsa, Allah da insanlarla ilişkilerinde ken­disine kifayet eder/yeter. Her kim de insanların rızayetini Allah’ın gazabına tercih ederse, Allah da onu insanlara havale eder... ve’s-Selam”

(Bihar’ul Envar, c.71, s.208)

* * *

34 ـ قالَ الاِْمامُ السَّـجّادُ  عليه السّلام :

مَنْ عَمِلَ بِما اِفْتَرَضَ اللهُ عَلَيْهِ فَهُوَ مِنْ خَيْرِ النّاسِ.

الكافي / 2 /81

34-İmam Seccad (a.s) şöyle buyurmuştur: “Her kim Allah’ın kendine farz kıldığı şeylerle amel ederse, o in­sanların en hayırlısıdır.”

(el-Kafi c.2,s.81)

* * *

35 ـ قالَ الاِْمامُ الصّادِقُ  عليه السّلام :

مَنْ أَحَبَّ لِلّهِ وَأَبْغَضَ لِلّهِ وَأَعْطى لِلّهِ فَهُوَ مِمَّن كَمُلَ ايمَانُهُ .

الكافي / 2 /124

35-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Her kim Allah için sever Allah için buğz eder ve Allah için ih­sanda bulunursa o kimse imanı kemale erişenlerden­dir.” 

(el-Kafi c.2,s.124)

* * *

36 ـ قالَ الاِْمامُ الْحَسَنُ الْعَسْكَريُّ  عليه السّلام:

خِصْلَتانِ لَيْسَ فَوْقَهُما شَيءٌ: اَلاْيمانُ بِاللهِ، وَنَفْعُ الاِْخْوانِ.

بحار الانوار / 17/218

36-İmam Hasan el-Askeri (a.s) şöyle buyurmuştur: “şu iki hasletin üstünde hiçbir şey yoktur: “Allah’a iman ve Müslüman kardeşlerini faydalandırmak.”

(Bihar’ul Envar c.17, s.217)

 

* * *

 

 

 

 

 

 

Takva ve Gerekliliği

 

 

37 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

اَكْثَرُ ما يُدْخِلُ النّاسَ الْجَنَّةَ تَقْوَى اللهِ وَحُسْنُ الخُلْقِ.

بحار الانوار / 71/373

37-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “İnsanların cennete girmesine en çok sebep olan şey, Allah’dan sa­kınması ve güzel ahlaklı olmasıdır.” 

Bihar’ul Envar, c.71, s.373

 

* * *

 

38 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

اِذا هَمَمْتَ بِأَمْر فَتَدَبَّرْ عاقِبَتَهُ، فاِنْ يَكُ خَيْراً وَرُشْداً فَاتَّبِعْهُ، وَاِنْ يَكُ غَيّاً فَدَعةُ.

بحار الانوار / 77 /130

38-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Bir işi yapmaya himmet edersen önce akıbetini düşün. Eğer hayırlıysa ve sonunda başarı ve ilerlemeni sağlayacaksa  onu takip et. Yok eğer fasit ve bozuk bir şey ise, onu terk et.”

Bihar’ul Envar, c.77, s.130

 

* * *

 

39 ـ سُئِلَ الصّادِقُ  عليه السّلام عَنْ تَفْسيرِ التَّقْوى، فَقالَ:

أَنْ لا يَفْقُدَكَ حَيْثُ اَمَرَكَ وَلاَ يَراكَ حَيْثُ نَهاكَ.

سفينة البحار / 2 / 678

39-İmam Sadık (a.s)’a takvanın anlamı sorulunca şöyle buyurmuştur: “(Takva Allah’ın) seni, emrettiği iş­lerde kaybetmemesi ve nehy ettiği işlerde ise görmeme­sidir.” (Yani, Allah’ın emrettiğini yapmak, nehy ettiğin­den sakınmaktır.)

Sefinet’ül Bihar, s.2, s.678

 

* * *

 

40 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

اِسْتَحي مِن اللهِ كَما تَسْتَحي مِنَ الرَّجُلِ الصّالِحِ مِنْ قَوْمِكَ.

مستدرك الوسائل / 8 / 466 رقم 10027

40-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kavmin­den (yakınlarından) salih bir insandan utandığın gibi Allah’tan utan.”

(Müstedrek’ül Vesail, c.8, s.466, 10027.hadis)

 

 

* * *

 

41 ـ قالَ الاِْمامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

نِعْمَ صارِفُ الشَّهَواتِ غَضُّ الاْبْصارِ.

غرر الحكم / 321

41-Emir’el Müminin Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Gözlerini önüne dikmek (kapamak) şehvetler­den/günahlardan en güzel koruyucudur.”

(Gurer’ul Hikem/321)

 

* * *

 

42 ـ قالَ الاِْمامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام  للْحَسَنِ وَالْحُسَيْنِ عَلَيْهِما السَّلامُ لَمّا ضَرَبَهُ ابْنُ مُلجَم لَعَنَهُ اللهُ :

أُوصِيكُما بِتَقْوَى اللهِ، وَأَ لاَّ تَبْغِيَا الدُّنْيَا وَإنْ بَغَتْكُما، وَلاَ تَأْسَفا عَلى شَيء مِنْها زُوِيَ عَنْكُما، وَقُولا بِالحَقِّ، وَاعْمَلا لِلاَْجْرِ، وَكُونا لِلظّالِمِ خَصْمَا، وَلِلْمَظْلُوم عَوْناً.

نهج البلاغة الرسالة رقم / 47

42-Emir’el Müminin İmam Ali (a.s), İbn-i Mülcem (Allah ona lanet etsin) tarafından kılıçla yaralanınca oğlu Hasan ve Hüseyin (a.s)’a şöyle buyurdu: “Size Al­lah’tan korkmanızı ve her ne kadar dünya sizi istese de dünyayı istememenizi, dünya sizden bir şey aldığında buna üzülmemenizi, hak üzere konuşmanızı, (ahirette alacağınız) mükafat için amel etmenizi, zalime düşman ve mazluma ise yardımcı olmanızı tavsiye ediyorum.”

(Nehc’ül Belağa  47. Mektup)

 

* * *

 

43 ـ قالَ الاِْمامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

فَإنِّي أُوْصِيكَ بِتَقْوَى اللهِ ـ أَيْ بُنَيَّ ـ وَلُزُومِ أَمْرِهِ، وَعِمارَةِ قَلْبِكَ بِذِكْرِهِ، وَالاِْعْتِصامِ بِحَبْلِهِ. وَأَيُّ سَبَب أَ وْثَقُ مِنْ سَبَب بَيْنَكَ وَبَيْنَ اللهِ إِنْ أَنْتَ أَخَذْتَ بِهِ !

نهج البلاغة الرسالة رقم / 31

43-Emir’el Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Ey oğlum sizlere Allah’tan sakınmanızı, em­rini gerekli görmenizi, zikriyle kalbinizi abad/bayındır kılmanızı (muhabbet ve aşk ocağı olan kalp ilahi aşk nuruyla daha iyi nurlanır ve Allah’tan gayrisine tevec­cüh etmez.) ve ipine sarılmanızı vasiyet ediyorum. Eğer sarılacak olursan Allah ile kendi arandaki sebep­ten/vesileden daha sağlam hangi sebep/vesile olabilir.!

(Nehc’ül Belağa 31. Mektup)

 

* * *

 

44 ـ عَنْ أَبي اُسامَةَ قالَ: سَمِعْتُ أَبا عَبْدِ اللهِ  عليه السّلام يَقُولُ: عَلَيْكَ بِتَقْوَى الله، وَالْوَرَعِ، وَالاِْجْتِهادِ، وَصِدْقِ الْحَديثِ، وَأَداءِ الاَْمانَةِ، وَحُسْنِ الْخُلُقِ، وَحُسْنِ الْجِوارِ، وَكُونُوا دُعاةً اِلى أَنْفُسِكُمْ بِغَيْرِ أَ لْسِنَتِكُمْ، وَكُونُوا زَيْناً، وَلا تَكُونُوا شَيْناً، وَعَلَيْكُمْ بِطُولِ الرُّكُوعِ وَالسُّجُودِ، فَاِنَّ أَحَدَكُمْ اِذا طالَ الرُّكُوعَ وَالسُّجُودَ، هَتَفَ اِبْلِيسُ مِنْ خَلْفِهِ وَقالَ: يا وَيْلَهُ، أَطاعَ وَعَصَيْتُ، وَسَجَدَ وَأَبَيْتُ.

الكافي / 2/77

44-Ebi Usame şöyle diyor: “Eba Abdillah (a.s)’ın (İmam Sadık’ın) şöyle buyurduğunu işittim: “Allah’tan kork, ver’a /takva sahibi ol, ibadetlerde gayretli davran, doğru konuş emanete riayet et, güzel ahlaklı ol ve kom­şularına iyi davran. İnsanları kendinize, dillerinizden gayrisiyle (amellerinizle) davet edin. Bize süs olun, bize utanç kaynağı olmayın, rüku ve secdeleriniz uzun olsun, şüphesiz ki sizden birinin rüku ve secdeleri uzarsa şey­tan arkalarından şöyle feryat eder: “Eyvahlar olsun bana; bu itaat etti, ben ise isyan ettim, o secde etti, ben ise secde etmekten sakındım.”

(el-Kafi, c.2, s.77)

 

* * *

 

45 ـ قالَ الاِْمامُ الْباقِرُ  عليه السّلام: وَجَدْنا في كِتابِ عَليِّ بنِ الْحُسَيْنِ  عليه السّلام: (اَلا اِنَّ أَوْلياءَ اللهِ لا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلا هُمْ يَحْزَنُونَ) اِذا أَ دُّوا فَرائِضَ اللهِ وأَخَذُوا سُنَنَ رَسُولِ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَآلِهِ وَتَوَرَّعُوا عَنْ مَحارِمِ اللهِ وَزَهِدُوا في عَاجلِ زَهْرَةِ الدُّنيا وَرَغِبُوا فِيما عِنْدَ اللهِ وَاكْتَسَبُوا الطَّيِّبَ مِنْ رِزْقِ اللهِ لِوَجْهِ اللهِ لا يُريدُونَ بِهِ التَّفاخُرَ والتَّكَاثُرَ ثُمَّ أَنْفِقُوا فِيما يَلْزَمُهُمْ مِنْ حُقُوق واجِبَة فَاوُلئِكَ الَّذينَ بارَكَ اللهُ لَهُمْ اكْتَسَبُوا وَيُثابُونَ عَلى مَا قَدَّمُوا لاِخِرَتِهِمْ.

بحار الانوار / 69 / 277

45-İmam Bakır  (a.s) Ali bin Hüseyin (a.s)’ın kita­bından naklen şöyle buyurmuştur: “Uyanık olun, şüp­hesiz ki Allah’ın dostlarına korku yoktur ve onlar asla üzülmezler, (Allah’ın dostluğu ise) Allah’ın farz kıldığı şeyleri eda etmek, Resulullah (s.a.v)’in sünnetine sarıl­mak, Allah’ın haramlarından kaçınmak, dünyanın gü­zelliklerinden uzak durmak, Allah nezdinde olanlara rağbet etmek, Allah’ın temiz rızıklarını sadece Allah için elde etmek, bu mallarla başkalarına karşı övünmemek ve elde ettiği malları Allah’ın farz kıldığı yerlerde infak etmekle mümkündür. Allah bu dostlarının elde ettikle­rine hayır ve bereket vermiş, ahiretleri için önceden gönderdikleri (ibadet ve infakları) sebebiyle mükafat taktir etmiştir.”

(Bihar’ul Envar, c.69,s.277)

 

* * *

 

46 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

اِنَّ النَّاسَ مِنْ عَهْدِ آدَمَ إلى يَوْمِنا هذا مِثْلُ أَسْنانِ الْمُشْطِ، لا فَضْلَ لِلْعَرِبيّ عَلَى الْعَجَمَيِّ وَلا للاِحْمَرِ عَلَى الاَْسْوَدِ إِلاّ بِالتَّقْوَى .

مستدرك الوسائل / 12 / 89

46-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz ki insanlar Hz. Adem (a.s)’dan günümüze bir tarağın dişleri gibi eşittir. Arabın, Arap olmayana ve kızılın si­yaha takva dışında bir üstünlüğü yoktur.”

(Müstedrek’ül Vesail, c.12, s.89)

 

* * *

 

47 ـ قالَ الاِْمامُ الصّادِقُ  عليه السّلام :

اِنَّ قَليلَ الْعَمَلِ مَعَ التَّقْوى خَيْرٌ مِنْ كَثِيرِ الْعَمَلِ بِلا تَقْوى.

الكافي / 2 / 76

47-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: Takva ile birlikte olan az amel, takvasız olan çok amelden daha hayırlıdır.

(el-Kafi, c.2, s.76)

 

 


 

 

 

 

 

Dua

 

48 ـ قالَ الاِْمامُ الصّادِقُ  عليه السّلام :

كُلُّ دُعاء يُدْعَى اللهُ عَزَّ وَجَلَّ بِهِ مَحْجُوبٌ عَنِ السَّماءِ حَتى يُصَلّي عَلى مُحَمَّد وَآلِ مُحَمَّد.

الكافي / 2 / 493

48-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Allah’a ya­pılan bütün dualar Muhammed ve Al-i Muhammed’e salavat gönderilmedikçe göklere örtülüdür/yükselmez.”

(el-Kafi, c.2, s.493)

 

* * *

 

49 ـ قالَ الاِْمامُ الصّادِقُ  عليه السّلام :

يَتَمَنّى الْمُؤْمِنُ أَ نَّهُ لَمْ يُسْتَجَبْ لَهُ دَعْوَةٌ في الدُّنْيا مِمّا يَرى مِنْ حُسْنِ الثَّوابِ.

الكافي / 2 / 491

49-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Mümin in­san (ahirette dünyadaki çektiği sıkıntılar karşılığında) kendisine verilen güzel mükafatları görünce dünyadaki hiç bir duasının  müstecab olmamasını temenni eder.” (Zira duası müstecab olunca o belalardan kurtulmuş, dolayısıyla da sıkıntılara katlanma sevabından mahrum kalmıştır.)

(el-Kafi c.2,s.492)

 

* * *

50 ـ قالَ الاِْمامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

اَحَبُّ الاعْمالِ اِلى اللهِ عَزَّ وَجلَّ فِي الاَرْضِ الدُّعاءُ وأَفْضَلُ الْعِبادَةِ الْعَفافُ.

بحار الانوار/ 93 / 295

50-Emir’el Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Allah azze ve celle’ye yeryüzünde en sevimli gelen amel duadır. İbadetlerin en üstünü ise if­fettir.”

(Bihar’ul Envar, s.93, s.295)

 

* * *

51ـ عَنْ أَبي بَصير وَمُحمَّدِ بْنِ مُسْلم عَنْ أَبي عَبْدِ الله عليه السّلام قَالَ: حَدَّثَني أَبي عَنْ جَدّي عَنْ آبائِهِ أَ نَّ اَميرَ الْمُؤمِنينَ عليه السّلام قَالَ فِيما عَلَّمَ أَصْحابَهُ، تُفْتَحُ أَبْوابُ السَّماءِ في خَمْسَةِ مَواقيتَ: عِنْدَ نُزُولِ الْغَيْثِ، وَعِنْدَ الزَّحْفِ، وَعِنْدَ الاَذانِ، وَعِنْدَ قِراءَةِ الْقُرْآنِ وَمَعَ زَوالِ الشَّمْسِ، وَعِنْدَ طُلُوعِ الْفَجْرِ.

الخصال / 302

51-Ebu Basir ve Muhammed bin Müslim’den naklen Ebi Abdillah  (a.s)’ın şöyle buyurduğunu rivayet et­mektedir: “Babam babasından, o da babalarından Emir’el Müminin İmam Ali (a.s)’ın ashabına şöyle bu­yurduğunu nakletmiştir: “Göklerin kapısı şu beş vakitte açılır: yağmur yağarken, düşmanla savaşırken, ezan okunurken, Kur’an okunurken, öğlen vakti ve güneş doğarken.”

(el-Hisal/302)

 

* * *

 

52ـ قالَ الاِْمامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

اِغْتَنِمُوا الدُّعاءَ عِنْدَ خَمْسَةِ مَواطِنَ: عِنْدَ قِراءَةِ الْقُرآنِ، وَعِنْدَ الاذانِ، وَعِنْدَ نُزُول الغَيْثِ، وَعِنْدَ اِلْتِقاءِ الصَّـفَّيْنِ لِلشَّهادَةِ، وَعِنْدَ دَعْوَةِ الْمَظْلُومِ فَاِنَّها لَيْسَ لَها حِجابٌ دوُنَ الْعَرْشِ.

بحار الانوار / 93 / 343

52-Emir’el Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Şu beş vakitte dua etmeyi ganimet bilin: Kur’an okunurken, ezan okunurken, yağmur yağarken, şahadet için düşmanla karşılaşırken ve mazlum insan dua ederken. Zira arş ile mazlumun duası arasında hiç­bir perde yoktur.

(Bihar’ul Envar, c.93, s.343)

 

* * *

 

53 ـ قالَ الاِْمامُ الْحُسَيْنُ  عليه السّلام :

الَلّهُمَّ إِنَّكَ أَ قْرَبُ مَنْ دُعِيَ، وَأَ سْرَعُ مَن أَجابَ، وَأَكْرَمُ مَنْ عَفا، وَأَوْسَعُ مَنْ أَ عْطى، وَأَ سْمَعُ مَن سُئِلَ، يا رَحْمنَ الدُّنْيا وَالاخِرَةِ وَرَحيمَهُما.

دعاء عرفة

53-İmam Hüseyin (a.s) şöyle buyurmuştur: “Allahım sen çağrılanların en yakınısın, icabet edenlerin en hızlı­sısın, affedenlerin en kerimisin, ihsan edenlerin en geni­şisin, istenilenlerin en çok duyanısın, ey dünya ve ahiretin rahman ve rahimi.”

(Arafe Duası)

 

* * *

 

54 ـ قالَ الاِْمامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

مَنْ اُعْطِيَ أَرْبَعاً لَمْ يُحْرَمْ أَرْبَعاً: مَنْ اُعْطِيَ الدُّعاءِ لَمْ يُحْرَمِ الاجابَةَ، وَمَنْ اُعْطِيَ التَّوْبَةَ لَمْ يُحْرَمِ الْقَبُولَ، وَمَنْ اُعْطِيَ الاسْتِغْفارَ لَمْ يُحْرَمِ الْمَغْفِرَةَ، وَمَنْ اُعْطِيَ الشُّكْرَ لَمْ يُحْرَمِ الزِّيادَةَ.

نهج البلاغة، الكلمات القصار / 135

54-Emir’el Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Kendisine dört şey verilen, dört şeyden mah­rum olmaz: Kendisine dua verilen, icabetten mahrum; kendisine tövbe verilen, kabulden mahrum olmaz; ken­disine istiğfar verilen mağfiretten mahrum olmaz ve kendisine şükür verilen, (nimetlerinin) artışından mah­rum olmaz.”

(Nehc’ul Belağa, el-Kelimat’ul-Kısar/135)

(Seyyid Razi -Allah’ın rahmeti üzerine olsun- şöyle diyor: “Bu dört konunun şahidi Allah’ın kitabında da mevcuttur; ama dua hakkında  bir ayette şöyle buyuruluyor: “..Bana dua edin, duanızı kabul ede­yim...”[7] İstiğfar hakkında ise bir ayette şöyle buyuruluyor: “Kim bir kötülük yapar, yahut nefsine zulmeder de sonra Allah’tan mağfiret dilerse, Allah’ı çok yarlığayıcı ve esirgeyici bulacaktır.”[8] Şükür hak­kında ise bir ayette şöyle buyurulmaktadır: “Hatırlayın ki Rabbiniz size: Eğer şükrederseniz, elbette size (ni­metimi) artıracağım...diye bildirmişti.”[9] Tövbe hakkında ise şöyle buyurmuştur: “Allah’ın kabul edeceği tövbe, ancak bilmeden kötülük edip de sonra tez elden tövbe edenlerin tövbesidir; işte Allah bunların tövbesini ka­bule der; Allah her şeyi bilendir,  hikmet sahibidir.” [10]

 

* * *

 

55 ـ عَنْ أَبي عَبْدِ اللهِ  عليه السّلام في رَسالَة طَوِيلَة:

واَللهُِ مُصَيِّرٌ دُعاءَ الْمُؤْمِنينَ يَوْمَ الْقِيامَةِ لَهُمْ عَمَلاَ يَزِيدُهُمْ في الْجَنَّةِ.

بحار الانوار / 78 / 216

55-Ebi Abdillah, (İmam Sadık) -a.s- Şiilere yazdığı uzun bir mektubunda şöyle buyurmuştur: “Allah kıya­met günü Müminlerin duasını da onların iyi işlerinden sayar ve bu bahaneyle cennette kendilerine daha üstün bir mükafat verir.”

(Bihar’ul Envar, c.78, s.216)

 

* * *

 

56 ـ قالَ الاِْمامُ الصّادِقُ  عليه السّلام :

دَاوُوا مَرْضاكُمْ بِالصَّدَقِةِ وَادْفَعُوا أَبْوابَ الْبَلاءِ بِالدُّعاءِ.

التهذيب / 4 / 112

56-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Hastaları­nızı sadaka ile tedavi edin ve bela kapılarını dua ile ken­dinizden uzaklaştırın.”

(et-Tehzib, c.4, s.112)

* * *

 

57 ـ قالَ الاِْمامُ الصّادِقُ  عليه السّلام :

سَلْ حاجَتَكَ واَلِحَّ في الطَّلَبِ فَاِنَّ اللهَ يُحِبُّ اِلْحاحَ الْمُلِحِّينَ مِنْ عِبادِهِ الْمُؤْمِنينَ.

وسائل الشيعة / 7 / 60

57-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Allah’tan hacetini ısrarla dile; çünkü Allah mümin kullarından ıs­rarla dilekte bulunanları sever.”

(Vesail’üş-Şia, c.7, s.60)

* * *

58 ـ قالَ الاِْمامُ الصّادِقُ  عليه السّلام :

عَلَيْكُمْ بِالدُّعاءِ فَاِنَّكُمْ لا تُقَرَّبُونَ بِمِثْلِهِ.

الكافي / 2 / 467

58-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Dua et­mekten gaflet etmeyin; zira hiçbir şey dua gibi sizi Al­lah’a yakın kılmaz.”

(el-Kafi, c.2, s.467)

* * *

59ـ قالَ الاِْمامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

رُ بَّما سَأَ لْتَ الشَّيءَ فَلَمْ تُعْطَهُ وَاُعْطيتَ خَيْراً مِنْهُ.

غرر الحكم / 185

59-Emir’el Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “bir çok defa Allah’tan bir şey istersin de sana o şeyi vermez, ondan daha hayırlısını ihsan eder.”

(Gurer’ul-Hikem/185)

 


 

 

 

 

Ehl-i Beyt

 

60ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

مَثَلُ أَهْلِ بَيْتي في اُ مَّتي مَثَلُ سَفِينَةِ نُوح مَنْ رَكِبَها نَجا وَمَنْ رَغِبَ عَنْها هَلَك...

بحار الانوار / 27 / 113

60-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Ümmetim arasında Ehl-i Beyt’imin misali, Nuh'un gemisi misali­dir. Ona binen kurtulur, ondan yüz çeviren ise helak olur.”

(Bihar’ul Envar c.27, s.113)

 

* * *

 

61 ـ قالَ الاِْمامُ الْباقِرُ  عليه السّلام :

اِنَّ حَديثَنَا يُحْيي الْقُلُوبَ.

بحار الانوار / 2/144

61-İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz ki biz Ehl-i Beyt’in sözleri kalpleri ihya eder.”

(Bihar’ul-Envar, c.2, s.144)

 

* * *

 

62 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

زَ يِّنُوا مَجالِسَكُمْ بِذِكْرِ عَلِيِّ بْنِ أَبي طالِب.

بحار الانوار / 38 / 199

62-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Meclisleri­nizi Ali bin Ebi Talib’in zikriyle süslendirin.”

(Bihar’ul Envar, c.38, s.199)

* * *

 

63 ـ في اِكْمالِ الدّينِ في حَديث عَنْ جابِرِ الْجُعْفي عَنْ جابِرِ بْنِ عَبْدِ اللهِ الاَ نْصارِيّ قَالَ: قُلْتُ يا رَسُولَ اللهِ عَرَفْنا اللهَ وَرَسُولَهُ، فَمَنْ أُولُوا الامْرِ الَّذينِ قَرَنَ اللهُ طاعَتَهُمْ بِطاعَتِكَ؟

فَقالَ  صلّى الله عليه وآله وسلم هُمْ خُلَفائي يا جابِرُ، وَأَئِمَّةُ الْمُسْلِمينَ مِنْ بَعْدي أَ وَّ لُهُمْ عَليُّ بْنُ أبي طالِب، ثُمَّ الْحَسَنُ وَالْحُسَينُ، ثُمَّ عَلِيُّ بْنُ الْحُسَيْنِ، ثُمَّ مُحَمَّدُ بْنُ عَلِيٍّ الْمَعْرُوفُ في التَّوْراةِ بِالْباقِرِ، وسَتُدْرِكُهُ يا جابِرُ، فَاِذا لَقَيْتَهُ فَاقْرَأْهُ مِنِّي السَّلامَ، ثُمَّ الصّادِقُ جَعْفَرُ بْنُ مُحَمَّد، ثُمَّ مُوسَى بْنُ جَعْفَر، ثُمَّ عَلِيُّ بْنُ مُوسى، ثُمَّ مُحَمَّدُ بْنُ عَلِيٍّ، ثُمَّ عَليُّ بْنُ مُحَمَّد، ثُمَّ الْحَسَنُ بْنُ عَلِيٍّ، ثُمَّ مُحَمَّدُ بْنُ عَلِيٍّ، ثُمَّ عَلِيُّ بنُ مُحَمَّد، ثُمَّ الْحَسَنُ بْنُ عَلِيٍّ، ثُمَّ سَمييِّ وَكَنييِّ حُجَّةُ اللهِ في أَرْضِهِ، وَبَقِيَّتُهُ في عِبادِهِ اِبْنُ الْحَسَنِ بْن عَلِيٍّ، ذاكَ الَّذي يَفْتَحُ اللهُ تَعالى ذِكْرَهُ عَلى يَدَيْهِ مَشَارِقَ الارْضِ وَمَغارِبَها، ذَاكَ الَّذي يَغيبُ عَنْ شِيعَتِهِ وَأَ ولِيائِهِ غَيْبَةً لا يَثْبُتُ فِيها عَلَى الْقَوْلِ بِإمامَتِهِ إلاّ مَنِ امْتَحَنَ اللهُ قَلْبَهُ لِلايمانِ قَالَ جابِرٌ، فَقُلْتُ لَهُ: يا رَسُولَ اللهِ فَهَلْ يَقَعُ لِشيعَتِهِ الانْتِفاعُ بِهِ في غَيْبَتِهِ، فَقالَ إي وَالَّذي بَعَثَني بِالنُّبُوَّةِ اِنَّهُمْ يَسْتَضيؤُونَ بِنُورِهِ وَيَنْتَفِعُونَ بِوِلايَتِهِ في غَيْبَتِهِ كَإنْتِفاعِ النّاسِ بِالشَّمْسِ وَاِنْ تَجَلَّـلَها سَحابٌ.

اكمال الّدين / 1 / 253

63-İkmal’ud-Din’de Cabir’ul-Cufi’den nakledilen bir rivayette, Cabir bin Abdullah-i Ensari şöyle diyor “Allah azze ve celle Peygamberine, “Ey iman edenler, Allah’a Resule ve sizden olan emir sahiplerine itaat edin.” ayetini nazil buyurunca Resulullah’a şöyle arz ettim: “Ey Allah’ın Resulü ben Allah’ı ve Resulünü tanıdım; ama Allah’ın, itaatini sana itaatle yan yana zikrettiği bu emir sahipleri kimlerdir?” Bunun üzerine Peygamber (s.a.v) şöyle bu­yurdu: “Ey Cabir onlar benim halifelerim ve benden sonra Müslümanların imamlarıdır. Onların ilki Ali bin Ebi Talib’dir, sonra da Hasan ve Hüseyin’dir. Sonra da Tevrat’ta Bakır diye bilinen ve senin çağına erişeceğin Muhammed bin Ali’dir. Ey Cabir, onu görecek olursan ona selamımı ilet. Daha sonra Cafer bin Muhammed, ondan sonra Musa bin Cafer, ondan sonra Ali bin Musa, ondan sonra Muhammed bin Ali, ondan sonra Ali bin Muhammed, ondan sonra, Hasan bin Ali, on­dan sonra da benim adımı ve künyemi taşıyan Allah’ın yeryüzündeki hücceti ve kulları arasındaki Bakiyye’si olan Hasan bin Ali’nin oğlu (Hz. Mehdi) olacaktır. Al­lah yeryüzünün doğusu ve batısını onunla fethedecek­tir. O Şiilerinden ve dostlarından gaybete çekilecektir. Allah’ın kalbini imanla denediği kimseler dışında hiç kimse onun imametine inanma noktasında sabit (imanlı) kalmayacaktır.”

Cabir şöyle dedi: Bunun üzerine ben de Peygamber’e şunu sordum: “Ey Resulullah gaybet halinde de Şiile­rine bir faydası olacak mı?” Bunun üzerine Resulullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Beni nübuvvet ile gönderene andolsun ki Şiileri bulutların kapladığı güneşten istifade eden insanlar gibi onun nuruyla nurlanacak ve gaybet zamanında bile velayetinden faydalanacaklardır.”

(İkmal’ud-Din, c.1, s. 253)

* * *

 

64 ـ قَالَ مالِكُ بْنُ أَ نَس عَنْ فَضْلِ الاِْمامِ الصّادِقِ  عليه السّلام :

مَا رَأَتْ عَيْنٌ وَلا سَمِعَتْ اُذُنٌ وَلا خَطَرَ عَلى قَلْبِ بَشَر أَفْضَلُ مِنْ جَعْفَر الصّادِقِ فَضْلاً وَعِلْماً وَعِبادَة وَوَرَعاً.

بحار الانوار / 47 / 28

64-Malik b. Enes İmam Sadık (a.s)’ın fazileti hak­kında şöyle diyor: “Hiç bir göz, hiç bir kulak ve hiç bir kalp İmam Cafer’us-Sadık (a.s)’dan fazilet, ilim, ibadet ve takva açısından daha üstününü görmemiş, duymamış ve tanımamıştır.”

(Bihar’ul-Envar, c. 47, s. 28)

* * *

 

65- قالَ الاِْمامُ الْحُسَيْنُ  عليه السّلام :

فَلَعَمْري مَا الاِمامُ إلاّ الْحاكِمُ بِالْكِتابِ، اَلْقائِمُ بِالْقِسطِ، الدَّائِنُ بِدينِ الْحَقِّ، الحابِسُ نَفْسَهُ عَلى ذاتِ اللهِ.

الارشاد / 204

65-İmam Hüseyin (a.s) şöyle buyurmuştur: “Canıma and olsun ki İmam sadece Allah’ın hükmüne göre hü­küm veren, adaleti uygulayan, ilahi hak dine inanan ve Allah yolunda ve ilahi hudutlarda nefsini dizginleyen kimsedir.”

(İrşad/204)

 

 

Ehl-i Beyt (a.s)’ın Sevgisi

 

66ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

أَدِّبُوا أَ وْلادَكُمْ عَلى ثَلاث: حُبُّ نَبِيِّكُمْ وَحُبُّ أَ هْلِ بَيْتِهِ وَعَلى قِراءَةِ الْقُرآنِ.

الجامع الصغير / 1 / 14

66-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Çocukları­nızı üç şey üzere terbiye edin: Peygamberinizin sevgisi, Ehl-i Beyt’inin sevgisi ve Kur’an-ı Kerim’i kıraat etmek üzere...”

(ec-Cami’us-Sağir, c. 1, s. 14)

 

* * *

67 ـ قالَ الاِْمامُ الصّادِقُ  عليه السّلام :

مَنْ لَمْ يَقْدِرْ عَلى صَلَتِنا فَلْيَصِلْ صالِحي مَوالِينا وَمَنْ لَمْ يَقْدِرْ عَلى زِيارَتِنا فَلْيَزُرْ صالِحي مَوالِينا يُكْتَبْ لَهُ ثَوابُ زِيارَتِنا.

بحار الانوار / 74 / 354

67- İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Bizim hakkımızda ihsan ve iyilik edemeyenler bizim salih dostlarımıza iyilik etsinler. Bizi ziyaret edip göreme­yenler salih şiileri ziyaret edip görsünler. Böylece ken­dilerine bizi ziyaret etmenin sevabı yazılır.”

(Bihar’ul-Envar, c. 74, s. 354)

 

* * *

 

68 ـ قالَ الاِْمامُ مُحَمَّدٌ الْباقِرُ  عليه السّلام :

أَفْضَلُ ما يَتَقَرَّبُ بِهِ الْعِبادُ اِلى اللهِ عَزَّوَجَلَّ طاعَةُ اللهِ وَطاعَةُ رَسُولِهِ وَطاعَةُ اُولي الامْرِ قَالَ أَبُو جَعْفَر  عليه السّلام: حُبُّنا اِيمانٌ وَبُغْضُنا كُفْرٌ.

الكافي / 1 / 187

68-İmam Muhammed Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “İnsanları Allah azze ve celle’ye yaklaştıran en üstün şey Allah’a itaat, resule itaat ve emir sahiplerine itaat­tir.” (Daha sonra İmam Bakır (a.s) şöyle buyurdu:) “Bi­zim sevgimiz iman ve bize buğz etmek ise küfürdür.”

(el-Kafi, c. 1, s. 187)

 

* * *

 

69 ـ قالَ الاِْمامُ الصّادِقُ  عليه السّلام :

اِنَّ فَوْقَ كُلِّ عِبادَة عِبادَةً وَحُبُّنا أَ هْلَ الْبَيْتِ أَ فْضَلُ عِبادَة.

بحار الانوار / 37 / 91

69-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Her iba­detin üstünde bir ibadet vardır, biz Ehl-i Beyt’in sevgisi ise ibadetlerin en üstünüdür.”

(Bihar’ul-Envar, c 27, s. 91)

 

* * *

 


 

 

 

Övülmüş-Güzel Sıfatlar

 

70 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

اَلا اُ نْبِّئُكُمْ بِالْمُؤْمِنِ؟ مَنِ ائْتَمَنَهُ الْمُؤْمِنُونَ عَلى أَنْفُسِهِمْ وَأَ مْوالِهِمْ، ألا اُ نَبِّئُكُمْ بِالْمُسْلِمِ؟ مَنْ سَلِمَ الْمُسْلِمُونَ مِنْ لِسانِه وَيَدِه... والْمُؤْمِنُ حَرامٌ عَلَى الْمؤْمِنِ أَنْ يَظْلِمَهُ أَوْ يَخْذُلَهُ أَوْ يَغْتابَهُ أَوْ يَدْفَعَهُ دَفْعَةً.

الكافي / 2 / 235

70-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Size mü­mini haber vereyim mi? Mümin, müminlerin nefisleri ve malları hususunda  kendisinden emanda oldukları kimsedir. Size müslümanın kim olduğunu ha­ber vere­yim mi? Müslüman, Müslümanların elinden ve dilinden emanda oldukları kimsedir. Muhacir ise kötü­lükleri ke­nara itip Allah’ın haramlarını terk eden kimse­dir. Mü­minin mümine zulüm etmesi, onu yardımsız bı­rakması, gıybetini etmesi veya onu kendinden uzaklaş­tır­ması/kovması haramdır.”

(el-Kafi, c. 2, s. 235)

 

* * *

 

71 ـ قالَ الاِْمامُ الصّادِقُ  عليه السّلام :

لا يَنْبَغي لِلْمُؤْمِنِ أَنْ يَجْلِسَ مَجْلِساً يُعْصَى اللهُ فِيهِ وَلا يَقْدِرُ عَلى تَغْييرِهِ.

الكافي / 2 / 374

71-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Değiştir­meye gücü yetmediği halde Allah’a isyan edilen bir toplantıya katılması mümine yakışmaz.”

(el-Kafi, c. 2, s. 374)

 

* * *

 

72 ـ قالَ الاِْمامُ الصّادِقُ  عليه السّلام :

مَنْ صَدَقَ لِسانُهُ زَكى عَمَلُهُ، وَمَنْ حَسُنَتْ نِيَّتُهُ زادَ اللهُ في رِزْقِهِ وَمَنْ حَسُنَ بِرُّهُ بِأَ هْلِهِ زادَ اللهُ في عُمْرِهِ.

الخصال / 1 / 88

72-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Sözü doğru olanın ameli temiz olur, niyeti iyi olanın Allah rızkını arttırır. Ehline iyi davrananın Allah ömrünü uzatır.”

(el-Hisal, c. 1, s. 88)

 

* * *

 

73 ـ قالَ الاِْمامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

جاءَ رَجُلٌ اِلَى النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَآلِهِ فَقالَ: عَلِّمْني عَمَلاً يُحِبُّنيَ اللهُ تَعالى عَلَيْهِ وَيُحِبُّنيَ الْمَخلُوقُونَ وَيُثرِي اللهُ مالي وَيُصِحُّ بَدني وَيُطيلُ عُمْري وَيَحْشُرُني مَعَك، قَالَ: هذِهِ سِتُّ خِصال تَحتاجُ اِلى سِتِ خِصال: اِذا أَرَدْتَ أَنْ يُحِبَّك اللهُ فَخِفْهُ وَاِتَّقِهِ، واِذا أَرَدْتَ اَن يُحِبَّكَ الْمَخْلُوقُونَ فَاَحْسِنْ اِلَيْهِمْ وَاِرْفِضْ ما في أيْدِيهِمْ، واِذا أرَدْتَ أَنْ يُثْرِيَ اللهُ مالَكَ فَزَكِّهِ، واِذا أَرَدْتَ أَنْ يُصِحَّ اللهُ بَدَنَكَ فَأَكْثِر مِنَ الصَّدَقَةِ، وَاِذا أَرَدْتَ أَنْ يُطيلَ اللهُ عُمْرَكَ فَصِلْ ذَوي أَرْحامِكَ، وَاِذا أَرَدْتَ أن يَحْشُرَك اللهُ مَعي فَاَطِلِ السُّجُودَ بَيْنَ يَديِ اللهِ الْواحِدِ القَهّارِ.

سفينة البحار / 1 / 599

73-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Adamın birisi Resulullah (s.a.v)’in yanına gele­rek şöyle dedi: “Bana, (yaptığım takdirde) Allah ve kul­larının beni seveceği, Allah’ın malımı çoğaltacağı, bede­nimi salim/sağlıklı kılacağı, ömrümü uzatacağı ve beni seninle haşr edeceği bir ameli öğret.” Bunun üzerine Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: “Bu dediğin amelin altı hasleti vardır ki bu altı haslet de diğer altı haslete muhtaçtır: Allah’ın seni sevmesini istiyorsan ondan kork ve sakın, insanların seni sevmesini istiyorsan, on­lara iyilik et ve ellerinde olan şeyleri kendilerine ver. (onlardan alma) Allah’ın malını çoğaltmasını istiyorsan zekat ver, Allah’ın bedenini sağlıklı istiyorsan çok sa­daka ver, Allah’ın ömrünü uzatmasını istiyorsan, sıla-i rahimde bulun. Allah’ın seni benimle haşr etmesini isti­yorsan Vahid ve Kahhar olan Allah karşısında uzun secdelerde bulun.”

(Sefinet’ul-Bihar, c. 1, s. 599)

 

* * *

 

74 ـ عَنِ الْحارِثِ بْنِ الدِّلْهاثِ مَوْلَى الرِّضا  عليه السّلام قَالَ سَمِعْتُ أَ بَا الْحَسَنِ  عليه السّلام يَقُولُ لا يَكُونُ الْمُؤْمِنُ مُؤْمِناً حَتّى يَكُونَ فِيهِ ثَلاثُ خِصال: سُنَّةٌ مِنْ رَبِّهِ، وَسُنَّةٌ مِنْ نَبيِّه،، وسُنَّةٌ من وَلِيِّهِ، فَالسُّنَّةُ مِنْ رَبِّهِ: كِتْمانُ سِرِّهِ  قَالَ اللهُ عَزَّ وَجَلَّ (عالِمُ الْغَيْبِ فَلا يُظْهِرُ عَلى غَيْبِهِ اَحَداً اِلاّ مَنْ ارْتَضَى مِنْ رَسُول) وَاَمَّا السُّنَّةُ مِنْ نَبِيِّهِ: فَمُداراةُ النّاسِ فَاِنَّ اللهَ عَزَّ وَجَلَّ اَمَرَ نَبِيَّهُ بِمُداراةِ النّاس فَقالَ: (خُذِ الْعَفْوَ وَأْمُرْ بِالْعُرْفِ وَأعْرِضْ عَنِ الجاهِلينَ) وَاَمَّا السُّنَّةُ مِنْ وَلِيِّهِ: فَالصَّبْرُ في الْبَأساءِ وَالضَّراءِ فَاِنَّ اللهَ عَزَّ وَجَلَّ يَقُولُ (وَالصّابِرِينَ في الْبَأساءِ وَالْضَرّاءِ)

عيون أخبار الرضا / 1 / 256

74-Haris b. ed-Dilhas, İmam Rıza (a.s)’ın şöyle bu­yurduğunu nakletmektedir: “Mümin şu üç sıfata sahip olmadıkça asla mümin olamaz: Rabbinden bir sünnet Peygamberinden bir sünnet ve velisinden/imamından bir sünnet üzere... Rabbinden bir sünneti, Allah’ın sırla­rını gizlemesidir. Nitekim Allah-u Teala şöyle buyur­muştur: “Görülmeyeni bilen Allah, görülmeyene kim­seyi muttali kılmaz. Ancak peygamberlerden, bildirmek istediği bunun dışındadır”[11] Peygamberinden bir sünneti insanlarla iyi geçinmektir. Şüphesiz Allah azze ve celle Peygamberine insanlar ile iyi geçinmeyi emretmiş ve şöyle buyurmuştur: “Sen af yolunu tut, bağışla, uygun olanı emret, bilgisizlere aldırış etme.”[12] İmam ve velisin­den bir sünnet ise fakirlik ve hastalık durumlarında sab­retmesidir. Nitekim Allah-u Teala şöyle buyurmuştur: “Lakin iyilik...zorda, darda ve savaş alanında sabreden­lerdir.”[13]

 (Uyun-u Ahbar’ir-Rıza, c. 1, s. 256)

 

* * *

 

75 ـ قالَ الاِْمامُ الجَوادُ  عليه السّلام:

أَلْمُؤْمِنُ يَحْتَاجُ اِلى ثَلاثِ خِصال: تَوْفِيقٌ مِنَ اللهِ، وَواعِظٌ مِنْ نَفْسِهِ، وَقَبُولٌ مِمَّنْ يَنْصَحُهُ.

منتهى الامال/ 2 / 554

75-İmam Cevad (a.s) şöyle buyurmuştur: “Mümin insan şu üç haslete muhtaçtır: Allah’tan bir tevfik/başarı, kendinden bir vaazcı/öğütçü ve kendi­sine nasihat edenlerin nasihatını kabul etmek...”

Munteh’el-Amal c.2 s.554

 

* * *

 

76 ـ قِيلَ لَعَلِيِّ بْنِ الْحُسَيْنِ  عليه السّلام كَيْفَ أَصْبَحْتَ يَابْنَ رَسُولِ اللهِ؟ قَالَ: أَصْبَحْتُ مَطْلُوباً بِثَمانِ خِصال: أَللهُ تَعالى يَطْلُبُني بِالْفَرائِضِ، وَالنَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَآلهِ بِالسُّنَّةِ وَالْعِيالُ بِالْقُوتِ، وَالنَّفْسُ بِالْشَّهْوَةِ، وَالشَّيْطَانُ بِالْمَعْصِيَةِ وَالْحَافِظانِ بِصِدْقِ الْعَمَلِ، وَمَلَكُ الْمَوْتِ بِالرُّوحِ، وَالْقَبْرُ بِالْجَسَدِ، فَاَنا بَيْنَ هذِهِ الْخِصالِ مَطْلُوبٌ.

بحار الانوار / 76 / 15

76-İmam Ali b. Hüseyin’e, nasıl sabahladın, Ey İbn-i Resulillah?” diye sorulunca şöyle buyurdu: “Benden şu yedi sıfat taleb edilir bir halde sabahladım: Allah-u Teala benden farzları taleb etti, Peygamber (s.a.v) sün­netini taleb etti, ailem rızık ve yiyecek taleb etti, nefsim şehveti taleb etti, şeytan günahları taleb etti, amellerin koruyucusu olan iki melek amelin doğruluğu taleb etti, ölüm meleği ruhu taleb etti, kabir bedenimi taleb etti ve ben, benden istenilen bu yedi sıfat arasında kalmış bir halde sabahladım.

(Bihar’ul-Envar, c. 76, s. 15)

 

* * *

 

77 ـ قالَ الاِْمامُ الصّادِقُ  عليه السّلام :

اِنَّ الْمُؤْمِنَ مَنْ يَخافُهُ كُلُّ شَيء وَذلِكَ أَ نَّهُ عَزيزٌ في دينِ اللهِ ولا يَخافُ مِنْ شَىْء وَهُوَ عَلامَةُ كُلِّ مُؤْمِن.

بحار الانوار / 67 / 305

77-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz ki her şey müminden korkar, zira mümin Allah’ın di­ninde aziz ve güçlüdür, aynı zamanda mümin hiç bir şeyden korkmaz. Bu her müminin göstergesidir.”

(Bihar’ul-Envar, c. 67, s. 305)

 

* * *

 

 

 

 

 

 

Ehl-i Beyt (a.s)’ın Şiileri

ve Sıfatları

 

78 ـ عَنْ جابِر عَنْ أَبِي جَعْفَر  عليه السّلام قَالَ، قَالَ لي: يا جابِرُ أَيَكْتَفي مَنْ يَنْتَحِلُ التَّشَيُّعَ أَنْ يَقُولَ بِحُبِّنا أَهْلَ الْبَيْتِ فَوَاللهِ ما شِعَتُنا اِلاّ مَنْ اتَّقَى اللهَ وأَطاعَهُ، وَما كانُوا يُعْرَفُونَ يا جابِرُ اِلاّ بِالتَّواضُعِ وَالتَّخَشُّعِ وَالاْمَانَةِ، وَكَثْرَةِ ذِكْرِ اللهِ وَالصَّوْمِ وَالصَّلاةِ وَالْبِرِّ بِالْوالِدَيْنِ وَالتَّعاهُدِ لِلْجيرانِ   مِنَ الْفُقَراءِ وَأَهْل الْمَسْكَنَةِ وَالْغارِمينَ وَالاَْ يْتَامِ وَصِدْقِ الْحَديثِ وَتِلاوَةِ الْقُرْآنِ وَكَفِ الاَْ  لْسُنِ عَنِ النّاسِ اِلاّ مِنْ خَيْر، وَكانُوا أُمَناءَ عَشائِرِهِمْ في الاْشياءِ... الحديث

الكافي / 2 / 74

78-Cabir, Ebi Cafer (a.s)’ın (İmam Bakır (a.s)’ın) kendisine şöyle buyurduğunu nakletmektedir: “Ey Cabir, Şii olduğunu söylemek için sadece biz Ehl-i Beyt’e sevgisi olduğunu söylemek yeterli midir? Allah’a yemin olsun ki Şiilerimiz sadece Allah’tan korkanlar ve Allah’a itaat edenlerdir. Ey Cabir, şüphesiz ki onlar (Şi­ilerimiz) sadece tevazu, huşu, emanetdarlık, Allah’ı çok zikretmek, oruç tutmak, namaz kılmak, anne babasına iyilikte bulunmak; fakir komşularına, miskinlere, borç­lulara ve yetimlere yardımcı olmak, doğru konuşmak, Kur’an okumak, insanlar hakkında hayırlı şeyler ko­nuşma dışında diline sahip olma ve bütün işlerde ya­kınlarının emini olmakla tanınırlar...”

(Kafi, c. 2, s. 74)

 

* * *

 

79 ـ قَال حَدَّثَنا سُلَيْمانُ بْنُ مَهْرانَ قالَ دَخَلْتُ عَلَى الصّادِقِ جَعْفَرِ بْنِ مُحَمَّد   عليه السّلام وَعِنْدَهُ نَفَرٌ مِنَ الشّيعَةِ، فَسَمِعْتُهُ وَهُوَ يَقُولُ: مَعاشِرَ الشّيعَةِ، كُونُوا لَنا زَيْناً وَلا تَكُونُوا عَليْنا شَيْناً، قُولُوا لِلنّاسِ حُسْناً، وَاحْفَظُوا أَ لْسِنَتَكُمْ وَكُفُّوها عَنَ الْفُضُولِ وَقَبيحِ الْقَوْلِ.

الامالي / 400

79-Süleyman bin. Mehran şöyle diyor: “Hz. İmam Sadık (a.s)’ın huzuruna vardığımda yanında bulunan bir grup Şiiye şöyle dediğini işittim: “Ey Şiiler, bizim ziy­netimiz olun, utanç kaynağımız olmayın. Halka iyi şey­ler söyleyin, dillerinizi koruyun, fazla konuşmaktan ve kötü söz söylemekten alı-koyun

(El-Emali/400)

 

* * *

 

80 ـ عَنْ عَبْدِ اللهِ بْنِ بُكَيْر عَنْ أَبي عَبْدِ اللهِ  عليه السّلام قَالَ: اِنّا لَنُحِبُّ مَنْ كانَ عاقِلاً فَهِماً فَقيهاً حَليماً مُدارِياً صَبُوراً صَدُوقاً وَفِيّاً، اِنَّ اللهَ عَزَّ وَجَلَّ خَصَّ الانْبِياءَ  عليه السّلام بِمَكارِمِ الاخْلاقِ، فَمَنْ كانَتْ فيهِ فَلْيَحْمَدِ اللهَ عَلى ذلِكَ وَمَنْ لَمْ تَكُنْ فيهِ فَلْيَتَضَرَّعْ اِلَى اللهِ عَزَّوَجَلَّ وَلْيَسْأَ لْهُ اِيّاها، قَالَ قُلْتُ جُعِلْتُ فِداكَ وَما هُنَّ ؟

قالَ: هُنَّ الْوَرَعُ، وَالْقَناعَةُ، وَالْصَبْرُ، وَالشُّكْرُ، وَالْحِلْمُ، وَالْحَياءُ، وَالسَّخاءُ، وَالشَّجاعَةُ، وَالْغِيرَةُ وَالْبِرُّ، وَصِدْقُ الْحَديثِ، وَاَداءُ الامَانَةِ.

الكافي / 2 / 56

80-Abdullah bin. Bukeyr, Ebi Abdillah (İmam Sa­dık) (a.s)’ın şöyle buyurduğunu naklediyor: “Biz şüphe­siz ki  akıllı, anlayışlı, fakih, halim, halkı idare eden, sa­bırlı, doğru ve vefalı olan kimseleri severiz.”

Şüphesiz ki Allah azze ve celle Peygamberleri ahlaki güzelliklere özgü kılmıştır. Her kim bu ahlaki güzellik­lere sahip olursa Allah onu över. Bu ahlaki özelliklere sahip olmayanlar da Allah’a yalvarıp yakarmalı ve Al­lah’tan ahlaki güzellikleri dilemelidir.

“Fedan olayım ahlaki güzellikler nedir?” diye so­runca da, Ebi Abdillah (a.s) şöyle buyurdu: “Vera (Al­lah’tan sakınma), kanaat, sabır, şükür, hilim, haya, cö­mertlik, cesaret, gayret, iyilik etmek, doğru sözlülük ve emanete riayet etmek.”

(El-Kafi, c.2, s.56)

 

* * *

 

81 ـ قالَ الاِْمامُ الْباقِرُ  عليه السّلام :

مَنْ كَانَ لِلّهِ مُطيعَاً فَهُوَ لَنا وَلِيٌّ وَمَنْ كانَ لِلّهِ عاصيّاً فَهُوَ لَنا عَدُوٌّ.

الكافي / 2 / 75

81-İmam Bakır (a.s) şöyle buyuruyor: “Her kim Al­lah’ın emrine itaat ederse bizim velimiz ve dostumuz­dur. Her kim de Allah’ın emirlerine isyan ederse bizim (Ehl-i Beyt’in) düşmanımızdır.”

(El-Kafi, c.2, s.75)

 

* * *

 

82 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

لا تَنْظُرْ اِلى صِغَرِ الْخَطيئَةِ وَلكِنِ اُنْظُرْ اِلى مَنْ عَصَيْتَ.

مستدرك الوسائل / 11 / 330 وبحار الانوار / 77/79

82-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:  “Günahın küçüklüğüne bakma, lakin kime isyan ettiğine bak.”

Müstedrek’ül-Vesail, c.11, s.330;

Bihar’ul-Envar, c.77, s.79

 

* * *

 

83 ـ قالَ الاِْمامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

مَنْ أَرادَ مِنْكُمْ أَنْ يَعْلَمَ كَيْفَ مَنْزِلَتُهُ عِنْدَ اللهِ فَلْيَنْظُرْ كَيْفَ مَنْزِلَةُ اللهِ مِنْهُ عِنْدَ الذُّ نُوبِ، كَذَلِكَ مَنْزِلَتُهُ عِنْدَ اللهِ تَبارَكَ وَتَعالى.

بحار الانوار / 70 / 18

83-Emir’el Müminin Ali (a.s) şöyle buyuruyor: “Siz­den her kim Allah’ın nezdindeki değerini/makamını bilmek istiyorsa, günah işlediği zaman Allah’ın kendi nezdindeki değerine/makamına bakmalıdır.” (Günah işleyen insan Allah’a bir değer/makam vermediği için, Allah da günahkar insana bir değer/makam vermez.)

Bihar’ul-Envar, c.70, s.18

 

* * *

84 ـ  قالَ الاِْمامُ الصّادِقُ  عليه السّلام :

أَ مَا تَعْلَمُونَ أنَّ أعْمالَكُمْ تُعْرَضُ عَلَيْهِ فَاِذا رَأى فِيها مَعْصِيَةً ساءَهُ ذلِكَ فَلا تَسُوؤُوا رَسُولَ اللهِ وَسُرُّوهُ.

الكافي / 1/219

84-İmam Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: “Amel defte­rinizin Resulullah (s.a.v)’e takdim edildiğini bilmiyor musunuz? Peygamber amel defterinizde bir günah gö­rünce üzülür. O halde (günah işleyerek) Peygamber (s.a.v)’i üzmeyin. (Güzel amellerinizle) Peygamber (s.a.v)’i sevindirin.”

el-Kafi, c. 1, s. 219

 

* * *

 

85 ـ قالَ الاِْمامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

قِلَّةُ الْعَفْو أَقْبَحُ الْعُيُوبِ وَالتَّسَرُّعُ اِلَى الانْتِقامِ أَعْظَمُ الذُّ نُوبِ.

غرر الحكم / 235

85-Emir’el-Mü’minin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “En çirkin ayıp az af etmek hataları görmektir. En büyük günah ise intikam almada acele davranmak­tır.”

Gurer’ul-Hikem, s. 235

* * *

 

86 ـ عَنِ الاَ صْبَغِ بْنِ نَباتَةَ عَنْ عَلِيٍّ  عليه السّلام قَال: قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَآلِهِ، اِذا غَضِبَ اللهُ عَزَّوَجَلَّ عَلى أُ مَّة وَلَمْ يَنْزِلْ بِهَا الْعَذابُ غَلَتْ أَسْعارُها، وَقُصُرَتْ أَعْمارُها، وَلَمْ تَرْبحْ تُجّارُها وَلَمْ تَزْكُ ثِمارُها، وَلَمْ تَغْزُرْ أَ نْهارُها، وَحُبِسَ عَنْها أَمْطارُها، وُسُلِّطَ عَلَيْها شِرارُها.

الخصال / 2 / 360

86-Esbag b. Nebate Hz. Ali’den naklen Resulullah (s.a.v)’in şöyle buyurduğunu aktarmaktadır: “Allah azze ve celle bir ümmete gazab eder de herhangi bir azap nazil olmazsa o toplumda enflasyon yükselir, ömürleri kısalır tüccarları kar etmez, meyveleri temiz ve bol ol­maz, nehirleri dolup taşmaz, yağmurları kesilir ve ken­dilerine kötü kimseler hakim olur.

el-Hisal, c. 2, s. 360

 

* * *

 

87ـ عَنْ أَبي جَعْفَر  عليه السّلام قَالَ وَجَدْنا في كِتابِ عَلِيٍّ  عليه السّلام قَال: قَالَ رُسُولُ الله صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَآلِهِ، اِذا ظَهَرَ الزِّنِا كَثُرَ مَوْتُ الْفُجْأَةِ، وَاِذا طُفِّفَ الْمِكْيالُ أَ خَذَهُمْ اللهُ بِالسِّنينَ والنَّقْصِ، وَاِذا مَنَعُوا الزَّكاةَ مَنَعَتِ الارْضُ بَرَكاتِها مِنَ الزَّرْعِ وَالثِّمارِ وَالْمَعادِنِ كُلِّها، وَاِذا جارُوا في الاحْكامِ تَعاوَنُوا عَلَى الظُّلْمِ وَالْعُدْوانِ، وَاِذا نَقَضُوا الْعُهُودَ سَلَّطَ اللهُ عَلَيْهِمْ عَدُوَّ هُمْ، وَاِذا قَطَعُوا الارْحامَ جُعِلَتِ الامْوالُ في أَيْدِي الاشْرارِ، واِذا لَمْ يَأْمُرُوا بِمَعْرُوف وَلَمْ يَنْهَوْا عَنْ مُنْكَر وَلَمْ يَتَّبِعُوا الاخْيارَ مِنْ أَهْلِ بَيْتي سَلَّطَ اللهُ عَلَيْهِمْ شِرارَهُمْ فَيَدْعُوا عِنْدَ ذَلِكَ خِيارُهُمْ فَلا يُسْتَجابُ لَهُمْ.

سفينة البحار / 2 / 630

87-Ebi Cafer -İmam Bakır- (a.s) şöyle buyurmuştur: “Ali (a.s)’ın kitabında, Resulullah (s.a.v)’in şöyle bu­yurmuş olduğunu gördüm: “Bir toplumda zina ortaya çıkarsa aniden ölümler (sekteler) artar, tartılarda hile­karlık yapılırsa hayat pahalılığına ve mal kıtlığına düçar olurlar, zekat vermezlerse yeryüzü ekin, meyve ve ma­deni zenginliklerinden onları mahrum kılar, Allah’ın hükümlerinde zulme baş vururlarsa zulüm ve tecavüze katkıda bulunmuş olurlar. Söz ve anlaşmalarını boz­duklarında da Allah onlara düşmanlarını musallat eder, sıla-i rahimde bulunmazlarsa malları kötü kimselerin elinde kalır, iyiliği emretmez ve kötülükten sakındır­mazlar ise ve biz Ehl-i Beyt’in iyilerine uymazlarsa Al­lah onlara kötü insanları musallat eder, bu takdirde de onları kendi hallerine bırakır ve dualarını asla kabul et­mez.”

Sefinet’ul-Bihar, c. 2, s. 630

 

* * *

 

88 ـ قالَ الاِْمامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

ما جَفَّتِ الدُّمُوعُ اِلاّ لِقَسْوَةِ الْقُلُوبِ وَما قَسَتِ الْقُلُوبُ اِلاّ لِكَثْرِةَ الذُّ نُوبِ.

بحار الانوار / 70 / 55

88-Emir’el-Mü’minin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur:”Göz yaşları sadece kalpler katılaştığı için kurur (akmaz olur) ve kalpler de sadece çok günahtan dolayı katılaşır.”

Bihar’ul-Envar, c. 70, s. 55

 

* * *

 

89 ـ قالَ اللهُ تَعالى لِداوُدَ  عليه السّلام:

يا دَاوُدُ! بَشِّرِ الْمُذْنِبينَ بِسِعَةِ رَحْمَتيَ الْمُطْلَقَةِ الَّتي وَسِعَتْ كُلَّ شَىْء لَئِلاّ يَقْنَطُوا مِنْ رَحْمَتي وَأَنْذِرِ الصِّـدِّيقِينَ بِسَطْوَةِ غَضَبي لِئَلاّ يَغْتَرُّوا بِطاعَتِهِمْ لاِنَّ الاْغْتِرارَ مُوجِبُ الْعُجْبِ وَالْعُجْبُ أَ شَدُّ الذُّ نُوبِ.

الاثني عشرية / 59

89-Allah-u Teala Davud (a.s)’a şöyle buyurmuştur: “Ey Davud günahkarları bütün varlık alemini kapsayan geniş rahmetim ile müjdele rahmetimden asla ümitlerini kesmesinler, doğruları da gazabımın büyüklüğü ile uyar ki itaatleri ile gururlanmasınlar, zira gurur insanın ken­dini beğenmesine yol açar, insanın kendisini beğenmesi de en büyük günahtır.”

el-İsna Aşeriye, s. 59

 

* * *

 

 

 

 


 

 

 

 

İlim ve Değeri

 

90 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

اَلْعالِمُ وَالْمُتَعَلِّمُ شَرِيكانِ في الاجْرِ وَلا خَيْرَ في سائِرِ النّاسِ.

بحار الانوار / 52 / 2

90-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: Alim ve ilim talipleri (üstad ve öğrencileri) mükafat ve ecirde ortaktırlar. Diğer insanlarda ise hayır yoktur.

Bihar’ul-Envar, c. 52, s. 2

 

* * *

 

91 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

مَنْ أَفْتَى النّاسَ بِغَيْرِ عِلْم كانَ ما يُفْسِدُهُ مِنَ الدِّينِ أَ كْثَرَ مِمّا يُصْلِحُهُ.

بحار الانوار / 2 / 121

91-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “İlmi ol­maksızın fetva verenlerin dinde açtığı bozukluklar, et­tiği islahlardan daha çoktur.”

Bihar’ul-Envar, c. 2, s. 121

 

* * *

 

92 ـ قالَ الاِْمامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

قِيمَةُ كُلِّ امْرِئ ما يُحْسِنُهُ.

نهج البلاغة / 482

92-Emir’el-Mü’minin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: Her şahsın değeri övdüğü şeye bağlıdır. (Her sanatçının değeri bildiği sanata bağlıdır, doktorun de­ğeri sağlığın önemine denktir, öğretmen ve alimin de­ğeri toplumun hidayet ve eğitiminin önemine denktir.)

Nehc’ül-Belağa, 482. Hutbe

 

* * *

 

93 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

أَلْعِلْمُ وَديعَةُ اللهِ في أَرْضِهِ، وَالْعُلَماءُ أُمَناؤهُ عَلَيْهِ، فَمَنَ عَمِلَ بِعِلْمِهِ أَ دّى اَمانَتَهُ...

بحار الانوار / 2 / 36

93-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “İlim Al­lah’ın yeryüzündeki emanetidir. Alimler ise Allah’ın yeryüzündeki güvendiği emin kimselerdir. Her kim il­miyle amel ederse gerçekte Allah’ın emanetine riayet etmiştir.”

Bihar’ul-Envar, c. 2, s. 36

 

* * *

 

94 ـ قالَ الاِْمامُ الْباقِرُ  عليه السّلام :

تَعَلَّمُوا الْعِلْمَ فَاِنَّ تَعَلُّمَهُ حَسَنَةٌ وَطَلَبَهُ عِبادَةٌ.

بحار الانوار / 78 / 189

94-İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “İlim öğre­nin; zira ilim öğrenmek iyiliktir. İlim taleb etmek ise ibadettir.”

Bihar’ul-Envar, c. 78, s. 189

 

* * *

 

95 ـ قالَ الاِْمامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

الشَّاخِصُ في طَلَبِ الْعِلْمِ كَالْمُجاهِدِ في سَبيلِ الله.

بحار الانوار / 1 / 179

95-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “İlim tahsilinde gayret edenler Allah yolunda cihad eden kimse gibidir.”

Bihar’ul-Envar, c. 1 s. 179

 

* * *

 

96 ـ  قالَ الاِْمامُ الصّادِقُ  عليه السّلام :

فَانْظُرُوا عِلْمَكُمْ هذا عَمَّنْ تَأْخُذُونَهُ.

بحار الانوار / 2 / 92

96-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “İlminizi kimden aldığınıza dikkat edin.”

Bihar’ul-Envar, c. 2, s. 92

 

* * *

 

97 ـ قالَ الاِْمامُ الصّادِقُ  عليه السّلام :

اُطْلُبُوا الْعِلْمَ وَتَزَيَّنُوا مَعَهُ بِالْحِلْمِ وَالْوَقارِ وَتَواضَعُوا لِمَنْ تُعَلِّمُونَهُ الْعِلْمَ.

الكافي / 1 / 36

97-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: İlim taleb edin ve ilimle birlikte hilim ve vakarla süslenin. Size ilim öğreten kimselere karşı mütevazi olun.”

el-Kafi, c. 1, s. 36

* * *

 

98 ـ  قالَ الاِْمامُ الصّادِقُ  عليه السّلام :

مَنْ تَعَلَّمَ الْعِلْمَ وَعَمِلَ بِهِ وَتَعَلَّمَ لِلّهِ دُعِيَ في مَلَكُوتِ السَّمواتِ عَظِيماً.

الكافي / 1 / 35

98-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “İlim öğre­nen, bu ilmiyle amel eden ve Allah için başkalarına ilim öğreten kimse göklerin melekutunda büyük olarak anı­lır.

el-Kafi, c. 1, s. 35

* * *

 

99 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

خَيْرٌ الدُّ نْيا وَالاخِرَةِ مَعَ الْعِلْمِ.

بحار الانوار / 1 / 204

99-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Dünya ve ahiret hayrı, ilim iledir.” 

Bihar’ul-Envar, c. 1, s. 204

 

* * *

 

 

 

İlim Öğrenmenin Fazileti

 

100 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

مَنْ طَلَبَ الْعِلْمَ فَهُوَ كَالصّائِمِ نَهارَهُ الْقائِمِ لَيْلَهُ وَاِنَّ باباً مِنَ الْعِلْمِ يَتَعَلَّمُهُ الرَّ جُلُ خَيْرٌ لَهُ مِنْ أَنْ يَكُونَ لَهُ أَبُو قُبَيْس ذَهَباً فَأَ نْفَقَهُ في سَبيلِ اللهِ.

بحار الانوار / 1 / 184

100-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “İlim taleb eden kimse gündüzleri oruç tutan, geceleri ise ibadet eden kimse gibidir. İlmin bir babını öğrenen kimse için bu ilim Ebu Kubays dağı kadar altını olup da Allah yolunda infak etmesinden daha hayırlıdır.

Bihar’ul-Envar, c. 1, s. 184

 

* * *

 

101 ـ قالَ الاِْمامُ زَيْنُ الْعابِدِينَ  عليه السّلام :

لَوْ يَعْلَمُ النّاسُ ما في طَلَبِ الْعِلْمِ لَطَلَبُوهُ وَلَوْ بِسَفْكِ الْمُهَجِ وَخَوْضِ الْلُجَجِ.

الكافي / 1 / 35

101-İmam Zeyn’ül-Abidin (a.s) şöyle buyurmuştur: “İnsanlar ilim talebinin değerini bilmiş olsalardı deniz seferlerine ve ölüm tehlikesine bile aldırmadan ilim taleb ederdi”

Kafi, c. 1, s. 35

* * *

 

102 ـ قالَ الاِْمامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

لا يُدْرَكُ الْعِلْمُ بِراحَةِ الْجِسْمِ.

غرر الحكم / 348

102-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “İlim, cisim/beden rahatlığı ile tahsil edile­mez.”

Gurer’ul-Hikem, s. 348

 

* * *

 

103 ـ قالَ الاِْمامُ الصّادِقُ  عليه السّلام :

اِحْتَفِظُوا بِكُتُبِكُمْ فَاِنَّكُمْ سَوْفَ تَحْتاجُونَ اِلَيْها.

بحار الانوار / 3 / 152

103-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Yazdıkla­rınızı koruyun; zira yakında bu yazdıklarınıza muhtaç olacaksınız.”

Bihar’ul-Envar, c. 3, s. 152

 

* * *

 

104 ـ قالَ الاِْمامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

إِنَّ كَمالَ الدّينِ طَلَبُ الْعِلْمِ وَالْعَمَلُ بِهِ، أَلا وَإِنَّ طَلَبَ الْعَلْمِ أَ وْجَبُ عَلَيْكُمْ مِنْ طَلَبِ الْمَالِ.

الكافي / 1 / 30

104-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: Şüphesiz ki dinin kemali ilim taleb etmek ve bu ilmi ile amel etmektir. Bilin ki hiç şüphe yok, ilim taleb etmek sizler için mal taleb etmekten daha farzdır.”

el-Kafi, c. 1, s. 30

 

* * *

 

105 ـ  قالَ الاِْمامُ الْحَسَنُ  عليه السّلام:

عَلِّمِ النّاسَ عِلْمَكَ وَتَعَلَّمْ عِلْمَ غَيْرِكَ.

بحار الانوار / 78 / 111

105-İmam Hasan (a.s) şöyle buyurmuştur: “İlmini insanlara da öğret ve başkalarından da ilim öğren”

Bihar’ul-Envar, c. 78, s. 111

 

* * *

 

106 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

فَضْلُ الْعِلْمِ أَ حَبُّ اِلَى اللهِ مِنْ فَضْلِ الْعِبادَةِ.

بحار الانوار / 1 / 167

106-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Allah için ilmin üstünlüğü ibadetin üstünlüğünden daha sevimli­dir.”

Bihar’ul-Envar, c. 1, s. 167

 

* * *

 


 

 

 


 

 

 

 

İlim ve İlim Öğretmenin Fazileti

 

107 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

مَنْ سُئِلَ عَنْ عِلْم يَعْلَمُهُ فَكَتَمَهُ أُ  لْجِمَ بِلِجام مِنَ النّار.

الاثني عشرية / 11

107-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Her kim kendisinden bildiği bir şey sorulur da onu gizler ise, ağ­zına ateşten bir gem vurulur.” (Zira onlar şaşkınlığa dü­şen insanların derdine çare olabilir ve onlara yol göste­rerek hayatlarının akışını değiştirebilirler; dolayısıyla sessiz kalmaları büyük bir günahtır.”

el-İsna Aşeriye, s. 11

 

* * *

 

108 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

اَ  لْقُرآنُ مَأْ دَبَةُ اللهِ فَتَعَلَّمُوا مَأْدَبَتَهُ مَا اسْتَطَعْتُمْ.

بحار الانوار / 92 / 19

108-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kur’an Allah’ın okuludur, Allah’ın okulundan gücünüz yetti­ğince ilim öğrenin.”

Bihar’ul-Envar, c. 92, s. 19

 

* * *

 

109 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

إِنَّ مِمّا يَلحَقُ الْمُؤْمِنَ مِنْ عَمَلِهِ وَحَسَنَاتِهِ بَعْدَ مَوْتِهِ: عِلْماً عَلَّمَهَ وَنَشَرَهُ، وَوَلَداً صَالِحاً تَرَكَهُ، وَمُصْحَفاً وَرَّثَهُ.

سنن ابن ماجة / 1 / 88

109-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: Şüphesiz ki mümine öldükten sonra ulaşacak amel ve iyilikleri; öğrettiği ve yaydığı ilmi, geride bıraktığı salih evladı ve miras bıraktığı kitaplarıdır.

Sünen-i İbn-i Mace, s. 1, s. 88

 

* * *

 

110 ـ قال الامامُ الرِّضا  عليه السّلام:

رَحِمَ اللهُ عَبْداً أحْيى أَ مْرَنَا فَقُلْتُ لَهُ فَكَيْفَ يُحْيي أَمْرَكُمْ؟ قالَ عليه السّلام يَتَعَلَّمُ عُلُومَنا وَيُعَلِّمُهَا النّاسَ فَاِنَّ النّاسَ لَوْ عَلِمُوا مَحاسِنَ كَلامِنا لاَتَّبَعُونا.

معاني الاخبار / 180

110-İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: “İşi­mizi/emrinizi ihya edene Allah rahmet etsin.”

“Emriniz/İşiniz nasıl ihya edilir.” diye sorulunca da şöyle buyurdu: “İlmimizi öğrenir ve insanlara öğretir. Zira insanlar sözlerimizin güzelliğini bilecek olurlarsa, şüphesiz bize tabi olurlar.”

Meani’ul-Ahbar, s. 180

 

* * *

 

 

 

Alimlerin Fazileti ve Önemi

 

 

111 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

صِنْفانِ مِنْ أُ مَّتي إذا صَلَحا صَلَحَتْ أُ مَّتي وَإذا فَسَدا فَسَدَتْ أُ مَّتي، قيلَ يا رَسُولَ اللهِ وَمَنْ هُما؟ قالَ: أَ لْفُقَهاءُ والاُمَراءُ.

بحار الانوار / 2 / 49

111-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Ümme­timden iki grup islah olursa ümmetim de islah olur ve bozulursa ümmetim de bozulur.” Kendisine, “Ey Resulullah! Onlar kimdir?” diye sorunca da, “Alimler ve emirlerdir.” diye buyurdu.

Bihar’ul-Envar, c. 2, s. 49

 

* * *

 

112 ـ قالَ الامامُ الْباقِرُ  عليه السّلام :

اِذا جَلَسْتَ اِلى عالِم فَكُنْ عَلى أنْ تَسْمَعَ أَحْرَصَ مِنْكَ عَلى أَنْ تَقُولَ وَتَعَلَّمْ حُسْنَ الاسْتِماعِ كَما تَتَعَلَّمُ حُسْنَ الْقَوْلِ وَلا تَقْطَعْ عَلى أَحَد حَديثَهُ.

بحار الانوار / 1 / 222

112-İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Bir alimin yanına oturunca konuşmaktan çok onu dinleme gayreti içinde ol, güzel konuşmayı öğrendiğin gibi, güzel din­lemeyi de öğren ve hiç kimsenin sözünü kesme”

Bihar’ul-Envar, c. 1, s. 222

 

* * *

113 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

يا عَلِيُّ تَمَنّى جَبْرَئيلُ أَنْ يَكُونَ مِنْ بَني آدَمَ بِسَبْعِ خَصال: وَهِيَ الصَّلاةُ في الجَماعَةِ، وَمُجالَسَةُ الْعُلَماءِ، وَالصُّلْحُ بَيْنَ الاثْنينِ وَإكْرامُ الْيَتِيمِ، وَعِيادَةُ الْمَرِيضِ، وَتَشْييعُ الْجِنَازَةِ، وَسَقْيُ الْماءِ في الْحَجِّ، فَاحْرِصْ عَلى ذلِكَ.

الاثني عشرية / 245

113-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Ey Ali şu yedi sıfat sebebiyle Cebrail de insan oğlundan olmayı temenni etti.

1-Cemaat ile namaz kılmak

2-Alimler ile oturmak

3-İki kişinin arasını islah etmek

4-Yetimlere ikram etmek

5-Hastayı ziyaret etmek 6-Cenazeyi teşyi etmek

7-Hac mevsiminde hacılara su vermek.

O halde sen de bunları elde etme gayreti içinde olan.”

el-İsna Aşeriye, s. 245

 

* * *

 

114 ـ قالَ الامامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

إِنَّ كَلامَ الْحُكَماءِ إذا كانَ صواباً كانَ دَواءً، وَإذا كانَ خَطَأً كانَ داءً.

نهج البلاغة الكلمات القصار / 265

114-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Hikmet sahiplerinin sözleri doğru olursa ilaç gibidir. Hata olursa hastalık gibidir.”

Nehc’ül-Belağa, el-Kelimat’ul-Kısar/265

 

* * *

 

115 ـ قالَ الامامُ الْعَسْكَريُّ  عليه السّلام:

عُلَماءُ شيعَتِنا مُرابِطُونَ في الثَّغْرِ فَمَنِ انْتَصَبِ لِذلِكَ مِنْ شيعَتِنا كانَ أفْضَلَ مِمَّن جَاهَدَ الرُّومَ... لا نَّهُ يَدْفَعُ عَنْ أَ دْيانِ مُحِبّينا.

الاحتجاج / 2 / 155

115-İmam Hasan el-Askeri şöyle buyurmuştur: “Şii­lerimizin alimleri İslam sınırlarının koruyucularıdır. Bu yüzden Şiilerimizden her kim bu görevi üstlenirse ma­kamı Rum ordusuyla cihad eden kimseden daha üstün­dür. Zira bu kimse dostlarımızın ve takipçilerimizin inanç sınırlarını korumaktadır.”

el-İhticac, c. 2, s. 155

 

* * *

 

116 ـ قال الامامُ الرِّضا  عليه السّلام:

ألا إِنَّ الفَقيهَ مَنْ أَ فاضَ عَلَى النّاسِ خَيْرَهُ وأَ نقَذَهُمْ  مِنْ أَ عْدائِهِمْ وَوَفَّرَ عَلَيْهِمْ نِعَمَ جَنانِ اللهِ وَحَصَّلَ لَهُمْ رِضْوانَ الله تَعالى.

بحار الانوار / 2 / 5

116-İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: “Bilin ki şüphesiz fakih kimse halka hayrı dokunan, onları düş­manlarından kurtaran, onlara Allah’ın cennet nimetle­rini arttıran ve (onları hidayet ederek) ilahi rızayete ulaştıran kimsedir.”

Bihar’ul-Envar, c. 2, s. 5

 

* * *

 

117 ـ قالَ الامامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

... فَاِنَّ الْعالِمَ أَ عْظَمُ أجْراً مِنَ الصّائِمِ الْقائِمِ المُجاهِدِ في سَبيلِ اللهِ فَاِذا ماتَ الْعالِمُ ثُلِمَ في الاسْلامِ ثُلْمَةً لا يَسُدُّ ها اِلاّ خَلَفٌ مِنْهُ.

بحار الانوار / 2 / 43

117- Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Şüphesiz ki alim kimse; oruç tutan, namaz kı­lan ve Allah yolunda cihad eden kimsenin mükafatın­dan daha büyük mükafata sahiptir. Bir alim öldüğü za­man kendisinden yerine geçen biri olmadıkça İslam’da doldurulması mümkün olmayan bir gedik açılır.”

Bihar’ul-Envar, c. 2, s. 43

 

* * *

 

118 ـ قالَ الامامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

هَلَكَ خُزّانُ الامْوالِ وَهُمْ أَحْياءٌ، وَالْعُلَماءُ باقُونَ ما بَقيَ الدَّهْرُ، أَ عْيانَُهُمْ مَفْقُودَةٌ، وَأَ مْثالُهُمْ في الْقُلُوبِ مَوْجُودَةٌ.

نهج البلاغة الكلمات القصار / 147

118-Emir’el-Mü’minin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Mal biriktirenler, yaşadıkları halde helak ol­muşlardır. (Hiçbir faydalı etkileri yoktur) Ama alimler dünya baki kaldıkça onlar da baki kalırlar. (İnsanlar bunların varlığından istifade ederler.)  Bedenleri topra­ğın altında yok olsa da kalplerdeki emsalleri/varlıkları var olacaktır.”

Nehc’ül-Belağa, el-Kelimat’ul-Kısar/147

 

* * *

 

119 ـ قالَ الامامُ الْحُسَيْنُ  عليه السّلام :

إِنَّ مَجارِيَ الاُمُورَ الاحْكامِ عَلى أَ يْدي الْعُلَماءِ بِاللهِ، الاُمَناءِ عَلى حَلالِهِ وَحَرامِهِ...

تحف العقول / 172

119-İmam Hüseyin (a.s) şöyle buyurmuştur: “Şüp­hesiz ki işlerin mecrası ve hükümlerin icrası ilahi alimle­rin elinde olmalıdır. Onlar Allah’ın helal ve haramları­nın eminleridirler.”

Tuhef’ul-Ukul, s. 172

 

* * *

 

120 ـ  قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

قَالَ الْحَوارِيُّونَ لِعيسَى  عليه السّلام: يا رُوحَ اللهِ مَنْ نُجالِسُ؟ قَالَ: مَنْ يُذَكِّرُكُمُ اللهِ رُؤْيَتُهُ وَيَزيدُ في عِلْمِكُمْ مَنْطِقُهُ وَيُرَغِّبُكُمْ في الاخِرَةِ عَمَلُهُ.

بحار الانوار / 1 / 203

120-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Havariler Hz. İsa (a.s)’a şöyle dediler: Ey Ruhullah, kimler ile oturup kalkalım/dost olalım? Hz. İsa (a.s) şöyle cevap verdi: Gördüğünüzde sizlere Allah’ı hatırlatan, sözleri ilminizi arttıran ve amelleri, sizleri ahirete sevk eden kimseler ile oturup kalkın.”

Bihar’ul-Envar, c. 1, s. 203

 

* * *

 

121 ـ قالَ الامامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

لا يَشْغَلَنَّكَ عَنِ الْعَمَلِ لِلاخِرَةِ شُغْلٌ فَاِنَّ الْمُدَّةَ قَصيرَةٌ.

غرر الحكم / 335

121-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Hiç bir iş seni ahiretten alı koymasın (her za­man ahireti düşünün); zira fırsatlar oldukça kısadır.”

Gurer’ul-Hikem, s. 335

 

* * *

 

122 ـ قالَ الامامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

مَنْ بَاعَ آخِرَتَهُ بِدُ نْياهُ خَسِرَهُما.

غرر الحكم / 274

122-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Ahiretini dünyaya satan kimse, her ikisini de kaybetmiş sayılır.”

Gurer’ul-Hikem, s. 274

 

* * *

 

123 ـ قالَ الامامُ عَلِيُّ بنُ مُحَمَّد الْهادي  عليه السّلام :

أُ ذْكُرْ مَصْرَعَكَ بَيْنَ يَدَي أَ هْلِكَ فَلا طَبيبٌ يَمْنَعُكَ وَلا حَبيبٌ ينفعكَ.

بحار الانوار / 78 / 370

123-İmam Ali b. Muhammed el-Hadi şöyle buyur­muştur: “Ehlinin karşısında öleceğin anı hatırla, o an ölümü senden def edecek ne bir doktor bulunur ve ne de sana fayda verebilecek bir dost.”

Bihar’ul-Envar, c. 78, s. 370

* * *

 


 

 

 

 


 

 

 

 

Tövbe

 

124 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

إِنَّ أَ كْثَرَ صِياحِ أَ هْلِ النّارِ مِنَ التَّسْويفِ.

المحجة البيضاء

124-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Cehen­nem ehlinin feryat ve inlemesi daha çok tövbeyi ertele­dikleri içindir.”

el-Müheccet’ül-Beyza

 

* * *

 

125 ـ قالَ الامامُ الْباقِرُ  عليه السّلام :

التَّائِبُ مِنَ الذَّنْبِ كَمَنْ لا ذَنْبَ لَهُ.

وسائل الشيعة / 16 / 74

125-İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: Günahtan tövbe eden kimse, günah işlememiş gibidir.

Vesail’uş-Şia, c. 16, s. 74

 

* * *

 

126 ـ قالَ الامامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

كَمْ مِنْ مُسَوِّف بِالْعَمَلِ حَتّى هَجَمَ عَلَيْهِ الاجَلُ.

غرر الحكم / 240

126-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur:  “Nice insan (tövbe ve salih) amel etmeyi bu­gün ve yarına erteler de, ansızın ölüm kendilerini yaka­lar.”

Gurer’ul-Hikem, s. 240

 

* * *

 

127 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

يا عَلِيُّ طُوبى لِصُورَة نَظَرَ اللهُ  اِلَيْها تَبْكي عَلى ذَنْب لَمْ يَطَّلِعْ عَلى ذلِكَ الذَّ نْبِ أَحَدٌ غَيرُ اللهِ.

بحار الانوار / 77 / 63

127-Resulullah (s.a.v),  Ali (a.s)’a şöyle buyurmuştur: “Ya Ali, Allah’tan başka hiç kimsenin haberinin olma­dığı bir günahına ağlarken Allah’ın kendisine nazar et­tiği kimseye ne mutlu!” (Rivayetlerde de yer aldığı üzere insan  günahını hiç kimseye söylememeli, herkesten gizlemeli,  yalnızca Allah’ın huzurunda itiraf ve tövbe etmelidir.)

Bihar’ul-Envar, c. 77, s. 63

 

* * *

 

128 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

إنَّ الله تَبارَكَ وَتَعالى يُنْزِلُ مَلَكاً اِلىَ السَّماءِ الدُّ نْيا كُلَّ لَيْلَة في الثُّلْثِ الاخيرِ وَلَيْلَةِ الْجُمُعَةِ في أَ وَّلْ الْلَّيْلِ فَيَأْمُرُهُ فَيُنادِي: هَلْ مَنْ سائِل فَاُعْطِيَهُ؟ هَلْ مِنْ تائِب فَأَ تُوبَ عَلَيْهِ؟ هَلْ مِنْ مُسْتَغْفِر فَأغْفِرَ لَهُ؟

بحار الانوار / 3 / 314

128-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Allah-u tebarek ve teala her gece, gecenin üçte birinin son çey­reğinde ve Cuma geceleri ise gecenin ilk saatinde bir meleği dünya semasına indirir ve ona yüksek sesle şöyle feryat etmesini emreder: “Acaba ihtiyaç sahibi kimse yok mu hacetini gidereyim? Acaba tövbe eden kimse yok mu tövbesini kabul edeyim? Acaba istiğfar eden kimse yok mu kendisine mağfiret edeyim? (Cuma ge­celerinin uykusu “hasret uykusu” olarak adlandırılmış­tır. Çünkü kıyamet günü insanlar Cuma gecesi uyuduk­ları için üzülür, pişmanlık ve hasret duyarlar.)

Bihar’ul-Envar, c. 3, s. 314

 

* * *

129 ـ قالَ الامامُ الصّادِقُ  عليه السّلام:

أَ غْلِقُوا أَ بْوابَ الْمَعْصِيَةِ بِالاسْتِعاذَةِ وَافْتَحُوا أَ بْوابَ الطّاعَةِ بِالتَّسْمِيَةِ.

بحار الانوار / 92 / 216

129-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Günahla­rın kapısını, kovulmuş şeytandan Allah’a sığınarak ka­patın, ve itaatin kapısını ise bismillah ile açın.”

Bihar’ul-Envar, c. 92, s. 216

 



 

 

 

 

Müminlerin Yüzsuyunun

Korunması

 

130 ـ قالَ الامامُ الْباقِرُ  عليه السّلام :

يَجِبُ لِلْمُؤْمِنِ عَلَى الْمُؤْمِنِ أَنْ يَسْتُرَ عَلَيْهِ سَبْعينَ كَبيرةً.

بحار الانوار / 74 / 301

130-İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Mümin insana, mümin kardeşini yetmiş kere bir günahı işlerken görse dahi o günahı örtmesi/başkalarından gizlemesi farzdır. (Yüzsuyunu dökerek ve gururunu inciterek gü­nahını ifşa etmemesi gerekir.)

Bihar’ul-Envar, c. 74, s. 301

 

* * *

 

131 ـ قالَ الامامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

اِقْبَلْ عُذْرَ أَخيكَ وَإِن لَمْ يَكُنْ لَهُ عُذْرٌ فَالْتَمِسْ لَهُ عُذْراً.

بحار الانوار / 74 / 165

131-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “(Hata yapan) Müslüman kardeşinin özrünü kabul et, eğer özrü yoksa da sen onun için özür bul.” (İnsanların hatalarını mazur görmeye çalış!)

Bihar’ul-Envar, c. 74, s. 165

 

* * *

 

132 ـ قالَ الامامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

أَ قْبَحُ الْغَذْرِ اِذاعَةُ السِّرِّ .

مستدرك الوسائل / 12 / 305 رقم 14155

132-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Hıyanetin/ihanetin en çirkini (Müslüman ki­şinin) sırrını ifşa etmektir.”

Müstedrek’ül-Vesail, c. 12, s. 305, 14155. Hadis

 

* * *

 

 

133 ـ قالَ الامامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

نُصْحُكَ بَيْنَ الْمَلاِ تَقْريعٌ.

غرر الحكم / 322

133-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Hatalı insana başkalarının yanında nasihat et­mek, gerçekte onu ezmek/şahsiyetini zedelemek gibi­dir.” (Kimsenin olmadığı yerde nasihat etmek gerekir.)

Gurer’ul-Hikem/322

 

* * *

 

134 ـ قالَ الامامُ الصّادِقُ  عليه السّلام:

مِنْ أَ حَبِّ الاعْمالِ اِلَى اللهِ عَزَّوَجَلَّ اِدْخالُ السُّرُورِ عَلَى الْمُوْمِنِ ، اِشْباعُ جُوعَتِهِ أَوْ تَنْفيسُ كَرْبَتِهِ أَوْ قَضاءِ دَيْنِهِ.

الكافي / 2 / 192

134-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Allah azze ve celle katında en sevimli amel mümin kardeşini sevindirmektir: (Örneğin) Açlığını gidermek (onu do­yurmak), sıkıntısını gidermek veya borcunu öde­mek...(suretiyle mümin kardeşini sevindirmek Allah’ın en çok sevdiği şeydir.)

Kafi, c. 2, s. 192

 

* * *

 

135 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

اِصْلاحُ ذاتِ الْبَيْنِ أَ فْضَلُ مِنْ عامِّةِ الصَّلاةِ وَالصَّوْم.

بحار الانوار / 76 / 43

135-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “İki kişiyi arasını bulmanın sevabı, bir kimsenin bütün ömrü bo­yunca kıldığı namaz ve tuttuğu orucun sevabından daha üstündür.”

Bihar’ul-Envar, c. 76, s. 43

 

* * *

 

136 ـ قالَ الامامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

مَنْ ظَنَّ بِكَ خَيْراً فَصَدِّقْ ظَنَّهُ .

نهج البلاغة / 511

136-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Bir kimsenin sana karşı olan hayırlı zannını doğrula/boşuna çıkarma.”

Nehc’ül-Belağa/511

* * *

137 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

الدّالُّ عَلَى الْخَيْرِ كَفاعِلِهِ.

بحار الانوار 96 / 119

137-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Bir kimse diğerlerine iyilik yapma hususunda öncülük (örnek teş­kil) ederse, o iyiliği kendisi yapmış gibidir.”

Bihar’ul-Envar, c. 96, s. 119

 

* * *

138 ـ عَنْ أَبي عَبْدِ الله  عليه السّلام قالَ:

سِتُّ خِصال يَنْتَفِعُ بِهَا الْمُؤْمِنُ بَعْدَ مَوْتِهِ: وَلَدٌ صالِحٌ يَسْتَغْفِرُ لَهُ، وَمُصْحَفٌ يُقْرَءُ فِيهِ، وَقَليبٌ يَحْفِرُهُ، وَغَرسٌ يَغْرِسُهُ، وصَدَقَةُ ماء يُجْريه، وسُنَّةٌ حَسَنَةٌ يُؤخَذُ بِها بَعْدَهُ.

الخصال / 323

138-Eba Abdillah (a.s) şöyle buyurmuştur: “Mümin kişi öldükten sonra da şu altı şeyden fayda/istifade gö­rür: “Kendisi için Allah’tan bağışlanma dileyen salih bir evlat, (kendisi için) tilavet edilen Kur’an, halkın fayda­lanması için açtığı kuyu, yeryüzüne diktiği ağaç, sadaka-i cariye niyetiyle yaptırdığı çeşme ve kendinden sonra in­sanların amel ettiği iyi bir sünnet (uygulama)”

el-Hisal, s. 323

* * *

139 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

لَوْلا أَنْ أَ شُقَّ عَلى اُ مَّتي لاَمَرْتُهُمْ بِالسِّواكِ مَعَ كُلِّ صَلاة.

بحار الانوار / 76 / 126

139-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Eğer ümmetim için zorluk çıkarmaktan çekinmeseydim, her namazla birlikte dişlerini fırçalamayı farz kılardım.”

Bihar’ul-Envar, c. 76, s. 126


 

 

 

 

Adaletsizlik ve Zulüm

 

140 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

اِذا كانَ يَوْمُ الْقِيامَةِ نادى مُناد: أَ يْنَ الظَّلَمَةُ وَ أَ عْوانُهُمْ وَمَنْ لاقَ لَهُمْ دَواةً أوْ رَبَطَ لَهُمْ كِيساً أَوْ مَدَّ لَهُمْ مَدَّةَ قَلَم فَاحْشُرُوهُمْ مَعَهُمْ .

ثواب الاعمال / 903

140-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kıyamet gününde bir münadi (nida edici) şöyle nida eder: “Ey zulüm edenler ve onların yardakçıları,  neredesiniz? Onlara hokka kalem hazırlayanlar, bir torbanın ağzını sağlam kapatanlar ve ya kendilerine mürekkep temin edenler kimdir? Hepsini birlikte haşr edin.”

Sevab’ul-E’mal, s. 903

 

* * *

 

141 ـ قالَ الامامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

وَاللهِ لَوْ أُ عْطيتُ الاَقالِيمَ السَّبْعَةَ بِما تَحْتَ أَفْلاكِها عَلى اَنْ أَ عْصِيَ اللهَ في نَمْلَة أَ سْلُبُها جُلْبَ شَعيرَة ما فَعَلْتُهُ.

نهج البلاغة / 347

141-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Vallahi, karıncanın ağzın­daki arpanın kabu­ğunu alarak Allah’a isyan etmem için bana yedi iklim ve bunun altındakiler verilse, gene de kabul etmem.”

Nehc’ül-Belağa, 347

 

* * *

 

142 ـ قالَ الامامُ الْباقِرُ  عليه السّلام :

الظُّلْمُ ثَلاثَةٌ: ظُلْمٌ يَغْفِرُهُ اللهُ عَزَّوَجَلَّ وَظُلْمٌ لا يغْفِرُهُ، وَظُلْمٌ لا يَدَعَهُ الله، فَأَ مّا الظُّلْمُ الَّذي لا يَغْفِرُهُ فَالشِّرْكُ بِاللهِ عَزَّوَجَلَّ وَاَ مَّا الظُّلْمُ الَّذي يَغْفِرُهُ اللهُ فَظُلْمُ الرَّجُلِ نَفْسَهُ فِيما بَيْنَهُ وَبَيْنَ اللهِ عَزَّوَجَلَّ، وَ أَ مّا الظُّلْمُ الَّذي لا يَدَعُهُ فَالمُدايَنَةِ بَيْنَ الْعِبادِ.

الكافي 2/330

142-İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Zulüm üç çeşittir: bir zulüm vardır ki Allah azze ve celle affeder, bir zulüm vardır ki Allah affetmez ve başka bir zulüm de vardır ki Allah ona göz yummaz. Allah’ın bağışla­madığı zulüm, Allah azze ve celle’ye şirk koşmaktır, Allah’ın bağışladığı zulüm ise kişinin kendisiyle Allah azze ve celle arasında kendi nefsine zulmetmesidir. Al­lah’ın göz yummadığı zulüm ise insanların birbiri hak­kında (kul hakkı hususunda) işlediği zulümdür.”

el-Kafi, c. 2, s. 330

 

* * *

 

143 ـ قالَ الامامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

الظُّلْمُ يُزِّلُ الْقَدَمِ وَيَسْلُبُ النِّعَمَ وَيُهْلِكُ الاُمَمَ.

تصنيف غرر الحكم / 456

143-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Zulüm adımları kaydırır, nimetleri ortadan yok eder ve ümmetleri helak eder.”

Tesnif-u Gurer’ul-Hikem, s. 456

 

* * *

 

144 ـ قالَ الامامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

لَيْسَ شَىْءٌ أَدْعى إلى تَغْييرِ نِعْمَةِ اللهِ وَتَعْجيلِ نَقَمَتِهِ مِنْ إِقَامَة عَلى ظُلْم، فَإنَّ اللهَ سَميعٌ دَعْوَةَ الْمُضطَهَدينَ وَهُوَ لِلظّالِمينَ بِالْمِرصادِ.

نهج البلاغة الرسالة / 53

144-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Allah’ın nimetini değiştiren, azabının çabuk gelmesine sebep olan şeyler içinde zulümden daha güçlüsü yoktur. Allah, zulme ve işkenceye maruz ka­lanların feryadını duyandır, zalimlerin azabını da hazır­lamıştır.”

Nehc’ül-Belağa, 53. Mektup

 

* * *

 


 

 

 

 


 

 

 

 

Müslüman Kardeşinin Hakları

 

14۵ ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

مَنْ أَحْزَنَ مُؤْمِناً ثُمَّ أعْطَاهُ الدُّنيا لَمْ يَكُنْ ذلِكَ كفّارَتَهُ وَلَمْ يُؤجَرْ عَلَيْهث.

بحار الانوار / 75 / 150

145-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Her kim Mümin kardeşini üzer, sonra da (kendisini affetmesi için) bütün dünyayı kendisine verecek olsa bu kendisi için kefaret olmaz ve bu ihsanından dolayı asla mükafat görmez.” (Dolayısıyla önce tövbe etmeli ve üzdüğü Müslüman kardeşini kendisinden razı etmelidir.)

Bihar’ul-Envar, c. 75, s. 150

 

* * *

 

146 ـ قالَ الامامُ الْكاظِمُ  عليه السّلام :

مِنْ أَوْجَبِ حَقِّ أَخيكَ أَلاّ تَكْتُمَهُ شَيْئاً يَنْفَعَهُ لا مِنْ دُنْياهُ وَلا مِنْ آخِرَتهِ.

بحار الانوار / 2 / 75

146-İmam Kazım (a.s) şöyle buyurmuştur: “Müslü­man kardeşinin senin üzerindeki en çok farz olan hak­larından biri de dünya ve ahiret menfaatinin olduğu bir şeyi kendisinden gizlememendir.”

Bihar’ul-Envar, c. 2, s. 75

 

* * *

 

147- قالت فاطمة عليها السلاما

الجارُ ثم الدار

كشف الغمه، ج 2، ص 25

بحار الانوار، ج 43، ص 82

147- Hz. Hasan (a.s), annesi Fatıma (a.s)’ı sürekli komşuları ve diğerleri hakkında dua ederken gördü­ğünde, “Anneciğim, neden kendine dua etmiyorsun?” diye sordu. Bunun üzerine Hz. Fatıma (a.s) şöyle bu­yurdu: “Önce komşu, sonra ev.”

Keşf’ul-Gumme, c. 2, s. 25

Bihar’ul-Enver, c. 43, s. 82

 

* * *

 

148 ـ قالَ الامامُ الْحَسَنُ بْنُ عَلِيٍّ  عليه السّلام:

                         صاحِبِ النّاسَ مِثَلَ ما تُحِبُّ أَنْ يُصاحِبُوكَ بِهِ.

بحار الانوار / 78 / 116

148-İmam Hasan b. Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Başkalarına karşı, kendine nasıl davranılmasını sevi­yorsan öyle davran.”

Bihar’ul-Envar, c. 78, s. 116

 

* * *

 

149 ـ قالَ الامامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

رَحِمَ اللهُ اِمْرَءً أَحْيا حَقّاً وَ أَماتَ باطِلاً وَدَحَضَ الْجَوْرَ وَأَقامَ الْعَدْلَ.

غرر الحكم / 181

149-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Allah, hakkı ihya edip batılı yok öldürene; zulmü reddedip adaleti ikame edene rahmet etsin.”

Gurer’ul-Hikem, s. 181

 

* * *

 

150 ـ قالَ الامامُ الصّادِقُ  عليه السّلام:

أَ رْ بَعَةٌ مِنْ أَخْلاقِ الانْبِياءِ عَلَيْهِمْ السَّلامُ: الْبِرُّ، وَالسَّخاءُ، والصَّبْرُ عَلَى النّائِبَةِ، وَالْقِيامُ بِحَقِّ الْمُؤْمِنِ.

تحف العقول / 277

150-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Şu dört şey Peygamberler (a.s)’ın ahlakındandır: İyilik, cömert­lik, zorluklar karşısında sabır ve Müminin hakkını al­mak için kıyam etmek.”

Tuhef’ul-Ukul, s. 277

 

* * *

 

151 ـ قالَ الامامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

إِنَّمَا عِمَادُ الدّينِ، وَجِماعُ الْمُسْلِمينَ، وَالْعُدَّةُ لِلاَعْداءِ، الْعامَّةُ مِنَ الاُ مَّةِ، فَلْيَكُنْ صِغْوُكَ لَهُمْ، وَمَيْلُكَ مَعَهُمْ .

نهج البلاغة الرسالة / 53 / 429

151-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Dinin direği olan, İslam cemaatini oluşturan, düşmanlara karşı duran, ümmetin çoğunluğu olan halkı sevmeli ve onlara meyletmelisin.”

Nehc’ül-Belağa, 53. Mektup

 

* * *

 

152 ـ  قالَ الامامُ الصّادِقُ  عليه السّلام:

ما عُبِدَ اللهُ بِشَيء أَ فْضَلَ مِنْ أَداءِ حَقِّ الْمُؤمِنِ.

الكافي / 2 / 170

152-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Allah Mümin insanın hakkını eda etmekten daha üstün bir şeyle ibadet edilmemiştir.”

el-Kafi, c. 2, s. 170

 

* * *

 

153 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

مَنْ آذى مُؤْمِناً فَقَدْ آذاني.

بحار الانوار / 67 / 72

153-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Bir Mü­mine eziyet eden şüphesiz ki bana eziyet etmiştir.”

Bihar’ul-Envar, c. 67, s. 72

 

* * *

 

154 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

مَنِ اِقْتَطَعَ مالَ مُؤْمِن غَصْباً بِغَيرِ حَقٍّ لَمْ يَزَلِ اللهُ مُعْرِضاً عَنْهُ، ماقِتاً لاعْمالِهِ الَّتي يَعْمَلُها مِنَ الْبِرِّ والْخَيْرِ لا يُثْبِتُها في حَسَناتِهِ حتّى يَتُوبَ وَيَرُدَّ الْمَالَ الَّذي أَخَذَهُ اِلى صاحِبِهِ.

مستدرك الوسائل / 17 / 89

154-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Bir mü­minin malını haksız yere gasp eden kimseden tövbe etmedikçe ve aldığı malı sahibine geri vermedikçe Allah asla razı olmaz, iyi ve hayır işlerini asla kabul etmez ve iyiliklerinden saymaz.”

Müstedrek’ül-Vesail, c. 17, s. 89

 

* * *

 

 


 

 

 

 


 

 

 

 

Selam

 

155 ـ عَنِ النَّبيَّ  صلّى الله عليه وآله وسلم قال:

اِذا تَلاقَيْتُمْ فَتَلاَقُوا بِالتَّسْلِيم وَالتَّصافُحِ، وَاِذا تَفَرَّقْتُمْ فَتَفَرَّقُوا بِالاسْتِغْفارِ.

بحار الانوار / 76 / 4

155-Nebi (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Birbirinizle karşılaştığınız zaman selam verip tokalaşın ve ayrıl­dığınızda da birbirinize mağfiret dileyerek ayrılın.”

Bihar’ul-Envar, c. 76, s. 4

 

* * *

 

156 ـ قالَ الامامُ الْحُسَيْنُ بن عليّ  عليه السّلام :

لِلسَّلامِ سَبْعُونَ حَسَنَةً تِسْعٌ وَسِتُّونَ لِلْمُبْتَدي وَواحِدَةٌ لِلرّادِْ .

بحار الانوار / 78 / 120

156-İmam Hüseyin bin Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Selam vermenin yetmiş sevabı vardır; atmış dokuz se­vabı selam verene, bir sevabı da selama karşılık verene aittir.”

Bihar’ul-Envar, c. 78, s. 120

 

* * *

 

157 ـ عَنْ أَبِي عَبْدِ اللهِ  عليه السّلام قالَ: جَمَعَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَآلِهِ بَني عَبْدِ الْمُطَّلِبِ فَقالَ يا بَني عَبْدِ الْمُطَّلِبِ أَفْشُوا السَّلامَ وَصِلُوا الارْحامَ وَتَهَجَّدُوا وَالنَّاسُ نِيّامٌ وَأَ طْعِمُوا الطَّعامَ وَ أَطيبُوا الكَلامَ تَدْخُلُوا الْجَنَّةَ بِسَلام.

بحار الانوار / 69 / 393

157-Eba Abdillah (İmam Sadık) -a.s- şöyle buyur­muştur: “Resulullah (s.a.v), Abdulmuttalib oğullarını toplayarak şöyle dedi: “Ey Abdulmuttalib oğulları se­lamı yayın, yakınlarınızı ziyaret edin, insanlar uykuda iken gece namazı kılın, yemek ihsan edin ve güzel söz­ler söyleyin ki esenlikle cennete giresiniz.”

Bihar’ul-Envar, c. 69, s. 393

 

* * *

 

158 ـ قالَ الامامُ الصّادِقُ  عليه السّلام:

الْبادِيءُ بِالسَّلامِ أَ وْلَى بِاللهِ وَرَسُولِهِ.

وسائل الشيعة / 12 / 55

158-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “İlk selam veren kimse Allah ve Resulü nezdinde daha evladır./değerlidir.”

Vesail’uş-Şia, c. 12, s. 55

 

* * *

 

 

 

 

İyiliği Emretmek ve Kötülükten

Sakındırmak

 

159 ـ قالَ اللهُ تَعالى:

وَلْتَكُنْ مِنْكُمْ أُ مَّةٌ يَدْعُونَ اِلى الْخَيْرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَأُو لئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ.

سورة آل عمران رقم 3 آية 104

159-“Allah-u Teala şöyle buyurmuştur: “Sizden; iyiye çağıran, doğruluğu emreden ve kötülükten men eden bir cemaat olsun. İşte kurtuluşa erişenler yalnız onlardır.”

Al-i İmran/104

 

* * *

 

160 ـ  قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:-

إذا أُ مَّتي تَوَكَلَتِ الامْرَ بِالْمَعْرُوفِ وَالنَّهْيَ عَنِ الْمُنْكَرِ فَلتَأْ ذَنْ بِوِقاع مِنَ اللهِ تَعالى.

بحار الانوار / 100 / 92

160-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Ümme­tim iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmak husu­sunda gevşek davranıp bu önemli işi birbirine havale ettiklerinde Allah-u Teala’ya karşı savaş ilan etmiş olurlar.”

Bihar’ul-Envar, c. 100, s. 92

 

* * *

 

161 ـ قالَ الامامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

مَنْ تَرَكَ اِنْكارَ الْمُنْكَرِ بِقَلْبِهِ وَلِسانِهِ وَ يَدِهِ فَهُوَ مَيِّتٌ بَيْنَ الاحْياءِ.

بحار الانوار / 100 / 94

161-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Her kim kalbi, dili ve eliyle kötülükten sakın­dırmayı terk ederse diriler arasında ölü gibidir.”

Bihar’ul-Envar, c. 100, s. 94

 

* * *

 

162 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

لَرَدُّ الْمُؤْمِنِ حَراماً يَعْدِلُ عِنْدَ اللهِ سَبْعينَ حِجَةً مَبْرُورةٌ.

مستدرك وسائل الشيعة / 11 / 278

162-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Bir Mü­mini haramdan alı-koymak Allah nezdinde makbul olan yetmiş hacca denktir.”

Müstedrek’ül-Vesail, c. 11, s. 276

 

* * *

 

163 ـ قالَ الامامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

وَأَمُرْ بِالْمَعْرُوفِ تَكُنْ مِنْ أَ هْلِهِ، وَأَنْكِرِ الْمُنْكَرَ بِيَدِكَ وَلِسَانِكَ، وَ بايِنْ مَنْ فَعَلَهُ بِجُهْدِكَ، وَجَاهِدْ في اللهِ حَقَّ جِهادِهِ، وَلا تَأْخُذْكَ في اللهِ لَوْمَةُ لائِم وَخُضِ الْغَمَراتِ لِلْحَقِّ حَيْثُ كانَ.

نهج البلاغة / 392 الرسالة 31

163-Emir’el-Müminini İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Marufu emret ve ona uyanlardan ol, münkeri elinle ve dilinle gider. Münkeri isteyenlerden tüm ça­banla uzaklaş ve sakın. Allah yolunda hakkıyla cihad et. Hiçbir kınayıcının kınaması, seni onun yolundan alı­koymasın. Nerede olursan ol, hak yolunda güçlülükle­rin en şiddetlilerine korkusuzca atıl.”

Nehc’ül-Belağa, 31. Mektup

 

* * *

 

164 ـ قالَ الامامُ الْباقِرُ  عليه السّلام :

إِنَّ الامْرَ بِالْمَعْرُوفِ وَالنَّهْيَ عَنِ الْمُنْكَرِ سَبيلُ الانْبِياءِ، وَمَنْهاجُ الصُّلَحاءِ، فَرِيضَةٌ عَظيمَةٌ بِها تُقامُ الْفَرائِضُ، وَتُأْمَنُ الْمَذاهِبُ وَتُحَلُّ الْمَكاسِبُ وَتُرَدُّ الْمَظالِمُ وَتُعْمَرُ الارْضُ.

الكافي/ 5 / 56

164-İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz ki iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmak Peygam­berlerin yolu ve salihlerin metodudur. Bütün farzların kendisiyle ikame edildiği büyük bir farzdır. Diğer inançlar onunla emniyete erer, kazanç ve işler onunla helal olarak gerçekleşir, zulümler ortadan kalkar ve yer­yüzü düzene girer.”

el-Kafi, c. 5, s. 56

 

* * *

 

165 ـ قالَ الامامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

قِوامُ الشَّريعَةِ، الامْرُ بِالْمَعْرُوفِ وَالنَّهْيُ عَنِ الْمُنْكَرِ وَاِقامَةُ الحُدُودِ.

غرر الككم / 236

165-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Dinin kıvamı/dayanağı iyiliği emretmek, kö­tülükten sakındırmak ve ilahi hadleri uygulamaktır.”

Gurer’ul-Hikem, s. 236

 

* * *

 

166 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

مَنْ رَأى مُنْكَراً فَلْيُنْكِرْهُ بِيَدِهِ اِنِ اسْتَطاعَ، فَاِنْ لَمْ يَسْتَطِعْ فَبِلِسانِهِ، فَاِنْ لَمْ يَسْتَطِعْ فَبِقَلْبِهِ.

وسائل الشيعة / 16 / 135

166-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Her kim bir kötülük görürse, eliyle o kötülüğü nehy etsin. Gücü yetmezse diliyle, ona da gücü yetmezse kalbiyle nehy etsin.”

Vesail’uş-Şia, c. 16, s. 135

 

* * *

 

167 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

مَنْ أَمَرَ بِالْمَعْرُوفِ وَنَهى عَنِ الْمُنْكَرِ فَهُوَ خَلِيفَةُ اللهِ في الارْضِ وَخَلِيفَةُ رَسُولِهِ.

مستدرك الوسائل / 12 / 179

167-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kim iyi­liği emreder ve kötülükten sakındırırsa Allah’ın ve re­sulünün yer yüzündeki halifesidir.”

Müstedrek’ül-Vesail, c. 12, s. 179

 

* * *

 

168 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

لا تَزَالُ أُ مَّتي بِخَيْر ما أَمَرُوا بِالْمَعْرُوفِ وَنَهَوا عَنِ الْمُنْكَرِ وَتَعاوَنُوا عَلَى الْبِرِّ وَالْتَّقْوى فَاِذا لَمْ يَفْعَلُوا ذلِكَ نُزِعَتْ مِنْهُمْ الْبَرَكاتُ.

التهذيب / 6 / 181

168-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Bir üm­met iyiliği emredip kötülükten sakındırdıkça; iyilik ve takvada yardımlaştıkça sürekli hayırlar/iyilikler içinde yaşar. Aksi takdirde böyle davranmadığı müddetçe on­lardan tüm ilahi bereketler alınır.”

et-Tehzib, c. 6, s. 181

 

* * *

 

169 ـ مِنْ وَصِيَّةِ الامامِ أَميرِ الْمُؤْمِنينَ عَلِيٍّ  عليه السّلام لِلْحَسَنِ وَالْحُسَيْنِ عَلَيْهِمَا السَّلامُ لَمّا ضَرَبَهُ اِبْنُ مُلْجَم لَعَنَهُ اللهُ :

وَاللهَ اللهَ في الْجِهادِ بِأمْوالِكُمْ وَأَ نْفُسِكُمْ وَأَ لْسِنَتِكُمْ في سَبيلِ اللهِ... لا تَتْرِكُوا الامْرَ بِالْمَعْرُوفِ وَالنَّهيَ عَنِ الْمُنْكَرِ فَيُولّى عَلَيْكُمْ شِرارُكُمْ ثُمَّ تَدْعُونَ فَلا يُسْتَجابُ لَكُمْ.

نهج البلاغة / 422 الرسالة 47

169- Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s), İbn-i Mülcem (Allah’ın laneti üzerine olsun) tarafından ağır yarala­nınca oğlu Hasan ve Hüseyin (a.s)’a şöyle vasiyet et­miştir: “Allah için mallarınızla, canlarınızla ve dilleri­nizle Allah yolunda cihad edin... İyiliği emredip kötü­lükten men etmeyi terk etmeyin. Aksini yaptığınız tak­dirde başınıza kötüleriniz geçer ve sonra, yaptığınız du­alar da kabul olmaz.”

Nehc’ül-Belağa 47. Mektup

 

* * *

 

170 ـ قالَ الامامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

اَلاَ مْرُ بِالْمَعْرُوفِ أَ فْضَلُ أَ عْمالِ الْخَلْقِ.

مستدرك الوسائل / 12 / 185

170-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “İyiliği emretmek insanların en üstün ameli­dir.”

Müstedrek’ül-Vesail, c.12, s. 185

 

* * *

 

171 ـ قالَ الامامُ الصّادِقُ  عليه السّلام:

وَما أَ عْمالُ البِرِّ كُلُّها وَالْجِهادُ في سَبيلِ اللهِ عِنْدَ الامْرِ بِالْمَعْرُوفِ وَالنَّهي عَنِ الْمُنْكَرِ اِلاّ كَنَفْثَة في بَحْر لُجِّيٍّ.

بحار الانوار / 100 / 89

171-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Bütün hayırlı amellerin ve hatta Allah yolunda cihadın bile, iyiliği emretme ve kötülükten sakındırma görevinin kar­şısındaki konumu; ağızdaki tükürüğün, dalgalı denizler karşısındaki konumu gibidir.”

Bihar’ul-Envar, c. 100, s. 89

 

* * *

 

172 ـ قالَ الامامُ الْباقِرُ  عليه السّلام :

أوْحَى اللهُ عَزَّوَجَلَّ اِلى شُعَيْب النَّبيّ  عليه السّلام: إِنّي مُعَذِّبٌ مِنْ قَوْمِكَ مائَةَ أَ لْف، أَ رْبَعينَ أَ لْفاً مِنْ شِرارِهِمْ وَسِتِّينَ أَ لْفاً مِنْ خِيارِهِمْ. فَقالَ يا رَبِّ، هؤلاءِ الاشْرارُ، فَما بالُ الاخْيارِ؟ فَأْ وْحى اللهُ عَزَّوَجَلَّ اِلَيْهِ: داهَنُوا أَ هْلَ الْمَعاصي وَلَمْ يَغْضِبُوا لِغَضَبي.

الكافي / 5 / 56

172-İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Allah azze ve celle Şuayb Peygamber (a.s)’a şöyle vahiy etti: “Ben Şüphesiz ki senin kavminden yüz bin kişiyi azaba düçar kılacağım. Bu yüz bin kişiden kırk bin kişisi kö­tüler, altmış bin kişisi ise iyilerdir.” Bunun üzerine Şuayb Peygamber (a.s) şöyle buyurdu: “Ya Rabbi! Kö­tüler azaba layıktır, ama iyiler neden bu azaba düçar olacak?” Allah azze ve celle ona şöyle vahiy etti: “Zira onlar da kötülerle uzlaştılar ve ben gazaplandığım halde onlar gazaplanmadılar.” (Onlar günah işlediğinde hiçbir şey demediler, iyiliği emredip kötülükten sakındırmadı­lar.) 

el-Kafi, c. 5, s. 56

 

* * *

 

173 ـ قالَ الامامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

فَأْ مُرُوا بِالْمَعْرُوفِ وَانْهَواْ عَنِ الْمُنْكَرِ وَاعْلَمُوا أَ نَّ الامْرَ بِالْمَعْرُوفِ وَالنَّهيَ عَنِ الْمُنْكَرِ لَنْ يُقَرِّبا أَ جَلاً وَلَنْ يَقْطَعا رِزْقاً.

وسائل الشيعة / 16 / 120

173-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “İyiliği emredin, kötülükten sakındırın ve bilin ki iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmak, ne eceli yaklaştırır ve ne de rızkı keser.”

Vesail’uş-Şia, c. 16, s. 120

 

* * *

 

174 ـ قالَ الامامُ الصّادِقُ  عليه السّلام:

وَيْلٌ لِقَوْم يُدينُونَ اللهَ بِالامْرِ بِالْمَعْرُوفِ وَالنَّهْيِ عَنِ الْمُنْكَرِ.

مستدرك الوسائل / 12 / 181

174-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “İyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmak suretiyle Allah’ın dinini savunmayan kavme eyvahlar olsun.”

Müstedrek’ül-Vesail c. 12, s. 181

 

* * *

 

 

 

 


 

 

 

 

Dil ve Afetleri

 

175 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

فَتْنَةُ الِلّسانِ أَ شَدُّ مِنْ ضَرْبِ السَّيْفِ.

بحار الانوار / 71 / 286

175-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Dilin çı­kardığı fitne, kılıcın vurduğu darbeden daha şiddetli­dir.”

Bihar’ul-Envar, c. 71, s. 286

* * *

 

176 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

ما مِنْ شَىْء أَحَقَّ بِطُولِ السِّجْنِ مِنَ الِلّسانِ.

بحار الانوار / 71 / 277

176-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Hiçbir şey dil kadar uzun süre hapsedilmeye müstahak değil­dir.” (Zira insanın işlediği günahların çoğu dil vasıta­sıyla gerçekleşmektedir: gıybet, iftira, yalan, alay ve dille yaralama gibi.)

Bihar’ul-Envar, c. 71, s. 277

 

* * *

 

177 ـ قالَ الامامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

فَكِّرْ ثُمَّ تَكَلَّمْ تَسْلَمْ مِنَ الزَّلَلِ.

غرر الحكم / 228

177-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Önce düşün, sonra konuş ki sürçmelerden korunasın.”

Gurer’ul-Hikem, s. 228

 

* * *

 

178 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

هَلاكُ الْمَرْءِ في ثَلاث: في قَبْقَبِهِ وَذَبْذَبِهِ وَلَقْلَقِهِ.

وقايع الايام / 297

178-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “İnsanla­rın helak olması şu üç şeyledir: karın (mide), şehvet ve dil.” 

Vekayi’ul-Eyyam, s. 297

* * *

 

179 ـ قالَ الامامُ الْباقِرُ  عليه السّلام :

لاَ يُسْلَمُ أَ حَدٌ مِنَ الذُّ نُوبِ حَتّى يَخْزُنَ لِسانَهُ.

بحار الانوار / 78 / 178

179-İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Dilini ko­rumadıkça hiç kimse günahtan korunmuş olamaz.”

Bihar’ul-Envar, c. 78, s. 178

 

 

 

 

 

Gıybet ve İnsanları Ayıplamak

 

 

180 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

الْغيبَةُ أَ سْرَعُ في دينِ الرَّجُلِ الْمُسْلِمِ مِنَ الاكِلَةِ في جَوْفِهِ.

الكافي / 2 / 257

180-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Gıybet etmenin Müslüman insanın dinini yok etme hususun­daki etkisi; insanın, içindeki cüzzam hastalığından (öl­mesinden) daha etkilidir.”

el-Kafi, c. 2, s. 257

 

* * *

 

181 ـ قالَ الامامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

السَّامِعُ لِلْغيبَةِ كَالْمُغْتابِ.

غرر الحكم / 307

181-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Gıybete kulak veren kimse de gıybet eden kimse gibidir.”

Gurer’ul-Hikem, s. 307

 

* * *

 

182 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

تَرْكُ الْغيبَةِ أَ حَبُّ اِلَى اللهِ عَزَّ وَجَلَّ مِنْ عَشْرَة آلافِ رَكْعَة تَطَوُّعاً.

بحار الانوار / 75 / 261

182-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Gıybeti terk etmek Allah azze ve celle için kılınan on bin rekat müstahap namazdan daha sevimli ve değerlidir.”

Bihar’ul-Envar, c. 75, s. 261

 

* * *

 

183 ـ قَالَ عَبْدُ الْمُؤْمِنِ الانْصارِيِّ: دَخَلْتُ عَلَى الامامِ أَبِي الْحَسَنِ مُوسَى بْنِ جَعْفَر  عليه السّلام وَعِنْدَهُ مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللهِ الْجَعْفَرِي فَتَبَسَّمْتُ اِلَيْهِ فَقالَ أَ تُحِبُّهُ؟ فَقُلْتُ: نَعمْ وَما أَ حْبَبْتُهُ إلاّ لَكُمْ، فقالَ هُوَ أَ خُوكَ وَالْمُؤْمِنُ أَ خُوا الْمُؤْمِنِ لاُ مِّهِ وَأَبِيهِ وَاِنْ لَمْ يَلِدْهُ أَ بُوهُ، مَلْعُونٌ مَنِ اتَّهَمَ أَ خَاهُ ، مَلْعُونٌ مَنْ غَشَّ أَخاُ  ، مَلْعُونٌ مَنْ لَمْ يَنْصَحْ أَخاهُ، مَلْعُونٌ مَنِ اغْتابَ أَخاهُ.

بحار الانوار / 75 / 262

183- Abd’ul-Mu’min’il-Ensari şöyle buyuruyor: “Muhammed bin Abdillah’il-Caferi’nin de yanında bulunduğu bir sırada İmam Ebi’l Hasan Musa bin Ca­fer (a.s)’ın yanına vardım. Ben ona bakıp tebessüm edince İmam (a.s) şöyle buyurdu: “Onu seviyor mu­sun?” Ben, “Evet, onu sizin için seviyorum.” deyince de şöyle buyurdu: “O senin kardeşindir. Her ne kadar babaları bir olmasa da mümin müminin kardeşidir. Kardeşini itham eden kimse melundur. Kardeşini kan­dıran kimse melundur. Kardeşine nasihat etmeyen kimse melundur. Kardeşinin gıybetini yapan kimse melundur.”

Bihar’ul-Envar, c. 75, s. 262

 

* * *

 

184 ـ قالَ الامامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

شَرُّ النّاسِ مَنْ كانَ مُتَتَبِّعاً لِعُيُوبِ النّاسِ عَمِياً عَنْ مَعايِبِهِ.

طرائف الحكم / 176

184-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “İnsanların en kötüsü kendisinin ayıplarını görmeyen ve sürekli insanların ayıplarını araştıran kim­sedir.”

Teraif’ul-Hikem, s. 176

 

* * *

 

185 ـ قالَ الامامُ مُوسَى بْنِ جَعْفَر  عليه السّلام :

مَلْعُونٌ مَنِ اغْتَابَ أَ خاهُ.

بحار الانوار / 74 / 232

185-İmam Musa b. Cafer (a.s) şöyle buyurmuştur: “Kardeşinin gıybetini eden kimse melundur.”

Bihar’ul-Envar, c. 74, s. 232

 

* * *

 

 


 

 

 

 


 

 

 

 

Yalancılık

 

 

186 ـ عَنْ أَ نَسِ بْنِ مالِك قالَ: قالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَآلِهِ  تَقَبَّلُوا لِي بِسِتٍّ أَ تَقَبَّلُ لَكُمْ بِالْجَنَّةِ;

إِذا حَدَّثْتُمْ فلا تَكْذِبُوا، وَإذا وَعَدْتُمْ فَلا تُخْلِفُوا، وَإذا ائْتُمِنْتُمْ فَلا تَخُونُوا، وَغُضُّوا أَ بْصارَكُمْ، وَاحْفَظُوا فُرُوجَكُمْ، وَكُفُّوا أَيْدِيَكُمْ وَ أَلْسِنَتَكُمْ .

الخصال / 321

186-Enes b. Malik şöyle diyor: “Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: “Benden altı şeyi kabul edin, ben de size cenneti kabul edeyim (cenneti garantileyeyim):

1-Konuştuğunuz zaman yalan söylemeyin.

2-Söz verdiğiniz zaman sözünüzden caymayın.

3-Güvenildiğiniz zaman ihanet etmeyin.

4-Gözlerinizi (günahlara ve haramlara) kapayın.

5-Avret mahallinizi (ırzınızı) koruyun.

6-El ve dillerinizi haramlardan koruyun.”

el-Hisal, s. 321

 

* * *

 

187 ـ قالَ أَ بُو مُحَمَّد الْعَسْكَرِيُّ  عليه السّلام:

جُعِلَتِ الْخَبائِثُ في بَيْت وَجُعِلَ مِفْتاحُهُ الْكِذْبَ.

بحار الانوار / 72 / 263

187-Ebu Muhammed’il-Askeri (a.s) şöyle buyur­muştur: “Bütün kötülükler bir evde karar kılınmıştır. Bu evin (kötülüklere girişin) anahtarı ise yalandır.”

Bihar’ul-Envar, c. 72, s. 263

 

* * *

 

188 ـ قالَ الامامُ السَجَّاد  عليه السّلام :

إتَّقُوا الْكِذْبَ، الصَّغيرَ مِنْهُ وَالْكَبِيرِ في كُلِّ جِدٍّ وَهَزْل، فإِنَّ الرَّجُلَ إذا كَذِبَ في الصَّغيرِ إِجْتَرَأَ عَلَى الْكَبِيرِ.

تحف العقول / 201

188-İmam Seccad (a.s) şöyle buyurmuştur: “Küçük ve ya büyük ciddi veya şaka (her türlü) yalandan sakı­nın. Zira insan oğlu küçük yalan atacak olursa büyük yalan atmaya da cesaret bulur.”

Tuhef’ul-Ukul, s. 201

 

* * *

 

189 ـ قالَ الامامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

مَا رَأَتْهُ عَيْناكَ فَهُوَ الْحَقُّ وَما سَمِعَتهُ أُ ذُناكَ فَاَكْثَرُهُ بِاطِلٌ.

بحار الانوار / 75 / 196

189-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Gözlerinin gördüğü haktır, kulaklarının duy­duğu çoğu şey ise batıldır.”

Bihar’ul-Envar, c. 75, s. 196

 

* * *

 

190 ـ قالَ الامامُ الْباقِرُ  عليه السّلام :

إِنَّ اللهَ تَعالى جَعَلَ لِلشَّرِّ أَ قْفالاً وَجَعَلَ مَفَاتيحَ تِلْكَ الاقْفالِ الشَّرابَ، وَالْكِذْبُ شَرٌّ مِنَ الشَّرابِ.

الكافي/ 2 / 339

190-İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz ki Allah azze ve celle kötülük ve şer için bir takım kilit­ler karar kılmıştır. Şarabı ise bu kilitlerin anahtarı olarak taktir etmiştir. Yalan ise şaraptan daha kötüdür.”

el-Kafi, c. 2, s. 339

 

* * *

 

191 ـ قال الامامُ عَلِيُّ بنُ مُوسَى الرِّضا  عليه السّلام:

عَلَيْكُمْ بِالصِّدْقِ وَإيّاكُمْ وَالْكِذْبَ.

بحار الانوار / 78 / 347

191-İmam Ali b. Musa er-Rıza (a.s) şöyle buyur­muştur: “Doğru sözlü olunuz ve yalan söylemekten sa­kınınız.”

Bihar’ul-Envar, c. 78, s. 347

 

* * *



 

 

 

Dost ve Arkadaşlık

 

 

192 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

الْمَرْءُ عَلى دينِ خَليلِهِ فَلْيَنْظُرْ أَحَدُكُمْ مَنْ يُخالِلُ.

بحالا أنوار / 74 / 192

192-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “İnsan dostunun dini üzeredir. O halde kiminle dost olduğu­nuza bakınız.”

Bihar’ul-Envar, c. 74, s. 192

 

* * *

 

193 ـ قالَ الامامُ الصّادِقُ  عليه السّلام:

اِصْحَبْ مَنْ تَتَزَيَّنُ بِهِ وَلا تَصْحَبْ مَنْ يَتَزَيَّنُ بِكَ .

بحار الانوار / 76 / 267

193-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Sana süs/ziynet olacak kimse ile arkadaş ol; seninle süslene­cek/ziynetlenecek kimseyle arkadaş olma.”

Bihar’ul-Envar, s. 76, s. 267

 

* * *

 

 

194 ـ قالَ الامامُ الصّادِقُ  عليه السّلام:

أَحَبُّ إِخْواني إِلَيَّ مَنْ أَهْدى عُيُوبِي إِلَيَّ.

بحار الانوار / 74 / 282

194-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Bana en sevimli olan kardeşim, bana ayıplarımı hediye eden/bağışlayan kardeşimdir.”

Bihar’ul-Envar, c. 74, s. 282

 

* * *

 

195 ـ عَنْ جَعْفَر بْنِ مَحَمَّد عَنْ أَبيهِ عَنْ جَدِّهِ عَلَيْهِمُ السَّلامُ قالَ: قالَ عَلِيٌّ  عليه السّلام إِنَّ لِلْمَرْءِ الْمُسْلِمِ ثَلاثَةَ أَخِلاّء  ; فَخَليلٌ يَقولُ أَ نا مَعَكَ حَيّاً وَمَيِّتاً وَهُوَ عَمَلُهُ، وَخَليلٌ يَقُولُ لَهُ أَ نا مَعَكَ اِلى بابِ قَبْرِكَ ثُمَّ أُخَلِّيكَ وَهُو وَلَدُهُ  ، وَخَليلٌ يَقُولُ لَهُ أَنا مَعَكَ اِلى أَنْ تَمُوتَ وَهُوَ مالُهُ فَإذا ماتَ صارَ لِلْوارِثِ.

الخصال / 1 / 114

195-Cafer bin. Muhammed babasından, o da dede­sinden Emir’el Müminin İmam Ali (a.s)’ın şöyle buyur­duğunu nakletmiştir: “Şüphesiz ki Müslüman insanın üç tür dostu vardır: Bir dostu ona şöyle der: “Ben ha­yatta iken de, öldükten sonra da seninleyim.” Bu mü­minin amelleridir. Bir dostu da ona şöyle der: “Ben mezara kadar seninleyim, daha sonra seni terk edece­ğim.” Bu da müminin çocuklarıdır. Başka bir dostu da ona şöyle der: “Ben ölünceye kadar seninleyim.” Bu da müminin malıdır. Zira insan ölünce tüm malları varisle­rinin olur.”

el-Hisal, s. 1, s. 114

* * *

 

196 ـ قالَ الامامُ الصّادِقُ  عليه السّلام :

عَلَيْكَ بِاخْوانِ الصِّدْقِ فَأَكْثِرْ مِنْ اِكْتِسابِهِمْ فَإِنَّهُمْ عُدَّةٌ عِنْدَ الرَّخاءِ وجُنَّةٌ عِنْدَ الْبَلاءِ.

بحار الانوار / 74 / 187

196-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Doğru arkadaşlar edinmeye bak, onlardan bir şeyler (marifet­ler) elde etmeye çalış. Zira onlar bolluk zamanında destekçilerin, bela zamanında da sığınağındır.”

Bihar’ul-Envar, c. 74, s. 187

* * *

 

197 ـ قالَ الامامُ السَجَّاد  عليه السّلام :

مَجالِسُ الصّالِحينَ داعِيةٌ اِلَى الصَّلاحِ.

بحار الانوار / 78 / 141

197-İmam Seccad (a.s) şöyle buyurmuştur: “Salih­lerle oturup kalkmak insanı salah ve doğruluklara davet eder.”

Bihar’ul-Envar, c. 78, s. 141

* * *

 

198 ـ قالَ الامامُ السَجَّاد  عليه السّلام :

إِ يّاكُمْ وَصُحْبَةَ الْعاصينَ وَمَعُونَةَ الظّالِمينَ.

بحار الانوار / 78 / 151

198-İmam Seccad (a.s) şöyle buyurmuştur: “İsyankar insanlarla arkadaş ve zalimlere yardımcı olmayın.”

Bihar’ul-Envar, c. 78, s. 151

 

* * *


 

 

 

 


 

 

 

 

Kötü Arkadaş

 

199 ـ قالَ الامامُ الصّادِقُ  عليه السّلام:

مَنْ قَعَدَعِنْدَ سَبّاب لاَ وْلِياءِ اللهِ فَقَدْ عَصَى اللهَ تَعالى.

الكافي / 2 / 379

199-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Allah’ın velilerini kötüleyen kimselerle oturup kalkan şüphesiz ki Allah azze  ve celle’ye isyan etmiştir.”

el-Kafi, c. 2, s. 379

 

* * *

 

200 ـ قالَ الامامُ الصّادِقُ  عليه السّلام:

لَو أَ نَّكُمْ إذا بَلَغَكُمْ عَنِ الرَّجُلِ شَىْءٌ تَمَشَّيْتُمْ إلَيْهِ فَقُلْتُمْ يا هذا إِ مّا أَ نّ تَعْتَزِلَنا وَتَجْتَنِبَنا وإِ مّا أَ نّ تَكُفَّ عَنْ هذا فَإنْ فَعَل وَإلاَّ فَاجْتَنِبُوهُ.

وسائل الشيعة / 16 / 146

200-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Keşke dostlarınızın bir günah ve kötülüğünü duyduğunuzda yanına gidip kendisine şöyle deseydiniz: “Ey falan ya bu günahtan el çek ya da bizden uzak dur.” Bunun üzerine sözlerinizi dinlerse (ne al’a), aksi taktirde ondan uzakla­şın.”

Vesail’uş-Şia, c. 16, s. 146

 

* * *

 

201 ـ عَنْ مُحَمَّد بْنِ مُسْلِم عَنِ الصَّادِقِ عَنْ أَ بيهِ  عليه السّلام قالَ: قالَ لي أَبي عَلِيٌّ بْنُ الْحُسَيْنِ  عليه السّلام يا بُنَيَّ انْظُرْ خَمْسَةً فَلا تُصاحِبْهُمْ وَلا تُحادِثْهُمْ وَلا تُرافِقْهُمْ في طَريق، فَقُلْتُ يا أَ بَتِ مَنْ هُمْ عَرِّفْنيهِمْ .

قالَ: إِيّاكَ وَمُصاحَبَةَ الْكَذّابِ فَإنَّهُ بِمَنْزِلَةِ السَّرابِ، يُقَرِّبُ لَكَ الْبَعيدَ وَيُبّعِدُ لَكَ الْقَريبَ، وَإيّاكَ وَمُصَاحَبِةَ الْفاسِقِ فإنَّهُ بايِعُكَ بِأَ كْلَة أَوْ أَ قَلَّ مِنْ ذلِكَ وَإِيّاكَ وَمُصاحَبَةَ الْبَخِيلِ فَإنَّهُ يَخْذُلُكَ في مَالِهِ أَحْوَجَ ما تَكُونُ إِلَيْهِ وَإِيّاكَ وَمُصاحَبَةَ الاحْمَقِ فَإنَّهُ يُريدُ أَنْ يَنْفَعَكَ فَيَضُرُّكَ، وَإيّاكَ وَمُصاحَبَةَ الْقاطِعِ لِرَحْمِهِ فَاِنّي وَجَدْتُهُ مَلْعُوناً في كِتابِ اللهِ عَزَّوَجَلَّ في ثَلاثَةِ مَواضِعَ.

الكافي / 2 /641

201-Muhammed bin Müslim, İmam Sadık (a.s)’dan, o da babası İmam Muhammed Bakır (a.s)’den şöyle nakletmektedir: “Babam Hz. Ali bin Hüseyin (a.s) şöyle buyurmuştur: “Ey oğlum şu beş kişiyle asla arkadaş olma, onlarla konuşma ve yoldaşlık etme.” Ben, “Ey babacığım onlar kimlerdir?” diye sorunca da, şöyle bu­yurdu:

“1-Yalancılarla arkadaş olmaktan sakın. Şüphesiz ki yalancı kimse bir serap gibidir. Sana uzağı yakın göste­rir, yakını da uzak gösterir.

2-Fasıklarla arkadaş olmaktan sakın, şüphesiz ki fasık seni bir lokmaya hatta daha azına hiç çekinmeden satar.

3-Cimri kimselerle de arkadaş olma. Şüphesiz ki cimri de ihtiyacın olduğu zaman senden malını esirger.

4-Ahmak insanlarla da arkadaş olma, zira ahmak sana yardım etmek istese de zarar verir. 

5-Sıla-ı Rahim etmeyen kimse ile de arkadaş olma, zira ben onun Kur’an da üç yerde melun olduğunu gördüm.”

el-Kafi, c. 2, s. 641

 

* * *

 

202 ـ قالَ الامامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

يا كُمَيْلُ! قُلِ الْحَقَّ عَلى كُلِّ حال وَوادِّ الْمُتَّقينَ، وَاهْجُرِ الْفاسِقينَ، وَجانِبِ الْمُنافِقينَ وَلا تُصاحِبِ الْخائنينَ.

مستدرك الوسائل / 12 / 197

202-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Ey Kumeyl her halinde hakkı söyle, muttaki insanları sev, fasıklardan uzak dur, münafıklardan ayrıl ve hain insanlarla asla arkadaş olma.”

Müstedrek’ül-Vesail, c. 12, s. 197

 

* * *

 



 

 

 

 

İnsanlara Hizmet Etmek

 

203 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

مَنْ فَرَّجَ عَنْ أَخيهِ كُرْبَةً مِنْ كُرَبِ الدُّنْيا فَرَّجَ اللهُ عَنْهُ كُرْبَةً مِنْ كُرَبِ يَوْمِ الْقِيامَةِ.

شهاب الاخبار / 194

203-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Karde­şinden dünyalık bir hüznü/sıkıntıyı gideren kimseyi, Allah da kıyamet gününün hüznünden kurtarır.”

Şehab’ul-Ahbar, s. 194

 

* * *

 

204 ـ قالَ الامامُ الْحُسَيْنُ  عليه السّلام :

إِنَّ حوائِجَ النّاسِ إلَيْكُمْ مِنْ نِعَمِ اللهِ عَلَيْكُمْ، فَلا تَمِلُّوا النَّعَمَ.

بحار الانوار / 74 / 318

204-İmam Hüseyin (a.s) şöyle buyurmuştur: “İn­sanların sana muhtaç olması Allah’ın sana bir ihsanıdır. O halde Allah’ın nimetlerinden usanmayın (muhtaç in­sanlara yardımcı olun).”

Bihar’ul-Envar, c. 74, s. 318

 

* * *

 

205 ـ قالَ الامامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

لا يُكَلِّف أَ حَدُكُمْ أَخَاهُ الطَّلَبَ إذا عَرَفَ حاجَتَهُ.

بحار الانوار / 74 / 166

205-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Sizden biri, Müslüman kardeşinin ihtiyacı ol­duğunu teşhis ettiğinde onu ihtiyacı hususunda zorluğa düşürmesin.” (hemen ihtiyacını karşılasın ve onu ihtiya­cını dile getirmek zorunda bırakmasın.)

Bihar’ul-Envar, c. 74, s. 166

 

* * *

 

206 ـ عَنِ الصّادِقِ عَنْ آبائِهِ  عليه السّلام عَنْ رَسُولِ اللهِ  صلّى الله عليه وآله وسلم قالَ مَنْ أَطْعَمَ مُؤْمِناً مِنْ جُوع أَ طْعَمَهُ اللهُ مِنْ ثِمارِ الْجَنَّةِ وَمَن كَساهُ مِنْ عُرىً كَساهُ اللهُ مِنْ إِسْتَبْرَق وَحَرير، وَمَنْ سَقاهُ شَرْبَةً من عَطَش سَقاهُ اللهُ مِنَ الرَّحيقِ الْمَخْتُومِ، وَمَنْ أَ عانَهُ أو كَشَفَ كُرْبَتَهُ أَ ظَلَّهُ اللهُ في ظِلِّ عَرْشِهِ يَوْمَ لا ظِلَّ إلاّ ظِلُّهُ.

بحار الانوار / 74 / 382

206-İmam Sadık (a.s) babalarından, onlar da Resulullah (s.a.v)’den şöyle nakletmektedirler: “Her kim aç bir mümini doyuracak olursa Allah azze ve celle onu cennet meyveleriyle doyurur. Her kim çıplak bir mü­mini giyindirirse, Allah da ona (cennette) ince ipek elbi­seler giyindirir. Susuz bir mümini suvaran kimseyi de Allah mühürlü halis bir içkiyle suvarır. Hakeza her kim mümin kardeşine yardım eder veya bir sıkıntısını gide­rirse Allah da hiç bir gölgenin olmadığı günde onu arşı­nın gölgesinde gölgelendirir.

Bihar’ul-Envar, c. 74, s. 382

 

 

* * *

 

207 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

                         الْخَلْقُ  عِيالُ اللهِ فَأَحَبُّ الْخَلْقِ إلَى اللهِ مَن نَفَعَ عِيالَ اللهِ وَأَ دْخَلَ عَلى أَهْلِ بَيْت سُرُوراً.

الكافي / 2 / 164

207-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “İnsanlar Allah’ın ehl-u iyalidir (rızkını yiyenlerdir) Allah’a en se­vimli kimse Allah’ın ehl-u iyaline yararı dokunanlar ve ev halkını sevindirenlerdir.”

el-Kafi, c. 2, s. 164

 

* * *

 

208 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

مَنْ أَعانَ مُؤْمِناَ نَفَّسَ اللهُ عَزَّوَجَلَّ عَنْهُ ثَلاثاً وَسَبْعينَ كُرْبَةً، واحِدَةً في الدُّ نْيا وَثِنْتَيْنِ وَسَبْعينَ كُرْبَةً عِنْدَ كُرَبِهِ الْعُظْمى، قالَ: حَيْثُ يَتَشاغَلُ النّاسُ بِأَ نْفُسِهِمْ.

الكافي / 2 / 199

208-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: Bir mü­mine yardım edenin, Allah azze ve celle de yetmiş üç sıkıntısını giderir. Birini dünyada ve diğer yetmiş iki sı­kıntısını da “büyük sıkıntı” (hesap) zamanında giderir. (sonra da şöyle buyurdu: “İnsanların kendi nefisleriyle meşgul olduğu zaman…” (Yani kıyamette herkesin kendi amelleriyle uğraştığı zaman)

el-Kafi, c. 2, s. 199

 

* * *

 


 

 

 

 

Borç Vermek

 

 

 

209 ـ  قالَ النَّبيَّ  صلّى الله عليه وآله وسلم:

مَنْ شَكا إِليهِ أَخُوهُ الْمُسْلِمُ فَلَمْ يُقْرِضْهُ حَرَّمَ اللهُ عَلَيْهِ الْجَنَّةَ يَوْمَ يَجْزِي الْمُحْسِنينَ.

بحار الانوار / 76 / 369

209-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Müslü­man kardeşi kendine halini şikayet eder (borç isterse) de ona borç vermezse, kıyamet gününde Allah iyilere mükafat verdiğinde cenneti kendisine haram kılar.”

Bihar’ul-Envar, c. 76, s. 329

 

 * * *

 

210 ـ قالَ النَّبيُّ  صلّى الله عليه وآله وسلم:

مَنِ احْتاجَ إِلَيْهِ أَخُوهُ الْمُسْلِمُ في قَرْض فَلَمْ يُقْرِضْهُ حَرَّم اللهُ عَلَيْهِ الْجَنَّةَ يَومَ يَجْزِي الْمُحْسِنينَ.

بحار الانوار / 76 / 367

210-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Her kim Müslüman kardeşi bir borç için kendine muhtaç olur da borç vermezse Allah iyileri mükafatlandırdığı kıyamet günü ona cenneti haram kılar.”

Bihar’ul-Envar, c. 76, s. 367

 

* * *

 


 

 

 

 

Muhtaçlara Yardım

 

211 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

سائِلُوا الْعُلَماءَ، وَخاطُبُوا الْحُكَماءَ، وَجالِسُوا الْفُقَراءَ .

تحف العقول / 34

211-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Alimlere sorunuz, hikmet sahipleriyle muaşerette bulununuz ve fakirlerle oturup kalkınız.”

Tuhef’ul-Ukul, s. 34

* * *

 

212- قالَ الامامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

سَبَبُ زَوالِ الْيَسارِ مَنْعُ الْمُحْتاجِ.

غرر الحكم / 4 / 190

212-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Mal ve mülkün yok olmasının sebebi muhtaç insanları mahrum kılmaktır.”

Gurer’ul-Hikem, c. 4, s. 190

* * *

 

213 ـ قالَ الامامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

عَنِ النَّبِيِّ  صلّى الله عليه وآله وسلم عَنِ اللهِ تَعالى في لَيْلَةِ الْمِعْراجِ: يا أَ حْمَد مَحَبَّتي مَحَبَّةُ الْفُقَراءِ، فَأَ دْنِ الْفُقَراءَ وَقَرِّبْ مَجْلِسَهُمْ مِنْكَ أُ دْنِكَ و...

الحياة / 2 / 51

213-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Peygamberden nakledildiği üzere Allah-u Teala miraç gecesi kendisine şöyle buyurmuştur: “Ey Ahmed! Benim muhabbet ve sevgim fakir insanları sevmektir. O halde fakirleri kendine yakın kıl, kendi ya­kınına oturt ki ben de sana yakın olayım.”

el-Hayat, c. 2, s. 51

* * *

 

214 ـ قالَ الامامُ الصّادِقُ  عليه السّلام:

مَنْ أَ طْعَمَ مُؤْمِناً حَتّى يَشْبِعَهُ لَمْ يَدْرِ أَحَدٌ مِنْ خَلْقِ الله مالَهُ مِنَ الاجْرِ في الاخِرَةَ لا مَلَكٌ مُقَرَّبٌ وَلا نَبِيٌّ مُرْسَلٌ اِلاّ اللهُ رَبُّ الْعالَمينَ. ثُمَّ قالَ: مَنْ مُوجِباتِ الْمَغْفِرَةِ إِطْعامُ الْمُسْلِمِ السَّغْبانِ ثُمَّ تَلا قَوْلَ اللهِ عَزَّوَجَلَّ: أوْ إِطْعامٌ في يَوْم ذي مَسْغَبَة يَتَيماً ذا مَقْرَبَة أَوْ مِسْكِيناً ذا مَتْرَبَة.

الكافي / 2 / 201

214-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Her kim bir mümine doyasıya yedirirse Allah’ın hiç bir kulu onun ahirette elde edeceği mükafatını bilemez; ne mukarreb/yakınlaştırılmış bir melek ve ne de gönde­rilmiş bir nebi… (Mükafatını sadece) alemlerin rabbi olan Allah bilir.  (Daha sonra şöyle buyurdu:) “Mağfiret ve ilahi gufranın nedenlerinden biri de aç bir Müslümanı doyurmaktır.” (Daha sonra da İmam (a.s), Allah azze ve celle’nin şu ayetini tilavet buyurdu:) “Ya­hut, açlık gününde, yakını olan bir öksüzü, yahut top­rağa serilmiş bir yoksulu doyurmaktır.”[14]

el-Kafi, c. 2, s. 201

* * *

 

215 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

إِذا خَرَجَتِ الصَّدَقَةُ مِنْ يَدِ صاحِبِها تَتَكَلَّمُ بِخَمْسِ كَلِمات أَ وَّلُها كُنْتُ فانياً فَأَ ثْبَتَّني وَكُنْتُ صَغيراً فَكَـبَّرْتَني وَكُنْتُ عَدُوّاً فَأَ حْبَبْتَني وَكُنْتَ تَحْرُسُني وَالانَ أَ نَا أَحْرُسُكَ إِلى يَومِ الْقِيامَةِ.

الاثني عشرية / 223

215-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Sadaka sahibinin elinden çıkınca kendisine şu beş sözü söyler: Ben fani idim beni sabit (baki) kıldın; küçük idim, bü­yüttün, düşman idim, dost kıldın; şimdiye kadar hep sen beni korudun, şimdiden kıyamete kadar da ben seni koruyacağım.”

el-İsna Aşeriye, s. 223

* * *

216 ـ قالَ الامامُ الْكاظِمُ  عليه السّلام :

مَنْ سَرَّ مُؤْمِناَ فَبِاللهِ بَدَأَ وَبِالنَّبِي ثَنّى وَبِنا ثَلَّثَ.

بحار الانوار / 74 / 314

216-İmam Kazım (a.s) şöyle buyurmuştur: “Her kim bir mümini sevindirirse evvela Allah’ı, ikinci olarak Re­sul-i Ekrem’i, üçüncü olarak da bizi (Ehl-i Beyt’i) se­vindirmiştir.”

Bihar’ul-Envar, c. 74, s. 314

* * *

 

217 ـ قالَ الامامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

إِنَّ اللهَ سُبْحَانَهُ فَرَضَ في أَ مْوالِ الاغْنِياءِ أَ قْواتَ الْفُقَراءِ فَما جاعَ فَقيرٌ إلاّ بِما مَنَعَ غَنيٌّ.

نهج البلاغة صفحة 478 الكلمات القصار / 320

217-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Şüphesiz ki münezzeh olan Allah fakirlerin yiyeceğini zenginlerin malında karar kılmıştır. Bir fakir acıkırsa, mutlaka bir zenginin onun bu hakkını engelle­diğindendir.”

Nehc’ül-Belağa, el-Kelimat’ul-Kısar/320 s. 478

* * *

218 ـ قالَ الامامُ الصّادِقُ  عليه السّلام:

أَ يُّما مُؤْمِن حَبَسَ مُؤْمِناً عَنْ مالِهِ وَهُوَ يَحْتاجُ اِلَيْهِ لَمْ يَذُقْ واللهِ مِنْ طَعامِ الْجَنَّةِ وَلا يَشْرَبُ مِنَ الرَّحيقِ الْمَخْتُومِ.

بحار الانوار / 75 / 314

218-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Her kim ihtiyacı olduğu halde bir mümini malından alı-koyarsa Allah ona cennet yiyeceklerini tattırmaz ve ona mü­hürlenmiş halis şarap içirmez.”

Bihar’ul-Envar, c. 75, s. 314

 

* * *

 

 

İnfak

 

219 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

لا تَزالُ أُ مَّتي بِخَيْر ما لَمْ يَتَخَاوَنُوا، وَأَ دَّوُا الاَمانَةَ، وَآتَوُا الزَّكاةَ، وَإِذا لَمْ يَفْعَلُوا ذلِكَ أُ بْتُلُوا بِالْقَحْطِ وَالسِّنينَ.

وسائل الشيعة / 6 / 13

219-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: Ümmetim birbirine doğru oldukça, emanetlere riayet ettikçe ve zekatını verdikçe hayır ve iyilik üzere olurlar. Ama böyle yapmazlarsa (bu görevlerini eda etmezlerse) kıtlık ve darlık içine düşerler.”

Vesail’uş-Şia, c. 6, s. 13

 

* * *

 

220 ـ قالَ الامامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

يَابْنَ آدَمَ، كُنْ وَصِيَّ نَفْسِكَ في مالِكَ وَاعْمَلْ فيهِ ما تُؤْثِرُ اَن يُعْمَلُ فيهِ مِنْ بَعْدِكَ.

نهج البلاغة / 512 الكلمات القصار / 254

220-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Ey Ademoğlu, malın hususunda kendi nefsi­nin vasisi ol. Kendinden sonra malın hususunda ne ya­pılmasını istiyorsan, (şimdi) kendin yap.

Nehc’ül-Belağa, el-Kelimat’ul-Kısar/254

 

 

 

 

221 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

تَصَدَّقُوا وَداوُوا مَرْضاكُمْ بِالصَّدَقَةِ، فَإنَّ الصَّدَقَةَ تَدْفَعُ عَنِ الاعْراضِ والامْراضِ وَهِيَ زِيادَةٌ في أَ عْمارِكُمْ وَحَسَناتِكُمْ.

كنز العمال / 6 / 371

221-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Sadaka verin, hastalarınızı sadaka ile tedavi edin, şüphesiz ki, sadaka belaları ve hastalıkları (insandan) def eder. Sa­daka ömürlerinizin uzamasına ve iyiliklerinizi artışına neden olur.”

Kenz’ul-Ummal, c. 6, s. 371

 

* * *

 

222 ـ رُوِي عَنِ النَّبِيِّ  صلّى الله عليه وآله وسلم قالَ:

لَمّا أُ سْرِيَ بِي إِلَى السَّماءِ رَأَ يْتُ عَلى بابِ الْجَنَّةِ ثَلاثَةَ أَ سْطُر، السَّطْرُ الاوّلُ  ، بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ أَ نَا اللهُ لا اِلهَ إلاّ أَ نَا سَبَقَتْ رَحْمَتي غَضَبي وَالسَّطْرُ الثاني، بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ الصَّدَقَةُ بِعَشَرَة، وَالْقَرْضُ بِثَمانِيةَ عَشر، وَصِلَةُ الارْحامِ بِثلاثينَ وَالسَّطْرُ الثالِثُ، مَن عَرَفَ قَدْري وَرُبُوبِيَّتي فَلا يَتَّهِمْني في الرّزْقِ.

الاثني عشرية / 85

222-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: (Miraç ge­cesi) Göklere götürüldüğümde cennetin kapısında üç satır yazı müşahede ettim: Birinci satırda şöyle yazılıydı: “Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla.... Ben Al­lah’ım; benden başka ilah yoktur. Rahmetin gazabımı geçmiştir.

İkinci satırda ise şöyle yazılıydı: Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla.... (Mükafat olarak) Sadaka on kat, borç vermek on sekiz kat ve sıla-ı rahimde bulunmak ise otuz kattır.

Üçüncü satırda ise şöyle yazılıydı: Benim kad­rimi/azametimi ve rububiyetimi tanıyanlar beni rızık verme hususunda itham etmemelidirler.”

el-İsna Aşeriye, s. 85

 

* * *

 

223 ـ عَنْ طاوُوسِ بْنِ الْيَمانِ قالَ سَمِعْتُ عَلِيَّ بْنَ الْحُسَيْنِ  عليه السّلام يَقُولُ: عَلاماتُ الْمُؤْمِنِ خَمْسٌ ، قُلْتُ: وَماهُنَّ يَابْنَ رَسُولِ اللهِ؟ قالَ: الْوَرَعُ في الْخَلْوَةِ، وَالصَّدَقَةُ في الْقِلَّةِ، وَالصَّبْرُ عِنْدَ الْمُصيبَةِ، وَالْحِلْمُ عِنْدَ الْغَضَبِ، وَالصِّدْقُ عِنْدَ الْخَوْفِ.

الخصال / 127

223-Tavus b. Yemani, Ali b. Hüseyin (a.s)’ın şöyle buyurduğunu nakletmektedir: “Müminin alameti beş şeydir.” Ben, “Bu beş şey nedir, ey İbn-i Resulillah?” diye sorunca da şöyle buyurdu: “Kimsenin olmadığı halvet yerlerde Allah’tan korkmak, darlıkta sadaka ver­mek, günahlar karşısında sabretmek, gazaplandığında hilim sahibi olmak ve korku anında bile doğruyu söy­lemek.”

el-Hisal, s. 127

 

* * *

 


 

 

 


 

 

 

 

Sıla-i Rahim

 

224 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

مَنْ سَرَّهُ أَنْ يُبْسَطَ لَهُ في رِزْقِهِ وَيُنْسَأَ لَهُ في أَ جَلِهِ فَلْيَصِلْ رَحِمَهُ.

بحار الانوار / 74 / 89

224-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Her kim rızkının genişlemesini ve ecelinin gecikmesini istiyorsa sıla-i rahimde bulunmalıdır. (Onlara başvurmalı, ihti­yaçlarını gidermeye çalışmalıdır.)”

Bihar’ul-Envar, c. 74, s. 89

 

* * *

 

225 ـ قال الامامُ عَلِيُّ بنُ مُوسَى الرِّضا  عليه السّلام:

لا يَجْتَمِعُ الْمالُ اِلاّ بِخِصال خَمْس: بِبُخْل شَديد وَأَ مَل طَويل وَحِرْص غالِب وَقَطِيعَةِ الرَّحِمِ وَإ يثارِ الدُّ نْيا عَلَى الاخِرَةِ.

بحار الانوار / 73 / 138

225-Ali b. Musa er-Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: “Mal sadece şu beş haslet sayesinde toplanır: aşırı bir cimrilik, uzun emel, insana galebe çalan hırs, sıla-i ra­himde bulunmamak, ve dünyayı ahirete tercih et­mek.”(Yani bir insan cimri, haris, uzun emellere sahip, akrabalarını terk eden ve ahiretini dünyaya satan kimse olmadıkça asla zengin olamaz.) 

Bihar’ul-Envar, c. 73, s. 138

 

* * *

 

226 ـ قالَ أَ بُوا جَعْفَر الْباقِرُ  عليه السّلام :

صِلَةُ الارْحامِ تُزَكِّي الاعْمالَ وَتُنْمِي الامْوالَ وَتَدْفَعُ الْبَلْوى وَتُيَسِّرُ الْحِسابَ وَتُنْسِئُ في الاجَلِ.

الكافي / 2 / 150

226-Ebu Cafer’il-Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Sıla-i rahimde bulunmak amelleri temizler, dünya ma­lını artırır, belaları def eder, insanın hesap vermesini kolaylaştırır ve ömrü uzatır.”

el-Kafi, c. 2, s. 150

 

* * *

 

227 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

ثَلاثَةٌ لا يَدْخُلُون الْجَنَّةَ: مُدْمِنُ خَمْر وَمُدْمِنُ سِحْر وَقاطِعُ رَحِم.

الخصال / 179

227-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Üç kişi asla cennete giremez: Şarap içen kimse, sihir yapan kimse ve sıla-i rahimde bulunmayı kesen kimse.”

el-Hisal, s. 179

 

* * *

 

 

 

 

 

Anne ve Babaya İyilik Etmek

 

228 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

رِضَى اللهِ في رِضَى الْوالِدَيْنِ وَسَخَطُهُ في سَخَطِهِما.

مستدرك الوسائل / 15 / 176

228-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Allah’ın rızası anne ve babanın rızasındadır. Allah’ın gazabı da anne ve babanın gazabındadır.”

Müstedrek’ül-Vesail c. 15, s. 176

 

* * *

 

229 ـ قالَ الامامُ الصّادِقُ  عليه السّلام:

أَ فْضَلُ الاعْمالِ: الصَّلاةُ لِوَقْتِها وَبِرُّ الْوالِدَيْنِ وَالْجِهادُ في سَبِيلِ اللهِ.

بحار الانوار / 74 / 85

229-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Amellerin en faziletlisi namazı vaktinde kılmak, anne ve babaya iyilik etmek ve Allah yolunda cihad etmektir.”

Bihar’ul-Envar, c. 74, s. 85

 

* * *

 

230 ـ عَنِ الصّادِقُ  عليه السّلام قالَ:

مَنْ أَحَبَّ أَنْ يُخَفِّفَ اللهُ عَزَّوَجَلَّ  عَنْهُ سَكَراتِ الْمَوْتِ فَلْيَكُنْ لِقَرابَتِهِ وَصُولاً وَبِوالِدَيْهِ بارّاً فَإذا كان كذلِكَ هَوَّنَ اللهُ عَلَيْهِ سَكَراتِ الْموْتِ وَلَمْ يُصِبْهُ في حَياتِهِ فَقْرٌ أَ بداً.

سفينة البحار / 2 / 553

230-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Her kim Allah azze ve celle’nin ölümü kendisine kolaylaştırma­sını istiyorsa sıla-i rahimde bulunmalı ve anne ve baba­sına iyilik etmelidir. Bunu yaptığı taktirde Allah kendi­sine ölüm anını kolaylaştırır ve hayatı boyunca asla fa­kirlik görmez.”

Sefinet’ul-Bihar, c. 2, s. 553

 

* * *

 

231 ـ قالَ الامامُ الصّادِقُ  عليه السّلام:

مَنْ نَظَرَ إِلى أَ بَوَيْهِ نَظَرَ ماقِت وَهُما ظالِمانِ لَهُ لَمْ يَقْبَلِ اللهُ لَهُ صَلاةً.

الكافي / 2 / 349

231-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Anne ve babasına, kendisine her ne kadar zulüm de etmiş olsa­lar, gazap gözüyle bakan kimsenin (tevbe etmezse) Al­lah asla namazını kabul etmez.”

el-Kafi, c. 2, s. 349

 

* * *

 

232 ـ قالَ الامامُ الصّادِقُ  عليه السّلام:

بَرُّوا آباءَكُمْ يَبَرَّكُمْ أَ بْناءُكُمْ وَعِفُّوا عَنْ نِساءِ النّاسِ تَعِفَّ نِساؤُكُمْ.

الكافي / 5 / 554

232-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Babaları­nıza iyilik edin ki çocuklarınız da sizlere iyilik etsin. İn­sanların eşlerine karşı iffetli olun ki, eşleriniz de iffetli kalsın.”

el-Kafi, c. 5, s. 554

* * *

 

233 ـ عَنْ أَبِي عَبْدِ الله  عليه السّلام قالَ: جاءً رَجُلٌ وَسأَ لَ النَّبِيَّ  صلّى الله عليه وآله وسلم عَنْ بِرِّ الْوالِدَيْنِ فَقالَ: إبْرِرْ أُ مَّكَ إبْرِرْ أُ مَّكَ إِبْرِرْ أُ مَّكَ، إِبْرِرْ أَباكَ إبْرِرْ أَباكَ إِبْرِرْ أَ باكَ، وَبَدَأَ بالاُ مِّ قَبْلِ الابِ.

الكافي 2 / 162

233-Ebi Abdillah (İmam Sadık) (a.s) şöyle buyur­muştur: “Adamın biri bir gün Peygamberin huzuruna vararak kendisine anne ve babaya iyilik etmeyi sordu. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: “An­nene iyilik et, annene iyilik et, annene iyilik et…Babana iyilik et, babana iyilik et, babana iyilik et…” Peygamber burada anneyi babadan önce zikretmiştir.”

el-Kafi, c. 2, s. 162

 

* * *

 

 


 

 

 


 

 

 

 

Çocukların Hakkı

 

234ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

يا عَلِيُ لَعَنَ اللهُ والِدَيْنِ حَمَلا وَلَدَهُما عَلى عُقُوقِهِما.

وسائل الشيعة / 21 / 290

234-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Ya Ali (kötü davranışlarıyla) çocuklarının asi olmasına sebep olan anne ve babaya Allah lanet etsin.”

Vesail’uş-Şia, c. 21, s. 290

 

* * *

 

 235ـ قالَ الامامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

لا تَجْعَلَنَّ أَ كْثَرَ شُغْلِكَ بِأَ هْلِكَ وَوَلْدِكَ فَإنْ يَكُنْ أَ هْلُكَ وَوَلَدُك أَ وْلِياءَ اللهِ فَاِنَّ اللهَ لا يُضيعُ أَ وْلِياءَهُ وَإِنْ يَكُونُوا أَ عْداءَ اللهِ فَما هَمُّكَ وَشُغْلُكَ بِأَعْداءِ الله ؟

نهج البلاغة / 536 / 352

235-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “İşlerinin çoğunu eşine ve çocuklarına ayırma. Zira ehlin ve çocukların Allah'ın dostu ise Allah onları zayi etmez; yok eğer Allah'ın düşmanı ise o halde, ne­den Allah'ın düşmanlarına üzülüyor ve çalışıyorsun?”

Nehc’ül-Belağa/352

 

* * *

 

236 ـ قالَ الامامُ الصّادِقُ  عليه السّلام:

بادِرُوا أَ وْلادَكُمْ بِالْحَدِيثَ، قَبْلَ أَنْ يَسْبِقَكُمْ إِلَيْهِمُ الْمُرْجِئَةُ.

الكافي / 6 / 47

236-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Mürcie (Sapık inançlı kimseler), çocuklarınızı yoldan çıkarma­dan siz çocuklarınıza hadis (ve İslami ilimler) öğretin.”

el-Kafi c, 6, s. 47

 

* * *

 

237 ـ قالَ الامامُ الصّادِقُ  عليه السّلام:

بِرُّ الرَّجُلِ بِوَلَدِهِ بِرُّهُ بِوالِدَيْهِ.

من لا يحضره الفقيه / 3 / 483

237-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “İnsanın evladına iyilik etmesi, anne ve babasına iyilik etmesi gi­bidir.”

Men La Yehzuruh’ul-Fakih, c.3, s. 483

 

* * *

 

238 ـ قالَ الامامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

وَحَقُّ الوَلَدِ عَلَى الْوالِدِ أَنْ يُحْسِّنَ إِسْمَهُ وَيُحَسِّنَ أَ دَبَهُ وَيُعَلِّمَهُ الْقُرْآنَ.

نهج البلاغة / 456 الكلمات القصار / 399

238-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Çocuğun baba üzerindeki hakkı; ona güzel isim seçmesi, güzel terbiye etmesi ve ona Kur’an öğ­retmesidir.”

Nehc’ül-Belağa, el-Kelimat’ul-Kısar/399

 

* * *

 

239 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

عَلِّمُوا أَوْلادَكُمْ السَّباحَةَ وَالرِّمايَةَ.

الكافي / 6 / 47

239-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Çocukla­rınıza yüzmeyi ve ok atmayı öğretin.”

el-Kafi, c. 6, s. 47

 

* * *

 

240 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

عَلِّمُوا أَ وْلادَكُمْ الصَّلاةِ إِذا بَلَغُوا سَبْعاً، وَاضْرِبُوهُمْ عَلَيْها إذا بَلَغُوا عَشْراً، وَفَرِّقُوا بَيْنَهُمْ في الْمَضاجِعْ.

كنز العمال / 16 / 45330

240-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Çocukla­rınız yedi yaşında eriştiklerinde onlara namazı öğretin. On yaşına eriştiklerinde (eğer namaz kılmazlarsa) na­maz için onları tenbih edin ve yataklarını ayırın.”

Kenz’ul-Ummal, c. 16, s. 45330

 

* * *

241 ـ قالَ الامامُ السَجَّاد  عليه السّلام :

وَأَ مّا حَقُّ وَلَدِكَ فَإِنْ تَعْلَمْ أَ نَّهُ مِنْكَ وَمُضافٌ إِلَيْكَ في عاجِلِ الدُّ نْيا بِخَيْرِهِ وَشَرِّهِ وَأَ نَّكَ مَسْؤولٌ عَمّا وَلَّيْتَهُ مِنْ حُسْنِ الادَبِ والدَّلالَةِ عَلى رَبِّهِ عَزَّوَجَلَّ وَالْمَعُونَةِ لَهُ عَلى طاعَتِهِ فَاعْمَلْ في أَمْرِهِ عَمَلَ مَنْ يَعْلَمُ أَ نَّهُ مُثابٌ عَلَى الاحْسانِ إِلَيْهِ مُعاقَبٌ عَلَى الاساءَةِ إلَيْهِ.

من لا يحضره الفقيه / 2 / 622

241-İmam Seccad (a.s) şöyle buyurmuştur: “Çocu­ğunun senin üzerindeki hakkı onun senden vücuda gel­diğini ve bu dünyada onun iyilik ve kötülüğünü sana is­nat ettiklerini bilmendir. Şüphesiz ki sen onu güzel ter­biye etmek, Rabbi azze ve celle’ye hidayet etmek ve ona Allah’a itaat noktasında yardımcı olmakla sorumlusun. Çocuğun hakkında ona iyilik ettiği taktirde mükafat gö­receğini, kötülük ettiği taktirde ise cezalandırılacağını bilen kimse gibi davran."

Men La Yehzuruh’ul-Fakih, c. 2, s. 622

* * *

242 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

أَ كْرِمُوا أَوْلادَكُمْ وَأَ حْسِنُوا أدابَهُمْ يُغْفَرْ لَكُمْ.

بحار الانوار / 104 / 95

242-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Evlatları­nıza ikram edin ve en güzel şekilde  terbiye edin ki size de mağfiret edilsin.”

Bihar’ul-Envar, c. 104, s. 95

 

* * *

 

 

 

 

Süt Emzirme

 

243 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

بَلى لِلْمرأةِ مَا بَيْنَ حَمْلِها اِلى وَضْعِها إِلى قِطامِها مِنَ الاجْرِ كَالْمُرابِطِ في سَبيلِ اللهِ فَإنْ هَلَكَتْ فيما بَيْنَ ذلِكَ كانَ لَها مِثْلُ مَنْزِلَةِ الشَّهيدِ.

من لا يحضره الففقهى / 3 / 561

243-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Evet, hamile olduktan sonra doğuruncaya kadar ve hatta süt vermesi bitinceye kadar kadın için  (bütün bu süre bo­yunca elde edeceği mükafat) Allah yolunda sınırlarda nöbet tutan mücahit (bir kimsenin elde ettiği mükafat) kadardır. Eğer bu dönemde vefat edecek olursa kendi­sine şehitlerin makamına benzer bir makam verilir.”

Men La Yehzuruh’ul-Fakih, c. 3, s. 561

 

 

* * *

 

244 ـ قالَ الامامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

ما مِنْ لَبَن رَضِعَ بِهِ الصَّبِيُّ أعْظَمَ بَرَكَةً عَلْيْهِ مِنْ لَبَنِ أُ مِّهِ.

وسائل الشيعة / 21 / 452

244-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Çocuğun emdiği hiç bir süt annesinden em­diği süt kadar bereketli değildir.”

Vesail’uş-Şia, c. 21, s. 452

 

* * *

 

245 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

إذا حَمَلتِ الْمَرأةُ كانَتْ بِمَنْزِلَةِ الصّائِمِ القائِمِ الْمُجاهِدِ بِنَفْسِهِ وَمالِهِ في سَبيلِ اللهِ فاِذا وَضَعَتْ كانَ لَها مِنَ الاجْرِ ما لا تَدْرِي ما هُوَ لِعِظَمِهِ فَاِذا أَرْضَعَتْ كانَ لَها بِكُّلِّ مَصَّة كَعِدْل عِتْقِ مُحَرَّر مِنْ وُلْدِ إسْماعِيلَ، فَإذا فَرَغَتْ مِنْ رِضاعِهِ ضَرَبَ مَلكٌ عَلى جَنْبِها وَقالَ، إِسْتَإنِفي الْعَمَلَ فَقَدْ غُفِرَ لَكِ.

بحار الانوار / 104 / 106

245-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Hamile olan kadın; oruç tutan, geceleri namaz kılan, Allah yo­lunda canı ve malıyla cihad eden mücahit kimse gibidir. Doğurunca Allah katında hiç kimsenin bilemeyeceği kadar büyük mükafat elde eder. Çocuğuna süt verdi­ğinde ise bebeğin her emmesine karşılık kendisine, Hz. İsmail’in evlatlarından birini azad etme  sevabı verilir. Süt verme dönemi bitince de  bir melek kendisine (müjde vermek için) dokunur ve şöyle der: “Ameline baştan (sıfırdan) başla, şüphesiz ki sen bağışlan­dın/mağfiret edildin.”

Bihar’ul-Envar, c. 104, s. 106

 

* * *

 

246 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

لَيْسَ لِلْصَبِيِّ لَبَنٌ خَيْرٌ مِنْ لَبَنِ أَ مِّهِ.

مستدرك الوسائل باب 48

246-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Çocuk için anne sütünden daha hayırlı bir süt yoktur.”

Müstedrek’ül-Vesail, 48. Bab

 

* * *

 

 

 



 

 

 

 

Evlilik Büyük Bir İbadettir

 

 

247 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

لَرَكْعَتانِ يُصَلِّيهِما مُتَزَوِّجٌ أَ فْضَلُ مِنْ رَجُل عَزَب يَقُومُ لَيْلَهُ وَيَصُومُ نَهارَهُ.

من لا يحضره الفقيه / 3 / 384

247-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Evli in­sanın kıldığı iki rekat namaz, geceyi ibadetle geçiren ve gündüzleri de oruç tutan bekar insanın (ibadetinden) daha hayırlıdır.”

Men la Yehzuruh’ul-Fakih, c. 3, s. 384

 

 

* * *

 

248 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

الْمُتَزَوِّجُ النّائِمُ أفْضَلُ عِنْدَ اللهِ مِنَ الصّائِمِ القائِمِ الْعَزَبِ.

بحار الانوار 103 / 221

248-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Uyuyan evli kimse Allah nezdinde geceleri ibadet eden gün­düzleri ise oruç tutan bekardan daha üstündür.”

Bihar’ul-Envar, c. 103, s. 221

 

* * *

 

249 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

خِيارُ أُ مَّتي الْمُتَأَ هِّلُونَ وَشِرارُ أُ مَّتي الْعُزّابُ.

بحار الانوار / 103 / 221

249-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Ümme­timin iyileri evliler, kötüleri ise bekarlardır.”

Bihar’ul-Envar, c. 103, s. 221

 

 

* * *

 

250 ـ قالَ الامامُ الصّادِقُ  عليه السّلام:

جاءَ رَجُلٌ إِلى أَبي، فَقالَ  عليه السّلام لَهُ هَلْ لَكَ زَوْجَةٌ قالَ لا، قال لا أُحِبُّ أَ نَّ لِيَ الدُّ نْيا وَمَا فِيها وَأَ نّي أَبيتُ لَيْلَةً وَلَيْسَ لي زَوْجَةٌ، قالَ: ثُمَّ قالَ إِنَّ رَكْعَتَيْنِ يُصَلِّيهِما رَجُلٌ مُتَزَوِّجٌ أَ فْضَلُ مِنْ رَجُل يَقُومُ لَيْلَهُ وَيَصُومُ نَهارَهُ، أَعْزَبَ ثُمَّ أَعْطاهُ أَبي سَبْعَةَ دَنانِيرَ قالَ تَزَوَّجْ بِهذِهِ.

بحار الانوار / 103 / 217

250-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: Adamın biri babamın yanına geldi. Babam kendisine, “eşin var mı?” diye sordu. Adam, “hayır” dedi. Bunun üzerine babam şöyle dedi: “Ben dünya ve içindeki her şey be­nim olsa da bir tek gece eşsiz kalmayı istemem.” (Ba­bam daha sonra şöyle dedi:) “Evli adamın kıldığı iki re­kat namaz; geceleri ibadet eden, gündüzleri ise oruç tutan bekar kimsenin ibadetinden daha üstündür.” Ba­bam daha sonra kendisine yedi dinar vererek şöyle bu­yurdu: “Git bununla evlen.”

Bihar’ul-Envar, c. 103, s. 217

* * *


 

 

 

 


 

 

 

 

Evliliğe Teşvik

 

 

251 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

مَنْ تَزَوَّجَ أَحْرَزَ نِصْفَ دينِهِ، وَفي حَدِيث: فَلْيَتَّقِ اللهَ في النِّصْفِ الاخَرِ أَوِ الْباقِي.

الكافي / 5 / 328

251-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Evlenen kimse dininin yarısını korumuş olur. (Başka bir hadiste de şöyle buyurulmuştur:) “Geri kalan yarısı hususunda da Allah’tan korkmalıdır.”

el-Kafi, c. 5, s. 328

 

* * *

 

252 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

أَ كْثَرُ أَ هْلِ النّارِ الْعُزّابُ.

من لا يحضره الفقيه / 3 / 384

252-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Cehen­nem ehlinin çoğu bekarlardır.”

Men La Yehzuruh’ul-Fakih, c. 3, s. 384

 

* * *

 

253 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

رِذالُ مَوْتاكُمْ الْعُزّابُ.

التهذيب / 7 / 239

253-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “En kötü ölüleriniz bekarlardır.”

et-Tehzib, c. 7, s. 239

 

* * *

 

254 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

مَنْ سَرَّهُ أَنْ يَلْقَى اللهَ طاهِراً مُطَهَّراً فَلْيَلْقَهُ بِزَوْجَة.

من لا يحضره الفقيه / 3 / 385

254-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Her kim Allah’a temiz ve tahir olarak (günahsız bir şekilde) ka­vuşmak istiyorsa evlenmelidir.”

Men La Yehzuruh’ul-Fakih, c. 3, s. 385

 

* * *

 

255 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

تَزَوَّجْ وَإلاّ فَأَ نْتَ مِنْ إخوانِ الشَّياطينِ.

بحار الانوار / 103 / 221

255-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Evlen, aksi takdirde Hıristiyan ruhbanlarından (Başka bir riva­yette ise, “Şeytanın kardeşlerinden”) olursun.”

Bihar’ul-Envar, c. 103, s. 221

 

 

 

 

İlahi Rahmetin ve Güzel Ahlakın

Anahtarı Evliliktir.

 

256 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

يُفْتَحُ أَبْوابُ السَّماءِ بِالرَّحْمَةِ في أَرْبَعَةِ مَواضِعَ، عِنْدَ نُزُولِ الْمَطَرِ وَعِنْدَ نَظَرِ الْوَلَدِ في وَجْهِ الْوالِدَيْنِ وَعِنْدَ فَتحِ بابِ الْكَعْبَةِ وَعِنْدَ النِّكاحِ.

بحار الانوار / 103 / 221

256-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Göklerin rahmet kapısı dört yerde açılır: Yağmur yağarken, ço­cuk anne ve babasının yüzüne bakarken, Kabe kapısı açılırken ve nikah kıyılırken.”

Bihar’ul-Envar, c. 103, s. 221

 

* * *

 

257 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

زَوِّجُوا أَ ياماكُمْ فَإنَّ اللهَ يُحَسِّنُ لَهُمْ في أَ خْلاقِهِمْ وَيُوَسِّعُ لَهُمْ في أَ رْزاقِهِمْ وَيَزِيدُهُمْ في مُرُوّاتِهِمْ.

بحار الانوار / 103 / 222

257-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Bekar çocuklarınızı evlendirin, zira bu vesile ile Allah ahlakla­rını güzelleştirir, rızıklarını genişletir ve haysiyetle­rini/mürüvvetlerini çoğaltır.”

Bihar’ul-Envar, c. 103, s. 222

* * *

 

258 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

تَزَوَّجُوا وَزَوِّجُوا أَلا فَمِنْ حَظِّ إِمْرِئ   مُسْلِم إِنْفاقُ قِيمَةِ أَ يِّمَة.

الكافي / 5 / 328

258-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Evlenin ve bekarlarınızı evlendirin. Zira evlilik çağına eren kız­larını ve kız kardeşlerini kolayca evlendirip, düzene koyması, her Müslüman erkeğin en büyük mutluluğu­dur.”

el-Kafi, c. 5, s. 328

* * *

 

259 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

وَما مِنْ شَىْء أَ حَبَّ اِلَى اللهِ عَزَّوَجَلَّ مِنْ بَيْت يُعْمَرُ في الاسلامِ بِالنِّكاحِ، وَما مِنْ شَيء أبْغَضَ إِلَى اللهِ عَزَّوَجَلَّ مِنْ بيْت يَخْرَبُ  في الاسْلامِ بالفُرْقَةِ يَعْني الطَّلاقَ.

2الكافي / 5 / 328

259-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Allah azze ve celle’ye İslam’da nikah ile kurulan evden daha sevimli hiçbir şey yoktur. Allah azze ve celle’nin en çok  buğz ettiği şey ise, İslam’da ayrılık, yani talak ile dağılan evdir.”

el-Kafi, c. 5, s. 328

 

* * *


 

 

 

 

 

 

Evlilikte Acele Etmek

 

 

 

260 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

إِنَّ الابْكارَ بِمَنْزِلَةِ الثَّمَرِ عَلَى الشَّجَرِ إذا أدْرَكَ ثَمَرُهُ فَلَمْ يُجْتَنَ أَ فْسَدَتْهُ الشَّمْسُ وَنَثَرَتْهُ الرِّياحُ وَكَذلِكَ الابْكارُ إذا أَ دْرَكْنَ ما يُدْرِكُ النِّساءَ فَلَيْسَ لَهُنَّ دَواءٌ إلاّ الْبُعُولَةُ وَاِلاّ لَمْ يُؤْمَنْ عَلَيْهِنَّ الْفَسادُ لاَِ  نَّـهُنَّ بَشَرٌ.

الكافي / 5 / 337

260-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Bekar kızlar, ağaçtaki meyveler gibidir. Meyveler yetişir de toplamazlarsa, güneş bozar ve rüzgar dağıtır. Bekar kızlar da işte böyledir; kadınların derk ettiğini derk et­tikleri zaman artık onları evlendirmekten başka bir çare/ilaç yoktur. Aksi takdirde fesada düşmeyecekle­rinden emin olunamaz. Zira şüphesiz onlar da insandır. (beşeri iç güdülere sahiptir.)”

el-Kafi, c. 5, s. 337

 

* * *

 

261 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

ما مِنْ شابٍّ تَزَوَّجَ في حَداثَةِ سِنِّهِ إلاّ عَجَّ شَيْطانُهُ ياوَيْلَهُ، ياوَيْلَهُ عَصَمَ مِنّي ثُلْثَيْ دِينِهِ.

بحار الانوار / 103 / 221

261-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: Gençliği­nin başında evlenen genç kimse için şeytan şöyle feryat eder: Eyvahlar olsun bana, eyvahlar olsun bana, dininin üçte ikisini benden korudu.”

Bihar’ul-Envar c. 103, s. 221

 

* * *

 

262 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

يا مَعْشَرَ الشَّبابِ مَن اِسْتَطاعَ مِنْكُمْ الْباهَ فَلْيَتَزَوَّجْ فَاِنَّهُ أَغَضُّ لِلْبَصَرِ وَأَ حْصَنُ لِلْفَرْجِ.

مستدرك وسائل الشيعة / 14 / 153

262-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Ey genç­ler, evlenmeye gücü yetenleriniz evlensin. Zira evlilik gözlerinizi (günahlar peşinde koşmaya) kapar ve ırzınızı korur.”

Müstedrek’ül-Vesail’uş-Şia, c. 14, s. 153

 

* * *

263 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

إِنَّهُ نَهى عَنِ التَّبَتُّلِ وَنَهى النِّساءَ أَنْ يَتَبَتَّلْنَ وَيَقْطَعْنَ أَ نْفُسَهُنَّ مِنَ الازْوَاجِ.

مستدرك وسائل الشيعة / 14 / 248

263-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz ki Peygamber (erkekler için) dünyayı terk edip evlilikten kaçınmayı nehy etmiş ve kadınları da nefislerini evlilik­ten alıkoymaktan sakındırmıştır.”

Müstedrek’ül-Vesail’uş-Şia, c. 14, s. 248

 

* * *



 

 

 

 

Şer’i Evliliğe Yardımcı Olmak

 

 

 

264 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

مَنْ عَمِلَ في تَزْويجِ حَلال حَتّى يَجْمَعَ اللهُ بَيْنَهُما زَوَّجَهُ اللهُ مِنَ الْحُورِ الْعِينِ وَكانَ لَهُ بِكُلِّ خُطْوَة خَطاها وَكَلِمَة تَكَلَّمَ بِها عِبادَةُ سَنَة.

بحار الانوار / 103 / 221

264-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Allah bir araya getirsin diye (mümin ve mümine kulun) helal ev­liliği için çalışan kimseyi, Allah da cennette Hur’ul-Ayn ile evlendirir. Bu yolda attığı her adım ve konuştuğu her kelime için kendisine bir senelik ibadet sevabını verir.”

Bihar’ul-Envar, c. 103, s. 221

 

* * *

 

265 ـ قالَ الامامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

أَ فْضَلُ الشَّـفَاعاتِ أَ نْ تَشْفَعَ بَيْنَ إثْنَيْنِ في نِكاح حَتّى يَجْمَعَ اللهُ بَيْنَهُما.

التهذيب / 7 / 415 والكافي / 5 / 331

265-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Şefaatlerin en üstünü Allah bir araya getirsin diye iki kişi arasında (evlilik konusunda) şefaat etmen­dir.”

et-Tehzib, c. 7, s. 415 ve el-Kafi, c. 5, s. 331

 

* * *

 

266 ـ قالَ الامامُ الكاظِمُ  عليه السّلام :

ثَلاثَةٌ يَسْتَظِلُّونَ بِظِلِّ عَرْشِ اللهِ يَوْمَ لا ضِلَّ اِلاّ ظِلُّهُ رَجُلٌ زَوَّجَ أخاهُ الْمُسْلِمَ أَ وْ أَ خْدَمَهُ أَوْ كَتَمَ لَهُ سِرّاً.

بحار الانوار / 74 / 356

266-İmam Kazım (a.s) şöyle buyurmuştur: “İlahi rahmet gölgesinden başka hiç bir gölgenin olmadığı günde şu üç kişi Allah’ın arşının gölgesinde gölgelenir­ler: Müslüman kardeşini evlendiren, ona hizmet eden ve sırrını gizleyen kimse.”

Bihar’ul-Envar, c. 74, s. 356

 

* * *

 

267 ـ قالَ الامامُ الصّادِقُ  عليه السّلام:

مَنْ زَوَّجَ عَزَباً كانَ مِمَّنْ يَنْظُرُ اللهُ إِلَيْهِ يَوْمَ الْقِيامَةِ.

التهذيب / 7 / 404

267-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Bir bekarı evlendiren kimse, Allah’ın kıyamette kendisine (rahmet gözüyle) bakacağı kimselerdendir.”

et-Tehzib, c. 7, s. 404

 

* * *

268 ـ قالَ الامامُ الكاظِمُ  عليه السّلام :

إِنَّ لِلّهِ ضِلاًّ تَحْتَ يَدِهِ يَوْمَ الْقِيامَةِ لا يَسْتَظِلُّ تَحْتَهُ إلاّ نَبِيٌّ أَ وْ وَصِيُّ نَبِيٍّ أَ وْ مُؤْمِنٌ أَ عْتَقَ عَبْداً مُؤْمِناً أَ وْ مُؤْمِنٌ قَضا مَغْرَمَ مُؤْمِن أَ وْ مُؤْمِنٌ كَفَّ أَيْمَةَ مُؤْمِن.

بحار الانوار / 74 / 356

268-İmam Kazım (a.s) şöyle buyurmuştur: “Şüphe­siz ki kıyamet günü Allah-u Teala’nın elinin altında bir gölge vardır ki altında Peygamber, Peygamberin vasisi, mümin bir kulu azad eden mümin, mümin bir kulun borcunu ödeyen mümin veya mümin bir kulun evlili­ğini üstlenen mümin dışında hiç kimse gölgelenemez.”

Bihar’ul-Envar, c. 74, s. 256

 

* * *

 

269 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

وَمَنْ عَمِلَ في تَزْويج بَيْنَ مُؤْمِنَيْنَ حَتّى يَجْمَعَ بَيْنَهُما زَوَّجَهُ اللهُ عَزَّوَجَلَّ أَ لْفَ إِمْرَأَة مِنَ الْحُورِ الْعِينِ كُلَّ إِمْرَأَة في قَصْر مِنْ دُرٍّ ياقُوت.

وسائل الشيعة / 20 / 46

269-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Bir araya gelsinler diye iki müminin evliliği hususunda çalışan kimseyi Allah azze ve celle, her biri inci ve yakuttan köşkler içinde bulunan bin Hur’ul-Ayn ile evlendirir.”

Vesail’uş-Şia, c. 20, s. 46

 

* * *

 


 

 

 

 


 

 

 

 

Kadın ve Mihriyesi

 

 

270 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

شُومُ الْمَرْأَةِ غَلاءُ مَهْرِها وَسُوءُ خُلْقِها.

بحار الانوار / 58 / 321

270-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kadının uğursuzluğu mihrinin çokluğu ve ahlakının kötülüğü­dür.”

Bihar’ul-Envar, c. 58, s. 321

* * *

 

271 ـ قالَ الامامُ أَ بُو عَبْدِ اللهِ  عليه السّلام :

السُّرّاقُ ثَلاثَةٌ: مانِعُ الزَّكاةِ وَمُسْتَحِلُّ مُهُورِ النِّساءِ وَكَذلِكَ مَنِ اسْتَدانَ وَلَمْ يَنْوِ قَضاءَهُ.

بحار الانوار / 96 / 12

271-İmam Eba Abdillah (a.s) şöyle buyurmuştur: “Hırsızlar üç gruptur: Zekatı engelleyenler, kadınların mihirlerini (yemeyi) helal sayanlar ve ödeme niyetinde olmaksızın borçlananlar.”

Bihar’ul-Envar, c. 96, s. 12

* * *

 

272 ـ قالَ الامامُ الصّادِقُ  عليه السّلام:

إِنَّ مِنْ بَرَكَةِ الْمَرْأَةِ قِلَّةَ مَهْرِها وَمِنْ شُومِها كَثْرَةِ مَهْرِها.

من لا يحضره الفقيه / 3 / 387

272-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Mihrinin azlığı kadının bereketindendir; mihrinin çokluğu ise onun uğursuzluğundandır.”

Men La Yehzuruh’ul-Fakih, c. 3, s. 387

 

* * *

 

273 ـ قالَ الامامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

لا تُغالُوا بِمُهُورِ النِّساءِ فَتَكُونَ عَداوَةً.

وسائل الشيعة / 21 / 253

273-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Kadınların mihrini yüksek tutmayın; zira bu düşmanlığa sebep olur.”

Vesail’uş-Şia, c. 21, s. 253

* * *

 

274 ـ قالَ الامامُ الصّادِقُ  عليه السّلام:

أَ قْدَرُ الذُّ نُوبِ ثَلاثَةٌ: قَتْلُ الْبَهِيمَةِ وَحَبْسُ مَهْرِ الْمَرأَةِ وَمَنْعُ الاجِيرِ أَجْرَهُ .

بحار الانوار / 64 / 268

274-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Günahla­rın en kötüsü şu üç günahtır: “Haksız öldürmek, kadı­nın mihrine el koymak ve işçinin ücretini vermemek.”

Bihar’ul-Envar, c. 64, s. 268

 

 

 

 

 

Mihir Ne Kadar Az Olursa

O Kadar İyidir

 

 

275 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

أَ عْظَمُ النِّكاحِ بَرَكَةً أَ يْسَرُهُ مَؤُونَةً.

كنز العمال / 16 / 299

275-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz ki giderleri en az olan nikah, bereketi en büyük nikah­tır.”

Kenz’ul-Ummal, c. 16, s. 299

 

* * *

 

276 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

أَ فْضَلُ نِساءِ أُ مَّتي أَ صْبَحُهُنَّ وَجْهاً وَأَ قَلُّهُنَّ مَهْراً.

بحار الانوار / 103  / 236

276-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Ümme­timin kadınlarından en üstünü yüzü güzel, mihirleri en az olanlardır.”

Bihar’ul-Envar, c. 103, s. 236

 

* * *

 

277 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

تَزَوَّجْ وَلَوْ بِخاتَم من حَديد.

كنز العمال / 16 / 321

277-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Evlen; demirden bir yüzük ile de olsa.”

Kenz’ul-Ummal c. 16, s. 321

 

* * *

 

278 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

مَنْ أَ عْطى في صَداق مِلاَ كَفِّهِ سَويقاً أَوْ تَمْراً فَقَدِ اسْتَحَلَّ.

كنز العمال / 16 / 321

278-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Bir avuç bulgur veya hurmayı mihir olarak veren kimseye (razı olduğu takdirde kadının) nikahı helal ve sahihtir.”

Kenz’ul-Ummal, c. 16, s. 321

 

* * *

 

279 ـ قالَ الامامُ الصّادِقُ  عليه السّلام:

زَوَّجَ رَسُولُ اللهِ  صلّى الله عليه وآله وسلم عَلِيّاً  عليه السّلام فاطِمَةَ (س) عَلى دِرِعِ حَطَمِيَّة تُساوي ثَلاثينَ دِرْهَماً.

وسائل الشيعة / 21 / 251

379-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Resulullah (s.a.v), Ali’yi üç dirhem değerindeki zırh karşılığında Fatıma (a.s) ile evlendirdi.”

Vesail’uş-Şia, c. 21, s. 251

 

 

 

 

 

 

İman ve Doğruluk Gölgesinde

 Evlilik

 

 

 

280 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

إِذا جاءَكُمْ مَنْ تَرْضَوْنَ خُلْقَهُ وَدينَهُ فَزَوِّجُوهُ، قالَ قُلْتُ يا رَسُولَ اللهِ وَإِنْ كانَ دَ نِّياً في نَسَبِهِ، قالَ: إذا جاءَكُمْ مَنْ تَرْضَوْنَ خُلْقَهُ وَدينَهُ فَزَوِّجُوهُ إِنَّكُمْ إِلاّ تَفْعَلُوهُ تَكُنْ فِتْنَةٌ في الارْضِ وَفَسادٌ كَبيرٌ.

التهذيب / 7 / 394

280-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Ahlakını ve dinini beğendiğiniz biri (evlenmek için) size gelirse (kızınızı verip) onu evlendirin.” Ya Resulullah (s.a.v) soyu düşük olsa da mı? diye sorulunca da Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: “Ahlakını ve dinini beğendiğiniz biri (evlenmek için) size gelirse (kızınızı verip) onu ev­lendirin. Eğer (ahlakı ve dini güzel olduğu halde soyu veya benzeri sebeplerden dolayı kendisine kızı vermez ve gerekeni) yapmazsanız yeryüzünde büyük bir fitne ve fesat çıkar.”

et-Tehzib, c. 7, s. 394

 

* * *

 

281 ـ قالَ الامامُ الجَوادُ  عليه السّلام:

مَنْ خَطَبَ إِلَيْكُمْ فَرَضيتُمْ دينَهُ وَأَ مانَتَهُ (كائِناً مَنْ كانَ) فَزَوِّجُوهُ.

من لا يحضره الفقيه / 3 / 393

281-İmam Cevad (a.s) şöyle buyurmuştur: “Dinin­den ve emanetdarlığından razı olduğunuz birisi sizinle evlenmek isterse onunla evlenin.”

Men La Yehzuruh’ul-Fakih, c. 3, s. 393

 

 

* * *

 

 

282 ـ جاءَ رَجُلٌ إِلَى الامامِ الْحُسَيْنِ  عليه السّلام فقالَ إِنَّ لي إِبْنَةً فَمَنْ تَرى أَ نْ أُ زَوِّجَها لَهُ، قال:

زَوِّجْها مِمَّن يَتَّقي اللهَ عَزَّوَجَلَّ فَإنْ أَ حَبَّها أَ كْرَمَها وَإِنْ أَ بْغَضَها لَمْ يَظْلِمْها.

المستطرف / 2 / 218

282-Adamın biri İmam Hüseyin (a.s)’ın yanına gele­rek şöyle dedi: “Benim bir kızım var, onu kiminle ev­lendirmemi istersin?” İmam Hüseyin (a.s) şöyle bu­yurdu: “Allah azze ve celle’den sakınan kimse ile evlen­dir. (zira bu şahıs) onu severse kendisine ikram eder, buğz ederse asla zulüm etmez.”

el-Müstetref, c. 2, s. 218

 

* * *

 

283 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

مَنْ زَوَّجَ كَرِيمَتَهُ مِنْ فاسِق فَقَدْ قَطَعَ رَحِمَها.

المحجة البيضاء / 3 / 94

283-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kızını fasık biri ile evlendiren şüphesiz ki onunla sıla-i rahimini (yakınlığını) kesmiştir.”

el-Müheccet’ül-Beyza, c. 3, s. 94

 

 

* * *



 

 

 

 

Evlilikte Erkeğin Niyeti

 

284 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

مَنْ تَزَوَّجَ إمْرَأَةً لا يَتَزَوَّ جُها إلاّ لِجَمالِها لَمْ يَرَ فِيها ما يُحِبُّ وَمَنْ تَزَوَّجَها لِمالِها لا يَتَزَوَّجُها إلاّ لَهُ وَكَلَهُ اللهُ اِلَيْهِ، فَعَلَيْكُمْ بِذاتِ الدِّينِ.

التهذيب / 7 / 399

284-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Bir ka­dınla sadece yüzünün güzelliği için evlenen kimse (din ve ahlakını göz önünde bulundurmayan kimse) şüphe­siz ki onda sevdiği şeyi bulamaz. Her kim de bir kadınla malı için evlenirse Allah da onu o malıyla baş başa bı­rakır. O halde siz dindar olanlarını seçiniz.” (Zira bütün hayır ve saadet onun varlığında gizlidir.)

et-Tehzib, c. 7, s. 399

 

* * *

 

285 ـ قالَ الامامُ الصّادِقُ  عليه السّلام:

مَنْ تَزَوَّجَ إمْرَأَةً يُرِيدُ مَالَها أَ لْجَأَ هُ اللهُ إِلى ذلِكَ المالِ.

الكافي / 5 / 333

285-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Her kim bir kadınla malı için evlenirse Allah onu o malıyla baş başa bırakır. (Yani zorluklar karşısında ilahi inayet ve lütuftan mahrum bırakır.)

el-Kafi, c. 5, s. 333

 

* * *

 

286 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

مَنْ تَزَوَّجَ إِمْرَأَةً لِمالِها وَكَلَهُ اللهُ اِلَيْهِ وَمَنْ تَزَوَّجَها لِجَمالِها رَأى فيها ما يَكْرَهُ وَمَنْ تَزَوَّجَها لِدينِها جَمَعَ اللهُ لَهُ ذلِكَ.

التهذيب / 7 / 399

286-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Her kim bir kadınla malı için evlenire Allah onu o malına havale eder. Her kim bir kadınla güzelliği için evlenirse onda istemediği şeyleri görür. Her kim de bir kadınla dini için evlenirse Allah bütün o güzellikleri kendisi için bir araya toplar.”

et-Tehzib, c. 7, s. 399

 

* * *

 

287 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

مَنْ تَزَوَّجَ إِمْرَأَةً لِجَمالِها جَعَلَ اللهُ جَمالَها وَبالاً عَلَيْهِ.

وسائل الشيعة / 20 / 53

287-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Her kim bir kadınla güzelliği için evlenirse Allah o kadının gü­zelliğini kendisi için bir günah ve azab sebebi kılar.”

Vesail’uş-Şia, c. 20, s. 53

 

* * *

 

288 ـ قالَ الامامُ السَجَّاد  عليه السّلام :

مَنْ تَزَوَّجَ لِلّهِ عَزَّوَجَلَّ وَلِصِلَةِ الرَّحِمِ تَوَّجَهَ اللهُ بِتاجِ الْمُلْكِ وَالْكرامَةِ.

من لا يحضره الفقيه / 3 / 385

288-İmam Seccad (a.s) şöyle buyurmuştur: “Allah azze ve celle ve sıla-ı rahim için evlenen kimseye Allah mülk ve keramet tacını giydirir.”

Men La Yehzuruh’ul-Fakih, c. 3, s. 385

 

* * *

 

289 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

لا تَنْكِحِ الْمَرأَةَ لِجَمالِها فَلَعلَّ جَمالَها يُردِيها وَلا لِمالِها فَلَعَلّ مالها يُطْغيها وَأ نْكَحِ الْمَرأَةَ لِدينِها.

المحجة البيضاء / 3 / 85

289-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kadın­larla güzelliği için evlenmeyin. Zira güzelliği iffetsizli­ğine neden olabilir. Kadınlarla malı için de evlenmeyin, zira malı da tuğyan ve isyanına neden olabilir. Kadınla dini için evlenen kimseye, Allah bütün bu güzellikleri bir araya toplar.”

el-Müheccet’ül-Beyza, c. 3, s. 85

 

* * *


 

 

 

 


 

 

 

 

Geçimini Temin Etmek

 

 

290 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

مَلْعُونٌ مَلْعُونٌ  مَنْ يُضَيِّعُ مَنْ يَعُولُ.

من لا يحضره الفقيه / 3 / 168

290-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Melun­dur,  ailesini zayi eden/muhtaç bırakan kimse melun­dur.”

Men La Yehzuruh’ul-Fakir, c. 3, s. 168

 

* * *

 

291 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

مَنْ صَبَرَ عَلى خُلْقِ إمْرأَة سَيِّئَةِ الْخُلْقِ وَاحْتَسَبَ في ذلِكَ الاجْرَ أعْطاهُ اللهُ ثَوابَ الشّاكِرينَ.

من لا يحضره الفقيه / 4 / 16

291-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Her kim hanımının kötü ahlakına sabrederse (küstahlığı sebe­biyle ona kızmaz onu dövmez, kötü laf etmez, iyi ge­çindirir ve ayni ile mukabelede bulunmazsa) sabır mü­kafatını Allah’tan dilemelidir. Allah-u Teala şükredenle­rin sevabını mutlaka verecektir.”

Men La Yehzuruh’ul-Fakih, c. 4, s. 16

 

* * *

 

292 ـ قالَ الامامُ الصّادِقُ  عليه السّلام:

الْكادُّ عَلى عِيالِهِ كالْمُجاهِدِ في سَبيلِ اللهِ.

الكافي / 5 / 88 ومن لا يحضره الفقيه / 3 / 168

292-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Ailesinin geçimi için çalışan kimse Allah yolunda cihad eden kimse gibidir.”

el-Kafi, c. 5, s. 88

Men La Yehzuruh’ul-Fakih, c. 3, s. 168

 

* * *

 

293 ـ قالَ الامامُ الصّادِقُ  عليه السّلام:

كَفى بِالْمَرْءِ إِثْماً أَنْ يُضَيِّعَ مَنْ يَعُولُ.

من لا يحضره الفقيه /  3 / 168

293-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Erkek için ailesini zayi etmesi/nafakasız terk etmesi kendisine günah olarak yeter.”

Men La Yehzuruh’ul-Fakih, c. 3, s. 168

 

* * *

 

 

294 ـ قالَ الامامُ الصّادِقُ  عليه السّلام:

مِنْ سَعادَةِ الْمَرْءِ أَ نْ يَكُونَ الْقَيِّمَ عَلى عِيالِهِ.

من لا يحضره الفقيه /  3 / 168

294-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Ailesinin sorumluğunu üstlenmek erkeğin saadet ve mutluluğun­dandır.”

Men La Yehzuruh’ul-Fakih, c. 3, s. 168

 

* * *

 

295 ـ قالَ اللهُ تَعالى :

وَمِنْ آياتِهِ أَنْ خَلَقَ لَكُمْ مِنْ أَ نْفُسِكُمْ أَ زْواجاً لِتَسْكُنُوا إِلَيْها وَجَعَلَ بَيْنَكُمْ مَوَدَّةً وَرَحْمَةً إِنَّ في ذلِكَ لايات لِقَوم يَتَفَكَّرُونَ.

سورة الروم / 30 / 21

295-Allah-u Teala şöyle buyurmuştur: “İçinizden, kendileriyle huzura kavuşacağınız eşler yaratıp; aranızda muhabbet ve rahmet var etmesi, O’nun varlığının bel­gelerindendir. Bunlarda, düşünen kavim için dersler  vardır.”

Rum Suresi/21

 

* * *

 

296 ـ في بِحارِ الانْوارِ عَنِ النَّبيِّ  صلّى الله عليه وآله وسلم :

جاءَتْ امْرَأُةُ عُثْمانَ بنِ مَظْعُون إِلى بَيْت أُمِّ سَلَمَةَ فَقالَتْ لَها: لِمَ عَطَّلْتِ نَفْسَكِ مِنَ الطّيبِ والصَّبْغِ والْخَضابِ وَغَيْرِهِ؟ فَقالَت: لا نَّ عُثْمانَ بنَ مَظْعُون زَوْجِي ما قَرَّ بَني مُذْ كَذا وَكَذا، قالَتْ أُ مُّ سَلَمَةَ: وَلِمَ ذا؟ قالَتْ: لاَ نَّهُ قَدْ حَرَّمَ عَلى نَفْسِهِ النِّساءَ وَتَرَهَّبَ، فَأَخْبَرَتْ أُ مُّ سَلَمَةَ رَسُولَ الله  صلّى الله عليه وآله وسلم بِذالِكَ وَخَرَجَ اِلى أَ صْحابِهِ وقالَ:

أَ تَرْغَبُونَ عَنِ النِّساءِ  ، إِنّي آتِي النِّساءَ وأُ فْطِرُ بِالنَّهارِ وَ أَ نامُ اللَّيْلَ، فَمَنْ رَغِبَ عَنْ سُنَّتي فَلَيْسَ مِنّي.

بحار الانوار / 93 / 73

296-Bihar’ul-Envar kitabında Peygamberden şöyle nakledilmiştir: Osman b. Maz’un’un eşi Ümmü Se­leme’nin evine geldi. Ümmü Seleme kendisine, “Neden güzel koku sürünmüyor, süslenmiyor, kına ve benzeri şey kullanmıyorsun?” diye sordu. O şöyle dedi: Şüphe­siz ki eşim Osman b. Maz’un falan günden beri bana hiç yaklaşmamıştır. Ümmü Seleme, “Neden?” diye sordu. O şöyle dedi: “O kendine kadını haram kılmış ve kenara çekilmiştir.” Bunun üzerine Ümmü Seleme Resulullah (s.a.v)’e bunu haber verdi. Resulullah (s.a.v) ise hemen ashabını toplayarak onlara şöyle buyurdu:

“Kadınlardan yüz mü çeviriyorsunuz, şüphesiz ki ben kadınların yanına gidiyorum, gündüzleri yemek yi­yorum, geceleri uyuyorum. Kim benim sünnetimden yüz çevirirse şüphesiz ki benden değildir.”

Bihar’ul-Envar, c. 93, s. 73

 

 

* * *

 

 

 

297 ـ قالَ الامامُ الصّادِقُ  عليه السّلام:

َمَنْ تَرَكَ التَّزْوِيجَ مَخافَةَ الْعَيْلَةِ فَقَدْ أَساءَ الظَّنَّ بِاللهِ عَزَّوَجَلَّ.

من لا يحضره الفقيه / 3 / 385

297-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Kim ge­çim korkusu ile evlilikten kaçınırsa Allah azze ve celle’ye kötü zanda bulunmuştur. (Allah’ı kullarına rızık vermekten aciz kabul etmiştir.)

Men La Yehzuruh’ul-Fakih, c. 3, s. 385

 

* * *

 

298 ـ عَنِ الامامِ الرِّضا  عليه السّلام قال: إِنَّ إمْرأَةً سَأَلَتْ أَ با جَعْفَر  عليه السّلام فَقالَتْ: أَ صْلَحَكَ اللهُ إِنّي  مُتَبَتِّلَةٌ، فقالَ لَها: وَمَا التَّبَتُّلُ عِنْدَكِ؟ قالَت: لا أُريدُ التَّزْوِيجَ أَ بَداً، قالَ: وَلِمَ؟ قالَتْ: أَ لْتَمِسُ في ذلِكَ الْفَضْلَ، فقالَ  عليه السّلام: إِنْصَرِفي، فَلَوْ كانَ في ذلِكَ فَضْلٌ لَكانتْ فاطِمَةُ صَلَواتُ اللهِ عَلَيْها أَ حَقَّ بِهِ مِنْكِ، إِنَّـهُ لَيْسَ أَ حَدٌ يَسْبِقُها إلَى الْفَضْلِ.

بحار الانوار / 103 / 219

298-Abdussamed b. Beşir, İmam Rıza (a.s)’ın şöyle buyurduğunu nakletmiştir: “Kadının biri Ebu Cafer -İmam Sadık- (a.s)’a şöyle dedi: “Allah sana iyilik versin, şüphesiz ki ben dünyayı terk etmiş bir kadınım.” İmam (a.s) kendisine şöyle dedi: “Dünyayı terk etmekten maksadın nedir?” Kadın, “Asla evlenmek istemiyo­rum.”dedi. İmam (a.s), “Neden?” diye sordu. Kadın, “Büyük bir fazilete erişmek istiyorum.”dedi. Bunun üzerine İmam (a.s) şöyle buyurdu: “Git, eğer bu iş üs­tün bir şey olsaydı şüphesiz ki Fatıma (a.s) sana bundan daha evla ve müstahaktı. Zira kadınlardan hiç kimse ondan daha üstün olamamıştır.”

Bihar’ul-Envar, c. 103, s. 219

 

* * *

 

299 ـ عَنْ أَبي عَبْدِ اللهِ عَلَيْهِ السَّلامُ قالَ: إِنَّ ثَلاثَ نِسْوَة أَتَيْنَ رَسُولَ اللهِ  صلّى الله عليه وآله وسلم فقالَت: إحْداهُنَّ: إِنَّ زَوْجي لا يأْكُلُ اللَّحْمَ، وقالَتِ الاُخْرى: إِنَّ زَوْجي لا يَشَمُّ الطِّيبَ، وَقالَتِ الاُخرى: إِنَّ زَوْجي لا يَقْرَبُ النِّساءَ، فَخَرَجَ رَسُولُ اللهِ  صلّى الله عليه وآله وسلم يَجُرُّ رِداءَهُ حَتّى صَعِدَ الْمِنْبَرَ فَحَمَدَ اللهَ وَأ ثْنى عَلَيهِ ثُمَّ قالَ  صلّى الله عليه وآله وسلم : ما بالُ أَ قْوام مِنْ أَ صْحابي لا يأْ كُلُون اللَّحْمَ، ولا يَشَمُّونَ الطِّبَ ولا يأْ تُونَ النِّساء.

الكافي / 5 / 496

299-Eba Abdillah (a.s) şöyle buyurmuştur: “Üç ka­dın Peygamber (s.a.v)’in yanına gelerek konuştular. Bi­risi şöyle dedi: “Şüphesiz ki eşim et yemiyor.” Diğeri ise şöyle dedi: “Şüphesiz ki eşim asla kadınlara (bana) yak­laşmıyor.” Diğeri de şöyle dedi: “Şüphesiz ki eşim asla güzel koku sürünmüyor.” Peygamber abasını yerden sürükler bir halde (kızarak) minbere çıktı. Allah’a hamd-u sena ettikten sonra şöyle buyurdu: “Ashabım­dan bir gruba ne olmuş ki et yemiyor, güzel koku sü­rünmüyor ve kadınlara yaklaşmıyor.”

el-Kafi, c. 5, s. 496

 

* * *

 

300 ـ  عَنِ الامامَ الصّادِقُ  عليه السّلام: قال: جاءَتْ إِمْرأَةُ عُثْمانَ بنِ مَظْعُون إلَى النَّبِيِّ   صلّى الله عليه وآله وسلم فَقالَتْ يا رَسُولَ اللهِ إِنَّ عُثْمانَ يَصُومُ النَّهارَ وَيَقُومُ الَّيْلَ فَخَرجَ رَسُولُ اللهِ   صلّى الله عليه وآله وسلم مُغْضِباً يَحْمِلُ نَعْلَيْهِ حتّى جاءَ إلى عُثْمانَ فَوَجَدهُ يُصَلِّي فَانْصَرَفَ عُثْمانُ حينَ رأى رَسُولُ الله  صلّى الله عليه وآله وسلم فَقالَ له:

يا عُثمان لَمْ يُرْسِلني اللهُ تَعالى بِالرَّ هْبانِيَّةِ وَلكِنْ بَعَثِني بِالحَنَيفِيَّةِ السَّهْلَةِ السَّمْحَةِ، أصُومُ وَأُ صَلِّي وَاَلْمِسُ أَ هْلي فَمَنْ أَ حَبَّ فِطْرَتي فَلْيَسْتَنَّْ بِسُنَّتي وَإِنَّ مِنْ سُنَّتي النِّكاحَ.

الكافي / 5 / 494

300-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Osman b. Maz’un’un eşi Peygamber (s.a.v)’e gelerek şöyle dedi: “Ya Resulullah şüphesiz ki Osman gündüzleri oruç tutuyor ve geceleri de ibadet ediyor.” Bunun üzerine Peygamber kızarak çıktı. Öyle ki ayakkabılarını elinde taşıyordu. Sonunda Osman’ı namaz kılarken gördü. Osman Peygamber (s.a.v)’i görünce döndü. Peygamber kendisine şöyle buyurdu: Ey Osman, Allah beni ruhbaniyet ile göndermemiştir. Beni hanif/adil, kolay ve fıtrat ile uyumlu bir din üzere gönderdi. Ben de oruç tutuyorum, namaz kılıyorum, ehlimle muaşeret ediyo­rum. O halde her kim benim fıtrat ve dinimi severse, benim sünnetime uymalıdır. Sünnetimden biri de şüp­hesiz ki nikahtır/evliliktir.

el-Kafi, c. 5, s. 494

 

* * *

 


 

 

 

 

Eşine Saygı Göstermek

 

301 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

وَيْلٌ لاِمْرَأَة أَ غْضَبَتْ زَوْجَها وَطُوبى لاِمْرَأة رَضِيَ عَنْها زَوْجُها.

بحار الانوار / 8 / 310

301-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Eşi ken­disine gazab eden kadına eyvahlar olsun. Eşi kendisin­den razı olan kadına ne mutlu.”

Bihar’ul-Envar, c. 8, s. 310

 

* * *

 

302 ـقالَتْ فاطِمةُ عَلَيْها السَّلامُ:

خِيارُكُمْ اَلْيَنْكُمْ مَناكِبَه وَ اَكْرَمَهُمْ لِنِسَائِهِمْ

دلائل المامه عن ابن الحسين محمد بن هارون

302-Hz. Fatıma (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Sizin en iyileriniz/hayırlı olanlarınız insanlara karşı en iyi/yumuşak davrananlarınızdır. En değerli olanlarınız ise eşlerine karşı en merhametli ve bağışlayıcı olanları­nızdır.”

Delail’ul-İmame/İbn’il-Huseyn Muhammed b. Harun

 

* * *

 

303 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

مَنْ كانَتْ لَهُ إِمْرَأَتَانِ فَلَمْ يَعْدِلْ بَيْنَهُما في الْقَسْمِ مِنْ نَفْسِهِ وَمالِهِ جاءَ يَوْمَ الْقِيامَةِ مَغْلُولاً مائِلاً شِقُّهُ حَتّى يَدْخُلَ النّارَ.

بحار الانوار / 7 / 214

303-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: İki eşi ol­duğu halde nefsi ve malı hususunda adalete riayet et­meyen kimse kıyamet günü bedeninin yarısı zincire vu­rulmuş ve diğer yarısı da doğrulmamış bir halde cehen­nem ateşine girer.”

Bihar’ul-Envar, c. 7, s. 214

 

* * *

 

304 ـ قالَ الامامُ الْباقِرُ  عليه السّلام :

مَنِ اِتَّخَذَ إِمْرَأَةً فَلْيُكْرِمْها، فَإِنَّما إِمْرَأةُ أَحَدِكُمْ لُعْبَةٌ، فَمَنِ اتَّخَذَها فَلا يُضَيِّعْها.

بحار الانوار / 103 / 224

304-İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Bir kadın ile evlenen ona ikram etmelidir. Eşleriniz birer oyuncak (insana huzur veren bir şey) gibidir. Onu alan zayi et­memelidir.”

Bihar’ul-Envar, c. 103, s. 224

 

* * *

305 ـ قالَ الامامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

فَدارُوهُنَّ كِلِّ حال وَأَ حْسِنُوا لَهُنَّ الْمَقالَ لَعَلَّهُنَّ يُحْسِنَّ الْفِعالَ.

بحار الانوار / 103 / 223

305-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “(Her ne kadar kadınlar görevlerini yapmasa da) onlarla her durumda geçinmeye çalışın ve onlara güzel sözler söyleyin. Umulur ki kendilerini düzeltir, işlerini güzelleştirirler.”

Bihar’ul-Envar, c. 103, s. 223

 

* * *

 

306 ـ عَنْ مُوسَى بْنِ جَعْفَر، عَنْ آبائِهِ  عليه السّلام قالَ: قالَ رَسُولُ اللهِ  صلّى الله عليه وآله وسلم، كُلَّما اِزْدادَ الْعَبْدُ ايماناً إزدادَ حُبّاً لِلنِّساءِ.

بحار الانوار / 103 / 228

306-Musa b. Cafer babalarından Resulullah (s.a.v)’in şöyle buyurduğunu nakletmektedir: “İnsanın imanı art­tıkça kadınlar hakkındaki sevgisi ve duygusu da artar.”

Bihar’ul-Envar, c. 103, s. 228

 

* * *

 

307 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

حُبِّبَ إِليَّ مِنَ الدُّ نْيا ثَلاثٌ: النِّساءُ والطِّيبُ، وَقُـرَّةُ عَيْني في الصَّلاةِ.

بحار الانوار / 76 / 141 و الخصال / 1 / 183

307-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Dünya­dan bana sadece kadın ve güzel koku sevdirildi; ama gözümün nuru namazdadır.”

Bihar’ul-Envar, c. 76, s. 141 ve el-Hisal, c. 1, s. 183

 

* * *

 

308 ـ قالَ الامامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

شَرُّ النّاسِ الْمُضَيِّقُ عَلى أَ هْلِهِ.

نور الابصار للشبلنجي

308-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “İnsanların en kötüsü (maddi açıdan) ailesini darlıkta koyandır.”

Nur’ul-Ebsar Lil-Şeblenci

 

* * *

 


 

 

 

 

Kadın ve Eşini Hoşnut Etmesi

 

 

309 ـ قالَ الامامُ الْباقِرُ  عليه السّلام :

لا شَفيعَ لِلْمَرْأةِ اَنْجَحُ عِنْدَ رَبِّها مِنْ رِضا زَوْجِها.

بحار الانوار / 81 / 345

309-İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Rabbi nezdinde kadınlar için en üstün şefaatçi, sadece eşinin rızayetidir.”

Bihar’ul-Envar, c. 81, s. 345

 

* * *

 

310 ـ رَوى أَ بُوا الْحَسَنِ الرِّضا  عليه السّلام عَنْ  اَميرَ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام قالَ: خَيرُ نِسائِكُمْ الْخَمْسُ قيلَ يا اَميرَ الْمُؤمِنينَ وَمَا الْخَمْسُ قالَ الْهَيِّنَةُ اللَّـيِّنَةُ المُواتِيَةُ الَّتي إذا غَضِبَ زَوْجُها لَمْ تَكْتَحِلْ بِغُمْض حَتّى يَرْضى وَاِذا غابَ عَنْها زَوْجُها حَفِظَتْهُ في غَيْبَتِهِ فَتِلْكَ عامِلٌ مِنْ عُمّالِ اللهِ وعامِلُ اللهِ لا يَخيبُ.

الكافي / 5 / 324

310-Ebu’l Hasan er-Rıza (a.s) Emir’el-Müminin Ali (a.s)’dan şöyle rivayet etmiştir: “Kadınlarınızın en iyisi beş kişidir.” Kendisine, “O beş kişi kimlerdir ey Emir’el-Müminin?” diye sorulunca da şöyle buyurdu:

1-Eşine karşı mütevazi ve tekebbürsüz veya masraf­sız olan.

2-Yumuşak ahlaklı olan

3-Eşi ile uyumlu ve tüm işlerinde kendisine yardımcı olan

4-Eşini kızgın ve bitkin gördüğünde onu razı etme­den asla gözlerine uyku girmeyen

5-Eşi yanından ayrılınca gıyabında (malını, yüzsu­yunu, çocuklarını ve iffetini) koruyan… (Daha sonra şöyle buyurdu:) “Bu kimseler Allah’ın işçilerinden bir işçi sayılır ve şüphesiz ki Allah’ın işçisi olanlar asla ümitsiz olmaz, isteklerine nail olurlar.”

el-Kafi, c. 5, s. 324

 

* * *

 

311 ـ قالَ الامامُ الصّادِقُ  عليه السّلام:

أَ يُّما إِمْرَأَ ة باتَتْ وَزَوْجُها عَلَيْها ساخِطٌ في حَقٍّ لَمْ تُقْبَلْ مِنْها صَلاةٌ حَتّى يَرْضى عَنْها.

الكافي / 5 / 507

311-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Eşi haklı olarak kendisine gazab ettiği halde geceyi geçiren kadı­nın, eşi kendisinden razı olmadıkça asla namazı kabul olmaz.”

el-Kafi, c. 5, s. 507

 

* * *

 

312 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

حَقُّ الرَّجُلِ عَلَى الْمَرْأَةِ، إِنارَةُ السِّراجِ وَإِصْلاحُ الطّعامِ وَأَنْ تَسْتَقْبِلَهُ عَنْدَ بابِ بَيْتِها فَتَرَحَّبَ بِهِ وَأَ نْ لا تَمْنَعَهُ نَفْسَها إلاّ مِنْ عِلَّة.

مكارم الاخلاق / 2 / 246

312-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Erkeği kadın üzerindeki hakkı kandili (ışığı) yakması, yemek hazırlaması, kapının eşiğine kadar kendisini güzel sözler ile uğurlaması ve özrü olmadıkça nefsini eşinden sa­kınmamasıdır.

Mekarim’ul-Ahlak, c. 2, s. 246

 

* * *

 

313 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

لا تُؤَدِّي الْمَرْأَةُ حَقَّ اللهِ عَزَّوَجَلَّ حتّى تُؤَدِّي حَقَّ زَوْجِها.

مستدرك الوسائل / 14 / 257

313-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kadın eşinin hakkını eda etmedikçe asla Allah’ın hakkını eda edemez.”

Müstedrek’ül-Vesail, c. 14, s. 257

 

* * *

 

314 ـ قالَ الامامُ الْباقِرُ  عليه السّلام :

جاءَتْ إمْرَأةٌ إِلى النِّبِيِّ  صلّى الله عليه وآله وسلم فَقالَتْ يا رَسُولَ اللهِ ما حَقُّ الزَّوْجِ عَلَى الْمَرْأَةِ؟ فَقالَ: أَنْ تُطِيعَهُ وَلا تَعْصِيهُ .

وسائل الشيعة / 10 / 527

314-İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: Kadının biri Nebi (s.a.v)’e gelerek şöyle dedi: Ya Resulullah, er­keğin kadın üzerindeki hakkı nedir?” Resulullah şöyle buyurdu: “Ona itaat etmen ve isyan etmemendir.”

Vesail’uş-Şia, c. 10, s. 527

* * *

 


 

 

 

 

İyi Kadının Özellikleri

 

 

315 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

مامِنْ  اِمْرأَة تَسْقي زَوْجَها شَرْبَةً مِنْ ماء إلاّ كانَ خَيْراً لَها مِنْ عِبادَةِ سَنَةِ صِيامِ نَهارِها وَقِيامِ لَيْلَها.

وسائل الشيعة / 20 / 172

335-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kadının eşine (bir bardak) su içirmesi kendisi için gündüzleri oruç, geceleri ise ibadet edilen bir yıllık ibadetten daha hayırlıdır.”

Vesail’uş-Şia, c. 20, s. 172

 

* * *

 

316 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

... وَعَلَيْها أَ نْ تَطِيبَ بَأَ طْيَبِ طِيبِها وَتَلْبَسَ بِأَ حْسَنِ ثِيابِها وَتَزَ يَّنَ بِاَحْسَنِ زينَتِها وَتَعْرِضَ نَفْسَها عَلَيْهِ غُدْوَةً وَعَشِيَّةً.

الكافي / 5 / 508

316-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kadının (eşi için) en güzel kokular sürmesi, en güzel elbiseler gi­yinmesi, en güzel süsler ile süslenmesi ve gece gündüz nefsini eşine takdim etmesi kadının görevi­dir/hakkıdır.”

el-Kafi, c. 5, s. 508

 

* * *

 

317 ـ قالَ الامامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

جِهادُ الْمَرْأَةِ حُسْنُ التَّبَعُّلِ.

نهج البلاغة، الكلمات القصار / 494

317-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle  buyur­muştur: “Kadının cihadı eşine iyi eşlik etmesidir.”

Nehc’ül-Belağa, el-Kelimat’ul-Kısar/494

 

* * *

 

318 ـ عَنْ أَبي جَعْفَر  عليه السّلام قالَ: قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم، قالَ اللهُ عَزَّوَجَلَّ إِذا أرَدْتُ أَ نْ أَ جْمَعَ لِلْمُسْلِمِ خَيْرَ الدُّ نْيا وَالاخِرَةِ، جَعَلْتُ لَهُ قَلْباً خاشِعاً، وَلِساناً ذاكِراً، وَجَسَداً عَلَى الْبَلاءِ صابِراً، وَزَوْجَةً مُؤْمِنَةً تَسُرُّهُ إذا نَظَرَ إِلَيْهَا وَتَحْفَظُهُ إذا غابَ عَنْها في نَفْسِها وَمالِهِ.

الكافي / 5 / 327

318-Ebi Cafer (a.s), Resulullah (s.a.v)’in şöyle bu­yurduğunu nakletmiştir: “Allah azze ve celle şöyle bu­yurmuştur: “Bir Müslüman için dünya ve ahiret hayrını bir araya toplamak istediğimde kendisi için huşu dolu bir kalp, çok zikreden bir dil, belalara sabreden bir be­den, baktığında kendisini sevindirecek ve kendisi olma­dığında/gıyabında malını ve nefsini koruyacak mümin bir eş karar kılarım/nasip ederim.”

el-Kafi, c. 5, s. 327

 

* * *

 

319ـ قالَتْ فاطمة عَلَيْها السّلام:

رُوحِيَ لِروحكَ الفِداء. وَنَفْسي لِنَفْسِكَ الوِقا، يا ابا الحَسَنْ! اِنْ كُنْتَ في خيرٍ كُنْتُ مَعَكَ وَاِنْ كُنْتَ في شَرٍّ كُنْتُ مَعَكْ

319-Hz. Fatıma (a.s) şöyle buyurmuştur: “Ruhum ruhuna feda olsun ve nefsim seni belalardan korumaya kalkan olsun ey Ebe’l-Hasan! (Hz. Ali); Eğer sen hayır ve iyilikte olursan, ben de seninle beraber olurum ve eğer sen zorluk ve belalarda olursan, yine de seninle be­raber olurum.”

 

* * *

 

320 ـ قالَ الامامُ الصّادِقُ  عليه السّلام:

مَلْعُونَةٌ مَلْعُونَةٌ  إِمْرَأةٌ تُؤْذي زَوْجَها وَتَغُمُّهُ  ، وَسَعِيدَةٌ سَعيدَةٌ إمْرأةٌ تُكْرِمُ زَوْجَها وَلا تُؤْذِيهِ وَتُطِيعُهُ في جَمِيعِ أَ حْوالِهِ.

بحار الانوار / 103 / 252

320-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Melun­dur, mel’undur; eşine eziyet eden ve üzen kadın mel’undur. Ne mutlu, ne mutlu; eşine ikram eden, ona eziyet etmeyen ve tüm durumlarda kendisine itaat eden kadına ne mutlu!”

Bihar’ul-Envar, c. 103, s. 252

 

* * *

 

321 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

إِنَّ مِنْ خَيْرِ نِسائِكُمْ الْوَلُودَ الْوَدُودَ السَّتيرةَ الْعَفيفَةَ الْعَزِيزَةَ في أَ هْلِها الذَّليلَةَ مَعَ بَعْلِها الْمُتَبَرِّجَةَ مِنْ زَوْجِها الْحَصانَ عَنْ غَيْرِهِ الَّتي تَسْمَعُ قَوْلَهُ وَتُطيعُ أَ مْرَهُ وَاِذا خَلابِها بَذَلَتْ لَهُ ما أَرادَ مِنْها، وَلَمْ تَبَذَّلْ كَتَبَذُّلِ الرَّجُلِ.

من لا يحضره الفقيه / 5 / 18 / 367  وبحار الانوار / 103 / 235

321-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz ki en iyi kadınlarınız; çok doğurgan, çok se­vimli/muhabbetli, sırları saklayan, iffetli, eşi karşısında mütevazi, ehli (yakınları) karşısında izzetli, süslerini ve güzelliklerini eşine açan, gayrisinden gizleyen, eşinin sözlerini güzel dinleyen, emirlerine itaat eden, yalnız kaldığında kendisinden istediğini veren, sürekli eşi için süslenen ve erkekler gibi süssüz/sade olmayanlardır.”

Men La Yehzuruh’ul-Fakih, c. 5, s. 18, 367

ve Bihar’ul-Envar, c. 103, s. 235

 

* * *

 

 

 

322 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

مِنْ سَعادَةِ الْمَرْءِ الْمُسْلِمِ الزَّوْجَةُ الصّالِحَةُ وَالْمَسْكَنُ الْواسِعُ وَالْمُرَكَبُ الْهَنيءُ وَالْوَلَدُ الصّالِحُ.

بحار الانوار / 104 / 98

322-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Müslü­man erkeğin saadeti şu dört şeye sahip olmadadır:

1-Saliha kadın

2-Geniş bir ev

3-(Kendisini hedefine rahat ve hızlı bir şekilde ulaştı­ran) İyi bir binek

4-(Ahlak ve amelleri iyi olan) Salih bir evlat

Bihar’ul-Envar, c. 104, s. 98

 

* * *

 

323 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

جِهادُ الْمَرْأةِ حُسْنُ التَّبَعُّلِ وَأَ عْظَمُ النّاسِ حَقّاً عَلَيْها زَوْجُها.

بحار الانوار / 103 / 256

323-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kadının cihadı eşine iyi eşlik etmesidir. Kadının üzerinde en çok/büyük hakkı olan kimse de eşidir.” 

Bihar’ul-Envar, c. 103, s. 256

 

* * *

 



 

 

 

 

Boşanma ve Neticeleri

 

324 ـ قالَ اللهُ تَعالى:

وإذا طَلَّقْتُمُ النِّسآءَ فَبَلَغْنَ أَ جَلَهُنَّ فَأَمْسِكُوهُنَّ بِمَعْرُوف أَوْ سَرِّحُوهُنَّ بِمَعْرُوف ولا تُمْسِكُوهُنَّ ضِراراً لِتَعْتَدُوا وَمَنْ يَفْعَلْ ذِلِكَ فَقَدْ ظَلَمَ نَفْسَهُ وَلا تَتَّخِذُوا آياتِ اللهِ هُزُواً وَاذْكُرُوا نِعْمَةَ الله عَلَيْكُمْ وَمَا أَ نْزَلَ عَلَيْكُمْ مِنَ الْكِتابِ وَالْحِكْمَةِ يَعِظُكُمْ بِهِ وَ ا تَّقُوا اللهَ وَاعْلَمُوا أَ نَّ اللهَ بِكُلِّ شَيء عَلِيمٌ.

سورة البقرة / 2 / 231

324-Allah-u Teala şöyle buyurmuştur: “Kadınları boşadığınızda, müddetleri sona ererken, onları güzel­likle tutun, ya da güzellikle bırakın, haklarına tecavüz etmek için onlara zararlı olacak şekilde tutmayın; böyle yapan şüphesiz kendisine zulmetmiş olur. Allah'ın ayetlerini de alaya almayın; Allah'ın üzerinize olan ni­metini,  öğüt vermek üzere size indirdiği Kitab ve hik­meti anın, Allah'tan sakının, Allah'ın her şeyi bildiğini bilin.”

Bakara Suresi/231. ayet

 

* * *

 

325 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

تَزَوَّجُوا وَلا تُطَلِّقُوا فَاِنَّ الطَّلاقَ يَهْتَزُّ مِنْهُ الْعَرْشُ.

وسائل الشيعة / 22 / 9

325-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Evlenin, boşanmayın, zira Allah’ın arşı boşanmadan dolayı tit­rer.”

Vesail’uş-Şia, c. 22, s. 9

 

* * *

 

326 ـ قالَ الامامُ الصّادِقُ  عليه السّلام:

إِنَّ اللهِ عَزَّوَجَلَّ يُحِبُّ الْبَيْتَ الَّذي فِيهِ الْعُرسُ وَيُبْغِضُ الْبَيْتَ الَّذي فِيهِ الطَّلاقُ وَما مِنْ شَيء أَ بْغَضَ إلَى اللهِ عَزَّوَجَلَّ مِنَ الطَّلاقِ.

الكافي / 6 / 54

326-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz ki Allah azze ve celle içinde evlilik olan evi sever. Ha­keza içinde boşanmanın gerçekleştiği evden ise nefret eder.”

el-Kafi, c. 6, s. 54

 

* * *

 

327 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

إِنَّ الله عَزَّوَجَلَّ يُبْغِضُ أَ وْ يَلْعَنُ كُلَّ ذَوّاق مِنَ الرِّجالِ وَكُلَّ ذَوّاقَة مِنَ  النِّساءِ.

الكافي / 6 / 54

327-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: Şüphesiz ki Allah azze ve celle evlilik veya boşanmadan maksadı, sadece tat almak/şehvetini tatmin etmek olan kadın ve erkekten buğz eder, (veya onlara) lanet eder.”

el-Kafi, c. 6, s. 54

 

* * *

 

328 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

مَنْ سَلِمَ مِنْ نِساءِ أُ مَّتي مِنْ أَ رْبَعِ خِصال فَلَهَا الْجَنَّةُ ، إذا حَفِظَتْ ما بَيْنَ رِجْلَيْها وَأَ طاعَتْ زَوْجَها وَصَلَّتْ خَمْسَها وَصامَتْ شَهْرَها.

بحار الانوار / 104 / 107

328-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Şu dört haslete sahip olan ümmetimin kadınları şüphesiz ki cennete girer: Namusunu korur, eşine itaat eder, beş vakit namazını kılar ve Ramazan ayında oruç tutarsa...”

Bihar’ul-Envar, c. 104, s. 107

 

* * *



 

 

 

 

Harama Bakmaktan Sakınmak

 

 

 

329 ـ قالَ اللهُ تَعالى:

قُلْ لِلْمُؤْمِنينَ يَغُضُّوا مِنْ أبْصارِهِمْ وَيَحْفَظُوا فُرُوجَهُمْ ذلِكَ أزْكى لَهُمْ إِنَّ اللهَ خَبيرٌ بِما يَصْنَعُونَ.

سورة النور الرقم 24 الاية 30

329-Allah-u Teala şöyle buyurmuştur: “Mümin er­keklere söyle: Gözlerini bakılması yasak olandan çevir­sinler, mahrem yerlerini korusunlar. Bu, onların arın­masını daha iyi sağlar. Allah yaptıklarından şüphesiz haberdardır.”

Nur Suresi 30. ayet

 

* * *

 

330 ـ قالَ الامامُ الصّادِقُ  عليه السّلام:

النَّظَرُ سَهْمٌ مِنْ سِهامِ إبْلِيسَ مَسْمُومٌ مَنْ تَرَكَها لِلّهِ عَزَّوَجَلَّ لا لِغَيْرِهِ أَ عْقَبَهُ اللهُ إِيماناً يَجِدُ طَعْمَهُ.

من لا يحضره الفقيه / 4 / 18

330-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Meşru olmayan bakış iblisin zehirli oklarından biridir. Her kim Allah azze ve celle için –başkası için değil- haram ba­kıştan kaçınırsa Allah da kendisine tadına varacağı bir iman verir.”

Men La Yehzuruh’ul-Fakih, c. 4, s. 18

 

 

* * *

 

331 ـ قالَ الامامُ الصّادِقُ  عليه السّلام:

فَزِنَى الْعَيْنَيْنِ النَّظَرُ، وَزِنَى الْفَمِ الْقُبْلَةُ، وَزِنَى الْيَدَيْنِ اللَّمْسُ صَدَّقَ الْفَرجُ ذِلِكَ أَ مْ كَذَّبَ.

الكافي / 5 / 559

331-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Gözlerin zinası haram bakışlardır. Ağzın zinası haram öpüşme­dir. Ellerin zinası haram dokunmadır; cinsel ilişki vaki olsun veya olmasın… (Yani her ne kadar cinsel ilişkide bulunmasa da bu haram işlerden birini yapan kimse bu organlarıyla zina etmiş sayılır ve de azap görecektir. Zira bu davranışları da onun iffetsizliğini ortaya koy­maktadır.)”

el-Kafi, c. 5, s. 559

 

 

* * *

 

 

 

 

332 ـ قالَ الامامُ الْباقِرُ  عليه السّلام :

لَعَن رَسُولُ اللهِ صَلَّى الله عَلَيْهِ وَآلِهِ وَسَلَّمَ رَجُلاً يَنْظُرُ اِلى فَرْجِ إِمْرَأَة لا تَحِلُّ لَهُ، وَرَجُلاً خانَ أَخاهُ في إِمْرَأَتِهِ، وَرَجُلاً يَحْتاجُ النّاسُ إلى نَفْعِهِ فَسَأَ لَهُمُ الرُّشْوَةَ.

الكافي / 5 / 559

332-İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Kendi­sine helal olmayan kadının avret mahalline bakan er­keğe Resulullah lanet etmiştir. Hakeza din kardeşinin eşine ihanet eden ve faydalanmak açısından kendisine muhtaç olduklarında insanlardan rüşvet isteyen kimseye de lanet etmiştir.”

el-Kafi, c. 5, s. 559

 

* * *



 

 

 

 

Kadının Süslenmesi

 

 

333 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

قَولُ الرَّجُلِ لِلْمَرْأَةِ إِنّي أُحِبُّكِ لا يَذْهَبُ مِنْ قَلْبِها أَ بَداً.

وسائل الشيعة / 14 / 10

333-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Erkeğin kadına, “seni seviyorum” demesi asla kalbinden çık­maz.”

Vesail’uş-Şia, c. 14, s. 10

* * *

 

334 ـ سُئِلَ الامامُ الْباقِرُ  عليه السّلام عَنِ الْقَرامِلِ التِّي تَضَعُها النِّساءُ في رُؤُسِهِنَّ يَصِلْنَهُ بِشُعُورِهِنَّ فَقالَ :

لا بأْسَ عَلى الْمَرْأَةِ بِما تَزَيَّنَتْ بِهِ  لِزَوْجِها.

الكافي / 5 / 119

334-İmam Bakır (a.s)’a kadınların başlarına takıp saçlarını tutturdukları tokanın hükmü sorulunca şöyle buyurdu: “Kadının eşi için güzel tokalar ile süslenmesi­nin sakıncası yoktur.”

el-Kafi, c. 5, s. 119

* * *

 

335 ـ قالَ الامامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

نَهى رَسُولُ اللهِ  صلّى الله عليه وآله وسلم أَ نْ تَتَزَ يَّنَ لِغَيْرِ زَوْجِها فَاِنْ فَعَلَتْ كانَ حَقّاً على اللهِ عَزَّوَجَلَّ أَ نْ يُحْرِقَها بِالنّارُ.

من لا يحضره الفقيه / 4 / 6

335-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Resulullah (s.a.v) kadının eşinden gayrisi için süslenmesini yasaklamıştır. Eşinden gayrisi için süslen­diği takdirde Allah azze ve celle’nin onu ateşi ile yak­ması bir haktır.”

Men La Yehzuruh’ul-Fakih, c. 4, s. 6

 

* * *

 

336 ـ عَنْ أَبي عَبْدِ اللهِ  عليه السّلام  قالَ:

كُلُّ مَنْ إشْتَدَّ لَنا حُبّاً إِشْتَدَّ لِلْنِّساءِ حُبّاً.

وسائل الشيعة / 14 / 11

336-Eba Abdillah (a.s) şöyle buyurmuştur: “Bizi (Ehl-i Beyt’i) en çok sevenler, kadınları en çok seven­lerdir.”

Vesail’uş-Şia, c. 14, s. 11

 

* * *

 

337 ـ قالَ النِّبِيُّ  صلّى الله عليه وآله وسلم :

خَيْرُ نِسائِكُمْ الْعَفِيفَةُ الْغَلِمَةُ .

وسائل الشيعة / 20  / 30

337-Nebi (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kadınlarınızın en hayırlısı iffetli olanlar, eşi için (başkası için değil) süslenip itaat edenlerdir.” 

Vesail’uş-Şia, c. 20, s. 30

 

* * *

 

 

 

 



 

 

 

 

Zina ve Zararlı Etkileri

 

 

338 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

مَكْتُوبٌ في التَّوْراةِ: أَ نَا اللهُ قاتِلُ الْقاتِلينَ وَمُفَقِّرُ الزّانينَ.

الكافي / 5 / 554

338-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Tevrat’ta şöyle yazılmıştır: Ben Allah’ım, insanları öldüreni öldü­rür ve zina edenleri darmadağın ederim.”

el-Kafi c, 5, s. 554

 

* * *

 

339 ـ قالَ الامامُ الصّادِقُ  عليه السّلام:

لِلزّاني سِتُّ خِصال: ثَلاثٌ في الدُّ نْيا وَثَلاثٌ في الاخِرَةِ، أَ مَّا الَّتي في الدُّ نْيا فَيَذْهَبُ بِنُورِ الْوَجْهِ وَيُورِثُ الْفَقْرَ وَيُعَجِّلُ الْفَناءَ وَأَ مَّا الّتي في الاخِرَةِ فَسَخَطُ الرَّبِّ وَسُوءُ الْحِسابِ وَالْخُلُودُ في النّارِ.

الكافي / 5 / 541

339-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Zina eden kimsenin üçü dünyada, üçü de ahirette olmak üzere altı sıfatı vardır: Dünyada olan üç sıfat; yüzündeki nurunu (nuraniyetini) gidermesi, kendisini fakir kılması ve ömrünü kısaltmasıdır. Ahirette olan üç sıfat ise; Al­lah’ın gazabı, hesabının kötü oluşu ve cehennemde te­melli kalışıdır.”

el-Kafi, c. 5, s. 641

 

* * *

 

340 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

أَ يُّها النّاسُ لا تَزْنُوا فَتَزْنيَ نِساءُكُمْ، كَما تضدِينُ تُدانُ.

الكافي / 5 / 554

340-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Ey İn­sanlar, zina etmeyin; aksi takdirde eşleriniz de zina eder. Yaptığın her işin aynısı sana da yapılır.”

el-Kafi, c. 5, s. 554

 

* * *

 

341 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

وَمَنِ اِلْتَزَمَ إِمْرَأَةً حَراماً قُرِنَ في سِلْسِلَة مِنْ نار مَعَ شيْطان فَيُقْذَفانِ في النّارِ.

من لا يحضره الفقيه / 4 / 14

341-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kendi­sine haram olan bir kadını yaklaşan kimse, şeytan ile birlikte ateşten zincire vurulur ve cehenneme atılır.”

Men La Yehzuruh’ul-Fakih, c. 4, s. 14

 

 

* * *

 

 

342 ـ قالَ الامامُ الصّادِقُ  عليه السّلام:

كُلُّ ما أَ نْزَلَ بِهِ الرَّجُلُ ماءَهُ في هذا وَشِبْهِهِ فَهُوَ زِنى.

الكافي / 5 / 541

342-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Erkeğin, bu ve benzeri yollar ile (haram yollar ile) boşalması da zina sayılır.”

el-Kafi c. 5, s. 541

 

* * *

 

343 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

... مَلْعُونٌ مَلْعُونٌ  مَنْ نَكَحَ بَهِيمَةً.

الكافي / 2 / 270

343-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Hayvan­lar ile cinsel ilişkide bulunan mel’undur, mel’undur.

el-Kafi, c. 2, s. 270

 

* * *

 

344 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

سِحاقُ النِّساءِ بَيْنَهُنَّ زِنى.

كنز العمال / 5 / 316

344-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: Kadınların birlikte yatması da (lezbiyencilik ve sevicilikleri de) zi­nadır.”

Kenz’ul-Ummal c. 5, s. 316

 

* * *

 


 

 

 

 


 

 

 

 

İslam’da Sağlık Meselesi

 

 

345 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

ثَلاثَةٌ يُحِبَّهَا الله: قِلَّةُ الكَلامِ وَقِلَّةُ الْمَنامِ وَقِلَّةُ الطَّعامِ، ثَلاثَة يُبْغِضُها اللهُ: كَثْرَةُ الْكَلامِ وَكَثْرَةُ الْمَنامِ وَكَثْرَةُ الطَّعامِ.

الاثني عشرية / 92

345-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Allah şu üç şeyi sever: Az konuşmayı, az uyumayı ve az ye­meyi… Şu üç şeyden de Allah buğz eder: Çok konuş­maktan, çok uyumaktan ve çok yemekten…”

el-İsna Aşeriye, s. 92

 

* * *

 

346 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

تَنَظَّفُوا بِكُلِّ مَا اسْتَطَعْتُمْ، فَاِنَّ اللهَ تَعالى بَنَى الاسْلامَ عَلَى النَّظافَةِ، وَلَنْ يَدْخُلَ الْجَنَّةَ إلاّ كُلُّ نَظِيف.

كنز العمال / 20062

346-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Gücünüz yettiğince temiz olun, şüphesiz ki Allah-u Teala İslam’ı temizlik üzere bina etmiştir. Temiz olmayanlar cennete de giremez.”

Kenz’ul-Ummal, 20062

 

* * *

 

347 ـ قالَ الامامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

إدْمانُ الشَّبَعِ يُورِثُ أَ نواعَ الْوَجَعِ.

غرر الحكم / 359

347-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Çok yemek bir çok hastalıklara neden olur.”

Gurer’ul-Hikem, s. 359

 

* * *

 

348 ـ عَنِ الْحَسَنِ بْنِ جَهْم قالَ: قالَ أَ بُو الْحَسَنِ مُوسَى بْنُ جَعْفَر  عليه السّلام: خَمْسٌ مِنَ السُّنَنِ في الرَّأسِ وَخَمْسٌ في الْجَسَدِ: فَأ مَّا الَّتي في الرَّأْسِ: فَالسِّواكُ، وَأَ خْذُ الشّارِبِ، وَفَرْقُ الشَّعْرِ، وَالْمَضْمَضَةُ وَالاسْتِنْشاقُ، وَأَ مّا الَّتي في الْجَسَدِ، فَالْخِتانُ، وَحَلْقُ الْعانَةِ، وَنَتْفُ الابْطَيْنِ، وَتَقْلِيمُ الاظْفارِ، وَالاسْتِنْجاءُ.

الخصال / 125

348-Hasan b. Cehm şöyle diyor: Ebu’l-Hasan Musa b. Cafer (a.s) şöyle buyurmuştur: Sünnetlerden beş şey insanların başında, beş şey de bedenlerindedir: Başında olan beş şey: Dişlerini fırçalamak, bıyıklarını kısaltmak, saçlarını ayırmak, mazmaza ve istinşak etmek (ağzına ve burnuna su çekmek)… Bedenlerde olan sünnetler ise; sünnet olmak, avret mahallindeki kılları traş etmek, koltuk altındaki kılları traş etmek, tırnaklarını kesmek ve istinca etmek (yani küçük veya büyük abdest aldı­ğında temizlenmek.)”

el-Hisal, s. 125

* * *

 

349 ـ قالَ الاِْمامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام لِلْحَسِنِ  عليه السّلام:

أَلا أُعَلِّمَكَ أْرْبَعَ خِصال تَسْتَغْني بِما عَنِ الطِّبِّ؟ قالَ: بَلى، قالَ: لا تَجْلِسْ عَلَى الطَّعامِ إلاّ وَأَ نْتَ جائِعٌ وَلا تَقُمْ عَنِ الطَّعامِ إلاّ وَأَ نتَ تَشتَهِيهِ وَجَوِّد الْمَضْغَ وَإذا نِمْتَ فَاعْرَضْ نَفْسَكَ عَلَى الْخَلاءِ فَاِذا اسْتَعْمَلْتَ هَذا إِسْتَغْنَيْتَ عَنِ الطِّبِّ.

وسائل الشيعة / 24 / 245

349-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s), İmam Hasan (a.s)’a şöyle buyurmuştur: “Seni doktora muhtaç etme­yecek dört hasleti sana öğreteyim mi?” İmam Hasan (a.s), “Evet, öğret” diyince de Hz. Ali (a.s) şöyle bu­yurdu: “

1-Acıkmadıkça yemeğin başına oturma,

2-Henüz yemek için iştahın olduğu halde sofradan kalk

3-Ağzındaki lokmayı iyi çiğne

4-Yatarken tuvalet ihtiyacını gider.

 Bunları yapacak olursan şüphesiz ki doktora muhtaç olmaktan kurtulursun.”

Vesail’uş-Şia, c. 24, s. 245

 

* * *

 


 

 

 


 

 

 

 

Toplumsal İlişkiler ve Kazanç

 

 

350 ـ  قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

أَ يُّما رَجُل اشْتَرى طَعاماً فَكَبَسَهُ أَ رْبَعينَ صَباحاً يُرِيدُ بِهِ غِلاءَ الْمُسْلِمينَ ثُمَّ باعَهُ فَتَصَدَّقَ بِثَمَنِهِ لَمْ يَكُنْ كَفّارةً لِما صَنَعَ.

بحار الانوار / 103 / 89

350-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Herhangi birisi pazardan bir yiyecek alır, kırk gün onu evinde saklar, Müslümanların pazarında kıymeti artınca da onu satar (sonra da bu vurgunculuk günahından arınmak için) bütün değerince sadaka verecek olursa, yine de bu yaptığı günahın kefareti olamaz.”

Bihar’ul-Envar, c. 103, s. 89

 

* * *

351 ـ قالَ الامامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

مَنِ اتَّجَرَ بِغَيْرِ فِقْه فَقَد اِرْتَطَمَ في الرِّبا.

بحار الانوار / 103 / 93

351-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Fıkhı olmaksızın ticarete atılan kimse mutlaka faize düşer.”

Bihar’ul-Envar, c. 103, s. 93

* * *

352 ـ عَنْ أَمير الْمُؤْمِنينَ عَلِيٍّ  عليه السّلام قالَ: قالَ رَسُولُ اللهِ  صلّى الله عليه وآله وسلم: مَنْ باعَ وَاشْتَرى فَلْيَجْتَنِبْ خَمْسَ خِصال وَإلاّ فَلا يَبِيعَنَّ وَلا يَشْتَرِيَنَّ: الرِّبا، وَالْحَلْفُ، وكِتْمانُ الْعَيْبِ، وَالْمَدْحُ اِذا باعَ، والذَّمُ إذا اشْتَرى.

الخصال / 1 / 286

352-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) Resulullah (s.a.v)’in şöyle buyurduğunu nakletmiştir: “Alış veriş yapan insan şu beş sıfattan uzak durmalıdır, aksi tak­dirde bir şey alıp satmamalıdır. (Bu beş şey şunlardır:) Faiz, yemin içmek, malın aybını saklamak, satınca öv­mek ve alınca yermek.”

el-Hisal, c. 1, s. 286

* * *

 

353 ـ قالَ الامامُ الْباقِرُ  عليه السّلام :

مَنْ طَلَبَ الرِّزْقَ في الدُّ نْيا إسْتِعْفافاً عَنِ النّاسِ وَتَوْسِيعاً عَلى أَ هْلِهِ وَتَعَطُّفاً عَلى جارِهِ لَقِيَ اللهَ عَزَّوَجَلَّ يَوْمَ الْقِيامَةِ وَوَجْهُهُ مِثْلُ الْقَمَرِ لَيْلَةَ الْبَدْرِ.

الكافي / 5 / 78

353-İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Dünyada rızkı; insanlara muhtaç olmamak, ailesini genişlikte tutmak ve komşularına ihsanda bulunmak için taleb eden kimse kıyamet günü yüzü ayın on dördü gibi par­lak ve nurani olduğu bir şekilde Allah azze  ve celle’yi mülakat eder.

el-Kafi, c. 5, s. 78

 

 

 

 

Alış-Verişlerde Sahtekarlık Etmek

 

354 ـ  قالَ النِّبِيُّ  صلّى الله عليه وآله وسلم :

مَنْ باتَ وَفِي قَلْبِهِ غِشٌّ لاِخيهِ الْمُسْلِمِ باتَ في سَخَطِ اللهِ وَ أَ صْبَحَ كَذلِكَ حَتّى يَتُوبَ.

سفينة البحار / 2 / 318

354-Nebi (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Her kim Müs­lüman kardeşine karşı kalbinde bir hile düşündüğü halde geceler ve sabahlarsa tövbe edinceye kadar Al­lah’ın gazabında olur.”

Sefinet’ul-Bihar, c. 2, s. 318

* * *

 

355 ـ  قالَ النِّبِيُّ  صلّى الله عليه وآله وسلم :

وَمَنْ غَشَّ أَخاهُ الْمُسْلِمَ نَزَعَ اللهُ بَرَكَةَ رَزْقِهِ وَأَ فْسَدَ عَلَيْهِ مَعيشَتَهُ وَوَكَلَهُ إِلى نَفْسِهِ.

وسائل الشيعة / 17 / 283

355-Nebi (s.a.v) şöyle buyurmuştur: Her kim Müs­lüman kardeşine karşı bir hile düşünürse, Allah rızkının bereketini alır, geçimini bozar ve onu kendi nefsiyle baş başa bırakır.”

Vesail’uş-Şia, c. 17, s. 283

 

* * *

 

356 ـ قالَ الامامُ الصّادِقُ  عليه السّلام:

نَهَى النَّبِيُّ  صلّى الله عليه وآله وسلم أنْ يُشابَ اللَّبَنُ بِالماءِ لِلْبَيْعِ.

التهذيب / 7 / 13

356-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Peygam­ber (s.a.v) süte su katıp satmayı yasaklamıştır.”

et-Tehzib, c. 7, s. 13

* * *

 

357 ـ قالَ الامامُ الصّادِقُ  عليه السّلام:

لَيْسَ مِنّا مَنْ غَشَّنا.

فروع الكافي / 5 / 160 / ح 1

357-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Bizlere hile ve sahtekarlık yapan kimse bizden değildir.”

Furu’ul-Kafi, c. 5, s. 160, 1

* * *

 

358 ـ  قالَ النِّبِيُّ  صلّى الله عليه وآله وسلم :

مَنْ غَشَّ مُسْلِماً في شِراء أوْ بَيْع فَلَيْسَ مِنّا وَيُحْشَرُ يَوْمَ القِيامَةِ مَعَ اليَهُودِ لاِنَّهُمْ أَ غَشُّ الْخَلقِ لِلْمُسْلِمينَ.

بحار الانوار / 103 / 80

358-Nebi (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Alış-verişle­rinde müslümanları aldatan kimse bizden değildir. Allah kıyamet gününde onu Yahudiler ile haşr eder. Zira Ya­hudiler müslümanları en çok aldatan kimselerdir.”

Bihar’ul-Envar, c.103, s. 80

* * *


 

 

 

 

Şehvet

 

359 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

ثَلاثٌ أَخافُهُنَّ عَلى أُ مَّتي مِنْ بَعْدي: الضَّلالَةُ بَعْدَ الْمَعْرِفَةِ ومُضَلاّتُ الْفِتَنِ وَشَهوَةُ الْبَطْنِ وَالْفَرْجِ.

الكافي / 2 / 79

359-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kendim­den sonra ümmetim hakkında şu üç şeyden korkuyo­rum: Marifetten sonra dalalet (yani anne babası Müs­lüman ve yaşadığı yer islami bir çevre olduğu halde inanç, ahlak veya amellerinde doğru yoldan sapmak), saptırıcı fitneler (yani dünyada olan olaylar karşısında sabredememeleri ve tevhidin yücelerinden şehvetperestliğin uçurumuna yuvarlanmaları) ve şehvet (cinsel içgüdüler)”

el-Kafi, c. 2, s. 79

 

* * *

 

360 ـ قالَ الامامُ الصّادِقُ  عليه السّلام :

ما مِنْ عِبادَة أَ فْضَلُ عِنْدَ اللهِ مِنْ عِفَّةِ بَطْن وَفَرْج.

الكافي / 2 / 80

360-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Allah nezdinde en üstün ibadet; karın (mide) ve cinsel or­ganların iffetidir.”

el-Kafi c. 2, s. 80

 

* * *

 

361 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

مَنْ عَرَضَتْ لَهُ فَاحِشَةٌ أَ وْ شَهْوَةٌ فاجْتَنَبَها مِنْ مَخافَةِ اللهِ عَزَّوَجَلَّ حَرَّمَ اللهُ عَلَيْهِ النّارَ وَآمَنَهُ مِنَ الْفَزَعِ الاكْبَرِ...

مكارم الاخلاق / 429

361-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Her kim günah ve şehvetini tatmin imkanı olduğu halde sadece Allah azze ve celle’den koktuğu sebebiyle sakınırsa Al­lah ona cehennemi haram kılar ve onu (kıyamet gü­nünde) büyük korkudan emanda kılar.”

Mekarim’ul-Ahlak, 429

 

* * *

 

362 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

مَنْ وُقِيَ شَرُّ قَبْقَبِهِ وَذَبْذَبِهِ وَلَقْلَقِهِ وُقِيَ.

المحجة البيضاء

362-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Her kim karnının, dilinin ve cinsel organının şerrinden emanda olursa (adeta bütün günahlardan) korunmuş olur.”

el-Müheccet’ül-Beyza

 

* * *

 

363 ـ قالَ الامامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

أُذْكُرُا انْقِطاعَ الْلَّـذَّاتِ وَبَقاءَ التَّبِعاتِ.

نهج البلاغة / 553

363-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “(Günah esnasında) lezzetlerin geçiciliğini ve azabın ebediliğini düşünün.”

Nehc’ül-Belağa, 553

 

* * *

 

364 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

مَنْ قَبَّلَ غُلاماً مِنْ شَهْوَة اَلْجَمَهُ اللهُ عَزَّوَجَلَّ بِلِجام مِنْ نار.

الكافي / 5 / 548

364-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Her kim şehvet üzere bir çocuğu öperse Allah azze ve celle ceza gününde ağzına ateşten bir gem vurur.”

el-Kafi, c. 5, s. 548

 

* * *

 

365 ـ قالَ الامامُ الْباقِرُ  عليه السّلام :

أَيُّ الاجْتِهادِ أَ فْضَلُ مِنْ عِفَّةِ بَطْن وَفْرْج.

الكافي / 2 / 79

365-İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Hiçbir cihad karın (mide) ve cinsel organın iffetinden daha üstün değildir.”

el-Kafi, c.2, s. 79

 

* * *

 

 


 

 

 

 

Dünya Malına Tamah Etmek

 

 

366 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

مَنِ اسْتَوى يَوْماهُ فَهُوَ مَغْبُونٌ .

بحار الانوار / 71 / 173

366-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “İki günü bir olan (ilerlemeyen kimse) ziyandadır.”

Bihar’ul-Envar, c. 71, s. 173

 

* * *

 

367 ـ قالَ الامامُ الْكاظِمُ  عليه السّلام :

مَثَلُ الدُّ نْيا مَثَلُ ماءِ الْبَحْرِ كُلَّما شَرِبَ مِنْهُ الْعَطْشانُ إزْدادَ عَطَشاً  حتَّى يَقْتُلَهُ.

بحار الانوار / 78 / 311

367-İmam Kazım (a.s) şöyle buyurmuştur: “Dünya­nın misali, deniz suyunun misalidir. Susuz kimse ne ka­dar içerse içsin, onu öldürünceye dek sürekli susuzlu­ğunu arttırır.”

 Bihar’ul-Envar, c. 78, s. 311

 

* * *

 

368 ـ قالَ الامامُ عَليُّ بْنُ مُحَمَّد الْهادِي  عليه السّلام :

اَلنّاسُ في الدُّ نْيا بِالامْوالِ وَفي الاخِرَةِ بِالاعْمالِ.

بحار الانوار 78 / 368

368-İmam Ali b. Muhammed el-Hadi (a.s) şöyle bu­yurmuştur: “İnsanlar dünyada mallarıyla, ahirette ise amelleri iledir. (Yani dünyevi makamlar mal ile uhrevi makamlar ise ameller ile elde edilir.)”

Bihar’ul-Envar, c. 78, s. 378

 

* * *

 

369 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

هَلاكُ نِساءُ أُ مَّتي في الاَْ  مْرَيْنِ الذَّهَبِ وَالثِّيابِ الرِّقاقِ وَهَلاكُ رِجالِ أُ مَّتي في تَرْكِ الْعِلْمِ وَجَمْعِ الْمالِ.

مجموعة ورّام

369-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Ümme­timin kadınlarının helak ve yok oluşu altın ve (yabancı erkeklerin karşısında giydikleri) ince elbisedendir. Üm­metimin erkeklerinin helak ve yok oluşu ise ilmi terk edip mal toplamalarındandır.

Mecmua-i Verram

 

* * *

 

 

 

 

 

Fani Dünya

ve Helak Edici Cazibesi

 

 

 

370 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

... إِذا حُمِلَ الْمَيِّتُ عَلى نَعْشِهِ رَفْرَفَ رُوحُهُ فَوْقَ النَّعْشِ وَهُوَ يُنادي: يا أَ هْلي وَيا وُ لْدي لا تَلْعَبَنَّ بِكُمُ الدُّ نْيا كَما لَعِبَتْ بي فَجَمَعْتُ الْمالَ مِنْ حِلِّهِ وَغَيْرِ حِلِّهِ ثُمَّ خَلَّفْتُهُ لِغَيْري فَالمَهْنَأُ لَهُ والتَّبِعَةُ عَليَّ فَاحْذَرُوا مِثَلَ ما حَلَّ بي.

بحار الانوار / 6 / 161

370-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: Ölü, defin edilmek için omuzlarda taşındığında ruhu cesedinin üstünde durur ve şöyle nida eder: “Ey ehlim, ey ço­cuklarım, dünya beni aldattığı gibi sizi de aldatmasın, malın helalinden ve haramından topladım, sonra başka­sına bıraktım. Şimdi ise lezzeti başkalarına, azabı ise bana kalmıştır. O halde başıma gelenlerden sakının.”

Bihar’ul-Envar, c. 6, s. 161

 

* * *

 

371 ـ قالَ الامامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

لَوْ رَأَى الْعَبْدُ أَ جَلَهُ وَسُرْعَتَهُ إِلَيْهِ لا بْغَضَ الامَلَ وَطَلَبَ الدُّ نْيا.

بحار الانوار / 73 / 166

371-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “İnsan ecelini ve süratle gelişini görecek ol­saydı arzularından ve dünyayı taleb etmekten nefret ederdi.”

Bihar’ul-Envar, c. 73, s. 166

 

* * *

 

372 ـ  قالَ الامامُ الْكاظِمُ  عليه السّلام :

مَثَلُ الدُّنْيا مَثَلُ الْحَيَّةِ مَسُّها لَيِّنٌ وَفِي جَوْفِها السَّمُّ الْقاتِلُ يَحْذَرُهَا الرِّجالُ ذَوُوا العُقُولِ وَيَهْوي إلَيْها الصِّبْيانُ بَأَ يْدِيهِمْ .

الكافي / 2 / 315

372-İmam Kazım (a.s) şöyle buyurmuştur: “Dünya­nın misali, yılan misalidir. Dokunuşu/derisi yumuşak, içi ise öldürücü zehirdir. Akıl sahibi insanlar ondan ka­çar, çocuklar ise onu yakalamak isterler.”

el-Kafi, c. 2, s. 315

* * *

 

373 ـ قالَ الامامُ الصّادِقُ  عليه السّلام :

حُبُّ الدُّ نْيا رَأْسُ كُلِّ خَطِيئَة.

الكافي / 2 / 315

373-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Dünya sevgisi, bütün günahların başıdır.”

el-Kafi, c. 2, s. 315

 

 

 

 

 

Gafil İnsanlar

 

 

 

374 ـ قالَ الامامُ الْحُسَيْنُ  عليه السّلام :

إِنَّ النّاسَ عَبيدُ الدُّ نْيا وَالدِّينُ لَعِقٌ عَلى أَ لْسِنَتِهِمْ يَحُوطُونَهُ ما دَرَّتْ مَعايِشُهُمْ فَاِذا مُحِّصُوا بِالبَلاءِ قَلَّ الدَّيّانُونَ.

بحار الانوار / 78 / 117

374-İmam Hüseyin (a.s) şöyle buyurmuştur: “Şüp­hesiz ki insanlar dünyanın kuludur. Dinleri sadece laf­tadır, maişetleri/geçimleri temin edildiği müddetçe di­nin etrafında dönerler. Belalar ile imtihan edildikleri takdirde ise dindar olanları azalır.”

Bihar’ul-Envar, c. 78, s. 117

 

* * *

 

375 ـ قالَ الامامُ الْمُجْتَبى  عليه السّلام :

عَجِبْتُ لِمَنْ يَتَفَكَّرُ في مأ كُولِهِ كَيْفَ لا يَتَفَكَّرفي مَعْقُولِهِ، فَيُجَنِّبُ بَطْنَهُ ما يُؤْذِيهِ وَ يُودِعُ صَدْرَهُ ما يُرْدِيهِ .

سفينة البحار / 2 / 84

375-İmam Mücteba şöyle buyurmuştur: “Yiyeceğini düşündüğü halde, ruhi/fikri yönlerini düşünmeyen kimseye şaşarım. Zira o kendisine eziyet eden yiyecek­lerden karnını/midesini koruduğu halde, göğ­sünü/kalbini kendisini helak edecek şeylere açar.”

Sefinet’ul-Bihar, c. 2, s. 84

 

* * *

 


 

 

 

Öldürücü Hırs ve Arzular

 

 

376 ـ قالَ الامامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

إِنَّ الْبُخْلَ وَالْجُبْنَ والْحِرْصَ غَرائِزَ شَتّى يَجْمَعُها سُوءُ الظَّنِّ بِاللهِ.

نهج البلاغة الرسالة / 53

376-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Şüphesiz ki cimrilik, hırs ve korkaklık, farklı/dağınık iç güdülerdir ki hepsi Allah’a kötü zanda bulunma hususunda birleşir.”

Nehc’ül-Belağa, 53. Mektup

 

* * *

 

377 ـ قالَ الامامُ الصّادِقُ  عليه السّلام :

لَوْ أَ نَّ لاِبْنِ آدَمَ وادِيَيْنِ يَسيلانِ ذَهَباً وَفِضَّةً لاَبْتَغى إ لَيْهِما ثالِثاً.

من لا يحضره الفقيه / 4 / 418

377-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Adem oğlu için altın ve gümüş dolusu iki nehir aksa yine de üçüncüsünü ister.”

Men La Yehzuruh’ul-Fakih, c. 4, s. 418

 

* * *

 

378 ـ قالَ الامامُ الصّادِقُ  عليه السّلام :

مَنْ تَعَلَّقَ قَلْبُهُ بِالدُّ نْيا تَعَلَّقَ قَلْبُهُ بِثَلاثِ خِصال: هَمٌّ لا يَفْنى وَأَ مَلٌ لا يُدْرَكُ وَرَجاءٌ لا يَنالُ.

الكافي / 2 / 320

378-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Kalbi dünyaya bağlanan kimse üç şeye bağlanmış olur: Bit­meyen bir hüzün, ulaşamayacağı arzular ve kavuşama­yacağı ümitler.”

el-Kafi c. 2, s. 320

 

* * *

 

379 ـ قالَ الامامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

كَمْ مِنْ شَقِيٍّ حَضَرَهُ أَ جَلُهُ وَهُوَ مُجِّدٌ في الطَّلَبِ.

غرر الحكم / 240

379-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Bir çok kötü insan eceli geldiği halde (dünya malını) taleb etmek ile uğraşır.”

Gurer’ul-Hikem, s. 240

 

* * *

 

 

 

 

Kibir Ve Gurur

 

 

380 ـ قالَ الامامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

لا تَسْتَبْدَّ بِرأْيِكَ فَمَنِ اسْتَبَدَّ بِرَأْيِهِ هَلَكَ.

تصنيف غرر الحكم / 443

380-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: Kendi başına hareket etme, şüphesiz ki kendi başına hareket eden helak olur.”

Tesnif-u Gurer’ul-Hikem, s. 443

 

* * *

 

381 ـ قالَ الامامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

مَنْ كانَ عِنْدَ نَفْسِهِ عَظيماً كانَ عِنْدَ اللهِ حَقيراً.

تصنيف غرر الحكم / 308

381-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Her kim kendini büyük görürse Allah nezdinde küçük sayılır.”

Tesnif-u Gurer’ul-Hikem, s. 308

 

* * *

 

382 ـ قالَ الامامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

أَ هْلَكَ النّاسَ إثْنانِ: خَوْفُ الْفَقْرِ وَطَلَبُ الْفَخْرِ.

بحار الانوار / 72 / 39

382-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “İnsanlar iki şeyden helak olmuşlardır: “Fakir­lik korkusu ve üstünlük taslama isteği”

Bihar’ul-Envar, c. 72, s. 39

 

* * *

 

383 ـ قالَ الامامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

إِيّاكَ وَالاعْجابَ وَحُبَّ الاطْراءِ فَاِنَّ ذِلِكَ مِنْ أَوْثَقِ فُرَصِ الشَّيْطانِ.

غرر الحكم / 298

383-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Kendini beğenmekten/zahiri güzelliklerine güvenmekten ve kendini övmede aşırı gitmekten sakın. Zira bu şeytanın en sağlam/güvenilir fırsatlarından bi­ridir.”

Gurer’ul-Hikem, s. 298

 

* * *

 

384 ـ قالَ الامامُ الصّادِقُ  عليه السّلام :

لا يَدْخُلُ الْجَنَّةَ مَنْ في قَلْبِهِ مِثْقالُ ذَرَّة مِنْ كِبْر.

الكافي / 2 / 310

384-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Kalbinde bir zerre kibir bulunan kimse asla cennete giremez.”

el-Kafi, c. 2, s. 310

 

 

 

 

Tasarruflu/İktisatlı Olmak

 

385 ـ قالَ الامامُ الصّادِقُ  عليه السّلام :

ضَمِنْتُ لِمَنِ اقْتَصَدَ أَ نْ لا يَفْتَقِرَ.

بحار الانوار / 71 / 346

385-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “İkti­satlı/tasarruflu olan kimsenin fakir olmayacağına ben kefilim.”

Bihar’ul-Envar, c. 71, s. 347

 

* * *

 

386 ـ قالَ الامامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

رَأْسُ السِّياسَةِ إسْتِعْمالُ الرِّفْقِ.

غرر الحكم / 182

386-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Siyasetin başı yumuşaklık ve uyum içinde ol­maktır.”

Gurer’ul-Hikem, s. 182

 

* * *

 

387 ـ قالَ الامامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

ما فَوْقَ الكَفافِ أِسْرافٌ .

مستدرك الوسائل / 15 / 271

387-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “İhtiyaçtan fazlası israftır.”

Müstedrek’ül-Vesail, c. 15, s. 271

 

* * *

 

388 ـ قالَ الامامُ الْكاظِمُ  عليه السّلام :

لَوْ أَ نَّ النّاسَ قَصَدُوا في الْمَطْعَمِ لاَسْتَقامَتْ أَ بْدانُهُمْ.

بحار الانوار / 66 / 334

388-İmam Kazım (a.s) şöyle buyurmuştur: “Eğer in­sanlar yiyeceklerinde iktisatlı olsalardı sağlam/güçlü bedenlere sahip olurlardı.”

Bihar’ul-Envar, c. 66, s. 334

* * *

389 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

ما مِنْ أَ حَد يَمُرُّ بِمَقْبَرَة إلاّ وَأَ هْلُ الْمَقْبَرَةِ يُنادُونَ: يا غَافِلُ! لَوْ عَلِمْتَ ما عَلِمْنا لَذابَ لَحْمُكَ عَلى جَسَدِكَ.

ارشاد القلوب

389-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Mezar­lıktan geçen herkese mezardakiler şöyle seslenir: “Ey gafil! Bizim bildiğimiz şeyi sen de bilseydin, bedenin­deki bütün etler erirdi.”

İrşad’ul-Kulub

 

 

Meşveret/Danışma

 

390 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

إذا كانَ أُ مَراؤُكُمْ خِيارَكُمْ وَأَ غْنِياؤكُمْ سَمَحائَكُمْ وَأَ مْرُكُمْ شُورى بَيْنَكُمْ فَظَهَرَ الارْضِ خَيْرٌ لَكُمْ مِنْ بَطْنِها، وَإذا كانَ أُ مَراؤُكُمْ شِرارَكُمْ وَأَ غْنِياؤُكُمْ بُخَلائَكُمْ وَلَمْ تَكُنْ أَ مْرُكُمْ شُورى بَيْنَكُمْ فَبَطْنُ الارْضِ خَيْرٌ لَكُمْ مِنْ ظَهْرِها.

منهج الصادقين / 2 / 373

390-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Her ne zaman yöneticileriniz, iyileriniz; zenginleriniz, en cö­mertleriniz; İşleriniz, ise kendi aranızda şura ile olursa yeryüzü içindeki bütün güzellikleri sizin için ortaya çı­karır. Ama eğer yöneticileriniz, en kötüleriniz; zenginle­riniz, en cimrileriniz ve işleriniz de kendi aranızda şura ile olmazsa yerin altı sizler için yerin üzerinden daha hayırlı olur.” 

Minhac’us-Sadikin, c. 2, s. 373

 

* * *

 

391 ـ قالَ الامامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

مَنْ شَاوَرَ ذَوِيَ الْعُقُولِ اِسْتَضَاءَ بِأَ نْوارِ الْعُقُولِ.

غرر الحكم / 336

391-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Her kim akıl sahipleriyle meşveret ederse akıllarının ışığından aydınlanır.”

Gurer’ul-Hikem, s. 336

 

* * *

 

392 ـ قالَ الامامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

مَنْ شَاوَرَ ذَوِيَ الالْبابِ دَلَّ عَلَى الرَّشادِ، وَنالَ النُّصُحَ مِمَّنْ قَبِلَهُ.

بحار الانوار / 75 / 105

392-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Her kim akıl sahipleriyle meşveret ederse (bu meşveret onun) rüşt ve kemaline delalet eder ve (meş­veret için) kabul ettiği kimseler vasıtasıyla bir nasihata/hayra erişir.”

Bihar’ul-Envar, c. 75, s. 105

 

* * *

 

393 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

ما شَقى عَبْدٌ قَطُّ بِمَشْوَرَة وَما سَعَدَ بِاسْتِغْناء بَرَأْي.

نهج الفصاحة / 533

393-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Meşveret eden kimse asla mutsuz/şaki olmaz. Kendi başına ha­reket eden kimse ise asla mutlu olamaz.”

Nehc’ül-Fesahe 533

 

* * *

 

 

 

 

İş ve Tembellik

 

 

 

394 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

الْعِبَادَةُ سَبْعُونَ جُزْءاً أَ فْضَلُها طَلَبُ الْحَلالِ.

التهذيب / 6 / 324

394-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “İbadet yetmiş cüzdür. En üstünü ise helalinden kazanç sağla­maktır.”

et-Tehzib, c. 6, s. 324

 

* * *

 

395 ـ قالَ الامامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

هَيْهَاتَ مِنْ نَيْلِ السَّعادَةِ السُّكُونُ إِلَى الْهَوانِي والبِطالَةِ.

غرر الحكم / 197

395-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Heyhat! Heyhat! İşsizlik ve tembelliğe alışmış kimseler nasıl saadete erişebilir?”

Gurer’ul-Hikem, s. 197

 

* * *

 

396 ـ قالَ الامامُ الْباقِرُ  عليه السّلام :

إِيّاكَ وَالْكَسَلَ وَالضَّجَرَ فَإنَّهُما مِفْتاحُ كُلِّ شَرٍّ.

بحار الانوار / 78 / 175

396-İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Tembellik ve tahammülsüzlükten uzak dur, zira bunlar bütün kö­tülüklerin anahtarıdır.”

Bihar’ul-Envar, c. 78, s. 175

 

* * *

397 ـ رَوى أَ نَسُ بْنُ مالِك أَ نَّ رَسُولَ اللهِ  صلّى الله عليه وآله وسلم لَمَّا أَ قْبَلَ مِنْ غَزْوَةِ تَبُوك اِسْتَقْبَلَهُ سَعْدُ الانْصارِيِّ فَصافَحَهُ النِّبِيُّ  صلّى الله عليه وآله وسلم ثُمَّ قالَ لَهُ: ما هذَا الَّذي أَ كْتَبَ يَدَيْكَ؟ قالَ: يا رَسُولَ اللهِ أَ ضْرِبُ بِالْمَرِّ وَالْمِسْحاةِ فَأَ نْفَقُهُ عَلى عِيالي فَقَبَّلَ يَدَهُ رَسُولُ اللهِ  صلّى الله عليه وآله وسلم وقالَ: هذِهِ يَدٌ لا تَمَسُّهَا النّارُ.

اسد الغابة / 2 / 269

397-Enes bin Malik şöyle rivayet etmektedir: “Resulullah (s.a.v) Tebük gazvesinden dönünce Sa’d’ul Ensari onu karşıladı. Peygamber (s.a.v) kendisiyle to­kalaştıktan sonra ona şöyle buyurdu: “Elindeki bu na­sırlar neden oluştu?” Sa’d şöyle cevap verdi: “Ya Resulullah ben, evimin geçimini kazanmak için ip ve kürekle çalışıyorum.” Bunun üzerine Peygamber (s.a.v) elini öptü ve şöyle buyurdu: “Bu el asla cehennem ate­şini görmeyecek eldir.” 

Üsdü’l-Gabe, c. 2, s. 269

 

 

 

 

Şehid ve Şahadet

 

398 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

فَوقَ كُلِّ بِرٍّ بِرٌّ حَتّى يُقْتَلَ الرَّجُلُ في سَبيلِ اللهِ عَزَّوَجَلَّ فَلَيْسَ فَوْقَهُ بِرٌّ.

بحار الانوار / 100 / 10

398-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Her iyili­ğin üstünde bir iyilik vardır. Ancak kul Allah azze ve celle yolunda şehit olunca (onun bu şahadetinden) daha üstün bir iyilik yoktur.”

Bihar’ul-Envar, c. 100, s. 10

 

* * *

 

399 ـ قالَ الامامُ الصّادِقُ  عليه السّلام :

مَنْ قُتِلَ في سَبيلِ اللهِ لَمْ يُعَرِّ فْهُ اللهُ شَيئاً مِنْ سَيِّئاتِهِ.

الكافي / 5 / 54

399-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Allah yolunda öldürülen kimseye Allah hiç bir kötülüğünü göstermez.”

el-Kafi, c. 5, s. 54

 

* * *

 

400 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

... وَالَّذي نَفْسِي بِيَدِهِ لَوْ أَ نَّ أَ هْلَ السَّمواتِ وَالارْضِ إجْتَمَعُوا عَلى قَتْلِ مُؤْمِن أَ وْ رَضُوا بِهِ لاَدْخَلَهُمُ اللهُ في النّار.

بحار الانوار / 75 / 149

400-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Nefsim elinde olan Allah’a and olsun ki bütün göklerin ve yerin ehli bir müminin katlinde birleşse veya onun katlinden razı olsa Allah hepsini cehennem ateşine atar.”

Bihar’ul-Envar, c. 75, s. 149

 

* * *

 

401 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

مَامِنْ قَطْرَة أَ حَبُّ إِلَى الله عَزَّوَجَلَّ مِنْ قَطْرَةِ دَم في سَبيلِ اللهِ.

وسائل الشيعة / 15 / 14

401-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Allah azze ve celle’ye, Allah yolunda dökülen kan damlasın­dan daha sevimli hiç bir damla yoktur.”

Vesail’uş-Şia, c. 15, s. 14

 

* * *


 

 

 

 

Beklenilen Mehdi (a.s)

ve Adaletin Hakimiyeti

 

402 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

الْمَهْدِيُّ مِنْ عِتْرَتِي مِنْ وُلْدِ فاطِمَةَ.

سنن أبي داود / 4 / 107

402-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Mehdi (a.s) benim itretimden ve Fatıma (a.s)’ın evlatlarından­dır.” 

Sünen-i Ebi Davud, c. 4, s. 107

 

* * *

 

403 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

طُوبى لِمَنْ أَ دْرَكَ قائِمَ أَ هْلَ بَيْتي وَهُوَ مُقْتَد بِهِ قَبْلَ قِيامِهِ، يَتَوَ لَّى وَلِيِّهِ وَيَتَبَرَّأُ مِنْ عَدُوِّهِ وَيَتَوَ لِّى الا ئِمَّةَ الْهاديَة مِنْ قَبْلِه، أو لئِكَ رُفَقائي وَذَوُوا وُدّي وَمَوَدَّتي وَأَ كْرَمُ أُ مَّتي عَلَيَّ.

بحار الانوار / 52 / 129

403-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Ehl-i Beyt’imden Kaim’i (Hz. Mehdi’yi) gören ve kıyamından önce kendisine uyan, dostuna dost olan, düşmanından uzaklaşan ve ondan önceki hidayet imamlarının velaye­tini kabul eden kimseye ne mutlu! Onlar benim dostla­rım, sevgi duyduğum ve ilgi gösterdiğim kimselerdir. Onlar benim için ümmetimin en değerli insanlarıdır.” 

Bihar’ul-Envar, c. 52, s. 129

 

* * *

 

404 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

يَبْعَثُ اللهُ رَجُلاً مِنْ عِتْرَتي مِنْ أَ هْلِ بَيْتي فَيَمْلاُ بِهِ الارْضَ قِسْطاً كَما مُلِئَتْ ظُلْماً وَجَوْراً.

المصنف  / 11 / 371

404-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Allah itretimden ve Ehl-i Beyt’imden birini gönderir. O yer­yüzü zulümle dolduktan sonra, yeryüzünü adaletle dol­durur.”

el-Müsennef, c. 11, s. 371

* * *

 

405 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

مَنْ ماتَ وَلَمْ يَعْرِفْ إمامَ زَمانِهِ ماتَ ميتَةً جاهِلِيَّةً.

مسند احمد بن حنبل/ 2 / 83 و / 3 / 446 و / 4 / 96،

صحيح البخاري / 5 / 13 وصحيح مسلم / 6 / 21 الرقم 1849

و 25 مصدراً آخر من مصادر علماء العامّة

405-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Her kim ölür de zamanının İmamını (şu anda Hz. Mehdi’yi) ta­nımazsa cahiliye üzere ölmüş gibidir.”

Müsned-i Ahmed bin Hanbel, c.2, s.83; c.3,s.446 ve c.4, s.96

Sahih-i Buhari c.5,s.13; Sahih-i Müslim c.6, s.21, 1849. Hadis ve Ehl-i Sünnet alimlerinin yazdığı 25 kaynak eserden naklen.

 

406 ـ قالَ الامامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

لَوْ قَدْ قامَ قائِمُنا لاَنْزَلَتِ السَّماءُ قَطْرَها، وَلاَ خْرَجَتِ الارْضِ نَباتَها، وَلَذَهَبَتِ الشَّحْناءُ مِنْ قُلُوبِ الْعِبادِ وَإصْطَلَحَتِ السِّباعُ وَالْبَهائِمُ.

بحار الانوار / 52 / 316

406-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Eğer Kaim’imiz (Hz. Mehdi) kıyam edecek olursa gök yağmurunu nazil buyurur, yer yüzü bitkile­rini yeşertir. Kulların kalbinden kin ve düşmanlık silinir, yırtıcı ve evcil hayvanlar birbirlerinden korkmazlar.”

Bihar’ul-Envar, c. 52, s. 316

 

* * *

 

407 ـ عَنْ أَبِي الْجارُودِ قالَ: قُلْتُ لابِي جَعْفَر  عليه السّلام: يَابْنَ رَسُولِ اللهِ هَلْ تَعْرِفُ مَوَدَّتي لَكُمْ وَانْقِطاعي إلَيْكُمْ وَمُوالاتي إيّاكُمْ؟ فقالَ: نَعَمْ

فَقُلْتُ: فَاِنّي أَ سْأَلَكَ مَسْأَ لَةً تُجيبُني فيها فَاِنّي مَكْفُوفُ البَصَرِ قَلِيلُ الْمَشْيِ وَلا أَ سْتَطِيعُ زِيارَتَكُمْ كُلَّ حين قالَ: هاتِ حاجَتَكَ، قُلْتُ: أَ خْبِرْني بِدينِكَ الذّي تَدينُ اللهَ عَزَّوَجَلَّ بِهِ أَ نْتَ وَأَ هْلُ بَيْتِكَ  لاَِدينَ اللهَ عَزَّوَجَلَّ بِهِ، قالَ:

إِنْ كُنْتَ أَ قْصَرْتَ الْخُطْبَةَ فَقَدْ أَ عْظَمْتَ الْمَسْأَ لَةَ، واللهِ لاُ عْطِيَنَّكَ دِيني وَدينَ آبائِيَ الَّذي نَدينُ اللهَ عَزَّوَجَلَّ بِهِ: شَهادَةَ أَنْ لا إلهَ إلاّ الله، وَأَ نَّ مُحَمَّداً رَسُولُ اللهِ  صلّى الله عليه وآله وسلم، وَالاقْرارَ بِما جاءَ بِهِ مِنْ عِنْدِ اللهِ، وَالْوَلايَةَ لِوَلِّينا وَالْبَراءَةً مِنْ عَدُوِّنا، وَالتَّسْليمَ لاِمْرِنا، وَانْتِظارَ قائِمِنا، والاِجْتِهادَ وَالْوَرَعَ.

الكافي / 1 / 34

407-Ebi Carud şöyle diyor: “İma Bakır (a.s)’a şöyle dedim: “Ey İbn-i Resulullah size olan sevgimi bağlılı­ğımı ve dostluğumu biliyor musunuz?” İmam Bakır (a.s), “Evet” deyince de şöyle dedim: “O halde size bir soru sormak ve cevabınızı almak istiyorum. Şüphesiz ki benim gözlerim görmüyor, çok az yol yürüyebiliyorum ve sürekli sizleri ziyaret edemiyorum.” İmam Sadık (a.s), “İsteğini söyle” diye buyurunca da şöyle dedim: “Siz ve Ehl-i Beyt’inizin, kendisiyle Allah azze ve celle’ye ibadet ettiğiniz dini bana söyle, ben de o din vesilesiyle Allah azze ve celle’ye ibadet edeyim. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurdu:

“Gerçi kısa bir söz söyledin, ama büyük bir soru sordun. Vallahi benim ve babaları­mın Allah azze ve celle’ye ibadet ettiği dini sana da söyleyeceğim. (O din şudur) Allah’tan başka ilah olma­dığına ve Muhammed’in Allah’ın elçisi olduğuna şaha­det etmek, Allah nezdinden nazil olan her şeyi ikrar etmek, velimizin velayetini kabul etmek, düşmanları­mızdan beri olmak, emrimize teslim olmak, Kaim’imizi beklemek (farz ve helal işlerde) çalışmak ve (günahlar­dan) sakınmak.”

el-Kafi, c. 1, s. 34

 

 

* * *

 

 

408 ـ قالَ الامامُ الْباقِرُ  عليه السّلام :

... إِذا قامَ قائِمُنا وَضَعَ يَدَهُ عَلى رُؤُسِ الْعِبادِ فَجَمَعَ بِهِ عُقُولَهُمْ، وَكَمُلَتْ بِهِ أَ حْلامُهُمْ، ثُمَّ مَدَّ اللهُ في أَ بْصارِهِمْ وَأَ سْماعِهِمْ حَتّى لا يَكُونَ بَيْنَهُمْ وَبَيْنَ الْقائِمِ حِجابٌ يُريدُ أَ نْ يُكَلِّمَهُمْ فَيَسْمَعُونَ، وَيَنْظُرُونَ إلَيْهِ وَهُوَ في مَكانِهِ !

يوم الخلاص / 269

408-İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Kaim’imiz kıyam edince elini kulların başının üstüne koyar, böylece akıllarını bir araya toplar gelişimlerini kemale erdirir. Allah görüşlerini ve duyuşlarını güçlen­dirir. Öyle ki kendileriyle Kaim (Hz. Mehdi) arasında hiç bir örtü/engel kalmaz. Onlarla konuşmak istedi­ğinde duyarlar ve kendi mekanında olduğu halde onu görürler.”

Yevm’ul-Halas, s. 269

 

* * *

 

409 ـ قالَ الامامُ الصّادِقُ  عليه السّلام :

إِنَّ الْمُؤْمِنَ في زَمانِ القائِمِ، وَهُوَ بِالْمَشْرِقِ، لَيَرى أَ خاهُ الَّذي هُوَ في الْمَغْرِبِ، وَكذا الَّذي في الْمَغْرِبِ يَرى أَ خاهُ الَّذي في الْمَشْرِقِ.

بحار الانوار / 52 / 391

409-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz ki Kaim (Hz. Mehdi) zamanında bir mümin doğuda olsa batıda olan kardeşi kendisini görür. Hakeza, batıda olsa, doğuda olan kardeşi kendisini görür.”

Bihar’ul-Envar, c. 52, s. 391

 

410 ـ قالَ الامامُ الصّادِقُ  عليه السّلام :

يَقِفُ بَيْنَ الرُّكْنِ وَالْمَقامِ، فَيَصْرُخُ صَرْخَةً فَيَقُولُ: يا مَعاشِرَ نُقَبائي، وَأَ هْلَ خاصَّتي، وَمَنْ ذَخَرَهُمْ اللهُ لِنُصْرَتي قَبْلَ ظُهُوري عَلى وَجْهِ الارْضِ: إِئتُوني طائِعينَ! فَتَرِدُ صَيْحَتُهُ عَلَيْهِمْ وَهُمْ في محارِيبِهِمْ وَعَلى فُرُشِهِمْ في شَرْقِ الارْضِ وَغَرْبِها، فَيَسْمَعُونَهُ في صَيْحَة واحِدَة في أُ ذُونِ كُلِّ رَجُل، فيَجِيئُونَ نَحْوَها، وَلا يَمْضي لَهُمْ إلاّ كَلَمْحَةِ بَصَر حَتّى يَكُونُوا كُـلُّهُمْ بَيْنَ يَدَيْهِ  عليه السّلام بَيْنَ الرُّكْنِ وَالْمَقامِ.

بحار الانوار / 53 / 7

410-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “(Hz. Mehdi) Rükn ve Makam arasında durur, yüksek sesle şöyle seslenir: “Ey benim temsilcilerim, özel dostlarım, ey ben zuhur etmeden Allah’ın bana yardım etmesi için yeryüzünde hazırladığı kimseler, itaat ederek bana ge­lin.” Onlar yeryüzünün doğu veya batısında mihrap veya yataklarında olduğu halde İmam (a.s)’ın sesini işi­tirler. Bu bir tek ses onların hepsinin kulağına gider ve hepsi ona doğru hareket ederler. Çok geçmeden göz açıp kapatıncaya kadar hepsi huzuruna varırlar. Bu (azametli toplantı) Rükün ve Makam arasında (güneş doğmadan önce) gerçekleşecektir.”

Bihar’ul-Envar, c. 53, s. 7

* * *

 

411 ـ قالَ الْمُفَضَّلُ: سُبْحانَ اللهِ، أَ جَلَّ هذا مِنْ عِلْم، قالَ الصّادِقُ  عليه السّلام: نَعمْ، يا   مُفَضَّلُ فأَ لْقِهِ إِلى شِيعَتِنا لِئَلاّ يَشُكُّوا في الدِّينِ.

بحار الانوار / 53 / 6

 

 

411-İmam Sadık (a.s), Mufazzal’a Hz. Mehdi (a.s)’ın zuhuru hakkında bir şeyler söyledikten sonra şöyle bu­yurdu: “Ey Mufazzal Hz. Mehdi (a.s) ile ilgili haberleri Şiilerimize de haber ver ki dinlerinde şekke düşmesin­ler.”

Bihar’ul-Envar, c. 53, s. 6

 

* * *

412 ـ قالَ الامامُ  الْمَهْديُّ (عج):

أَ نَا الْمَهْديُّ وَأَ نَا قائِمُ الزَّمانِ، أَ نَا الَّذي أَمْلاُها عَدْلاً كَما مُلِئَتْ جَوْراً، إِنَّ الارْضَ لا تَخْلُوا مِنْ حُجَّة وَلا يَبْقى النّاسُ في فَتْرَة وَهذِهِ أَ مانَةٌ لا تُحَدَّثُ بِها إلاّ إخْوانُكَ مِنْ أَهْلِ الْحَقِّ.

كمال الدين / 445

412-İmam Mehdi (a.f.) şöyle buyurmuştur: “Ben Mehdi’yim, ben zamanın Kaim’iyim, yeryüzü zulümle dolduktan sonra onu adaletle dolduracak olan benim. Şüphesiz ki yeryüzü hüccetsiz kalmaz. İnsanlar asla be­lirsizlik/şaşkınlık içinde bırakılmaz. Bunlar sana bir emanettir. Sadece hak ehli olan kardeşlerine söyle.”

Kemal’ud-Din, s. 445

 

* * *

 

413 ـ قالَ الامامُ  الْمَهْديُّ (عج):

... أَ مَّا الْحَوادِثُ الْواقِعَةُ فَارْجِعُوا فِيها إِلى رُواةِ أحادِيثِنَا فَإِنَّهُمْ حُجَّتي عَلَيْكُمْ وَ أَ نَا حُجَّةُ اللهِ عَلَيْهِمْ.

كمال الدين / 484

413-İmam Mehdi (a.s) şöyle buyurmuştur: “Ama çağdaş meselelerde hadislerimizi rivayet edenlere müra­caat ediniz. Şüphesiz ki onlar benim sizlere olan hücce­timdir ve ben Allah’ın sizin üzerinize olan hüccetiyim.”

Kemal’ud-Din, s. 484

 

* * *

 

414 ـ كَتَبَ الامامُ الْمَهْديُّ (عج) في رِسالَة إلَى الشَّيْخ الْمُفيدِ (ره): فَإنّا يُحِيطُ عِلْمُنا بأَ نْبائِكُمْ وَلا يَعْزُبُ عَنّا شَيءٌ مِنْ أَ خْبارِكُمْ.

بحار الانوار / 53 / 175

414-İmam Mehdi (a.s) Şeyh Müfid’e yazdığı bir mektupta şöyle buyurmuştur: “Biz sizin haberlerinizi ve durumunuzu tümüyle biliyoruz. Sizlerle ilgili hiç bir şey bize gizli değildir.”

Bihar’ul-Envar, c. 53, s. 175

 

* * *

 

415 ـ وَكَذلِكَ كُتِبَ في هذِهِ الرَّسالَةِ :

إنَّا غَيْرُ مُهْملِين لِمُراعاتِكُمْ وَلا ناسِينَ لِذِكْرِكُمْ وَلَوْلا ذلِكَ لَنَزَلَ بِكُمُ الْلاْواءُ وَاصْطَلَمَكُمْ الاعْداءُ فَا تَّقُوا اللهَ جَلَّ جَلالُهُ...

بحار الانوار / 53 / 175

415-Aynı mektupta şöyle yazılmıştır: “Biz sizi yö­netmede ve halinize riayet etmede ihmalkarlık etmeyiz. Zikrinizi/adınızı unutmayız. Aksi taktirde her taraftan belalar üzerinize iner ve düşmanlarınız sizi yok ederdi. O halde Allah’tan korkun.”

Bihar’ul-Envar, c. 53, s. 175

 

 

 

 

Ahir Zamanda İslam Ümmeti

 

416 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

سَيَأْتِي عَلَى النّاسِ زَمانٌ لا يُكْرِمُونَ العُلَماءَ إلاّ بِثَوْب حَسَن وَلا يَسْمَعُونَ الْقُرْآنَ إلاّ بِصَوْت حَسَن وَلا يَعْبُدُونَ اللهَ إلاّ في شَهْرِ رَمَضانَ، لا حَياءَ لِنِسائِهِمْ وَلا صَبْرَ لِفُقَرائِهِمْ، وَلا سَخاءَ لاِ غْنِيائِهِمْ لا يَقْنَعُونَ بِالقَلِيلِ، وَلا يَشْبَعُونَ بِالْكَثِيرِ، هِمَّتُهُمْ بُطُونُهُمْ، وَدِينُهُمْ دَراهِمُهُمْ، وَنِساؤُهُمْ قِبْلَتُهُمْ، وَبُيُوتُهُمْ مَسَاجِدُهُمْ يَفِرُّونَ مِنَ الْعُلَماءِ كَما تَفِرُّ الْغَنَمُ مِنَ الذِّ ئْبِ، فَإذا كانَ ذلِكَ إبْتَلاهُمُ الله بِثَلاثِ خِصال: أَ وَّ لُهَا يَرْفَعُ الْبَرَكَةَ مِنْ أَ مْوالِهِمْ وَالثَّانِيةُ يُسَلِّط اللهُ عَلَيْهِمْ سُلْطاناً جائِراً وَالثّالِثَةُ يَخْرُجُونَ مِنَ الدُّ نْيا بِغَيْرِ إِيمان.

وقائع الايّام / 439

416-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “İnsanlara öyle bir zaman gelecek ki alimlere sadece güzel elbise­leri sebebiyle ikram edecekler, Kur’an’ı sadece güzel ses sebebiyle dinleyecekler ve Allah’a sadece Ramazan ayında ibadet edeceklerdir. Kadınlarının hayası kalma­yacak, fakirlerinin sabrı tükenecek, zenginleri cömertlik etmeyecek ve az ile yetinmeyecek, çok ile doymayacak­lardır. Bütün himmetleri/gayretleri karınları olacak, dinleri dinar ve kıbleleri kadın olacaktır. Evleri camileri olacak, alimlerinden koyunların kurtlardan kaçtığı gibi kaçacaklardır. Böyle oldukları zaman Allah da onları üç şeye müptela kılar: Evvela mallarından bereketi kaldırır, ikinci olarak onlara zalim sultanları musallat eder ve üçüncü olarak da dünyadan imansız olarak ayrılırlar.”

Vekayi’ul-Eyyam, s. 439

 

* * *

 

417 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

يَأْ تِي عَلى أُ مَّتي زَمانٌ يَكُونُ أُ مَراؤُهُمْ عَلَى الْجَوْرِ وَعُلَماؤُهُمْ عَلَى الطَّمَعِ وَقِلَّةِ الْوَرَعِ، وَعُبّادُهُمْ عَلَى الرِّياءِ، وَتُجّارُهُمْ عَلى أَ كْلِ الرِّبا وَكِتْمانِ الْعَيْبِ في الْبَيْعِ وَالشِّرى، وَنِساؤُهُمْ عَلى زِينَةِ الدُّ نْيا فَعِنْدَ ذلِكَ يُسَلَّطُ عَلَيْهِمْ شِرارُهُمْ فَيدْعُوا خِيارُهُمْ فَلا يُسْتَجابُ لَهُمْ .

بحار الانوار / 23 / 22

417-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Ümme­time öyle bir zaman gelecek ki yöneticileri zalim, alim­leri tamahkar ve takvasız olacaktır, ibadet edenleri riya­kar, tacirleri faizci, ayıpları gizlemeleri sadece alışverişte olacaktır. Kadınları dünya süsüne kapılacaklardır. O zaman kötüleri onlara musallat olur, iyileri dua eder de kendilerine icabet edilmez.” 

Bihar’ul-Envar, c. 23, s. 22

 

* * *

 

418 ـ قالَ النِّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَآلِهِ: سَيأْ تِي زَمانٌ عَلى أُ مَّتي يُحِبُّونَ خَمْساَ وَيَنْسَوْنَ خَمْساً: يُحِبُّونَ الدُّنْيا وَيَنْسَوْنَ الاخِرَةَ، وَيُحِبُّونَ الْمالَ وَيَنْسَوْنَ الْحِسابَ، وَيُحِبُّونَ النِّساءَ وَيَنْسَوْنَ الْحُورَ، وَيُحِبُّونَ الْقُصُورَ وَيَنْسَوْنَ الْقُبُورَ، وَيُحِبُّونَ النَّفْسَ وَيَنْسَوْنَ الرَّبَّ، أُولئكَ بَرِيئُونَ مِنّي وَ أَ نَا بَرِيءٌ مِنْهُمْ .

الاثني عشرية / 202

418-Nebi (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Ümmetime öyle bir zaman gelecek ki beş şeyi sevecekler ve beş şeyi de unutacaklardır: Dünyayı sevecekler, ahireti unuta­caklar…Malı sevecekler, hesabı unutacaklar… Kadın­ları sevecekler, Hur’ul Ayn’ı unutacaklar…Sarayları se­vecekler, kabirleri unutacaklardır…Kendilerini seve­cekler Rablerini unutacaklardır. Onlar benden uzaktır ve ben de onlardan uzağım.”

el-İsna Aşeriye, s. 202

 

* * *



 

 

 

 

Ömrü Nasıl Yaşamak Gerektiği Husu­sunda

 

 

419 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

يا أَ با ذَرٍّ إغْتَنِمْ خَمْساَ قَبْلَ خَمْس شَبابِكَ قَبْلَ هَرَمِكَ وَصِحَّتَكَ قَبْلَ سُقْمِكَ وَغِناكَ قَبْلَ فَقْرِكَ وَفَراغَكَ قَبْلَ شُغْلِكَ وَحياتَكَ قَبْلَ مَوْتِكَ.

بحار الانوار / 77 / 77

419-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Ey Ebu Zer şu beş şeyi, beş şeyden önce ganimet bil: “Gençliği, yaşlılıktan önce; sağlığını, hastalığından önce; zenginli­ğini, fakirlikten önce; boş vaktini, meşguliyetinden önce ve hayatını ölümden önce…”

Bihar’ul-Envar, c. 77, s. 77

 

* * *

420 ـ قالَ الامامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

لَيْسَ شَىْءٌ أَ عَزَّ مِنَ الْكِبْريتِ الا حْمَرِ إلاّ ما بَقِيَ مِنْ عُمْرِ الْمُؤْمِنِ.

غرر الحكم / 257

420-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Simyadan daha değerli olan şey Müminin öm­ründen geri kalanıdır.”

Gurer’ul-Hikem, s. 257

* * *

421 ـ قالَ الامامُ الصّادِقُ  عليه السّلام :

إذا كانَ يَوْمُ الْقِيامَةِ يَقُومُ عُنُقٌ مِنَ النّاسِ فَيأْ تُونَ بابَ الْجَنَّةِ فَيَضْرِبُونَهُ فَيُقالُ لَهُمْ: مَنْ أَ نْتُمْ؟ فَيَقُولُونَ: نَحْنُ أَ هْلُ الصَّبْرِ فَيُقالُ لَهُمْ: عَلى ما صَبَرْتُمْ؟ فَيَقُولُون: كُنّا نَصْبِرُ عَلى طاعَةِ اللهِ وَنَصْبِرُ عَنْ مَعاصِي اللهِ، فَيَقُولُ اللهُ عَزَّوَجَلَّ صَدَقُوا، اَدْخِلُوهُمُ الْجَنَّةَ وَهُوَ قَوْلُ اللهِ عَزَّوَجَلَّ اِنَّما يُوَ فَّى الصّابِرُونَ أَ جْرَهُمْ بِغيْرِ حِساب.

الكافي / 2 / 75

421-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Kıyamet günü olunca insanların bir kısmı kalkıp cennetin kapı­sına gelir ve kapıyı çalmaya başlarlar. Onlara, “Siz kim­siniz? denir. “Onlar, “Biz sabır ehliyiz” derler. Kendile­rine, “Neye sabrettiniz?” diye sorulur. Onlar, “Biz Al­lah’a itaat ve isyan hususunda sabrettik” derler. Allah azze ve celle şöyle der: “Doğru söylüyorlar, onları cen­nete koyun.” Bu da Allah azze ve celle’nin şu sözünün işaret buyurduğu şeydir: “Sabredenlere ecirleri, hesapsız olarak ödenir.”

el-Kafi, c. 2, s. 75

 

* * *

422 ـ قالَ الامامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

طُوبى لِمَنْ قَصُرَ أَ مَلُهُ وَاغْتَنَمَ مُهَلَهُ.

غرر الحكم / 206

422-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: Emel ve arzuları kısa ve fırsatları ganimet bilen kimseye ne mutlu!”

Gurer’ul-Hikem, s. 206

 

* * *

 

 

 


 

 

 

 


 

 

 

 

 

Dinde Araştırma

 

 

 

 

423 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

اُ فٍّ لِكُلِّ مُسْلِم لا يَجْعَلُ في كُلِّ جُمُعَة يَوْماً يَتَفَقَّهُ فيهِ أَ مْرَ دينِهِ وَيَسْأَ لُ عَنْ دينِهِ.

بحار الانوار / 1 / 176

423-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Haftada bir gün dini hususunda araştırma yapmayan ve dini hakkında soru sormayan Müslüman ne de kötüdür.”

Bihar’ul-Envar, c. 1, s. 176

 

* * *

 

424 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

مَنْ تَفَقَّهَ في دِينِ اللهِ كَفاهُ اللهُ هَمَّهُ وَرَزَقَهُ مِنْ حَيْثُ لا يَحْتَسِبُ.

المحجة البيضاء / 1 / 15

424-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Her kim Allah’ın dininde araştırmalarda bulunursa Allah da ha­yatını kendisine kolaylaştırır ve onu tahmin bile etme­diği yerlerden rızıklandırır.”

el-Müheccet’ül-Beyza, c.1, s. 15

 

 

* * *

 

425 ـ قالَ الامامُ الصّادِقُ  عليه السّلام :

لَوْ أُتِيتُ بِشابٍّ مِنْ شَبابِ الشِّيعَةِ لا يَتَفَقَّهُ لاَدَّ بْتُهُ.

بحار الانوار / 1 / 214

425-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Şii genç­lerden birinin dini öğrenme hususunda çaba içinde ol­madığını görürsem onu te’dib ederim/edeplendiririm."

Bihar’ul-Envar, c. 1, s. 214

 

* * *

 

426 ـ قالَ الامامُ الْباقِرُ  عليه السّلام :

أَ بْلِغْ شِعَتَنا أَ نَّهُمْ إذا قَامُوا بِمَا أُ مِرُوا أَ نَّهُمْ هُمُ الْفائِزُونَ يَوْمَ الْقِيامَةِ.

بحار الانوار /2 / 29

426-İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Şiilerime haber ver: Onlar iyiliği emrettikleri takdirde kıyamet günü kurtuluşa erenlerden olacaktır.”

Bihar’ul-Envar, c. 2, s. 29

 

 

* * *

 

427 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

مَنْ حَفِظَ مِنْ أُ مَّتي أَ رْبَعينَ حَدِيثاً مِمّا يَحْتاجُونَ إلِيْهِ مِنْ أَ مْرِ دينِهِمْ بَعَثَهُ اللهُ يَوْمَ الْقِيامَةِ فَقيهاً عَالِماً.

بحار الانوار / 2 / 153

427-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Ümme­timden her kim insanların dini hususunda ihtiyaç duya­cakları kırk hadis ezberlerse, Allah da onu kıyamet günü fakih ve alim olarak haşr eder.”

Bihar’ul-Envar, c. 2, s. 153

 

 

* * *

 

 


 

 

 

 


 

 

 

 

İyi Ahlak ve Güzel Faydaları

 

 

428 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

إِنَّ الْعَبْدَ لَيُدْرِكُ بِحُسْنِ خُلْقِهِ دَرَجَةَ الصّائِمِ الْقائِمِ.

بحار الانوار / 71 / 373

428-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz ki kul güzel ahlakı ile gündüzleri oruç tutan ve geceleri ibadet eden kimsenin makamına erişir.”

Bihar’ul-Envar, c. 71, s. 373

 

* * *

 

429 ـ قالَ الامامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام لابنِهِ الحَسَنِ  عليه السّلام :

يا بُنَيَّ! لا غِنى أَ كْبَرُ مِنَ الْعَقْلِ، وَلا فَقْرَ مِثْلُ الْجَهْلِ، وَلا وَحْشَةَ أَ شَدُّ مِنَ الْعُجْبِ، وَلا عَيْشَ الذُّمِنْ حُسْنِ الخُلْقِ.

بحار الانوار / 78 / 111

329-Emir’el-Müminin Ali (a.s) oğlu Hasan (a.s)’a şöyle buyurmuştur: Ey oğlum! Zenginlik akıldan daha üstün değildir, fakirlik cehalet gibi değildir. Hiçbir vah­şet kendini beğenmekten daha şiddetli değildir. Hiçbir hayat güzel ahlaktan daha lezzetli değildir.”

Bihar’ul-Envar, c. 78, s.111

 

* * *

 

430 ـ رِوايةٌ عَنِ الامامِ الْحَسَنِ  عليه السّلام:

حَدَّ ثَنَا الْحَسَنُ عَنِ الْحَسَنِ عَنِ الْحَسَنِ  عليه السّلام إِنَّ أَ حْسَنَ الْحَسَنِ الْخُلْقُ الْحَسَنُ.

الخصال / 29

430-İmam Hasan-i Mücteba (a.s) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz ki güzelliklerin en güzeli, güzel ahlaktır.”

el-Hisal, s. 29

 

* * *

 

431 ـ قالَ الامامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

حُسْنُ الْخُلْقِ في ثَلاث: إجْتِنابُ الْمَحارِمِ، وَطَلَبُ الْحَلالِ، وَالتَّوَ سُّعُ عَلَى الْعِيالِ.

بحار الانوار / 71 / 394

431-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Güzel ahlak şu üç şeydedir: Haramlardan sa­kınmak, helal rızık talep etmek ve ailesini darlığa sok­mamak.”

Bihar’ul-Envar, c. 71, s. 394

 

* * *

 

432 ـ حَدَّ ثَنَا أَ بُو حَمْزَةِ الثُّمالي عَنْ عَلِيِّ بْنِ الْحُسَيْنِ  عليه السّلام قالَ: الْقَوْلُ الْحَسَنُ يُثْرِي الْمالَ وَيُنْمِي الرِّزْقَ، وَيُنْسِأُ في الاجَلِ، وَيُحَبِّبُ إِلى الاهْلِ، وَيُدْخِلُ الجَنَّةَ.

الخصال / 317

432-Ebu Hamza Somali, Ali b. Hüseyin (a.s)’ın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: “Güzel söz malı çoğaltır, rızkı arttırır, ölümü erteler, insanı ailesi nezdinde se­vimli kılar ve cennete koyar.”

el-Hisal, s. 317

 

* * *

 

433 ـ قالَ الامامُ الصّادِقُ  عليه السّلام :

ثَلاثٌ مَنْ أَ تَى اللهَ بِواحِدَةٍ مِنْهُنَّ أَ وْجَبَ اللهُ لَهُ الْجَنَّةَ: الانْفاقُ مِنْ إقْتار، وَالبِشْرُ لِجَميعِ الْعالَمِ وَالانْصافُ مِنْ نَفْسِهِ.

الكافي / 2 / 103

433-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Şu üç şeyden birini Allah nezdine götüren kimseye Allah da cenneti farz kılar: Darlıkta olduğu halde infak etmek, bütün insanlar için güler yüzlü davranmak ve nefsi hu­susunda insaflı olmak. (Yani kendi zararına da olsa hakkı söylemek.)”

el-Kafi, c. 2, s. 103

* * *

 

434 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ  عليه السّلام :

أَ كْثَرُ ما تَلِجُ بِهِ أُ مَّتي الْجَنَّةَ تَقْوَى اللهِ وَحُسْنُ الْخُلْقِ.

الكافي / 2 / 100

434-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Ümme­timi en çok cennete koyan şey, Allah’tan sakınmak ve güzel ahlaktır.”

el-Kafi, c. 2, s. 100

 

* * *

 


 

 

 

Gazap ve Kötü Ahlakın Afetleri

 

435 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

الْغَضَبُ يُفْسِدُ الايمانَ كَما يُفْسِدُ الْخَلُّ الْعَسَلَ.

الكافي / 2 / 302

435-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Sirke balı bozduğu gibi, gazab da imanı bozar.”

el-Kafi, c. 2, s. 302

* * *

436 ـ قالَ الامامُ الصّادِقُ  عليه السّلام :

الْغَضَبُ مِفْتاحُ كُلِّ شَرٍّ.

الكافي / 2 / 303

436-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Gazab her kötülüğün anahtarıdır.”

el-Kafi, c. 2, s. 303

* * *

437 ـ عَنِ الرَّضا  عليه السّلام عَنْ آبائِهِ، عَنْ أمِيرِ الْمُؤْمِنينَ  عليه السّلام:

قالَ رَجُلٌ لِلنَّبِيِّ  صلّى الله عليه وآله وسلم عَلِّمْني عَمَلاً لا يُحالُ بَيْنَهُ وَبَيْنَ الْجَنَّةِ، قالَ: لا تَغْضَبْ وَلا تَسْئَلِ النّاسَ شَيْئاً، وإِرْضَ لِلنّاسِ ما تَرْضى لِنَفْسِكَ.

بحار الانوار / 75 / 27

437-İmam Rıza (a.s) babalarından, onlar da Emir’el-Müminin (a.s)’dan şöyle nakletmektedirler: “Adamın biri Peygamber (s.a.v)’e şöyle dedi: Bana öyle bir amel öğret ki cennet ile aramızda hiçbir engel kalmasın.” Bunun üzerine Peygamber şöyle buyurdu: “Asla gazab etme, insanlardan bir şey isteme ve kendi nefsin için istediğini insanlar için de iste.”

Bihar’ul-Envar, c. 75, s. 27

 

* * *

438 ـ قالَ الامامُ الصّادِقُ  عليه السّلام :

مَنْ كَفَّ غَضَبَهُ سَتَرَ اللهُ عَوْرَتَهُ.

الكافي / 2 / 303

438-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Her kim gazabını kontrol ederse, Allah da onun ayıplarını örter.”

el-Kafi, c. 2, s. 303

 

* * *

439 ـ قالَ الامامُ الصّادِقُ  عليه السّلام :

الْغَضَبُ مَمْحَقَةٌ لِقَلْبِ الْحَكِيمِ، وَقالَ: مَنْ لَمْ يَمْلِكْ غَضَبَهُ لَمْ يَمْلِكْ عَقْلَهُ .

الكافي/ 2 / 303

439-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Gazap hikmet sahibi insanın kalbini öldürür.” (ve şöyle bu­yurdu:) “Her kim gazabına sahip olmazsa, aklına da sa­hip olamaz.”

el-Kafi, c. 2, s. 303

 

 

 

 

 

Mağfiret/Bağışlanma Talebi

 

440 ـ قالَ الامامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

تَعَطَّرُوا بِالاسْتِغْفارِ لا تَفْضَحَنَّكُمْ رَوايِحُ الذُّ نوبِ .

بحار الانوار / 6 / 22

440-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Kendinize istiğfarın güzel kokusunu sürün ki günahların kötü kokusu sizi rezil etmesin.”

Bihar’ul-Envar, c. 6, s. 22

 

* * *

 

441 ـ قالَ الامامُ اَميرُ الْمُؤمِنينَ عَلِيٌّ  عليه السّلام :

الْحَمْدُ لِلّهِ عَلى كُلِّ نَعْمَة، وَأَ سْئَلُ اللهَ مِنْ كُلِّ خَيْر وَأَ عُوذُ بِاللهِ مِنْ كُلِّ شَرٍّ، وَأَ سْتَغْفِرُ اللهَ مِنْ كُلِّ ذَنْب.

بحار الانوار / 94 / 242

441-Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyur­muştur: “Bütün nimetleri sebebiyle hamd Allah’a öz­güdür, Allah’tan her hayırlı işi dilerim, her kötülükten Allah’a sığınırım ve her günahtan dolayı Allah’a istiğ­farda bulunurum.”

Bihar’ul-Envar, c. 94, s. 242

 

* * *

 

442 ـ عَنْ أَبي جَعْفَر مَحَمَّدِ بْنِ عَليٍّ الْباقِرِ  عليه السّلام قالَ:

سُئِلَ رَسُولُ اللهِ  صلّى الله عليه وآله وسلم عَنْ خِيارِ الْعِبادِ، فَقالَ: الَّذينَ إذا أَ حْسَنُوا إسْتَبْشَرُوا، وإذا أَ ساؤوا اِسْتَغْفَرُوا، وإذا أُعْطُوا شَكَرُوا، وإذا أُ بْتُلُوا صَبَرُوا، وإذا غَضِبُوا غَفَرُوا.

الخصال / 317

442-İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: Resulullah (s.a.v)’e, “kulların en hayırlısı kimdir?” diye sorulunca Resulullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Onlar iyilik edince sevinirler ve kötülük edince de istiğfarda bulunurlar, kendilerine ihsan edilince teşekkür ederler, belaya dü­şünce sabır ederler ve gazaplanınca da bağışlarlar.”

el-Hisal, s. 317

 

* * *

 

443 ـ قالَ الامامُ الصّادِقُ  عليه السّلام :

إذا أَكْثَرَ الْعَبْدُ مِنَ الاسْتِغْفارِ رَفَعَتْ صَحِيفَتُهُ وَهِيَ تَتَلاْ لاُ.

مكارم الاخلاق / 313

443-İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Kul Al­lah’a istiğfarda bulunmayı arttırınca amel defteri ışıl­dar/nur saçar bir halde göğe yükselir.”

Mekarim’ul-Ahlak, s. 313

 

* * *

 

 

 

 

Cemaat Namazı

 

 

444 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

إِنَّ اللهَ يَسْتَحْيي مِنْ عَبْدِهِ إذا صَلّى في جَماعَة ثُمَّ سَأَ لَهُ حاجَةً أَ نْ يَنْصَرِفَ حَتّى يَقْضِيَها.

بحار الانوار / 88 / 4

444-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kul na­mazını cemaat ile kılar ve sonra da Allah’tan hacetini dilerse Allah hacetini gidermemekten haya eder.”

Bihar’ul-Envar, c. 88, s. 4

 

* * *

 

445 ـ قالَ الامامُ الرِّضا  عليه السّلام :

فَضْلُ الجَماعَةِ عَلَى الْفَرْدِ بِكُلِّ رَكْعَة أ لْفا رَكْعَة.

بحار الانوار / 4  / 88 .. وَسائل الشيعة / 8 / 290

445-İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: “Cemaat namazının yalnız kılınan namazdan üstünlüğü her re­kata karşılık (sevabının) iki bin rekat oluşudur.”

Bihar’ul-Envar, c. 4, s. 88, Vesail’uş-Şia, c. 8, s. 290

 

* * *

 

446 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

صَلاةُ الرَّجُلِ في جَماعَة خَيْرٌ مِنْ صَلاتِهِ في بَيْتِهِ أَ رْبَعينَ سَنَةً.

مستدرك الوسائل / 6 / 446

446-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “İnsanın cemaat ile kıldığı bir namazı, kırk yıl evinde kıldığı na­mazdan daha hayırlıdır.”

Müstedrek’ül-Vesail, c. 6, s. 446

 

* * *

 

447 ـ قالَ النَّبِيُّ صلّى الله عليه وآله وسلم:

وأَ مَّا الْجَماعَةُ فَإنَّ صُفُوفَ أَ مَّتي في الارْضِ كَصُفُوفِ الْمَلائِكَةِ في السَّماءِ، وَالرَّكْعَةُ في جَماعَة أَ رْبَعةٌ وَعِشْرُونَ رَكْعَةً كُلُّ رَكْعَة أَ حَبُ اِلَى اللهِ عَزَّوَجَلَّ مِنْ عِبادَةِ أَ رْبَعينَ سَنَةً، وَأَ مَّا يَوْمُ الْقِيامَةِ فَيَجْمَعُ اللهُ فِيهِ الاوَّ لِينَ وَالاخِرِينَ لِلْحِسابِ، فَما مِنْ مُؤْمِن مَشى إِلى الْجُمُعَةِ إلاّ خَفَّفَ اللهُ عَلَيْهِ عَزَّوَجَلَّ أَهْوالَ يَوْمِ الْقِيامَةِ ثُمَّ يَأمُرُ بِهِ إِلَى الجَنَّةِ.

بحار الانوار / 88 / 6

447-Nebi (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Cemaat nama­zına gelince… Şüphesiz ki ümmetimin yeryüzündeki safları meleklerin gökyüzündeki safları gibidir. Bir rekat cemaat namazı, her rekatı Allah nezdinde kırk yıl iba­detten daha sevimli olan yirmi dört rekata denktir. Al­lah kıyamet günü ilk ve son insanların hepsini hesap için topladığında Allah azze ve celle cemaat namazı için yürüyen her müminin kalbinden kıyamet gününün deh­şet ve ızdırabını hafifletir. Sonra da ona cennete girme­sini emreder.”

Bihar’ul-Envar, c. 88, s. 6

 

* * *

 

448 ـ قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم:

أَ تى رَجُلٌ اَعْمى رَسُولَ اللهِ  صلّى الله عليه وآله وسلم فقالَ: يا رَسُولَ اللهِ اِنّي ضَرِيرُ الْبَصَرِ وَرُ بَّما أسْمَعُ النِّداءَ وَلا أَجِدُ مَنْ يَقُودُني اِلَى الْجَماعَةِ وَالصَّلاةِ مَعَكَ، فَقالَ لَهُ النَّبِيُّ  صلّى الله عليه وآله وسلم شُدَّ مِنْ مَنْزِلِكَ اِلَى الْمَسْجِدِ حَبْلاً وَأُ حْضُرِ الْجَماعَةَ.

التهذيب / 3 / 266

448-(Gözleri görmeyen bir şahıs Resulullah (s.a.v)’in yanına gelerek şöyle dedi: “Ya Resulullah gözlerim görmüyor, ezan sesini duyunca elimden tutup beni ce­maate getirecek ve seninle namaz kılmamı sağlayacak kimsem yok. Ne yapmalıyım?” Bunun üzerine Pey­gamber (s.a.v) şöyle buyurdu:) “Evinden camiye bir ip uzat ve o ipin yardımıyla cemaate katıl.”  

et-Tehzib, c. 3, s. 266

 

* * *

 

449 ـ قالَ الامامُ الْباقِرُ  عليه السّلام :

مَنْ تَرَكَ الْجَماعَةَ رَغْبَةً عَنْها وَعَنْ جَماعَةِ الْمُسْلِمينَ مِنْ غَيْرِ عِلَّة فَلا صَلاةَ لَهُ.

بحار الانوار / 88 / 11

449-İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Cemaat namazını; rağbeti olmadığından veya hiçbir özrü ol­maksızın Müslümanların cemaatinden ayrı kalarak terk eden kimsenin namazı yoktur.”(Yani namazı kabul ol­maz.)

Bihar’ul-Envar, c. 44, s. 11

 

* * *

 

450 ـ  قالَ الامامُ الرِّضا  عليه السّلام :

إِنَّما جُعِلَتِ الْجَماعَةُ قِيلَ لِئَلاّ يَكُونَ الاخْلاصُ وَالتَّوْحِيدُ وَالاسْلامُ وَالْعِبادَةُ لِلّهِ إلاّ طاهِراً مَشْهُوداً لاِنَّ في إظْهارِهِ حُجَّةً عَلى أَ هْلِ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ لِلّهِ عَزَّوَجَلَّ وَحْدَهُ وَلِيَكُونَ الْمُنافِقُ وَالْمُسْتَخِفُّ مُؤَدِّياً لِما أَ قَرَّ بِهِ يُظْهِرُ الاسْلامَ وَالْمُراقَبَةَ وَلِتَكُونَ شَهاداتُ النّاسِ بِالاسْلامِ مِنْ بَعْضِهِمْ لِبَعْض جائِزَةً مُمْكِنَةً مَعَ مَا فِيهِ مِنَ الْمُساعَدَةِ عَلَى الْبِرِّ وَالتَّقْوى وَالرَّجْزِ عَنْ كَثِير مِنْ مَعاصِي اللهِ عَزَّوَجَلَّ.

بحار الانوار / 88 / 12

450-İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: Şüphesiz ki (İslam’da) cemaat namazı; ihlas, tevhit, İslam ve Allah’a ibadet, tertemiz, aşikar ve görünür olsun diye karar kı­lınmıştır. Zira bunun açığa çıkarılmasında yeryüzünün doğu ve batısındaki insanlar üzerinde Allah’ın bir hüc­ceti vardır. (Zira İslam’ın gerçekleri ortaya çıkar ve Al­lah’a tevhit üzere ibadet şirk ve küfür nur karşısındaki karanlıklar gibi dağılır ve ayakta tutunamaz.) İki yüzlü ve dini hükümleri hafife alan kimseler de Müslüman olduklarını izhar ettikleri için ister istemez cemaate ka­tılacak, ister istemez iddiaları üzere hareket edecekler­dir. (Böylece toplumdaki insanların amelleri tek düze olacak ve hiç kimse bir hükmü çiğnemeyecektir.) Ayrıca insanların birbiri hakkındaki şahadetleri doğru ve mümkün olacaktır. (Zira Müslümanlık veya diğer hu­suslarda şahadette bulunmak tanımaya bağlıdır. İnsan­ları tanımanın en iyi yolu ise cemaat namazıdır.) Ayrıca cemaat namazları iyilik ve takva üzere yardımlaşmaya sebep olacak ve Allah azze ve celle’ye karşı yapılan bir çok günahları engelleyecektir.”

Bihar’ul-Envar, c. 88, s. 12

* * *


 

 

 

 

Kitabın Bitiş Duası

 

 

451 ـ قالَ الامامُ الْباقِرُ  عليه السّلام :

اللّهُمَّ إنّا نَرْغَبُ اِلَيْكَ في دَوْلَة كَرِيمَة تُعِزُّ بِها الاسْلامَ وَأ هْلَهُ وَتُذِّلُ بِهَا النِّفاقَ وَاَهْلَهُ وَتَجْعَلُنَا فِيها مِنَ الدُّعاةِ اِلى طاعَتِكَ وَالْقادَةِ اِلى سَبيلِكَ وَتَرْزُقُنا بِها كَرامَةَ الدُّ نْيا والاخِرَةِ.

بحار الانوار / 91 / 6

451-İmam Bakır (a.s) duasında şöyle buyurmuştur: “Allah’ım, bizleri keramet (İslami azamet) sahibi bir devlette karar kılmanı dileriz. (Bu devlet şüphesiz ki Hz. Mehdi (a.s)’ın hak devletidir.) Bu kerim devlet sa­yesinde İslam ve ehline izzet bağışlar, nifak ve ehlini de rezil rüsva edersin. Bizleri o hak devlette sana itaate da­vet edenlerden ve hidayet yolunun öncülerinden karar kıl. Bu vesile ile (İslam ve Kur’an’ı uygulayan Hz. Mehdi’nin kerim devleti sayesinde) bizlere dünya ve ahiretin izzet ve kerametini nasip eyle.”

Bihar’ul-Envar, c. 91, s. 6

 

* * *

 

 

 

 

 

 

Kaynaklar

 

 

1-Kur’an-ı Kerim

2-Nehc’ül-Belağa, Emir’el-Müminin İmam Ali (A)’ın Seyyid Razi (r.a) vasıtasıyla toplanan hutbe, mektup ve sözleri

3-Sahife-i Seccadiye, İmam Seccad (A)’ın sözleri

4-Kemal’ud-Din, Şeyh Seduk

5-Bihar’ul-Envar, Muhammed Bakır Meclisi

6-Vesail’uş-Şia, Şeyh Hurr’il Amuli

7-et-Tehzib, Şeyh Tusi

8-Men La Yehzuruh’ul-Fakih, Şeyh Seduk

9-Mekarim’ul-Ahlak

10-Kenz’ul-Ummal, Şeyh Tebersi

11-Gurer’ul-Hikem

12-Şerh-u Gurer’ul-Hikem

13-Tesnif-u Gurer’ul-Hikem

14-Müstedrek’ül-Vesail, Allame Nuri

15-el-Müheccet’ül-Beyza, Feyz-i Kaşani

16-el-Hisal, Şeyh Seduk

17-el-İsna E’şeriye, Şeyh Hurr-i Amuli

18-Leal’il-Ahbar, Muhammed Nebi Tuyserkani

19-Sefinet’ul-Bihar, Şeyh Kumi

20-Müstedrek-i Sefinet’ul-Bihar, Şeyh Ensari

21-Şerh-i Nehc’ül-Belağa, İbn-i Ebil Hadid

22-Teraif’ul-Hikem, Mirza Ahmed Aştiyani

23-Mecmua-i Verram, Emir Verram-i Maliki

24-İrşad’ul-Kulup, Şeyh Deylemi

25-el-İrşad, Şeyh Müfid

26-Meani’ul-Ahbar, Şeyh Seduk

27-Vekayi’ul-Eyyam, Şeyh Abbas-i Kumi

28-Misbah’ul-Müteheccid, Şeyh Tusi

29-Sefat’uş-Şia, Şeyh Seduk

30-el-Emali, Şeyh Seduk

31-Uyun-u Ahbar’ir-Rıza

32-Munteh’el-Amal, Şeyh Kumi

33-el-Hayat, Muhammed Rıza Hekimi

34-Tuhef’ul-Ukul, el-Behrani

35-el-İhticac, Şeyh Tebersi

36-Üsd’ül-Gabe, İbn-i Esir

37-Şehab-ul Ahbar, Kazi Kazayi

38-İkab’ul-A’mal, Şeyh Seduk

39-E’lam’ul-Vera, Şeyh Tebersi

40-el-İmam Mehdi İnde Ehl-i Sünne, Mehdi Fakih İmani

41-Yevm’ul-Helas, Kamil Süleyman

42-Sünen-i İbn-i Mace, İbn-i Mace Kazvini

43-Sünen-i Ebu Davud, Süleyman Secistani

44--el-Müssenef, Ebu Bekir Sen’ani

 


 

[1] Kasas/13

[2] Hud/73

[3] Ahzap/33

[4] Gerçi Ehl-i Beyt, kelime olarak “ev halkı” anlamındadır. Ama islami metinlerde ıstılah olarak islam Peygamberinin hanedanı için kullanılmaktadır ve bu kelimenin belirgin ve açık bir anlamı vardır. Ehl-i Beyt’in kimler olduğu İslam Peygamberinden nakledilen onlarca rivayette açıkça belirtilmiştir. Aşağıda örnek olarak zikrettiğimiz şu birkaç rivayette de Ehl-i Beyt’ten maksadın, her ne kadar bazıları Peygamber’in vefatından sonra doğmuş olsa da Ali (a.s), Fatıma (a.s.), Hasan (a.s) ve Hüseyin (a.s)’ın soyundan gelen imamlar olduğu açıkça belirtilmiştir:

1-Safiyye binti Şeybe Ayşe’den şöyle dediğini nakletmektedir: Bir gün Peygamber üzerinde bir rida (cübbe) olduğu halde evden çıktı. Bu esnada Hasan b. Ali geldi, Peygamber onu ridasının altına çağırdı. Sonra Hüseyin b. Ali geldi, Peygamber onu da ridasının altına çağırdı. Daha sonra Fatıma (a.s) geldi, Peygamber (s.a.v) onu da ridanın altına çağırdı. Sonra Ali (a.s) geldi, Peygamber (s.a.v) onu da ridasının altına çağırdı ve ardından da şu ayeti kıraat buyurdu:

إِنَّمَا يُرِيدُ اللَّهُ لِيُذْهِبَ عَنكُمُ الرِّجْسَ أَهْلَ الْبَيْتِ وَيُطَهِّرَكُمْ تَطْهِيرًا

“Ey Ehl-i Beyt! Allah ancak sizden her türlü pisliği gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister.” (Ahzap/33)

Sahih-i Müslim, 4/1884/2424

El-Müstedrek a’le’s-Sahiheyn, 3/159/4707

Tefsir-i Taberi, 12/22. Cüz/6

Es-Sünen’ül-Kübra, 2/212/2858

2-Amir b. Saad b. Ebi Vakkas babasından şöyle dediğini nakletmektedir: Peygambere vahiy nazil olunca Ali, Fatıma ve iki çocuğunu (Hz. Hasan ve Hüseyin’i) ridasının altına alarak şöyle buyurdu: “Allah’ım! Bunlar benim Ehl-i Beyt’imdir.”

Sahih-i Müslim, 4/1871/32

Sünen-i Tirmizi, 5/ 225/2999

Müsned-i İbn-i Hanbel, 1/391/1608

El-Müstedrek ale’s-Sehiheyn, 3/163/4719

Sünen’ül-Kübra,7/101/12392

3-İsa b. Abdullah b. Malik, Ömer b. Hattab’dan şöyle dediğini nakletmektedir: Peygamber’den şöyle buyurduğunu duydum: “Ey İnsanlar ben çok geçmeden aranızdan ayrılacağım. Daha sonra siz kıyamette yanıma geleceksiniz... (Burada Peygamber Kur’an ve Ehl-i Beytinin hakkına riayet edilmesini tavsiye etmektedir.” Ömer b. Hattab daha sonra şöyle diyor: “Peygamber’e, “Ey Resulullah itretin/Ehl-i Beyt’in kimlerdir?” diye sordum, şöyle buyurdu: “Ehl-i Beyt’im Ali, Fatıma, çocukları ve Hüseyin’in soyundan dokuz iyi imam, onlar benim itretimdir, onlar benim kanımdan ve etimdendir.”

Kifayet’ul-Eser, s. 91

Tefsir’ul-Burhan, 1/9

4-İbn-i Abbas  “َالسَّمَاء ذَاتِ الْبُرُوج و”

“Burçlara sahip gökyüzüne...” (Büruc/1) ayeti hakkında Peygamberin şöyle buyurduğunu nakletmektedir: “Ben göğüm, burçlar da Ehl-i Beyt’imden ve itretimden olan imamlardır. Bu imamların ilki Ali, sonuncusu ise Mehdi’dir ve onlar (toplam) 12 kişidir.

Yenabi’ul-Mevedde 3/254/59

[5] Tarih’’ul-Hulefa, s. 173/Siyuti, Zehair’ul-Ukba, s. 92 ve Sevaik’ul Muhrika, s. 74

[6]Salebi, el-Kebir tefsiri, ilgili ayetin tefsirinde... Zemahşeri’nin el-Keşşaf tefsiri, Fahr’ur-Razi’nin el-Kebir tefsiri, c. 7, s. 405 ve İhkak’ul-Hak, c. 9, s. 486

[7]Gafir/60

[8] Nisa/110

[9] İbrahim/7

[10] Nisa/17

[11] Cin/26-27

[12] Maide/199

[13] Bakara/177

[14] Beled/14-16

 

 

 

Go to top of page  Ana Sayfa | Kitap Listesi | Kıble Dergisi | Makaleler | Kadin ve Aile | Cocuklar Îçin | Soru Ve Cevap | Yazarlarımız | Îletişim için |

  Kur`an | Hadisler | Dualar | Şiirler | Ses ve Video | Programlar | Linkler  |  

Copyright© 2000 Kevser Yayinlari Internet Hizmetleri. Tüm Haklari Saklidir Ayrintili bilgi almak için veya bize her konuda yazmak için, paragonxx@yahoo.de 'e mesaj yollayiniz. WWW.KEVSERNET.COM