--Allah’ım! Sadece tertemiz bir kalple
Allah’ın huzuruna çıkan hariç mal ve
evlatların -insana- hiçbir yararı
olmadığı günde senden aman diliyorum.
Zalimin -hasretle- ellerini ısıracağı ve
“keşke ben Resulullah’a -itaat- yolunu
tutsaydım” diyeceği günde senden aman
diliyorum. Günahkârların yüzlerinden
tanınacağı, saçları ve ayaklarından
tutulacağı günde senden aman diliyorum.
Babanın oğul yerine ve evladın da baba
yerine cezalandırılmayacağı günde senden
aman diliyorum. Ve doğrusu Allah’ın
vaadı haktır. Zalimlere mazeretlerinin
bir fayda sağlamayacağı, onların
Allah’ın rahmetinden uzak ve kötü bir
menzilde olacağı günde senden aman
diliyorum. Hiç kimsenin kimse üzerinde
güç sahibi olamayacağı ve yetkinin
yalnız Allah’a has olacağı günde senden
aman diliyorum. İnsanın kardeşinden,
annesinden, babasından, karısından ve
evlatlarından kaçacağı ve herkesi meşgul
edecek bir işle uğraşacağı günde senden
aman diliyorum. “Suçlu o günün
azabından -kurtulmak için- eşini ve
kardeşini, kendisini barındıran, içinde
yetiştiği tüm ailesini ve yeryüzünde
bulunanların hepsini vermek ister. Hayır
-hiçbir zaman bu imkanı bulamayacak-!
O -cehennem ateşi-, alevlenen
bir ateştir. Deriler kavurur, soyar.”
Bu günde senden aman diliyorum.
--Mevlam, ey mevlam! Sen
mevlasın ben ise bir kulum; kula
mevladan başka kim merhamet eder? Mevlam,
ey mevlam! Sen -varlığımın- sahibisin,
ben ise sahip olunan; sahip olunana
sahip olandan başka kim merhamet eder?
Mevlam, ey mevlam! Sen azizsin, ben ise
zelil; zelile azizsen başka kim merhamet
eder? Mevlam, ey mevlam! Sen yaratansın,
ben ise yaratılan; yaratılana yaratandan
başka kim merhamet eder? Mevlam, ey
mevlam! Sen yücesin, ben ise hakir,
hakire yüce olandan başka kim merhamet
eder? Mevlam, ey mevlam! Sen güçlüsün,
ben ise zayıf; zayıfa güçlüden başka kim
merhamet eder? Mevlam, ey mevlam! Sen
zenginsin, ben ise yoksul; yoksula
zenginden başka kim merhamet eder?
Mevlam, ey mevlam! Sen bağışta
bulunansın, ben ise sail; saile bağıştan
bulunandan başka kim merhamet eder?
Mevlam, ey mevlam! Sen dirisin, ben ise
ölü; ölüye diriden başka kim merhamet
eder? Mevlam, ey mevlam! Sen bâkisin,
ben ise fâni; faniye bakiden başka kim
merhamet eder? Mevlam, ey mevlam! Sen
ebedisin, ben ise geçici; geçiciye
ebediden başka kim merhamet eder? Mevlam,
ey mevlam! Sen rızıklandıransın, ben ise
rızıklanan; rızıklanana rızıklandırandan
başka kim merhamet eder? Mevlam, ey
mevlam! Sen cömertsin, ben ise cimri;
cimriye cömertten başka kim merhamet
eder? Mevlam, ey mevlam! Sen afiyet
verensin, ben ise -derde- tutulan, derde
tutulana afiyet verenden başka kim
merhamet eder? Mevlam, ey mevlam! Sen
büyüksün, ben ise küçük; küçüğe büyükten
başka kim merhamet eder? Mevlam, ey
mevlam! Sen hidayet edensin, ben ise
sapan; sapana hidayet edenden başka kim
merhamet eder? Mevlam, ey mevlam! Sen
rahmansın, ben ise merhamet edilecek
olan; merhamet edilecek olana rahmandan
başka kim merhamet eder? Mevlam, ey
mevlam! Sen güç sahibisin, ben ise
imtihan edilen; imtihan edilene güç
sahibinden başka kim merhamet eder?
Mevlam, ey mevlam! Sen kılavuzsun, ben
ise yolunu şaşırmış; yolunu şaşırmışa
kılavuzdan başka kim merhamet eder?
Mevlam, ey mevlam! Sen bağışlayansın,
ben ise günahkâr; günahkâra
bağışlayandan başka kim merhamet eder?
Mevlam, ey mevlam! Sen galipsin, ben ise
mağlup; mağlubu galipten başka kim
merhamet eder? Mevlam, ey mevlam! Sen
eğitensin, ben ise eğitilen; eğitilene
eğitenden başka kim merhamet eder?
Mevlam, ey mevlam! Sen yücesin, ben ise
alçak ve düşük; düşük birisine yüce
olandan başka kim merhamet eder? Mevlam,
ey mevlam! Rahmetinin hakkı için bana
merhamet eyle. Bağışının, lütfünün ve
fazlının saygınlığı için benden razı ol.
Ey bağış, ihsan, fazl ve nimet sahibi!
Rahmetinin hakkı için -duamı kabul
buyur-, ey merhametlilerin en
merhametlisi! |